Sadi Çilingir tarafından yazılmış tüm yazılar

34. Ankara Film Festivali Jürileri Açıklandı

34. Ankara Film Festivali’nde jüriler belli oldu. Yılın öne çıkan yapımlarını bir araya getiren Ulusal Yarışma Filmleri 02 – 10 Kasım 2023 tarihleri arasında sinemaseverlerle bir araya geliyor. Ulusal Yarışma jüri başkanlığını yönetmen ödüllü Derviş Zaim üstleniyor. Jüride ayrıca yazar Mine Söğüt, kurgucu Mustafa Preşeva, Oyuncu Murat Kılıç ve Oyuncu Selin Yeninci yer alıyor. Jüri, Ulusal Uzun Film Yarışması’nda yer alacak yedi filmi değerlendirecek. En İyi ödülleri 10 Kasım 2023 Cuma akşamı yapılacak kapanış töreninde sahiplerine takdim edilecek.

34. Ankara Film Festivali Jürileri Açıklandı yazısına devam et

Birkaç Mısraymış Meğer

Hüsamettin Elçi ile Arin Arjen Öztürk’ün yönettiği ve Seyit Taha Elçi, Şermin Güven, Ahmet Fırat İçigen, İsmail Hakkı İnan ile Deniz Ceylan’ın oynadığı Birkaç Mısraymış Meğer, 17 Kasım 2023’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Elçi Belgelendirme Sertifikasyon Ltd. Şti. tarafından vizyona çıkarıldı.
Eskiden aşklar böyle yaşanmıştı ama hiç böyle anlatılmamıştı. Birkaç Mısraymış Meğer filmi bir ilke imza atıyor. Dünyanın ilk diyalogsuz aşk filmi olan bu hikâye, geçmiş yıllarda tutkuyla birbirlerine bağlı olan iki genç insanın yaşadıkları duygu durumlarını ortaya çıkartıyor. 73 dakikalık dramanın senaryosu da yönetmen Hüsamettin Elçi tarafından yazıldı.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Youtube
  • Fragman

Sinemaseverler Afyonkarahisar’da 2. Büyük Taarruz Uluslararası Kısa Film Festivali’nde Buluşuyor

Sinema kültürünün gelişmesi için üretilen filmler kadar sinemaya dair yapılan çalışmaların da büyük önemi bulunuyor. Afyonkarahisar bu anlamda son iki yıldır önemli bir festivale ev sahipliği yaparak sinema alanına önemli katkılar sunuyor. Ülkemizin kurtuluş mücadelesinde özel bir yeri olan Afyonkarahisar, aynı zamanda sinemanın büyülü dünyasına da ev sahipliği yapıyor. 2. Büyük Taarruz Uluslararası Kısa Film Festivali, dünyanın dört bir yanından gelen filmleri izleyicilerle buluşturarak sinema sanatına büyüleyici bir katkıda bulunuyor.

Alya

Jandae Perçem’in yönettiği ve Jandae Perçem, Edis Görgülü, Hande Ataizi, Gonca Vuslateri ile Alper Atak’ın oynadığı Alya, 17 Kasım 2023’de CJ ENM dağıtımıyla Oceans Filmworks tarafından vizyona çıkarıldı.
Amerika dönüşü annesi Betül ve babası Orhan ile birlikte yaşadıkları malikaneye gelen Deniz, nişanlısı Burak ile evlilik hazırlıklarına başlar, en yakın arkadaşı Elif de onu bu süreçte yalnız bırakmaz. Karanlık bir hükümetin maşası haline gelen ajan, kim olduğunu bulmak için mücadele eder. Yavaş yavaş geçmişini hatırlamaya başlaması ve geçmişiyle ilgili sırları çözmesiyle hem gerçek kimliğini hem de şok edici gerçekleri ortaya çıkarır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Cemal Hünal: Senaryoyu Okuyunca Duygulandım

Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde Son Akşam Yemeği filmi tıpkı Çankaya Köşkü’nün mutfağında olduğu gibi, farklılıklarımıza rağmen bir araya geldiğimizde “imkansızı başarabiliriz” mesajı veriyor. Sıcak ve samimi hikâyesiyle 28 Ekim 1923’te yaşananları anlatan filmde yetenekli oyuncu Cemal Hünal’la birlikte Engin Şenkan, Onur Tuna, Pelin Akil, Necip Memili, Aslı Tandoğan, Azra Aksu gibi yıldız isimler rol alıyor. Bu özel ve tarihi filmde İngiliz Komutan Wilson olarak izleyeceğimiz Cemal Hünal; “Çok şaşırtıcı, tanımaya değer karakterlerin bulunduğu, çok güzel bir senaryoydu. Duygulu bir okuma seansıydı, bu açıdan da rol çok ilgimi çekti.” dedi.

Güven Bana Vizyondaki Yerini Aldı

Yılın merakla beklenen iddialı komedi filmi Güven Bana vizyona girdi. Senarist ve yönetmenliğini Selçuk Aydemir’in üstlendiği Güven Bana salonlardaki yerini aldı. Ailesinden kalan miras yüzünden kendilerini istemeden de olsa ucu mafyaya kadar dayanan bir olaylar zincirinin içinde bulan Özcan ve Sercan kardeşlerin yaşadığı macerayı komedi unsurlarıyla anlatan film izleyicileri çok güldürecek. İki farklı kuşaktan usta isimleri bir araya getiren film karakterleri, anlatımı, hikâyesi ile komediye yeni bir soluk getiriyor. Filmin başrollerini Cihangir Ceyhan, Ufuk Bayraktar, Okan Cabalar, Erdal Özyağcılar, Özgür Emre Yıldırım ve Pelin Karahan paylaşıyor.

TRT Ortak Yapımı Aslan Hürkuş 3: Anka Adası 10 Kasım’da Vizyona Giriyor

TRT ortak yapımı Aslan Hürkuş 3: Anka Adası filmi, 10 Kasım Cuma günü sinemalarda gösterime giriyor. İlk iki sinema filmiyle küçüklerden ve büyüklerden tam not alan serinin yeni filminde de göklerdeki macera hız kesmeden devam ediyor. Bu yıl vizyona giren TRT ortak yapımı dokuzuncu animasyon film olan Aslan Hürkuş 3: Anka Adası, TRT Çocuk bünyesindeki psikolog, pedagog, çocuk gelişim uzmanları ve içerik editörleri tarafından detaylı ve teferruatlı bir değerlendirme sürecinden geçti. Eğlence, dostluk ve heyecan dolu filmde, TUSAŞ’ın yerli üretim eğitim uçağı Hürkuş, insansız hava aracı Anka ve uçak mühendisi olma hayali kuran Aslan, çocukları büyük bir serüvene eşlik etmek için sinemalara 31davet ediyor.

34. Ankara Film Festivali Dünya Sineması Programı Açıklandı

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 34. Ankara Film Festivali Dünya Sineması programı açıklandı. Ustalardan bölümünde Almanya, Japonya ve İngiltere olmak üzere birçok ülkeden bu sene en yeni filmleri ile festivallere damga vuran yönetmenlerin filmleri Ankara seyircisiyle buluşacak. Vietnamlı yönetmen Anh Hung Tran’ın Şeflerin Aşkı (The Taste of Things) adlı filmi Ustalardan bölümünde yer alıyor.

34. Ankara Film Festivali Dünya Sineması Programı Açıklandı yazısına devam et

Petrol Kadar Kara

Unutulmuş tarihi süreçleri derin bir inceleme sonucunda gün ışığına çıkarmasıyla bilinen araştırmacı gazeteci yazar David Grann’in 2017 yılında yayımlandığında büyük yankı uyandıran kitabı ‘Dolunay Katilleri: Osage Cinayetleri ve FBI’ın Doğuşu’ bir ulusun geçmiş günahlarını belgeleri ile ortaya koyan dehşetengiz bir Amerikan suç ve ırkçılık öyküsüdür. Kitabın merkezinde ABD hükümeti tarafından Oklahoma’daki Kızılderili Bölgesi’ne yerleştirilen yerli kabilesi Osage Halkı yer alır. Ohio ve Mississippi nehri vadilerindeki verimli topraklardan batıya sürülenler için Tanrı’nın başka bir planı olacaktır. Gündüz kıtlığın gece aç kurtların dolaştığı bu olabilecek en berbat topraklarda 19. yüzyıl sonlarında ‘kara altın’ın bulunmasının ardından kabile maden haklarını elinde tutmak ve arazilerini müteahhitlere kiralamak suretiyle fevkalade zenginleşecek, 1920’lere gelindiğinde Osage halkı kişi başına en yüksek gelire sahip toplululuk olarak anılacaktır.

Lakin Beyaz Amerikalı’nın topraktan fışkıran baş döndürücü zenginliği yerli kabilelere bırakma niyeti yoktur. Önce gözü dönmüş vurguncular bölgeye akın eder. Göz dikme ve el koyma, ABD hükümetinin onayıyla devreye giren, -yetersiz’ görüldükleri için- Kızılderili servetlerinin beyazlar tarafından yönetildiği çarpık, düpedüz ırkçı ‘vasilik’ sistemi ile ayyuka çıkar. Daha da kötüsü, yine 1920’lerin başlarında ‘Korku Krallığı / The Reign of Terror’ olarak adlandırılan süreçte düzinelerce Osage insanı, arsenik katılmış viski ile yavaş yavaş zehirlenme dahil korkunç yöntemlerle infaz edilir. Böylece evlenme yoluyla yerli ailelere sızan beyazlar hunharca katledilenlerin mirasçısı olarak petrol hisseleri dahil ‘kelle hakları’nın üstüne oturur. Yeni kurulmuş olan FBI, 1923 yılında Osage ileri gelenlerinin talebi üzerine soruşturma başlatır. New Yorker ekibinden yazar Grann’in büronun başarı ile yürütülmüş ilk cinayet davaları üzerinden ilerleyen yaman araştırmacı gazetecilik öyküsünün ana kahramanı ise soruşturmayı yürüten eski Teksas korucusu FBI dedektifi Thomas Bruce White’dan başkası değildir.

Leonardo DiCaprio kitabı ilk keşfedenlerden biri olarak film haklarını yayım öncesinde satın almış ve ‘hep bir Western yapmak istemiş’ olan hamisi Martin Scorsese ile uzun bir çalışma dönemi geçirmiş. Araya oyuncunun ve yönetmenin başka filmleri girmiş, senaryo yazarı Eric Roth ile birlikte birkaç taslak üzerinde çalıştıktan sonra hikâyeyi romanın ana kahramanı olan FBI görevlisi yerine, Osage zenginliğine gözünü dikmiş beyaz dayı-yeğen üzerine kurma fikri tercih edilmiş.

80 yaşındaki Scorsese’nin yönettiği, Amerikan tarihinin utanç verici sayfalarından birini konu alan ‘Dolunay Katilleri / Killers of the Flower Moon’ doğrudan mahkeme tutanaklarından ve Grann’in Osage cinayetleri davası üzerinden yürüyen Roth’un dramatik kurgusundan yola çıkmış. Birinci Dünya Savaşı’ndan iç organlarından hasarlı bir biçimde dönen Ernest Burkhart (Leonardo DiCaprio), Fairfax şerif yardımcılığını da yürüten sığır çiftliği sahibi dayısının başrolde olduğu suç kampanyasına dahil olmak suretiyle köşeyi dönme planları peşindedir. Kaba saba genç adam üstünü başını düzeltir düzeltmez dayısının önerisi üzerine, biraz da deniz mavisi gözlerinin yardımıyla babasız zengin Osage ailesinin büyük kızı Mollie (Lily Gladstone) ile evlenmeyi başarır. Karısının akrabaları meçhul cinayetler sonucu bir bir ortadan kaldırıldıktan sonra sıra kronik şeker hastası Mollie’ye gelecektir.

Deneyimli Scorsese Amerikan tarihinin petrol kadar kara geçmişini neşter altına yatırdığı ilk Western’inde kariyerinde önemli bir yer teşkil eden suç ve kara film unsurlarını tarihi belgelerle kaynaştırmak üzere yola çıkmış. Öte yandan Osage halkının yaşadığı yerlerde topluluğun yaşayan gerçek üyeleri ile işbirliği yaparak bölgenin otantik kültürünü, düğün, cenaze törenlerini, dua ritüellerini belgesel tadında yansıtmayı arzulamış. Bir de zaman içinde filizlenen bir aşk hikâyesine yer vermek istemiş. Bu da çok amaçlı destansı yapımın hayli uzaması, tekrara ve hantallığa düşmesine neden olmuş. Romanın etrafında şekillendiği FBI hadisesi ve dedektif Tom White’ın (Jesse Plemons) perdede gözükmesi için 2 saati aşkın bir sürenin geçmesini bekliyorsunuz örneğin. Burkhart çiftinin üç çocuğunun dünyaya geldiği 8-10 yıllık süreçte ana karakterlerin değişim süreci ve Scorsese’nin bir söyleşisinde ifade ettiği ‘masum olmayan karakterlere insanlık katmak’ çabası da maalesef pek işlemiyor. De Niro’nun çok bildik yorumuyla canlandırdığı William ‘King’ Hale’in Osage halkı için ‘çok nazik ve cömertler ama hastalar’ diyerek ‘şansın seçtiği insanları’ yok etmeyi olağan sayması, ‘yollar, okullar hastaneler yaptım, onları 20. yüzyıla taşıdım’ kibrinin, geleneksel ‘Beyaz Amerikalı Irkçılığı’nın (filmde bir sahnede eş zamanlı olarak zencilerin katledildiği Tulsa olaylarına da yer verilmiş) mahkûm edilişi değerli kuşkusuz, ancak deneyimli oyuncuları ve teknik ekibi ile görselliği sorunsuz duran yapım dağınıklığı yüzünden 4 bölümlü mini dizi duygusunu fazlaca hissettiriyor. Bu hakiki Vahşi Batı kâbusunun, petrol kadar kara hikâyenin ruhunu yakalayabilmek için ise David Grann’in soruşturma belgelerini, birinci ağızdan tarihi kayıtları, verilen ifadeleri yıllarca titizlikle inceleyerek kaleme aldığı, film ile aynı adı taşıyan dilimize de çevrilmiş (İthaki Yayınları) kurgusal olmayan romanına göz atmanız gerekiyor.

(20 Ekim 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Vahşi Kapitalizmin Yükselişi: Dolunay Katilleri

Martin Scorsese, sinemanın o kendine özgü izlenirliğini, anlatıcılığını ve yorumlayışını muhteşem bir şekilde yansıtıyor beyazperdeye. Deneyimli sinemacı, daha ilk kareden hem izleyiciyi hem de izleyicinin ruhunu kavramayı başarıyor (bana göre hep olduğu gibi).

Bu kez bir uyarlama… Tarihin içinden, sadece Amerikalıları değil, (isimleri değiştirin, istediğiniz ülkeye uyarlayabilirsiniz; maden için İngiltere, çevre korumacılığı için Türkiye, hatta son İsrail saldırılarına bile…) herkesi ilgilendiren bir öykü ve geleceğe yönelik dersler içeren.

Muhteşem bir açılış

Bir aşk öyküsü çerçevesinde, aslında bir soykırımın anlatıldığı filmde; William Hale (Robert De Niro), topraklarını çalmak ve petrol haklarını almak için Yerli Amerikalıları öldürüyor. Yeğeni Ernest Burkhart’ı (Leonardo DiCaprio), petrol haklarını devralma planının bir parçası olarak bir Osage kadını olan Mollie Burkhart (Lily Gladstone) ile evlenmeye ikna eder. Ernest, Mollie’ye aşık olur ve bu da planın bozulması anlamına gelir. Yeni kurulmakta olan (aslında hep var da, kurumsallaşmaya başlayan) FBI’ın bir ajanı (Jesse Plemons) cinayetleri araştırmak için şehre gelir.

Petrolün bulunmasıyla tarihin akışının da değiştiğini anlatarak başlıyor büyük usta filmine. Petrol, dünün yoksul ve hor görülen Osaka halkını, zengin ve Avrupa’ya gidip gelen, her birinin altında birer otomobille yaşayan insanlara dönüştürüyor. Birilerinin ağzı sulanmaz mı, böylesi bir durumda. Irkçılık kendini gösteriyor ve kukuletalı (Ku Klux Klan) katiller gecenin karanlığında değerlerin el değiştirmesini sağlıyor.

Evrensel bir öykü…

Yukarıda da değindiğim gibi, Birinci Dünya Savaşı sonrası, gelişme ve medeniyet adı altında bir katliam yaşanıyor. Bunu ister açgözlü para babaları, ister devletler, isterse devlete sırtını dayamış illegal örgütler yapsın; biliyoruz ki bugünlerin temelinde yatan gerçek bu.

Bu arada, kişisel kin, nefret ve intikam da giriyor devreye… Burkhart, Mollie’nin kişisel servetine göz koymuş ve mirasın paylaşılarak azalmaması için sanki ailenin yanındaymışçasına duruşu, genel anlamda insanın yaşananlar karşısında aldığı tutumu yansıtıyor.

Scorsese, gerçekten uzun olan filmde izleyiciyi sıkmadan, yormadan yılların birikimi ve deneyimiyle anlatıyor anlatacaklarını. Oyuncuları ünlü olsa da filmi taşıyan sinema dili ve çerçevenin görüntülediği estetik tat.

20 Ekim’den başlayarak gösterimde…

(19 Ekim 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

11. Engelsiz Filmler Festivali’nin Programı Açıklandı

Puruli Kültür Sanat tarafından “Bir Arada Film İzlemek Mümkün” diyerek on birinci kez gerçekleştirilecek Engelsiz Filmler Festivali, Türkiye ve dünya sinemasının öne çıkan, ödüllü ve sinemaseverler tarafından beğenilen filmlerini seyircisiyle buluşturmaya devam ediyor. Festival bu yıl 20 – 26 Ekim tarihleri arasında Ankara’da Paribu Cineverse ANKAmall, Goethe – Institut ve 04 – 05 Kasım’da Eskişehir’de Cinema Pink Kanatlı AVM salonlarında izleyicilerle buluşacak. Kısa Film Yarışması kapsamındaki 14 film ise tüm Türkiye’den 20 – 26 Ekim tarihleri arasında eff2023.muvi.com linkindeki internet adresinden de çevrim içi olarak izlenebilecek.

11. Engelsiz Filmler Festivali’nin Programı Açıklandı yazısına devam et

Yılın En Ciddi Komedi Filmi Güven Bana’nın Galası Gerçekleşti

Yılın merakla beklenen komedi filmi Güven Bana’nın galası geçtiğimiz akşam Levent Paribu Cineverse Kanyon Sineması’nda gerçekleşti. Senarist ve yönetmenliğini Selçuk Aydemir’in üstlendiği Güven Bana Cuma günü itibariyle sinemalardaki yerini alıyor. Gerçekleştirilen gala gecesinde Aytaç Ağdağ ve Anıl Oğuz ile filmin oyuncuları Cihangir Ceyhan, Ufuk Bayraktar, Okan Cabalar, Erdal Özyağcılar, Özgür Emre Yıldırım, Pelin Karahan, Serap Önder ve Selçuk Aydemir tam kadro olarak yer aldı. İki farklı kuşaktan komedinin usta isimlerini bir araya getiren film gösterim sonunda izleyiciden tam not aldı. Seyirciyle birlikte filmi izleyen ekip, film bittiğinde ayakta alkışlandı.

Yılın En Ciddi Komedi Filmi Güven Bana’nın Galası Gerçekleşti yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Üzerinde Fırtınalar Koparıldı: Kanun Hükmü’nde Yasak

Kimsenin izlemediği, ama çuval dolusu (boş) laf ettiği “Kanun Hükmü” belgeselini izledim. Birkaç gazeteci için düzenlenen özel gösterime davet edilip de gelmeyenlerin, bir festival iptaline varan, siyasal ve mesleki sıkıntılar yaratan bu önemli çalışmanın hiç de söylendiği gibi olmadığını baştan bilmelerini isterim. Yönetmen Nejla Demirci, gerçekten titiz çalışmış ve temiz bir film yapmış. Beş yıla varan çekimlerle birlikte sadece ve sadece … Devamı… »