Filmin Ankara Galasında Alkış Kıyamet Koptu: Bir Cumhuriyet Şarkısı’na Başkentte Yoğun İlgi

Bir Cumhuriyet Şarkısı filminin Ankara galası geçtiğimiz akşam (22 Ekim) filmin çekimlerinin de yapıldığı Ankara Resim Heykel Müzesi Türk Ocağı Salonu’nda gerçekleşti. İlk Türk operası 1934 yılında Ankara Resim Heykel Müzesi’nde sahneye konulmuştu. Filmin galası için opera 90 yıl sonra evine döndü. Galada Ankara seyircisi ile buluşan oyuncular Ertan Saban, Ahmet Rıfat Şungar, Şifanur Gül ve yönetmen Yağız Alp Akaydın sevgi ve coşkuyla karşılandı.

  • Basın Bülteni
  • Gala görüntüleri için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Filmin Ankara Galasında Alkış Kıyamet Koptu: Bir Cumhuriyet Şarkısı’na Başkentte Yoğun İlgi yazısına devam et

Bir Cumhuriyet Şarkısı Filminin Biletleri Ön Satışta

25 Ekim’de sadece sinemalarda izleyici ile buluşacak olan Bir Cumhuriyet Şarkısı filminin vizyonuna sayılı günler kalmışken ön satışa açılan biletler yoğun ilgi gördü. 1930’lu yılların Türkiye’sinde, bir avuç genç, yetenekli ve azimli insanın bir ülkede sanatla nasıl devrim yaptığının nefes kesen hikâyesini anlatan filmin başrollerinde Salih Bademci, Ertan Saban, Ahmet Rıfat Şungar, Birce Akalay, Melis Sezen yer alıyor.

Bir Cumhuriyet Şarkısı Filminin Biletleri Ön Satışta yazısına devam et

Ankara Film Festivali’nin 35. Yılına Özel Seçki

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 07 – 15 Kasım 2024 tarihleri arasında Büyülüfener Kızılay Sineması’nda düzenlenecek Ankara Film Festivali’nin 35. yılını kutlayacak 35’e Özel Seçkisi, festival tarihinde En İyi Film Ödülü’nü kazanmış üç klasiği yıllar sonra yeniden izleyiciyle buluşturacak. Seçkide, Ömer Kavur’un Gizli Yüz (1991), Tomris Giritlioğlu’nun Salkım Hanım’ın Taneleri (1999) ve Özcan Alper’in Sonbahar (2008) adlı filmleri gösterilecek. 35. Ankara Film Festivali’nin biletleri ise 28 Ekim 2024 Pazartesi günü satışa sunulacak.

Ankara Film Festivali’nin 35. Yılına Özel Seçki yazısına devam et

Aşk mı, Kalp Kırıklığı mı? Anora

İki anne, kuaförde konuşuyorlarmış. Biri, kızının üniversite okuduğunu, yüksek mühendis olduğunu ama iş bulamadığı için özel sekreterlik yaparak hayatını ancak kazandığını, diğeri de kendi kızının aynı işi yaptığını, ama üniversite okumak yerine fahişelikte karar kıldığını söylemiş.

Anora, filmde Ani (Mikey Madison), seks işçiliğiyle yaşamını sürdüren genç bir kadındır. Çalıştığı yere gelen Rus oligarkın yeniyetme oğlu Ivan Zhakarov, filmde Vanya (Mark Eydelshteyn) ile tanışır. Sonrası beklendiği (ya da fıkradaki) gibi… Genç ve deneyimli güzel Ani’den etkilenen Ivan, onunla evlenir, bir gece ansızın. Rus oligark anne ve baba bu kararı kabul etmezler ve kendilerine sonuna kadar bağımlı oğullarının yanına New York’a giderler, özel uçaklarıyla.

Herkesin çok sevdiği ve hiç unutamadığı Pretty Woman filminin yeni bir sürümü gibi olan Anora filmi, belki biraz dana gerçekçi, biraz daha ateşli, biraz daha komediyle örülü ama alabildiğine uzun. Filmi iki bölümde ele almak gerekir. İlk bölümde iki gencin yiyip içip sevişmeleriyle dolu geçen günleri, ikinci bölümdeyse anne babanın çocuklarının peşine düşmesi. Film boyunca ne olacak, ne olabilir diye bekliyorsunuz merak içinde. Yönetmen Sean Baker yakın planları çok iyi kullanmış, izleyicinin içini gıdıklıyor. Filmin gişesine epey bir katkısı olacaktır.

Ödüller hak ediliyor mu?

Son yıllarda gerek önemli yönetmenlerin gerekse ödüllü filmlerin bir tıkanıklık içine düştüğünü görmemek mümkün değil. Oysa dünya tümüyle sorunlar yumağında, sosyal ve siyasal kargaşanın içinde. Küresel iklim krizi bir yanda uluslararası göç diğer yanda, her ülkenin başında bir kâbus olarak dikiliyor. Devletlerin (bizimkinde bütün haklar yok) temel hakları gözetmezken senaryoların, bağlı olarak sinemanın bir tıkanıklık içinde olması şaşırtıcı. Teknik olanaklar da arttı, bazı işleri daha kolay yapmak mümkün. Ama bir türlü bu tıkanıklığı aşamıyor filmler.

Anora ilgi çekici, merak uyandırıcı ama yetmiyor. Filmin kazandığı ödülü gençlerin oluşturduğu jürinin verdiğini düşünüyorum. Bir araştırma yapılsa (bizim ülkemizde olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde) izleyici kitlesinin gençlerden oluştuğu görülecektir.

01 Kasım’dan başlayarak gösterimde…

(30 Ekim 2024)

korkutakin@gmail.com

100 % Kurt

Alexs Stadermann’ın yönettiği ve Loren Gray, Adriane Daff, Akmal Saleh ile Alexs Stadermann’ın seslendirdiği 100 % Kurt (100 % Wolf), 22 Kasım 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarılıyor.
Freddy, 13. doğum gününde vahşi bir kurt adam yerine bir kanişe dönüşür. Köpeğe dönüşünce amcasının ondan daha da nefret edeceğine inanan Freddy, hayatının en kötü zamanlarını yaşadığı düşünmeye başlar. Freddy, bundan daha da kötü duruma düşemeyeceğim derken, kendini köpek hapishanesinde bulur. Hapishaneden kaçmaya çalışırken, 100’de yüz kurt olduğunu kanıtlayabilecek midir?

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

100 % Kurt yazısına devam et

İlklerin Filmi: Aysel, Bataklı Damın Kızı

101. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in kazanımlarından biri de sanatın kültürün öne çıkarılmasıydı. Her ne kadar siyasal iktidarlar eliyle yasak ve sansürler uygulansa da, sanatın yaygınlaşması önlenemedi.

“Aysel, Bataklı Damın Kızı”, 1934 yılında çekilmiş. İsveçli yazar Selma Lagerlöf’ün öyküsünden Mümtaz Osman mahlasıyla (demek o zaman da varmış yasak ve sansür) Nâzım Hikmet’in uyarladığı, Muhsin Ertuğrul’un Bursa’nın Çalı Köyünde çektiği; birçok ilki de barındıran filmi, Dünya Görsel – İşitsel Miras Günü’nde, izleme olanağını bulduk. Çok yıllar önce izleyenler vardır muhakkak… Zamanın -yanar film diye anılan- nitrat tabanlı filminden asetat tabanlı filme aktarıldığı için günümüze ulaşabilen filmin önemi ilk köy filmi ve daha da önemlisi sesli çekilmiş ilk film olması… Filmde genel görünüm de çok önemli; köyü tanıyoruz, ilginç ve alabildiğine güzel detay görüntüler yer alıyor.

Filmde köylüler de rol almış, ama asıl ilginci, köylüler o kadar çok benimsemiş ki bu film çekimini, oyuncuların adlarını vermişler doğan çocuklarına… Cahide ve Feriha adlı çocuklar koşuşturmuş köyün evleri arasında. Filmde gerek görev, gerekse rol alan hiç

kimse yaşamıyor günümüzde, ama film yaşıyor. Bir kez daha vurgulamak gerekir: Sanat yaşatır. Faik Bercavi yazmış ilk kez bu köyü ve köyde filmin çekildiğini… Güney Özkılınç da oraları ziyaret edip, o köylülerin (şimdi artık mahalle) torunlarını, belki de torunlarının torunlarını getirmiş ilk gösterime…

Tarihin içinde…

Muhsin Ertuğrul, tiyatronun olduğu kadar sinemanın da ülkemizdeki öncüsü, taşıyıcısı… Tiyatrocu bakışıyla tanınsa da, bu filmde görüyoruz ki, gerçekten güçlü bir yönetmen. Daha düne kadar, pelikülün pahalı olması gerekçesiyle, neredeyse hiç geçme yapılmazdı sinemamızda. Muhsin Ertuğrul, hem yerinde hem de çok iyi geçmeler kullanmış. Hemen başta belirtmek gerekir, kamera çevrinmeleri ile hareketli kamera kullanımı çok başarılı. Tabii, Cezmi Ar’ın görüntülerini, Cemal Reşit Rey’in tümüyle özgün müziklerini unutmamak gerekir (Filmin görüntülerini temizler ve

yenilerken ses ve müziği de temizlenebilir miydi diye sormadan geçemiyor insan… Restorasyon filmin ruhuna aykırı olabilir, ama yapay zekâyla sesler yenilenebilir, böylelikle seyir mutluluğu daha da güçlendirilebilir.) Filmin çekildiği dönemde soyadı kullanılmadığı için sadece adları geçiyor (elle boyanmış afiş çok sonraları hazırlanmış ve soyadların büyük yazılması kullanımının arttırılması amaçlı olsa gerek) ve Cahide Sonku’yu, Feriha Tevfik’i kendi sesiyle duymak ne kadar güzel…

Nobelli ilk kadın yazar Selma Lagerlöf’ün öyküsü evrensel, özellikle günümüz Türkiye’si için hâlâ gündemde… Muhsin Ertuğrul, bu anlamda da önemi ve özelliği hiç yitmeyecek bir film çekmiş.

Bir ağanın evinde çalışan Aysel, ağanın oğlu tarafından tecavüze uğrar ve bir çocuk doğurur. Mahkemeye başvursa da, çocuğunun babasının “yalancı” olmasını kabul edemeyen Aysel, davasını geri çeker. Kadınlar Aysel’i, özellikle, küçümseyip dışlarken, Ali ilgi

duyar. Geleneksel olarak “mutlu son” ama yaşananların önemini, seven insanın nasıl savunduğunu, iyilikle kötülük karşı karşıya gelse de insan duyarlılığının gücünü vermesi nedeniyle önemsenmesi gereken bir filmdir “Aysel, Bataklı Damın Kızı”.

Filmi izlemeden önce konuşurken, Yeşilçam’ın uzun yıllar dublajlı film çekmesinin birtakım teknik yetersizlikten kaynaklandığından söz edildi, oysa 90 yıl önce, o koşullarda hem de, sesli film çekilebilmiş işte. Filmde kameranın (değirmen olarak anılırdı kamera arkası çalışanlar tarafından sesinden dolayı) sesini duyuyoruz, alttan alta. İnsan yeter ki, istesin, üstesinden gel(e)meyeceği hiçbir zorluk yoktur. Filmin öyküsü, bir anlamda bunu da içeriyor.

Teşekkürler…

Sinematek, “Aysel, Bataklı Damın Kızı” filminin dijital restorasyonunu, Mimar Sinan Üniversitesi Prof. Sami Şekeroğlu Sinema Televizyon Araştırma ve Uygulama Merkezi işbirliği, filmin hak sahibi Murat Film’in izni, Kurukahveci Mehmet Efendi

desteğiyle Atlas Post Production’a yaptırmış. Filmin ruhunu kaybetmemesi en büyük kazanım. (Restorasyon adı altında, daha çok tarihi yapılarda gördüklerimizse herkesin tepkisini çekiyor zaten. Buna da bağlı olarak emeği geçenleri kutluyoruz, bir kez daha.)

Film sonrası kendi aramızda, önceleri birçok kurumun, firmanın, şirketin kültür sanata var olan desteğinin artık bulunmadığını (bunda siyasal iktidarın engellemesi kesinlikle çok önemli), Kurukahveci Mehmet Efendi’nin bu desteğinin çok, çoktan da çok önemli olduğunu konuştuk. Kurukahveci Mehmet Efendi’yi bir kez daha alkışlıyoruz, diğer tüm katılımcılarla birlikte.

İsteriz ve dileriz ki, benzer çabalar çoğalsın, filmler izleyiciyle buluşsun.

(29 Ekim 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde Kaçırılmayacak Bir Bölüm: 4. Kuvvet Direniyor

14. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, tüm dünyada dördüncü kuvvet olarak bilinen haberciliği farklı açılardan yansıtan, özgür medyanın gücünü gözler önüne seren yapımlardan oluşan bir seçkiyi izleyici ile buluşturuyor. 4. Kuvvet Direniyor adlı seçkide farklı coğrafyalarda ve dönemlerde, farklı eğilimlerden medya mensuplarının iktidar sahiplerinden gördükleri baskıyı ele alan, doğru haber alma ve yayma hakkının önemini vurgulayan iki belgesel ve gerçeklere dayanan dört kurmaca var.

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde Kaçırılmayacak Bir Bölüm: 4. Kuvvet Direniyor yazısına devam et

Bir Cumhuriyet Şarkısı Filminin Oyuncuları Kendi Karakterlerini Anlatıyor

25 Ekim’de vizyona girecek olan, 1930’lu yılların Türkiye’sinde, bir avuç azimli gencin bir ülkede sanatla nasıl devrim yaptıklarının nefes kesen hikâyesini anlatan Bir Cumhuriyet Şarkısı filminin oyuncuları kendi karakterlerini anlattı. Ahmet Adnan Saygun’u canlandıran Salih Bademci şöyle diyor: “Türkiye’deki ilk operanın bestelenme hikayesini anlatıyoruz. Böylesine mücadeleci özel bir karakteri canlandırdığım için mutlu ve gururluyum.”

Bir Cumhuriyet Şarkısı Filminin Oyuncuları Kendi Karakterlerini Anlatıyor yazısına devam et

25. Uluslararası Frankfurt Türk Film Festivali

Frankfurt ve Almanya`nın önde gelen kültür etkinliklerinden biri haline gelen ve Türk – Alman sinema dünyası arasında köprü kuran Uluslararası Frankfurt Türk Film Festivali, bu yıl 25. yaşını kutlamaya hazırlanıyor. Heyecanla beklenen festival, 13 – 18 Haziran 2025 tarihleri arasında düzenleniyor. Yarışma filmlerinin Filmfreeway platformu üzerinden yapılacağı başvuru süreci 15 Eylül 2024 itibarıyla başladığını belirten Festival başkanı Hüseyin Sıtkı, “25. yılımızda da sinemanın gücünü kutlayarak, kültürleri buluşturmayı sürdürüyoruz. Tüm sinemacıları bu coşkuya katılmaya ve festivalimize değer katmaya davet ediyoruz.” dedi.

25. Uluslararası Frankfurt Türk Film Festivali yazısına devam et

Dünya Varmış

Ali Adnan Özgür’ün yönettiği ve Engin Altan Düzyatan, Sarp Bozkurt, Melisa Şenolsun ile Ece Sükan’ın oynadığı Dünya Varmış, 22 Kasım 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Yazıhane – Yapımhane tarafından vizyona çıkarılıyor.
Dünya Varmış’ın hikâyesi, dünyadaki yaşamın sonunu getirecek olan salgının yayılmasının 24 saat öncesinde başlıyor. Heyecan, arkadaşlık ve aşk üçgeninde gelişen olaylar gelecekten günümüze geliyor. Her şeyi önceden bilen Kadimler adında gizli bir oluşumun, seçilmiş kişilerden oluşan insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için inşa ettikleri sığınak otelde heyecan ve gizem dolu günler yaşanacak.

Dünya Varmış yazısına devam et

Kurt Adam Filminin Yeni Fragmanı Paylaşıldı

Tüyler ürpertici modern canavar masalı Görünmez Adam’ın yaratıcıları Blumhouse ve yazar – yönetmen Leigh Whannell’dan dehşet verici yeni bir kurt kâbusu geliyor: Kurt Adam. Klasik Universal canavarının bu kan dondurucu yeniden uyarlaması Ldswo Whannell tarafından yönetildi ve senaryosu Whannell & Corbett Tuck, Lauren Schuker Blum & Rebecca Angelo tarafından yazıldı. Kurt Adam’ın başrollerinde Golden Globe adayı Christopher Abbott, Emmy ödüllü Julia Garner ve Matilda Firth ölümcül bir yırtıcı tarafından terörize edilen bir aileyi canlandırıyor. Filmin yeni fragmanı internette yayına verildi.

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Tercih Sizin Olmalı: Yandaki Oda

Önüne geçilemeyecek, bir başka deyişle engellenemeyecek tek şey ölümdür. İnsanların kendilerini öldürmeleri (intihar) pek makbûl bir şey değil, dini açıdan da arzulanmıyor; ancak zorunlu durumlarda (hastalık, engellilik vb.) insanların bilinçli olarak kabûl edip onayladığı ötanazi kimi ülkelerde yasal bir uygulama. Bizde de var, ama sadece sokak hayvanları için… Onayını alamadığınız için sadece yasal dışı değil, aynı zamanda insanlık dışı…

Pedro Almodóvar, bir kitaptan alıp senaryoya uyarladığı ve ilk kez İngilizce (daha önce İspanyolca) çektiği “Yandaki Oda” filminde, ünlü bir yazar olan Ingrid (Julianne Moore), yıllardır görmediği savaş muhabiri arkadaşı Martha’dan (Tilda Swinton) yıkıcı bir haber alır. Bir zamanlar çok yakın olsalar da araya giren uzun yıllar boyunca görüşmemişlerdir. Martha, üçüncü evrede kanserdir, Ingrid ona yardımcı olmak ister.

Hemen herkesin aklına gelebileceği gibi başına da gelebilecek denli bilinen bir öyküyü izliyoruz. Tabii ki, psikolojik gerilim dorukta. Tabii ki, hüzün ve bilinmezlik de at başı gidiyor. Tabii ki, üzülmek çözüm değil. Çok iyi düzenlenmiş bir mekânda (filmin adı her ne kadar “Yandaki Oda” ise de filmde) yukarıdaki odayı izliyoruz. Oyuncular gerçekten başarılı, diyaloglar kitabi olsa da filmin o dramatik havasını söndürmüyor. İzlerken kendinize soruyorsunuz: Ben olsam ne yapardım? Her iki karakter için de geçerli bu durum. Hasta sizseniz kararınız ne olur? Arkadaşınız hastaysa nasıl davranırsınız ona? Kaçmak, uzaklaşmak da insani bir duygu, yardımcı olup yanında yaşamak da… Yolun sonunu görüyorsunuz ve bile isteye tepki veremiyorsunuz. Kendinizi sınamak için iyi bir fırsat.

01 Kasım’dan başlayarak gösterimde…

(28 Ekim 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Ünlü İsimler Filmi İzlerken Hem Ağladı Hem Güldü, O İsimler Bir Cumhuriyet Şarkısı Filmi İçin Neler Söyledi?

25 Ekim’de vizyona girecek Bir Cumhuriyet Şarkısı filminin galasına katılanlar uzun süre filmin etkisinden çıkamadı. Filmi izledikten sonra çarpıcı açıklamalarda bulunan ünlü isimler kahkahaları kadar gözyaşlarına da hâkim olamadılar. Bazı isimler şöyle dedi: Yılmaz Erdoğan: “Atatürk’ün içinde olduğu, güldürüp ağlattığı ve bu denli empati kurabildiğimiz ilk defa böyle bir duygu durumuna tanık oluyorum.”; Rıza Kocaoğlu: “İnsanı kendine getiren, nefes almamız için umut veren bir film olmuş.”; Birol Güven: “Mutlaka izlenmesi gereken, bir döneme damga vuran gerçek bir hikâye.” Bir Cumhuriyet Şarkısı, Türkiye İş Bankası katkısıyla 25 Ekim’de sinemalarda gösterimde.

Ünlü İsimler Filmi İzlerken Hem Ağladı Hem Güldü, O İsimler Bir Cumhuriyet Şarkısı Filmi İçin Neler Söyledi? yazısına devam et

Ankara Film Festivali’nden François Truffaut Seçkisi

35. Ankara Film Festivali’nin Dünya Sineması bölümünün önemli seçkilerinden biri de Institut Français Türkiye’nin katkılarıyla hazırlanmış olan Hep Yeni: François Truffaut olacak. Fransız Yeni Dalga hareketinin yaratıcılarından, ünlü yönetmen François Truffaut’nun 40. ölüm yıl dönümüne özel olarak hazırlanan seçkide, 400 Darbe (The 400 Blows), Adele H.’nin Öyküsü (The Story of Adèle H.) ve Neşeli Pazar (Confidentially Yours) adlı klasikler restore edilmiş kopyalarıyla Ankaralı izleyiciyle buluşacak.

Ankara Film Festivali’nden François Truffaut Seçkisi yazısına devam et

Can Kızıltuğ, Kuzey Rüzgârı Estirecek

Yeni nesil oyuncular içinde öne çıkan isimler arasında yer alan Can Kızıltuğ, 0000 Kilometre; filmiyle beyazperdede olmak için geri sayıma başladı. Filmde Derya Pınar Ak ve Ahmet Haktan Zavlak ile birlikte rol alan Can Kızıltuğ ‘Kuzey’ karakterine hayat veriyor. Filmin en sürpriz karakterlerinden biri olan Kuzey, kitap okurlarının ve sinema izleyicilerinin öne çıkan isimleri arasında yer alacak. TV dizi izleyicilerinin yakından tanıdığı bir isim olan Can Kızıltuğ, hem yakışıklılığıyla hem de yüksek oyunculuk performansıyla sinema izleyicisinden de tam not alacak. Ak ve Zavlak ile kısa sürede kaynaşarak bir uyum sağlayan Can Kızıltuğ, set aralarında da bol sohbetle onlarla dostluğunu ilerletti.

Can Kızıltuğ, Kuzey Rüzgârı Estirecek yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu