Arif V 216, Yine Zirvede

Yaklaşık 1,5 milyon seyircinin salonlarda yerini aldığı geçtiğimiz hafta sonunda en iyi Ocak ayı açılışına imza atan Cem Yılmaz’ın yeni filmi Arif V 216, bu hafta sonunda da zirvede yer aldı. Medya takip ajansı Interpress’in derlediği bilgilere göre, film haftasonu 782 bin 598 seyirci tarafından izlenerek on günde toplamda 2 milyon 874 bin 598 biletli seyirci sayısına ulaştı. Hafta sonunda, Gupse Özay’ın başrolünde yer alıp yönettiği ve vizyona girdiği ilk üç gününde 348 bin 689 sinemasever tarafından izlenen Deliha 2, ise açılışını listenin ikinci sırasında gerçekleştirdi.

Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri

57 yıl önce Türkiye’den Almanya’ya göç edenlerin hayatını anlatan Nebil Özgentürk imzalı belgesel Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri’nin prömiyeri, Nâzım Hikmet’in 116. doğum yılı şerefine, Almanya’nın Wuppertal kentinde 20 Ocak Cumartesi akşamı gerçekleşecek. İstanbul Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ile Köln Nâzım Hikmet Kültür Sanat Vakfı’yla Dayanışma Derneği tarafından organize edilen gecenin sunuculuğunu Selçuk Yöntem üstlenirken, Zülfü Livaneli, Rutkay Aziz, Leman Sam, Tilbe Saran, Melike Demirağ, Ferhat Livaneli gibi sanatçılar şarkı, şiir ve konuşmalarla geceye katılacaklar. Gecede aynı zamanda, Nâzım Hikmet Türk – Alman Dostluk Ödülleri de sahiplerine sunulacak.

Almanya’ya Göçün Hatıra Defteri yazısına devam et

Hafıza

Mark Palansky’nin yönettiği ve Peter Dinklage, Matt Ellis, Anton Yelchin ile Julia Ormond’un oynadığı Hafıza (Rememory), 26 Ocak 2018’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Filmdom Media tarafından vizyona çıkarıldı.
Gordon Dunn, ünlü bir bilim adamıdır. Çığır açan yeni bir cihaz üreten Gordon, cihazın tanıtımından kısa bir süre sonra gizemli bir şekilde ölü bulunur. Gordon’un eşi Carolyn için bu ani ölüm tam bir yıkım olur. Acılı kadın her şey ile bağını yitirip kendi kabuğuna çekilir. Hayat sıradan akışına dönerken Gordon’u tanıdığını iddia eden gizemli bir adamın ortaya çıkması her şeyi değiştirir. Adam ölümün ardındaki gizemi ortaya çıkarmaya çalışır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Tuzdan Kaide

Burak Çevik’in yönettiği ve Zinnure Türe, Nazan Kesal, Nalan Kuruçim ile Nihal Koldaş’ın oynadığı Tuzdan Kaide, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Zamanda sabitlenmiş otuz yaşlarındaki münzevi bir hayat sürmekte olan bir kadın, mağarayı andıran bir odada yaşamaktadır. Şehre yaptığı ender ziyaretlerde iblislerin musallat olduğu söylenen bir sandalcıyla sohbet  etmeyi sürdürmektedir. Bu ziyaretlerde ayrıca şehrin ıssız ve ücra köşelerinde ikiz kardeşini de aramaktadır. Zamandan uzak, kopmuş ve mekânı belirsiz, bilinmeyen bu yolculukta aynı rüya yeniden, tekrar tekrar anlatılır.

Tuzdan Kaide yazısına devam et

Çürümüş Bir Toplumda Mutlu Olmak Mümkün mü

2017 yılının en iyi filmleri seçkimde ikinci sırada yer verdiğim ‘Sevgisiz / Nelyubov’ nihayet sinemalarda. Çağdaş Rus sinemasının en önemli isimlerinden Andrey Zvyagintsev’in çarpıcı dramasının açılışında, siyah fon üzerinde tek bir nota piyanodan tekrarlanırken, yükselen volüm tekinsizliğin ve kötüye doğru gidişin alametlerini iletir izleyiciye. Karlar içinde asırlık bir ağacın çıplak gövdesi belirir daha sonra perdede. Buz gibi soğukta bir orman gölünde sakin yüzen ördeklerin huzurunu hissederiz bir an için. Sonrasında birkaç ay öncesine dönerek hikâyeyi izlemeye başlarız. Bir okul binasına sabitlenir kamera. Birazdan zil çalacak ve çocuklar dağılacaktır. Sırtında çantası orman yolundan tek başına yürüyen Alyoşa eve dönmek için acele etmez. Zira Moskova’nın koyu gri sonbaharı kadar kasvet yüklüdür yuvası.

Boşanmış anne ve babası satışa çıkardıkları küçük banliyö dairesini zorunlu olarak paylaşmaktadır bir süreliğine. Bitmiş bir mutsuz evliliğin tüm kâbusu çökmüştür evin her köşesine. Hayalkırıklığı, kırgınlık, kin, öfke patlaması sarmıştır her yanı. Bağırış çağırış içerisinde birbirlerine olan nefretlerini haykıran Zhenya ile Boris yeni birer partner bulmuşlardır bile. Hayatlarında 12 yaşındaki çocuklarına yer yoktur artık. Kapı ardında herşeyi işiten Alyoşa sessiz gözyaşlarını akıtırken ebeveynleri yeni mutluluk arayışlarının peşinden sürüklenecektir.

Ertesi sabah okul için koşar adımlarla uzaklaşan Alyoşa eve bir daha geri dönmez. Sevgilileriyle birlikte olan anne baba, çocuklarının yokluğunu iki gün sonra okuldan gelen uyarıyla öğrenir. Zorlu hava koşullarında köşe bucak aranmaya başlar küçük Alyoşa. Eski karı kocanın zorunlu olarak biraraya geldiği bu süreç boyunca, karşılıklı öfke ve bezginlik giderek doruğa tırmanacaktır.

Usta yönetmen Zvyagintsev’in Sovyet sonrası düzenle hesaplaşması devam ediyor. Rus sinemacının ‘Yeni Rusya’ üzerine daha öfkeli bir politik söylem tutturduğu bir önceki başyapıtı ‘Leviathan’, mikro bir olaydan yola çıkarak Putin yönetiminin yozlaşmış kurumları üzerine tanıklığa dönüşüyordu. Büyümüş ve çürümüş ‘Devlet’i ‘dev bir balina iskeleti aracılığıyla görselleştirmişti günümüz Rusya’sındaki ahlaki ve hukuki çöküntüyü cesurca irdeleyen filminde. ‘Sevgisiz’ ile çürümüş, hayati kurumları ardı ardına işlevsiz hale gelmiş Rus toplumunu otopsi altına yatırıyor bir kez daha. Şiddetle, kavgayla yoğrulmuş bir toplumda mutlu olabilmenin imkansızlığı üzerinde duruyor.

Zhenya ‘ben bir canavar mıyım’ diye soruyor kendinden epeyce büyük sevgilisine bir sahnede. Geçtiğimiz Eylül ayında Adana Film Festivali sırasında yaptığımız görüşmede yönetmenin de altını çizdiği üzere, aslında kadın da, eski kocası da normal sıradan insanlar. Yakınlarına, komşu halklara karşı saldırgan nefret yüklü bir havayı solurken, gelecek ve hayatta kalma kaygısı para, mevki, başıboş bir özgürlüğe takılmış insanların huzurlu ve mutlu olabilmeleri mümkün müdür. Varlıklı ikinci bir eş, lüks içinde bir yaşam, alabildiğine özgür cinsellik ve ‘selfie’lerle idame ettirilmeye çalışılan bir hayat mutluluk getirecek midir. Boris’in hamile sevgilisiyle mutluluk illüzyonu ne kadar sürecektir. Komşu Ukraynalı kadının televizyondan yükselen çığlığına kayıtsız, Rus olimpiyat takımının eşofmanıyla lüks evin balkonunda yürüme bandına çıkmış Zhenya’nın kameraya diktiği gözlerinden mutluluk okunabilir mi. Oysa Alyoşa’yı ararken bir sahnede Boris’e ‘mutlu olmayı öylesine istemiştim ki’ itirafında bulunacaktır genç kadın. En başında korkunç annesinden sevgi görememiş, ondan kurtulmak için Boris’le evlenmiş, ancak dünyaya getirdiği kendi çocuğunu sevmeyi becerememiştir.

Koyu gri atmosferi, mükemmel sinematografisi ve yoğun hüznüyle son dönemin en iyi filmlerinden biri ‘Sevgisiz’. Yönetmenin yazar Oleg Negin ile 2007 yapımı ‘Sürgün’de başlayan dördüncü birlikteliği. Çok iyi yazılmış, yönetilmiş, oynanmış, başta ve sonda Evgueni ile Sacha Galperine ikilisinin piyanoda tek notaya dayalı yükselen çığlığı ’11 Cycles of E’ (Mi’nin 11 Döngüsü) ile boğazımıza düğümlenen kusursuz bir başyapıt.

Zvyagintsev hayatı boyunca ülkesinde yaşamış. Kendi dili dışında başka bir dil bilmiyor. Sorularımızı çevirmeni vasıtasıyla cevaplıyor. Hikâyesinin Moskova’da geçtiğini, ülkesinde gazetecilerin Alyoşa misali iz bırakmadan ortadan kaybolduğunu söylüyor. Ancak çağımızda sevgisizliğin ve çürümüşlüğün yalnızca Rusya ile sınırlı kalmadığının, anlattıklarının evrenselliğinin altını özenle çiziyor. Söylediklerine katılmamak mümkün değil.

(25 Ocak 2018)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

2016 – 2017 Yılı Film Festivalleri Değerlendirmesi

Türkiye’de 2016 ve 2017 yıllarında yapılan film festivalleri veya yarışmalar çerçevesinde belgesel, kısa film ve animasyon yarışmalarında 2016 ve 2017 yapımı filmlerin aldığı ödüller kameraarkasi.org linkindeki dosyada sıralandı. Hayri Çölaşan tarafından hazırlanan araştırma http://www.kameraarkasi.org sitesinde yer alan veri tabanı çalışmasından çıkan sonuçtur. Bittiğinde kitaba dönüşecek proje film ve belgesel alanında yazılacak birçok kitabın kaynağı olacak.

2016 – 2017 Yılı Film Festivalleri Değerlendirmesi yazısına devam et

15. Uluslararası Altın Boğa Kısa Film Yarışması İçin Başvurular Başladı

15. Altın Boğa Kısa Film Festivali çerçevesinde düzenlenecek olan Uluslararası Altın Boğa Kısa Film Yarışması’na başvurular başladı. Lise öğrencilerinin çektikleri kısa filmleriyle katılabilecekleri bu yarışmada, alanında uzman jürilerin değerlendirmesi sonucu en beğenilen kısa film yönetmeni Altın Boğa Özel Ödülü’nün yanında Monster Tulpar T5 V10.1 15.6 oyun bilgisayarına ve 3000 TL para ödülüne sahip olacak. Yarışmaya, düzenlendiği yıllar boyunca Türkiye’nin ve dünyanın farklı noktaları ve kültürlerden 5000’i aşkın kısa film katıldı. Her yıl sonunda organize edilen ödül törenleriyle genç sinemacıların emeklerinin karşılığı olan onurlandırıcı ödülleri almaları sağlandı.

Buz Pistinde Skandal: Ben, Tonya, İKSV Galaları’nda

İKSV – İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından 2016 yılında düzenlenmeye başlayan ve 2017 – 2018 sezonunda DHL sponsorluğunda gerçekleştirilen İKSV Galaları, sinemaseverlere buz pistlerinin en büyük skandalını konu edinen, Altın Küre ödüllü Ben, Tonya’(I, Tonya) sunuyor. Sıfırdan başlayıp zirveye ulaşan ancak kurduğu komplo yüzünden gözden düşen yetenekli buz patencisi Tonya Harding’in çalkantılı hayat öyküsünü anlatan filmin Türkiye prömiyeri 01 Şubat akşamı 21:30’da Cinemaximum Nişantaşı City’s Sineması’nda yapılacak. Craig Gillespie’nin yönettiği filmin başrollerini Margot Robbie, Sebastian Stan, Allison Janney ve Julianne Nicholson paylaşıyor.

Türkiye Sineması’nın Cannes Film Festivali’yle Buluşmaları Başladı

Dünyanın en önemli sinema etkinliklerinden birisi olan Cannes Film Festivali’nin yan bölümlerinden birisi olan Cannes Eleştirmenler Haftası program yetkilisi, SEYAP – Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği’nin yürüttüğü Festivaller İstanbul’da projesi kapsamında 16 – 19 Ocak tarihleri arasında İstanbul’a geliyor. Proje ile sinemamızın uluslararası önemli festival ve marketlerindeki görünürlüğünün arttırılması hedefleniyor.

Türkiye Sineması’nın Cannes Film Festivali’yle Buluşmaları Başladı yazısına devam et

Ali Vatansever ve Selin Tezcan ile Fikirden Perdeye: Yönetmen Yapımcı İşbirliğiyle Film Yapım Süreci Atölyesi 23 Ocak’ta Toy İstanbul’da Başlıyor

Yapımcı – yönetmen Ali Vatansever ile yapımcı Selin Tezcan’ın düzenlediği Fikirden Perdeye: Yönetmen Yapımcı İşbirliğiyle Film Yapım Süreci başlıklı atölye, 23 Ocak’ta TOY İstanbul’da başlıyor. Bir filmin yapım serüveninin ele alınacağı atölye, 16 hafta boyunca haftada 2 gün gerçekleşecek. Film çekmek, yönetmenin düş gücüne bağımlı olduğu kadar yapımcının gerekli bütün bileşenleri bir araya getirmesine ihtiyaç duyan zorlu bir süreç. Ali Vatansever ve Selin Tezcan’ın birlikte düzenlediği atölye bir filmin, fikirden senaryoya, çekimden dağıtım ve pazarlama aşamalarına kadar olan bütün yapım serüvenini yaratıcı bir yönetmen – yapımcı işbirliğiyle ele almayı amaçlıyor.

Ali Vatansever ve Selin Tezcan ile Fikirden Perdeye: Yönetmen Yapımcı İşbirliğiyle Film Yapım Süreci Atölyesi 23 Ocak’ta Toy İstanbul’da Başlıyor yazısına devam et

Güncel İtalyan Sineması Gösterimleri Akbank Sanat’ta Devam Ediyor

Akbank Sanat, Ocak ayında İtalyan Kültür Merkezi’nin işbirliği ile Güncel İtalyan Sineması’ndan üç kurmaca, bir belgesel olmak üzere dört filmi sinemasever izleyicilerle buluşturmaya devam ediyor. Etkinlikte 16 Ocak Salı günü oyuncuları arasında ünlü Hollywood yıldızı Sharon Stone’un da yer aldığı Bir Altın Çocuk, 23 Ocak Salı günü Sen Hiç Aya Gittin mi?, 30 Ocak Salı günü ise İtalyan sinemasının sevilen ve yükselen yıldızı Marco Bocci’nin başrolde olduğu Italo filmleri gösterilecek.

Güncel İtalyan Sineması Gösterimleri Akbank Sanat’ta Devam Ediyor yazısına devam et

Dikiz Aynası

Ümit Topaloğlu’nun yönetmenliğini yaptığı 2007 yılı yapımı, 42 dakikalık Dikiz Aynası adlı belgesel film Belgeselab etkinlikleri kapsamında 16 Ocak 2018 Salı günü saat 19:30’da İFSAK Nurettin Erkılıç Gösteri Salonu’nda gösteriliyor. Belgeselin konusunu, minibüsçülük kültürü ve onun dikiz aynasından görünen kent seromonisi oluşturuyor. Belgeselde, her gün şehrin merkezlerine taşınan binlerce insanın toplu taşıma aracı olan minibüs ve minibüs kültürüne ilişkin bir derinleşme çabası ele alınıyor. Minibüs, toplumumuzda altmışlı yıllarda kırdan kente göçle başlayan serüvenin doğurduğu bir ulaşım fenomeni olarak algılanıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragman

Savaş Bitse de Nefret Dinmiyor

Sıradan bir kişisel çatışma nasıl bir milli meseleye dönüşür? Ortadoğu’da geçiyorsa hikâyeniz, bir küçük kıvılcımın koca bir yangına dönüşmesi anlık bir hadise. Lübnanlı sinemacı Ziad Doueiri’nin halen ülkemizde gösterimi süren, geçtiğimiz yıl Venedik’te övgüyle karşılanmış ve festivalden, başrollerden birini oynayan Kamel El Basha’ya layık görülen en iyi erkek oyuncu ödülü ile dönmüş filmi ‘Hakaret / L’Insulte’, farklı din ve etnik gruptan iki adamın basit bir tartışma yüzünden birbirine girmesiyle başlıyor.

Oto tamircisi Tony Hanna ile inşaat ustası Yasser Salameh, bir tamirat yüzünden kavgaya tutuşuyor. Sağcı Hristiyan partisi sempatizanı Hanna, sokağında çalışan işçilerin üzerine su akıtan balkon giderine izni olmadan müdahale eden Filistinli mülteci Salameh’in onardığı boruyu paramparça ediyor. Buna hiddetlenen inşaat ustası, ‘aşağılık herif’ lafını patlatıyor. Yasser’in patronu ortalık karışmasın, kuzeydeki yeni mülteci kampı işini kaybetmeyelim endişesiyle araya giriyor. Filistinli işçinin kendisinden özür dilemesinde ısrarlıdır Tony. Önce itiraz eden Yasser, daha sonra işi büyütmemek adına gönülsüz de olsa Tony’nin garajına gidiyor. Hristiyan milis teşkilatının kurucusu eski devlet başkanlarından Beşir Cemayel’in garajdan yankılanan Filistinliler aleyhine kışkırtıcı konuşmalarının etkisindeki öfkeli Tony’nin ağzından ‘Ariel Şaron topunuzun kökünüzü kazısaydı keşke’ sözleri dökülünce, kimliğini ve halkının geçmişini hedef alan sözler karşısında hiddetlenen Yasser’den yumruğu yiyor. Mesele mahkemeye düşünce bütün ülke ayağa kalkıyor. Tony’nin tanınmış avukatı, davayı kazanmanın prestiji uğruna geçmişin yaralarını didikliyor. Medya olaydan yararlanmaya bakıyor. Politikacılar işin içine giriyor. Sokakta çatışmalar başlıyor.

‘Hakaret’ çarpıcı bir tarih dersi. Lübnan’da siyasetten hukuk sistemine uzanırken, derin bir sosyal eleştiri getiriyor. Hristiyan halk ile azınlıktaki Filistinliler arasındaki kanlı iç savaşın sona ermesinin üzerinden otuz yıla yakın bir süre geçmesine rağmen, acılar tazeliğini koruyor, halklar birbirlerini düşman olarak görmeyi sürdürüyor. Bu açıdan Doueiri’nin hikâyesi ülkesinde yaşananların metaforuna, mahkeme salonu Lübnan toplumunun mikrokozmosuna dönüşüyor.

Anlaşmazlık öncesinde bile birbirlerine karşı ön yargılı ve kin besleyen bu iki adam kötü insanlar değiller oysa. Her ikisi de işçi sınıfına mensup (Yasser mühendislik eğitimi almasına rağmen mülteci olduğu için inşaat ustası olarak iş bulabilmiş), dürüst, onurlu, işini iyi yapan adamlar, iyi aile reisleri. Gel gör ki dinsel ayrılıklar ve yakın geçmişin acı anıları birlikte yaşamalarını engelliyor, savaş bitse de nefret dinmiyor.

Lübnanlı yönetmen, aynı topraklarda yaşayan iki halkın dertlerine adil bir biçimde yaklaşıyor. Her iki tarafın öfkesinin kaynaklarını açığa çıkarırken taraf tutmuyor. İki adamın kabaran erkeklik kibirlerini, eşlerinin sağduyulu yaklaşımıyla dengeliyor. Acılı tarihlerinin yükünü taşıyan iki yaralı ruhun geçmişin travmalarıyla yüzleşerek kendilerini iyileştirdiklerine tanık oluyoruz zorlu mahkeme süreci boyunca. Tony’nin arabası bozulan Yasser’in yardımına koşmadan edememesi, Yasser’in ettiği hakaret için içtenlikle özür dilemesi gibi çok insani anları içeriyor Doueri’nin filmi. Tony Hanna’ya hayat veren Adel Karam, komedi ve şov programlarıyla ülkesinin çok bilindik bir yüzü. Yasser Salameh’i yorumlayan Venedik’ten ödüllü Kamel El Basha ise Filistinli tanınmış oyun yazarı, yönetmen ve oyuncu. Soluk soluğa izlenen filmin ana aktörlerinden bir diğeri de Beyrut şehri. İstanbul’dan beter plansız kentleşmesi ve inşaat yığınıyla bu gayet iyi anlatılmış, soluk soluğa izlenen sosyal gerilim hikâyesine fon oluşturuyor Ortadoğu’nun bu güzel ve kaotik kenti.

(22 Ocak 2018)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Rıza Kıraç’ın Sinemanın Temelleri: Teknolojik Buluştan Sanata Adlı Kitabı 19 Ocak’ta Satışa Çıkıyor

Sinema yazarı Rıza Kıraç’ın son kitabı Sinemanın Temelleri: Teknolojik Buluştan Sanata adlı kitabı İthaki Yayınları tarafından 19 Ocak’ta satışa sunuluyor. Kitapta yönetmen, senarist ve yazar Rıza Kıraç sinemanın doğuşundan bugüne kadar geçen süredeki değişimini ele alıyor ve film yapımının inceliklerini okura akıcı bir dille anlatıyor. Onüç bölüme ayrılan kitap, film kurgusu, görüntü yönetimi, oyuncu ile mekân seçimi ve film eleştirmenliği gibi sinema bileşenlerini masaya yatırıyor. Hem Türkiye ile dünya sinemasının gelişimini hem de film yapımının ayrıntılarını öğrenmek isteyenler için Sinemanın Temelleri: Teknolojik Buluştan Sanata bir başucu kitabı niteliğini taşıyor.

Deliha 2 İzmirlileri Kahkahaya Boğdu

İzmirli oyuncu ve senarist Gupse Özay yeni filmi Deliha 2 ile İzmir’li sinemaseverleri kahkahaya boğdu. Gupse Özay’ın başrollerini Aksel Bonfil ve Eda Ece ile paylaştığı Deliha 2 filminin İzmir galası Optimum’da gerçekleştirildi. Filmin gösterimi öncesinde basın mensupları ile bir araya gelen Gupse Özay ve film ekibi, İzmir’de gördükleri büyük ilgi karşısında oldukça mutlu olduklarını ifade ederken, gösterimin yapıldığı tüm salonları dolaşarak sinemaseverleri selamladı.

Deliha 2 İzmirlileri Kahkahaya Boğdu yazısına devam et