Korkut Akın Yazıyor: Propaganda Yaşamın İçinde: Rebel

Eskiden misyonerler, din bezirgânları olurdu, sizi kendi görüşüne çekmek için çaba harcardı. Değişmedi, artık tebliğci olduklarını söylüyorlar. Türlü yalan dolanlarla kandırarak, belli bir strateji çerçevesinde militan devşirenler vardı bir dönem. İsrail – Filistin savaşları sürerken İran – Irak savaşı çıkarıldı, oradan yeterince nemalanamayan siyasal güç, bu kez Suriye’de iç savaş çıkardı. Çok toplumlu bir ülke olması, etnik karşıtlıkların … Devamı… »

14 Nisan’da Vizyona Girecek Olan Süper Mario Kardeşler Filmi Filminin Ana Afişi Paylaşıldı

Süper Mario Kardeşler Filmi filminin ana afişi yayına verildi. İkonik küresel eğlence markalarından Illumination ve Nintendo, son 40 yıldır pop kültürün en ünlü tesisatçılarının rol aldığı yeni beyazperde macerası Süper Mario Kardeşler Filmi’ni yapmak için güçlerini birleştiriyor. Mario oyunlarının dünyasına dayanan film, aksiyon yüklü ve coşkulu yeni bölümünde izleyicileri daha öncekilere benzemeyen heyecanlı yepyeni bir evrene davet ediyor. Brooklyn’li tesisatçılar Mario ve erkek kardeşi Luigi, bir ana su borusunu tamir etmek için yeraltında çalışırken gizemli bir borudan aktarılarak sihirli, bir dünyaya girerler. Ama kardeşler ayrı düşünce Mario, Luigi’yi bulmak için destansı bir maceraya çıkar.

En Güzel Sığınak Belleğin Sığınağıdır

Filmekimi yolculuğumda izlediğim ‘Sekiz Dağ / Le Otto Montagne’ nihayet gösterimde. Cannes Film Festivali’nden Jüri Ödülü dönen film Belçikalı yönetmen Felix van Groeningen ile oyuncu eşi Charlotte Vandermeersch’in ortak imzasını taşıyor. İtalyan yazar Paolo Cognetti’nin dilimizde de yayımlanmış aynı adlı otobiyografik romanından perdeye aktarılan yapım, bir ömürlük dostluğun, şehirli Pietro (Luca Marinelli) ile dağ çocuğu Bruno’nun (Alessandro Borghi) yıllar içinde her karşılaşmalarında paylaştıkları aşkları, kayıpları, babaları ile ilişkileri ve kesişen yazgıları üzerinden tıpkı romanda olduğu gibi sakin bir ırmak misali yol alıyor. Özellikle doğa tutkunlarının derinden etkileneceği bu zarif roman/film ‘Brokeback Mountain’ yazarı Annie Proulx’un ifadesiyle ‘dağlara bir kez olsun ilgi duymuş bizim gibi insanlar için çok yoğun ve insanın içini sızlatan bir hikâye anlatıyor’.

Öykümüz 1984 yazında başlıyor. 12 yaşındaki Pietro ailesiyle yazı geçirmek için geldiği dağ evinde yaşıtı Bruno ile sıkı bir arkadaşlık kuruyor. İçe dönük mühendis babanın kentli oğlu ile gurbet ellerde çalışmaya gitmiş duvarcı ustasının köylü çocuğunun ortak tutkusu dağların eteğine kurulmuş Grana köyünün mis gibi havası ve göz kamaştırıcı doğasıdır. Çayırları, buzulları keşfe çıktıkları zirve yürüyüşleri, terkedilmiş kulübeleri, viraneleri, eski değirmenleri inceledikleri yazlar boyunca iki çocuk gitgide büyürken, tüm farklılıklarına rağmen dostluğun anlamını öğreniyorlar. Yıllar geçtikçe birbirlerinden uzaklaşsalar da dağlara olan tutkuları yaşadıkları trajedilerde bile onları birarada tutacaktır.

Çocukluk, yetişkinlik, dostluk, insanın dünyadaki yerini arayış serüveni, baba-oğul ilişkileri, hayatın acımasız gerçeklerine dair evrensel temaları lirik bir dille işleyen metin 2012 yapımı ‘Kırık Çember / The Broken Circle Breakdown’ ile gönüllerimizi fethetmiş sinemacı çiftin elinde leziz bir filme dönüşmüş. ‘İnsan dünyadaki yerini aklının ucundan geçmeyecek bir bölgede ve biçimlerde buluyor’ diyor yazar Cognetti ve Belçikalı yönetmenler hayatın olanca hızına rağmen durup soluklanılması gerektiği yerde eşlik edilesi türden sakin, meditatif bu öyküyü perdeye taşıyor.

‘En güzel sığınak belleğin sığınağıdır’ diye ilave ediyor yazar ve yönetmenler. Yaz mevsimi karları erittiği gibi anıları da silip süpürüyor, ama buzullar dağların geçmiş kışların belleğini muhafaza ediyor. İşte bu yüzden dağlara, hikâyelerinin saklı olduğu yerlere dönüş yapıyor yetişkin dostlar. Her geri dönüşte öykülerini yeniden okuyabilmek için. ‘Sekiz Dağ’da sessizlikler besteci ve yorumcu Daniel Norgren’in country tadındaki ezgileriyle kaynaşıyor. Sinemacıların değişmez çalışma arkadaşı Ruben Impens soluk kesici görüntü çalışmasıyla yüreğe dokunan metnin görsel dilini yaratıyor. Mutlaka izlenmeli.

(21 Mart 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Doğa Soyut Bir Kavramdır: Sekiz Dağ

Babasının terk ettiği köyde kalmış Bruno ile (Alessandro Borghi) babasıyla düş(ünce)leri uyuşmayan Pietro (Luca Marinelli) çocukluktan başlayan samimi ve bir o kadar da kopmayan bir arkadaşlık kurarlar. Çocukluk yıllarında çocukça, büyüdükçe belki biraz uzak, yetişkin olunca daha sıkı sarılırlar birbirlerine. Kentte bürokrat olarak yaşayan babasının dağ aşkı baştan beri kentin (ve okulun) karalığından sıkılan Pietro için yeni bir kapıdır, belki bir uyum yakalayabilmeleri için. Bruno ise kenti deneyimleme olanağı pek de yolunda gitmez. Her iki arkadaş için dağ bir özgürlüktür, kim ne derse desin.

Pietro’nun babasıyla uyumsuzluğu, aslında kuşak çatışmasıdır. Baba, kendisinin hayata geçiremediklerini oğlu üzerinden gerçekleştirmek amacındadır. Aslında baba iyi niyetli olsa da oğlunun itirazlarına hak vermemiz gerekir. Onlar bu “açmaz”ı öğrendikten sonra Pietro’nun babasıyla Bruno’nun arası düzelir ve görmesek de keşif yolculuklarına çıkarlar.

Çevrecilik…

Ekoloji, günümüzün en çok dillendirilen konusu. Özellikle son yıllarda siyasal iktidarın beton saplantısı nedeniyle yeşil alan bırakmaması, ormanları kesip beton yığınıyla doldurması (Validebağ Korusu’na belediye tarafından moloz dökülmesi de aynı anlayışın sonucu) insanların tepkisini çekiyor. Doğal olarak itirazlar yükseliyor. Gezi Direnişi de benzer bir kalkışmaydı ve iktidar, direniş önderlerini haksız ve hadsiz yere cezalandırarak kendisini halkın gözünde mahkûm ettirdi.

Filmin başarısı yürekte…

Charlotte Vandermeersch, Felix Van Greoningen’in üstlendikleri senaryo yazımı ve yönetmenlik filmin katıldığı hemen her festivalde kabul gördü. Festival jürileri gibi izleyici de, bu denli geniş bir yelpazede güçlü bir film olduğunu gördü ve hakkını verdi. Özellikle Ruben Impens’in görüntüleri enfesti. “Ah, ben de o dağlara tırmansam, insan boyunu aşan karlara, insanı devirecek denli sert rüzgârlara, insanı sağır edecek denli sessizliğe ve yalnızlığa, her işin kendi omuzlarına yüklenecek olmasına karşın yılmam.” demedenen çıkan izleyici yoktur herhalde hangi ülkede, hangi salonda gösterilirse gösterilsin.

Manzara filmi demek filmi inkâr etmektir

“Sekiz Dağ” pastoral bir manzara filmi olarak tanımlansa da sadece manzara ile sınırlandırılamaz. Muhakkak ki, başarılı görüntüsüyle alabildiğine ferah dağ havasıyla izleyiciyi içine çekiyor. Aynı şekilde kentteki tekdüzelikten sıkılan gençler de dağda bir kulübe yaptırıp küçük bir işletme (süt, peynir taze otlar vb. satışı yapmak) ile “bağımsız” yaşamak istiyorlar. Bruno, onlara, “doğa dediğiniz soyut bir kavram; burada çayır, inekler, taş, dağ, güneş var” diyor. Bir araya gelip haydi köyde yaşayalı dediğiniz zaman, oraları da beton yığınına döndürürsünüz ister istemez. Bodrum ön bilinen örnek; gerçi hemen her kıyı köyü aynı… Bile isteye, zorluklarını göğüslemeyi de kabûl ederek, yılmadan, bıkmadan mücadele etmek gerekir dağda, köyde yaşamak… Filmin en can alıcı iki mesajı (biri kuşak çatışması, diğeri çevre gönüllülüğü) bunlardı. Peki, iki saati aşkın süren film bu kadar mı? Tabii ki değil, iki arkadaşın kopmaz bağlarla birbirlerine sarılmaları da öne çıkıyor (sanki herkes bu yönü almış ele, nedense bizimle de doğrudan bağlantılı asıl meseleyi göz ardı etmeye söz birliği etmişler).

Sığınılabilecek tek liman

Pietro, kaçıp kurtulmak isteğiyle Nepal’e gitse de orada da duramayıp dönüp geliyor ikide bir. Bruno ise zorluklara göğüs germeye çabalarken kız arkadaşı ve çocuğu kente dönünce yapayalnız kalıyor. Sığınabileceği tek liman yine çocukluk arkadaşı Pietro’dur ve ondan medet umuyor.

17 Mart gününden başlayarak gösterimde…

(21 Mart 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com