2. Fethiye Film Festivali’nde 2. Gün

Fethiye Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği / FEFSAD tarafından, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Fethiye Belediyesi’nin destekleriyle düzenlenen 2. Fethiye Film Festivali’nin ikinci günü kısa film gösterimleri ve diğer etkinliklerle devam etti. Düzce’de çekilen Gözlerin adlı kısa filmin gösterimi sonrasında filmin yönetmenliğini üstlenen Korhan Topçu seyircilerin sorularını yanıtladı. Günün Ustalara Saygı adlı diğer etkinliğinde ise Sinema Eğitmeni Yalçın Savuran, Metin Erksan’ın sinemasını anlattı.

  • İkinci Günden Görüntüler: 1 / 2 / 3
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

2. Fethiye Film Festivali’nde 2. Gün yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Oz Büyücüsü’ne Farklı Bir Bakış: Wicked (Part I)

Yaşamın inanılmaz güçlü karmaşası insanın aklını da çeliyor. Filme girerken aklımda onlarca soru işareti vardı, kasap çengeli misali. Evet, biliyordum, Oz Büyücüsü’ne “cadı” tarafından bakan bir müzikal ve gerçekten çok uzun. Hele de çocuklar izleyecekse… Ruther Bregman’ın “Çoğu İnsan İyidir” (Mundi Kitap) kitabını anımsadım ilkin, arkasından “Geri Tepme Etkisi” adlı bir makale okudum… “Tamamen rasyonel bir dünyada, inançlarına … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Aktör Aktris Yok, Karakter Var: Maria Olmak

Sanatın önündeki en büyük engel yasaklar ve sansürdür. Ancak erkek egemen dünyada bir de kadının aşağılanması var ki, yasak ve sansürden aşağı değil. Paris’te Son Tango (1972), Bernardo Bertolucci’nin, üzerinde en çok konuşulan, doruğa çıkarıldığı kadar da yerden yere vurulan filmi. Bertolucci, dönemin en ünlü oyuncularından Marlon Brando -The God Father filminin hemen arkasından- ile genç, deneyimsiz, üstüne üstlük … Devamı… »

Anılar Bir Lâhzada Oluşmaz, Bir Ömür Alır: Bir Aliye Rona Vardı

Her şeyin yeni başladığı yıllarda, başka bir hayat da başlıyordu; Cumhuriyet kurulmuş, ekonomi, eğitim, sağlık, barınma, beslenme yeniden yol alıyordu. İşte o dönemde bir Rahmi Bey vardı, eşraftan. Başarılı, çapkın, çok evli ve çok çocuklu. Bir ayağı İstanbul’daysa bir ayağı Suriye’de, bir bakmışsınız bir kasabada, bir bakmışsınız Samsun’da, belki Ankara’da, belki Eskişehir’de. Demiryolcuydu Rahmi Bey. Çocuklarının arasından Avni ve Aliye tiyatrocu oldu, pek istemese de. Birileri lâf eder diye çekiniyordu, yoksa pek de umurunda olduğu söylenemezdi… Soyadı Kanunu çıkınca Dilligil hem aile geleneğini yaşatmak hem de farklı olduğu için. Avni, tiyatroya gönül vermişti ve Fransa’ya da gitti ideallerinin uğruna. Döndükten sonra Aliye’yi de yanına aldı.

…ve Aliye tiyatrocu oluyor

“Temaşa sanatı” denen tiyatro, kazandırsa da pek muteber görülmediği için belli bir kararlılık gerektirir. Mahalle baskısı bir yandan, öyle ya “Müslüman Mahallesinde salyangoz mu satılır”, gelecek kaygısı öbür yandan, oyunun tutması gerekir ki hayat sürsün… Tüm zorlukların farkında olan Avni Dilligil, sadece Aliye Dilligil’e değil, diğer kardeşlerine de bu sevgiyi aşıladı zaman içerisinde.

Koşullar tiyatroyu zorladığında sinema yetişti imdatlarına…

Avni evlenmişti, Aliye evlenecekti… Metin Erksan, Fakir Baykurt’un ünlü romanı “Yılanların Öcü”nde, Irazca rolünü Aliye’ye verdi ve yolu açıldı dik başlı, kararlı kadının.

Filmlerde dublaj (o yıllarda filmler sessiz çekiliyor, stüdyoda tiyatrocular tarafından seslendiriliyordu, dublaj o seslendirme işine verilen ad) yapan, tiyatroda da oynayan Zihni Rona ile evlenince, Aliye Dilligil, Aliye Rona olmuştu. Aslında daha önce biriyle evlilik aşamasına gelmiş bile olsa, Aliye, özgüveni ve kimseye ödün vermediği için ayrılmıştı. Tabii, önce çocuk diyemediler, bir ev almaları, uzakta (o zaman Avni İzmir’de, Aliye’de onun yanındaydı) yaşamaktan kurtulmaları gerekiyordu. Sonra da zaten çocukları olmadı.

Sinemanın büyüsü…

Aliye Rona, sinemada başarılı oldu, aranan, sevilen bir oyuncuydu. Gür kara saçları (sahi, o da başka bir ayrıntı, saçlarınızın güçlenmesini istiyorsanız ama kitaptan okumalısınız) kara kalın kaşları, sert hatlı yüzü ile tam bir Anadolu kadınıydı. Zaten Yılanların Öcü de Anadolu’da çekilen ender filmlerden biriydi. Çarşıda, pazarda kadınlarla konuşan Aliye, hem telaffuz öğrenmiş hem uygun giysiler seçmişti.

Setten sete koşan, ama bu arada evliliği biten, sevgili arkadaşıyla ayrı ama birlikte, mutlu mesut yaşayan Aliye’nin peşinden Avni Dilligil de sinemaya adım attı. Kardeşlerinin biri yazar oldu, biri gazeteci, diğeri farklı bir iş tuttu ama hepsi de sanatın içindeydi. Evlilikler sonrası soyadları değişenlerle birlikte o kadar çok “Dilligil” var ki, hâlâ aranan, sevilen.

Sanat ve demokrasi…

Avni Dilligil, İzmir’de oyuncularına, hem mizansen verirken hem de kostümlerini anlatırken, “Tiyatroda demokrasi olmaz. Yönetmen nasıl istiyorsa sahneyi o şekilde oluşturur” deyince, Aliye o çok sevdiği saçlarının topuz yapılmasına ses çıkaramamış, ama sinema seyircisinin aklına topuz yapılmış saçlarıyla kazınmıştı. Sonraları sinemada da tiyatroda da demokrasi gelişti; çünkü iki sanat da bireysel değil ekip işiydi. Tabii ki yönetmenin dediği olacaktı, ama görüş ve öneriler karşısında esnek olunmalıydı.

Ayine Rona, özellikle işletmeci yapımcıların (Ülkü Erakalın örneği yer alıyor) yaptıklarından sonra uzaklaşmıştı sinemadan. Tanıdığı iki oyuncunun da bulunduğu ekiple “Berlin in Berlin” son filmi oldu.

Bir Aliye Rona Vardı
Arın Dilligil Bayraktaroğlu
Yaşam öyküsü
Remzi Kitabevi, Ekim 2024, 183 s.

(28 Kasım 2024)

Korkut Akın

[email protected]

II. Milli Sinema Günleri

Uluslararası Sinema Derneği tarafından düzenlenecek olan II. Millî Sinema Günleri, bu yıl İstanbul’da üç farklı mekânda gerçekleştirilecek. 28 – 30 Kasım 2024 tarihlerinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi, Rami Kütüphanesi ve Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenecek olan açık oturumlar, söyleşiler ve ücretsiz film gösterimleriyle üç gün boyunca dolu dolu bir program sinemaseverleri bekliyor. Geçen sene Afyonkarahisar’da düzenlenen ilk etkinliğe teveccüh gösterilmesi üzerine bu yıl ikincisi düzenlenecek olan Millî Sinema Günleri’nin temeli, 1973 yılında Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) tarafından tertip edilen açık oturuma dayanıyor.

II. Milli Sinema Günleri yazısına devam et

Burası Size Göre Değil Şimdi MUBİ’de

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, Kıyıdakiler, Küçük Bir Hata gibi filmlerin senaristi ve Fena Şeyler, Mutlu Sonlar romanın yazarı Ceyda Aşar’ın senarist ve yönetmenliğini gerçekleştirdiği, Şebnem Hassanisoughi ve Deniz Karaoğlu’nun başrollerde yer aldığı, görüntü yönetmeni koltuğunda Serkan Gülgüler’in, sanat yönetmenliğinde Natali Yeres’in yer aldığı, ulusal ve uluslararası festivallerden ödüller alan Burası Size Göre Değil (2023) kısa filmi, MUBI Türkiye’de gösterime sunuldu. T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin destekleriyle çekilen kısa film, 2025 yılında da festival yolculuğuna devam edecek.

Mutfak

Alonso Ruizpalacios’un yönettiği ve Raul Briones Carmona, Rooney Mara, Anna Diaz, Motell Foster ile Oded Fehr’in oynadığı Mutfak (La Cocina), 29 Kasım 2024’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Manhattan’daki The Grill’de kasadan para kaybolduğu söylenir. Kayıtsız aşçıların hepsi zan altındayken Pedro baş şüphelidir. Pedro, Amerikalı garson Julia’ya aşıktır. Mekânın sahibi Rashid, Pedro’ya “yasal olabilmesi” için evraklarında yardımcı olacağına söz vermiştir. Ancak Julia’nın hakkında ortaya çıkan olaylar herkesi şaşırtacak, Pedro da bunun üzerine kentin bu en işlek mutfağının altını üstüne getirecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Mutfak yazısına devam et

Yılın İddialı Filmi Paranoya’nın Galası Yapıldı

Paranoya filminin galası, Harbiye Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleşti. 22 Kasım’da vizyona girecek olan filmin galasına sanat, siyaset ve iş dünyasından önemli isimler katıldı. Filmin yönetmeni Cengiz Özkarabekir, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Film, üniversite öğrencisiyken yazdığı bir şiir yüzünden hapse atılan, hapisteyken babasının cenazesine katılamamasından dolayı paranoyası başlayan Muntazam adlı gazeteciyi perdeye getiriyor.

Yılın İddialı Filmi Paranoya’nın Galası Yapıldı yazısına devam et

2. Fethiye Film Festivali Başladı

Fethiye Fotoğraf ve Sinema Sanatı Derneği / FEFSAD tarafından, Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Fethiye Belediyesi’nin destekleriyle düzenlenen 2. Fethiye Film Festivali başladı. Festivalin ‘Gösterim Seçkisi’ 23 kısa kurmaca, 19 kısa deneysel, 17 kısa canlandırma ve 11 kısa belgesel olmak üzere toplam 70 kısa filmden oluşuyor. Filmlerin gösterimi sonrasında yönetmenleriyle de söyleşi yapılacak. Ayrıca yedi uzun metrajlı film de festival gösterim programında yer alıyor.

2. Fethiye Film Festivali Başladı yazısına devam et

Her Şeyin Başı Merkür

Ali_Balci’nın yönettiği ve Sinem Kobal, Alp Navruz, Derya Alabora ile Neslihan Yeldan’ın oynadığı Her Şeyin Başı Merkür, 13 Aralık 2024’de CJ ENM dağıtımıyla SKY Films tarafından vizyona çıkarılıyor.
Elif, okuduğu üniversitenin gazetecilik bölümünden iyi dereceyle mezun olan genç bir kadındır. Bir gazetenin astroloji yazarı olarak işe başlayan Elif, burçlarla bir ilgisi olmasa da mesleğini yapmaya çalışır. Hayran olduğu bir gazeteci ile aynı gazetede çalıştığını öğrendiğinde daha da motive olan Elif, bu sırada kendisini meslektaşı Fırat ile zorlu bir rekabetin içerisinde bulur. Elif hiç beklemediği maceralar yaşarken, astroloji onun rehberi olur.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Her Şeyin Başı Merkür yazısına devam et

Sir-Ayet 4

Gökhan Arı’nın yönettiği ve Elif Fatma Baysal, Zeynep Betül Şahin, Taner Şahin, Ulukan Ağdaş, Esra Çelik, Dilek İntepe ile Görkem Gökalp’ın oynadığı Sir-Ayet 4, 14 Mart 2025′de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla MRTFilm tarafından vizyona çıkarılıyor.
?????.

  • Basın Bülteni
  • Fragman

Ejderhanı Nasıl Eğitirsin (Yönetmen: Dean DeBlois – 2024)

Dean DeBlois’in yönettiği ve Mason Thames, Gerard Butler, Nico Parker ile Nick Frost’un oynadığı Ejderhanı Nasıl Eğitirsin (How to Train Your Dragon), önümüzdeki aylarda UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarılıyor.
Vikingler ve ejderhaların nesiller boyu amansız düşmanlar olduğu Berk Adası’nda Hıçkıdık farklı bir duruş sergiler. Ejderha Dişsiz ile arkadaş olduğunda yüzyıllardır süregelen tüm geleneklere meydan okur. Aralarındaki alışılmadık bağ, ejderhaların gerçek doğasını ortaya çıkararak Viking toplumunun temellerine karşı gelir. Dişsiz ile olan samimi dostluğu yeni bir gelecek kurmanın anahtarı haline gelir.

  • Basın Bülteni
  • Fragman: 1 / 2

Ejderhanı Nasıl Eğitirsin (Yönetmen: Dean DeBlois – 2024) yazısına devam et

Sarp Bozkurt’tan Gişe Rekabeti Yorumu: Karşımızda Denzel Washington Olduğu İçin Üzgünüm

Dünya Varmış filminin senaristi ve başrol oyuncusu Sarp Bozkurt, pelüş montu ve turuncu pantolonuyla adeta göz kamaştırdı. Tarzı hakkında, “Şık mı bilmiyorum ama filmimiz gibi renkli. Eskiden insanların ne düşüneceğini kafama takardım, artık umurumda değil.” diyerek cesur moda tercihlerini esprili bir dille savundu. Sarp Bozkurt, “Değişik bir deneyim sunuyoruz. Herkesi bu deneyimi yaşamaya davet ediyorum,” diyerek sinemaseverleri heyecanlandırdı. Aynı vizyon haftası vizyona girecek olan Gladyatör II (Gladiator II) filmi ile gişe yarışına girecek olan Sarp Bozkurt, “Paul Mescal kardeşimiz daha genç, ama asıl korktuğum Denzel Washington.” şeklinde konuştu.

Gece Bekçisi

Colton Tran’ın yönettiği ve Randy Couture, Kathleen Kenny, Reid Miller ile Mike Manning’in oynadığı Gece Bekçisi (The Bell Keeper), 13 Aralık 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarılıyor.
Bir efsaneyi çürütmek için gittikleri yerde kendilerini bir kâbusun içerisinde bulan bir grup arkadaşın hikâyesi. Bir grup arkadaş, efsanenin tam olarak yasakladığı şeyi yapmak, gece yarısı gizemli bir zili çalmak için perili olduğu varsayılan bir kampa gider. Efsaneye göre zil çaldığında Hank adında bir katil ortaya çıkar ve herkesi öldürür. Grup, gerçeğin kurgudan çok daha garip olduğunu keşfeder.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Gece Bekçisi yazısına devam et

Sofrada Yeri Öküzümüzden Sonra Gelen Kadınlar: Mukadderat

“…korkunç ve mübarek elleri
ince küçük çeneleri, kocaman gözleriyle,
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen.
ve soframızdaki yeri,
öküzümüzden sonra gelen
kadınlar…”

Nâzım Hikmet, Anadolu kadınını böyle betimliyor. Çok çalışan, çok yorulan, çok sorumluluk üstlenen ama asla “ikinci sınıf” olmaktan kurtulamamış kadınların öyküsü sinemanın da ilgisini çekiyor en az edebiyat kadar.

Nadim Güç’ün, Erdi Işık’ın, annesini örnek aldığı senaryosunu çektiği “Mukadderat” hem dram, hem komedi, hem gerçekçi, hem de umut aslına bakarsanız. Kocası öldükten sonra, mahalle baskısının da etkisiyle bağımsız yaşamayı isteyen Sultan karakterini Nur Sürer’in canlandırdığı film bir kasabanın gündelik yaşamını da anlatıyor.

Erkek yapsa, kimsenin yadırgamayacağı bir şeyi istiyor Sultan. Erkekler, eşi öldüğünde hemen evlenmeyi düşünür, çünkü birileri olmadan yaşamayı beceremeyecek denli güçsüz ve güvensizdirler. Ölen koca/baba da geleneksel olarak mirasını bölerken yıllarca kahrını çeken eşini görmezden gelince ve daha da önemlisi “aman

ha”, “delirdin mi”, “eski köye yeni adet mi gelirmiş” gibi baskılar nedeniyle, adı deliye çıksa da dediğini yapmaktan vazgeçmeyen Sultan, sonunda herkesin rol modeli oluyor. Kahve köşelerinde pinekleyen erkeklerin diline, hemen her evde kaynatılan dedikodu kazanına düşen Sultan’ın bu kararlı tavrı, değişimin de önünü açıyor.

Tam bir seyirlik film “Mukadderat”. Herkesin kendisi için süzebileceği denli dolu ve anlamlı. Seyircinin ilgisini çekeceği kesin, festivallerin de ilgisini çekti ve ödüller aldı, kendilerinin bile ummadığı kadar. Anadolu kadınının mukadderatını değiştirmek için belki de bir dönemeç.

29 Kasım’dan başlayarak gösterimde…

(26 Kasım 2024)

Korkut Akın

[email protected]