Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

Güçlendikçe Zalimleşmek

Tiyatro ve opera yönetmenliğinden gelme William Oldroyd’un ilk uzun metraj denemesi ‘Lady Macbeth’ haftanın ilgiye değer seçeneklerinden biri olarak bizdeki gösterimini sürdürüyor. Filmin tahmin edildiği üzere bir Shakespeare uyarlaması olmadığını baştan belirtelim. Rus yazar Nikolai Leskov’un 1865 yılında Dostoyevski’nin ‘Epoch Dergisi’nde ilk kez yayınlanmış ‘Mtsensk’li Lady Macbeth’ isimli novellasından yola çıkmış İngiliz sinemacı. Eserin 1934 yılında Shostakovich’in aynı adlı operasına kaynaklık ettiğini, ancak Stalin’in hışmına uğrayıp yasaklandığını biliyoruz.

1962 yılında Polonyalı usta sinemacı Andrzej Wajda yönetiminde ‘Sibiryalı Lady Macbeth’ adıyla ilk kez beyazerdeye uyarlanmış olan bu kısa romanın yeni versiyonunda öykü 19. yüzyıl İngilteresi’ne, evli kadınların henüz kocalarının mülkü olarak görüldüğü 1860’larda adanın kuzey doğusundaki Northumbria bölgesine taşınmış. Hikâyenin ana karakteri Katherine, bir toprak parçası ile birlikte bölgenin zengin maden işletmecisine satılmıştır. Adam genç kızı, tahakkümü altında yetişmiş oğlu Alexander ile evlendirir. İktidarsız damat için gönülsüz bir evliliktir bu. Evden dışarı çıkması yasaklanan genç kız için hapis hayatı demektir evlilik yaşamı.

Kocası ve kayınpederinin iş seyahatleri nedeniyle evden uzaklaşmaları genç kıza soluk aldırır. Çok özlediği temiz havaya kavuşur. Çiftlik çalışanlarıyla arkadaşlık etmeye başlar, yakışıklı Sebastian sayesinde cinsellikle tanışır. Başlangıçtaki iyimser, hayat dolu Katherine özgürlüğünü korumak, bu ilişkiyi sürdürebilmek için her şeyi, cinayeti bile göze almaya hazırdır. Güçlendikçe acımasızlaşır. Sınıfsal üstünlüğünü idrak ettikçe önündeki engelleri birer birer ortadan kaldırmaya başlar.

Shakespeare’in ölümsüz karakterlerinden esinlenmiş döneme özgü bir kara film niteliği taşıyan ‘Lady Macbeth’ başarılı bir ilk film. Çiçeği burnunda sinemacı Oldroyd kadın haklarından yola çıkan öyküyü perdeye uyarlarken çok başarılı kadınlarla çalışmış. Senaryoda imzası bulunan tanınmış İngiliz oyun yazarı Alice Birch ile mükemmel iş birliği, İngiliz sanat yönetmeni Jacqueline Abrahams’ın Vikoryen İngiliz dramalarının gösterişinden uzak durması hikâyenin ve karakterlerin ön plana çıkmasını sağlamış. Avustralyalı Ari Wegner’in usta görüntü çalışmasıyla Katherine’in yaşadığı ve kadınların hayvan muamelesi gördüğü ormanlık alanın ortasındaki ıssız ev, kasvetli bir hapishaneye dönüşmüş. Malikanenin gönülsüz tutsağı rolünde ilk kez bir sinema filminde yer alan Florence Pugh, keşfedilmesi gereken parlak bir geç yetenek.

Fransız yönetmen Pascale Ferrand’ın 2006 yapımı ‘Lady Chatterly’si ya da Andrea Arnold’un siyahi bir Heathcliff’e yer verdiği 2011 yapımı Emily Brontë uyarlaması ‘Uğultulu Tepeler / Wuthering Heights’ ile benzerlikler taşıyor Oldroyd’un filmi. Özgürlük savaşı olarak başlayan öyküde sınıfsal ilişkiler öne çıkıyor. Siyahi kadın hizmetli ve melez Sebastian karakterleriyle ırksal tahakkümün altı çiziliyor. Leskov’un Mtsensk’li Lady Macbeth’i, ondan bir yıl kadar sonra yayınlanmış Gustave Flaubert’in ünlü romanının ana karakteri ‘Madame Bovary’ ile karşılaştırılır. Bovary’nin erkek egemen dünyada sessizce acı çekmesi karşılığında Leskov’un karakteri, ‘şiddet şiddeti besler’ misali zalimleşerek ‘Lady Macbeth’i aratan bir konuma yükseliyor. Oldroy’un filmi kadın hakları, sınıfsal ilişkiler, iktidar ve zulüm üzerine kafa yoracağınız ilgiye değer bir dönem filmine dönüşüyor.

(02 Temmuz 2017)

Ferhan Baran

[email protected]

Aramızdaki Sözler

Hany Abu Asad’ın yönettiği ve Kate Winslet, Idris Elba, Dermot Mulroney ile Beau Bridges’in oynadığı Aramızdaki Sözler (The Mountain Between Us), 12 Ocak 2018′de TME Films dağıtımıyla TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Trajik ve korkunç bir uçak kazasından sonra zor durumda olan iki yabancı, karla kaplı uzak bir dağın zorlayıcılığı karşısında hayatta kalabilmek için bir bağlantı oluşturmalıdır. Herhangi bir yardım gelmediğinin farkına vardıklarında yüzlerce kilometrelik vahşi doğada çaresiz kalırlar ve korkunç bir yolculuğa çıkarlar. Bu felaketten sağ kurtulabilmeleri için birbirlerine destek vermeli ve dayanmaya zorlamalıdırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

3 Nesil

Gaby Dellal’ın yönettiği ve Naomi Watts, Elle Fanning, Susan Sarandon ile Linda Emond’un oynadığı 3 Nesil (3 Generations), 07 Temmuz 2017’de Bir Film dağıtımıyla Fabula Films tarafından vizyona çıkarıldı.
3 Nesil, çok önemli bir karar aşamasında olan bir ailenin hem duygusal hem eğlenceli hikâyesi. Cinsiyet geçiş sürecindeki Ray, hayatında en çok desteğe ihtiyaç duyduğu dönemden geçmektedir. Annesi Maggie ve büyükannesi Dolly bu zorlu süreçte Ray’in yanında yer almakta, ona destek olmaktadır. Fakat aileyi yıllar önce terk etmiş olan biyolojik babanın yasal onayına da ihtiyaç duyulması, işlerin karışmasına yol açar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Örümcek Adam: Eve Dönüş’ün Biletleri, Cinecity’de Ön Satışa Çıktı

Marvel’ın yeni Örümcek Adam serisinin ilk filmi için geri sayım başladı. 07 Temmuz’da vizyona girecek filmde, dünyayı kurtarma ile öğrencilik arasında gidip gelen Peter Parker, azılı düşmanı Akbaba ile ilk kez karşılaşıyor. Filmin ön satışa çıkan biletleri, Deniz Private Cinecity Etiler, Deniz Cinecity Olivium ve Deniz Cinecity Kipa’nın yanı sıra www.cinecity.com.tr adresinden temin edilebilir. Yönetmen koltuğunda Jon Watts’ın oturduğu Örümcek Adam: Eve Dönüş’te, Örümcek Adam’ı Tom Holland canlandırıyor. Adrian Toomes (Akbaba), Robert Downey Jr. (Demir Adam) ve Marisa Tomei (May Parker) ise Tom Holland’a eşlik eden ünlü ve tanınmış isimler arasında yer alıyor.

Ödüller Hakkâri ve Kobane’ye

25 Haziran Pazar gecesi sona erecek olan Documentarist – 10. İstanbul Belgesel Günleri’nin ödülleri açıklandı. Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü, Sedat Şahin ve Murat Adıyaman’ın yönettiği Üçüncü Bölgeden Hücum Varyasyonları filmine verildi. Braxton Hood, Gülen Güler, Yusuf Güven, Ayşe Çetinbaş ve Selim Yıldız’dan oluşan jüri, Mert Kaya’nın Aşk Bitti ve Serkan Çiftçi’nin Gacı Gibi filmlerini de Jüri Özel Ödülü’ne layık gördü. Yeşim Tabak, Yeşim Burul ve Şenay Aydemir’den oluşan FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) Ödülü ise yönetmenliğini Reber Dosky’nin yaptığı Radyo Kobane (Radio Kobani) filmine gitti.

Yüksel Aksu: İlk Filmimden Önce Adam Yerine Koyulmadım

Türkiye sinemasında fenomen haline gelen Dondurmam Gaymak’tan başlayıp İftarlık Gazoz’a kadar çıtasını hiç düşürmeden, hep yüksekte tutan senarist – yönetmen Yüksel Aksu, Akra Talks’a katıldı. Elif Dağdeviren’in moderatörlüğünü yaptığı söyleşide Dağdeviren, Aksu filmlerinin yapımcısı olarak bu kez hem ev sahibi, hem konuktu. Yüksel Aksu, “Kahkaha attığımız şey aynı zamanda buruk bir şekilde elem duyduğumuz şeydir.” dedi.

Yüksel Aksu: İlk Filmimden Önce Adam Yerine Koyulmadım yazısına devam et

Emaar Square Mall’da Transformers Rüzgarı Esti

Moda, alışverişin ve eğlence alanında Türkiye’nin odak noktası olmaya hazırlanan Emaar Square Mall, Transformers 5: Son Şövalye filminin ön gösterimini gerçekleştirdi. Transformers serisinin son filmi Türkiye’de ilk olarak yeni açılan Üsküdar Cinemaximum Emaar Square Mall Sineması’nda izleyicilerle buluştu. Transformers 5 Son Şövalye’nin özel gösterimi izleyenler arasında Recep Güneysu, Gizem Denizci, Cansu Melis Karakuş ve Açelya Kartal gibi genç isimler yer aldı.

Emaar Square Mall’da Transformers Rüzgarı Esti yazısına devam et

Lüfer

İstanbul’un sembolü lüfer de belgesele konu olan balıklar arasına girdi. Mert Gökalp’in yönettiği Lüfer belgeseli, nesli tükenme tehdidiyle karşı karşıya olan Lüfere dikkat çekiyor veTürkiye’de tek bir balığa adanmış ilk belgesel film olma özelliğini taşıyor. Milyonlarca insan her gün boğazın üzerinden geçerek evine, işine, okuluna gidiyor. Peki bu kadar insan, boğazın serin sularının altında gerçekten ne olup bittiğini merak ediyor mu? Dev mavi yüzgeçli orkinos ve beyaz köpekbalıklarını kaybeden İstanbul, şimdi de Lüfer’i de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Belgesel, Lüfer’in karşı karşıya olduğu tehlikeye dikkat çekmek için atılmış en önemli adımlardan biri.

14. Akbank Kısa Film Festivali

Türkiye’de kısa film alanında bir platform oluşturan ve alanında öncü etkinliklerden biri haline gelen Akbank Kısa Film Festivali, 19 – 29 Mart 2018 tarihleri arasında 14. kez düzenleniyor. Festivalin en çok ilgi gören, geçtiğimiz yıl 52 ülkeden toplam 1055 film başvurduğu Yarışma Bölümü için son başvuru tarihi 30 Kasım Perşembe olarak açıklandı. 14. Akbank Kısa Film Festivali, Festival Kısaları, Dünyadan Kısalar, Kısadan Uzuna, Deneyimler, Belgesel Sinema, Perspektif, Özel Gösterim ve Akbank Kısa Film Forum bölümleri yurt içi ve yurt dışından geniş katılımlı atölye çalışmaları ve söyleşileriyle sinemaseverlere keyifle izleyecekleri güzel bir program sunacak.

14. Akbank Kısa Film Festivali yazısına devam et

Şansımı Seveyim Geliyor

Başrollerinde Cem Gelinoğlu, Gökhan Kıraç, Zeynep Tuğçe Bayat ve Zerrin Sümer’in yer aldığı komedi filmi Şansımı Seveyim’in çekimleri geçtiğimiz hafta İstanbul Beykoz’da başladı. Yönetmenliğini Ender Mıhlar’ın üstlendiği film, bir insanın başına gelebilecek tüm şansızlıkları farklı ve mizahi bir dille anlatıyor. Şansımı Seveyim filminde, şanssızlığıyla tanınan Sebahattin, büyüdüğü mahalleye geri döner. Mahalleli şanssızlıkları mıknatıs gibi çeken Sebahattin’in dönüşü yüzünden çok endişelidir. Kim bilir başlarına yine ne işler açacaktır? Kadersizliğine boyun eğmiş olan Sebahattin, tanıştığı Yaprak’a kendisini kabul ettirmenin yollarını aramaya başlar.

Belalılar

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Bizim sinemamız eskiden bazen birbirini yerdi. Eylül 1973’de de öyle olmuştu. Bu birbirini yeme işini muhtemelen Ramazan ayına denk getirmişler ve iki adet “Rabia” filmini aynı haftada gösterime sokmuşlardı. Bu filmlerden birisinde Fatma Girik, diğerinde Hülya Koçyiğit, Rabia olmuştu. Hülya Koçyiğit’in oynadığı filmin bir özelliği de 3 isimli olmasıydı. Filmin o zamanlar sinemalarda kullanılan afişinde “Rabia / İlk Kadın Evliya / İslamın Nuru” yazıyordu. Yani filmin Ramazanda gösterime sokulması yetmemiş, iki tane daha isim konularak filmin ulvi bir film olduğu seyircinin gözüne gözüne sokulmuştu. İki gün sonra gösterime gireceğinden sosyal medya vasıtasıyla haberdar olduğum günümüzden bir filmin afişinde de 3 isme rastlayınca geçmişteki bu iki filmi hatırladım. 09 Haziran’da gösterime girecek olan filmin adı afişinde şöyle yazıyor: “Dede Korkut Hikayeleri / Salur Kazan / Zoraki Kahraman”. Rahmetlilerin dönemlerine yetişemedik ama sinemadaki temsillerinde sağ olsun “Deli Dumrul” internet medyasını kaaleye (*) almış ve gösterime gireceğini 6 ay önceden duyurmuştu.
(*) Bu kelimenin doğrusu “kâle almak”tır ancak günümüzde muteber olan “halkın seçimine” göre genelde böyle kullanıldığından böyle kullandım. (07 Haziran 2017)

Kemer aldım, satan esnaf “Dana abi” dedi, “halis, muhlis.” Dolayısıyla biri bana bakıp “Dana” dese doğal kabul etmem gerekebilir. Doğru muyum? Bence doğruyum. Gerekçemi yazayım: Bize “Aslanım, kaplanım” diye hitap ettiklerinde kasılırız, dik dururuz; “Kuşum, kargam vs.” denildiğinde alınırız. Neticede hepimiz aynı dünyadan geçip gidiyoruz; aynı su, aynı hava, vs, vs. (05 Haziran 2017)

Taneli sebze ve meyveleri (soğan, patates, domates, biber, elma, ayva, armut, kivi, vs.) hep çift alırım; sorun yok değil mi? (05 Haziran 2017)

Az önce motosikletli bir turist sokağın sonuna kadar geldi, güzelce U dönüşünü yaptı, aynı hızla çıktı gitti. Şu günlerdeki hobim, sokağa girip geri dönen özel araba, kamyonet, motosiklet, vs.yi seyretmek. Merak edenler için “kel âlâka”yı “normal âlâka”ya çevireyim: Efendim bahsi geçen sokak, Bodrum’da, İçmeler istikametine giden ana caddeden 90 derece açıyla sağa, büyük gemilerin yanaştığı iskele yönüne giden, Şalvarağa namıyla maruf sokaktır. Bu sokağın sonu eskiden geniş bir kavis yaparak liman yoluna iniyordu. Yeni Türkiye’de nasıl olduysa o kavis özel mülkiyete dahil oldu ve sokağın sonuna antik tiyatromsu bir merdivenler güzellemesi yapıldı. Dolayısıyla haritalarda çıkar sokak olan mekân, çıkar da çıkmaz sokak haline dönüştü, yani yayalara çıkar da arabalara çıkmaz sokak haline geldi. Yaklaşık 300 metre uzunluğundaki bu sokağın tarihini bilmeyen onlarca yabancı araba, her gün, kestirmeden limana inerim niyetiyle sokağa giriyor, dönüyor ve çıkıyor. Sokağın başına irice bir “çıkmaz sokak” levhası yerleştirilmesi için Belediyeye -yalanıyla beraber- yüzlerce müracaat yapıldı. Koyduramadık vesselam. (07 Haziran 2017)

Ulaşır mı, ulaşmaz mı bilmem ama akşam akşam sinemaseverlerin kutsal bilgi kaynağı IMDb.ye benden kocaman bir “helal olsun” gönderiyorum. Nedenini açıklayayım. Az önce tesadüfen bir DVD şirketinin web sitesine girdim. Paul Newman ile Robert Redford’un oynadığı ünlü “The Sting” adlı filmin DVD.sini “Üç Kağıtçılar” adıyla piyasaya sürmüşler. Malûm biz sinefiller filmlerin sinemalarda gösterildiği adlarıyla anılmasını isteriz. Farklı adlarla karşımıza geldiğinde filme zarar verilmiş gibi hissederiz. Yanlış mı hatırlıyorum diye bir de IMDb.den bakayım dedim, adamlar filmin Türkçe adını 1974 Ekim’inde sinemalarımızda gösterildiği şekilde “Belalılar” olarak belirtmişler. Bir elin oğlunun gösterdiği hassasiyete bak, birde bizim oğlanın yaptığına. Bu gibi durumlarda, günlük elemanlar filmin sinemalarda gösterildiği Türkçe adını bulamazsa en azından sinema yazarlarının kulaklarını çınlatın, bir şekilde size filmin gerçek Türkçe adını ulaştırırlar. IMDb.nin yabancı filmlerin Türkçe adlarına ülkemizde görevlendirdiği kişiler vasıtasıyla ulaştığını biliyoruz. Bu arkadaşlarımız zaman zaman değişiyor olsa da gösterdikleri hassasiyetin takdire şayan olduğunu belirteyim. “Belalılar” hakkında ekstradan bilgi vereyim. Bu film ülkemize Sintel adlı şirket tarafından getirilmişti. Bu şirketin o yıllardaki bir diğer filmi de başrolünde Clint Eastwood’un oynadığı “Kadın Affetmez” (The Beguiled) adlı filmdi. Bu filmin yeniden çevrimi olan “The Beguiled” ile Sofia Coppola geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü kazanmıştı. (07 Haziran 2017)

Gökyüzünü tırmalayan binalara bakarsak, adını aldığı Osmanlı’dan herhangi bir iz yok Levent’te. Semtin yeni adı Terminator olsa yeridir. (10 Haziran 2017)

Bendeniz yeni fark ettim, bazı kâğıt havluların boyu 2 cm kadar daha kısa; uzunu alıyorum derken pahalısını alabilirsiniz. 900 gramlık paketlerde satılan ve kg. fiyatını daha ucuz gibi gösteren kuru bakliyat paketleri yok oldu. Kâğıt havlularda ve tabanı derin oyuk kaplarda satılan gıda maddelerinde de bu yanıltmaların önüne geçilmeli ve standarda kavuşturulmalı. (13 Haziran 2017)

(30 Haziran 2017)

Sadi Çilingir

[email protected]

Sadi Çilingir Yazıyor: Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı

3. Koruncuklar İçin BAK Liseler Arası Kısa Film ve Senaryo Yarışması’na birkaç gün önce start verildi. Yarışmanın basın bülteninde bu yıl yapılacak yarışmanın sadece kurmaca filmleri kapsadığı belirtiliyor. BAK kelimesinin açılımı “Belgesel, Animasyon, Kısa Film” olduğundan bu yılki yarışmanın içeriği ile adının uyuşmadığını görüyoruz. (26 Mayıs 2017) Cuma günü vizyona giren 5. Karayip Korsanları filmi sinema … Devamı… »