Yerli Korku Türüne Yepyeni Bir Soluk Getiren İkinci Seans: AEEP, 27 Mayıs’ta Sinemalarda

Yapımcılığı İlkem Şahin’in üstlendiği, fobilerin korkutucu yüzünü ortaya koyan 60’ar dakikalık üç filmden oluşan korku filmi serisinin ikinci filmi İkinci Seans: AEEP, 27 Mayıs’ta vizyona giriyor. Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen korku – gerilim konsepti, bilimsel gerçeklere dayanarak çoklu fobi sendromu yaşanan insanların hayatlarının nasıl zindan olabileceğini beyazperdeye aktarıyor. Yalnızca 14 gün vizyonda kalacak olan film daha önce eşi görülmemiş bir deneyim sunuyor. Proje tasarımı Onur Aşa’ya ait olan serinin ikinci bölümü İkinci Seans: AEEP’de hayatı boyunca travmalardan kaynaklı fobileriyle mücadele etmek zorunda kalan Demet’in yaşadığı korkular ve kâbuslar anlatılıyor.

Şerr-i Cin

Bülent Aydoslu’nun yönettiği ve Buse Sevindik, Bülent Aydoslu, Cansu Orhan ile Onur Çimen’in oynadığı Şerr-i Cin, 10 Haziran 2022’de CJ ENM dağıtımıyla Boyoz Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Şerr-i Cin, yaşadığı talihsiz bir olay sonucu isyan ederek Allah’a olan inancını kaybeden evli ve çocuklu bir kadının, çok güçlü bir cin kabilesinin mensubu olan Ziffar adındaki bir cin tarafından sahiplenilmesini konu ediniyor. Yapılan büyülerle başka bir cin kabilesinin de duruma dahil olmasıyla birlikte iyice çıkmaza giren kadın için artık yeniden Allah’a sığınmaktan başka hiç bir yol kalmamıştır. Allah her şeye rağmen herkesi affedecek midir?

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Gişe Rekortmeni Bergen, İzmir Seyircisiyle Açık Havada Buluşuyor

Vizyon yolculuğuna sinemalarda devam eden Bergen, yapımcı Orkestra Content ve İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle 15 farklı noktada yapılacak gösterimlerle İzmirli seyirciyle buluşmaya hazırlanıyor. 16 Mayıs – 05 Haziran tarihleri arasında gösterimler İzmir’in merkez ve Beydağ’dan Kemalpaşa’ya Kınık’tan Dikili’ye kadar İzmir’in birçok ilçesindeki açık alanlarda ve sinema salonlarında yapılacak. Vizyonda 5.5 milyon izleyicinin izlediği Bergen’in yaratıcı yapımcılığını Mine Şengöz üstlendi.

Sûfisin 4. Sûfi Sinema Günleri

16 – 19 Haziran 2022 tarihleri arasında yapılacak Sûfisin 4. Sûfi Sinema Günleri kapsamında 17 Ocak – 18 Nisan 2022 tarihleri arasında Sûfisin 3. Uzun Metraj Film Senaryo Yarışması düzenleniyor. Filmin içeriğini oluşturan fikir, etkinliğin ana omurgasını oluşturuyor. Yarışmada, en iyi yönetmen, yapımcı ve görüntü yönetmenin seçildiği festivallerden farklı olarak senaristin bakış açısını ödüllendirme yoluna gidiliyor. Etkinlikte gösterilecek filmler arasında Majid Majidi’nin Güneşin Çocukları, Nazif Tunç’un Karınca, Terrence Malick’in Gizli Bir Hayat (A Hidden Life), Apichatpong Weerasethakul’un Memoria, Çağla Çağlar’ın Rüya Makamı ve Mesut Uçakan’ın Anka Kuşu adlı filmleri var.

Sûfisin 4. Sûfi Sinema Günleri yazısına devam et

Kemal Kenan Ergen’i Kaybettik

Mizah yazarı ve senarist Kemal Kenan Ergen, 14 Mayıs 2022 Cumartesi günü hayatını kaybetti. Mizah çevrelerinde bilinen adıyla Kemken, 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Mizah dergilerinde hikâyeleri yayınlandı. Her Şey Çok Güzel Olacak filminin senaryosu başta olmak üzere Hababam Sınıfı Askerde, Kahpe Bizans, Ömerçip adlı filmlerin senaryolarını yazdı, Zaman Makinesi 1973 adlı filmin uygulayıcı yapımcılığını üstlendi. Ergen’in cenazesi, 16 Mayıs 2022 Pazartesi günü Kocaeli’nin Gölcük İlçesi, Değirmendere mahallesinde toprağa verilecek. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Yas Vakti

İki hafta kadar önce yayınlanan ‘Nicolas Cage Hakkında Her Şey’ başlıklı yazımda usta aktörü derin bir karakter analizi içeren çok farklı bir kompozisyonda izleyeceğimizi müjdelemiştim. Yeni gösterime giren ve genç sinemacı Michael Sarnoski’nin ilk uzun metrajı olan ‘Domuz / Pig’ Oregon’un Kuzeybatı Pasifik ormanlarında münzevi bir yaşam süren Rob’un hikâyesini anlatıyor. Ormanlık alanda nadir görülen değerli trüf mantarlarını bizzat eğittiği domuzunun yardımıyla toplayıp satarak yaşamını sürdürür Rob. Perşembe günleri siparişi teslim almaya gelen Amir ile ilişkisi mesafelidir. Yalnızlığı kutsaldır, sarı Camaro’lu genç girişimcinin hayatını kolaylaştıracak kamp duşu yahut mobil telefon edinme önerilerini her defasında geri çevirir. Bir gece vakti ormandaki küçük kulübesi baskına uğrar ve can yoldaşı küçük domuzu kaçırılır. Onu bulmak için üstü başı kan revan içinde yola çıkan 60’lı yaşlardaki Rob, şehre (Portland) vardığında geçmişi ile yüzleşmek zorunda kalacaktır. Kısa özetten yola çıkarak filmin Cage filmografisi izleğinde kanlı bıçaklı bir intikam öyküsü anlattığı akla gelmesin. ‘Domuz’ ana karakterin geçmiş trajedisi üzerinden ilerleyen, felsefi dokunuşlarla zenginleşen, Budist bir sakinliğe sahip sıra dışı bir çalışma.

Yüzünde ve film boyunca hiç değişmeyen giysilerinde aldığı darbelerin kanlı izlerini taşıyan Rob büyük kentin karmaşası içinde can dostunu ararken geçmiş hayatı önümüze perde perde açılacaktır. Bu süreçte 50’lerde yıkılan eskinin ünlü Portland otelinin gizli bir bölme olarak korunmuş ikinci bodrum katındaki dövüş kulübünü, şehrin en lüks restoranını ve Rob’un eskiden yaşadığı evinin bahçesini, unutmaya çalıştığı geçmişini ziyaret ederiz. 15 yıl önce birdenbire sahneden çekilmiş ünlü bir mutfak şefidir Rob Feld. İsminin bir zamanlar çevresine çok şeyler ifade ettiği, ancak artık var olmadığı söylenir yüzüne. Onun hiç de umurunda değildir bu oysa. Şan şöhret paranın değersizliğini vurgular bir zamanlar yanında çıraklık yapmış şimdinin ünlü şefine. Yemek eleştirmenleri, zengin müşteriler gerçek değildir. Önemsenmesi gereken kişinin kendisidir. Zaten ömür dediğin nedir ki. Her 200 yılda büyük bir depremle sarsılan bu topraklarda yaşayanlar günün birinde 10 katlı bina yüksekliğinde dalgalarla okyanusun dibini boylamayacak mıdır. Bu arayış sürecinde sarı Camaro’lu genç Amir ile ortak bir travmatik geçmişi paylaşır Rob. Artık kaybı kabullenme zamanı, yas vaktidir. Filmin üç ayrı bölümüne başlık olmuş şef tabakları ile kayıplar yad edilir.

Yaşam üzerine derin felsefi dersler içeren ‘Domuz’ iddiasız görünümü altında hiç bitmeyen matem üzerine çok değerli bir çalışma. Nicolas Cage’in star personasından sıyrılma fırsatı bularak yeteneğini ve ustalığını konuşturduğu önemli bir film. Patrick Scola’nın pastel renk paleti ile bezediği, senaryoyu Vanessa Block ile ortaklaşa kaleme almış Michael Sarnoski için parlak bir başlangıç.

(20 Mayıs 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Mutlu Kısa Film Günleri

Mutlular Kültür ve Dayanışma Derneği ve Mersin Gelecek Platformu Mersin Güç Birliği Kalkınma ve Gelecek Derneği tarafından Mersin’in Mut ilçesinde bu yıl ilk kez Mutlu Kısa Film Günleri gerçekleştiriliyor. Etkinlik kapsamında, 24 – 26 Haziran tarihleri arasında Mutlu Kısa Film Günleri Pandemide Yaşam Ev Yapımı Kısa Film Yarışması adıyla kısa film yarışması da yapılacak. Jüri üyeleri Adem Kılıç, Ayla Algan, Ayşenil Şamlıoğlu, Cevat Çapan, Cihat Tamer, Oya Başar ve Tamer Levent’ten oluşan yarışmanın son başvuru tarihi 31 Mayıs 2022.

Mutlu Kısa Film Günleri yazısına devam et

Altın Baklava Film Akademisi VII. Uluslararası Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu

Altın Baklava Film Akademisi VII. Uluslararası Film Festivali, ödüllerin sahiplerini bulduğu görkemli gala gecesi ile sona erdi. Hasan Kalyoncu Üniversitesi kampüsünde gerçekleştirilen festivale, kurmaca ve belgesel kategorilerinde 98 ülkeden 1368 öğrenci kısa filmi başvurdu. Geleceğin yönetmenleri, festival boyunca katıldıkları çeşitli atölye çalışmaları, kısa film gösterimleri, söyleşiler ve yapılan kültür gezileri ile kendilerini geliştirme fırsatını yakaladı.

Altın Baklava Film Akademisi VII. Uluslararası Film Festivali’nde Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Ünlü Yapımcı Zeynep Atakan’dan Genç Sinemacılara Tüyolar

Elia Süleyman, Nuri Bilge Ceylan, Tayfun Pirselimoğlu, Kutluğ Ataman gibi birçok yönetmenin filmlerinin yapımcılığını üstlenen ve Yapım Laboratuvarı’nın (Yapımlab) kurucusu Zeynep Atakan, dijital içerik platformu accessland.live’da genç sinemacılarla bir araya geliyor. İyi bir fikirden bir film projesi olur mu?, Film endüstrisine giriş yapmak isteyenler için 10 adım ve Film endüstrisinde network’ün önemi gibi farklı konularda çok değerli bilgiler paylaşıyor olacak.

Ümran Safter İmzalı Kabahat Filminden İlk Fragman

İstanbul’un Gözü, Kadın Olmanın Günahı, Sevan Bıçakçı, Kapıyı Açık Bırak gibi belgesel filmleriyle tanınan Ümran Safter’in yönettiği Kabahat filminden ilk fragman yayınlandı. Film, iki genç kızın dostluğunu ve dayanışmasını anlatıyor. Çankırı’da çekimleri gerçekleştirilen filmin yapımcılığını Ekim Medya adına Suraj Sharma üstlendi. Senaryosu da Ümran Safter imzası taşıyan filmin görüntü yönetmenliği ise Bertan Özer tarafından yapıldı.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

20th Century Studios’tan Avatar: Suyun Yolu Filminin Türkçe Logolu İlk Resmi Afişi Yayınlandı

James Cameron’dan tüm zamanların en yüksek hasılat yapan Avatar filminin ilk devam filmi Avatar: Suyun Yolu, 16 Aralık 2022 Cuma günü sinemalarda gösterime giriyor. Doktor Strange: Çoklu Evren Çılgınlığında filmi ile birlikte ilk kez sinemada izleyicilerle buluşan 20th Century Studios’tan Avatar: Suyun Yolu filminin ilk resmi fragmanı şimdi dijitalde de yayınlandı. Yeni film, ilk filmde yer alan olaylar ardından geçen on yıldan fazla bir süreden sonra Sully ailesinin hikâyesini, onların karşılaştıkları zorlukları, birbirlerini güvende tutmak için harcadıkları çabayı, hayatta kalmak için verdikleri savaşları ve göğüs gerdikleri trajedilerin hikâyesini ele alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

20th Century Studios’tan Avatar: Suyun Yolu Filminin Türkçe Logolu İlk Resmi Afişi Yayınlandı yazısına devam et

Hayat Rüya İçinde Bir Rüyadır

Vorteks saat yönünün tersine kendi ekseni etrafında dönen ve kuvvetli fırtınalar oluşturan hava akımı olarak biliniyor. Gaspar Noé’nin bu meteorolojik tanım ile aynı ismi taşıyan son çalışması ‘Vortex’ mütevazı yuvalarında sakin düzenlerini sürdüren yaşlı bir çiftin hayatın beklenmeyen girdabında savrulmaları üzerinden ilerliyor. Adlarını bilmediğimiz çiftten ‘Kadın’ demans hastalığından muzdarip, beyninin içinde olan bitenden dolayı şaşkın. ‘Erkek’ seksenli yaşların güç kaybı ve kalbi ile cebelleşirken hafızası silinmekte olan eşinin bakımını üstlenmiş. Tek oğulları Stéphane ise ufak yaşlardaki kendi oğlu Kiki’yi sosyal hizmetlilerin gözetiminde yetiştirmeye çabalayan iyi niyetli ama kendi kendisini yok eden bir uyuşturucu müptelası.

90’ların sonu ve 2000’li yılların başlarında ortaya çıkmış Yeni Fransız Aşırılığı akımının önemli isimlerinden biri olan Noé, bu kez bir melodram çektiğini ve izleyenlerin ağlamasını istediğini belirtiyor. ‘Ölüm, uyuşturucular ve sinema’ üzerinde yoğunlaşan son yapıtı, daha önce fantezilerinin peşinden sürüklenen genç insanları mercek altına almış yönetmenin ilk kez hayatın son dönemecindeki yaşlı bir çiftin öyküsünü anlatıyor olması onun hızlı takipçisi olan genç izleyici kitlesi için bir yabancılaşma yaratabilir. İnsan ömrünün uzadığı çağımızda demans ya da Alzheimer hastalığı çok evrensel gerçi. Genç insanlar aile büyüklerinin bu büyük çaresizlik ile boğuşmasına tanık oluyor kuşkusuz ancak benim de aralarında bulunduğum 40’lı 50’li yaşların üzerindeki geniş kitlenin, bir zamanların güçlü kudretli ebeveynlerinin yaşlılık aczine sürüklenişine tanık olmasının büyük kederini benzer süreçleri kişisel olarak yoğun yaşamış biri olarak çok iyi anlayabiliyorum.

Noé ucu ucuna ölümden döndüğü bir beyin kanamasından sonra ardından bir de Covid’e yakalanmış. Ölümü yakından hissetme deneyiminin ardından nerdeyse tümü tek mekânda çekilmiş bu son projesine yönelmiş. Ana karakterlerinin dönülmez akşamın ufkuna varmak için acelelerinin olmadığı bir sahne ile açılıyor film. Çiftimiz Paris’teki apartman dairesinin mütevazı balkonunda içkilerini yudumlarken. Ancak bu sıcak hissiyatı dağıtan şiddetli bir kasırga ve onu bekleyen kâbus yüklü bir süreç kapıda beklemektedir. Bir zamanların kudretli psikiyatrı olan ‘Kadın’ içinde debelendiği boşlukta endişelidir. Daha önce kalbi alarm vermiş sinema yazarı ‘Adam’, kitaplar, resimler, film afişlerinin tıka basa doldurduğu çalışma odasında son kitabını tamamlama telaşı ile yaşama bağlanmaya çalışır. Eroin illetinden hayatı darmadağın olmuş 40’lı yaşlardaki oğulun, apartman dairesi olarak tasarlanmış bakımevi önerisine şiddetle karşı çıkar Baba. Geçmişini ve tüm anılarını geride bırakmak istemez.

Her filminde farklı ve yaratıcı bir anlatım tarzı üzerinde kafa yorduğunu bildiğimiz Noé filmini iki kamera ile baştan sona ‘bölünmüş perde tekniği’ ile çekmiş, bir kameranın ardında bizzat kendisi yer almış. Başlangıçta yorucu gelse de, ‘her yaşam formunun kendi tünelinde yaşadığını’ ifade eden sinemacı kimi bölümlerde bu tekniği son derece işlevsel olarak kullanmasını bilmiş. Daha yakın tarihli ses getirmiş filmlerinin (Love, Climax ya da Lux Aeterna gibi) canlı parlak renk paleti yerine, klostrofobik yapıdaki filmin kederli gidişatına uyumlu koyu pastel renkler tercih edilmiş. Benoit Debie’nin sinemaskop görüntüleri ortadan bölündüğünde karakterlerin yaşadıkları birbirinden ayrılıyor, kimi zaman da örtüşüyor.

Film tümüyle doğaçlama çekilmiş. Oyunculara belli bir diyalog metni verilmemiş. ‘Giallo’ ustası olarak bilinen İtalyan korku sinemasının kült yönetmeni Dario Argento, 70’ler Fransız sinemasının Jean Eustache imzalı kült filmi ‘Anne ile Fahişe – La Maman et la Putain’in gencecik oyuncusu olarak anılarımızda yer etmiş olan Françoise Lebrun ve oğul Stéphane’da ilk kez izlediğimiz Alex Lutz mükemmel bir birliktelik oluşturmuş. Lebrun için durum diğerlerinden daha çetrefilli kuşkusuz. Anılarını ve sözcüklerini hızla yitirmekte olan karaktere hayat veren oyuncudan gözleri ve bedeni ile oynamasını talep etmiş yönetmen.

‘Vortex’ yaşlı bir çiftin belirsizliğe doğru yol alan son dönemeçlerini kimi zaman bir belgesel kıvamında irdelerken derin bir endişe duygusu yaratıyor. 1975 yapımı Chantal Akerman başyapıtı ‘Jeanne Dielman’ benzeri tek mekânda rutin gündelik yaşamı perdeye taşırken, bu yokuş aşağı hızla yol alan kaotik süreci detaylı bir biçimde gözlemliyor. Kışkırtıcı denemelerin sinemacısı, tam da ondan beklenecek biçimde, benzer süreçleri yaşamış izleyiciler için dozu daha da yükselen hüznü en ince ayrıntısına kadar kanırta kanırta sergiliyor.

Gaspar Noé filmini ‘beynini kalbinden önce yitiren’ tüm insanlara ithaf etmiş. Dario Argento’nun ağzından ‘hayatın bir rüya, hatta rüya içinde kısacık bir rüya olduğunu’ aktarıyor. Jenerikte oyuncu adlarının altında doğum tarihleri yer alıyor. Ta filmin başında hemen jeneriğin ardından 1965 yılına ait görüntü kaydı ile perdeye düşen Françoise Hardy ve ünlü şarkısı ‘Mon Amie La Rose’da gülün kısacık ömrü üzerinden hayatın geçiciliğini, gençliğin güzelliğin çok kısa ömürlü olduğunu hatırlatıyor. Halen 78 yaşında olan Hardy’nin ileri safhada bir kanserle mücadele ettiği ve ötanazi talebinde bulunduğu bilindiğinde bu güzelim şarkıdan yayılan hüznün etkisi daha da büyüyor. Sinemaya ve hayata göndermeleri ile seyir sonrası uzunca bir müddet etkisinden çıkılmayan benzersiz bir film ‘Vortex’ ve de mutlaka sinema salonunun karanlığında izlenmesi gerekiyor. Dario Argento’nun repliğinde ilettiği üzere, her film gece gözlerimizi kapadığımızda gördüğümüz bir rüya değil midir.

(19 Mayıs 2022)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com