14 Kasım 2008 Haftası

“Son Buluşma”da, artık aramızda olmayan son üç İstiklal savaşı gazisinin 2005 yılından gelen görüntüleri yüreğinizi yaralayacak; Türk Sineması onları keşfedemediği için de kızacaksınız duyarsızlığa. İyi ki, Nesli Çölgeçen -tesadüfen- onları öğrenmiş de, dramın ve mizahın çok yaşlı insanların doğasındaki son hallerine ‘hiç müdahalesiz’ tanıklık ettirmiş bizleri. Çoğunluğu tatmin edemeyen tecimsel “Mustafa”dan sonra iyi gelecek.

“Rec: Ölüm Çığlığı”, bir apartmanın iç boyutları ile sınırlı mekânda, aktüel tek kameranın çektiklerinden ibaret olan ‘sıkıştırılmış bir şiddet ve korku dalgası’na kapılmak istiyorsanız tam isabet: Gelecek ay, bu bir tür zombi hikâyesinin, İngilizce dilinde çekilmiş tıpkısının aynısını da izleyeceğiz.

“High School Musical 3: Senior Year”, biliniz ki, bizler için değil, öncelikle Kuzey Amerika pazarı için yapılmış bir gençlik müzikali: Bu açıdan değerlendirip “ne kadar da Amerikan!” olduğuna takılmayınız ve şarkıların/dansların tadını çıkarınız; zevk alacağınız garanti!

“Gitmek: Benim Marlon ve Brandom”, dokuları oksijen yüklü, çok canlı, nefes alıp verdiğini en iyi hissettiren filmlerden… Yönetmen yaklaşık elli saatlik malzemeyi, çok ama çok yaman bir kurgucuyla çalışıp yaklaşık bir buçuk saatlik bir dinamizme dönüştürmüş; ülkemizin rengârenkliliğini ve en temel dayanağı olan insan zenginliğinin kültürel ahengini, Kuzey Irak ve İran’ı da kapsayan bir yol öyküsü boyunca yüreğimize akıtan bir dinamizm. Sınırlı bir zamanda birlikte olduğu ve çok sevdiği Kürt adamı unutamayan, bir süre sonra da İstanbul’un yoğunluğu içinde yalnız hissedip savaşa rağmen onu bulmak için yollara düşen Türk kızını yani filmdeki herkes gibi ‘kendini oynayan’ Ayça Damgacı, o kadar gerçek, o kadar samimi, o kadar insan ki!

Bu filmi izledikten sonra düşünüyorsunuz ki, çıplak doğuyor, ölünce de eriyerek toprağa karışıyorsunuz; arada yaşam denilen bir süre var, hepsi bu işte! İnsanlar birbirine âşık oluyor, seviyor, sevişiyor, mutlu olmaya çalışıyor: Engel, savaş, sansür, sınır, kapalı yol, dil engeli vs. tanır mı hiç? Birileri savaş üzerinden para kazanmaya devam edecek… Bu belli ama birileri de barışı ve aşkı hep savunarak, sonra belki başka bir boyutta, geçmişte insan olduğu için utanmayacak.

Harikasınız ya tüm emeği geçenler…

“Fırtına”, tarafı olduğu siyasi görüş doğrultusunda ‘apolitik olmayan’ her üniversite öğrencisinin geçirdiği ‘metamorfoz’u, ana karakterine odaklanarak ve 90’ların başındaki üniversite gençliğine ‘özeleştiri’ de içeren oldukça kapsamlı bir bakış atarak anlatan, kısıtlı olanaklarla çekildiği belli ama oldukça sorunsuz bir film: Savunduklarını objektif dile getirdiğini düşünmesem de (ayrıca, böyle bir zorunluluğu da yok), sinemanın özgürlük alanının sonsuzluğuna saygı duyan biri olarak bana gençliğimdeki heyecanlarımı yeniden yaşattığı için seviyorum “Fırtına”yı.

“Bahçemdeki Ateş Böcekleri”, çocuklukta ebeveynlerin açtığı kolay kapanmaz yürek yaralarının, belki bir gün, aile bağlarının, her şeye rağmen sevginin ve aile kurmanın mucizesiyle onarılabileceğine dair umudu işlerken, çoğu sahnesinde ılık bir melodi gibi akıyor: Duyguların doğasını ve doğanın duygularını başarıyla aktarırken, rahatça empati kurabileceğiniz karakterleri de, bir araya gelmesi her zaman kolay olmayan harika bir kadro canlandırıyor.

(13 Kasım 2008)

Ali Ulvi Uyanık

aliuyanik@superonline.com

Altın Koza Standı’nda Tuncel Kurtiz’e Yoğun İlgi

Geçtiğimiz Haziran’da 15. kez düzenlenen Altın Koza Film Festivali’nde Türk Sineması’nda Bir Usta Oyuncu ödülünü alan Tuncel Kurtiz ile yine Festival kapsamında yayımlanan ve Kurtiz’in sanat yaşamı anlatan Aktör: Tuncel Kurtiz kitabının yazarı Burçak Evren, Altın Koza standında kitaplarını imzaladı. 06 Kasım 2008 Perşembe günü gerçekleştirilen etkinlik, yaklaşık 2 saat 30 dakika sürdü. Kurtiz, Altın Koza’nın çok iyi işlere imza attığını, bundan sonra çok daha iyi olacağını belirtti. Altın Koza standı, 09 Kasım 2008’e kadar Beylikdüzü TÜYAP Fuar alanında ziyaret edilebilecek.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Altın Koza Standı’nda Tuncel Kurtiz’e Yoğun İlgi yazısına devam et
  • Tüm Şirketler

    Tüm Şirketler,
    31 Ekim – 06 Kasım 2008 Haftalık (Weekly),
    04 Ocak – 06 Kasım 2008 Yıllık (Annual), Eski Yıllar Yıllık (Ex Years Releases Annual), Hafta Hafta (Week by Week) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.

    Kamæra’nın Kasım-Aralık Sayısı Çıktı

    Yedinci Gemi sitesinin yazarları tarafından hazırlanan Kamæra’nın Kasım-Aralık sayısı çıktı. İki ayda bir çıkan derginin Kasım-Aralık sayısında dosya konusu olarak “distopya”ya yer veriliyor. Distopya ve Kent başlıklı bir yazı ile distopya kavramına, değinen dergide 1984, Blade Runner, Brazil, THX 1138, Mad Max, Alphaville gibi filmler distopya kavramı çerçevesinde değerlendiriliyor. Art School Confidental, El Bano del Papa, El Violin, En La Ciudad de Sylvia, Half Moon, Kabluey, Leo ve Stop-Loss filmleriyle ilgili yazıların olduğu derginin eleştiri bölümünde bir de yönetmen Jose Luis Guerin’le yapılmış bir söyleşi yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Dergiye ulaşmak için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü kapak fotoğrafına haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Kamæra’nın Kasım-Aralık Sayısı Çıktı yazısına devam et
  • REC: Ölüm Çığlığı

    Jaume Balaguero ile Paco Plaza’nın yönettiği ve Manuela Velasco, Ferran Terraza, Jorge Serrano ile Pablo Rosso’nun oynadığı REC: Ölüm Çığlığı (REC), 14 Kasım 2008’de Tiglon Film dağıtımıyla Tılsım Design tarafından vizyona çıkarıldı.
    Genç bir Televizyon muhabiri olan Angela ile haber kameramanı Pablo, itfaiyecileri konu edinen bir program hazırlamaktadırlar. Oldukça sıkıcı geçmekte olan program bir telefonun gelmesiyle birden hareketlilik kazanır. Yaşlı bir kadının geçirdiği ev kazası ile ilgili gelen bu ihbar telefonu üzerine Angela ve Pablo itfaiyecilerin peşine takılır. Kadının evine varan ekip, evin içinden korkunç çığlıklar duyarlar.

    Siyad Jürileri, Türkiye’nin Dört Bir Yanındaki Festivallerde Görev Yapacak

    SİYAD (Sinema Yazarları Derneği) Yönetim Kurulu, Eylül ayında yaptığı bir toplantıda, Türkiye’de yapılan tüm belli başlı festivallerde SİYAD Jürisi adıyla bir jürinin görev yapması için girişimlerde bulunma kararı aldı. Bu karar derneğin festivallerle ilişkisini sağlamlaştırmak ve üyelerin bu organizasyonlardaki varlığını ve etkinliğini artırmak amacını taşıyor. Kararın hemen ardından çeşitli festivallerle görüşüldü ve şu ana kadar yapılan tüm görüşmelerden olumlu yanıt alındı. Birkaç festival için SİYAD Jürileri oluşturuldu ve bu jüriler festivallerde yer alıp ödüllerini verdi, diğerleri için ise önümüzdeki dönemde aynı süreç işleyecek.

  • .jpg formatlı basın bültenine haberin devamından üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Siyad Jürileri, Türkiye’nin Dört Bir Yanındaki Festivallerde Görev Yapacak yazısına devam et
  • Son Cellat’a 18 Yaş Sınırı

    Cuma günü vizyona giren Son Cellat filmine, Kültür Bakanlığı tarafından son dakikada 18 yaş sınırı verildi. Ülkenin 12 Eylül darbesi sonrasında askeri cunta ile yönetildiği günlerde geçen, senaryosunu Macit Koper’in yazdığı filme, şiddet ve cinsellik unsurları içermemesine karşın 18 yaş sınırı verilmesi herkesi hayrete düşürdü. Bakanlık tarafından verilen belgede, filmin “çocukların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkileyebilecek unsurlar” içerdiği iddia ediliyor. Filmin ülkenin yakın siyasi tarihinden bir kesit anlatıyor olmasının, sakıncalı görünen içeriğin nedeni olduğu konuşuluyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.