24. Uluslararası Adana Film Festivali’nin Açılış Filmi, The Shape of Water Oldu

24. Uluslararası Adana Film Festivali’nin açılış filmi olarak 2017 Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan kazanan Aşkın Gücü (The Shape of Water) seçildi. Telluride ve Toronto’dan Oscar yarışına önde giren Aşkın Gücü, festivalin 25 Eylül’deki açılış töreni sonrası 22:15’te Avşar Sineması’nda gösterilecek. “Sevgi dünyayı kurtarır” temasıyla hareket eden filmde Soğuk Savaş döneminde yaşayan dilsiz hademe Eliza’yı anlatıyor.

Taş, 20 Ekim’de Sinemalarda

İki Dil Bir Bavul, Babamın Sesi, Başgan filmlerinin ödüllü yönetmeni Orhan Eskiköy’ün senaryosunu yazıp yönettiği son filmi Taş, 20 Ekim’de gösterime giriyor. Türkiye’de ilk kez, 36. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Altın Lale Yarışması’nda sinemaseverlerin önüne çıkan Taş, çocukların bir anda ortadan kaybolduğu ıssız bir dağ köyünde geçen ve 20 yıl sonra köye gelen bir gencin yarattığı gizemin peşine düşen fantastik bir dram.

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Afişini Arıyor

29. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin yarışma ile belirlenecek afişinin sahibine beş bin lira ödül verilecek. Yarışmaya gönderilecek eserlerin başka yarışmalarda yer almamış olması gerekiyor. Yarışma koşullarının ve teknik detayların yer aldığı yönetmeliğe ve katılımcıların istedikleri sayıda çalışmayla başvurabilecekleri yarışmanın başvuru adresine www.afis29.filmfestankara.org.tr adresinden ulaşılabiliyor. Akademisyen ve festival yöneticilerinden oluşacak jürinin değerlendireceği eserler için son başvuru tarihi 30 Kasım.

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Afişini Arıyor yazısına devam et

Ankara Uluslararası Film Festivali ve Almanya Büyükelçiliği İşbirliği ile Düzenlenen Temalı Kısa Film Yarışması Ön Değerlendirme Sonuçları Açıklandı

Geçtiğimiz sene, 28. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamında Almanya Büyükelçiliği ile birlikte düzenlenen ve daha sonra başvuru süresi uzatılan “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır” temalı kısa film yarışmasına başvuran 53 film arasından Deniz Trautvetter, Funda Korkmaz ve İclal Can’dan oluşan ön jürinin değerlendirmesi sonucu 10 kısa film belirlendi. 02 Ekim 2017 tarihinde ise kazanan ilk üç filmi belirlemek üzere ana jüri bir araya gelecek. Bu değerlendirme sonunda filmlerden birinci filmin yönetmenine 10.000 TL, ikinci filmin yönetmenine 5.000 TL, üçüncü filmin yönetmenine ise 2.500 TL para ödülü verilecek.

17. Türk Film Festivali Frankfurt

Düzenli olarak her yıl gerçekleştirilen 17. Türk Film Festivali Frankfurt (17. Türkisches Film Festival International), için geri sayım başladı. Festival, 26 Kasım – 20 Aralık 2017 tarihleri arasında Almanya’nın Frankfurt kentinde uluslararası katılımla gerçekleştirilecek. Festival Başkanı Hüseyin Sıtkı, festivalin bu yıl da çok önemli filmlerin gösterimine sahne olacağını belirtti. Bu kapsamda 40’ın üzerinde Türk, Alman, Avrupa filmi festivalde gösterim imkanı bulacak. Bunun yanı sıra öğrenci kısa filmleri ve belgeseller izleyicilerle ve basınla buluşacak. Türk Film Festivali Frankfurt’un açılışı 03 Ekim 2017 Salı günü Hodjapasha’da gerçekleştirilecek.

17. Türk Film Festivali Frankfurt yazısına devam et

Kurtlar Vadisi Vatan’da Binlerce Gazi’den Biri: Gazi Dede de Yürek Burkacak

Konusuyla dikkatleri üzerine çeken Kurtlar Vadisi Vatan’daki Gazi Dede (Oktay Dener) karakteri çok konuşulacak. Gazi Dede, filmde, Türkiye’nin 15 Temmuz dahil gelmiş geçmiş tüm gazilerinin vatan sevgisini temsil ediyor. 80 yaşındaki oyuncu, filmdeki rolü ve başarılı performansıyla yürek burkacak. 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde, Türkiye’nin sınırında yaşanan hareketliliğe dair Necati Şaşmaz’ın kaleme aldığı bir hikâyeyi anlatan filmde Polat Alemdar ve arkadaşları hem hainlere hem işgalcilere karşı zorlu bir savaş veriyor. Sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede de merakla beklenen Kurtlar Vadisi Vatan, 29 Eylül’de gösterime giriyor.

Adana’da Festival Coşkusu Devam Ediyor

Adana Film Festivali’ni 7 yıldır aralıksız takip ediyorum. Her yıl güzel anılarla ayrılmışım bu sanat şehrinden… Adana bir kültür-sanat şehri… Bunun her seferinde altını çiziyoruz ama laf olsun diye değil… Hem istatistikler hem de şehrin kendisi bunu size gösteriyor. Yalnızca sinema değil sanatın her dalından sanatçı yetiştirmiş bir kent burası… Peki bu yıl 24. kez gerçekleşen Adana Uluslararası Film Festivali’nde neler oluyor? Detaylar yazımda…

Muzaffer İzgü’ye Selam Olsun…

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Türk edebiyatının en büyük yazarlarından, Adana doğumlu Muzaffer İzgü bir kere daha saygıyla anmak isterim. Geçen sene Adana Film Festivali’nde yaptığı konuşma hâlâ hatırımda… Sanki bir veda konuşması gibi ama bir o kadar umut dolu bir konuşma yaparak bu karanlık günlerde bizlere ışık tutmuştu. Bizi çalışmak, çok çalışmak kurtaracak demişti; okumak, yazmak, üretmek…

Süleyman Turan’dan Duygusal Konuşma

Dün Türk sinemasının en kıymetli oyuncuların Süleyman Turan ile sevgi kortejinin hemen ardından sanat kasabasında Milyon TV canlı yayını için bir araya gelmek fırsatı bulduk. Keyifli yayınımızın sonuna doğru, kendisiyle önümüzdeki yıllarda da burada buluşma temennisinde bulundum ve aktör, yıldızları göstererek bana baktı. Hayatımın en zor anlarından bir tanesiydi diyebilirim. Kendisi söyleşi boyunca da her geçen yıl eksilen dostlarından söz etmişti. İşte böyle hüzünlü anlara da tanıklık ediyoruz çünkü sahiden de Yeşilçam’ın yaşayan son temsilcileri ile buluşma fırsatı buluyoruz festivaller sayesinde… Yeni dönem oyuncularının büyük bir çoğunluğu hâlâ halkın onlara gösterdiği ilgi ve sevginin yanına yaklaşabilmiş değil. Kıymetini ve değerini iyi bilmek lazım… Şimdi festivalin en önemli bölümü olan filmlere geçelim…

Uluslararası Seçki Parıldıyor

Bu sene tercihimi çoğunlukla uluslararası seçkiden yana kullandım ve pişman değilim. Adana yabancı film seçkisi her sene çok başarılı olmuştur ve bu sene de yanıltmadı. Sinema yazarı Kerem Akça’yı buradan bir kez daha tebrik etmek gerekiyor diye düşünüyorum. Bir alkış da Adana izleyicisine çünkü her sert, en zor ya da en dayanılmaz filmlerde bile sabırla ve sessizce filmleri izleyerek film izleme kültürlerinin ne kadar yukarıda olduğunu bir kez daha ispatladılar. Aynı şeyi üniversite öğrencileri için söylemek zor ama yaş ortalaması yüksek Adana halkı tüm filmleri büyük bir dikkat ve hassasiyet içinde hem de yoğun bir ilgiyle takip ediyor. Mesela dün akşam izlediğimiz Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos’un son filmi The Killing of a Sacred Deer’i neredeyse merdivenlere kadar dolu izledik. Yönetmenin Colin Farrell ile The Lobster’daki müthiş uyumu devam ediyor. Harika bir ikili oldular ve Farrell’in yıllarca Hollywood’da bulamadığı değeri ve hak ettiği saygıyı Yunan yönetmen ile kazandığını düşünüyorum.

Film Gösterimlerindeki Teknik Aksaklıklar

Filmin son dakikalarındaki aksaklığa rağmen salonun büyük bir bölümü sabırla bekledi. Ancak sorun yaklaşık 45 dakika uzayınca büyük bir kısmı salonu terk etmek zorunda kaldı. Tam da bu noktada bu soruna da dikkat çekmek lazım… Sanırım festivalin bu sene en büyük sorunu tam da bu… Film gösterimlerindeki teknik aksaklıklar. Yıllardır geldiğim Adana’da daha önceki yıllarda bu
kadar üst üste bu sorunla karşılaştığımı hatırlamıyorum. Sorunlar açılış filmi The Shape of Water’ın gösterilememesiyle sinyal vermişti. Ardından ardı ardına altyazı sorunları ve kesilmelerle devam etti. Mesela sinema yazarlarının merakla beklediği Zama’nın da böyle bir sorun yüzünden izlenemediğini duymuştum. Ben o sırada Wim Wenders’in merakla beklediğim son filmi Submergence’i izlemeyi tercih etmiş, çok büyük olmasa da altyazı sorunlarıyla karşılaştığımı itiraf etmeliyim.

Wenders Haçlı Seferinde, Haneke’nin Kafası Karışık

Bu arada Wenders beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. En sevdiğim yönetmenlerin başında gelen Wenders, neden haçlı seferine çıkıp Müslüman avı yapmayı tercih etti aklım almıyor. Filmin 11 Eylül’den sonra tırmanan Müslüman düşmanlığına çanak tutmayı adeta misyon edinmiş. Tek taraflı ve sığ bir bakış açısı hakim. Batılılar siz harikasınız, tüm Müslümanları yok edin, dünya kurtulsun değil mi? Çok yazık… Çok talihsiz… Bir hayal kırıklığını da Michael Haneke’nin son filmi Happy End’de yaşadım. Çok kopuk ve dağınık bir hikâye anlatıyor bu kez yönetmen. Sanki kendisini tam olarak filme adapte edememiş ya da iyi bir döneminde değilmiş gibi. Yani Haneke filmi gibi ama çeken Haneke değil gibi. İnandırıcılıktan uzak… Bu arada filme öğretmenlerinin yoklama zorunluluğu ile gelmiş iletişim fakültesi öğrencilerini de sinemadan soğuttuğu kesin. Hayatında hiç Haneke filmi izlememiş biri bu filmle başlarsa yaşadığı şoku az çok tahmin edebiliyorum. Çoğu film boyunca kikirdeyerek ya da cep telefonları ile takılarak zaman geçirdiler. Yine de izleseler iyiydi. Sonunda dayanamayıp bir tanesine, “Şu anda kimin filmini izlediğinizi bilmiyorsunuz değil mi?” dedim. “Hayır bilmiyoruz” dediler. “Yaşayan en önemli yönetmenlerden bir tanesinin son filmi, izleyin bir şey kaybetmezsiniz, hatta kazarsınız.” dedim. “Filme girmeden araştırdınız mı?” diye sordum. “Hayır, keşke internetten baksaydık, asla gelmezdik.” diye cevap verdiler. “Peki.” deyip sustum. Tabii herkesten biz sinema yazarlarında olan sabrı beklemek haksızlık olur. Ne kötü filmlere tahammül ediyoruz, Haneke’nin en kötü filmi bile başyapıt kalır…

En Sevdiklerim Loveless ve Wind River

Gelelim festivalde en sevdiğim filmlerin başında gelen Loveless’a… Rus yönetmen Andrei Zvyagintsev’in Cannes’da Jüri Ödülü kazanan filmi boşanma arifesinde çocuklarını gözden çıkaran bir çiftin hikâyesini yine büyük bir ustalıkla anlatıyor. İki yüzlü aile hayatına, çıkar ilişkilerine, insanın her türlü sevimsiz halini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Kutsal saydığımız kavramları sorgulatıyor. Çok başarılı, mutlaka görülmeli. Şu ana kadar izlediğim filmler arasında zirvede Wind River var. Aksiyon ve fantastik Hollywood filmlerinde görmeye alıştığımız Jeremy Renner ters köşe bir rol ile karşımıza çıkıyor. Aynı cümleyi Elizabeth Olsen için de kurmak mümkün. Filmin kadına bakış açısı ve güçlü kadın karakterleri takdire şayan. Yer yer yüreğim sıkışarak izledim. Her ikisi de çok yürekli, çok güçlü filmler… İyi ki bu filmler var ve iyi ki Adana’da bu filmleri izleme fırsatı bulduk.

Ödül Töreni Yaklaşıyor

Festivalin ulusal seçkisine bugünden itibaren ağırlık vermeyi düşünüyorum. Zira orada da büyük bir çekişme ve önemli filmler var. Pelin Esmer’in İşe Yarar Bir Şey’inin çok sevildiğini söylemeliyim. Filmi gören herkes ağız birliği yapmışcasına aynı şeyi söylüyor. Altını çizmekte fayda var. Yarın festivalin merakla beklenen filmlerinden Onur Ünlü’nün Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok ve Ümit Ünal’ın Sofra Sırları ekipleriyle birlikte galalarını yapacaklar. Ayrıca Aydın Orak’ın Yaşar Kemal Efsanesi adlı filmi de seyirciyle buluşacak. Ve sonrasında ödül töreni heyecanına geçeceğiz ve bakalım neler yaşanacak hep birlikte izleyip göreceğiz.

Adana’dan aktaracaklarım şimdilik bu kadar, sinemanın ışığı kalbinizi ısıtsın.

Sevgiler.

(28 Eylül 2017)

Gizem Ertürk

Set Adabını Yaşatarak Öğretiyor

Mart ayında Florya’da kapılarını açan OFS Sinema Okulu’nun 01 Eylül tarihinde başlayan kayıtları 30 Eylül’de sona erecek. Sinemayı ve görsel sanatları ilgilendiren birçok temel dersin OFS Sinema Okulu’nda verildiğini söyleyen Orhun Taşyürek, “Derslerimiz arasında en ilgi çekenlerin başında Set Adabı dersi geliyor. Dersi ünlü yönetmen Cemile Kırmızı Karadaş verecek. Bu derste öğrencilerimize sette nasıl davranmaları gerektiğini öğretiyoruz” diye konuştu. Okul teorik derslerin yanı sıra çeşitli uygulamalı eğitimler de verecek.

Set Adabını Yaşatarak Öğretiyor yazısına devam et

Murat Cemcir’den 7. Bodrum Türk Filmleri Haftası’na Özel Açıklamalar

7. Bodrum Türk Filmleri Haftası’nın film gösterimleri Bodrum’da devam ederken, Kos (İstanköy) Adası’nda da gösterimler büyük bir coşku ve heyecanla devam ediyor. Cinemarine Sinemaları’nda gerçekleşen Çalgı Çengi: İkimiz filminin gösterimine; filmin yapımcısı Necati Kocabay, yönetmeni Selçuk Aydemir ve başrol oyuncusu Murat Cemcir katıldı. Gösterimin ardından Kocabay ve Cemcir “Trafo Bodrum Açıkhava Gösterimleri”nde de Bodrumlu sinemaseverler ve basın mensupları ile biraraya geldi.

Murat Cemcir’den 7. Bodrum Türk Filmleri Haftası’na Özel Açıklamalar yazısına devam et