Bob Marley: One Love Filminden Yeni Kamera Arkası İçeriği Paylaşıldı

Yeni kamera arkası görüntüleri paylaşılan Bob Marley: One Love filmi sevgi ve birlik mesajıyla nesillere ilham veren bir ikonun hayatını ve müziğini konu alıyor. Bob’un zorlukların üstesinden gelme konusundaki güçlü öyküsünü keşfedin. Efsanevi müzisyen Bob Marley’i Kingsley Ben Adir’in ve eşi Rita’yı Lashana Lynch’in oynadığı Bob Marley: One Love filmi 16 Şubat Cuma günü sinemalarda gösterime giriyor.

  • Basın Bülteni
  • Yeni kamera arkası görüntüleri için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

2. İstanbul Uluslararası Bahar Film Festivali 2024

2. İstanbul Uluslararası Bahar Film Festivali, Uludüz Medya tarafından Piramid Sanat ve Hacettepe Üniversitesi Türk – Alman İlişkileri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin desteğiyle 15 Mart 2024 tarihinde 38 ülkeden 1283 başvuru ve 130 dereceye giren film ile Zübeyde Ana Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Kültürler arası bir köprü görevi gören İstanbul Uluslararası Bahar Film Festivali, sinema dünyasında yeni bakış açıları ve yaratıcı eserleri teşvik edecek, destekleyecek. Sanatın birleştirici gücüyle dünyanın dört bir yanından sanatçıları ve izleyicileri bir araya getirecek olan film festivali, sinemaseverleri benzersiz bir deneyime davet ediyor.

2. İstanbul Uluslararası Bahar Film Festivali 2024 yazısına devam et

Erdal ile Ece

Togan Gökbakar’ın yönettiği ve Şahan Gökbakar ile Seda Türkmen’in başrollerini paylaştığı Erdal ile Ece, 23 Şubat 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Cielo Media tarafından vizyona çıkarıldı.
Oto saniyede kuzeni Oğuz ile birlikte araç kaplama ve modifiye işleriyle uğraşan Erdal ile kurumsal bir şirkette yönetici olarak çalışan Ece uzun yıllardır birlikte olan evli bir çifttir. Günümüz evlilik ilişkilerinde sıkça rastlanan, acı tatlı çatışmalar, ilişkideki iniş çıkışlar eğlenceli bir dille gözler önüne seriliyor. Filmdeki olaylar hem kadın, hem de erkek gözüyle ayrı ayrı, “Diyet, Kıskançlık ve Östrojen” başlıklı üç bölüm olarak perdeye yansıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Erdal ile Ece yazısına devam et

Memleket Gibidir Okul

Polonya göçmeni Carla Nowak’ın yeni göreve başladığı sıfır tolerans ilkesine bağlı ilköğretim okulunda disiplin ön plandadır. Arka arkaya yaşanan hırsızlık olayları kurumda huzuru kaçırırken bir Türk öğrenci önyargıya dayalı bir biçimde suçlanır. Öğrencilerin bireysel özgürlüğünü savunan idealist Carla, yabancı kökenli öğrencisine uygulanan ayrımcı uygulamadan büyük rahatsızlık duyar ve olayı bireysel olarak araştırmaya karar verir. Sınıfında okuyan Oskar’ın annesi okul çalışanı bayan Kuhn’u gizli kamera kaydı ile teşhis ettiğinde tek arzusu bilerek ceketinin cebinde bıraktığı cüzdanından çalınan paranın iadesi ve belki küçük bir özürdür yalnızca. Ancak işler böyle gitmez. Kuhn önce inkâra kalkışır, daha sonra ayrımcı bir dille kibirlendiği Carla’yı kişilik haklarını ihlâlle suçlar. Böylece çözümü basit bir mesele okul yönetiminin ve öğrenci gruplarının dahil olmasıyla beklenmedik bir noktaya evrilmeye başlar.

Dünya prömiyerini 2 ödülle döndüğü Berlin Film Festivali’nde yapmış olan taze Oscar adayı ‘Öğretmenler Odası / Das Lehrerzimmer’i izlerken ‘Gemide’nin ünlü repliği düştü aklıma. Erkan Can’ın ağzından kültleşmiş monologda ‘gemi’ memleketi çağrıştırır. Belli bir hiyerarşik düzen içinde herşeyin düzenli ve kontrol altında tutulduğu okullar için de böyle düşünmüş olmalı filmin Türk asıllı yönetmeni İlker Çıtak. 2019 yapımı ‘Söz Senettir /Es gilt das gesprochene Wort’ filmi ile tanıyıp sevdiğimiz sinemacının İstanbul Alman Lisesi’nde eğitim gördüğü dönemde 14 – 15 yaşlarındayken başlarına gelen benzer bir hadiseden yola çıkarak sınıf arkadaşı Johannes Duncker ile ortaklaşa kaleme aldığı metin tek mekânda başlayıp bitiyor. Okul, yöneticileri, öğretmenleri, öğrencileri, velileri, öğrenci temsilcileri, okul gazetesi çıkaran ekip başta olmak üzere öğrenci grupları ile Almanya özelinde çağdaş demokratik toplum düzeninin minyatürü olarak yorumlanmış.

Topluluğun dar alandaki paslaşmaları basit bir olay zincirinden gerilimi giderek yükselen kaotik bir sürece doğru hızla yol alırken Çatak’ın yüreği idealist öğretmenle birlikte çarpıyor kuşkusuz, ancak öteki karakterleri ele alırken klişe iyi – kötü ayrımından özenle uzakta kalmış. Herkese kulak veriyor, anlamaya çalışıyor. Haklı haksız yarıştırması yapmadan tüm tartışmaları perdeye taşıyor. ‘Korsaj’dan hatırladığımız Judith Kaufmann imzalı 4:3 dar format usta içi görüntü tercihi tek mekândaki sıkışmışlık hissini aktarırken, gerilimin giderek doruğa tırmandığı anlatıda başta Carla olmak üzere karakterlere yakın plan odaklanmamızı sağlıyor. Kamera yerinde durmuyor zaten. Marvin Miller’in yine yönetmenin isteği doğrultusunda ağırlıklı olarak kalın yaylıları kullandığı müziği daha ilk plandan yaklaşan gerilimli tartışma ortamını haberliyor. Okul mekânında sıradan bir hırsızlık olayı Çatak’ın detayları oya gibi işleyen kıvrak ve usta işi yorumuyla derinleşiyor, çağdaş Batı toplumlarının adalet, kişilik hakları, göçmenler, ayrımcılık gibi temel meseleleri üzerine bir manifestoya dönüşüyor. Carla Nowak’ta mükemmel bir performans sunan Leonie Benesch’in bir sahnede öğrencileri ile birlikte ellerinden geldiği kadar çığlık atması sistemdeki kaosa rağmen çıkış yolu arayışlarının sembolüne dönüşüyor. Çatak’ın final jeneriğine döşediği dingin Mendelsohnn müziği ise (‘Bir Yaz Gecesi Rüyası / Ein Sommernachtstraum’ uvertürü) bu kaotik düzende umudu barındıran bir nevi soluk alma molası olarak düşünülebilir.

(08 Şubat 2024)

Ferhan Baran

[email protected]

Gudubet: Ölmek İstemiyorum

Mehmet Tan’ın yönettiği ve Abdullah Kırmızıkaya, Bahar Tutkum Ertok, Belma Mamati ile Yaşar Üzer’in oynadığı Gudubet: Ölmek İstemiyorum, 21 Şubat 2025’de MC Film dağıtımıyla Yiğit Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Handan Hanım bir malikânede tek başına yaşayan çok varlıklı bir kadındır. Funda, Senem, Neslihan adında üç kızı, Halûk adında bir oğlu ve Nimet (Gudubet) adında bir torunu onun yasal mirasçısıdır. Funda ihtiraslı bir kadın olduğundan ailede problemli gördüğü tüm kardeşlerini öldürüp ailenin mirasına tek başına sahip olmak ister. Bu amaçla kiralık katil tutarak tüm aileyi öldürtür. Ancak, Gudubet cinayetlere şahit olunca katilin planları değişir.

  • Basın Bülteni
  • Fragman

Gudubet: Ölmek İstemiyorum yazısına devam et

Hayali – Imaginary, Türkçe Dublaj Seçeneğiyle 08 Mart 2024’de Sinemalarda

Korku türündeki en başarılı filmlere imza atan yapım şirketi Blum House ve Lionsgate’in yeni projesi Imaginary – Hayali (Imaginary) önümüzdeki dönemin en çok beklenen filmleri arasında yer alıyor. Megan, The Black Phone, Sinister, Halloween ve Get Out gibi efsaneleşen filmlerin yapımcısı Jason Blum’un yeni filminde genç bir kadının sıra dışı ve korku dolu hikâyesi anlatılıyor. Büyüdüğü eve yıllar sonra geri dönen ve çocukluk dönemindeki hayali arkadaşıyla yeniden karşılaşan kadın, tüyler ürpertici olaylar yaşar. 08 Mart’ta dünyayla aynı anda Türkiye’de vizyona girecek olan Imaginary – Hayali (Imaginary) filminin yönetmenliğini ise Jeff Wadlow üstleniyor.

Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’ne İki Ödül

7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali kapsamında gerçekleştirilecek olan İzmir’den Karakter Yaratmak Proje Geliştirme Atölyeleri projesiyle Döngüsel Kültür Proje Fikri Yarışması, Mansiyon Ödülü ve Döngüsel Kültür Proje Uygulama Yarışması Ödülü’nün sahibi Kadın Yönetmenler Derneği oldu. UKYF Danışma Kurulu üyesi Aysim Türkmen’in ilk yıldan itibaren düzenlediği Kentten Karakter Yaratmak Atölyesi’nin de yer alacağı İzmir’den Karakter Yaratmak Proje Geliştirme Atölyeleri program detayları çok yakında belli olacak. Projeler kapsamında birçok sinema öğrencisi ve sinemasever eğitim alma hakkı kazanacak.

Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’ne İki Ödül yazısına devam et

Hazine (Yönetmen: Julia von Heinz)

Julia von Heinz’in yönettiği ve Lena Dunham, Stephen Fry, Zbigniew Zamachowski ile Iwona Bielska’nın oynadığı Hazine (Treasure), 03 Ocak 2025’de Bir Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
1990’ların Polonya’sında geçen hikâyede Amerikalı bir gazeteci olan Ruth ile 2. Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan kurtulan eksantrik babası Edek’in anavatanlarına yaptıkları maceralı yolculuk anlatılıyor. Duygusal ama komik bir kültür çatışması yaşayan ikili, post-sosyalist Polonya’yı keşfe çıkarken geçmişimiz ve ailemizle bağ kurmanın ne kadar büyük ve beklenmedik hazineler ortaya çıkarabileceğini ispatlıyor.

43. İstanbul Film Festivali Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü Jürisi Belirlendi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 17 – 28 Nisan 2024 tarihleri arasında yapılacak 43. İstanbul Film Festivali’nde Türkiye yapımı uzun metrajlı kurmaca ilk filmleri değerlendirecek jüri üyeleri belirlendi. 43. İstanbul Film Festivali Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü jürisinde yönetmen Orçun Köksal, yapımcı İpek Erden, yönetmen Nesimi Yetik yer alıyor. Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü, 2012 yılında hayatını kaybeden yönetmen, senarist ve yapımcı Seyfi Teoman anısına 2013 yılından bu yana veriliyor, 50.000 TL para ödülüyle destekleniyor.

İyi Bir Aile Değiliz Filminin Galası Gerçekleştirildi

Kaan Yıldırım, Erkan Kolçak Köstendil, Sarp Apak, Derya Karadaş, Şinasi Yurtsever, Asiye Dinçsoy, Melisa Doğu, Tarhan Karagöz, Nergis Çorakçı, Yakup Turgut ve Vedat Erincin’i kadrosunda buluşturan İyi Bir Aile Değiliz filminin galası 30 Ocak Salı akşamı medya dünyasından ünlü isimlerin katılımıyla gerçekleştirildi. Sezonun en ilginç aile hikâyesini anlatan filmi Haki Biçici yönetiyor. İyi Bir Aile Değiliz filmi 09 Şubat’ta sinemalarda gösterime girecek.

  • Basın Bülteni
  • Galadan görüntüler için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

İyi Bir Aile Değiliz Filminin Galası Gerçekleştirildi yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Usul Esastan Önce Gelir (mi?): Öğretmenler Odası

İşte, okulda, sokakta, yaşadığımız her yerde bir aradayız; kim neci, ne yapar, neyi niye yapar bilemediğimiz gibi gizli saklı yapıldığında da saptayamayabiliriz. Hırsız da, yalancı da, kötü niyetli olan da var muhakkak. Temkinli oluyoruz o nedenle, kapımızı kilitliyoruz, pek tanımadığımızla sıkı fıkı olmamaya çalışıyoruz. Ama ya o(nlar) aynı işyerinde birlikte çalıştığımız insanlarsa… İki seçenek çıkıyor önümüze: ya sessiz kalacağız ya … Devamı… »

Altın Gaga ve Macera Çetesi

Nigel W. Tierney ile Dong Long’un yönettiği animasyon film Altın Gaga ve Macera Çetesi (Goldbeak), 01 Mart 2024’de CJ ENM dağıtımıyla Siyah Beyaz Movies tarafından vizyona çıkarıldı.
Tavuklar arasında büyüyen küçük, sevimli kartal Altın Gaga, bir daha uçamayacağını düşünmektedir, ya da en azından ona böyle söylenmiştir. Tanınmak için istekli olan Altın Gaga, uçmayı öğrenir ve kız kardeşiyle birlikte bazı sırları çözmek için Kuşlar Şehri’ne gitmeye karar verirler. Altın Gaga ve ekibi şehre geldiklerinde karşılarında yardıma ihtiyacı olan bir şehir bulurlar. Artık bu şehri kurtarmak Altın Gaga ve arkadaşlarının görevidir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Illumination’dan Heyecanla Beklenen Çılgın Hırsız 4 Filminin Türkçe Dublajli Birinci Fragmanı Yayınlandı

Yedi yıl sonra gelen ilk Çılgın Hırsız filminde, dünyanın en sevilen süper kötüsü, Kötü Karşıtı Birlik ajanı Gru, Illumination’ın Çılgın Hırsız 4 filminde heyecan verici, cesur yeni bir Minyon kargaşası devri için dönüyor. Minyonlar 2: Gru’nun Yükselişi fenomeninin ardından tarihin en büyük global animasyon serisi şimdi Gru ve Lucy ile kızlarının -Margo, Edith ve Agnes- Gru ailesinin yeni üyesi, babasına eziyet etmeye kararlı Gru Jr.’ı kucaklarına almasıyla yeni ve muhteşem bir bölüme başlıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Kendi Kendimizin Üretim Aracıyız: Zavallılar

Filmde, benim başlığa çıkardığım cümle, yaptıkları iş nedeniyle kendilerini tanımlamak için kullanılmış olsa da, insan yaratma (!) nedeniyle filmin ana teması, savsözü olarak öne çıkıyor.

Frankeştayn’ı biliyorsunuz, modern Prometheus… Peki, aynı düş(ünce) başkaları tarafından geliştirilemez mi? Alasdair Gray, Glasgow’da, dişi Frankeştayn öyküsü yazar, aslından yüz elli yılı aşan zaman sonra. Doktor Frankeştayn bir canlı yaratır, öykü doktorun üzerine yoğunlaşır. Gray ise Doktor Godwin (ilginç değil mi, tanrı ve kazanma sözcüklerinin bileşimi) üzerine değil yarattığı canlı, kadın üzerine kurar öyküsünü. Bizim, “Zavallılar” olarak izlediğimiz filmi Yorgos Landhimos çekmiş. Görselliği başarılı, oyuncular başarılı, müzik izleyiciyi taşıyor ve film bittikten sonra da o duygu, o heyecan, o yenilik sürüyor insanın zihninde…

Yaşamına, bilinçli olarak son veren hamile kadının karnındaki bebeğin beynini kadına aktaran Godwin (Willem Dafoe), bedeni gelişkin ama beyni çocuk olan kadını (Bella) (Emma Stone) bir yandan eğitir, bir yandan da üzerinden bilimsel araştırmalar yapar. Bu bir yabancılaşmadır ve sinema yabancılaşmayı gerçekten çok severek kullanır (değerlendirir).

Film; Bella’nın, hapsedildiği laboratuvardan çıkıp toplumsal ahlâk (baskı) ve görgü kuralları, cinsellik, aşk, sosyal sınıf, yoksulluk ve hepsinden önemlisi erkeklerin dünyayı kontrol etme çabalarıyla dolu gerçek bir dünyayla karşılaştığını anlatıyor. Diyalektik olarak hiç bilmediğiniz, duymadığınız, üzerinde eğitim almadığınız bir şeyi olduğunca kavrayamaz, anlayamazsınız. Erkek egemen ve buna da bağlı olarak feodalizmden kurtulmuş, kapitalizme hızla giden dünyanın toplumsal kuralları, ahlâk anlayışı/baskısı o çizgide gelişir. Ona ters yapılan her şey (düşünceniz bile) itici, kötü, yanlış olarak algılanır. Bunun, bizdeki tipik örneği; Kürtlerle barış çabası -açılım süreci- ve Gezi Direnişi sonrasında haksız, hadsiz, hukuksuz tutuklanmalar ve verilen cezalardır. Bella da aynı nedenlerle toplum içine çıkarılmaz, çıktığında da anlaması, anlaşılması kolay değildir. Duygularını niye saklamak gerektiğini bilemez. Tıpkı beslenmek, barınmak, yürümek gibi bir şeydir seks de onun için.

Eğitimin yararını çok açık bir şekilde izliyoruz. Bella, bütün yönlendirmelere (Godwin’in asistanıyla evlendirilmesi isteğine), itirazlara (çapkın Duncan Wedderburn’ün –Mark Ruffalo- kendisini kaçırıp cinsel obje olarak kullanmasına) ve cinselliğin parayla alınıp satılmasını anlamamasına rağmen bildiği gibi yaşar, iyi bildiğini yapar, kötü bildiğinden kaçınır, karşı çıkar.

Wedderburn ile çıktıkları gezide, aynı gemide yolculuk eden insanlara karşı söyledikleri şaşırtıcıdır. Oysa Bella, kötü niyetli, art niyetli veya içten pazarlıklı değildir. Kumardan kazanılan parayı yoksullara vermek için gemi personeline -ki, o gemicilerin parayı kendi ceplerine atacakları yüzde bin beş yüz nettir- teslim etmesi tam da bu duygunun yansımasıdır.

Doktor Jekyll gibi…

Dr. Henry Jekyll’in hikâyesini okumuş veya izlemişsinizdir. Kişilik bölünmesi diyebileceğimiz bir vaka üzerinden insan anlatılır orada; iki tarafı olduğuna inanır Dr. Jekyll insanların, melek ve şeytan yüzü. Muhakkak ki, birebir değil, ama birbiriyle bağlantılıdır “Zavallılar” ile… Godwin, babasının deneğidir, Bella’yı da denek olarak kullanır (bu arada kafası köpek bedeni tavuk, kafası ördek bedeni keçi yaratıklarla deneyler yaptığını belirtmek gerekir). Bella, bazı hazları deneyimleyerek bulurken; Godwin, babasının ileride karşılaşması olası durumları öngörerek hiçbir şey yaşa(ya)mamıştır. Bella’yı Godwin’den ayıran en önemli fark budur.

Yönetmen, birkaç aşamalı filmin özellikle ilk bölümünde siyah beyaz görüntüyü tercih etmiş; biraz rüya, biraz hayal, biraz gizem katmış bu… Set tasarımı ve görüntüler alabildiğine estetik ve gerçekten büyüleyici.

Kitap olarak…

Hep tartışılagelen bir şeydir, roman mı daha başarılı o romandan uyarlanan film mi? Muhakkak ki, iki sanatı kıyaslamamak gerekir. Ancak unutulmaması gereken, edebiyatın imaj yarattığı, filmin ise imajın imajı olduğu için hayale farza yer bırakmamasıdır. Hep verilen bir örnektir (Yaşar Kemal için örneğin) bir yaprağın düşüşünü 60 sayfaya yayılır. Oysa filmin süresini de göz ardı etmemek gerekir muhakkak, yönetmenin (senaristin) görmek istedikleriyle sınırlısınızdır. İskoçya’nın önemli yazarlarından Alasdair Gray’in 19. yüzyıl sonlarında yaşamı anlattığı “Zavallılar” İthaki Yayınları (çeviren Süha Sertabiboğlu) arasından çıktı. Şöyle bir karıştırma fırsatım oldu, epey ilginç. Zaten yayımlanmasıyla çok ses getirmiş… Şimdi sıra (ya koydum bile) kitabı da okuyup filmle karşılaştırmakta.

09 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(06 Şubat 2024)

Korkut Akın

[email protected]

Korkut Akın Yazıyor: İçinizdeki Çocuğu Öldürmeyin! Aşk Mevsimi

Birini seversiniz, kavuşamazsınız, bu aşk olur denir ya… Biz, aşkı hep kavuşulamayan olarak kabul etmişiz. Büyük hata kuşkusuz. Ali Yaman, gençlik aşkı Şirin’in peşinden koşuyor yıllarca. Şirin, hoşuna gitse de bir türlü onaylamıyor Ali’nin bu yaklaşımını. Görece rahat iki genç arasında gelişen duygu; gerek aile içinde, gerek mahalle baskısı, gerekse eğitim beklentisi, daha da önemlisi daha yakışıklı, daha güzel, daha paralı, daha lüks yaşam vaat … Devamı… »

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu