Atıl Ant’ı Kaybettik

Afa Yayınları sahibi, Atıl Ant, 07 Nisan 2022 Perşembe günü hayatını kaybetti. Sinema kitabı denildiğinde akla ilk gelen yayınevi olan Afa Yayınları’nın kitapları arasında Akira Kurosawa, Ayna, Amerikalı, Bir Senaryo Yazmak, Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney, Büyülü Fener, Bir Senaryo Yazmak, Charlie Chaplin, Fellini Fellini’yi Anlatıyor, Hitchcock, Humphrey Bogard, Ingmar Bergman, Carlos Saura, Luchino Visconti, Lütfi Ö. Akad, Meryl Streep: Hollywood’un Yeni Yüzü, Wim Wenders, Türk Film Yönetmenleri Sözlüğü, Yeşilçamda Bir Sultan gibi kitaplar var. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Oyuncu – Balerin Almila Ada’dan Son Parti Filminde Muhteşem Dans Performansı

Yapımcılığını Ulak Entertainment’ın yaptığı, Enes Ateş’in yönettiği, romantik komedi ve gençlik filmi Son Parti için geri sayım başladı. 08 Nisan’da vizyona girecek olan Son Parti sinema filminde Birsu karakterini canlandıran ve dans performansıyla dikkatleri çekecek olan Almila Ada, “Birsu’nun dans ettiği sahne için kendime bir koreografi hazırladım ve prova aldıktan birkaç gün sonra dans sahnesi için kamera karşısına geçtim. Oldukça keyifliydi.” dedi. Başrollerini Fırat Altunmeşe, Almila Ada, Nil Keser, Ömer Faruk Çavuş, Sezer Sarıçay’ın paylaştığı film, Shakespeare’in Hırçın Kız (The Taming of the Shrew) adlı komedi oyununun serbest bir uyarlaması.

Allah Yazdıysa Bozsun’un Yeni Vizyon Tarihi Belli Oldu

Yapımcılığın Ferit Turan’ın üstlendiği, Gökçe Tezdoğan ile Gökhan Yıldız’ın birlikte senaryosunu yazdığı ve Barış Yöş’ün yönetmen koltuğunda oturduğu Allah Yazdıysa Bozsun filminin yeni vizyon tarihi belli oldu. Başrollerini Gonca Vuslateri, Burak Yamantürk ve Öznur Serçeler’in üstlendiği, oyuncu kadrosunda Pelin Öztekin, Emre Dinler, Merve Sarıtaş, Emre Bulut, Walison Fonseca, Nurseli İdiz ve Köksal Engür’ün yer aldığı film 13 Mayıs’ta vizyona giriyor.

Kurak Günler

Emin Alper’in yönettiği ve Selahattin Paşalı, Ekin Koç, Erol Babaoğlu, Erdem Şenocak ile Selin Yeninci’nin oynadığı Kurak Günler, 09 Aralık 2022′de Bir Film dağıtımıyla Ay Yapım – Liman Film – Zola Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Yeni savcı Emre’nin tayin olduğu Yanıklar kasabasında Belediye Başkanı Selim ve halk tarafından saygıyla karşılanır. Mahkemece yer altı suyunun kullanılması yasaklanınca kasabada ciddi bir sorun oluşur. Selim Bey ise yer altı sularını kasabaya bağlayacak büyük projesini hayata geçirmeye çalışmaktadır. Ancak Selim, yerel bir gazete sahibi Murat başta olmak üzere bir muhalefetle karşı karşıya kalır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Kurak Günler yazısına devam et

Meta Akkuş’un Yönetmen ve Yapımcılığını Üstlendiği Bir Dilek Tut Filmi 08 Nisan’da Sinemalarda

12 yaşındaki Berke’nin okulda akran zorbalığına karşı hayal gücünü geliştirerek yaşadıklarıyla baş etme macerasının anlatıldığı Bir Dilek Tut, Gerçek Olur isimli sinema filmi 06 Nisan Çarşamba günü yapılacak İstanbul galasının ardından 08 Nisan 2022’de vizyona çıkarak izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Meta Akkuş’un üstlendiği ve senaryosunu Meta Akkuş ile Avni Tuna Dilligil’in birlikte yazdığı Bir Dilek Tut, Gerçek Olur filminde Vildan Atasever, Altan Erkekli, Mehmet Turan Doğan, Almira Tuana Albay, Yusuf Kemal Kılkış, Meta Akkuş, Alper İlker ve Gün Akıncı gibi güçlü bir oyuncu kadrosu beyazperdeye geliyor.

41. İstanbul Film Festivali Ulusal Altın Lale Adaylarına Bir Bakış

‘Ulusal Altın Lale Yarışması’ sinemamızın son hasadından öne çıkan örneklerin izleyici karşısına çıkacağı, 07 Nisan akşamı açılışı yapılan 41. İstanbul Film Festivali’nin ilgiyle takip edilen bölümlerinden biri. Bu yıl jüri başkanlığını yönetmen Onur Ünlü üstleniyor. Jüri, Altın Lale en iyi film, yönetmen, Onat Kutlar adına Jüri Özel Ödülü, erkek oyuncu, kadın oyuncu, senaryo, görüntü yönetmeni, kurgu ve özgün müzik dallarında ödül veriyor.

Yarışma seçkisi 12 filmden oluşuyor. Yarışmanın öne çıkan filmlerinden ‘Kerr’ auteur yönetmenlerimizden Tayfun Pirselimoğlu’nun son çalışması. Sinemacının bir önceki filmi ‘Yol Kenarı’nda olduğu gibi sinematografi Theo Angelopdulos’un usta görüntü yönetmeni Andreas Sinanos’a teslim edilmiş. Bir kez daha çıkışı olmayan bir kasabada sıkışmış insanların deliliği zorlayan hikâyesine tanıklık ediyoruz. Babasının cenazesi için geldiği aile ocağında bir cinayete tanık olan genç adamın polis marifetiyle kasabada alıkonuyor. Bu tutuklanma hali bölgede gelişen tuhaf olaylar nedeniyle içinden çıkılmaz bir karabasan halini alıyor. Nihal Yalçın’a Antalya Film Festivali’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmış olan ‘Zuhal’ genç sinemacı Nazlı Elif Durlu’nun ilk uzun metrajı. Gerçek bir hikâyeden yola çıkan yapım, orta üst sınıfa mensup bir avukat kadının gecenin bir yarısı duyduğu kedi miyavlaması üzerine o güne kadar hiçbir iletişimi olmayan komşuları ile teker teker tanışması ve içinde yaşadığı ülkenin gerçekleriyle yüzleşmesi üzerine. ‘Orada’ ve ‘Gözümün Nuru’ filmleriyle tanıdığımız Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu’nun son çalışması ‘Birlikte Öleceğiz’ hem ulusal hem de uluslararası seçkide yer alan ilgiye değer filmlerden bir diğeri. Mutluluk ile hüznün, güzel ve zorlu İstanbul mücadelesi fonunda aktarıldığı özgün ve yenilikçi bir deneyime hazır olun.

‘Genco’ ve ‘Arada’nın yönetmeni Ali Kemal Çınar yeni filmi ‘Geceden Önce / Beriya Şeve’de olağanüstü hal koşullarındaki hayatı, anne/baba/kız üç ayrı karakterin gözünden aktarıyor. Gizem Kızıl imzalı ‘Bana Karanlığını Anlat’ yine bir aile yüzleşmesi üzerine. Bu defa gasilhanede bir ölünün ardından yıllar boyu gizli kalmış çatışmalar su yüzüne çıkıveriyor. Ali Kemal Güven’in ‘Çilingir Sofrası’ artık görüşmeyen, Y kuşağına ait iki okul arkadaşı yıllar sonra Beyoğlu’nda bir çilingir sofrasında demleniyor ve sonrasında toksik maskülenliğin hâkim olmadığı özgür bir coğrafyada, yeni hikâyeleri olabileceğini tartışıyor.

İffet Eren Danışman Boz imzalı ‘Turna Misali’ Anadolu’nun bin yıllık konargöçer yaşam tarzını sürdüren Sarıkeçili Yörükleri’nin hayatını konu alıyor. Ziya Demirel imzalı ‘Ela ile Hilmi ve Ali’de, yılların hocası ile iki öğrencisi yalnızlıklarına merhemi birbirlerinde ararlarken, birden kendilerini sınırların kalktığı ve gün geçtikçe tekinsizleşen bir üçgende sıkışmış buluyor. Soner Caner’in yönettiği ‘Mukavemet’, İstanbul’da bir apartmanın bodrum katında yaşayan ilişkilerinin henüz başında iki genç sevgiliden Rahmi’nin kıskançlık patlaması ile pişmanlık dolu bir gecenin yaşanması üzerine.

Türkiye’nin ortak yapımcılığı nedeniyle Ulusal Yarışma’da yer alan ancak yabancı yönetmenlerin imzasını taşıyan 3 filmden ‘Klondike’ Ukrayna – Rusya sınırında yaşayan ve köyü ayrılıkçı gruplar tarafından kuşatılmış olmasına rağmen evini terk etmeyi reddeden hamile İrka ile ailesinin hikâyesine tanıklık ediyor. Maryna Er Gorbach’ın bu filmdeki çalışmasıyla Sundance 2022’de en iyi yönetmen seçildiğini hatırlatalım. Tareq Daoud’ın yönettiği ‘Yaban’ 45 yaşındaki Fransız vatandaşı kadının babası Türkiyeli küçük kızı ile Bulgaristan sınırından ülke dışına kaçma serüveni üzerinden ilerliyor. Yarışmada yer alan sonuncu film ise İranlı sürgün yönetmen Bahman Ghobadi imzasını taşıyan ‘Dört Duvar’. Funda Eryiğit ve Fatih Al’ın yer aldığı film ailesiyle memleketinden uzakta İstanbul’da müzisyenlik yapan Boran’ın hiç deniz görmemiş eşini alıp geldiği küçük evinin deniz manzarasını engelleyen bir inşaat ile feci sonuçlarını öngöremediği mücadelesini konu alıyor.

(13 Nisan 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

41. İstanbul Film Festivali Uluslararası Yarışma Filmlerini Beklerken

41. İstanbul Film Festivali’nin ‘Uluslararası Altın Lale Yarışması’ filmleri merakla bekleniyor. Bu yıl yarışma jürisinin başkanlığını Bent Hamer yürütüyor. ‘Yumurtalar’, ‘Mutfak Sohbetleri’ ve ‘Factomum’ gibi kimi yapıtları daha önceki yıllarda festivalde gösterilen Norveçli auteur sinemacının Amerika’da çektiği son filmi ‘Aracı / The Middle Man’ bu yılın programına alınmış. Filmlerinde bolca mizah olduğunu ama komedi olmadıklarını belirten Hamer’in 15 Nisan saat 18:30’da Yapı Kredi Kültür Sanat’ta festival izleyicisi ile buluşacağını buradan duyurmuş olalım. Uluslararası Yarışma jürisinin öteki simalarına gelirsek, bu yıl festivalde ‘Intregalde’ adlı son filmi gösterilen Romanyalı yönetmen Radu Muntean, festivalde 2017 yapımı ‘Kaybolma’ ile tanıyıp sevdiğimiz, bu yıl ‘Yarına Kadar / Ta Farda’ ile programda yer alan İranlı sinemacı Ali Asgari, yapımcı Marie-Ange Luciani ve Venedik Günleri sanat direktörü Gaia Furrer diğer üyeler olarak ekibi tamamlıyor.

Uluslararası Yarışma seçkisi 10 filmden oluşuyor. Geçtiğimiz aylarda Berlin’den Fipresci ödülü ile dönen Bertrand Bonello imzalı ‘Coma’ pandemiye dair şimdiye kadar yapılmış en inandırıcı ve etkileyici filmlerden biri olarak dikkat çekiyor. Film pandemiyle sokağa çıkma yasaklarının tetiklediği sosyal ve ekolojik kaygıları amansızca özümsüyor ve yansıtıyor. Neredeyse soyut bir karışık teknik deneme fantezisi olan film, Bonello’nun kızına yazdığı film-mektuptan ve filozof Deleuze’ün “asla başka birinin rüyasına girme, tehlikeli olabilir” sözünden esinlenmiş.

Gaspar Noé’nin önceki filmleri gibi prömiyerini yine Cannes’da yapan ‘Vortex’ hayata, yönetmenin kendi ölümlülüğü üzerine de düşündüğü son derece kişisel bir pencereden bakıyor. Fransız sinemacı kıl payı ölümden döndüğü bir beyin kanaması atlatıp pandemide de Covid’e yakalanmasının ardından gerçekleştirdiği bu projede, “her yaşam formunun kendi tünelinde yaşadığını” anlatmak üzere neredeyse baştan sona, bölünmüş ekran tekniği kullanıyor; filmdeki iki kameradan birinin arkasında bizzat kendisi yer alıyor. Gerilim-korku türünün ustalarından Dario Argento’nun başrolünü paylaştığı film, yaşlılık ve bunamadan muzdarip sevgi dolu bir çiftin son günlerine odaklanıyor.

İngiliz sinemacı Peter Strickland’ın yarışma seçkisinde yer alan yeni filmi ‘Flux Gourmet’ garip ama göz alıcı karakterler, renkler, elektronik müzik ve önceki filmlerinden 2012 yapımı Berberian Sound Studio gibi sesle dolu, aşırı stilize ve bol yemekli bir komedi. Mutfak ve beslenme performansına adanmış bir enstitüde, çeşitli yiyeceklerin seslerini araştıran bir kolektif kendilerini güç mücadelelerinin, sanatsal kan davalarının ve sindirim bozukluklarının ortasında buluyor.

2014’te yönettiği ‘Blind / Körlük’ ile İstanbul Film Festivali’nin büyük ödülü Altın Lale’yi kazanan, özellikle Joachim Trier ile ‘Tekrar / Reprise’den son dönemin hayli ilgi gören ‘Dünyanın En Kötü İnsanı / Verdens Verste Menneske’ye birçok filmin senaryosuna imza atan Eskil Vogt’un yazıp yönettiği ikinci film ‘Masumlar / De Uskyldide’ dünya prömiyerini 2021 Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde yaptı. Yetişkinler için, çocukların dehşet verici gizli dünyalarına bir yolculuk vaat eden yapım, Kuzeyin aydınlık yaz mevsiminde geçiyor ve büyüklerin bakmadığı, görmediği anlarda dört çocuğun oyun oynarken karanlık, doğaüstü güçlerinin ortaya çıkıp gizemli ve ürkütücü olaylara yol açmalarını anlatıyor.

Ukraynalı sinemacı ve siyasal aktivist Oleh Sentsov’un ilk gösterimi 2021 Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünün kapanış filmi olarak gerçekleştirilen son çalışması ‘Gergedan / Nosorih’ Ukrayna’nın “vahşi 90’lı yıllarında” hayatta kalmaya çalışan Gergedan lâkaplı genç bir gangsterin suç dünyasında hızla yükselişi ve kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığında, kurtuluş için bir şans arayışı üzerinden ilerliyor.

Cezayirli-Brezilyalı sinemacı Karim Aïnouz imzalı ‘Dağların Denizcisi / Marinheiro Das Montanhas’ yönetmenin Marsilya’dan bir tekneye binerek Akdeniz’i geçip ilk defa babasının memleketi Cezayir’e gidişi üzerine. Aïnouz annesi Iracema’nın anısı ve bir kamera eşliğinde çıktığı bu yolculuğu bize, Akdeniz’i geçişinden Kabiliye’deki Atlas Dağları’na varışına ve dönüşüne kadar tüm ayrıntılarıyla aktaran, gezi günlüğü, fotoğraflar ve arşiv malzemelerini birleştiren annesine ilettiği görsel bir mektup niteliğinde.

2021 Sundance jüri ödüllü ‘Leonor Asla Ölmeyecek / Leonor Will Never Die’, bir zamanlar sektörde gayet etkin ve önemli bir senarist olan Leonor’un, kaza geçirdikten sonra komaya girişi ve kendisini 4:3 formatındaki tamamlanmamış filminin aksiyon kahramanı olarak buluşu üzerinden ilerliyor. Artık en çılgın hayallerini şahsen yaşayabilecek ve hikâyesinin mükemmel sonunu keşfedebilecektir. Görüntü yönetmeni Martika Ramirez Escobar’ın bu ilk yönetmenlik denemesi, 1970’lerin ve 80’lerin Filipin aksiyon filmlerine bir saygı duruşu niteliğinde.

Litvanyalı yönetmen Dovile Sarutyte imzalı ‘Hayat Üzerine Bir Film /
Ilgo Metro Filmas Apie Gyvenima’
sevilen birinin ölümüne verilen tepkinin ne kadar öngörülemez olduğu fikrinden yola çıkmış. Filmin ana karakterine adını veren Dovile’in hayatı babasının ölümüyle sarsılıyor. Ancak cenaze törenini bir an önce halletmesi gerektiği için yas tutacak zaman yoktur. Töreni babasının anısına layık, mükemmel bir şekilde gerçekleştirmeye çalışan Dovile her ayrıntıyla ilgilenirken kendini giderek tuhaf kişilerin arasında ve daha tuhaf durumların içinde buluyor ve çocukluk anıları aklına üşüşmeye başlıyor. Cenazenin ‘başarılı’ olmasının sevinci, geçici de olsa yasını gölgede bırakabilir. İşte bu zıtlık, başlangıç noktası ölüm olsa da yaşamaya devam edenlerle ilgili bu hikâyenin dramatik eksenini oluşturuyor.

Bir diğer yarışma filmi olan ‘Rüyalar Diyarı / Land of Dreams’ Amerika’da yaşayan İran doğumlu sanatçılar Shirin Neshat ve Shoja Azari’nin kendi kişisel yolculuklarından ilham alıp efsanevi senarist merhum Jean-Claude Carrière’in son senaryosundan yola çıkarak yönettikleri gerçeküstü bir taşlama. Çok da uzak olmayan bir gelecekte geçen filmde, sınırlarını kapamış ve her zamankinden daha yalıtılmış bir Amerika’da özgür olmanın keşfi üzerine bir deneyim.

Ülkemizden festivalin uluslararası yarışmasına dahil edilmiş olan ‘Birlikte Öleceğiz’, Hakkı Kurtuluş ile Melik Saraçoğlu’nun ortaklaşa yazıp yönettikleri son çalışmaları. Yönetmenlerin bu üçüncü birlikteliklerinin ürünü olan yapım, çok sevmekle beraber birbirlerine hiç kimsenin çektirmediği kadar acı çektiren bir çiftin tüm güzellik ve çirkinliğiyle onları yalnız bırakmayan İstanbul’da, varlıklarını sürdürebilmek için hem kendileri hem de çalkantısında gitgide boğuldukları şehirleriyle mücadeleleri üzerine. Merakla beklediğimiz bu ilginç film festivalin ‘Ulusal Yarışma’ seçkisine de dahil edilmiş.

(12 Nisan 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Üst Düzey Duyarlılık: Çağrı

Ülkemizde gösterime 1977’de giren Çağrı (The Message), çok beğenilmiş ve üzerinde durulmuştu. O günlerin sosyoekonomik, sosyokültürel ve sosyopolitik koşullarında, insanların artık sinema salonlarından televizyona yönelmesine rağmen basının da desteğini almış, televizyon ekranlarında da defalarca gösterilmiş bir film aslında. Çok önemli, çok değerli… Yönetmen Mustafa Akkad, alabildiğine duyarlı, alabildiğine samimi ve seyircisini sarıp sarmalayan bir film yapmış. Aradan 45 yıl geçmesine karşın hâlâ da ilgi çekiyorsa hakkını teslim etmemiz gerekiyor.

Bilinen bir konuyu anlatıyor film: İslamiyet’in doğuşu. Ders kitaplarından tutun da, gazete tefrikalarına, romanlardan tiyatro oyunlarına kadar hemen her alanda anlatılanları bu kez beyazperdede izliyoruz. Daha önce yapılmadı mı? Tabii ki, yapıldı. Daha sonra da yapılacak muhakkak. Farklı bir konuyu anlatırken de işlenmiştir, işlenecektir de…

O zaman, genç bir sinema öğrencisi olarak merak, heyecan ve hevesle izlemiştim filmi. Daha sonra, televizyon ekranlarından da izledim. Şimdi restore edilmiş haliyle karşılaştırma olanağı bulabilmenin haklı mutluluğu içerisindeyim. Peki, bunca izlemişliğin ışığında, özelliği ne Çağrı’nın? Tek kelimeyle duyarlılığı… Gerçekten izleyiciyi sarıp sarmalıyor, daha başında. Belki de bizim, kendi dinimiz oluşuyla da bağlantılıdır bunca beğenmek; ama sadece Müslümanlar değil, bütün dünya beğendi, beğeniyor, ödüller alması, ödüllere aday olması kanıtı bir anlamda.

Bir diğer özelliği ise yönetmeninin gerçekten sinema yapması… Büyük perdede geniş planlar olmalı, izleyici o geniş alanın içinde hissetmeli kendisini de. Bunu başarıyor Akkad. O geniş alanın içinde onlarca kişinin yönetilmesi de alabildiğine zor bir şey ve bunu da başarmış, kolaylıkla. O zamanlar (bizde yoktu da) oyuncu koçluğu olduğunu sanmıyorum, çoğunlukla yönetmen havaya sokardı oyuncuları, motive ederdi. Filmini anlatırken Akkad, nasıl bir uygulama yaptığını, filmin çekilmesini istemeyen (başta kabul ettikleri halde vazgeçen) kişi, kurum ve ülkeleri, yarıda kalan çekimlerin bir başka ülkede sürdürüldüğünü de anlatıyor. Bunları okuyunca film daha bir değer kazanıyor, kesinlikle…

En önemlisi de, günümüzle doğrudan ilişkili. Filmi izleyince, sizler de kabul edeceksiniz ki, barış her zaman başarmanın ilk adımıdır. Uhud Savaşının ardından yapılan 10 yıllık barış antlaşması, gelişmenin, daha doğrusu Müslümanlığın yaşamla bağının sıkı sıkıya kurulması için önemli bir adımdır. Aradan geçen 1400 yılı aşkın zaman sonra bugün de barış toplumsal yaşamın belirleyici gücüdür.

Çağrı: İslamiyet’in Doğuşu (The Message), tarih, dram, Yönetmen: Mustafa Akkad, Oyuncular: Anthony Quinn, Irene Papas, Michael Ansara, Johnny Sekka, Michael Forest, Garrick Hagon ve Damien Thomas… 15 Nisan 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…

(12 Nisan 2022)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Korkut Akın Yazıyor: Evren Sıçraması

Doğru nedir? Sizin doğrunuzla benim, benimkiyle, bir başkasının doğrusu aynı mıdır? Doğrular değişir mi? Değişen doğrular karşısında ne yapmalı? Ya da her doğru “doğru” mudur? Soruları birbiri ardına sıralamak mümkün; yanıtlarıyla da sayfalar doldurmak… Doğru ile gerçek, algı ile duygu, görgü ile bilgi birikimi bir bütün oluşturunca yaşam çıkıyor karşımıza. Hepimizin yaşamı kendimize özgü, hepimiz -muhakkak ki, bir bütün olarak- sosyal, … Devamı… »

Hare Sürel ve Gülçin Kültür Şahin, Cadı Üçlemesi 15+ Belgeselinde İki Kadının Gerçek Şiddet Hikâyelerini Seslendiriyor

Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete dair farklı biçimlerde, zamansız ve mekânsız şifa hikâyeleri anlatan üçlemenin ikinci filmi Cadı Üçlemesi 15+: Cezaevinden Mektuplar, 41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması kapsamında dünya prömiyerini yapacak. Filmin ilk gösterimi, 15 Nisan Cuma akşamı 19:00’da Sinematek / Sinemaevi’nde gerçekleşecek. Yönetmenliğini Ceylan Özgün Özçelik’in, yapımcılığını Armağan Lale’nin üstlendiği belgeselde başarılı oyuncular Hare Sürel ve Gülçin Kültür Şahin, kendilerine şiddet uygulayan kocalarını öldüren iki kadının mektuplara döktükleri hikâyelerine sesleriyle hayat veriyor.

Tayfun Pirselimoğlu’nun Ödüllü Filmi Kerr 22 Nisan’da Vizyona Giriyor

Tayfun Pirselimoğlu’nun yeni filmi Kerr, 41. İstanbul Film Festivali’nde yarıştıktan sonra 22 Nisan’da vizyona giriyor. İstanbul prömiyerini festivalin Ulusal Yarışma bölümünde 18 Nisan 2022 Pazartesi akşamı Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirecek olan film, 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Yönetmen, En İyi Müzik ve Film-Yön En İyi Yönetmen ödüllerini alarak dönmüştü.

Yasaklı Bir Tiyatro Serüveni Rojbash’ın Çekimleri Tamamlandı

Belgesel ve kısa filmlerinden tanıdığımız yönetmen Özkan Küçük ilk uzun metrajlı sinema filmi Rojbash’ın çekimlerini tamamladı. Film, 25 yıl önce sahneledikleri oyunu bir kez daha sahnelemek üzere bir araya gelen Kürt tiyatrocuların hikâyesini anlatıyor. Filmde Kemal Ulusoy, Erdal Ceviz, Yıldız Gültekin, Cabbar Barış ve Nihat Öz’e eşlik eden oyuncular arasında Nazmi Kırık, Rugeş Kırıcı ve Murat Batgi de yer alıyor. Ayrıca Azad Tunç, Yavuz Akkuzu, Ömer Şahin ve Rezan Kaya da kendi karakterlerini canlandırarak filme katkıda bulunuyorlar.

Türkiye’nin İlk Çağdaş Sanat Belgeseli Crossroads, 41. İstanbul Film Festivali’nde Yarışıyor

Bulut Reyhanoğlu ve Vanessa Medini Arslan’ın hem kreatif, hem ana yapımcılığını üstlendiği, yönetmenliğini Mahmut Fazıl Coşkun’un üstlendiği Crossroads belgeseli, 41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması kapsamında prömiyerini yapacak. Türkiye’nin ilk çağdaş sanat belgeseli olma özelliğini taşıyan Crossroads’un ilk gösterimi, 15 Nisan Cuma akşamı saat 19:00’da Beyoğlu Sineması’nda gerçekleşecek. Gülay Semercioğlu, Seçkin Pirim, Candaş Şişman ve Sinan Logie’nin, Doğu ve Batı kültürlerini harmanladıkları üretim pratiklerine ışık tutan belgesel, Türk çağdaş sanatının ve sanatçısının dünya çapındaki bilinirliğini artırmayı hedefliyor.

İlk Çeyrekte 16 Milyondan Fazla Bilet Satışı

Sinema araştırmacısı Deniz Yavuz, Türkiye sinemalarında 31 Aralık 2021 – 31 Mart 2022 tarihleri arasındaki, gişe verilerini inceledi ve raporları yayınladı. Salgının etkisinin yavaş yavaş azaltmasıyla sinemalar da normalleşiyor. Türkiye sinema piyasasında 2022’nin ilk 13 haftalık ilk çeyreği 16.148.034 adetlik bilet satışı ve 439 milyon TL’lik hasılatla geçilerek salgın öncesinin son iki ilk çeyrek sonuçları yakalandı. 07 Ocak 2022 – 25 Mart 2022 tarihleri arasında 81 yeni sinema filmi gösterilirken bunlardan 37’si Türkiye yapımı olarak kayda geçti.

İlk Çeyrekte 16 Milyondan Fazla Bilet Satışı yazısına devam et