Üst Düzey Duyarlılık: Çağrı

Ülkemizde gösterime 1977’de giren Çağrı (The Message), çok beğenilmiş ve üzerinde durulmuştu. O günlerin sosyoekonomik, sosyokültürel ve sosyopolitik koşullarında, insanların artık sinema salonlarından televizyona yönelmesine rağmen basının da desteğini almış, televizyon ekranlarında da defalarca gösterilmiş bir film aslında. Çok önemli, çok değerli… Yönetmen Mustafa Akkad, alabildiğine duyarlı, alabildiğine samimi ve seyircisini sarıp sarmalayan bir film yapmış. Aradan 45 yıl geçmesine karşın hâlâ da ilgi çekiyorsa hakkını teslim etmemiz gerekiyor.

Bilinen bir konuyu anlatıyor film: İslamiyet’in doğuşu. Ders kitaplarından tutun da, gazete tefrikalarına, romanlardan tiyatro oyunlarına kadar hemen her alanda anlatılanları bu kez beyazperdede izliyoruz. Daha önce yapılmadı mı? Tabii ki, yapıldı. Daha sonra da yapılacak muhakkak. Farklı bir konuyu anlatırken de işlenmiştir, işlenecektir de…

O zaman, genç bir sinema öğrencisi olarak merak, heyecan ve hevesle izlemiştim filmi. Daha sonra, televizyon ekranlarından da izledim. Şimdi restore edilmiş haliyle karşılaştırma olanağı bulabilmenin haklı mutluluğu içerisindeyim. Peki, bunca izlemişliğin ışığında, özelliği ne Çağrı’nın? Tek kelimeyle duyarlılığı… Gerçekten izleyiciyi sarıp sarmalıyor, daha başında. Belki de bizim, kendi dinimiz oluşuyla da bağlantılıdır bunca beğenmek; ama sadece Müslümanlar değil, bütün dünya beğendi, beğeniyor, ödüller alması, ödüllere aday olması kanıtı bir anlamda.

Bir diğer özelliği ise yönetmeninin gerçekten sinema yapması… Büyük perdede geniş planlar olmalı, izleyici o geniş alanın içinde hissetmeli kendisini de. Bunu başarıyor Akkad. O geniş alanın içinde onlarca kişinin yönetilmesi de alabildiğine zor bir şey ve bunu da başarmış, kolaylıkla. O zamanlar (bizde yoktu da) oyuncu koçluğu olduğunu sanmıyorum, çoğunlukla yönetmen havaya sokardı oyuncuları, motive ederdi. Filmini anlatırken Akkad, nasıl bir uygulama yaptığını, filmin çekilmesini istemeyen (başta kabul ettikleri halde vazgeçen) kişi, kurum ve ülkeleri, yarıda kalan çekimlerin bir başka ülkede sürdürüldüğünü de anlatıyor. Bunları okuyunca film daha bir değer kazanıyor, kesinlikle…

En önemlisi de, günümüzle doğrudan ilişkili. Filmi izleyince, sizler de kabul edeceksiniz ki, barış her zaman başarmanın ilk adımıdır. Uhud Savaşının ardından yapılan 10 yıllık barış antlaşması, gelişmenin, daha doğrusu Müslümanlığın yaşamla bağının sıkı sıkıya kurulması için önemli bir adımdır. Aradan geçen 1400 yılı aşkın zaman sonra bugün de barış toplumsal yaşamın belirleyici gücüdür.

Çağrı: İslamiyet’in Doğuşu (The Message), tarih, dram, Yönetmen: Mustafa Akkad, Oyuncular: Anthony Quinn, Irene Papas, Michael Ansara, Johnny Sekka, Michael Forest, Garrick Hagon ve Damien Thomas… 15 Nisan 2022 tarihinden başlayarak gösterimde…

(12 Nisan 2022)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Korkut Akın Yazıyor: Evren Sıçraması

Doğru nedir? Sizin doğrunuzla benim, benimkiyle, bir başkasının doğrusu aynı mıdır? Doğrular değişir mi? Değişen doğrular karşısında ne yapmalı? Ya da her doğru “doğru” mudur? Soruları birbiri ardına sıralamak mümkün; yanıtlarıyla da sayfalar doldurmak… Doğru ile gerçek, algı ile duygu, görgü ile bilgi birikimi bir bütün oluşturunca yaşam çıkıyor karşımıza. Hepimizin yaşamı kendimize özgü, hepimiz -muhakkak ki, bir bütün olarak- sosyal, … Devamı… »

Hare Sürel ve Gülçin Kültür Şahin, Cadı Üçlemesi 15+ Belgeselinde İki Kadının Gerçek Şiddet Hikâyelerini Seslendiriyor

Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete dair farklı biçimlerde, zamansız ve mekânsız şifa hikâyeleri anlatan üçlemenin ikinci filmi Cadı Üçlemesi 15+: Cezaevinden Mektuplar, 41. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması kapsamında dünya prömiyerini yapacak. Filmin ilk gösterimi, 15 Nisan Cuma akşamı 19:00’da Sinematek / Sinemaevi’nde gerçekleşecek. Yönetmenliğini Ceylan Özgün Özçelik’in, yapımcılığını Armağan Lale’nin üstlendiği belgeselde başarılı oyuncular Hare Sürel ve Gülçin Kültür Şahin, kendilerine şiddet uygulayan kocalarını öldüren iki kadının mektuplara döktükleri hikâyelerine sesleriyle hayat veriyor.