İnci Balabanoğlu Ahıska’nın yönettiği ve Önder Açıkbaş, Kemal Uçar, Eser Eyüboğlu ile Bilal Hancı’nın oynadığı Öğretmen II, 24 Ekim 2025’de A90 Pictures dağıtımıyla AKS Sinema Televizyon Oyun tarafından vizyona çıkarıldı.
Trabzon’un Çaykara ilçesine tayini çıkan koyu Fenerbahçeli Sinan öğretmenin hayatını konu alan Öğretmen II, izleyicilere kahkaha dolu anlar yaşatıyor. Filmde, Trabzon’un iki köklü ailesi Fındıkdikenler ve Mısırekenler arasındaki komik rekabet, aynı kıza aşık olan iki gencin hikâyesi ve Fenerbahçeli Sinan öğretmenin Trabzon’daki uyum mücadelesi gibi birbirinden renkli olaylar bir araya geliyor.
Günlük arşivler: 24 Eylül 2025
Adana Altın Koza’da İkinci Gün: Gündüz Apollon Gece Athena ve Ev
32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin ikinci gününde, yarışma heyecanı devam ederken, film ekipleri Adanalı sinemaseverlerle buluşuyor. Ulusal Uzun Film Yarışması’nın açılış filmi, Emine Yıldırım’ın yönettiği Gündüz Apollon Gece Athena oldu. Taş filminden sekiz yıl sonra sinemaya geri dönen Orhan Eskiköy’ün yönettiği Ev, dünya galasını festival kapsamında yaptı. Yönetmen heyecanını, “İlk filmimi de Adana’da göstermiştim. Sekiz yıl sonra yeniden burada olmak, ilk filmimi yapmış gibi hissettiriyor.” sözleriyle paylaştı. Ulusal Belgesel Yarışması’nın ilk gösterimleri ise Buğçe Çalışkan’ın Dedemin Evi ve Ömer Faruk Çetin’in Muzaffer filmleri ile yapıldı.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Adana Altın Koza’da İkinci Gün: Gündüz Apollon Gece Athena ve Ev yazısına devam et
Kutup Köpekleri 3
Luca Scanferla’nın yönettiği ve Katie McGovern, Alexia Murray, Robert Steiner ve Tim Fritz’in seslendirdiği animasyon film Kutup Köpekleri 3 (Il Portale Magico), 24 Ekim 2025’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarıldı.
Buzlarla kaplı Taigasville kasabasında yaşayan yaramaz mors Otto, gizemli bir kitabı yanlışlıkla açınca kendini fantastik bir dünyada bulur. Yanında her zamanki gibi akıllı ve cesur Jade, eğlenceli PB ve hızlı Swifty vardır. Bu dostlar, karlar altındaki büyülü sırrı çözmek için birlikte heyecan dolu bir yolculuğa çıkar. Eve dönebilmek için Otto’nun dostluğun gücüne ve kalbinin sıcaklığına inanması gerekir.
62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Film Forum Başvuruları Sona Erdi
Bu yıl 62. kez düzenlenecek olan Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bünyesinde gerçekleştirilen Film Forum’da başvurular sona erdi. Film Forum’a, Uzun Metraj Kurmaca Film Platformu kapsamında Pitching Kategorisi’nde 37, Sümer Tilmaç Antalya Senaryo Destek Fonu’nda 13, İlk Uzun Metraj Film Geliştirme Platformu’nda 79, Belgesel Film Work-in-Progress Platformu’nda 28 ve Uzun Metraj Kurmaca Film Work-in-Progress Platformu’nda 15 olmak üzere toplamda 172 adet başvuruda bulunuldu. Bu sene onikincisi gerçekleşecek olan Film Forum’a geçtiğimiz yıl toplamda 119 adet proje başvurmuştu.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Evcil Hayvanlar Yolda
Benoit Daffis ile Jean Christian Tassy’nin yönettiği ve Damien Ferrette, Herve Jolly, Kaycie Chase ile Frantz Confiac’ın seslendirdiği animasyon film Evcil Hayvanlar Yolda (Falcon Express – Pets on a Train), 24 Ekim 2025’de TME Films dağıtımıyla Tanweer Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Küçük hırsız rakun Falcon ve dürüst polis köpeği Rex, bir grup hayvan haydudu rutin bir dolandırıcılığa girişince kendilerini yüksek teknolojili bir tren soygununun tam ortasında bulurlar. Bu yüksek hızlı tren pistindeki tüm hayvanları kurtarmak için güçlerini birleştirirler. Soygunu önlemek küçük hırsız rakun Falcon ve dürüst polis köpeği Rex’e kalmıştır. Komedi ve aksiyonu bir araya getiren film, keyifli bir seyir vaat ediyor.
Dünyayı Değiştirmek Mümkün mü / Savaş Üstüne Savaş
Çağımızın tartışmasız en ilgiye değer yaratıcılarından Paul Thomas Anderson’ın 10. uzun metrajı ‘Savaş Üstüne Savaş / One Battle After Another’ ile heyecan verici yeni bir sinema mevsimine adım atıyoruz. Geçmiş filmlerinde dönem atmosferini kurmaktaki başarısıyla parmak ısırtan Amerikalı auteur sinemacı ilk kez 21. yüzyıl ahvalini kurguladığı son çalışmasında favori yazarı Thomas Pynchon’ın 1990 yılında yayımlanmış dilimize de çevrilen ‘Vineland’ adlı romanından yola çıkmış. Ancak, edebiyatın gizemli ustasının 80’li Reagan yıllarında geçen dev anlatısını çağımıza hatta biraz daha ötesine taşıyarak dünyanın ve insanlığın uzun bir süreçte hiç de kayda değer bir gelişme göstermediğinin altını çizmek istemiş.
Film, faşist bir polis devleti olarak çizilmiş günümüz Amerika’sında otoriteye karşı mücadele veren ‘French 75’ adlı direniş grubunun ABD – Meksika sınır hattındaki Otay Mesa göçmen kampında gözaltında tutulan Meksikalıların serbest kalması için başlattığı harekâtla açılyor. Ekibin Ghetto Pat adıyla anılan patlayıcı uzmanından (Leonardo DiCaprio) kamp çevresini havai fişeklerin eşlik ettiği bir şenlik ateşiyle dağıtması istenirken mesaj açıktır: Sınırların, seçimlerin özgürlüğü ve korkunun bertaraf edilmesi için sonuna kadar mücadele edilecektir. Saldırı sürerken ekibin gözü pek siyahi savaşçısı Perfidia Beverly Hills (Teyana Taylor) komutan Steven J. Lockjaw’in (Sean Penn) karargahına dalıyor. Yüksek adrenalin ikili arasında cinsel çekimi tetiklemiştir. Bu tuhaf ve beklenmedik karşılaşmanın ardından ‘Yaşasın Devrim’ sloganıyla bankalar soyuluyor, kürtaj yasasına red oyu veren senatörün ofisi havaya uçuruluyor. Olaylar zinciri Adalet Sarayı’na bomba yerleştirilmesine geldiğinde, yüzbaşı Lockjaw garip bir tutkuyla çekildiği siyahi militanın yaptıklarını görmezden gelecek ve hakimiyetin kadında olduğu tutkulu cinsel birliktelikleri Perfidia’nın hamile kalmasıyla sonuçlanacaktır.
Sadık partneri Ghetto Pat’ın uyarılarına aldırış etmeksizin nerdeyse doğurmak üzereyken bile silahlarla ilişkisinden feragat etmeyen Perfidia için işler her zaman yolunda gitmiyor. Polis devleti örgütü dağıtırken hapiste geçecek 30 – 40 yıla karşılık devrim arkadaşlarını ispiyonlayan siyahi militan tanık koruma programının ona sunduğu güvenceyle yeni bir yaşama doğru ortadan kayboluveriyor. Ted Kramer misali (bkz. Kramer vs. Kramer, 1979) küçücük çocukla bir başına kalan Pat, örgütten dostlarının yardımıyla sınır bölgesine yakın ücra Baktan Cross’a yerleşecek, geçen yıllar içinde küçük Willa (Chase Infiniti) genç kızlığa adım atarken, yeni ismiyle Bob Ferguson iki kişilik ailenin güvenliği için etliye sütlüye karışmadığı sakin ancak her an tetikte olduğu bir yaşamı seçecektir.
Aradan geçen süre içinde albaylığa terfi etmiş ve ‘French 57’yi çökerttiği için onur madalyasıyla ödüllendirilmiş olan Lockjaw, savaş alanındaki başarısından (!) sivil hayatta da yararlanmak isteyen (‘Noel Akıncıları Kulübü’ olarak dilimize çevirebileceğimiz) ‘Christmas Adventurers Club’ adında beyaz elitist bir ırkçı teşkilata üyesi olması için davet alıyor. Farklı ırklardan, dinlerden (buna Yahudiler de dahil) kişileri dışlayan, kendilerinden olmayanları deli, bozguncu ya da pislik olarak niteleyen bu beyaz üstünlükçü organizasyonun sorularını tek tek yanıtlıyor eski asker. Ancak örgüt elemanlarından Junglepussy’nin (Shayna McHayle) yıllar önceki polis tutanağında belgelenmiş olan Perfidia’nın melez bebeğinin babası olduğu gerçeğinin ortaya çıkma tehlikesine karşı harekete geçmesi gerekmektedir. Geçmişiyle yüzleşmek durumunda kalan savunma hattındaki Bob ise göz bebeği kızını korumak için ölümcül bir karşı mücadeleye girmek zorundadır.
Stanley Kubrick ve Robert Altman gibi ustaların takipçisi olan Anderson’ın 2,5 saati aşan dev eserini çağdaş dünyanın bekçisi ABD’nin bugünü ve geleceği üzerine bir uyarı olarak görmek mümkün. Amerikalı sinemacı senaryo metnini Donald Trump’ın ikinci başkanlığını kazanmasından önce tamamlamış olsa bile, geleceği görmek için kahin olmaya pek de gerek olmayan çağımızda, millet olarak bizlerin de buram buram yaşadığı, özgürlüklerin tutsak edildiği totaliter ve baskıcı bir gelecek tehlikesine dikkat çekiyor. Upton Sinclair uyarlaması ‘Kan Dökülecek / There Will Be Blood’ (2007) ile geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreği boyunca petrolle semiren Amerikan kapitalizminin yükselişini anlatan Anderson, ‘The Master’da (2012) İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllara çevirir kamerasını. Medyadan kendini çok iyi sakladığı için nerede yaşadığı bilinmeyen ve çağımızın
Salinger’ı diye anılan Pynchon’dan ilk uyarlaması ‘Gizli Kusur / Inherent Vice’da (2014) 70’ler kültürel paranoya yıllarının sinemasal karşılığının peşine düşer. 1980’ler Reagan dönemi karmaşasını günümüze taşıyan son şaheserinde bu kez zamanın ABD ve insanlık adına pek bir şeyi değiştiremediğinin saptamasına girişiyor. Bob’ın kızının tarih öğretmeni ile olan konuşmasının yer aldığı enfes sekansta odanın duvarlarında portreleri asılı eski devlet başkanlarından Teddy Roosevelt’in 20. yüzyıl başlarında bağımsızlığını ilan etmek isteyen Filipinler halkına uyguladığı vahşi soykırımdan söz ediyor. Köle ticaretini başlatmış M. Benjamin Franklin’in ipliğini pazara çıkarıyor. Geçmişten Klu-Klux Klanın günümüzde takım elbiseler içinde boy gösteren güç sahibi yeni temsilcilerini kurgusal ‘Noel Akıncıları’ adıyla alaycı acı bir gülüş eşliğinde teşhir ediyor.
Kılı kırk yaran, eserinin her bir karesinin kontrolünden çıkmasına izin vermeyen sinemacı, görüntü yönetmeni Michael Bauman ile birlikte akıcılığını hiç yitirmeyen, 70’li yılların isyankâr ‘grunge’ tarzına yakın bir görselliği yakalamış. Antolojilere geçecek harika geniş çekimlerin yanı sıra karakterlerin ruh hallerini deşifre eden bolca yakın plan kullanmış. 70’li yıllarda bizde ‘Ölüm Noktası’ adıyla gösterilmiş ‘Vanishing Point’ın ünlü araba ile takip sahnesini andıran final bölümüyle heyecanı doruğa çıkarmak istemiş. Jonny Greenwood’un modern müzik çalışması, alçalıp yükselen piyano vuruşlarıyla bir gerilim metronomu gibi aksiyon sahnelerine eşlik etmiş.
Bugün geldiği 55 yaşında aktris eşi Maya Rudolph ve 4 çocuğuyla birlikte zaman zaman kaotik hale bürünebilen özel hayatından esinlenmeleri 2017 yapımı ‘Phantom Thread’e gizli dikişler olarak dokumuş olan sanatçı, bu defa heyecan yüklü anlatısına paralel olarak Bob – Willa ilişkisinden yola çıkarak baba – evlat bağlılığının ve ebeveyn sorumluluğunun hassasiyetini özenle filmin dokusuna özenle katıyor. Bir kez daha çok sağlam iyi oyuncularla çalışmış. ‘Titanic’in kalp çalan genç aşığını ya da ‘Diriliş / The Revenant’ın vahşi savaşçısını bu defa endişeli bir ebeveyn olarak izlemek keyifli. Willa’nın karate hocası ‘Sensei’ Sergio St. Carlos’da Meksikalı ünlü oyuncu Benicio del Toro göz kamaştırıyor ama filmin en vurucu performansı Oscar ödülleri akşamında favorilerden biri olacağını düşündüğüm Sean Penn’den geliyor.
‘Savaş Üstüne Savaş’ı Amerika’nın kendisiyle, kendi çocukları ile giriştiği savaşın öyküsü olarak tanımlıyor Anderson. Aradan birkaç asır da geçse bertaraf edilemeyen adaletsizliğin, önü alınamayan ırkçı insanlık ayıbının altını çiziyor. Ama o denli umutsuz da değil. TV’de izlediği Gillo Pontecorvo filmi ‘Cezayir Savaşı / La Battaglia di Algeri (1966)’ ile nostalji yapan DiCaprio kendi kuşağının dünyayı değiştiremediğini başı öne eğik kabulleniyor ama usta yönetmenimiz Wilma özelinde mücadeleyi, direnişi sürdürecek olan genç kuşaklara olan umudunu koruyor.
(01 Ekim 2025)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
Ferhan Baran Yazıyor: Dar Alanda Catwalk Hayalleri / Toksik
Dünya prömiyerini, Altın Leopar (Pardo d ‘Oro) ile ödüllendirildiği 77. Locarno Film Festivali’nde yapan ‘Toksik / Akiplėša’ heyecan uyandırıcı yeni bir yönetmeni muştuluyor. Avrupa Filmleri Ödülleri’nde saygın ‘Keşif’ bölümünün adayı da olan Saulė Blivaitė’nin ilk uzun metrajı, Litvanya’nın gözlerden ırak kasvetli sanayi bölgesindeki hayatlar üzerine. Film boyunca yüzünü hiç görmediğimiz ilgisiz annesi tarafından yaşlı büyükannesinin yaşadığı … Devamı…»
Sevince Galasına Yoğun İlgi
Başrollerini Hayat Van Eck, Bahar Şahin, Sevinç Erbulak ve Altan Erkekli’nin paylaştığı, yapımcılığını Bahane Yapım – Bülent Çatar’ın, yönetmenliğini ise Barış Başar’ın üstlendiği, senaryosunu Barış Başar ve Ünal Yeter’in birlikte kaleme aldığı Sevince filmi 26 Eylül 2025 Cuma günü vizyona girmesi öncesinde görkemli ve ilgi gören bir gala ile izleyicilerle buluştu. İstanbul Nişantaşı City’s CineWam Sineması’nda gerçekleşen galada film ekibinin yanı sıra sanat, iş ve medya dünyasından ünlü isimler ağırlandı. Geceye otizm konusunda çalışmalar yürüten derneklerin temsilcileri de katıldı. Bu özel buluşma hem filmin duygusal yolculuğunu hem de toplumsal farkındalık mesajını pekiştirdi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.







