1200 Km.lik Güzellik, İtalyan Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor

İtalyan Kültür Merkezi, 12 Eylül 2017 Salı günü 19:00’da Italo Moscati’nin yönettiği, 2015 yapımı 1200 Km.lik Güzellik (1200 Km di Bellezza) adlı belgesel filmi gösteriyor. Kuzeyin dağlarından güneyin denizine kadar uzanan, kar beyazından deniz mavisine 1200 km. lik İtalya. Film, Istituto Luce arşivlerinde 1900’lü yılların başından günümüze kadar ulaşan derlenmiş görüntülerle yarımadada bir yolculuğu anlatıyor. Her bölgesinde farklı özellikler sergileyen bir İtalya. Doğa gösterisi tüm dünyaya açılmış, sevilmiş, ziyaret edilmiş, iş ve İtalyan yaratıcılığının gösterisiyle grift olmuş durumda. Sahneler, sanat, iş, manzaralar, büyük şahsiyetler.

Firardayız

Tolga Baş’ın yönettiği ve Çetin Altay, Burak Satıbol, Ferit Aktuğ ile Mehmet Özgür’ün oynadığı Firardayız, 29 Eylül 2017’de Bir Film dağıtımıyla Artist Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Ekrem, Salim ve Nuri, Piri Babanın zor duruma düştüğünü öğrenince hapishaneden kaçmak için planlar yapmaya başlarlar. Hayatlarını daha da karışık hale getirecek olan Ekrem, Salim ve Nuri için macera başlamak üzeredir. Bir tarafta peşlerini bırakmayan aksilikler, diğer tarafta ise Burcu adındaki kadın mafya anası, üçlümüz için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Üç kafadar kendilerince yaptıkları fantastik planlarını uygulamaya sokarak büyük maceranın fitilini ateşlerler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman

Firardayız yazısına devam et

Sinem Uslu Askeri Eğitim Aldı

Ekranlarda ve beyazperdede güzelliğiyle dikkat çeken oyuncu Sinem Uslu, Kurtlar Vadisi Vatan filmi için eline silah aldı. Uslu, filmde canlandırdığı üsteğmen karakteri için haftalarca poligonda atış eğitimi aldı. Uslu’ya zaman zaman rol arkadaşları da yardım etti. Film boyunca Polat Alemdar ve ekibiyle Türkiye’yi hainlerin elinden kurtarmak için savaşan üsteğmen, tek kelimeyle canını dişine takarak mücadele ediyor. Kurtlar Vadisi Vatan, 29 Eylül’de gösterimde.

Fragman Atölyeleri Türkiye’de İlk Defa Köprüde Yapılıyor

Köprüde Buluşmalar, kurgucular ve post-prodüksiyon aşamasında olan veya tamamlanmış filmler için Türkiye’de ilk kez Fragman Atölyeleri serisi düzenliyor. İlki Mayıs ayında yapılan atölyelerin ikincisi 19 Ekim – 11 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek. Fragmanın yapımının önemini vurgulamayı ve yüksek kalitede fragman üretiminin artmasını hedefleyen atölye aynı zamanda kurgucuların fragman yapımında uzmanlaşmasına ve yapımcıların pazarlama çalışmalarına destek olmayı amaçlıyor.

Fragman Atölyeleri Türkiye’de İlk Defa Köprüde Yapılıyor yazısına devam et

Korku Öldürür

Stephen King’in korkunun kökenlerine indiği ünlü romanı ‘O / It’ ile tanışmamız otuz küsur yıl öncesine dayanır. Sevimli olduğu denli ürkütücü palyaçonun öyküsü 1990 yılında iki bölümlük bir mini dizi olarak çekilmişti televizyon için. Filmin video kaseti o dönemde bizde de rafları süslemiş, türün geniş bir meraklı kitlesince yıllarca izlenmişti. King’in öyküleri sinemada her zaman ilgi görmüş, ‘Esaretin Bedeli / Shawshank Redemption’, ‘Cinnet / The Shining’, ‘Ölüm Kitabı / Misery’, ‘Yeşil Yol / The Green Mile’ gibi uyarlamalar sinema klasikleri arasına girmiştir. Çocukluk korkuları üzerine inşa edilmiş ‘O /It’in beyazperde için tekrar gündeme gelmesi beklenmedik bir gelişme değil. Açıkçası bu özgün hikâyenin yeni çevrimini merakla bekliyorduk.

Bu yeni uyarlamada Andrés Muschietti’nin yönetmen koltuğuna oturması kişisel olarak beni heyecanlandıran bir gelişme. Hollywood’da ilk ismi Andy olarak anılan sinemacının ilk uzun metrajı ‘Mama’dan hayli etkilendiğimi okurlarım hatırlayacaktır. Filmin öğrencilerimle paylaştığım yapım öyküsü ise genç sinemacılar için örnek niteliktedir. Arjantin asıllı yönetmen, başkent Buenos Aires’teki ülkenin en prestijli sinema okulu ‘Univercidad de Cine’de Pablo Trapero, Lucrecia Martel gibi günümüzün önde gelen yönetmenleriyle birlikte eğitim görüyor. Daha sonra uluslararası reklam piyasasında uzmanlık kazanıyor. 2008 yılında, senaryosunu kızkardeşi Barbara Muschietti ile birlikte yazdıkları uzun metraj film projesinin tanıtımı için birkaç plandan oluşan ‘Mamá’ adında üç dakikalık bir kısa film çekiyorlar. İnternet’ten izleyebileceğiniz bu gerçekten ürkütücü, klostrofobik stil denemesini festivallere gönderiyor, ödüller kazanıyorlar. Büyük ilgi uyandıran yapım Meksika asıllı yapımcı yönetmen Guillermo del Toro’ya ve onun önerisiyle büyük Hollywood stüdyolarından Universal’e kadar kadar ulaşıyor. Ve on yıldır birlikte çalışan kardeşlerin ilk uzun metrajları ABD’de çok iyi bir açılış yaparak ilk hafta liste başı olunca yolları açılıyor.

Bu defa büyük dağıtımcılardan Warner Bros. ile çalışan ikili, filmin geçtiğimiz haftaki ABD açılışında 123 milyon dolar rakamına ulaşarak endüstri çalışanlarını bir kez daha şaşırttı. King’in yapıtının ilk bölümünü anlatan Muschietti’lerin iki saati aşkın süreli ikinci uzun metrajları küçük Amerikan kasabası Derry’de yaşayan, dışlanmış yedi yeni yetmenin hikâyesi üzerine kurulu. Film tüyler ürpertici açılış sekansıyla başlıyor. Fırtınalı bir günde yağmur birikintisinde kağıttan kayığını yüzdürmeye çalışan küçük Georgie, rögar girişinden kendisine seslenen ve sevimli palyaço görünümünden ‘Alien’ benzeri canavara dönüşen yaratığın beklenmedik saldırısıyla kanalizasyon çukuruna sürüklenerek kayboluyor. Talihsiz Georgie’nin ağabeyi Bill’in de aralarında bulunduğu, ‘Kaybedenler’ olarak anılan çocuklar birer birer meşum yaratık tarafından ziyaret edileceklerdir daha sonra. Ebeveynlerin kasabada giderek artan kayıplara ilgisiz kaldıkları süreçte çocuklar ‘O’ ile mücadeleyi sürdürmek üzere kenetlenirler. Ancak, kasabanın kendilerinden birkaç yaş büyük saldırgan gençleri, grubun üyesi tek Beverly’nin tacizci babası ya da kırılgan Eddie’nin aşırı korumacı annesi benzeri ebeveynler en az yaratık kadar tehdit edicilerdir.

80’li yıllara, Freddy ve Elm Sokağı’na selam gönderen ‘O’ stüdyo yapımı korku türünün en iyi örneklerinden. Muschietti kardeşler dehşet sahnelerine bolca yer veriyor. Beverly’nin ‘Carrie’nin yaşattıklarını andıran kanlı halüsinasyonu son derece ürkütücü. Yönetmenin ‘Mama’nın görsel tasarımında ilham kaynağı olmuş Modigliani’nin resimlerinden fırlamış, göz çukurları neredeyse boş ince uzun kadın portrelerinden birinin tablodan fırlayarak çocukların kabusu haline dönüşmesi etkileyici. Ancak bu dehşet verici bölümler Stephen King’in alamet-i farikası sancılı büyüme sürecinin hüznüyle çok iyi dengelenmiş, ‘Yanımda Kal / Stand By Me’nin şiirselliği ile kaynaştırılmış. Çocukların büyüme travmalarının ete kemiğe bürünmüş hali olan yaratıkla ancak korkularını yendiklerinde başa çıkabileceklerinin altı çizilmiş.

Yaratığın kasabayı 27 yılda bir ziyaret ettiği rivayet edilir. Çocukların yetişkinlik dönemini konu alan romanın ikinci bölümü, onların yıllar sonra yeni bir öldürme döngüsünü durdurmak için biraraya gelmeleri üzerinedir. İsveç asıllı ünlü oyuncu Stellan Skarsgård’ın oğullarından (son Tarzan Alex’in küçüğü) Bill Skarsgård’ın makyaj harikası başarılı bir Pennywise’a büründüğü filmde, genç oyuncular son derece başarılı. Park Chan-wook’un değişmez çalışma arkadaşı Koreli Chung-hong Chung’un IMAX perdede etkisini daha da arttıran görüntüleri ile deneyimli besteci Benjamin Wallfisch’in tedirgin tınıları da öyle. Öykünün devamını merakla bekliyoruz.

(17 Eylül 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Antalya Film Festivali Kimin Malı?

Türkiye de üretilen filmler arasında en iyi filmleri seçmek için 54 yıl önce Antalya kent halkının sözcüleri ve seçilmiş yerel yöneticileri ile sinemamızın temsilcileri bir araya gelip bu festivale karar verdiler.

53 yıldır hatası sevabı ile sektör, üretimlerinin kalitesini “ölçmek” üzere Antalya halkı ile bir araya geldi.

Yarım asrı aşan bu süre içinde hem sinemamızın çok saygıdeğer üreticileri hem de çeşitli siyasal partilere mensup yerel yöneticilerin unutulmaz emekleri sayesinde, ünik ve çok kıymetli sanatsal-kültürel bir gelenek oluşturuldu.

Şimdi sayın Türel bu geleneği çok acımasız bir anlayışla tarihin çöplüğüne gönderiyor.

Kültürel birikimini takdir ettiğim Sayın Türel, tek başına, sektöre danışmadan, Antalya halkına danışmadan, Antalya Kent Meclisine danışmadan aldığı bu karar demokratik bir incelik içermiyor.

Kararın basına açıklandığı toplantı için bile sektöre bir çağrı yapılmıyor.

Topluma mal olmuş köklü bir geleneği bu şekilde yıkamazsınız. Zira Yerel Yönetim dediğimiz iktidar süresi beş yılla sınırlıdır. Siz gidersiniz başkası gelir. Onlar gider siz gelirsiniz. Ama kökleşmiş gelenekler sizin yaşam sürenizi de aşıp tarihsel değerler kazanırlar. Buna katkı sunmanız gerekir.

Bugün tüm dünyada yarım asrı aşmış film festivali sayısı 10’u geçmez. Antalya bunların arasındadır.

Öte yandan Sayın Türel’in festivali büyütmek ve kentinin tanınmışlık düzeyini kültür ve sanatla artırmak istemesi de saygıdeğer bir çabadır. Bu konudaki arzusunu çok yakından biliyorum.

2004 Mart’ında başkan seçildiğinde, Ulusal Sinema Platformu’nun yöneticisiydim. Sayın Türel’i toplantımıza çağırdık. Daha o yıllarda Festivali uluslararası bir boyuta taşımak istediğini içtenlikle anlatmıştı.

Bize festival konusunda vizyonunu açıklarken karşımızda birikimli ve kültürel normları açısından kolaylıkla anlaşabileceğimiz bir Başkan bulduğumuz için mutluyduk.

Nitekim kendisi ile beş yıl çok etkili ve yabancı basında ses getiren festivaller yaptık. Uluslararası ve ulusal bölümler iç içe yaşandı.

Sayın Türel 2014’de beş yıl aradan sonra ikinci kez başkan seçilince, 2004’de hedeflediği festival için “ulusal yarışma” bölümünden hoşnutsuzluğu ortaya çıktı.

Bu hoşnutsuzlukta, ödül kazanan genç yaratıcıların ödül töreninde yaptıkları siyasal içerikli konuşmaların payı olduğunu düşünmek bile istemedim. Çünkü tanıdığımız başkan, demokrasi kültürünü sindirmiş bir insandı. Tüm dünyada ödül kazanan kişilerin siyasi bir mesaj vermesi yadırgatıcı bir durum değildi ve hoşgörü ile karşılanıyordu.

Sayın Türel’e birkaç kez “ulusal”ı kaldırmak yerine tarihini değiştirelim ve ayıralım önerisinde bulunmuştum. Gerçi önerim gerçekleşseydi, ödül törenlerindeki görüntüler değişmeyecekti.

Sayın Türel beklenmedik bir karar alarak bu yıl “ulusal” bölümü iptal ettiğini açıkladı.

Festivali oluşturan iradenin yetkisini tek başına üstlendi.

Bütçesi Devlet ve Belediye tarafından karşılandığı için bu hakkı kendisinde görebilir ama bu davranış nezaketten uzaktır. 53 yıllık iradenin diğer ayakları olan sektörümüz ve Antalya halkı bu kararın alınmasında hiçe sayılmıştır.

Antalya Ulusal Altın Portakal Film Festivali, hiç kimsenin ve Sayın Türel’in malı değildir. Festivalin bütçesi de kimsenin değil halkın parasıdır.

Bu vahim yanlıştan geri dönülmesini istiyoruz.

Antalya halkının iradesinin tanınmasını istiyoruz.

(17 Eylül 2017)

Sabahattin Çetin (Yapımcı)

Bizim Küçük Günahlarımız

Mehmet Kütük’ün yönettiği ve Oğuzcan Ulu, Bahar Dokur, Savaş Özkul, Sumru Topuz, Deniz Aksaya, Cem Yücel, Çağrı Öztürk, İsmail Birim, Oğuzhan Yılmaz, Vural Tumbar, Halil Palamutçu, Serhat Ünaldı, Rukiye Malçiçek, Bozkurt Saraç, Cumhur Lale, Emrah Karaoğlu ile Nuray Çakır’ın oynadığı Bizim Küçük Günahlarımız, 17 Kasım 2017’de MC Film dağıtımıyla Kalem Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Bizim Küçük Günahlarımız’da, birbirinden oldukça uzak gibi görünen ancak çok karmaşık bir şekilde iç içe geçmiş çeşitli hayatların akıl almaz ve ilginç rastlantılarla bir araya gelişinin doğurduğu macera dolu, farklı bir aşk hikâyesi konu ediliyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Ayı Paddington 2

Paul King’in yönettiği ve Michael Gambon, Imelda Staunton, Ben Whishaw ile Madeleine Harris’in seslendirdiği animasyon film Ayı Paddington 2 (Paddington 2), 24 Kasım 2017’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Medyavizyon Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Paddington, Brown ailesinin bir üyesi olmuş, sürekli taşıdığı marmelatları ve bitmeyen neşesi ile mahallenin en popüler sakini haline gelmiştir. Teyzesi Lucy’nin 100. doğum günü için bir kitap beğenen Paddington, para biriktirmek için çeşitli işlerde çalışmaya başlar. Ancak almak istediği kitap çalınınca Brown ailesi ve Paddington gizemli hırsızın peşine düşerler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Ayı Paddington 2 yazısına devam et

Pera Film’de Yeni Sezon Başlıyor, Arjantin Sinemasında Adalet Arayışı, Suç ve Ceza: Arjantin Hikâyeleri

Pera Film, sinema tutkunlarını Arjantin sinemasından derlenen çoğu ödüllü suç filmlerini izlemeye davet ediyor. Arjantin Başkonsolosluğu iş birliğiyle gerçekleşen program, insan doğasındaki şiddet eğilimini, insanları suç işlemeye iten toplumsal ve psikolojik etkenleri, suçlularla suçları ortaya çıkarmaya çalışanlar arasındaki akıl oyunlarını ortaya koyan filmlerden oluşuyor. Program kapsamında 10 Arjantin filmi gösterime girecek.

Pera Film’de Yeni Sezon Başlıyor, Arjantin Sinemasında Adalet Arayışı, Suç ve Ceza: Arjantin Hikâyeleri yazısına devam et

Mor Ufuklar, 8. Jagran Film Festivali’nde

Bu sene Mumbai’de 8.si düzenlenen Jagran Film Festivali’nde 3 tane Türk Filmi gösteriliyor. 18 – 24 Eylül 2017 tarihleri arasında yapılacak festivalde 16 şehirde film gösterimi yapılacak. Festivalde Türkiye’yi Olgun Özdemir’in Mor Ufuklar, Bülent Öztürk’ün Mavi Sessizlik ve Barış Kırımşelioğlu’nun Posta Kutusu adlı filmleri temsil ediyor. Mor Ufuklar ve Posta Kutusu, World Panorama Yarışma seçkisinde, Mavi Sessizlik ise başka bir seçkide gösterilecek. Olgun Özdemir’in yönettiği Mor Ufuklar filmi geçtiğimiz günlerde düzenlenen Trabzon Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve Dostluk Ödüllerini kazanmıştı.
Mor Ufuklar, 8. Jagran Film Festivali’nde yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Barry Seal: Kaçakçı -American Made-

“Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir” demişti, zamanın Başbakanı. Gündem yaratan bu cümle, sadece bizim ülkemiz için değil, tüm dünya devletlerinde geçerliymiş meğer. Sonrasında yok edilmelerine ve katil olmalarına karşın, hâlâ övgüyle anılmalarını göz ardı etmemeliyiz. Tom Cruise’un canlandırdığı Barry Seal, muhtemelen 1980’ler Amerika’sının en zenginlerinden biri: Kaçakçı ve muhbir, vatansever … Devamı… »

Türk Dünyası Belgesel Film Festivali 2017’nin Öğrenci ve Profesyonel Kategori’de Finalistleri Belli Oldu

2. Türk Dünyası Belgesel Film Festivali’nin finalistleri, 06 – 08 Eyül 2017 tarihleri arasında 7 üniversiteden bir araya gelen jüri üyeleri tarafından belirlendi. Festivale Türkiye, Kosova, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran, Rusya, Tataristan, Yakutistan, Başkurdistan, Hakasya, Çuvaşistan, Kabardey Balkar, Gagavuzya, Kerkük’ten başvuran filmler jüri üyeleri tarafından izlenerek Profesyonel Kategori’de 12, Öğrenci Kategori’de 7 filmi finalist olarak belirlendi.

Beyaz Atletli Prensler

Sezonun romantik komedisi Damat Takımı’nın yakışıklıları beyaz atletleri ile objektif karşısında. Düğüne yalnız gitmemek için elinden geleni yapan 5 kişilik takımın Can’ı ve Onat’ı set fotoğrafçısına beyaz atletleriye poz verdi. Yıllar önce aynı lisede aynı sırayı paylaşan Özgürcan Çevik ve Özgün Aydın, bir filmde eski lise arkadaşlarını oynamaktan büyük mutluluk duyduklarını söylediler. Yapımcılığını Asteros Film’in üstlendiği film 20 Ekim Cuma günü sinemaseverlerle buluşacak.

Yerli Robin Hood Gökhan Keser

Güler Nalbantoğlu (Güler Film) ve TRT ortak yapımcılığında, Hakan Şahin’in yönetmenliğinde, 18. yüzyılın kahraman efesini beyazperdeye taşıyan Atçalı Kel Mehmet filminin başrolünde yer alan yakışıklı şarkıcı – oyuncu Gökhan Keser, bu filmdeki rolüyle yerli Robin Hood oluyor. Keser’in can verdiği Atçalı Kel Mehmet Efe, 2. Mahmut Dönemi’nde, zenginden alıp fakire vererek bölgesinde adaleti sağlarken çıkarları zedelenen ağalar ve voyvodalar tarafından da hain ilan edilir. Padişah tarafından hakkında ölüm fermanı çıkan Atçalı Kel Mehmet Efe, bölgenin en sevilen halk kahramanlarından biri olarak anılıyor. Film, 22 Eylül Cuma günü sinemalarda gösterime girecek.