Her Cuma Yeni Sinema’da Bu Hafta: Kavşak

Yeni Sinema Hareketi’nin öncülüğünde ve Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle, sinema salonlarında yeterince gösterim şansı bulamamış sinemamızın bağımsız örnekleri, Her Cuma Yeni Sinema etkinliği kapsamında izleyiciyle buluşuyor. Levent Kültür Merkezi’nde ücretsiz gerçekleştirilen etkinlik, 22 Mart Cuma günü Selim Demirdelen’in senaryosunu yazıp yönettiği Kavşak filmi ile devam ediyor. Gösterimin ardından filmin yapımcısı Türker Korkmaz, izleyicilerin sorularını yanıtlamak üzere salonda hazır bulunacak. 2012 yılının Kasım ayında başlatılan etkinlik haftaya Reha Erdem’in Kosmos’u ile devam edecek.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Her Cuma Yeni Sinema’da Bu Hafta: Kavşak yazısına devam et
  • TMMOB Mimarlar Odası Belgesel Sinema Kulübü, Dünyada Bir Gece Daha Adlı Belgeseli Gösteriyor

    TMMOB Mimarlar Odası Belgesel Sinema Kulübü’nün bu haftaki etkinliğinde 22 Mart Cuma günü David Munoz’un yönettiği Dünyada Bir Gece Daha adlı belgesel gösterilecek. Film, dönüşüm altında bir ülke olan Mısır’a odaklanıyor. Kahire ise dünyanın en kötü trafiğine sahip bir mega kent. Bitmeyen trafik sıkışıklıklarında, yolcular ve taksiciler gündelik hayatları ve gelecekleri hakkında tartışıyorlar. Bizler de onların hayatlarını şekillendiren detayları keşfediyoruz.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • İran Demir Perde Ördü

    İran, yönetmen Cafer Panahi’nin yurt dışına çıkmasına da, yurt içinde film çekmesine de ne yazık ki izin vermiyor…

    Son olarak, Panahi ve Kamboziya Partovi’nin ortak yönetimiyle İran’da gizlice çekilen Kapalı Perde adlı film yurt dışına kaçırıldı, 2013 Berlin Film Festivali’nde büyük ödül Altın Ayı için yarıştı ve festivalin bu yıl ki senaryo ödülüne layık bulundu…

    İran Devleti’nin filmin “gizlice çekilmesine” ve yurt dışına kaçırılmasına tepkisi de gecikmedi… İran’ın buna tepkisi, Kapalı Perde filminin Berlin galasına katılan Kamboziya Partovi ve oyuncu Maryam Moghadam’ın pasaportlarına İran’a dönüşlerinde el koymak oldu.

    Aynı zamanda 37. Hong Kong Film Festivali’nin kapanış filmi olan Kapalı Perde, 30 Mart – 14 Nisan 2013 tarihleri arasında düzenlenecek olan 32. İstanbul Film Festivali programında da gösterilecek.

    (28 Mart 2013)

    Hakan Sonok

    [email protected]

    Etkileyen ve Ürküten Bir Korku – Gerilim

    Lanet (Sinister)
    Yönetmen: Scott Derrickson
    Senaryo: C. Robert Cargill-Scott Derrickson
    Müzik: Christopher Young
    Kurgu: Frédéric Thoraval
    Görüntü: Chris Norr
    Oyuncular: Ethan Hawke (Ellison), Juliet Rylance (Tracy), Fred Dalton Thompson (Şerif), Michael Hall D’Addario (Trevor), Clare Foley (Ashley), James Ransone (Şerif Yardımcısı), Nicholas King (Bughuul/Boogie)
    Yapım: Alliance (2012)

    Ailelerin vahşice katledilişini gizemli bir sinema anlatımıyla perdeye yansıtan Scott Derrickson’ın “Lanet” filmi, çoğu anda seyircinin nefesini kesiyor. Zekice yazılmış ve yönetilmiş filmin finali beklenmedik.

    Bu film, gözden düştüğünü düşünen yazar Ellison Oswalt üzerine. O, kanlı cinayet olayları üzerine “gerçek suç” kitapları yazıyor. Son zamanlarda televizyonlara çıkamayınca ailesiyle Pensilvanya’ya gelmiş. Yeni kitap yazmak istiyor. Film, sekiz milimetre görüntüler üzerine açılıyor. Aile fertleri ağaca asılmış ve korkunç ölümleri kamerayla kaydedilmiş. Ardından film, Oswalt ailesini yeni evlerine taşınırken gösteriyor. Sonra şerif geliyor. Bir şeylerin yolunda olmadığını hissediyorsunuz. Ardından evden şüphelenmeye başlıyorsunuz. Çok geçmeden, kasaba dışındaki evin sekiz milimetrelik filmde katledilen ailenin yaşadığı ev olduğunu fark ediyorsunuz. Yazarın karısı Tracy ev kadını. Bir oğulları ve küçük kızları var. Küçük kız Ashley yeni evi sevmemiş, gitmek istiyor. Küçük olmasına rağmen duvarlara güzel resimler de çiziyor. Yazar, faturaları ödeyebilmek için buralara gelmiş. Okul kitapları yazmayı istememiş. Ama, asıl buraya gelişini çok geçmeden fark ediyorsunuz. Kasabadaki işlenmiş cinayetler onu buraya çekmiş. Evin bir odasını kendi ofisine dönüştüren yazar, evin tavan arasında sesler duyuyor. Yukarı çıkan yazar, orada sekiz milimetre projeksiyon makinesi ve film bobinleri buluyor. Filmi izleyince aradığı şeyin yanı başında olduğunu anlıyor yazar. Aile katliamları, 1966’dan 1998’e kadar sürmüş. Yazar, katliam filmlerini izlerken bir şeyin farkına varıyor. Katledilen ailelerden bir çocuk ortadan kaybolmuş hep. Yazar bunun cevabını filmlerin sonunu gördüğünde öğrendiğinde her şeye geç kalıyor. Yazar, şerifin cinayet olaylarına yakın duran genç yardımcısının desteğiyle cinayetlerin ayrıntılarına ulaşıyor. Sonradan öğrense de, katledilen ailelerin hepsi bu evde yaşamış. Çoğu başka şehirlerde öldürülse de. Yazarın oğlu Trevor, “gece terörü” yaşıyor sürekli. Bir tür kâbus gibi bir şey bu. Çocuk, uyurgezer gibi. Babası onu sürekli bir yerlerde buluyor.

    İlham veren anlatım…

    Yönetmen Scott Derrickson filmini, yazar Ellison’ın algısıyla yansıtmaya çaba göstermiş perdeye. Seyirci, yazarın anladığı kadar kavrıyor olayları. Bu yüzden final bölümü beklenmedik oluyor, yazar ve seyirciler için. Bazı şeyleri daha önceden anlamaya başlıyor diyenlere kulakları tıkamalı. Bu film, gerçekten sürprizli ve üzerine yazı yazarken seyircinin merak duygusuna da saygı duyulmalı. Filmin görselliği estetik anlamda etkileyici. Çarpıcı kurgu da, gerilimi ve ürpertiyi arttırıyor filmde. Ani ve beklenmedik kısa kısa görüntüler, müziğin de desteğiyle insanı koltuğunda kıvrandırıyor gerçekten. Bu görselliği ve kurguyu sinemaskop perdede yaşamak gerekiyor. Ses efektlerinin yardımıyla bazı anlarda içimizin titrediğini de hissettik. Filmin ışık düzenlemeleri de dışavurumcu estetiğini yaratıyor perdede. Yönetmen, mekânlara düşen ışıklarla kasvet duygusunu yaratabilmiş. Korku sineması, en başından beri dışavurumcu ışık yansımalarıyla insanın bilinçaltı korku yaşatmaya çalıştı. 1910’lu, 1920’li yıllardaki Alman sinemasındaki korku filmleri öncüydü. Alman sineması, F. W. Murnau ve Robert Wiene’nin dışavurumcu filmleriyle korku sinemasına çok şey kattı. Üstelik o filmler sessizdi. 2012 yapımı “Sinister-Lanet”, genel anlamda bir iç mekân filmi. Sanki yazarın iç dünyası gibi. Daha da ileri yazarın zihninde yaşadığı kâbusu gibi. Evin tasarımı da buna katkıda buluyor.

    Yönetmen, gerçekten yazarla seyirciyi özdeşleştirmiş. Film seyrederken, yazarın yaşadığı sancılara dokunduğunuzu hissediyorsunuz. Elbette finaldeki trajedi dışında. Yönetmen kamerayı çok az dışarı çıkartmış. Sanki uykudan uyanıyormuş gibi. Bu anlarda bir anlık ferahlık geliyor insanın üstüne. Yazar, filmleri bilgisayarına yükledikten sonra perdede farkına varılamayan ayrıntıların da farkına varmaya başlıyor. Bazı şeyleri zihninde birbirine bağlasa da tamamlayamıyor. Yazarın “ayin ölümleri” adını verdiği katliamların amacı neydi? Filmde bunun doğrudan açıklaması yok. Bunlar paganların kurban ayini miydi? Yazar, bilgisayarında kare kare görüntüleri izlerken, şeytanı andıran aşırı makyajlı bir görüntü fark edilse de zihindeki boşluk dolmuyor.

    Ethan Hawke, yazar kompozisyonuyla iyi bir oyunculuk sunmuş. Olayların gelişimiyle yüzünde oluşan şaşkınlık etkileyici. Filmdeki en küçük oyuncu Clare Foley, Ashley karakteriyle seyirciye sıcaklık gönderiyor. Final belki de bu yüzden şaşırtıcı. Evin annesi Tracy, tipik Amerikan ailesinin temel direğini simgeliyor. Erkekler, böyle bir eşinin olmasını hayal etmiş olabilirler. Varlığıyla güç veriyor ve bu dünyada başarılamayacak hiçbir şeyin olmadığını duyuruyor bu karakter. Filmdeki küçük roller de derinlikli. Şerifin yardımcısı filme çok şey katmış. Senaryosu sağlam iyi çekilmiş “Lanet” filmi, korku ve gerilim sinemasını sevenleri tatmin edecek gibi. Sekiz milimetrelik görüntülerin de çok sarsıcı olduğunu belirtmeliyiz son olarak. Buna “snuff film” deniliyor. Gerçek ölümler, işkenceler ve çocuk pornosu kamerayla kaydedilip, bu gerçekçi görüntülerden haz alanlara satılıyormuş. Bu da sinemada sapıklar için bir tür olmuş. Doğaüstü paranormal filmlerin ustası Amerikalı yönetmen Derrickson’ı, 2005’teki “The Exorcism of Emily Rose-Şeytan Çarpması” ve 2008’deki “The Day the Earth Stood Still-Dünyanın Durduğu Gün” filmlerinden hatırlayabilirsiniz.

    (28 Mart 2013)

    Ali Erden

    [email protected]

    24. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Yarın: 22 Mart Cuma

    Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 24. Ankara Uluslararası Film Festivali sona doğru yaklaşırken festival heyecanı sürüyor. Ulusal Uzun Yarışma Filmleri’nden Erden Kıral’ın yönettiği Yük ve Zeynel Doğan, Orhan Eskiköy’ün yönettikleri Babamın Sesi filmleri Cuma günü jüri üyeleri ve seyirciyle buluşuyor. Erden Kıral’ın son filmi Yük, bir cinayet işledikten sonra madene saklanan bir adamın hikâyesini etkileyici bir sinema diliyle perdeye taşıyor. Yük, filmin oyuncusu Tülin Özen ve yapımcı Afer Özgürel’in katılımıyla 17:00 seansında Kızılırmak Sinemaları’nda.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Filmler hakkında geniş bilgilere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    24. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Yarın: 22 Mart Cuma yazısına devam et
  • İsmail Baki, Kanal D Cinemania’da

    Ömür Gedik’in hazırlayıp sunduğu Kanal D Cinemania Programı’nın bu haftaki konuğu Sabit Kanca filminin başrol oyuncusu İsmail Baki.
    Ünlü komedyen Sabit Kanca karakterini televizyondan beyazperdeye taşımaya nasıl karar verdi? En çok kimin taklidini yapmayı seviyor? Sabit Kanca’nın sosyal medyadaki başarısının sırrı ne? Film, bir seri haline dönüşecek mi?
    Editörlüğünü Fırat Sayıcı’nın yaptığı programda vizyona giren yeni filmler, haberler, vs. yer alıyor. Ömür Gedik tarafından sunulan Cinemania Programı her Cumartesi Kanal D’de.

  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    İsmail Baki, Kanal D Cinemania’da yazısına devam et
  • CM101MMXI Fundamentals, 01 Nisan’da Tüm Satış Noktalarında

    Cem Yılmaz’ın son gösterisi CM101MMXI Fundamentals’ı DVD ve Blu Ray olarak 01 Nisan’da Kanal D Home Video’dan satışa sunuluyor. CM101MMXI Fundamentals, günlük hayatta başımızdan geçen ancak üzerinde durmadığımız birçok olayı ve detayı mizahi bir bakış açısı ile Cem Yılmaz’ın gözler önüne serdiği bir gösteri. Yılmaz, kadın – erkek ilişkilerinin, günümüz insanının teknolojiyle imtihanının ve meslek hayatındaki yansımalarının, basit gibi görünen bir yemek siparişinin ve hatta bir cenaze töreninin ne kadar komik olabileceğini gösteriyor ve seyircilerine unutamayacakları bir performans sunuyor.

  • Basın Bülteni
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    CM101MMXI Fundamentals, 01 Nisan’da Tüm Satış Noktalarında yazısına devam et
  • Suha Arın’ın İstanbul Filmleri Koleksiyonu İzleyicilerle Buluşuyor

    Usta yönetmen Suha Arın’ın İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliklerini konu alan altı belgesel filmi İstanbul Filmleri Koleksiyonu adı altında bir DVD seti olarak izleyicilerle buluşuyor. Koleksiyon, mozaikleri ile Rönesans’ın başlangıcı Kariye, efsanevi sarayı anlatan film çalışması Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı’yı bir şerbetçinin gözünden anlatan Kapalıçarşı’da Kırk Bin Adım, insanlığın ortak anıtı Ayasofya, Atatürk’ün son dönemlerini konu alan Dolmabahçe ve Atatürk ve “taşı toprağı altın” temasını işleyen Altın Kent İstanbul belgesellerinden oluşuyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • Yüksek çözünürlüklü görsellere haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Suha Arın’ın İstanbul Filmleri Koleksiyonu İzleyicilerle Buluşuyor yazısına devam et
  • Bilgiye Susayan Zihinler, Alman Kültür Merkezi’nde

    Alman Kültür Merkezi, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi işbirliğiyle Beatrix Schwehm’in yönettiği Bilgiye Susayan Zihinler (Hungry Minds) adlı belgeseli gösteriyor. Bangladeşli mimar Mohammed Rezwan muson yağmurları zamanında bile köylere kitap götürebilen yüzen kütüphaneler tasarlıyor. Moğol çocuk kitapları yazarı Jambyn Dashdondog iki karton dolusu kitabı ücra platolara taşıyor. Kenyalı kütüphaneci Abdullahi Osman deve kervanının sırtına yüklediği kitap dolusu sandığı Somali sınırındaki göçebelere götürüyor.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Bilgiye Susayan Zihinler, Alman Kültür Merkezi’nde yazısına devam et
  • Akbank 9. Kısa Film Festivali Devam Ediyor

    18 – 28 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen Akbank 9. Kısa Film Festivali, yurt içi ve yurt dışından geniş katılımı, yeni bölümleri, atölye çalışmaları ve söyleşileriyle sinemaseverlere 10 gün boyunca keyifle izleyecekleri dopdolu bir program sunmaya devam ediyor. 606 filmin başvurduğu festival, yarışma ve yarışma dışı bölümleri ile farklı renkler, coğrafyalar, kültürler ve düşünceleri bir araya getiriyor. Bu yıl ilk kez yarışmaya eklenen Canlandırma Kısalar bölümünde, Türkiye’den 10 film, En İyi Canlandırma Film ödülü için yarışacak.

  • Basın Bülteni
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Akbank 9. Kısa Film Festivali Devam Ediyor yazısına devam et
  • TROPFEST Türkiye – Büyük Fikirler Kısa Filmler

    Bugün dünyanın en büyük kısa film festivali olarak bilinen ve film yapımı konusunda yeni yetenekleri destekleyen saygın organizasyonlar içerisinde yer alan TROPFEST 24 – 29 Mart 2013 tarihleri arasında ilk kez Türkiye’de. TROPFEST, 1993 yılında ödüllü aktör ve yönetmen John Polson’un oyuncuları, çalışanları ve arkadaşları için Sidney, Darlinghurst’de Tropicana Kafe’de düzenlediği samimi bir film gösterimi olarak başladı. TROPFEST’te görücüye çıktıktan sonra pek çok yönetmenin hem Avustralya’da hem de dünya çapında başarılı kariyer yolculuklarına başladıkları görülüyor.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Diğer basın bültenleri ve yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    TROPFEST Türkiye – Büyük Fikirler Kısa Filmler yazısına devam et
  • Natali Yeres ile Sanat Yönetmenliği Atölyesi Başlıyor

    Akademi İstanbul Sinema Okulu’nun atölye programlarından biri de Natali Yeres’in eğitmenliğindeki Sanat Yönetmenliği Atölyesi. 19. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde ve 40. SİYAD Ödülleri’nde Rıza filmindeki çalışmasından, 2012 yılında 1. Uluslararası Van Gölü Film Festivali’nde Adalet Oyunu filmindeki çalışmasından dolayı en iyi sanat yönetmeni ödüllerini alan Natali Yeres, kariyer plânı olarak sanat yönetmenliğini seçecekler için, sanat yönetmeninin görev tanımı, yaptığı işler, yönetmen, görüntü yönetmeni ve yapımcı ile olan iş bölümünü ayrıntılarıyla gösterecek.

  • Basın Bülteni
  • Yüksek çözünürlüklü fotoğraflara haberin devamından üzerlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.
    Natali Yeres ile Sanat Yönetmenliği Atölyesi Başlıyor yazısına devam et