Oscarlı Yönetmen Farhadi’nin Oscar Aday Adayı Yeni Filmi: Satıcı, 27 Ocak’ta Vizyona Giriyor

İranlı yönetmen Ashgar Farhadi’nin Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar aday adayı olan filmi Satıcı Türkiye’de 27 Ocak’ta vizyona girmeye hazırlanıyor. Başrollerini Shahab Hosseini ve Taraneh Alidoosti’nin paylaştığı filmde Tahran’da yaşayan genç çift Emad ve Rana, oturdukları apartman dairesi hasar görünce yeni bir daireye taşınmak zorunda kalır. Dairenin önceki kiracısıyla ilişkili bir olay, çiftin hayatını bir anda değiştirir. Kendine has özellikleriyle, sıradan bir çift olan ve tiyatroyla uğraşan Emad ve Rana; bir anda kendilerini, kişiliklerinin umulmadık yönlerini ortaya çıkaran bir durumun içinde bulurlar.

Satıcının Tragedyasında Kadının Trajedisi

Satıcı (Forushande)
Yönetmen-Senaryo: Asghar Farhadi
Müzik: Sattar Oraki
Görüntü: Hossein Jafarian
Oyuncular: Taraneh Alidoosti (Rana), Shahab Hosseini (Emad), Babak Karimi (Babak), Farid Sajadhosseini (Yaşlı Satıcı), Mina Sadati (Sanam), Maral Bani Adam (Kati), Mehdi Koushki (Siavash), Emad Emami (Ali), Shirin Aghakashi (Esmat), Pirzadeh Majid (Macit), Sahra asadollahi (Müjgan), Ehteram Boroumand (Bayan Şahnazari), Sam Valipour (Sadra)
Yapım: Memento (2016)

İran sinemasından çıkan önemli yönetmenlerden Asghar Farhadi’nin, Arthur Miller’ın trajik oyunuyla koşutluk kuran “Satıcı” filmi, sinemayla tiyatroyu uzlaştıran değerli bir yapıt.

Tiyatrocu genç çift olan Emad ve Rana, Amerikalı Arthur Miller’ın “Satıcının Ölümü” oyununu Tahran’da küçük bir sahnede sahneye koyuyorlar. Film, sabahın telâşı üzerine açılıyor. Buldozer yandaki arazide yeni bina için temel kazarken, Emad ve Rana’nın kaldıkları apartman göçme tehlikesi atlatıyor. Tehlike biraz olsun atlatılınca apartman sakinleri kurtarabildikleri eşyalarıyla buradan taşınıyorlar. Emad ve Rana da, oyuncuları Babak’ın yardımıyla bir daireye taşınıyorlar çok geçmeden. Bu taşınma Emad ve Rana’nın hayatında derin izler de bırakacaktı.

1972’de İsfahan’da doğan İranlı yönetmen Asghar Fahradi’nin Oscar ve “Altın Ayı” kazanan 2011’deki “Jodaeiye Nader az Simin-Bir Ayrılık” ve 2013’teki “Le Passé-Geçmiş” filmleri ülkemizde gösterilmişti. 2016 yapımı “Forushande-Satıcı” filmi, Cannes’da Asghar Farhadi’ye “En İyi Senaryo”, Shahab Hosseini’ye de “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini getirdi. Fahradi filmiyle Miller’ın oyunu arasında trajik koşutluk kurmuş. Oyun sahnede sahnelenirken, gerçeklikte de bir satıcının tragedyasıyla bir genç kadının trajedisi yaşanıyor. Bu trajedide kadın ölmüyor. Ya satıcı?

Miller’ın 1949’da yazdığı “Satıcının Ölümü” oyunu, aynı yıl büyük yönetmen Elia Kazan tarafından Broadway’de sahnelenmişti, belirtelim. Oyunda, satıcı Willy Loman’ın 2. Dünya Savaşı sonrasındaki trajik hayatı anlatılmıştı. Küçük de olsa Asghari’nin “Satıcı” filmiyle Miller’ın “Satıcının Ölümü” ruhen bir noktada buluşuyor. İkisi de tragedyaydı. Antik Yunan tragedyasının modern sahnelenmesi gibiydiler.

Birdenbire gelen…

Emad, “Satıcının Ölümü”nü hem yönetiyor hem de başroldeki Willy’yi oynuyor. Emad, lisede de sanat dersleri veriyor bunları yaparken. Akşam eve dönerken Rana cepten onu arıyor alışveriş yapması için. Kısa bir an sonra dış kapının zili çalıyor. Rana, otomatik kapıyı açarken, dairenin kapısını da açık bırakıyor. İşte beklenmedik ve birdenbire meçhul bir adam tarafından saldırıya uğruyor Rana. Yönetmen, saldırıyı doğrudan göstermemiş. Saldırı öncesi kamera bir an dairenin açık kapısından holü gösteriyor. Sonrasındaysa büyük bir travma yaşanıyor. Rana komşular tarafından hastaneye götürülmüş. Merdivenlerde kan izleri de fark ediliyor. Saldırgan ayağından mı yaralanmıştı? Saldırgan kaçarken geride pikap kamyonetini de bırakmış. Bu pikapla saldırgana ulaşılabilir miydi?

Rana’nın gizemleri…

Saldırının hem fiziksel hem de ruhsal travmasını yaşayan Rana, bu olayı polislik olmasını istemiyor. Rana’nın zihnindeki dehlizde kasvet dolu gizemler savrulmuş sanki. Evin içinde korkular yaşarken bir şeylerin açığa çıkmasını da istemiyor. Saldırganı görmüş müydü? Rana, apartmanın otoparkında sorun çıkartan pikabı caddeye park edince olayların gidişi de değişiyor birden. Pikap ortadan kayboluyor. Emad arabasıyla giderken pikabı bir fırının önünde görüyor. Sonra da pikabı takip ediyor. Önce Macit’ten şüpheleniyor Emad. Onu eşyalarını taşımasına zorluyor. Sonra da yıkılmakta olan apartmanda Macit’i bekliyor.

Satıcıyla tragedya sahnesi…

Macit, müstakbel kayınpederini göndermiş apartmana. Macit, yaşlı satıcının kızı Müjgan’la evlenmeye hazırlanıyor. Küçük konuşmalardan sonra Emad, yaşlı satıcının ayakkabısını çıkartmasını, sonra da çoraplarını. Bundan sonra ne olacaktı? Bu anlarda, tiyatro sahnesiyle sinema perdesinin kolay kolay bir araya gelemeyeceği iş birliği doğuyor ve tragedya trajedi sınırlarında dolaşmaya başlıyor. Bu anlara sinema perdesinde tanıklık etmek sanat açısından heyecan veriyor. Gerilim ve merak da küçük bir armağandı filmden. Ahu’yu da öğreniyorsunuz bu tragedya sahnesinde. Hiç görünmeyen, ama görünen her şeyden daha fazla etki bırakan Ahu, bu tragedyaya sahne olduğunu hiç bilmeyecekti belki de. Bu filmde, Sinemayla tiyatronun bu sevişmesine tanıklık ediliyor. Sinema tarihinde birkaç örnek var sinemayla tiyatronun uzlaşmasında. Aklımıza hemen gelenlerse, Joseph L. Mankiewicz’in 1950 yapımı siyah-beyaz “All About Eve-Perde Açılıyor”, François Truffaut’nun 1980 yapımı “Le Dernier Metro-Son Métro”, Arthur Hiller’ın 1982 yapımı “Author! Author!-Yazar Yazar” filmleri.

Filmde görsel anlamda unutulmaz anlar da var. Öncelikle Miller’ın oyununun sahneden bölüm bölüm yansıması heyecan vericiydi. Elbette tiyatro kulisi de gerçekçi yansıyor. Emad’ın sınıfı da eğlenceliydi. Gençler bulunduğu her yere enerjilerini de taşıyor. Yoğunlukla iç mekânda geçen bu filmde, arada Tahran da kendini gösteriyor. İnsan ve araba kalabalığı bir cangıl gibiydi. Elbette müziklere de kulak vermek gerek. Bu film, 89. Akademi Ödülleri’nde “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar’a da aday.

(26 Ocak 2017)

Ali Erden

ailerden@hotmail.com

Parayı Bulduk Filmin Çekimlerine Start Verildi

Kaçış 1950 ve Temel ile Dursun İstanbul’da isimli filmleri hayata geçiren Taş Film yine farklı bir projeye imza atıyor. Ersin Korkut, Alay Cihan ve Gülsüm Alkan gibi oyuncuların yer aldığı Parayı Bulduk adlı filmin yönetmenliğini İhsan Taş üstleniyor. Filmin konusu şöyle: Kumarhane müdürü Nermin çok zeki bir kadındır. Türkiye’de kumar oynatmanın yasak olduğunu bildiği için polis baskınlarına karşı önlem olarak kumarhaneye film seti havası verir ve yaşanan olaylar tam bir komediye dönüşür.

Japon Sineması Platformu’nun Başlangıcından Günümüze Japon Sineması Adlı Kitabı Çıktı

Gökhan Kuloğlu tarafından hazırlanan Başlangıcından Günümüze Japon Sineması kitabı Japon Yayınları tarafından satışa sunuldu. Ahmet Ziya Sekendiz, Birsen Albayrak, Ercan Gürova, Deniz Balcı, Olca Karasoy, Yeter Şeko ve Ayşe Altun’un yazılarının yer aldığı kitapta Japonya topraklarında sinemanın başlangıcından günümüze kadar uzanan yolculuğu ele alınıyor. Batıdan aldıklarını yerelleştirmenin yollarını bulan Japon toplumunda sinemanın seyirciyle tanışması her ne kadar Batılı bir biçimde olsa da, sinema zaman içerisinde yerel unsurlar tarafından kuşatılarak yeni bir anlatı dili oluşturabildi. Dünya sinemasına çok önemli filmler ve yönetmenler yetiştirdi.

Japon Sineması Platformu’nun Başlangıcından Günümüze Japon Sineması Adlı Kitabı Çıktı yazısına devam et