Öteki Sinema Okurları Seçti: Yılın En İyi Korku Filmi: Siccin 3

Öteki Sinema’nın geleneksel yıl sonu anketi olan ve tür sinemasına olan ilgiyi arttırma amaçlı olarak düzenlenen okur anketinde oylama dün gece bitti ve sonuçlar bugün açıklandı. Öteki Sinema okurlarının 2016 seçimi, Alper Mestçi’nin yönettiği, başrollerini Büşra Apaydın, Adnan Koç, Cem Uslu’nun paylaştığı Siccin 3 filmi oldu. Siccin 3 aynı zamanda bu yılın en iyi gişesini (277.596) yapan korku filmi oldu. Filme özellikle kadın izleyiciler büyük ilgi gösterdiği görüldü.

Onat Kutlar Kadıköy’de Anılıyor

1995 yılında The Marmara Oteli’nde gerçekleşen patlama sonucu yaşamını yitiren şair, yazar ve sinema insanı Onat Kutlar, ölümünün 21. yıldönümünde Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği bir etkinlikle anılacak. Gecede, Onat Kutlar’ın yaşamını Filiz Kutlar, Ali Sirmen, Işıl Özgentürk ve Hülya Uçansu anlatacak. Şems Trio ve Film Müzikleri Orkestrası da, Onat Kutlar’ın senaryosunu yazdığı filmlerin müziklerini seslendirecek.

Onat Kutlar Kadıköy’de Anılıyor yazısına devam et

Merve Gezen: Kadına Yönelik Şiddeti Konu Alan Film Scrabble’da Erkekler Kadınlara Göre Filme Daha Çok Katkı Sağladılar

Önceki filmi Nerdesin Aşkım? ile katıldığı festivallerden başarı ile dönen Merve Gezen’in, sosyal ve ekonomik açıdan birbirinden farklı dört kadını, Scrabble oyununun başına oturtarak kaderlerini ve trajik sonlarını masaya yatırdığı yeni filmi Scrabble, 2016 yılında festivalden festivale koştu. Yeni filmiyle beğeni alan yönetmen Merve Gezen, Pera Sinema’ya verdiği röportajında “Scrabble’da erkekler kadınlara nazaran çok daha duyarlı davrandılar ve onlar bu filmin yapılmasında çok büyük katkı sağladılar. Aslını sorarsanız işin garip tarafı destek için görüştüğümüz hiçbir kadın olumlu bir geri dönüş yapmadı.” diyor.

Aşıklar Şehri, Altın Küre Ödüllerine Damgasını Vurdu

Bu yıl 74.sü yapılan Altın Küre ödüllerine Aşıklar Şehri (La La Land) filmi 7 dalda ödülle damgasını vurdu. Aşıklar Şehri, En İyi Film, Erkek Oyuncu (Ryan Gosling), Kadın Oyuncu (Emma Stone), Yönetmen (Damien Chazelle), Senaryo (Damien Chazelle), Müzik (Justin Hurwitz) ve Şarkı (City of Stars) ödüllerini kazandı. Filmde, trafiğin sıkışık olduğu bir gün, Sebastian ve Mia Los Angeles’da bir otobanda tanışırlar. İkisi de imkânsıza yakın olan hayallerine odaklanmışlardır. Sebastian 21. yüzyılda insanların geleneksel jazz müziğini umursamasını sağlamaya çalışmakta, Mia ise sadece bir oyuncu seçmesinde şansını denemek istemektedir.

Yılın Kadınları If İstanbul’da Buluşuyor

16 Şubat’ta başlayacak If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nden tüyolar gelmeye devam ediyor. Natalie Portman ve Lily Rose Depp’i buluşturan büyüleyici fantastik Planetarium, İstanbul galasını If İstanbul’da yaparken, Lone Scherfig’in Gemma Arterton’ı başrole taşıdığı romantik komedisi Their Finest ve Michelle Williams, Kristen Stewart, Laura Dern ve Lily Gladstone’un muhteşem oyunculuklarıyla da çok konuşulan Certain Women, Türkiye’de ilk kez If İstanbul’da gösterilecek.

Yılın Kadınları If İstanbul’da Buluşuyor yazısına devam et

Amerikan Gençliğine Coşku Dolu Bir Bakış

‘American Honey’ tipik bir Andrea Arnold filmi. Boğucu taşra ortamında çıkış yolu arayan gencecik kızlardan bir diğerinin hikâyesine odaklanıyor yine. Mekân farklı bu sefer. Ancak derin Amerika’nın uçsuz bucaksızlığında yönünü bulmaya çalışan 18 yaşındaki Star’ın, İngiliz taşrasının gri kasvetindeki kıstırılmışlığını hip-hop ile yırtmaya çabalayan ‘Akvaryum / Fish Tank’in Mia’sıyla okyanus ötesi akrabalığı çok belirgin.

Aile içi istismar ve yoksulluktan ibaret sıkışmış hayatını ani bir kararla geride bırakan Texas’lı kızın hayatı keşfi üzerine gençliğin enerjisiyle yüklü bir yol filmi bu. Alışveriş merkezinde karşılaştığı gençlerden oluşan gruba katılıyor genç kız. Artık kimselerin okumadığı çeşitli dergileri pazarlamak üzere toplanmış, Star gibi yoksul ve dağılmış ailelerin boşta gezen çocukları oluşturuyor grubu. Kendilerinden yaşça daha büyük patronları Krystal ile baş satıcı ve çömezlerin eğitmenliği görevini üstlenmiş Jake ile birlikte yola koyuluyor ekip. Güney’den Ortabatı’ya uzanan rota doğrultusunda kasaba kasaba, ev ev dolaşarak ve türlü ikna yöntemlerini kullanmak suretiyle dergi aboneliği satmaya çalışıyorlar uzun bir yolculuk boyunca.

İngiliz sinemacının kişisel kıtayı keşif hikâyesi bu aynı zamanda. Amerika’nın farklı yüzlerine tanık ediyor bizleri Arnold. Petrol zengini kovboyların tuzu kuru hayatlarından kesitleri, küçük kasabaların dağılmış evlerindeki küçük çocukların Büyük Depresyon yıllarına benzer yoksunluk tabloları izliyor. Dergi aboneliği pazarlamacılarına ilişkin 2007 yılında New York Times’ta çıkan bir makaleden esinlenerek projesini oluşturduğunu belirtiyor yönetmen. Hazırlık aşamasında irili ufaklı 6-7 tane yol seyahati yaptığını ve daha önce filmlerden aşina olduğu Amerika’nın uçsuz bucaklığında keşfe çıktığını söylüyor. Ana karakterini ve ikisi dışında oyuncularını önceki projelerinde olduğu gibi sokakta, yollarda bulmuş yine. Kıtanın dört bir yanından otantik yüzler eşliğinde film öncesi ve çekim sırasında gerçek bir deneyim yaşamış. Ekip aynen filmde olduğu gibi küçük bir minibüsün içinde kilometrelerce yol tepmiş. Ucuz motellerde birlikte kalmış, birlikte partilemişler geceleri. Bir mekândan diğerine giderken minibüs içinde doğaçlama çekimlere devam edilmiş, yeni bir şey öğrenildiğinde ya da yeni bir oyuncu ekibe dahil olduğunda başlangıç senaryosunda değişikliklere gidilmiş.

Son Ken Loach şaheseri ‘Ben, Daniel Blake’te de imzası bulunan İrlandalı usta görüntü yönetmeni Robbie Ryan’ın küçük dijital kameralardan 35 mm’liklere uzanan seçimleriyle yakaladığı doğal görsellik yönetmenin en büyük destekçisi olmuş. Müzik filmin bir diğer ayrılmaz parçası. Arnold müziği gençlerin hayatla ve kendileri arasındaki iletişimi sağlayan birincil unsur olarak kullanıyor. Star’ın çekici Jake ve arkadaşlarıyla karşılaştığı alışveriş merkezinde Rihanna’nın ünlü şarkısı ‘We Found Love’ eşliğinde kaynaşıyor genç bedenler. Filme adını da vermiş olan Lady Antebellum’un marş haline gelmiş country şarkısı ve diğerlerini hep birlikte coşkuyla söylüyorlar doluştukları minibüsün içinde.

Ana karakterin evreni keşfe çıkışının büyüleyicili hikâyesini çok etkili bir biçimde aktarıyor Arnold. Doğayla bütünleşiyor Star. Yaban arısını havuzda boğulmaktan kurtarıyor. Bir diğerini tutsak olduğu mekândan doğaya salıyor. Jack’in hediyesi kaplumbağayı suya bırakarak onu özgür kılıyor. Belgeselimsi doğaçlama çalışma tutkulu bir aşk hikâyesiyle taçlanıyor. Star ile Jake arasında yaşanan bedensel tutku, sinemacının ‘Uğultulu Tepeler / Wuthering Heights’ uyarlamasında olduğu gibi tüm doğallığıyla yansıyor perdeye. Star rolüyle ilk kez kamera karşısına çıkan Sasha Lane, Hollywood deneyimlerinin ardından bağımsız bir projede yer almayı kabul etmiş Shia LaBeouf, Krystal’de Elvis Presley’in torunu olarak da bilinen Riley Keough ve deneyimsiz tüm oyuncu ekibi harika bir iş çıkarıyor.

Samimi ve aşkın bir genç enerjiyle yüklü ‘American Honey’nin geniş bir dağıtım ve etkin bir tanıtımla çok daha kalabalık bir genç izleyici kitlesine ulaşmasını dilerdim. Gençlerin onu halen gösterimde bulunan nostalji ve Oscar avcısı muhafazakâr ‘Aşıklar Şehri / La La Land’den çok daha fazla seveceklerini düşündüğümden.

(16 Ocak 2017)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Eski Sevgili: Kaderin Cilvesi

Emir Khalilzadeh’in yönettiği ve Bade İşçil, Tolgahan Sayışman, Sadi Celil Cengiz ile Ünal Yeter’in oynadığı Eski Sevgili: Kaderin Cilvesi, 05 Mayıs 2017′de UIP Filmcilik dağıtımıyla BPN İstanbul – Play Plus Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Senaryonun tamamının büyük şehir İstanbul’da geçtiği Eski Sevgili: Kaderin Cilvesi filminde Tolgahan Sayışman, Barış karakterine hayat verirken, Bade İşçil ise onun 63 kere ayrılıp barıştığı ve bir türlü unutamadığı ve vazgeçemediği eski sevgilisi Feride’yi canlandırıyor. Filmde, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde yolları tesadüfen kesişen bu sevimli çiftin macera ve sakarlıklar dolu bir günleri perdeye getiriliyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Eski Sevgili: Kaderin Cilvesi yazısına devam et

Amerikan Başkanına Suikasttan Sonra

Jackie
Yönetmen: Pablo Larraín
Senaryo: Noah Oppenheim
Müzik: Mica Levi
Kurgu: Sebastián Sepúlveda
Görüntü: Stéphane Fontaine
Oyuncular: Natalie Portman (Jackie), Peter Sarsgaard (Bobby),
Greta Gerwig (Nancy), Billy Crudup (Theodore),
John Hurt (Peder McSorley), Richard E. Grant (Bill),
Caspar Phillipson (JFK), John Carroll Lynch (Başkan Johnson),
Beth Grant (Lady Johnson), Max Casella (Jack),
Sara Verhagen (Mary)
Yapım: Fox Searchlight (2016)

Şili sinemasının sol ruhlu yönetmenlerinden Pablo Larraín’in “Jackie” filmi, Başkan Kennedy’ye suikast sonrasını eşinin anlatımıyla yansıtıyor. Bu trajediyi izlerken, zaman zaman insanın gözleri yaşarıyor.

John Fitzgerald Kennedy (JFK), Demokrat Parti’den Katolik başkan olarak koltuğa oturmuştu. “Ike” Eisonhower sonrasında görevi devralan 35. Başkan Kennedy, Cumhuriyetçilerin sert dış politikasına devam etti bir şeyleri kanıtlamak için. Soğuk Savaş, komünizmle mücadele, Vietnam sorunu. Elbette Küba’yla savaşın eşiğine gelen Domuzlar Körfezi… JFK neden suikasta kurban gitmişti? Katolik bir başkanın Amerika’yı temsil edemeyeceğine inanan fanatikler mi bu suçu işlemişti? Onu öldürdüğü söylenen Lee Harvey Oswald kimdi? Oswald (1939-1963), sosyalistmiş ve Sovyetler’de iki yıl yaşamış. Amerika’ya döndüğündeyse Küba karşıtlığına karşı mücadele etmiş. O da suikasta uğradı. JFK, 29 Mayıs 1917’de Massachussetts’in Brookline şehrinde doğdu. 22 Kasım 1963 günüyse Teksas’ın Dallas şehrinde suikast sonucu öldürüldü.

1976 yılında Santiago’da doğan Şilili solcu yönetmen Pablo Larraín, ülkemizde 2012’deki “No” ve 2015’teki “El Club-Kulüp” filmleriyle tanınıyor. Sıradaysa 2016 yapımı “Neruda” filmi var ama. Yönetmen, 2016 yapımı renkli ve siyah-beyaz “Jackie” filminde önceki filmlerindeki estetiğe yakın yerlerde durmuş. Yönetmen Larraín, sanki hep kameranın önüne ince bir tül örtü koyuyormuş gibi görüntüleri neredeyse loş hissi veriyor. Bu şaşırtıcı estetikle filminin bütününde kasvet duygusunu yaşatabiliyor. Bu estetiğini bu Hollywood filminde de sürdürmüş yönetmen.

Eşin derin acısı…

Massachusetts’teki Hyannis Port’ta. Başkan JFK’ye suikast sonrasında First Lady Jacqueline “Jackie” Bouvier Kennedy, Life Dergisi’ne röportaj veriyor. Film, bu röportaj sürerken geriye dönerek suikast ve sonrasını ortaya çıkarmaya çabalıyor. Life için röportaj yapan politik gazeteci Theodore H. White, bu görüşmeyi Camelot ve Kral Arthur üzerinden geliştiriyor. Başkan Kennedy, ünlü Galli oyuncu Richard Burton’ın (1925-1984) söylediği “Camelot” şarkısını çok seviyormuş. Filmde Burton’ın sesinden bu şarkı sıkça duyuluyor. Şarkı, “İklim her yıl mükemmel olmalı / … / Temmuz ve Ağustos çok sıcak olamaz / Ve burada kar için yasal bir sınır var / Camelot’ta…” diye sürüp gidiyor. Camelot, Kral Arthur efsanesiyle ilişkilendirilen ünlü kale ve saray. Zaman içinde Arthur diyarının fantastik bir simgesi olmuş. Camelot, gerçekten var mı, yok mu, şimdiye kadar cevabı bulunamadı. Antik Yunan ve Roma tarihine tutkun JFK, “Camelot” şarkısını sevmesi doğaldı. Camelot, Başkan Kennedy’nin maiyeti ve zamanı olarak da değerlendiriliyor. “Maiyet”in anlamıysa, resmi ziyaretlerde liderin yanında bulunan görevliler demek.

Gazeteci Theodore, gerçekliği ortaya çıkarmak istiyor sorularla. Gerçek neydi? Her şeyde bir hikâye yok muydu? Jackie, Theodore’la konuşurken JFK’in Washington’daki Beyaz Saray’a gelişlerini, bu evin hatıralarını düşünüyor. Burada bir dolu saygın başkan ve eşi yaşamıştı. Jackie, bu evde fazla değişiklik yapmamış. Ama sıkça yaylılar konseri verdirtmiş. JFK, öldürüldüğünde Jackie’ye biri oğlan, biri kız iki çocuk bırakıyor. Bu trajediden sonra nasıl ayakta duracaktı? Daima yanında bulunan kayınbiraderi Robert “Bobby” Kennedy, ona şefkatini hissettiriyor. Dallas’ta üstü açık arabada giderken, Başkan Kennedy başından vuruluyor. Yönetmen bu anları çok etkileyici bir görsellikle yansıtabilmiş. Jackie, sürekli “Jack” dediği JFK’in başı dağılmasın diye de çaba göstermiş. Onun güzel yüzü parçalara ayrılmasın diye. Suikastın hemen ardından uçakta Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson, yemin ederek alelacele başkan oluyor. Bu kadar acelesi neydi? Jackie’nin, lavaboda ayna karşısındaki kanlı keder yüklü yüzü unutulmayacak bir andı. Jackie’nin Peder McSorley’yle yaptığı konuşmalar da akılda kalıcı. Özellikle Tanrı üzerine olan konuşmalar. Ardından Jackie, iki tür kadın olduğunu söylüyor. İlki kocasına destek olup onun güçlü olmasını isteyen. İkincisiyse kocasının yatakta iyi olmasını isteyendi. Jackie hangisiydi? Ama yatağı soğuktu şimdi onun.

Lincoln gibi cenaze…

Jackie, ölmüş önceki başkanların cenaze törenlerini öğrenmek istiyor. JFK için en değerli cenaze töreni için Başkan Abraham Lincoln cenaze törenini seçiyor. 1865’te iç savaş sonrası köleliği kaldıran Cumhuriyetçi Başkan Lincoln de suikasta kurban gitmişti. Bobby, Lincoln’ü sıradan biri olarak görüyor köleliği kaldırmasına rağmen. JFK için de ona yakışan bir yer seçiyor Jackie. Ama yeni Johnson hükümeti güvenlik için Jackie’nin düşüncelerine karşı çıksa da, sonunda her şey Jackie’nin düşündükleri gibi oluyor. Filmin içinde dolaşırken, insanı etkileyen anlarla karşılaşılıyor hep. Sinema perdesinde bambaşka görünüyor bu film. Natalie Portman’ın performansı da bu etkileyiciliğin içinde.

Filmde ağırlıklı olarak çello tınılarıyla diğer yaylılar da duyuluyor. Jackie, yaylıları, özellikle de çelloya tutkun. Filmde duyulan yaylı tınılar, Jackie’nin çok uzakta olmayan mutluluğuna ve şimdiki hüznüne dokunuyor adeta. Filmin kurgusunun da çarpıcı olduğunu belirtelim.

(16 Ocak 2017)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com