65: Milyon Yıl Önce…

Bir nöroloji profesörü olan ve popüler bilim kitapları yazarı olarak tanınan Hoimar von Ditfurth’un yazdığı, sinemayı da iyi bilen (ışığı üzerimize değsin) Veysel Atayman’ın çevirdiği altı ciltlik “Dinozorların Sessiz Gecesi” sanki bu filmin çıkış noktası…

O kitabın girişinde dünyamızın oluşumu anlatılır, sonra canlılığın gelişimi… Yıllar önce okumuştum, ama aklımdan hiç çıkmayan bir tanımlaması var yazarın: Eğer kozmosta bir başka gezegen varsa ve erken gelişmiş bir teknolojiyle uzaya çıkmışlarsa (şu anda uzay çalışmaları tam da aynı amaçlı sürdürülüyor), dünyamıza rastladıklarında bu gezegende hiçbir canlı yaşayamaz deyip beklemeksizin başka gezegene doğru yola çıkarlardı…

Buzul dönemi, kuraklık dönemi, sıcak ama alabildiğine sıcak geçen belki de bin yıllar… Derken atmosfer oluşunca canlılık yavaştan başlıyor. Bilindiği gibi suda başlayan yaşam, karaya da çıkıyor. Kitabı anlatmak için değil, 65 filmi için klavye başındayım… Dinozorlar ve ardından göktaşlarının sona erdirdiği bir süreç. İnsanlık çok daha sonra…

Scott Beck ve Bryan Woods yazdıkları senaryoyu yönetmişler de… 65 milyon yıl öncesini anlatan bir film bu. Tam da “Dinozorların Sessiz Gecesi”ndeki gibi bir başka gezegenden gelen bir insanın dinozorlarla karşılaşması… Herhalde Adam Driver’ın canlandırdığı Pilot Mills de bir daha bu gezegene gelmemeye karar vermiştir.

Film, bir gezegenden başka bir gezegene yolculuk sırasında göktaşı yağmuru nedeniyle Pilot Mills’in yönetimindeki uzay aracı bilinmeyen bir gezegene düşer. Bu bilinmeyen gezegenin dünyamız olduğunu bilmem söylememe gerek var mı?

Koa (Ariana Greenblatt) adındaki genç kız dışında tüm yolcular ölmüştür. Mills ile Koa kurtarma aracına ulaşmaya çalışırlar. Pilot Mills, kızını hastalık nedeniyle kaybetmiştir ve dilini bile bilmediği Koa’yı kızının yerine koyar. Gelişmiş teknolojik araçları olmasına rağmen insan, yine insandır ve duygusal davranır, bir başka gezegende yaşıyor olsa da…

Aksiyon bilimkurgu olarak tanıtılan 65 filminde belki dinozorların vahşi saldırılarını görmüyoruz, öyle bir beklentiniz varsa, unutun. Ancak gerek çok başarılı görüntü, iyi kotarılmış oyunculuk ve tam kıvamındaki temposuyla filmi heyecan, merak ve beklentilerle izleyeceksiniz, koltuğunuzda hop oturup hop kalkarak.

10 Mart gününden başlayarak gösterimde…

(09 Mart 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Ertelenmiş Bir Hayat

6 ay bilemediniz 8 – 9 ay ömrünüz kaldığını öğrendiğinizde ne yapardınız? Çocuk yaşlarda kafasına koymuş olduğu beyefendi olma hevesi doğrultusunda Belediye’nin Bayındırlık Bürosu’nda yıllarını tüketmiş olan Bay Williams ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrendiğinde hayatını sorgulamaya başlar. Kamu görevlisi olarak senelerini verdiği yöneticilik koltuğuna bir gün bile geç oturmadığı bilinir yaşlı adamın. Yıllar ilerledikçe bürokrasi makinasının tüm anlamsız meşguliyetini giyinmiştir üzerine. Büro çalışanları gibi hep meşguldür ama aslında koltuğunu korumaktan başka hiçbir şey yapmamaktadır. Hayat gerçekten sadece bundan mı ibarettir? Dostumuzun bu soruyu ciddiye alması için kalan günlerinin iyice azaldığını fark etmesi gerekecektir.

İKSV festivallerinde izlediğimiz ‘Güzellik / Skoonheid – Beauty’ (2011) ve ‘Moffie’ (2019) gibi eşcinsellik teması üzerinden ilerleyen filmleriyle tanıdığımız Güney Afrikalı yönetmen Oliver Hermanus’un 2 dalda Oscar adayı olan son çalışması ‘Yaşamak / Living’ sinema tarihini iyi bilen okurların bu kısa girişten tahmin edebilecekleri gibi Japon sinemasının büyük ustası Akira Kurosawa’nın 1952 yapımı unutulmaz klasiği Ikiru’nun 70 sonra kotarılmış yeniden çevrimi. Japon ustanın II. Dünya Savaşı yıkımından çıkalı çok olmamış hızla kalkınan memleketinde güncel olarak çektiği film aynı yıllar Londra’sına taşınmış ve 70 yıl sonrasında haliyle bir dönem filmine dönüşmüş. İlk versiyonda Uzak Doğu’nun muhteşem oyuncularından Takashi Shimura’nın hayat verdiği Watanabe’nin yerini almış olan İngiliz sinemasının deneyimli aktörlerinden Bill Nighy’nin Bay Williams performansı gerçekten çok incelikli.

Sabahları demiryolu istasyonunda mesai arkadaşları gibi takım elbisesi ve şapkasıyla Londra treni için peronda bekleyen yaşlı adam neye dönüştüğünün farkına bile varmamıştır. Karısını erken kaybetmiş, aynı evde yaşadığı oğlu ve karısı ile sevgisiz bir ilişkisi olmuştur hep. Çok kısa bir ömrü kaldığını öğrendiğinde işleri düzene sokmak ve rutin görevler dışında biraz olsun yaşamak ister. Ancak hayatı işlem bekleyen dosya kuleleri arasında geçtiği için yaşamanın ne olduğunu bilmediğini hüzünle idrak eder. Biraz olsun nefeslenebilmek için kendini attığı sahil kasabasında karşılaştığı bohem yazara açılır önce. Onunla birlikte kentin eğlenceli gece hayatına dalar. Kalan azıcık yaşamı ele geçirme çabasındadır. Sıkıcı Belediye ofisinden ayrılarak bir cafede çalışmak isteyen Harris ile oyalanır bir süre. Onun yaşama iştahına, her şeyi neşeli ve eğlenceli hale getirme biçimini hayranlıkla izler. Genç kızın ofis çalışanlarına taktığı isimler ile eğlenirken, kendisinden hareket edebilen ancak bir Mısır mumyası misali ölü olduğunu düşündüğü ‘zombi’ lâkabını taktığını acı bir gülüşle karşılar. Bunca yıl biriktirdiği parası ile gezip tozmanın ötesinde, sona ermekte olan yaşamına anlam katabilecek bir şeyler yapmalıdır. Büronun kapısını aşındıran üç kadının evrak kulesinde unutulmaya terkedilmiş dilekçesi gelir aklına: biteli çok olmamış savaştan kalma bomba çukurunun dibindeki yoksul mahallenin yanı başındaki içinden lâğım suyu akan, koca koca farelerin cirit attığı mezbelenin çocuk parkına dönüştürülmesi projesini ne pahasına olursa olsun hayata geçirmek yaşlı adam için ölüm kalım meselesi haline gelmiştir artık.

Tanınmış Japon yazar Kazuo Ishiguro’nun özgün metni 50 dakika kadar kısaltarak 1950’ler İngiltere’sine uyarladığı Oscar adayı usta işi senaryosu ve yine Oscar adayı Bill Nighy’nin yorumuyla öne çıkan ilgiye değer bir çalışma ‘Yaşamak’. Kişisel tarihimin en iyi 10 filmi arasına rahatlıkla aldığım özgün Kurosawa versiyonu ile kıyaslamamak koşuluyla hiçbir zaman eskimeyecek evrensel mesajı üzerinden insan ve hayat üzerine çok önemli şeyler söyleyen.

(09 Mart 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Deprem Nedeniyle Ertelenen, Yeşilçam’ın En Sevilen Filmleri Gösterimi AKM Yeşilçam Sineması’nda

Türk sinemasının gelişmesinde en önemli dönemleri kapsayan 1950 ile 1970 yılları arasında çekilen Yeşilçam filmleri, AKM Yeşilçam Sineması’nda 06 – 12 Mart tarihleri arasında izleyiciyle buluşuyor. Gösterim programında Hıçkırık, Nereye Bakıyor Bu Adamlar, Gülşah, Çiçek Abbas, Hababam Sınıfı Güle Güle, Hudutların Kanunu, Bitirim Kardeşler, Kızılırmak Karakoyun, Şoför Nebahat, Tersine Dünya, Toprağın Teri, Fırat’ın Cinleri, Feride, Hanım, Susuz Yaz, Güllü, Selvi Boylum Al Yazmalım, Karanlıkta Uyananlar gibi Türk sinemasına yön veren unutulmaz filmler yer alıyor. Gösterimler sonrasında sinema tarihimizde yer edinmiş sanatçılarla söyleşiler de yapılacak.

Deprem Nedeniyle Ertelenen, Yeşilçam’ın En Sevilen Filmleri Gösterimi AKM Yeşilçam Sineması’nda yazısına devam et

Haris

Kadir Genç’in yönettiği ve Mesut Gedikoğlu, Bülent Çelik, Hasret Yılmaz ile Osman Koyun’un oynadığı Haris, 17 Mart 2023’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Apah Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
İşleri altüst olan Sami borç batağına girmiştir ve gösterdiği tüm gayretlere rağmen işlerini düzeltemez. Çıkış yolu aramaktayken yakın arkadaşı Anıl kendisinde özel bir harita olduğunu söyler. İçinde bulunduğu çözümsüz durumdan ve çevresine olan borçlarından dolayı başka çaresinin kalmadığını düşünen Sami arkadaşından haritayı alarak hazinenin peşine düşer. Ancak bilmediği bir şey vardır. Hazinenin gerçek sahipleri Haris cinleridir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman

Haris yazısına devam et

John Wick: Chapter 4

Chad Stahelski’nin yönettiği ve Keanu Reeves, Donnie Yen, Bill Skarsgard ile Laurence Fishburne’un oynadığı John Wick: Chapter 4, 22 Mart 2023’de CJ ENM dağıtımıyla BG Film tarafından vizyona çıkarıldı.
John Wick: Chapter 4, büyük suç örgütünü yenmeye çalışırken yeni bir düşmanla yüzleşmek zorunda olan John Wick’in yeni hikâyesini konu ediniyor. John Wick, Yüksek Şura olarak bilinen suç örgütünü yenmenin bir yolunu keşfeder. Ancak, özgürlüğünü kazanmadan önce, dünya çapında güçlü ittifaklar kuran ve John Wick’in eski arkadaşlarını düşmana çeviren yeni edindiği düşmanı The Marquis’le yüzleşmesi gerekmektedir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb
  • Korkut Akın Yazıyor

John Wick: Chapter 4 yazısına devam et

All Of Those Voices: Louis Tomlinson Filmine Sadece 22 – 30 Mart 2023 Tarihleri Arası Sınırlı Gösterim Yapılacak

All Of Those Voices: Louis Tomlinson, Louis Tomlinson’ın müzikal yolculuğuna saf ve gerçek bir yorum kazandırıyor. Ünlü belgesellerin parlaklığını kenara bırakan bu film, izleyicilere Louis’in hayatı ve kariyeri hakkında samimi ve sade bir bakış açısı sunuyor. Süperstarlığın doruklarından kişisel trajedinin dip noktalarına kadar, Louis’nin hayatı bir dayanıklılık ve kararlılık hikâyesi anlatıyor. Film, One Direction’ın bir üyesi olmaktan, solo bir şarkıcı olmaya giden yolculuğunu inceliyor ve bu yolu tanımlayan zorlukları ve zaferleri aktarıyor. Charlie Lightening’in yönettiği belgesel filmde solo şarkıcı Louis Tomlinson sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.

Frankofon Film Günleri 2023

Institut Français Türkiye, Frankofoni İlkbaharı etkinlikleri çerçevesinde, Ankara (20 – 26 Mart), Bursa (13 – 19 Mart), İstanbul (10 – 16 Mart) ve İzmir’de (21 – 25 Mart) Mart ayı boyunca Frankofon Film Günleri düzenliyor. Belçika, Kanada, İsviçre, Lüksemburg Büyükelçilikleri, Belçika Konsolosluğu ve Alliance Française Bursa işbirliği ile düzenlenecek olan Frankofon Film Günleri’nde toplam 9 uzun metrajlı film Türkçe altyazı eşliğinde gösterimde olacak. Sinemaseverler, Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunan Institut Français sinema salonlarında ve Bursa’da bulunan Çeksanat’da gerçekleşecek Frankofon Film Günleri’ne ücretsiz katılabilecek.

  • Basın Bülteni: 1 / 2

Frankofon Film Günleri 2023 yazısına devam et

3. Uluslararası Distopya Film Festivali’ne Rekor Başvuru

Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ve BKM Mutfak iş birliğiyle Uluslararası Bağımsız Sinema ve Sanat Derneği tarafından gerçekleştirilen 3. Uluslararası Distopya Film Festivali’nin yarışma bölümlerine başvurular tamamlandı. Festival direktörlüğünü Yönetmen Hatice Aşkın’ın yaptığı festivale bu yıl rekor sayıda başvuru yapıldı. Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’na 218 adet film başvururken, Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda da 1654 adet kısa film yarışacak. Festivalde ön jüri karşısına çıkacak filmler arasında, 75. Cannes Film Festivali’nde yarışan iki uzun metraj film, Plan 75 ile Vesper de ön jüri karşısına çıkacak.

Burak Çevik’in Yeni Filmi Unutma Biçimleri Dünya Prömiyerini Gerçekleştirdi

Tuzdan Kaide ve Aidiyet filmlerinin ardından önemli bir başarıya imza atarak yeni filmiyle üçüncü kez Berlin Film Festivali’nde yer alan Burak Çevik’in Unutma Biçimleri filmi dünya prömiyerini 18 Şubat akşamı gerçekleştirdi. Yoğun ilgi gören gösterimin ardından Burak Çevik, filmin oyuncuları Erdem Şenocak ve Nesrin Uçarlar ile beraber sahneye çıktı ve sinemaseverlerin sorularını yanıtladı.

Tek Yürek – İmalat-ı Harbiye, 10 Mart 2023 Sinemalarda

İmalat-ı Harbiye’li işçilerin mola vakitlerinde fabrikanın bahçesinde oynamaya başladıkları futbol kısa süre sonra milli bir davanın parçası haline gelir. Fransızların idaresindeki İstanbul Ligi’nde mücadele ettikleri sırada işgalin başlamasıyla kulüp direniş örgütüne dönüşür ve memleket için tek yürek olup mücadele ederler. 113 yıl önce başlayan bu tarihin ve armanın taraftarı olanlar aynı ruhla, günümüzde Yiğit için tek yürek olup mücadele eder. Tek hayali Ankaragücü’nde futbolcu olmak olan kanser hastası Yiğit’in ve taraftarın asıl maçı şimdi başlıyordur. İstiklal ateşi yanmıştır bir kere. Tek Yürek – İmalat-ı Harbiye, 10 Mart’ta sinemalarımızda gösterime giriyor.

Ne Olacak Halim? – Halim Pekyaman

Semra Dündar’ın yönettiği ve Emre Altuğ, Algı Eke, Lemi Filozof ile Selen Domaç’ın oynadığı Ne Olacak Halim? – Halim Pekyaman, 10 Mart 2023’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Karataş Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Çocukken annesinin kendisini sürekli “baş belası” olarak görmesiyle çocuklara neredeyse düşman olan, aile olma, yuva kurma fikrinden uzak, playboy hayatı yaşayarak gününü gün eden meşhur sunucu Halim Pekyaman, bir gün canlı yayın esnasında çocuklar hakkında ileri geri konuşunca seyirciler tarafından “çocuk düşmanı” ilan edilir. Kuşadası’ndaki yazlık evine sığınan Halim, kocasının terk ettiği 4 çocuklu Melek’e aşık olur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb