Christian Tafdrup’ın yazıp yönettiği 2022 yapımı ‘Speak No Evil’ Kuzey Avrupa sinemasından çıkmış en tedirgin edici filmlerden biridir. Michael Haneke’nin ‘Funny Games’inin ürperticiliği ile yarışır olan Danimarka yapımı film sinemalarımıza gelmedi ama özgün hikâyenin aynı adı taşıyan 2024 model Amerikan yeniden çevrimi bizde ‘Sakın Ses Çıkarma’ adıyla sınırlı salonda olsa da gösterimini sürdürüyor.
Özgün yapım farklı kültürlerden farklı yaşam tarzları olan iki ailenin Toscana güneşi altında bir tatilde tanışmasıyla başlar. Danimarkalı beyaz yakalı çifti kırsaldaki çiftlik evlerine ve serbest vezin yaşamlarına davet eden Hollandalılar vahşi bir sürek avını önceden planlamıştır. İnsanın insana yaptığı eziyetin seyri zor bir tasviridir bu film.
Amerikan çevrimlerinde bu tür sert öykülerin seyircinin huzurunu çok da fazla bozmayacak bir biçimde yumuşatıldığını biliyoruz. Söz gelimi George Sluizer imzalı 1988 Hollanda yapımı dehşet hikâyesi ‘İz Bırakmadan / Spoorloos’un Amerikan yeniden çevrimi beş yıl sonra yine Sluizer eliyle ‘Kayboluş / The Vanishing’ adıyla çekilmiş ve özgün yapımın kötünün kazandığı tüyler ürpertici finali mutlu sona bağlanmıştır.
‘Sakın Ses Çıkarma’nın yeniden çevirimi romantik hafta sonu kaçamakları ölüm kalım savaşına dönüşen bir çiftin öyküsünü anlatan başarılı gerilim denemesi ‘Eden Lake’in yönetmeni olarak hatırladığımız James Watkins’e teslim edilmiş. Senaryoyu da kaleme alan Watkins’in ana karakterleri Londra’ya taşınmış Amerikalı aile ile kırsalda yaşayan İngiliz çiftten oluşuyor. Yakın yaşlarda birer çocukları olan çiftler yaşam tarzları ile birbirlerinden ayrılıyor. Çiftlik evlerinde doğa ile içli dışlı yaşayan Paddy (James McAvoy) ile Ciara (Aisling Franciosi), Londra’nın göbeğinde modern hayatın ağlarına takılmış sorunlu ikili Ben Dalton (Scott McNairy) ile karısı Louise (Mackenzie Davis) için başına buyruk özgür çift fantezisini temsil ediyor. Dalton’lar tatil sonrası bir hafta sonu kaçamağı için Batı İngiltere’deki çiftliğe davet edildiklerinde kısa bir tereddüdün ardından davete icabet ediyor. Londra’nın yağmurundan sonra Devon kırsalının güneşli havasına ve tabii ki mutluluk ve yaşam sevincinin timsali gibi duran, eril coşkusu ile ortalığı neşelendiren Paddy’nin cazibesine kapılmışlardır.
Eski usul İngiliz yaşam tarzı şehrin modern yaşam denen koşu bandından kurtulmayı ifade eder gibidir onlar için. Ancak mutlu karşılama çok uzun sürmüyor. Paddy’nin kaba saba hoyrat davranışları büyüyü bozar gibidir. Her şey önceden planlanmıştır oysa. Korkunç sırları doğrultusunda İngiliz çift kedinin yemeği ile oynaması misali avları ile oyalanacaklardır bir süre. Louise dehşet anı geldiğinde “Bunu bize neden yapıyorsun?” diye soracaktır. Ciara’nın yanıtı basittir: “Çünkü siz izin verdiniz.” Paddy’nin dediği gibi dünya bir sürek avı cehennemidir. İnsan insana eziyet eder, buna kişinin en yakınları da dahildir.
Tafdrup’un filmini görmüş olanlar için spoiler olacak ama, Watkins’in Paddy’nin hoyratlıklarını törpülediğini ve soluk kesici finalin özgün versiyon gibi umutsuz bir karamsarlık taşımadığını belirtelim. Watson müzik kullanmadan çektiği son yarım saatini bir tür çağdaş ‘Köpekler / Straw Dogs’ kulvarına taşımış. Sam Peckinpah’ın gençlik yıllarımıza izini bırakmış 1971 yapımı yaman geriliminde Dustin Hoffman – Susan George ikilisinin yerini almış olan Dalton çiftinde bu kez çağımız iklimine uyumlu olarak kadın tarafı daha atak ve daha güçlü.
‘Sakın Ses Çıkarma’ gerilimini iyi kuruyor. Başta Jack Nicholson’un ‘Shining’ yorumunu anımsatan dışavurumcu oyunu ile McAvoy olmak üzere çocuk oyuncular dahil tüm kadronun iyi bir iş çıkardığı yapım son dönemde gösterilmiş benzerlerinden çok daha fazla tatmin edici bir korku gerilim. Dili kısa kaldığı için konuşamayan küçük Ant’de (Paddy ve Ciara’nın oğulları) Dan Hough’un yürek parçalayıcı performansına ayrıca dikkat çekmek isterim.
(05 Ekim 2024)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com