Sıradaki Gelsin…: Hızlı ve Öfkeli 10

Dünyanın en çok sevilen, en çok izlenen ve doğal olarak da en çok beklenen filmlerinden biri, ana kadrosu hiç değişmeden devam ediyor: Hızlı ve Öfkeli 10.

Günümüzde her şeyin hızla değiştiği gerçeğini göz ardı etmeksizin, gelişen teknolojiyi de kattığınızda “Hızlı ve Öfkeli”nin de değişmesi gerektiğini düşünüyor insan. Muhakkak ki değişmiş, muhakkak ki daha hızlı, ama daha öfkeli değil. Dom’un, her zaman olduğu gibi söz konusu ailesi olunca gözü hiçbir şeyi görmüyor ve sonuna kadar koruyuculuğunu gösteriyor. Küçük oğlu ile babalık keyfini daha tam tadamadan tehdit ona yönelince olanlar oluyor.

Biraz sokak dili olacak, ama aksiyonun Allah’ı var filmde; teknolojinin de… Dünyanın gidilmeyen bir köşesi kalmamış… Filmin tüm kadrosu her koşula, her ülkeye, her topluma, her soruna karşı donanımlı. Kimi ya eski bir tanıdığı, kimi parası, kimi de şansıyla üstesinden gelip ekibi hayatta tutuyor. Bir de piyasada tanınmış oyuncu kalmamış hepsi bu filmde buluşmuş.

İki saati aşkın film boyunca hareketten başınız dönse de bir an için bile olsa başınızı kaşıyacak fırsat bulamıyorsunuz, değil saate bakmak. Hatırlar mısınız, yıllar önce (her ne kadar televizyon dizi ve filmleri için ağırlıkla) uygulanan 90 saniye kuralı bu film için geçerli değil. Saat tutmadım, ben de takıldım bahtımın rüzgârına… yok, o şarkıydı, Dom’un hızına ve sonradan üzerinde düşündüm… Antarktika da dâhil beş kıtada, onlarca kentte, yüzlerce sokakta, binlerce mekânda her an bir kovalamaca, bir patlama, uçuşan helikopterler, her cins silah ve bomba ile… Üzerinden daha bir hafta bile geçmemiş seçim bombardımanını (bunların arasında küfürler, hakaretler, yalanlar çoktu) unutturacak denli yoğun bir hareketlilik izledik beyazperdede.

Kim kimi, niye, nasıl ve hangi nedenle öldürüyor… Dahası kim kimin düşmanı, ama az önce dosttu… Olsun, paranın gücü her şeye yeter. Satın almak isteyin (fıkrası bile var, İngiltere Kraliçesini bile satın alabilirsiniz) yeter. Sonunda ölüm varmış, aldıkları o para ceplerini bile ısıtmamışmış daha, hiç sakıncası yok.

O hıza ayak uydurabileceğinize aklınız kesiyorsa, müzikten çok gürültüye kulaklarınız alışkınsa keyifli bir zaman geçirebilirsiniz. Geriye ne mi kalır? İzlemeyen ne bilsin!

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(18 Mayıs 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Transformers: Canavarların Yükselişi Filminden Yeni Karakter Afişleri ve Özel Video İçeriği Paylaşıldı

Yönetmenliğini Steven Caple Jr.’ın üstlendiği ve Anthony Ramos, Peter Cullen, Dominique Fishback ile Luna Lauren Velez’in başrollerini paylaştığı efsane film Transformers: Canavarların Yükselişi (Transformers: Rise Of The Beasts) filminin karakter afişleri ve özel video içeriği paylaşıldı. 09 Haziran 2023 Cuma günü vizyona girecek film, sinemasever izleyicileri 1990’lı yılların tüm dünyayı dolaşan olağanüstü heyecanlı macerasına yeniden geri götürecek ve Otobotlar ile Decepticon’lar arasında sürmekte olan mevcut savaşa, yepyeni ve özel bir Transformer türü olan Maximal’leri, Predacon’ları ve Terrorcon’ları dahil edecek.

  • Basın Bülteni
  • Özel video içeriğini izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Transformers: Canavarların Yükselişi Filminden Yeni Karakter Afişleri ve Özel Video İçeriği Paylaşıldı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Tarih Tekerrür Eder mi?: Masum

Tarihin tekrarlandığını söyleriz ve inanırız da… Ancak tekerrür eden tarih değil olaylardır ve çoğunlukla da bir şeyleri değiştirmek (o olayların içindeki) insanların elindedir. Bir şeylerin iyi gitmesini isteriz, bir şeyler iyiye gittikçe sevinir, heyecanlanırız. Hep öyle gitmese de bu bir umuttur ve kimse umudu üzmek istemez. Tiyatrocu annesi Sylvie (Anouk Grinberg) cezaevindeki çalışması sırasında âşık olduğu Michel (Roschdy Zem) ile … Devamı… »

Ari Aster’ın Merakla Beklenen Son Filmi Beau is Afraid / Korkuyorum, İKSV Galaları’nda

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından gerçekleştirilen İKSV Galaları, Ari Aster’ın yeni filmi Beau is Afraid / Korkuyorum’u ağırlıyor. Film için, vizyona çıkmadan önce 06 Haziran’da Kadıköy Sineması ve Nişantaşı City’s CineWam Sineması’nda gala yapılacak. Günümüz sinema dünyasının en yaratıcı isimlerinden Aster, son filmi Korkuyorum ile bizi bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Hereditary ve Midsommar ile korku – gerilim türüne taze kan getiren Ari Aster’ın her zamanki gibi senaryosunu yazıp yönettiği Korkuyorum, annesine ulaşmaya çalışan paranoyak bir adamın macerasını anlatıyor. Filmin başrolünü benzersiz performansıyla Joaquin Phoenix üstleniyor.

Ari Aster’ın Merakla Beklenen Son Filmi Beau is Afraid / Korkuyorum, İKSV Galaları’nda yazısına devam et

2. Ayancık Film Festivali

Sinop’un Ayancık ilçesinde bu yıl 22 – 25 Haziran 2023 tarihleri arasında 2. Ayancık Film Festivali düzenlenecek. Belgesel kategorisindeki jüri koltuğunda Kırımlı Tatar Yapımcı – Yönetmen – Yazar Zafer Karatay yer alacak. Festivalin Onursal Başkanlığını Ayancık Belediye Başkanı Hayrettin Kaya, Festival Başkanlığını Nirengi Kültür Sanat Derneği Başkanı Yapımcı – Yönetmen İzzet Arslan, Festival Danışma Kurulu Üyeliğini Neşe Sarısoy Karatay ve Mars Sinema Grup Türkiye Genel Müdürü Serdar Can üstlendi. Festivalde, kurmaca ve belgesel kategorilerinde 10’ar adet film gösterilecek. Festivale renk katan 5’er adet film ise finalist olarak yarışacak.

2. Ayancık Film Festivali yazısına devam et

Rüzgârın Fısıldadıklarını Duyuyor musun?: Bir Umut

“Özgür Sanat Meclisi” oluşumu içerisinde -ki, bu önemli, bir yanıyla sanattan taraf ama siyaseten tarafsız, sanat hak ve özgürlüklerinin hayata geç(iril)mesi için bütün disiplinlerin katıldığı bir meclis oluşumu- bireysel sanatçılarla ekip çalışmasıyla üretilen sanat alanlarındakiler arasında bir tartışma yaşanıyor. Ekip çalışmasıyla üretenler hem yapıyı, hem sanatı, hem sanatçıyı öne çıkarır ve ortaklaşa karar vermenin gerekliliğini ifade ederken, işi ve sanatıyla birebir baş başa kalıp üretenler tek tek karar vermeye daha yakın davranıyor.

“Bir Umut” filmi, bir ekip -gerçek anlamda ekip- çalışması. Aynı çatı altında, aynı düş(ünce)ler içinde, aynı olaya farklı pencerelerden baka(bile)n iki insanın senaryosu üzerine yapılmış. Belli ki çok tartışma yaşanmış, çok karar değiştirilmiş, en iyisinin, en doğrusunun, en güzelinin oluşabilmesi için çaba harcanmış.

Büyümeyen erkek

Erkek egemen bir ülkenin erkek egemen bir toplumunda, her şeye karar (!) veren bir erkeğin büyümemesi sorunları da beraberinde getiriyor. Asiye ile Umut, evli ve bir tiyatroda birlikte çalışmaktadırlar. Umut, babası ölüp annesi ikinci evliliğini yapınca dayısının yanında kalmış, içindeki hevesi, umudu yaşayamamış, alabildiğine gergin ama bir yanıyla da içine kapanık biridir. Yıllardır görmediği, aramadığı, konuşmadığı annesi hastalanınca onunla ilgilenmek zorunda kalır. Filmin özeti bu. Ancak katmanları çok ve yaygın; hemen her şey bir başka soru işareti açıyor, kasap çengeli örneği…

Dingin, rahat anlatım…

Ümit Köreken, ne anlattığını, niye anlatması gerektiğini bilen bir yönetmen ve sakin bir film çıkarmış. Genç yönetmenlerin mizansen verememe sorununu aşmış, istediğini alabilmek için -Antalya Film Festivali’nde ilk gösterimi sonrasında yapılan söyleşide dile getiriyor- hem ekibinin hem de oyuncularını alabildiğine yormuş. Senaryoyu birlikte yazdıkları Nursen Çetin Köreken’in hem dışarıdan bir kadın gözüyle bakışını hem de filmin dramatik yapısını belli bir düzeye çıkarmış olmasını unutmadan; emekleri için ikisine de teşekkür etmek gerekir, bunca gerçekçi, bunca etkileyici, bunca soru sorduran bir film yaptıkları için. Montajına ama özellikle müziğine dikkati çekmek isterim, Yönetmen Köreken, işinde gerçekten titiz olduğunu kanıtlıyor. İzleyici, perdeden yansıyanlarda kendini görecek ve muhakkak bir iç hesaplaşmaya gidecektir. Bu “hesaplaşma” değerlidir, çünkü gerek dini gerekse geleneklerden kaynaklanan bu sosyopolitik travma atlatılmadıkça sorun sürecektir.

Bir yol ayrımı…

Filmin adı, aslında iki seçenek sunuyor bize. İlki, karakterinin adı… İkincisi bir şans, bir fırsat, bir çözüm olanağı… Tam da o nedenle heyecan ve bir o kadar da merak yüklü bir film. Bu yıl, deprem ve seçim gibi gerginlikler yaşadık “Bir Umut”un dinginliği çok iyi geldi.

Bir festival duyurusu

26 Mayıs – 04 Haziren tarihleri arasında yapılacak olan Kırmızı Lale Film Festivali, ikinci tura kalan cumhurbaşkanlığı seçimiyle çakışıyor olsa da Hollanda’da, başta sinemamızın ve bağlı olarak tüm sanat dallarının yaşamın güzelliğini yansıtacağına inanıyorum. Ayrıntılı bilgiyi www.rtff.nl adresinden alabilirsiniz.

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(17 Mayıs 2023)

[email protected]

Aşk Üzerine Seçimlemeler…: Aşkın Bununla Ne İlgisi Var?

Toplumsal yaşamda kültürler belirleyici olur, ne kadar aşmaya çalışsanız da… Anne babaya saygıdan tutun, aile meclisi oluşturmaya, ekonomik bağımsızlıktan evlenmeye kadar yaşamsal birçok konu geleneksel ilişkilerle çözümlenmek istenir. Siz, istediğiniz kadar dinlemeyin, istediğiniz kadar kendi “doğru”larınızda diretin toplumsal beklentiyi kırmak kolay olmayacaktır.

Jemima Khan’ın senaryosundan Shekhar Kapur yönettiği film, bir belgesel yapımcısı Zoe (Lily James), “aralarında bir kıta” olan yan evde oturan Pakistanlı bir ailenin doktor oğlu ile çocukluktan beri arkadaştır. Pakistanlı Doktor Kâzım (Shazad Latif), geleneksel aile yapısını kıramadığı ve bunu ilk görüşte aşkı bulmak yerine daha temkinli olmayı tercih etmek gibi bir gerekçeyle kabul ettiği için görücü usulü evlenmeye kalkışır. Akla ilk bu çocukluktan beri birbirini tanıyan Zoe ile Kâzım’ın neden evlenmediği gelebilir; ancak birinin Müslüman olması ve geleneksel yapılarını değiştirmeye yanaşmamaları (öyle ki 30 yaşını aşmış olmasına karşın ailesinin yanında sigara bile içemez doktor). Ayrıca geleneklere karşı gelerek ailenin iznini almadan evlenenler dışlanır, aforoz edilir. Belgeselci Zoe, bu ilginç (ilginç çünkü, İngiltere’de doğup büyümüş, kültürlü bir doktorun geleneksel davranması herkesin ilgisini çeker) olayın belgeselini çekmeye karar verir.

Zoe’nin aklının almadığı bu “sözleşmeli aşk” için arkadaşını ikna etmekte zorlanmaz. Tabii ki olaylar beklendiği gibi gelişmeyecek, filmin ilk gösteriminde umulmadık bir tepki doğacaktır. Burada, ailelerin ister tutucu isterse çağdaş bakışa sahip olsunlar, gerek gençlere bakışı, gerekse kendilerini örnek alıp onlara bazı şeyleri dikte etmeleri, belki zorla yaptırmalarının çok da iyi sonuçlanmadığını izliyoruz.

Zoe’nin annesi Cath (Emma Thompson) de kızının üzerinde psikolojik baskısı uyguluyor, tabii, unutulmaması gereken mahalle baskısı da söz konusu… Bırakın gençler nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar.

İnsan aşkını kendi seçer (mi?)

Filmin zamanlaması öyle denk geldi ki… Herkesin üzerinde fikir birliğinde olduğu gibi, geçen hafta yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri belirleyiciydi. Tamam, Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı, ama parlamento oluştu.

Filmdeki gibi geleneksel bir bakışla, hiçbir ayrıntıya ve düşünceye değer vermeden ‘takım tutar gibi’ aileden gelen bir yakınlıkla oy vermek de söz konusu… İnce eleyip sık dokuyarak, neyin neden ve nasıl olduğunu, kimin başaracağını belirleyerek, kendi düşünceniz doğrultusunda oy vermeniz de mümkün. Bizim ülkemizde, aynı yanlışa ben de düşüyorum; takım tutar gibi dedim, oysa takımları da tanımıyoruz, belki sahaya çıkan oyuncularını sayabiliriz, teknik çalıştırıcısının adını bilebiliriz, ama ne taktik ne kondisyon ne de stratejik atak/savunma biliriz… Takımları sadece renklerinden bildiğimiz gerçeğini siyasi partiler ve hükümet etmek konusunda da ileri sürebiliriz.

Filmde aşkı tanımak mı, karşınıza çıkmasını beklemek mi, yoksa aramak gerekliliği mi gibi çok bilinmeyenli, sadece aile büyüklerine bırakılmayacak (bırakılmaması gereken) konularda kararları kendimiz alabilmeliyiz. Tabii, konuşarak.

Keyifli bir komedi, sadece zaman geçirmek için izlenebileceği gibi ergen çocukları olan anne babaların (belki öğretmenlerin, belki komşuların, belki iş arkadaşlarının) çocuklarına yaptıkları baskıyı görebilmeleri açısından ilginç. Tabii, tutucu kalpleri yumuşatacağı kesin.

19 Mayıs’tan başlayarak gösterimde…

(16 Mayıs 2023)

Korkut Akın

[email protected]

Meg 2: Çukur 04 Ağustos’ta Vizyonda

Gösterime girdiği 2018 yılında gişede 530 milyon dolarlık hasılat elde eden The Meg, aksiyon çıtasını çok daha yükseğe çıkaran devam filmiyle geri dönüyor. Macerayı daha da derinlere taşıyan Meg 2: Çukur filminde tarih öncesi köpek balığı Meg’in dehşeti tüm hızıyla sürerken, seyirciyi tam anlamıyla olağanüstü bir yolculuk bekliyor. Başrollerde Jason Statham ve küresel aksiyon yıldızı Jing Wu’nun yer aldığı film, devasa Meg’lere ve amansız çevre yağmacılarına karşı mücadele eden bir araştırma ekibinin hikâyesini konu alıyor. Filmde, kötü niyetli bir maden operasyonu sebebiyle görevleri zorlaşan ekibin yolculukları kaosa sürükleniyor.

İblis 2: Karanlığın Sahibi

Berk Aygül’ün yönettiği ve Savaş Özkul, Öznur Kütük, Gizem Akgün ile Bülent Aydoslu’nun oynadığı İblis 2: Karanlığın Sahibi, 09 Haziran 2023’de CJ ENM dağıtımıyla Pratik Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yaşadığı maddi zorlukların altında ezilen Cengiz, içine düştüğü durumdan kurtulmanın yolunu arar. Eşinin dolduruşuna gelen Cengiz, eniştesine yar olmayan bir definenin peşine düşer. Mustafa’yı bulup, definenin yerini öğrenen Cengiz, yaptığı plana sadık kalıp, tüm kurallara uysa da cinlerin kızına musallat olmasına engel olamaz. Onlar rahat bir hayatın hayalini kurarak girdikleri bu yolda, kendilerini  beklemedikleri büyük bir kâbusun içinde bulurlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Onur Buldu’nun Rol Aldığı Tebessüm Filmi 02 Haziran’da Vizyonda

Senaryosunu Sezgin Cengiz’in yazdığı, yönetmenliğini Sezgin Cengiz ve Şiyar Gedik’in birlikte yaptığı Tebessüm filmi 02 Haziran’da vizyona giriyor. Onur Buldu’nun dramatik bir karakteri canlandırdığı Tebessüm filmi, 35 yaşlarında bir devlet kurumunun arşiv bölümünde çalışan Mustafa’nın yaşamına odaklanıyor. Çevresi tarafından asık suratlılığı ve asosyalliği ile tanınan Mustafa’nın bir gecede değişen ve absürdleşen hikâyesine tanıklık ediyoruz. Karakterin başına gelen trajikomik durumlardan beslenerek bir kara komedi örneği sunan filmde Onur Buldu, Seda Türkmen, Adem Tosun, Güvenç Selekman ve Emir Çubukçu gibi oyuncular rol alıyor.

Christopher Nolan’dan Oppenheimer Filminin Türkçe Alt Yazılı Yeni Fragmanı Yayınlandı

Christopher Nolan’ın yazıp yönettiği Oppenheimer, izleyicileri dünyayı kurtarmak için yok etme riskini almak zorunda kalan esrarengiz adamın heyecan dolu paradoksuna iten Imax ile çekilmiş epik bir gerilim. Türkçe alt yazılı yeni fragmanı yayınlanan filmde Cillian Murphy, J. Robert Oppenheimer rolünü, Emily Blunt ise karısı, biyolog, botanikçi Katherine “Kitty” Oppenheimer rolünü canlandırıyor. Oscar ödüllü Matt Damon, Manhattan Projesi’nin yönetici olan General Leslie Groves Jr., Robert Downey, Jr. da ABD Atom Enerjisi Komisyonu’nun üyesi Lewis Strauss rolünde. Akademi ödüllü Florence Pugh, psikiyatr Jean Tatlock’ı; Benny Safdie fizikçi Edward Teller’ı canlandırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için: tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Christopher Nolan’dan Oppenheimer Filminin Ana Afişi Yayınlandı

Christopher Nolan’ın yazıp yönettiği Oppenheimer, izleyicileri dünyayı kurtarmak için yok etme riskini almak zorunda kalan esrarengiz adamın heyecan dolu paradoksuna iten Imax ile çekilmiş epik bir gerilim. Filmde Cillian Murphy, J. Robert Oppenheimer rolünü; Emily Blunt ise karısı, biyolog, botanikçi Katherine “Kitty” Oppenheimer rolünü canlandırıyor. Oscar ödüllü Matt Damon, Manhattan Projesi’nin yöneticisi olan General Leslie Groves Jr.; Robert Downey, Jr. da ABD Atom Enerjisi Komisyonu’nun kurucu üyesi Lewis Strauss rolünde. Florence Pugh, psikiyatr Jean Tatlock’ı; Benny Safdie fizikçi Edward Teller’ı canlandırıyor. Filmin ana afişi yayına verildi.

Ferhan Baran Yazıyor: Yaşam Bir Tiyatro Sahnesidir

‘Suç Bende / Mon Crime’ bir tiyatro perdesi önünde açılıyor ve oyun başlıyor. 1930’lu yıllar Avrupa’sının ünlü yapımcısı Montferrand görkemli malikânesinin salonunda kafatasında bir kurşunla ölü bulunmuştur. Havuzlu villaya cinayetin işlendiği saatlerde iş görüşmesi için gittiğinde yaşlı adamın ahlâksız teklifine maruz kalan genç aktris Madeleine Verdier, birlikte meteliği kurşun attıkları ev arkadaşı avukat Pauline Mauléon’un yardımıyla cinayeti … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Tutku ve Dekadans Estetiğinin Doruğunda: Luchino Visconti Retrospektifi

Kadıköy Sinematek / Sinema Evi baharı nefis bir program ile karşılıyor. Yalnızca İtalya’nın değil Dünya Sineması’nın efsanevi yönetmenlerinden Luchino Visconti’nin tüm kariyerini sergileyen toplu gösteri 03 Mayıs akşamı ustanın 1942 yapımı ilk uzun metrajı ‘Tutku / Ossessione’ ile açıldı. Yönetmenlik serüvenine başladığı bu film, ona asistanlığını yaptığı Fransız sinemacı Jean Renoir’ın önerdiği, Amerikalı yazar James M. Cain’in -ilerleyen yıllarda … Devamı…»