Altyazı Haziran Sayısında Onur Ayını Kutluyor

Altyazı’nın Gökkuşağının Altında temalı Haziran sayısı, Ali Ercivan’ın  beyazperdenin ilk kuir temsillerini inceleyen yazısıyla açılıyor. Erman Ata Uncu, Judy Garland’dan Audrey Hepburn’e, Hollywood’un altın çağının gey ikonuna dönüşen yıldız oyuncularını değerlendiriyor. Aslı Ildır ise aynı yıllara, George Cukor ve Dorothy Arzner gibi eşcinsel kimliğiyle tanınan yönetmenlerin Katharine Hepburn’le işbirlikleri üzerinden bakıyor. Kaan Denk’in Kraliçenizi Nasıl Bilirdiniz? başlıklı yazısı, tarihin en meşhur gey ikonlarından kraliçe Kristina’ya odaklanan, biri 1930’larda, diğeri 2010’larda yapılmış iki filmi karşılaştırmalı olarak ele alıyor.

Aizanoi Kısa Film Festivali

Türkiye’nin ilk antik kent film festivali, Aizanoi Kısa Film Festivali, 20 – 22 Ağustos 2021 tarihleri arasında Kütahya’da düzenleniyor. Aizanoi’de (Çavdarhisar) yapılacak festivale uluslararası alanda 500’ün üzerinde film başvurusu yapıldı. Başvuruları 31 Temmuz’a kadar devam edecek olan ve Kütahya’nın ilk film festivali olma özelliğini de taşıyan Aizanoi Kısa Film Festivali’nin amaçlarından birisi, 2. Efes olarak adlandırılan Aizanoi antik kentini dünyaya tanıtmak olarak belirlendi. Aizanoi Zeus Tapınağı’nda 20 Ağustos’ta gerçekleştirilecek festival açılış galasına alanında başarılı yönetmenler, oyuncular, sanatçılar ve tanınmış isimler davet edildi.

Aizanoi Kısa Film Festivali yazısına devam et

Lux Aeterna

Gaspar Noe’nin yönettiği ve Beatrice Dalle, Charlotte Gainsbourg, Abbey Lee ile Clara Deshayes’ın oynadığı Lux Aeterna, 02 Temmuz 2021’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Lux Aeterna, cadılar hakkında çekilen bir uzun metraj sinema filminin setinde yaşananlara odaklanıyor. Aktris Charlotte Gainsbourg ve Beatrice Dalle birlikte cadılar hakkında çekilecek bir filmde rol alır. İki oyuncu setteyken yaşanan teknik problemler ve psikolojik gecikmeler, çekimin yavaş yavaş kaosa doğru sürüklenmesine neden olur. Film ayrıca kamera arkasında yaşananları, sinema sevgisini ve bir setin samimiyetini yansıtıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Azap (Yönetmen: Natalie Erika James)

Natalie Erika James’in yönettiği ve Robyn Nevin, Emily Mortimer, Bella Heathcote ile Steve Rodgers’in oynadığı Azap (Relic), 02 Temmuz 2021’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yaşlı kadın Edna kaybolduğunda yetkililer kızı Kay’e ulaşır. Kay annesinin kaybolduğunu öğrenir öğrenmez kızı Sam ile birlikte annesinin evine gider. Kay ve Sam, Edna ile ilgili bir haber almayı umarak beklemeye başlar. Edna birkaç gün sonra ortaya çıkar. Nerede olduğunu açıklayamayan Edna, göğsündeki büyük çürük dışında zarar görmemiş gözükür. Günler geçtikçe Edna’nın tuhaf davranışlar sergilemesi Kay ve Sam’i tedirgin etmeye başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb

Azap (Yönetmen: Natalie Erika James) yazısına devam et

Berlinale’de FIPRESCI Ödülü’ne Layık Görülen Ferit Karahan’ın Okul Tıraşı’na Ödülü, Festivalin Yaz Özel Programındaki Gösteriminde Takdim Edildi

Ferit Karahan’ın yönettiği Okul Tıraşı (Brother’s Keeper), 71. Berlin Uluslararası Film Festivali’nin (Berlinale) Mart ayında sinema sektörüne yönelik gerçekleşen ilk aşamasında, Panorama bölümünde yarışmış ve FIPRESCI Ödülü’nü kazanmıştı. Film 13 Haziran Pazar akşamı, Yaz Özel (Summer Special) programı kapsamında izleyiciyle buluştu. Kreuzberg’de açık hava sinemasında yapılan gösterim öncesinde ödülü yönetmen Ferit Karahan’a takdim edildi.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Berlinale’de FIPRESCI Ödülü’ne Layık Görülen Ferit Karahan’ın Okul Tıraşı’na Ödülü, Festivalin Yaz Özel Programındaki Gösteriminde Takdim Edildi yazısına devam et

İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali Dünya Müzik Günü’nde Başlıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilk kez bu yıl düzenlediği İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali, 21 Haziran Avrupa Müzik Günü’nde başlıyor. Festival Düzenleme Kurulu Başkanlığını Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, yönetmenliğini sinema yazarı Vecdi Sayar‘ın üstlendiği Festival Yürütme Kurulunda Büyükşehir Kültür Sanat Daire Başkanlığı ve İzmir Sinema Ofisi çalışanları yer alıyor. Programın yarışma filmleri, Kültür Bakanlığı’nın ve İzmir Valiliği’nin izniyle akşamları Kültürpark’ta gösterilecek. Diğer bölümlerdeki filmler ise İzmir Sanat, Büyükşehir’in Basmane’deki yeni sanat mekânı Bıçakçı Han ve Fransız Kültür Merkezi’nde gösterilecek.

İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali Dünya Müzik Günü’nde Başlıyor yazısına devam et

19. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali Başlıyor

19. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 48 film gösterimi, online söyleşiler, buluşmalarla 19 – 29 Haziran tarihleri arasında çevrimiçi olacak. Festivalde, Kadınların Sineması, Bedenimiz Bizimdir, Kendine Ait Bir Cüzdan, Gökkuşağının Altında, Yerel Siyaset Yerinden Sinema, 65+ Candır ve Feminist Bellek bölümlerinde onlarca ülkeden 48 film izleyiciyle buluşacak. Festival boyunca tüm gösterim ve etkinlikler www.filmmoronline.org’a üye olarak ve her program için ön kayıt yaptırarak izlenebilecek. Onca zorluğa rağmen kadınlar yeryüzünün dört bir yanında sinema yapıyor, kendilerinin ve dünyanın dertlerini anlatmayı sürdürüyorlar.

Emin Alper’in Yeni Filmi Balkaya’nın Çekimleri Temmuz Ayında Başlıyor

Tepenin Ardı, Abluka ve Kız Kardeşler ile birçok festivalden ödüllerle dönen Emin Alper’in yeni filmi Balkaya’nın hazırlıkları başladı. Filmin çekimleri Temmuz ayında, ağırlıklı olarak Kayseri’nin Yeşilhisar ilçesinde gerçekleştirilecek. Politik ve psikolojik gerilim türlerinin unsurlarını taşıyan film, bir süredir kuraklık sorunuyla boğuşan Balkaya kasabasına yeni atanan genç savcı Emre ile belediye başkanı Selim, yerel gazeteci Murat ve kasabanın eşrafı arasında yaşanan çekişmeleri konu alıyor. Selahattin Paşalı ve Ekin Koç’un başrollerinde yer alacağı Balkaya’da, onlara Erol Babaoğlu, Erdem Şenocak, Selin Yeninci ve Nizam Namidar gibi isimler eşlik ediyor.

Emin Alper’in Yeni Filmi Balkaya’nın Çekimleri Temmuz Ayında Başlıyor yazısına devam et

Bir Yaz Gecesi Festivali, 16 Temmuz’da Beykoz Kundura’da Başlıyor

Kundura Sinema ve Sahne’nin düzenlediği Bir Yaz Gecesi Festivali, 16 Temmuz’da Beykoz Kundura’da başlıyor. Festival, klasik kurmaca filmlerden belgesellere çeşitli filmler sunacak ayrıca caz, elektronik ve deneysel müziğin en iyileri de Bir Yaz Gecesi Sahnesi’ne çıkacak. Temmuz programında; tarihin ilk kadın hareketlerinden birini ateşlemiş kadınları anlatan Diren: Zamanı Geldi (Suffragette), George Cukor müzikali Bir Yıldız Doğuyor (A Star Is Born) ve Renee Zellweger’in Judy’nin de aralarında olduğu beş film açık havada seyirciyle buluşacak. Festival biletleri 25 Haziran’dan itibaren beykozkundura.com’da satışa sunulacak.

Bir Yaz Gecesi Festivali, 16 Temmuz’da Beykoz Kundura’da Başlıyor yazısına devam et

Zalo

Necati Aslan’ın yönettiği ve Sermiyan Midyat, Kıvanç Baran Arslan, Tuğçe Topçu ile Ersel Şibil’in oynadığı Zalo, 15 Nisan 2022′de CJ ENM dağıtımıyla AFR Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Zalo Ağa, zalimliği ile nam salan bir adamdır. Evlenmek isteyen Zalo Ağa, bunun için gereken başlık parasını biriktirmeye çalışmaktadır. Bu sırada Zalo Ağa’nın marabaları, bir posta arabasını soymaya kalkışırlar. Ancak yapılan bir yanlışlık sonucu onlar posta arabası yerine Malatya Vali’sini soyarlar. Bu soygun olayı, Zalo Ağa’nın küçükken nehre attığı ve yıllardır hiç görüşmediği ikizi ile yeniden yollarının kesişmesine neden olur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

24. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali Sona Erdi

1998 yılından bu yana sinemada kadın emeğini görünür kılmak için çalışan,  Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, geride bıraktığımız zor yıla inat umutla ve yeniliklerle izleyicilerinin karşısına 24. kez çıktı. Azize Tan direktörlüğünde düzenlenen festival, 27 Mayıs – 03 Haziran tarihleri arasında çevrimiçi olarak, 04 – 12 Haziran tarihleri arasında ise Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi ve CerModern salonlarında izleyicilerle buluştu. Festivalde 33 ülkeden 64 film gösterildi, 50’ye yakın konuk ağırlandı. Araftan Çıkmak temasıyla düzenlenen festivalde, direnen, dayanışan kadınların hikâyelerini anlatan yapımlar izleyiciyle buluştu.

Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması Başlıyor

Sultanbeyli Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenecek Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması yarın (15 Haziran) başlıyor. Film gösterimleri, söyleşiler ve özel etkinliklerle sinemaseverleri 15 – 16 Haziran’da Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde buluşturacak yarışma, pandemi koşullarına uygun fiziki olarak gerçekleştirilecek. Yarışmada kazanan isimler ise 17 Haziran günü Atlas Sineması’nda yapılacak törende açıklanacak.

40. İstanbul Film Festivali’nden İzlenimler 2: Genç Ustalar ve Belgesel Film Kuşağı

İKSV festivallerinin ilgiyle izlenenler ‘Genç Ustalar’ bölümünde bugüne kadar 4 ilginç film gösterildi. Maltalı sinemacı Alex Camilleri’nin yazıp yönettiği ve kurgusunu yaptığı ‘Luzzu’, adını yöreye özgü geleneksel ahşap balıkçı teknesinden alıyor. Jesmark, büyük büyük dedesinin kullandığı, gözü gibi baktığı aile yadigarı teknesiyle balığa çıkmakta, çekirdek ailesini geçindirmeye çalışmaktadır. Ancak küçük bebeğinin büyüme sorunu nedeniyle artan ihtiyaçları, onu kaçak avcılıkla ve rüşvetle yöreyi ele geçirmiş balık tüccarlarının emrinde çalışmaya zorlayacaktır. Zaman değişmiştir. Öte yandan, balıkçı filolarını azaltarak balıkçıları diğer sektörlere kaydırmayı amaçlayan AB finansmanı dayatılmaktadır.

‘Luzzu’, hüzünlü bir kayboluşun hikâyesi. İlk uzun metrajında yönetmen Camilleri, Visconti’nin ünlü ‘Yer Sarsılıyor / La Terra Trema’sını hatırlatan bir gerçekçilik penceresinden bakıyor. Malta’nın turistik güzellikleri umurunda değil. Amatör oyuncular kullanmış. Filmin bir diğer mucizesi, ana karakteri canlandıran gerçek bir balıkçının, Jesmark Scicluna’nın şaşırtıcı derecede başarılı performansı. 2021 Sundance jürisi ona en iyi oyuncu ödülünü vermekte tereddüt etmemiş. Yılın en ilgiye değer yapımlarından biri ‘Luzzu’.

‘Aşktan Sonra / After Love’, Pakistan asıllı İngiliz sinemacı Aleem Khan’ın 2020 yılı Cannes Film Festivali’nin ‘Eleştirmenler Haftası’ seçkisine dahil olmuş ilk uzun metrajı. Hikâye, İngiltere’nin güney kıyısında Pakistanlı denizci eşiyle huzurlu evliliğini sürdüren, İslam dinini kabul etmiş İngiliz kadının, kocasının ani ölümünün ardından, Fransa’nın karşı kıyısında onun ikinci bir ailesi olduğunu keşfetmesi üzerinden ilerliyor. Ve aynı kaybı yaşayan iki kadın aracılığıyla yas, kimlik ve kültür çatışması kavramlarını büyük bir incelikle ele alıyor. Temiz anlatılmış duygu yüklü bu ilk filmin en büyük kozu ise, geçtiğimiz Selanik şenliğinde en iyi kadın oyuncu seçilmiş, daha önce çeşitli filmlerde yan rollerde izlediğimiz İngiliz oyuncu Joanna Scanlan’ın olağanüstü performansı.

Litvanya yapımı ‘Tufan Olmayacak / Tvano Nebus’un açılış sekansında, karla kaplı sıradağlar üzerinden salınan dron, dağın içinden yükselmiş izlenimi veren ıssız bir kulübenin içine dalıyor. İçerdeki Japon adam doğrudan kameraya bakarak şunu dile getiriyor: ‘Savaşı kaybetmiştik, herkes biliyordu. Ama yine de attılar bombayı!’. 40. İstanbul Film Festivali’nin ‘Genç Sinemacılar’ kuşağında yer alan film böylesine etkileyici bir sekansla açılıyor. Venedik’te Uluslararası Eleştirmenler Haftası Bölümü’nde dünya prömiyerini yapan filmin Ermeni asıllı yönetmeni Marat Sargsyan lineer bir anlatımı tercih etmemiş, Savaşın vahşetini, uluslararası çıkarlara hizmet eden kirli yüzünü küçük tablolar halinde gözler önüne sermeyi denemiş. Farklı ülkelerde yıllarca danışman olarak görev yapan, savaşlar çıkaran bir albayın, kendi ülkesinde bir iç savaş patlak verince, ister istemez taraf seçip eyleme geçmesi üzerinden ilerleyen süreçte, ana karaktere belli bir mesafe ile yaklaşmış. Asıl derdi savaş denen cinnetin absürdünü yakalamak, insan ruhunun kötücüllüğü üzerine metafizik tartışmalara dalmak olmuş. Sargsyan ilk filminde farklı anlatım teknikleri denemiş, bir nevi daha büyük filmlerin hazırlık çalışmasına girişmiş. Kendisini takip etmekte yarar var.

Fransız Yeni Dalgası tadında, kare ekran, siyah beyaz bir film izlemeye ne dersiniz. Dünya prömiyerini geçtiğimiz Ocak ayında Sundance’te yapan ‘Gezegen / El Planeta’, tam da böyle bir çalışmaydı. Film boyunca, İspanya’nın kuzey sahilindeki Gijon kentinin bulutu, yağmuru eksik olmayan yaz günlerinde beş parasız bir ana kızın peşinde, şehir sakinlerinin günlük hayatına tanıklık ettik. Performans, yerleştirme, video art alanlarındaki işleriyle tanınan yönetmen Amalia Ulman, senaryosunu yazıp yapımcılığını üstlendiği ilk uzun metrajında, öz annesiyle birlikte ana karaktere hayat veriyor. Başına buyruk, tasasız gibi görünen, ancak ekonomik krizin pençesinde tedirgin hayatlar süren bir anne kızın ve de bir kentin gündelik yaşamından küçük bir kesit izledik. Genç kadın yönetmenin yeni projeleri merakla beklenmeye değer.

İstanbul Film Festivali Belgesel Kuşağı’nın etkileyici filmlerinden ‘Aalto’, 20. yüzyıla damgasını vurmuş Finlandiyalı dahi mimar Alvar Aalto’nun sanatına ve özel hayatına dair çok iyi bir çalışma. 1920’li 1930’lu yılların radikal sanatçısının, kendisi gibi mimar eşi Aino Alta ile yaşamını, ikisi arasındaki özel mektupları, fotoğraf ve 8mm’lik filmleri izleyiciyle paylaşıyor yapım. İskandinav tarzı ile klasik mimarinin binlerce yıllık hümanist geleneği arasında bağ kuran müthiş ikilinin, modern mimariyi insanileştirme çabalarına adım adım tanıklık ediyoruz. Bugün dünyanın farklı ülkelerinde yükselen mimarlık sanatının ikonik örneklerini tanıma fırsatımız oluyor. Bu değerli belgeseli özellikle mimar dostlarıma önermek isterim.

Devlet, toplum düzenini koruma konusunda tekele ve meşruluğa sahiptir. Ama bu durum şiddeti de meşru kılar mı? David Dufresne imzalı ‘Şiddet Tekeli’ bu sorudan yola çıkarak, Kasım 2018 ila Şubat 2020 arasında yaşanan Sarı Yelekliler hareketi üzerinden Fransız demokrasisini neşter altına yatırıyor, Fransa’da göz yumulan polis şiddetini eleştiriyor. Bunu yaparken de Fransa özelinde dünyanın farklı ülkelerinin demokrasi uygulamalarını tartışmaya açıyor. Fransa örneği tüm dünyada ve ülkemizde yaşananlara bir ayna tutuyor. Filmin özgün adı ‘Un Pays Qui Se Tient Sage’, ‘Uslu Duran Memleket’ anlamına geliyor. Filmin bu alaycı ismi, bizzat polislerin paylaştığı bir video görüntüsünden kaynaklanmış. Varoş bölgesinden kalabalık bir grup genç, elleri başlarının üzerinde ve dizleri üzerinde 3,5 saat şiddete maruz bırakılırken ‘öğrenci dediğin işte böyle uslu durur’ şeklinde gevrek gevrek gülen polis memurunun inanılmaz hazzını yansıtan bir sahne bu. Polis ile göstericilerin karşı karşıya gelişlerinin video kayıtları bu filmin temelini oluşturuyor. Tarihçiler, avukatlar, akademisyenler, BM raportörü, bir gazeteci, emniyet sendikası temsilcileri, şiddet mağdurlarıyla yapılan görüşmeler de filmin sözel tarafında yer alıyor. Nefes nefese izlenen, yaman bir tanıklık dokümanı bu.

Bu yıl şaşırtıcı belgeseller izlemeyi sürdürüyoruz. ‘Köstebek Ajan / El Agente Topo’, Şilili kadın yönetmen Maite Alberdi imzasını taşıyor. Daha önceleri bir özel dedektifin asistanlığını yapmış olan Alberdi, Santiago’daki San Fransisco huzurevinde olan biteni, yaşlıların suistimal edilip edilmediğini gözlemlemek üzere, bir casus filmi yapmak üzere yola çıkmış. 80’lerinde ama çok dinç Sergio Chamy ile anlaşmış. Yaşlı adam, huzurevinin yeni sakini olarak aralarına karışacak ve tesisi gözlemleyerek rapor edecektir. Ancak bu gizli araştırmada yaşlıların asıl sorununun yalnızlık olduğunu, çoğunun evlatlarınca aranmadığı ve kaderlerine terkedildiğine tanık olacaktır. Yaşlılığın o dayanılmaz düşkünlüğü ve yalnızlığının içimize işleyen burukluğunu, şefkat ve dostluğa dair dokunaklı anlar ile dengeliyor ve belgesel ufkumuzu açıyor bu güzel film.

‘Dünyanın En Güzel Oğlanı / The Most Beautiful Boy in the World’ yürekleri burkan bir film. Luchino Visconti ve ‘Venedik’te Ölüm’ü bilenler afişteki fotoğraftan Björg Andrésen’i hemen tanıyacaktır. 2021 Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan belgesel çalışma, çocuk yaşta aniden gelen şöhretin yıkıcı etkileri üzerinden ilerliyor. 1971’de Visconti’nin seçmelerden bulup çıkardığı 16 yaşındaki Björn, bir anda tüm dünyanın ilgi objesi haline geliyor, annesi, babası ve yanında güvenebileceği, ona rehberlik edecek kimse olmadığı için, kullanılıp bir kenara atılmış mendil misali oradan oraya savruluyor. Babasının kim olduğunu bilmeyen, kendisini ve kız kardeşini 11 yaşında bırakıp giden ve bir ormanlık arazide cesedi bulunan annesinin kaybı ile baş edemeyen delikanlı, tanrısal güzelliğine hayran geniş kitlelerin elinde, onun hislerinin hesaba katılmadığı bir ortamda bocalayacak, ilerleyen yıllarda, Avrupalı paralı erkeklerin elden ele gezdirdiği bir seks objesine dönüşecektir. Bir aile kurma umudu yine trajik bir kayıpla noktalanan ve bugün 66 yaşında olan Björg, ‘benim hayatım baştan yanlıştı’ diyecektir. Thomas Mann’in eseri ölümsüzdür. Filmde kullanılan Mahler’in müziği de. Ancak bu trajik belgeseli izledikten sonra Visconti’nin filmini bir daha aynı duygularla izleyemeyeceğiniz kesin.

İstanbul Film Festivali seçkisinde yer almış, Şubat ayı içinde çevrimiçi olarak gerçekleştirilen 71. Berlin Film Festivali’nden Jüri Ödülü ile dönen ‘Mr. Bachmann ve Sınıfı / Herr Bachmann und seine Klasse’ tam 3,5 saat uzunluğunda bir nehir belgesel. Almanya’nın orta bölgesinde yer alan Stadtallendorf kasabasındaki Georg Büchner Okulu’nda öğretmenlik yapan 65 yaşındaki Dieter Bachmann’ın ders verdiği 6b sınıfında, kökenleri farklı, 12 – 14 yaşlarında öğrenciler var. Türk, Bulgar, İtalyan, Rus, Romanya, Fas vb. kökenli ailelerin, yabancı bir kültürde desteğe ihtiyacı olan çocuklarına yalnızca bilgi aktarmakla kalmayan, tüm zayıflıkları ve güçlü yanlarıyla onları hayata hazırlayan, tabuları olmayan ve öğrencilerini önyargısız harekete geçiren idealist bir eğitimci Herr Bachmann. İnsanın kendine verdiği değeri, Pisagor teoreminden daha önemli olduğunun bilincinde, onlara hikâyelerle, şarkılarla becerilerini, güzelliklerini ve onurlarını geliştirme fırsatı veren bir aydın kişi. Yönetmen Maria Speth, ana karakteri ve öğrencileriyle bir eğitim yılı boyunca birlikte olmuş ve bu eşsiz deneyimi tablolar halinde kayda almış. Sınıfın Türkiye kökenli öğrencileri ve öğretmenleri olması, bizim yakın tarihimizle yüzleşmemiz, 50’li yıllar Türkiyeli işçilerin Almanya’ya gidişi üzerine bir arşiv kaydı, 70’li yılların iç savaş ortamı ve gezi direnişi üzerine sohbetler filmi bizler için daha da ilginç kılan özellikler. Yalnızca günümüz Almanya toplumuna değil, gözlemlediği bu küçük gruptan hareketle geleceğin toplumuna da ayna tutan bir çalışma bu.

(20 Haziran 2021)

Ferhan Baran

[email protected]

SALT’ın Bu Son Şansımız mı? Gösterimlerinde 14 – 20 Haziran Filmi: Dumanlı Kasaba

SALT’ın, iklim değişikliğinin insana ve dünyaya etkilerine dikkati çekme amaçlı Bu Son Şansımız mı? adlı gösterim programının 2021 seçkisi, Güney Afrika, Norveç, Fransa, Kanada, Bolivya ve Balkanlardan on belgesel filmi bir araya getiriyor. Program, 26 Nisan 2021 Pazartesi günü saltonline.org adresinde başladı. Ekinlikte 14 – 20 Haziran 2021  tarihleri arasında Dumanlı Kasaba (Yao Wang Fan Xing) adlı belgesel film gösterilecek.

SALT’ın Bu Son Şansımız mı? Gösterimlerinde 14 – 20 Haziran Filmi: Dumanlı Kasaba yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu