Oscar Ödüllü Yönetmen Bong Joon Ho’nun Mickey 17 Filmine İlham Kaynağı Olan Edward Ashton’un Mickey 7 Adlı Romanı İthaki Yayınları’ndan Satışa Sunuldu

Robert Pattinson’ın başrolünde yer aldığı Mickey 17 filmine ilham kaynağı olan, Edward Ashton’un Mickey 7 adlı romanı şimdi Türkçede. Mickey 7, bir “Harcanabilir”di: Buz gezegeni Niflheim’ı kolonileştirmek için gönderilen keşif ekibinin harcanabilir bir çalışanı. Eğer bir görev çok tehlikeliyse ona Mickey gidiyordu çünkü her öldüğünde, hafızasının büyük kısmını koruyarak yeni bir bedenle tekrar üretiliyordu. Altıncı ölümünün ardından Mickey 7, iş sözleşmesinin şartlarını ve neden bu iş pozisyonunun boş kaldığını çok iyi anlamıştı. Oldukça rutin bir keşif görevinde Mickey 7 kaybolunca “yine” öldüğü varsayılmıştı. Ancak, koloni üssüne geri döndüğünde Mickey 8, onun yerine göreve başlamıştı.

Korkut Akın Yazıyor: Düşsel Gerçeklik: Evrensel Dil

“Burjuvalar yüksek duvarlarla çevirmişler avlularını” Ataol Behramoğlu’nun, benim kısafilm tanımlama amaçlı kullandığım dörtlüğün ilk dizesi. “Evrensel Dil”de, sadece avlular değil, kentler duvarlarla hem de insan boyunu çok aşan arkasında ne olduğunu göstermeyen duvarlarla çevrilmiş. Biraz Dali (gerçeküstü), biraz Fellini, birazdan çok Buñuel (simgeler) bir araya gelmiş, iç içe geçmiş insanları anlatan, üzerine estetik, hareketli ve izleyiciyi … Devamı… »

Acı Kardeşliği

Çağımızın yetenekli genç aktörlerinden Jesse Eisenberg’in hem oyuncu hem yönetmen olarak kotardığı ikinci uzun metrajı ‘Gerçek Acı / A Real Pain’ üç ay arayla dünyaya gelmiş iki kuzenin havaalanında buluşması ile açılıyor. Takıntılı Dave (Jesse Eisenberg) uçağa zar zor yetişirken, vurdumduymaz izlenimi veren Benjamin (Kieran Culkin) saatler öncesinden bekleme salonunda yerini almıştır bile. Benji havaalanlarında binbir çeşit farklı insanla karşılaşmaktan hoşlanmaktadır çünkü.

New York’ta dijital reklamcılık işiyle uğraşan evli ve bir küçük oğlan babası Dave ile boş gezenin boş kalfası kuzenin Polonya yolculuğu, yakın bir zamanda yitirdikleri sevgili büyükannelerinin vasiyeti üzerine onun doğup büyüdüğü toprakları ziyaret etmek amacını taşır. Üçü Yahudi asıllı, bir diğeri Ruanda’daki soykırımdan kurtularak sığındığı Kanada’da Museviliği kabul etmiş kişilerin dahil olduğu mini ‘soykırım turu’nun rehberliğinde sırasıyla başkent Varşova’daki tarihi getto, direnişçiler adına dikilmiş anıt ziyaret edilir. Çok zengin bir Yahudi tarihine sahip olan Lublin kenti gezilir. Daha sonra şehir merkezinden yalnızca 3 km uzakta kurulmuş Majdanek toplama kampına uğranır.

İçe dönük büyük kuzene karşılık hınzır bir çekiciliğe sahiptir Benji. Girdiği her ortamda insanların aklını çelmeyi başarır, ama sonrasında deli dolu halleri ve ölçüsüz davranışlarıyla Dave’in deyimiyle bir çuval inciri berbat eder. Film zıt ikilinin uyuşmazlığı üzerinden yürüyor gibi başlasa da, düzenlenen tur acı ile ilgilidir. Geriye dönüp aile büyüklerinin yaşadığı dehşete tanık olunduğunda kafa karıştırıcı bir rahatsızlık, bir uyumsuzluk duygusuna kapılır Benji. Lublin’e birinci sınıf mevkide seyahat etmek, lüks otellerde kalıp süslü yiyeceklerle yol almak bir nevi suçluluk duygusu yaşatır ona. ‘80 yıl önce bu trenin arkasında sığır gibi sürükleniyorduk’ diyerek trenin arka vagonuna kaçması bundandır.

SS subaylarının alelacele terk etmek zorunda kaldığı toplama kampında sağlam kalmış belge ve kanıtlar ürpertir herkesi. Ölüm fırınlarının duvarına kazınmış Zyklon B gazının uğursuz mavisi ile göz göze gelindiğinde filmin alaylı neşesine eşlik eden Chopin’in o güzelim noktürnleri susar, dehşet ile baş başa kalınır. Soykırımın kitlesel acıları Dave ile Benji’nin saklı acılarını dağlayarak gün ışığına çıkarıvermiştir. Büyük kuzen mega kentin karmaşası içinde, aldığı ilaçlar ve çekirdek ailesine olan bağlılığı sayesinde ayakta kalabilmektedir. ‘Benimse hiçbir şeyim yok’ diyecek olan Benji ise Dave’in şefkatli kucaklaması karşısında daha iyi olacağının sözünü verir. Büyükanne Doris’in şimdi başka bir yaşlı teyzenin ikamet ettiği eski evinin kapısında, onu onurlandırmanın ve hatırlamanın güzelliği ile şifa bulmaya çalışır kuzenler.

‘Gerçek Acı’ uçarı görünümü altında derin bir melankoliyi oya gibi işleyen son dönemin ilgiye değer yapımlarından. 02 Mart gecesi en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar kazanan Culkin çok haklı bir ödülün sahibi olmuş.

(05 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Paylaşırım Kalbinin Kederini

Tahran ile Winnipeg arasında hayali bir yerdeyiz. Negin (Rojina Esmaeili) ile Nazgol (Saba Vahedyousefi) buzun içinde kalmış bir banknotu donduğu yerden çıkarmak için uğraş vermektedir. Bu parayla sınıf arkadaşları Omid’e (Sobhan Javadi) bir hindinin çalıp götürdüğü gözlüğünün yerine yenisini almak isterler. Bu esnada yardım istedikleri Massoud (Pirouz Nemati) soğuğun da etkisiyle kafaları hayli bulanmış turist kafilesini Winnipeg’in tarihi anıtları ve brütalist tarzın gri bej binaları arasında dolaştırmaktadır. Québec devlet dairesindeki bunaltıcı işini bırakan Matthew (Matthew Rankin) ise uzun zamandır görmediği 76 yaşındaki yaşlı annesini ziyaret etmek üzere yollara düşmüştür. 29 Şubat’ın dondurucu soğuğunda zaman, coğrafya ve kişisel kimliklerin içiçe geçtiği bir sürreel güldürü bizlere göz kırpmaktadır.

Deneysel sinemacı Matthew Rankin’in dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Cannes’da yapan ödüllü çalışması ‘Evrensel Dil / Une Langue Universelle’ hınzır bir biçimde kurgulanmış çizgi dışı bir deneyime davet ediyor izleyiciyi. Sanatçının Matthew rolünü bizzat üstlendiği, özenle seçilmiş çocuk karakterler haricinde tüm kişileri film ekibi ya da yakın çevresinden dostlarının canlandırdığı filmde Rankin 80’li 90’lı yıllarda büyük bir atağa geçmiş İran sinemasının ustalarından Abbas Kiarostami ve Cafer Panahi estetiğini, Kanadalı idolü Guy Maddin ve de Finlandiyalı Aki Kaurismaki ve İsveçli Roy Anderson başta olmak üzere kuzeyli sinemacılarda aldığı feyz ile harmanlıyor.

Kanadalı oyuncu – yönetmenin 2019 yapımı ‘20. Yüzyıl / The Twentieth Century’nin ardından gelen bu ikinci uzun metraj çalışması, Farsça ve Fransızca’nın resmi diller olduğu hayali bir Winnipeg’de geçiyor. ‘Arkadaşlık Adına’ vurgusuyla açılan filmde, ilkokul öğrencilerinin uzak plan sınıf penceresinden yansıyan şamatısını izlerken, otobüsü yolda kaldığı için valizi ile onca yolu yayan arşınlamış Fransızca hocasının aynı plan içinde okula girişini izliyoruz. Birbirinden cin küçükler için iyi birşeyler yapmaya çabaladığını söyleyen boğazlı kazaklı, elektro gitar çalan, küpe takan öğretmenleri, hükümetteki işini ve yabancısı olduğu büyük kenti, evinin anahtarlarını çöpe atarak terkeden Matthew ile bozulan otobüste yanyana koltukları paylaşmıştır. Seyir ilerledikçe filmdeki tüm karakterler, aile ilişkileri ya da türlü rastlantılarla karşılaşmayı sürdürür, gerçeküstücü meselin eliptik çemberi böylece şekillenir.

Yönetmenin ‘otobiyografik halüsinayon’ olarak tanımladığı masalında tabelalar Farsi dilinde, kişiler Farsça konuşuyor. Rankin daha önce Tahran’ı ziyaret etmiş, filmde de rol almış olan İranlı ortak senaryo yazarları Ila Firouzabadi ile Pirouz Nemati de karşılıklı olarak Winnipeg atmosferini deneyimlemiş. Bunu takiben, bu yıl 10 dalda Oscar adaylığı bulunan, bu yazı yayına girdiğinde bazı önemli ödülleri toplamış olacak olan Brady Corbet’nin hikâyesinden aşina olduğumuz brütalist tarzın birbirinden hayli uzak bu iki diyarı benzer kıldığından yola çıkmış, devasa anıt yapıların gölgesinde ufacık kalmış iki ayrı kültürden kişilerin ‘insan olma halinin’ etrafında kucaklaşmasını anlatmak istemişler.

Rankin, İran sinemasına yazılmış bu aşk mektubunda, kendine özgü soğukkanlı mizahı ve şefkatli yaklaşımıyla coğrafi ve sinemasal anlamda farklı dünyaları çok keyifli bir anlatımla bir araya getirmiş. Farklı dilleri, kültürleri ve kimlikleri harmanlayan yapısıyla küresel izleyici kitlesine hitap eden yapımda, hindiler bembeyaz kar örtüsü üzerinde tur atıyor, Kanada’nın ünlü kahve zinciri Tim Horton’da İran usulü çay servisi yapılıyor. Oryantal kostümüyle buz dansı yapan artistik patinajcıya tar, santur, ney ve duduk eşlikli müzik eşlik ediyor. Güzellik yarışmalarına soktuğu gözbebeğinin izini süren yaşlı hindi yetiştiricisinin ‘dönersen geri, paylaşırım seninle kalbimin kederini’ sözlerini içeren içli şarkısı alaturka kulağımızı okşarken, mekân ve coğrafya farkı bulanıklaşıyor, insan olmanın hazzıyla buluşuyoruz.

(04 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Son Bir Nefes, 28 Şubat’ta Sinemalarda

Gerçek bir olaydan ilham alan Son Bir Nefes (Last Breath), izleyicileri okyanusun karanlık ve amansız derinliklerinde soluksuz bırakacak bir hayatta kalma mücadelesine davet ediyor. Deneyimli derin deniz dalgıçlarının, dalgaların ve zamanın acımasız baskısı altında verdikleri mücadeleyi konu alan bu sürükleyici yapım, insan iradesinin sınırlarını zorlayan çok farklı bir hikâyeyi gözler önüne seriyor. Alex Parkinson’un yönetmenliğini üstlendiği filmin senaryosu Mitchell LaFortune, Alex Parkinson ve David Brooks’a ait. 2019 yılında yine Alex Parkinson’un çektiği belgeselin sinema uyarlaması olan yapım, izleyiciye daha derin bir anlatım sunuyor.

Rıza Karataş’ı Kaybettik

Uzun yıllar Özen Film bünyesinde sinema ve film işletmeciliği yapan, en son Kadıköy’ün Bahariye caddesinde hizmet vermiş sinemaları Hakan Sineması, Bahariye Sineması, Broadway Sineması ve Hollywood Sineması’nın yöneticiliğini yapmış olan Rıza Karataş, 24 Şubat 2025 Pazartesi günü hayatını kaybetti. Kadıköy’ün tarihi sinemalarının yaşatılmasında önemli rol oynayan Rıza Karataş, sinema sektöründeki çalışmaları ve deneyimiyle tanınıyordu. Özellikle bağımsız yapımlara verdiği destek, Türk sinemasında alternatif seslerin duyulmasına olanak tanıdı. Merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Zifiri Karanlıkta Mucize

Gerçek bir olaydan yola çıkan ‘Son Bir Nefes / Last Breath’ izleyiciyi okyanusun zifiri karanlık acımasız derinliklerinde soluksuz bırakan bir hayatta kalma hikâyesini anlatıyor. 18 Eylül 2012’de yaşanmış olayı konu alan 2019 yapımı belgeseli daha önce izlemiştik. Belgeselin yaratıcılarından Alex Parkinson yönetiminde çekilmiş, tanınmış oyuncuların gerçek kişileri canlandırdığı, aynı adı taşıyan uzun metraj kurgu çalışması ile olağanüstü mücadelenin bu kez daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşması hedeflenmiş.

Aberdeenshire, İskoçya’da evlilik hazırlığını sürdüren dalgıç Chris Lemons (Finn Cole) Kuzey Denizi’nin derinliklerinde 32 km uzunluğundaki petrol boru hattının rutin onarımını yapan ekibine dahil olmuştur. Hevesli genç adam yeni görevi öncesi nişanlısı Morag (Bobby Rainsbury) ile vedalaşırken heyecanlı olduğu kadar keyiflidir de. Öyle ya, deniz seviyesinin 100 metre altında çalışan profesyonel dalgıçlar için tehlikeli olduğu kadar, uzaya gitmek gibi havalı bir iştir bu. Chris’in son 3 dalışında yönlendiren emektar Duncan Allock (Woody Harrelson) ve Uzakdoğu asıllı deneyimli dalgıç Dave Yuasa’dan (Simu Liu) oluşan ekip 28 gün boyunca okyanusun dibinde olacaklardır.

Astronotların kullandığına benzer giysilerine göbek bağı misali bağlanmış kordonlarla zifiri karanlık sulara bırakılan dalgıçlarımız için başlangıçta her şey yolunda gözükse de hava şartları beklenmedik ölçüde bozulmaya başlar. Azgın bir fırtına sisteminin içinde bilgisayar sistemi stop eden dalış destek gemisi sürüklendiğinde dipteki dalgıçlardan onları suya indiren tankın güvenli alanına dönmeleri istenir. Deneyimli Dave kendini kurtarırken, Chris’in kordon bağı boru hattı istasyonuna sıkışır ve ve destek gemisinin sürüklenmesiyle oluşan gerilime çok fazla dayanamayarak kopar. Acilen kurtarma kitine geçen Chris’in yalnızca 10 dakikalık bir oksijen yedeği kalmıştır. Dave onu kurtarmaya gelecektir ancak Chris’in bu süreçte derinlikte kaybolmaması için kolektörün üzerinde kendini sabitlemesi gerekmektedir. Bundan sonrası zamana karşı bir ölüm kalım mücadelesidir.

Belgeseli izlememiş ya da vakayı duymamış olanlar için yazının bundan sonraki bölümü spoiler içermektedir. Umutların tükendiği, kurtarma ekibinin ancak bir cesede ulaşmak için çabaladığını düşündüğü anlarda zifiri karanlıkta, Hollywood kalıplarının ötesinde bir ‘büyülü gerçeklik’ deneyimi yaşatan beklenmedik bir mucize gerçekleşir. Gemidekilerin hayatını tehlikeye atmamak ya da bir çevre felâketine yol açmamak için temkinli ama yılmadan çözüm bulmaya çalışan gemi ekibi Dave Yuasa’nın da cansiperane müdahalesi ile Chris’e ulaşıp onu gemiye çıkarmayı başarmıştır. Genç dalgıç oksijensiz geçen 28 dakikanın ardından güvenli tanka ulaştığında bembeyaz yüzü hareketsizdir. Duncan’ın müdahalesinin ardından gözlerini açması ve kalıcı fiziksel hasar olmadan konuşması, gemi ekibini olduğu kadar izleyiciyi de gözyaşlarına boğmaya yetecektir.

Chris’in göbek bağına tutunmuş bebeğin doğum sahnesi tasviriyle perdeye yansıyan yeniden doğuşu son derece etkileyicidir. Parkinson’ın belgeselci titizliği ve detaycılığı ile hadisenin özünde yatan müthiş gerilimi bire bir aktarışını, Paul Leonard-Morgan’ın enfes müzik çalışmasının desteklediği değme aksiyon filmlerine taş çıkartan hikâyenin özünü süslemelere gerek duymadan dürüstçe anlatışını takdir ederiz. Mucizenin nasıl gerçekleştiği bugün uzmanların yanıtlayamadığı bir soru olarak gizemini korumaktadır. Son jenerikte, Duncan’ın da konuklar arasında yer aldığı Chris ile Morag’ın belgeselde de yer almış nikah töreninden enstantaneler işimizi ısıtır, tüm belirsizliğine karşın hayata olan bağımız güçlenir, geleceğe olan umudumuz tazelenir.

(03 Mart 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Adresi Olmayan Ev’in Yeni Durağı Danimarka

Yönetmenliğini Hatice Aşkın’ın yaptığı Adresi Olmayan Ev’in yeni durağı Danimarka oldu. Festivallerde büyük ilgi gören film Kopenhag Türk Film Günleri’nde açılış filmi oldu. 27 Şubat’ta yapılacak Danimarka prömiyeri film ekibinin katılımıyla gerçekleşecek. Avrupa’nın en prestijli fonu Eurimages desteğini kazanan filmde açgözlülük, kibir, şehvet, öfke, kıskançlık, tembellik, savurganlık, ihanet ve şiddet suçlarından birini işleyenler unutma yasasıyla yargılanır. Suçu kişilerin ölümüyle birlikte tüm eşyaları toplanarak mülkiyetlerine el konuluyor. Suçluların kişisel eşyaları ile cesetleri öğütme fabrikasında öğütülerek izleri hayattan tamamen siliniyor.

Uluslararası Urla Gastronomi ve Film Festivali Kapsamında Açık Perde’de Özel Seçkiler İzleyicilerle Buluşuyor

Uluslararası Urla Gastronomi Film Festivali, gastronomiyle ilgili hikâyeleri sinemanın beyazperdesine taşımanın gücüne inanarak yola çıktı. Yemek kültürü, mutfak ritüelleri ve yerel ürünler sadece sofralarımızda değil, arkasında kültür, tarih ve duygular barındıran çok güçlü hikâyeler olduğu vurgusuyla hareket eden festivalde, bu hikâyelere hayat veren bağımsız sinemacıları görünür kılmak ve hikâyelerini yayınlayabilecekleri bir alan yaratmak amaçlanıyor. Festival kapsamında yapılacak Açık Perde seçkisi yalnız bir film gösterimi değil, sinemacılar için değerli bir vitrin olma özelliğini de taşıyor.

Uluslararası Urla Gastronomi ve Film Festivali Kapsamında Açık Perde’de Özel Seçkiler İzleyicilerle Buluşuyor yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Depresyonun Portresi

Mike Leigh’nin 6 yılın ardından setlere dönüş filmi ‘Acı Gerçekler / Hard Truths’, Pansy Kingsley Deacon’ın (Marianne Jean – Baptiste) uykusundan çığlık atarak uyanmasıyla açılıyor. Çatıda yürüyen güvercinlerin sesinden ürkmüştür, ancak çevresindeki herşey irkiltmeye yetmektedir onu. Evin diğer fertlerinden tesisatçılık yapan kocası Curtley’nin (David Webber), 22 yaşındaki boş gezenin boş kalfası oğlu Moses’ın (Tuwaine Barrett) … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Sesini Arayan Kadın

Pablo Larraín’in 20. yüzyıla damgasını vurmuş kadınlar üçlemesinin son ayağı olan ‘Maria’, ünlü diva Maria Callas’ın (Angelina Jolie) 16 Eylül 1977 günü 53 yaşında ölümüyle açılıyor. Filmin ilk planı, bir opera sahnesine dönüşmüş Paris’teki lüks apartman dairesini mekân almış trajik bir operanın son sahnesi gibidir. Fonda, Verdi’nin ‘Otello’ operasının son perdesinde kaçınılmaz sonundan kurtulamayacak olan Desdemona’nın merhamet … Devamı…»

Üç Harfliler: Fal

Mert Uzunmehmet’in yönettiği ve Alara Eriç, Ecem Ustaoğlu, Nisa Arslan ile Nazan Beyazıt’ın oynadığı Üç Harfliler: Fal, 28 Mart 2025’de TME Films dağıtımıyla TME Films – Muhteşem Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Üniversiteyi bitirdikten sonra taşradaki aile evine dönen İrem, karanlık sırlarla yüzleşmeye hiç de hazır değildir. Bu ev, yalnızca yatalak annesi, içine kapanık babası ve birlikte büyüdüğü kuzenleri Nida ile Esma’yı değil, aynı zamanda gömülü acıları ve suskunlukla beslenen eski korkuları da barındırmaktadır. İrem’in dönüş gecesi, anneannesi Mukaddes’in aniden vefat etmesiyle evde açıklanması zor tuhaflıklar, şaşırtıcı olaylar baş gösterir.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Üç Harfliler: Fal yazısına devam et

Çiğdem: Masaldan Öte

Kurtuluş Baştimar’ın yönettiği ve Hilal Baştimar, Mustafa Türkan, Yusuf Akar ile Hasan Köse’nin oynadığı Çiğdem: Masaldan Öte, 07 Mart 2025’de Chantier Films dağıtımıyla EDK Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Terk edilmiş bir köy okulu etrafında kenetlenen öğrenciler, okullarına öğretmen getirebilmek için dilekçeler yazıp seslerinin Ankara’dan duyulmasını beklerken, köye yolunu kaybeden bir belgesel yapımcısının gelmesi ile her şey değişir. Çiğdem’in taşradan satranç şampiyonluğuna uzanan azim ve başarı hikâyesi. Senaryosu da yönetmen Kurtuluş Baştimar tarafından kalema alınan filmin müziklerini Nazım Çınar yaptı.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Çiğdem: Masaldan Öte yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Toplumu da Belirleyen… Acı Gerçekler

“8 yaşında bir çocuk düşünün” diyor Slavoj Žižek, “Babaanneni ziyaret etmek zorundasın” diyen otoriter babası ile günümüzdeki “demokrat” babanın “Babaanneni ziyaret etmek istiyorsan git, ama babaannenin seni çok sevdiğini unutma” sözleri arasında ilk örneğin, çocuğun gelişimi ve özgürlük duygusu için daha doğru olduğunu söylüyor. Yönetmen Mike Leigh. Senaryosunu da yazdığı “Acı Gerçekler”de, çocukluğu da içeren birçok … Devamı… »

97. Oscar Ödülleri, 03 Mart Pazartesi Günü Türkiye’de Sadece Disney+’ta Canlı Yayınlanacak

Bu sene 97. kez sahiplerini bulacak Oscar Ödülleri, 03 Mart 2025 Pazartesi günü saat 03:00’te, Türkiye’de sadece Disney+’ta canlı olarak yayınlanacak. Emmy Ödülü kazanmış olan sunucu, yazar, yapımcı ve komedyen Conan O’Brien görkemli gecenin sunuculuğunu ilk kez üstlenecek. 97. Oscar’larda aday olan yapımlardan Ters Yüz 2, Maymunlar Cehennemi: Yeni Krallık, Alien: Romulus, Elton John: Never Too Late ve Sugarcane ise şu an Disney+’ta yayında. Bu sene aday yapımların tam listesine buradan ulaşabilirsiniz: www.oscars.org/oscars/ceremonies/2025 Ödül töreninin yapımcı koltuğuna Raj Kapoor yeniden otururken, yürütücü yapımcılığını Katy Mullan ve yönetmenliğini ise Hamish Hamilton üstleniyor.

97. Oscar Ödülleri, 03 Mart Pazartesi Günü Türkiye’de Sadece Disney+’ta Canlı Yayınlanacak yazısına devam et