Bir Bölük Asker Yürekleri Dağlamaya Geliyor

TAFF Pictures’ın 2017 – 2018 iddialı film projelerinden biri daha ortaya çıktı. Aşk filmleriyle tanınan Aytaç Ağırlar, yazıp yönettiği yeni filmi Bölük’te kamerasını askeriyeye çeviriyor. Film, vatan aşkıyla kışlaya koşan bir grup askerin hikâyesini anlatıyor. Bölük filmi için neredeyse yeniden bir kışla inşa edildi. Film için, 5 yıl önce terk edilmiş bir kışla tekrar yaşanır hale getirildi. Kapı kollarından pencere camlarına kadar tüm eksikler 1,5 ay gibi kısa bir süre içinde titizlikle çalışılarak tedarik edildi. 400 dönümlük arazinin her köşesi yeniden düzenlendi. Restorasyon süresince sanat ekibin,e marangozdan demirciye toplamda 51 kişi eşlik etti. Bölük, 20 Ekim 2017’de sinemaseverlerle buluşacak.

3. Marmaris Uluslararası Kısa Film Festivali Ön Jüri Kararı Açıklandı

3. Marmaris Uluslararası Kısa Film Festivali’nde yarışacak ve gösterilecek filmler açıklandı. Festival kapsamında yapılacak olan Kısa Film Yarışması’nın Bülent Özkam, Alper Şen ve Hayri Çölaşan’dan oluşan Ön Jürisi festival şartnamesi ve katılım kurallarına uygun olan tüm kısa filmleri büyük bir titizlikle izleyerek değerlendirildi ve oy birliği ile finalist olan ve festival gösterim seçkisine alınan belgesel, deneysel ve kurmaca filmleri açıkladı.

Sadi Çilingir Yazıyor: Muradın Türküsü

Uğursuz Temmuz ayı, iki Hakan’ımızı, Fikret Hakan ve Hakan Balamir’i (Fikret Hakan Balamir) elimizden aldı. Yıllar önce Kemal Sunal’ın vefat ettiği Temmuz ayında geçen yıl Leyla Sayar, 2015’te de Pervin Par aramızdan ayrılmıştı. Bir zamanlar hepsi sinemamızın gözde başrol oyuncuları olan sanatçılarımıza rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun. (11 Temmuz 2017) Tamam, Türkçeye ve dil bilgisi kurallarına uyacağız ama afişte “Muradın Türküsü” … Devamı… »

Bana Vurgunlar, İtalyan Kültür Merkezi’nde Gösteriliyor

İtalyan Kültür Merkezi, 05 Eylül 2017 Salı günü 19:00’da Fausto Brizzi’nin yönettiği, 2012 yapımı Bana Vurgunlar (Pazze di Me) adlı, başrollerinde Francesco Mandelli, Paola Minaccioni ve Lucia Poli ile Loretta Goggi’nin oynadığı filmi gösteriyor. Tamamen kadınlardan oluşan bir ailenin tek erkek üyesi olan Andrea hayatının kadını Giulia ile tanışır. Önceki nişanlılık denemeleri ailenin kadın bireylerinin aşırı sayıda olması nedeniyle uzun süreli olamamıştır. Andrea’nın bu olayın üstesinden gelebilmesi için kendini mutlaka öksüz olarak tanıtması gerekmektedir. Ama yedi serseri mayın sayesinde olay ortaya çıkar. Andrea ilişkisini kurtarmak için yapmadığını bırakmaz.

Çamlıhemşin’de İki Yakışıklı

Murat Boz ve Burak Özçivit’i bir araya getiren Kardeşim Benim 2′nin Çamlıhemşin çekimlerinde iki ünlü isme ilgi büyüktü. Çamlıhemşin’in tabiat harikası görüntüsüne ve atmosferine hayran kalan Özçivit ve Boz bol bol selfie çekti. Yoğun ilgi gören oyuncular, çekim aralarında da yayla sakinleri ile fotoğraf çektirdi. Senaryosu Zafer Külünk’e ait filmi Mert Baykal yönetiyor. Kardeşim Benim 2, 24 Kasım’da sinemalarda gösterime girecek.

  • Basın Bülteni
  • Görüntüler için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Rofife 10. Rotary Uluslararası Kısa Film Festivali

10 yıldır farklı şehirlerde düzenlenen ve gençleri çağdaş sinemaya teşvik etmek amacıyla yola çıkan Rofife Rotary Uluslararası Kısa Film Festivali, 10. kez yola çıktı. Bu yıl Ankara’lı sinemaseverlerle Başkent Üniversitesi’nde düzenlenen festivalde film gösterimleri, sinemanın tanınmış isimleriyle söyleşiler ve gala geceleri düzenlenecek. Bu yıl İtalya’nın onur konuğu ülke olarak güç verdiği festivalde 23 Mart Cuma günü 10:00’da Başkent Üniversitesi’nde Prof. Dr. Hale Künüçen moderatörlüğünde duayen sinema eleştirmeni Atilla Dorsay ile Türk Sineması ve Dünya Sinemasında Film Eleştirmeni Olmak başlıklı bir söyleşi gerçekleştirilecek.

Rofife 10. Rotary Uluslararası Kısa Film Festivali yazısına devam et

François Ozon’un Cinsellik Çeşitlemeleri

Fransız sinemasının en üretken isimlerinden François Ozon’un son Cannes şenliğinin yarışmalı bölümünde dünya prömiyerini yapmış yeni filmi ‘Tutku Oyunu / L’Amant Double’ sıcağı sıcağına bizde de gösteriliyor. Geçtiğimiz mevsim Ozon hayranlarını birçok açıdan ilklerle buluşturan ‘Frantz’, duygusallığını ve savaş karşıtı mesajını ustaca dengeleyişiyle dikkat çekmişti.

Yönetmen 2007 yapımı ‘Angel’dan beri çektiği bu ilk dönem filminde, iki dünya savaşı arasında Maurice Rostand tarafından kaleme alınmış ‘Öldürdüğüm Adam / L’Homme Que J’ai Tué’ isimli sahne oyunundan yola çıkmış, savaş ertesi melankolisinin etkileyici bir biçimde aktarılmasına olanak sağlayan siyah-beyaz tercihi ve farklı bir dünyada yeni ufuklara açılmaktan çekinmeyen genç kadının özgürleşme çabasını aktaran hikâyesiyle gönüllerimizi fethetmişti.

Özgün çevirisi ‘Çifte Sevgili’ anlamına gelen son çalışmasıyla Ozon bildiğimiz sulara dönüş yapıyor, yoğun cinsellik ve gizem içeren kışkırtıcı filmografisinin yeni bir örneğini sunuyor bizlere. Bir evin içinde orta sınıf aileyi kobay olarak incelediği ve filmin önemli aktörü konumundaki bir beyaz deney faresi ile etkileşim yoluyla ailenin tüm fertlerinin bastırılmış duygularını açığa çıkardığı ve ortalığın fena halde karıştığı hınzır kara mizah denemesi ilk uzun metrajı ‘Sitcom’dan beri aile kurumuyla hesaplaşan, cinselliğin binbir gizemini araştıran deneyimli sinemacı, uzun süredir karın ağrıları çeken ve bunun psikosomatik olduğunu düşünen 25 yaşındaki Chloé’nin karmaşık öyküsü üzerine kurmuş son filmini.

Yine bir edebiyat uyarlaması seçmiş Ozon. Bazı romanları gotik olarak değerlendirilen, gündelik yaşam içinden çıkan şiddet ile sevgi arasındaki bağlantıyı eşeleyen çağdaş Amerikan edebiyatının güçlü ismi Joyce Carol Oates’in Rosamond Smith takma adıyla kaleme aldığı minör polisiyelerinden ‘İkizlerin Yaşamı / Lives of the Twins’den yola çıkan yönetmen, öyküyü Fransızlaştırmakla başlamış işe. Parisli genç kadın sorunlarının üstesinden gelmek için gittiği psikiyatristi Paul Meyer’e kısa süre içinde aşık oluyor. Hisler karşılıklıdır, bu nedenle etik olarak psikolojik tedavi süreci sona ererken, iki sevgili birlikte yaşamaya başlıyor. Çiftin sağlıklı görünen ilişkileri, Chloé’nin, sevgilisinin gerçek kimliğine dair ondan birşey sakladığını keşfetmesiyle gerilimli bir hal alacak, genç kadının Paul’ün ikizi Louis ile karşılaşmasıyla üçlü bir ilişkiler yumağı devreye girecektir.

Ozon serbest olduğu belirtilen uyarlamasında Carol Oates’in gerçekçi anlatımı yerine daha fantastik bir dünya kurmayı tercih etmiş. Amerikalı yazarın nevrozlar ve bölünmüş kişiliklerin karanlık tarafları üzerine yoğunlaştığı metnini erotik çeşitlemelerinin malzemesi olarak kullanmayı seçmiş. Bir müzede sanat eserlerinin bekçiliği görevini üstlenmiş Chloé’nin gerçek ile bilinçaltı arasındaki gidiş gelişini izleyicinin yorumuna bırakmış. Louis gerçekten var mıdır, yoksa genç kadının bastırılmış ve Paul ile yaşayamadığı erotik fantezilerin tetikleyicisi midir yalnızca. Psikanaliz seansları, düşler ve kabuslar yönetmene bu alanda at koşturmasını sağlayacak zengin malzeme sunuyor. O da bundan sonuna kadar yararlanıyor ve yasak arzuların perdede vücuda gelmesine araç oluyor tüm bu psikolojik deneyimlemeler.

Ozon sinema tarihinin seçkin örneklerine saygıda bulunmakta kusur etmiyor yine. Hatta Carol Oates’in romanını kaleme alırken David Cronenberg’in jinekolog ikizleri konu alan ‘Dead Ringers’dan ilham almış olabileceğini iddia ediyor. Daha ilk sahnede saçlarını kısacık kestiren Chloé’nin müze bekçiliği giysisinin de desteğiyle büründüğü androjen görünümü ve karnının şişmesi açık olarak Roman Polanski klasiği ‘Rosemary’s Baby’den esinler taşıyor. Meraklı komşu kadının aynı filmden Oscar ödüllü Ruth Gordon’un canlandırdığı tiplemeyi andırması da cabası.

Henüz 17 yaşındayken ‘Genç ve Güzel / Jeune et Jolie’de Ozon ile çalışan ve o dönemdeki yazımda kendisinden ‘gencecik bir Gündüz Güzeli’ olarak söz ettiğim Marine Vacth, bu kez daha olgunlaşmış bir genç kadın olarak yeni bir ‘Belle de Jour’ çeşitlemesinin yüzü olmuş. Ancak bu filmi Bunuel’in ölümsüz klasiğiyle karşılaştırmamak en doğrusu. Zaten Ozon da ciddiye almıyor kendisini. Gerçeklikle oynayan malzemesi doğrultusunda erotik çeşitlemeler arasında patinaj yapmaktan zevk alıyor. Ana karakterinin bilinçaltıyla flört ediyor. Onun beynine, fantezilerine, karnının içine fütursuzca dalıyor.

Görsel tasarım açısından iyi bir işçilik çıkarmayı biliyor sinemacı. Görevlendirildiği ‘Blood / Flesh’ enstalasyonunda sergilenen parçalar Chloe’nin içsel karmaşasını yansıtıyor. Jérémie Renier’nin canlandırdığı tıpatıp ikizlerin zıt kişilikleri kostümlerine, saç şekillerine, fiziksel görünümlerine yansıyor. İki doktorun muayenehaneleri bile farklı tasarlanmış. Paul’ün deri koltuk ve yerdeki peluş halıyla sıcak renklerin hakim olduğu çalışma odasına karşılık Louis’nin mermer ağırlıklı, yapma çiçekli soğuk mekânı dikkat çekiyor.

‘Tutku Oyunu’ Ozon’un en iyi filmlerinden biri değil. Yatay ve dikey aynalardan bolca yararlanan sinemacının simetriyle, geometriyle serbestçe oynayarak hayli eğlendiği bu gerilim yüklü erotik fantezi iyi bir işçilik örneği olarak ilginizi çekebilir. Bir de yetmişli yılların çekici yıldızlarından Jacqueline Bisset’nin filmde küçük bir rolde göründüğünü ve geçmiş anıları tazelediğini hatırlatalım yaşı tutan sinefillere.

(11 Eylül 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Aşk Notları

Radu Mihaileanu’nun yönettiği ve Gemma Arterton, Elliott Gould, Mark Redall ile Derek Jacobi’nin oynadığı Aşk Notları (L’Histoire de L’Amour – The History of Love), 15 Eylül 2017’de Bir Film dağıtımıyla Filma Ltd. tarafından vizyona çıkarıldı.
Vaktiyle Nazi Almanyasından canını kurtarmak için kaçan ve günümüz New York’unda geçmişteki aşkının hayaliyle yaşayan Polonya’lı göçmen Leo ile Brooklyn’de annesinin yalnızlığına çare bulmak isteyen ve onun yeniden evlenebilmesi için ideal koca adayı arayışına giren Alma’nın yolları kesişir. Genç Alma, annesine eş ararken, kendisini de sınıf arkadaşı Misha’ya ilgi duyarken bulur ve aşkı keşfeder.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb