Birincisi; filmin mesajı: Sağlığını kazanması için, çaba gerekliliği nedeniyle “Sıra Sende!”…
İkincisi; filmin izleyiciye mesajı: Siz de ne olursa olsun, mücadele etmekten yılmayın, başarı için “Sıra Sende!”…
Üçüncüsü; filmin (yapımcılarının) sinemaya mesajı: İstenirse olur, çok iyi film yapmak mümkündür, gişe başarısı da yakalanır kolayca, bunun için “Sıra Sende!”…
Dördüncüsü; filmin (güncel yaşamdan el alarak) hepimize mesajı: Yerel seçimlerde isterseniz rantçı, fırsatçı, betoncu, doğa ve doğal yaşam karşıtı yöneticileri seçmemek için (zaten) “Sıra Sende!”…
Gelecek umut vaat ediyor
Son yıllarda resmi tarih karşısına kişilerin yaşamından yola çıkan yaşam öyküleri yazılıyor, çekiliyor. Kimi sözlü tarih çalışması niteliğinde, kimi özyaşam öyküsü niteliğinde yapıtlar… Bunların bir kısmı belgesel, bir kısmı da docudrama dediğimiz dramatize edilmiş yaşamlar, bir başka deyişle oyunlaştırılmış belgeseller…
Yarış finiş çizgisinde biter
Sivas’ın köyünden İstanbul’a, Veliefendi’ye jokey olmak için gelen Halis Karataş, kazanmayı hedefleyen bir gençtir. Kazanmaktan başka bir hedefinin olmaması; patronu Özdemir Atman’ın sıcak ve içtenlikle yaklaşımı, akılcı yönlendirmeleri ve alabildiğine özgürlükçü davranışıyla gerçekleşir.
Sevgiyle umudu, umutla yaşamı, yaşamla da sevgiyi birbirinden ayıramazsınız; hepsi birbirinden güç alır, birbirine güç verir. Bunu sağladığınız anda da başarmamanız için hiçbir gerekçe duramaz karşınızda, tıpkı Halis Karataş’ın ve Begüm Atman’ın yaşamında olduğu gibi.
Daha ilk adımda, yerine geçeceği Mümin Çılgın küçümser Halis’i… ama görürüz ki, yaşamın kendi döngüsüdür o sözcükler. Arkasından sımsıcak “kaptan” deyişi izleyenin de yaşama bakışında kin ve nefreti söker atar.
Bir yaşam biçimi…
At ve atçılık, ganyan çerçevesinden baktığınızda, milyonların döndüğü, para kazanma hırsı nedeniyle alabildiğine gergin bir ortamı işaret ediyor. Oysa bir atı eğitmek, onunla yaşamı paylaşmak, sürekli ve düzenli antrenman yapmak bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor. Sakin kalmayı, sinirlenmemeyi, aceleci değil hızlı ve seri olmayı görüyoruz filmde. O yalınlık belirleyici olsun yaşamımızda (bu aslında kendime bir not).
Mendil ıslatan filmler…
Yeşilçam’ın ailecek gidilen ve muhakkak her filmde bir mendil ıslatan filmlerindeki duygu yoğunluğu “Bizim İçin Şampiyon”da da var. Hem insan ilişkilerinde hem aşkla yoğurulan ve sağlıkla belirlenen yeni bir yaşamda hem başarı azminde hem de sonucunda…
Baba ile oğul arasındaki gerginlik sonrası, babanın sessiz ama saygılı izleyişi… Baba ile kız arasındaki dile gelmez gizli anlaşmalar… Aile içindeki konuyu bilip de çözüm bulamayacak olmanın dayanılmaz hüznü… Sadece bir at aracılığıyla büyüyen/güçlenen sevgi… Filmin taşıyıcı noktaları.
İsterseniz olur… yeter ki isteyin!
“Bizim İçin Şampiyon”, ilmek ilmek örülmüş, en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş (bir dönem herkesin en azından adını bildiği ünlü Bold Pilot’ta beş atı birden izlemişiz… Birbirlerinden ayırt edilmemeleri için yapılan bilgisayar çalışmaları aylar sürmüş… 30 at satın alınmış… Oyuncular aylarca eğitim almışlar, kilo vermişler… Onlarca mekânda sürdürülen çekim çalışmalarında Veliefendi Hipodromu 3D ile çekime hazırlanmış (dijital olarak) ve tabii duygu dolu, başarılı bir film çıkmış ortaya… Demek ki istenirse yapılabiliyormuş!
Küçük bir not: Sinema alanındaki meslek birliklerinin oluşturduğu Güç Birliği’nin taşıyıcı gücü olan ve sinemamıza/televizyonumuza yeni ufuklar açmak için çalışmalarıyla tanıdığımız İdari Yapımcı Yamaç Okur, yakın tarihimizden ilginç yaşam öykülerini izleyiciye sunmak için çalışmalarını sürdürdüklerini fısıldadı kulağımıza… Bekliyoruz.
“Bizim İçin Şampiyon”, yönetmen Ahmet Katıksız, oyuncular Eki̇n Koç, Farah Zeynep Abdullah, Fi̇kret Kuşkan, Si̇bel Taşçıoğlu, Ali̇ Seçkiner Alıcı, Erdem Akakçe…
(04 Aralık 2018)
Korkut Akın
[email protected]