Sadi Çilingir Yazıyor: Buradan Çok Uzakta

Sinema sektörümüz 2022 yılında da onlarca sanatçı ve emekçimizi ebediyete uğurladı. Allah rahmet eylesin; mekânları cennet olsun: Bozkurt Kuruç (16 Ocak 2022), Oyuncu, Yönetmen, Öğretim Üyesi / Yaşar Aydaş (23 Ocak 2022), Bağlama ve Kaval sanatçısı / Fatma Girik (24 Ocak 2022), Oyuncu (Teşvikiye Camii’nden Bodrum’a uğurlandı) / Ayberk Pekcan (24 Ocak 2022), Oyuncu (Mersin Yenişehir ilçesi Hz. Muğdat Camii, Tarsus Şehir … Devamı… »

Ayşe Gencer’i Kaybettik

Türkiye’de caz müziği denilince akla ilk gelen isimlerden olan ünlü caz vokalisti Ayşe Gencer, 30 Aralık 2022 Cuma günü hayatını kaybetti. İlk derslerini piyano öğretmeni olan babaannesinden alan Gencer, 18 yaşında TRT İstanbul Radyosu’nun açtığı Hafif Batı Müziği Vokal Yarışması’nı kazandı. Bodrum Jazz Now adlı kulüpte caz söylemeye başladı. Ayşe Gencer, Bergen adlı sinema filminde annesi Ayten Alpman’ı canlandırmıştı. Cenazesi, 01 Ocak Pazar günü Levent Afet Yolal Camii’nde kılınacak cenaze namazını müteakip Ulus Mezarlığı’nda toprağa verilecek olan merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Ocak’ta Başka Sinema’da

Başka Sinema, 2023’ün ilk ayında birçok farklı film ve etkinlik ile seyircilerine dolu dolu bir Ocak programı sunuyor. 01 Ocak’ta Başka Sinema’nın gelenekselleşmiş etkinliği ile dört yeni film beyazperdeye taşınıyor, programdaki filmler ise Lukas Dhont’un Cannes Film Festivali’nde Büyük Ödül’e layık görülen ve Belçika’nın Oscar adayı Yakın (Close), Venedik Film Festivali’nde yarışan ve başrolünde ünlü Penelope Cruz’un yer aldığı Uçsuz Bucaksız (L’Immensita), Bresson’un klasik filmi Au Hasard Balthazar’dan esinlenen ve Polonya’nın Oscar adayı Aİ (EO) ile Alexandru Belc’in 1972 Romanya’sında bir grup genci anlatan Metronom.

Öldüm Bittim

Ayhan Rüzgâr’ın yönettiği ve Ayhan Taş, Arzu Yanardağ, Kutsal Kaynak, Burcu Özçelik, Ayhan Rüzgâr ile Murat Ercanlı’nın oynadığı Öldüm Bittim, 22 Mart 2024’de Skypic Film dağıtımıyla HB Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Sıradan bir kişiliğe sahip olan Mehmet, hastalık hastası biridir. Onun hayatı, bir köpeği sevmek isterken köpeğin elini ısırmasıyla baştan aşağı değişir ve bambaşka bir hale dönüşür. Kuduz olacağını düşünüp panik atak geçiren Mehmet hastaneye kaldırılır. Vizitedeki doktorların başka bir hastanın yakında öleceği hakkında yaptıkları konuşmayı kendi üzerine alınan Mehmet, bir haftalık ömrü kaldığını düşünerek, ölüm için hazırlık yapmaya başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Öldüm Bittim yazısına devam et

Pinokyo: Sihirli Yolculuk

Vasily Rovensky’nin yönettiği ve Pauly Shore, Jon Heder, Tom Kenny ile Dmitriy Iosifov’un seslendirdiği animasyon film Pinokyo: Sihirli Yolculuk (Pinokkio: Pravdivaya Istoriya – Pinocchio: A True Story), 20 Ocak 2023’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Usta Geppetto’nun ellerinde hayat bulan Pinokyo, atı Tibalt ile beraber Dünya’yı gezmek için düzenbaz Mangiafuoco’ nun sahibi olduğu sirkte çalışmaya başlar. Ülke çapında ilgi çeken gösterileriyle Pinokyo, sirk ziyaretçilerinin gözdesi olur. Fakat bir sorun vardır. Kurnaz tilki ve onun ortağı hırsız kedi, sirke gelen ziyaretçilerin evlerini soymaktadırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Pinokyo: Sihirli Yolculuk yazısına devam et

Fındıkkıran ve Sihirli Flüt

Viktor Glukhushin’in yönettiği ve Lyubov Aksyonova, Prokhor Chekhovskoy, Aleksey Chumakov ile Fedor Fedotov’un seslendirdiği animasyon film Fındıkkıran ve Sihirli Flüt (Schchelkunchik i Volshebnaya Fleyta – The Nutcracker and the Magic Flute), 03 Mart 2023’de Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Marie babasını yıllar önce kaybetmiş, annesiyle birlikte zor şartlarda yaşamaktadır. Kötü kalpli tefeci Mr. Ratter bu durumdan faydalanmak ister, yeni yıl akşamı Marie’nin annesine evlilik teklifinde bulunmak için gelir. Gelirken yanında Marie’ye hediye etmek için Fındıkkıran adında oyuncak bir asker getirir. Marie, çocukluk yıllarına geri dönmek için dilekte bulunur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Fındıkkıran ve Sihirli Flüt yazısına devam et

Renfield

Chris McKay’ın yönettiği ve Nicholas Hoult, Nicolas Cage, Awkwafina ile Ben Schwartz’ın oynadığı Renfield, 14 Nisan 2023’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı.
Genç oyuncu Nicholas Hoult’un, Drakula’nın işkence görmüş sadık yardımcısı olan Renfield rolünü canlandırdığı filmde Renfield, efendisinin avlarını temin etmeye ve ne kadar alçaltıcı olsa da her emrini yapmaya zorlanmaktadır. Ancak şimdi yüzyıllar süren esaretten sonra Renfiled, Karanlıklar Prensi’nin gölgesinin dışında bir hayat olup olmadığını görmeye hazırlanmaktadır. Ancak bu karşılıklı bağımlığa nasıl son vereceğini çözebilmesi de gerekmektedir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Facebook
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Renfield yazısına devam et

Kameralı Yahudi Çocuk

Steven Spielberg 70’li yılların Amerikan Sineması’na yeni ufuklar açan öncü yönetmenlerden biridir. İlerlemiş yaşına rağmen düzenli film çekmeyi sürdüren sinemacı, ilk gençlik yıllarının anıları ile yüklü ‘West Side Story’nin hemen ardından ne zamandır kafasında olan öznel hikâyesini anlatmak istemiş. Annesi Leah ile babası Arnold’a adanmış ‘Fabelmanlar / The Fabelmans’ onun görsel anı defteri olmuş. Sevinciyle hüznüyle kendi geçmişi ile hesaplaşmaya ancak onları yitirdikten sonra cesaret edebilmiş. Film 6 yaşındaki Steven’ın (filmde Samuel) sinemayla ilk tanışması ile başlıyor. Her sinema tutkunu için büyülü bir hatıradır bu. Şimdinin operası olan Süreyya Sineması’nda ‘Kırmızı Balon’ (Albert Lamorisse, 1956) ile içime düşen sinema ateşi, usta sinemacı için aynı yaşlarda ‘The Greatest Show on Earth’ (1952) ile kıvılcım almış. Sinematografinin özüne ilişkin ilk bilgileri parlak elektronik mühendisi babasından alıyor Sam. Minyatür arabası ile babasına sipariş ettiği oyuncak treni çarpıştırmak suretiyle filmin onu çok etkileyen kaza sahnesini evdeki amatör kamerayla yeniden çekmeye girişiyor.

Samuel’in kamera ile coşkulu birlikteliği büyüme yıllarında devam ediyor. Takip eden 12 yıllık zaman diliminde, gelişmekte olan bilgisayar sektöründe aranan bir eleman haline gelecek olan babaya sunulan yeni iş teklifleri ile aile önce Phoenix, Arizona daha sonra Kuzey Kaliforniya’ya göç ediyor. Ancak güneyin WASP (beyaz, anglo-sakson, protestan) Amerikan çevresinde içe dönük ve gösterişsiz Yahudi çocuk, liseli gençlerin zorbalığı ile baş etmeye çalışacak, amatörce çektiği okul gezisi filminin çarpıcılığı antisemitik alaycı şakaların son bulmasını sağlayacaktır.

‘Fabelmanlar’ın merkez hikâyesi sinemacının annesi ile paylaştığı sırrı üzerinden ilerliyor. Babanın çalışma arkadaşı, ailenin yakın dostu, çocukların Bennie amcası ile annesi arasında filizlenen gizli aşkı sezse de görmezden gelen Sam, kamp gezisinde çektiklerini kurgularken sinema hakikati tüm çıplaklığı ile gözleri önüne seriyor. Kamera saklı köşelerde neredeyse el ele dolaşan, sevgiyle şakalaşan çifti, annenin aşık bakışlarını kaydetmiştir. Derin bir arkadaşlık ile beslenen masum bir sevdadır bu. Anne Leah (filmde Mitzi) dünyanın en saygılı, en zeki, en nazik, en bilge, en sabırlı insanı olarak tarif ettiği kocasına ne olursa olsun evli kalacağını, çocuklarını düşüneceğini ve bencil davranmayacağını söyler oğluna. Öte yandan onu tutkularının izini sürmeye teşvik etmekten geri durmaz. Aile ve Sanat’ın insanı iki parçaya böldüğünü çok iyi bilen genç kadın, başarılı piyano kariyerini ve dans tutkusunu bir kenara bırakmış, ailesi ve üç çocuğu için hayallerini iptal etmiştir. Ama oğluna ‘git istediğini yap’ özgürlüğünü sunmaktan kaçınmaz. Sanat ona toplumda taçlandıracak ama kalbini de yerinden sökecek ve onun yalnız kalmasına neden olacaktır belki de.

Sinemacının ‘E.T.’den ‘Close Encounters of the Third Kind’a bir çok filmine filme sızmış ebeveyn ya da dağılmış aile bireylerinin dertlerine dair meseleler gelir aklımıza. Ona hiç büyümek istemeyen Peter Pan’ı anımsatan, ebeveynden çok arkadaş olmuş annesi ile ilişkisi sinemanın etkileyici gücü ile dile gelir. Annenin kamp gezisinde karanlıkta araba farının ışığında coşku ile dansettiği bölüm, ya da genç Samuel’in Mitzi’nin piyanoda çaldığı Bach ezgisi (BWV 974 Re minör konçerto, adagio bölümü) eşliğinde aşık çiftin masum sırrını keşfettiği kurgu sekansı filmin unutulmayacak sahnelerinden bir kaçı olarak hafızalara kazınır. Genç sinemacının efsanevi yönetmenlerden John Ford’un huzuruna çıktığı ve ondan altın değerinde öğüt aldığı bir diğer otobiyografik sahne ise paha biçilmez güzelliktedir.

Spielberg’in 2017’de kaybettiği annesini (muhtemel Oscar adayı) Michelle Williams, 2020’de 103 yaşında yitirdiği babasını Paul Dano başarı ile canlandırmış. Kısa ama büyüleyici Ford kompozisyonunda bir diğer sinema ustası David Lynch’e yeniden hayran oluyoruz. Filmi sırtlayan genç Samuel’de Gabriel LaBelle gelecek için umut vaad ederken, Bennie amcada Seth Rogen, eksantrik Boris dayıda Judd Hirsch gönül çelici performanslar sunuyor. Spielberg’in senaryosunu tanınmış oyun yazarı Tony Kushner ile birlikte yazdığı, sadık çalışma arkadaşları Janusz Kaminski’nin görüntülediği, John Williams’ın müziklerini yaptığı ‘Fabelmanlar’ kamera tutkunlarını cezbedici, etkileyici bir sinefil filmi olarak ilgiyi hak ediyor.

(05 Ocak 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran

Dikkat Köpek Var Filminin Galası Gerçekleşti

30 Aralık’ta vizyona girecek olan ve başrollerini Nusret Toplar, Onur Büyüktopçu, Güney Kılınç, Mutlu Güney, Dilara Ortagüz, Serli Alyanakyan, Buse Şen, Ülkü Toplar, Ergün Özfırıncı, Kayahan Akkoç, Behtan Mehter, Caner Yılmaz, Emin Boztepe, Fatih Kocapehlivanlar, ödüllü köpek Bal ve Yeşilçam’ın efsane oyuncuları Ahmet Arıman, Tuncay Akça’nın paylaştığı, Dikkat Köpek Var filminin galası Mecidiyeköy Biletinial Torun Center Sineması’nda gerçekleşti.

Dikkat Köpek Var Filminin Galası Gerçekleşti yazısına devam et

Sinema -Otobiyografik Filmle- Yaşamı Kuşatıyor

Film başladığında ilk aklıma gelen Fikret Otyam’ın yakınması oldu: “Kırk yıllık fotoğrafçıyım, bir kameram bile olmadı, ama bir arkadaşım 8 yaşındaki oğluna 8 mm. film kamerası aldı doğum günü armağanı olarak.” İşte, o şanslı çocuklardan biri Steven Spielberg.

Mitzi Fabelman (Michelle Williams), eşi Burt (Paul Dano) yanlarında küçük Sammy ile sinemaya giderler. Sammy ilk kez bir film izlemektedir, tabii ki, çok etkilenir. Hoş, sinemadan etkilenmeyen çocuk mu olur? Yeni yıl armağanı olarak filmde gördüğü trenden ister anne babasından. Onları çarpıştırarak etkisini görmek ister, ama hemen her kısıtlı gelirle yaşayan ailede olduğu gibi aman bozar diye engellenir. (Burada, Çetin Altan geldi aklıma… “Çocuklara armağan olarak elektrikli tren alınır ama büyükler oynar en çok.” diye yazmıştı, çünkü büyüklerin de özlemidir öylesi hareketli oyuncaklar.) Annenin, aralarında sır olmasını belirterek babanın kamerasını çocuğa vermesiyle çarpışma tek seferde ve oyuncağa fazla zarar vermeden halledilir.

Yeni bir ufuk açılıyor…

Sammy artık büyümüştür (Mateo Zoryan), onlarca film çeker. Burada dikkat çekilmesi gereken en önemli konu, ailenin çocuklarına kayıtsız koşulsuz destek olması… Her ne kadar, bizdeki gibi “oku, bir mesleğin olsun, sonra istediğini yap” gibi inanılmaz sarsıcı yaklaşım gelirse de zorlama yoktur pek.

Sonrasını biliyorsunuz… Steven Spielberg, dünyanın önde gelen yönetmenlerinden biri olur. Filmleri seyirci rekorları kırar, ödüller kazanır.

Ailenin önemi…

Anne Mitzi’nin, eşi Burt’ün iş arkadaşı Bennie (Seth Rogen) ile görüntülere de yansıyan yakınlaşmasını ilkin Sammy fark eder. Belki baba da fark etmiştir ama göz yummuştur. Burt, eşini de çocuklarını da çok sevmekte, onların rahat etmesi, mutlu olması için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Mitzi de aynı duygular içindedir, ama içindeki o duygusal yaklaşımın etkisinden de kurtulamamaktadır. Sammy’nin bu gizi keşfetmesiyle gerçekler su yüzüne çıkar. Aile dağılmak üzeredir. Sammy ve kardeşlerinin yakarmaları hâttâ tehditleri boşa çıkar.

Bizde de gündemdeki bir konu aile ve ailenin önemi, hâttâ öyle ki Anayasa bile değiştirilecek belki. Anne Mitzi’nin bu tutkusuna karşı baba Burt alabildiğine hoşgörülü, esnek ve saygılıdır. Bizde olsa, çoktan kadın cinayeti çıkardı. Demek ki, olgunluk ve bilinçlilik böyle bir şey; filmin en öne çıkan öyküsü bu…

Okulun önemi…

Sadece bizde değil, bütün dünyada toplumların temel sorunlarından önde geleni ırkçılık ve dinsel bağnazlık. Fabelmanlar Yahudiler ve kendilerince inanışlarının gereklerini yerine getirmektedirler. Okulda, Sam’in (özellikle vurguluyor, dışlanmayı önlemek için) gördüğü şiddetin temelinde de Yahudi olması yatıyor. Sam, kendisini tehdit eden, dövenleri ne yaparsa yapsın, bir türlü ikna edemez, çünkü onlar da at gözlüğü takmış, muhafazakâr eğitim almış, sıradan ailelerin çocuklarıdır.

Aileler çocuklarını rahat yetiştirirler belki, ama Sam duygularını yansıtmakta cidden sıkıntı yaşar. Kız arkadaşına, okumak yerine kendisiyle evlenmeyi teklif edecek kadar geleceği okuyamaz. Ailenin toplandığı masadaki konuşmalar, aslına bakarsanız alabildiğine gündeliktir ama bizim “ahlâk” anlayışımıza ters gelir; bir şeyleri tehdit ve tehlike olarak görmekten uzaklaşmalıyız. Bennie, Mitzi’den büyük olasılıkla öğrenmiştir Sam’in onları keşfettiğini… Bir kamera armağan eder. Sam, rüşvet olduğunu bilir o kameranın ve elini bile sürmez. Duygularını kontrol altında tutmayı becerebilmesi önemlidir, özellikle bir ergen için.

Yoğun içerikli…

Bizden bir yönetmen, Ümit Ünal’ın, belki kendisinin bile unuttuğu kısa filmi geldi aklıma. Bizim çektiğimiz Süper 8 mm. kısa filmimiz Voli’nin ilk ve tek büyük ödülü kazandığı İFSAK Kısa Film Yarışması’na katıldığı ve “özendirme ödülü” kazandığı filmin üzerini çizmiş ve filmin kutusuna da “Atık değildir, dikkat ediniz.” yazmıştı. Spielberg ise tabancaların ateşlendiğinin görünmesi için oraları delmiş.

Burada bir anı daha girmeli devreye: Voli’yi kurguluyoruz Rıza Baloğlu (ışığı üzerimize değsin) ile… Duvara yansıttığımız görüntüde, Balıkçı doğal bir refleksle kaşını kaldırıyor, oltaya takılan balığı hissettiğinde… Montaj masası diyemeyeceğim, (filmde göreceksiniz) aletinde, kareyi tüm ayrıntısıyla görmek mümkün olamadığı için Spielberg, nasıl bulmuş o kareyi de delmiş, merak etmedim değil. Ümit Ünal, belki de o tek kareyi bulamadığı için filmi çizmişti… kim bilir!

Gerek konuşmalarda gerekse görüntülerde birçok filme gönderme yaparak sinemaya saygısını da sunuyor bu filmle… Tamam, uzun ama asla sıkıcı değil. Tamam, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde geçen bir otobiyografik bir film ama süzülecek çok dersler var içinden. Sam’in ilk film denemeleri gerçekten çok titiz çekilmiş, çok emek harcanmış; bu, bir gencin yetişmesinde ona verilen değerin önemini vurgulamak açısından çok kıymetli. Hele de Spielberg’in ilk filmi Duel’i (Belâ adıyla televizyonda da gösterildi) anımsarsanız, onun bir dahi olduğunu da kabûl edersiniz.

Sinema meraklıları kadar sinema okulu öğrencileri de dikkatle izlemeli, geleceklerini belirleyecek önemli ipuçları yakalayacaklardır.

(05 Ocak 2023)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Emanet (Yönetmen: Ali İlhan)

Ali İlhan’ın yönettiği ve Mustafa Üstündağ, Tuvana Türkay, Turgay Tanülkü ile Gürgen Öz’ün oynadığı Emanet, 08 Mart 2024′de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Genç Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Westernvari, uçsuz bucaksız bir bozkırın ortasında zeki mizah öğeleri ile harmanlanmış bir aile dramı ve aksiyonla bezeli filmde kendi deyimiyle “kazanırken kaybeden”, geçmişi sırlarla dolu Orhan Usta’nın ve çocuklarının hikâyesi, başlarda bir aile dramı gibi gözükse de gizemli bir kızın onlara getirdiği “emanet”le sonsuza kadar değişiyor. “Emanet”in asıl sahibinin de ortaya çıkmasıyla olaylar işin içinden çıkılması hayli zor bir hal alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Emanet (Yönetmen: Ali İlhan) yazısına devam et

Aşkımızın Üzerine Yağmur Yağıyordu*

Dünya prömiyerini yaptığı 75. Cannes Film Festivali ‘Belirli bir Bakış / Un Certain Regard’ seçkisinden en iyi yönetmen ödülü ile dönen Alexandru Belc imzalı ‘Metronom’, yağmurlu bir Bükreş meydanında açılıyor. Savaş kahramanlarını simgeleyen masif kabartmaların taş duvarlarını süslediği geniş alanın ortasında 17 yaşındaki Ana’nın ufak tefek siluetini görüyoruz. Arzu ile beklenen genç Sorin ise gökten inmiş ilahi bir varlık misali puslar içinde sağ köşeden kadraja dahil oluyor. Bu diyalogsuz uzun giriş sekansı hasret dolu bir kucaklaşma ile sonlanıyor. Ana’nın Sorin’den aldığı -bizlerin sonradan öğreneceği- haber genç kızı perişan ediyor, gözyaşları yağmura karışıyor.

1972 yılının sonbaharıdır. Çavusesku diktasının zulmü altında inleyen Romanya halkı ülkenin boğucu ortamında tedirgin yaşamlarını sürdürmektedir. Liseden mezuniyetlerini bekleyen Ana ve arkadaşları diktatörlüğün neşesiz koyu iklimine gençlik baharının rengini katmaya çabalar. Çoğu kitap ve plakların yasak ve ulaşılmaz olduğu o yıllarda, Ana’nın can arkadaşı Roxana’nın ev partisinde buluşmak için sözleşilir. Ana evden izin çıkmamasına rağmen partiye katılır. Bu annesi ile birlikte Almanya’daki babasının yanına temelli taşınacak olan Sorin’i görmesi için son fırsattır belki de. Rengarenk giysileri ve dönemin protest pop müzik parçaları ile kendi özgür dünyalarının hayalini kuran ekip, bir dönemin sunucusu popüler radyo şovu ‘Metronom’un yapımcı ve sunucusu Cornel Chiriac ile iletişim kurmayı planlar. Batının protest şarkılarını çaldığı için aforoz edilen, ülke dışına çıkışının ardından Almanya üzerinden yayına giren ve Romanya’da dinlenmesi yasak olan ‘Özgür Avrupa Radyosu’nda yayınlanmak üzere bir mektup ve ilişiğinde sevdikleri parçalardan oluşan bir istek listesi Sorin’in irtibata geçeceği yabancı muhabir kanalı ile Chiriac’a ulaştırılacaktır. Geleneksel ezgi ve dansların ardından Jimi Hendrix, Janis Joplin şarkıları, Paris’te kalp krizinden ölen Jim Morrison’un anısına çalınan ‘The Doors’un ikonik parçası ‘Light My Fire’ eşliğinde kendinden geçen çocukların eğlencesi uzun sürmeyecek, bir ihbar üzerine evi basan gizli polis eşliğinde sorgu merkezine götürüleceklerdir.

’80 doğumlu yönetmen Belc, Romanya Yeni Dalgası’nın öncülerinden Cristian Mungiu ve Corneliu Porumboiu’nun asistanlığını yapmış. Dünya Kadınlar Günü’nün tarihi anlamı üzerine ‘8 Mart’ ve ülkesinin halen ayakta kalmış son sinema salonlarından ‘Dacia Panoramic Cinema’yı yaşatma savaşımını konu edinen 2015 yapımı ‘Cinema, Mon Amour’ belgesellerini çekmiş. 9 yaşına kadar Çavuşesku rejiminin en karanlık döneminde yaşamış olan sinemacı, Almanya’ya kaçışının ardından 1975’te 33 yaşında suikasta kurban giden Chiriac ve radyo programı üzerine önce bir belgesel hazırlamaya girişmiş. Daha sonra komünist rejimin koyu diktatörlük yıllarını yaşamamış, belki yalnızca okulda aktarılan ya da aile büyüklerinden duydukları kadarıyla dönem hakkında bilgi sahibi olan genç kuşaklara, ülke içe kapandıkça dikte edilmiş kültürün en güçlü propaganda aracı haline geldiği 50 yıl öncesinin kapkaranlık iklimini kırık bir gençlik aşkı üzerinden anlatmak, o yıllarda günlük hayatın her zerresine sızmış gizli polis teşkilâtının karanlık yüzünü yeni kuşaklara göstermek istemiş. Seçmiş olduğu 1972 yılında her şeyin daha yeni başladığını, 80’li yıllarda korku ve zulüm dalgasının çok daha beter hale dönüştüğünü ifade ediyor bir söyleşisinde.

Koyu gri baskı rejiminde renkli giysileri ve gençlik coşkuları ile var olmaya çalışan çocuklar, gizli polis karakolunun koyu kahve ürkütücü dehlizlerinde başka bir dünya ile tanışıyor. Öyküsünü müzik, kostümler ve renkler üzerinden anlatan Belc’in filmi de ikinci yarıda kopkoyu bir tona bürünüyor. İri yarı hoşgörüsüz görevlilerin karşısında uzun mor elbisesi ile ufacık kalmış Ana’yı izliyoruz. Kendisi işin içinde olmadığı halde arkadaşlarını ele verecek dokümanı imzalayacak mıdır? Yoksa geleceğini karartmak pahasına baskı ve tehdidin koyu karanlığına sessiz ama güçlü isyanını sürdürebilecek midir? Belc bunları tartışmaya açarken, eski ve yeninin ezeli çatışmasının metaforu niyetine belki, Ana rolünde genç kuşağın yetenekli oyuncusu Mara Bugarin ile Albay Ibis’i oynayan Romen sinemasının emektar ismi Vlad Ivanov’u karşı karşıya getiriyor, ikilinin parlak performansları üzerinden sorularına yanıt arıyor.

*Yazının başlığı, giriş sekansından esinle Ingmar Bergman’ın 1946 yapımı ikinci uzun metrajının (Det Regnar på vår Kärlek) adını taşımaktadır.

(04 Ocak 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Hükümet Bey

Fatih Yıldırım’ın yönettiği ve Erkan Bektaş, Ayhan Taş, Arzu Yanardağ ile Metin Keçeci’nin oynadığı Hükümet Bey, önümüzdeki aylarda Chantier Films dağıtımıyla Emircan Yapım tarafından vizyona çıkarılıyor.
Yönetmen Mehmet, hayalini kurduğu filminin çekimleri için harekete geçer. Cin Başka Peri Başka adlı filminin çekimlerine başlamak için Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine gider. Bölgede yaşayan ve üç eşi olan Hükümet Bey, çekimlere gelen oyuncu Fadile’ye platonik olarak aşıktır. Hükümet, film çekimleri için köyüne gelen Fadile’ye aşkını ilan eder ve onu dördüncü eş yapmaya hazırlanan Hükümet Bey kendisini beklenmedik durumların içinde bulur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Hükümet Bey yazısına devam et