Etiket arşivi: Anatomie d’une Chute

2023’den Benim Seçtiklerim

Bir senenin daha sonuna gelmiş bulunuyoruz. 2023 yılı içinde izleyebildiklerim arasından seçtiğim geleneksel en iyiler listemi bir kez daha paylaşıyorum. Cannes ve Venedik’te büyük övgü toplayan ‘The Zone of Interest’ ve ‘Poor Things’ başta olmak üzere festivallerde yakalayamadığım ve henüz bizde vizyona girmemiş kimi filmler önümüzdeki yıl değerlendirilmek üzere listenin dışında tutulmuştur. (Not: Listede yer alan filmler üzerine sadibey.com’da yayınlanmış yazılarımın tamamına, parantez içinde belirtilen başlık ve tarihlerden ulaşabilirsiniz.)

1- KURU OTLAR ÜSTÜNE

Klasik Rus edebiyatı başyapıtlarının izinde bir roman filme dönüşmüş olan yapım, 197 dakikalık uzunluğuna karşın zamanın nasıl geçtiği fark edilmeden izleniyor. Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’dan ödülle dönen son opusu kusursuz bir başyapıt. ‘Umut etme yorgunluğu’ üzerinden bu karamsar deneyim, Nuri Bilge’nin de dahil olduğu açık hesaplaşmayı daha da sarsıcı kılmış. (‘Umut Etmenin Yorgunluğu’ / 27.09.2023)

2- BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ / Anatomie d’Une Chute

Cannes Film Festivali’nin bu yılki galibi Altın Palmiyeli yapım önceki ilgiye değer filmleri bizde gösterilmemiş Justine Triet’nin dördüncü uzun metrajı. Film polisiye ve mahkeme dramalarının bildik klişelerine düşmeden, yaman bir senaryonun izinde bir ilişkinin çözülmesinin adım adım sahnelerken, filmin lokomotifi Sandra Hüller’in müthiş performansına şapka çıkarıyoruz. (‘Bir İlişkinin Anatomisi’ / 05.11.2023)

3- KIZIL GÖKYÜZÜ / Roter Himmel

Christian Petzold, Berlinale’den ödülle dönen elementler üçlemesinin ikinci ayağında ‘Ateş’ yaklaşmakta olan tehdidi, ekolojik sorunlarla nefes almakta zorlanan günümüz dünyasının kaosunu simgeliyor. Alman sinemacı dostluk, duygusallık ve yaratıcılık dürtüsü üzerine önemli şeyler söylerken, emeğin işlevselliği ile entelektüel çaba arasındaki ilişkiyi tartışmaya açıyor. (‘Alevler Yaklaşırken’ / 27.11.2023)

4- KORKUYORUM / Beau Is Afraid

Amerikan bağımsız sinemasının genç yaratıcılarından Ari Aster’in yeni filmi ‘Korkuyorum’ ya da özgün adıyla ‘Beau Korkuyor’ doğumundan başlayarak travmalar yaşamış ana karakterin yaşadığı kara komik Amerikan kâbusu üzerine. Dehşeti komikle buluşturan yaratıcı senaryosu ile sinemacı bu belki de en tekinsiz yapıtını ülkesi ve kentinin hınzır eleştirisi ile besliyor. (‘Kara Komik bir Yolculuk’ / 09.06.2023)

5- ÇOCUK VE BALIKÇIL / Kimitachi Wa Dô Ka’

Hayao Miyazaki’nin 82. yaşının dönüş ve belki de vasiyet filmi, onun görkemli sinema kariyerinden değerli parçaların izini süreceğiniz, her izleyişte farklı şeyler keşfedeceğiniz tam bir sinema şöleni. Bilge usta durmadan dönen dünya misali hayal etmekten kendini alamıyor, barışı, dostluğu, doğayı yücelten şiirsel düşlerine dalmaktan başka yol bulamıyor bir kez daha. (‘İnsan Ne İçin Yaşar’ / 27.10.2023)

6- SUZUME

Studio Ghibli ve Hayao Miyazaki’nin büyülü mirasının varisi olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Makato Shinka, Berlinale’de prömiyer yapan son animesinde klasik büyüme öyküsü ve romantik bir aşk hikâyesini bilimkurgunun sonsuz olanakları içinde harmanlarken, Japon ulusunun geçmiş travmalarını özgün bir serüven aracılığı ile neşter altına yatırıyor. (‘Bir Ulusun Yaralarını Sarmak’ / 26.05.2023)

7- DISCO BOY

Giacomo Abbruzzese imzalı çarpıcı bir ilk film. İtalyan yönetmenin sağlam bir politik mesaj taşıyan sömürgecilik ve militarizm karşıtı yapıtı, bir Apichatpong Weerasethakul filmini anımsatan düşsel girişinden başlayarak sinyallerini verdiği farklı bir duyusal evrenin kapılarını açıyor. Bu çizgi dışı yapımın Berlin’den ‘olağanüstü sanatsal katkı’ ödülü ile dönmüş olması hiç şaşırtıcı değil. (‘Efsunlu Bir İçsel Yolculuk’ / 11.07.2023)

8- SONSUZ SIR / The Eternal Daughter

Joanna Hogg’un İngiliz edebiyat ve sinemasının gotik hayalet öykülerinden beslenen çalışması, usta sinemacının ‘Hatırat / Souvenir’ üçlemesini tamamlayan son küçük mücevher. Muhteşem Tilda Swinton’ın çifte karakteri yorumladığı etkileyici bir oda filmi, annelik, evlatlık ve ayrılma zamanı üzerine yaman bir meditasyon. (‘Onay Bekleyen Kız Çocuğu’ / 06.09.2023)

9- GÜZEL BİR SABAH / Un Beau Matin

Kısacık hayatımızın gündelik akışı içinde hüzün ile mutlu olma ihtimallerini harmanlayan enfes sineması ile bağrımıza bastığımız Mia Hansen-Løve, Danimarka’dan Fransa’ya göçmüş dedenin oğlu babasının yaşlılık hikâyesinde hayatını düşünmeye adamış felsefe profesörünün adım adım belleğinin yitirecek olmanın ürkütücü farkındalığını deneyimleyişini perdeye taşımış. Hüzünlü ve tutkulu. (‘Geriye Aşk Kalacak’ / 21.09.2023)

10- GÜVENLİ BİR YER / Sigurno Mjesto

Şaşırtıcı bir ilk fim daha. Hırvat asıllı yönetmen Juraj Lerotić ilk uzun meta anlatısında kendi hayatından esinler taşıyan kişisel trajediyi perdeye taşıyor. Akıl sağlığı sorunlarının aile bağlarını nasıl etkilediğine dair hassas bir keşif niteliği taşıyan deneme farklı biçimsel arayışları ile sinemanın anlatım olanakları üzerine son derece özgün bir çalışma. (‘Sadece Senin İçin Yazdığım Satırlar’ / 14.09.2023)

11- SESSİZ KIZ / The Quiet Girl

Çocukluk ve ‘ebeveyn olmak’ üzerine çok önemli dersler içeren film çağdaş İrlanda edebiyatının parlak kalemlerinden Claire Keegan’ın bizde ‘Emanet Çocuk’ adıyla yayımlanmış novellasından yola çıkmış. Belgeselleri ile tanınmış İrlandalı yönetmen Colm Bairéad’ın hayranlık uyandırıcı bir bütünlüğe ve olgunluğa sahip bu ilk kurgu çalışması unutulmaz finaliyle belleklerden kolay çıkmayacağa benziyor. (‘Emanet Çocuk’ / 10.03.2023)

12- SAINT OMER

Fransız sinemasının yeni parlayan sinemacılarından Alice Diop imzasını taşıyan film 2013 yılında yaşanan gerçek bir olaydan yola çıkarak, bir duruşma sürecinde kuşaktan kuşağa aktarımın, anneden kız çocuğuna devrolunan travma deneyiminin ortaya döküldüğü gerilimli bir ‘aile terapisi’ seansına dönüşüveriyor. Sakin görünümü altında nefes nefese izlenen yılın en iyilerinden. (‘Kuşaktan Kuşağa Travma Aktarımı / 08.06.2023)

BONUS:

ÖRÜMCEK-ADAM: ÖRÜMCEK EVRENİNE GEÇİŞ / Spider-Man: Across The Spider-Verse

‘Bu sefer gerçekten farklı bir şey yapmışlar.’ Örümcek-Adam animasyon serisinin ilki büyük beğeni ile karşılanmış devam filmi alabildiğine yaratıcı bir biçimde kaleme alınmış senaryosu, zeka ürünü espriler, ince bir mizah, ayrımcılığa dair dayanılmaz bir sosyal hiciv içeriyor. Dudak uçuklatan canlandırma çalışması, renkler ve gölgeler, çizgi roman karesindeki üst yazılar, çılgın detaylar, kendi kinetik gerçekliği dahilinde tüm aksiyon sekansları, duygusallıktan hiç de geri durmayan gerçek olmayan evrenin ‘çok gerçek’ anlatısına hizmet ediyor. (‘Örümcek Kulübüne Hoşgeldiniz’ / 01.06.2023)

(28 Aralık 2023)

Ferhan Baran

[email protected]

Bir İlişkinin Anatomisi

İnsan sadece yaşadığı şeyleri yazabilir mi? Üretken kadın yazar Sandra Voyter Fransız Alplerindeki dağ evinde kendisi ile röportaj yapan edebiyat öğrencisi genç kıza, geniş kitlelere ulaşmış polisiye metinlerinde neyin gerçek neyin kurgu olduğunun yaşam kadar belirsiz olduğunu anlatmaktadır. Neşeli, keyifli samimi bir tonda yol alan söyleşi yüksek volümlü müzik ile kesintiye uğrar. Sandra’nın (Sandra Hüller) çatı katında çalışan kocası Samuel Moleski’nin (Samuel Theis) görüşmeyi sabote etme niyetinde olduğunu anlarız. Çiftin küçük yaşta geçirdiği kaza sonucu gözleri görmeyen 11 yaşındaki oğulları Daniel (Milo Machado Graner) biraz da evin gerilimli ortamından uzaklaşmak için sadık köpeği ile yürüyüşe çıkar. Eve geri döndüğünde 50 Cent şarkısı P.I.M.P.’in looplanmış enstrümantal kalipso remix’inin yüksek volümde çalmaya devam ettiği işitilir. Daniel köpeğin yardımıyla kapıya yakın odunluğun biraz ilerisinde babasının karlı zemini kana bulamış cesedine ulaştığında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını idrak ederiz.

Cannes Film Festivali’nin bu yılki galibi Altın Palmiyeli ‘Bir Düşüşün Anatomisi / Anatomie d’une Chute’ önceki ilgiye değer filmleri bizde gösterilmemiş Justine Triet’nin dördüncü uzun metrajı. Fransız sinemacı 2016 yapımı ‘Victoria’ ve 2019’da çektiği ‘Sybil’de çocuklu güçlü bekâr kadınların duygusal yaşam mücadelesini alter ego’su Virginie Efira üzerinden vermeyi denemişti. Bu kez gerçek yaşamda partneri olan sinemacı yazar Arthur Harari ile birlikte pandemi döneminde geliştirdiği iddialı metniyle edebiyatçı bir çiftin öyküsünü anlatıyor.

Fransız koca öykünün hemen başında aramızdan ayrılıyor ve bizler olay anında evde yalnız bulunan Alman asıllı karısının mahkeme sürecine yoğunlaşıyoruz. Genç adam dağ evinin üçüncü katındaki çatı odasından düşüşü bir kaza ya da intihar mıdır, yoksa bir mücadele sonunda aşağıya mı itilmiştir. Uzun süren mahkeme sürecinde masum kurbanı oynamayı reddeder genç kadın. Gözyaşı dökmez, katılığını güçlü duruşundan alır. Bu dimdik duruş yerel dile hakimiyetindeki yetersizliği ile birleşince kendisi aleyhine bir tehdide dönme riski de taşır. Triet’nin mükemmel dialoglarının bu tehlikeyi hep canlı tuttuğu süreçte, bizler de Daniel ya da mahkeme heyeti gibi gerçeği tam olarak göremez, olan biteni el yordamıyla anlamaya çalışırız.

Herkes konuşurken Sandra sessiz doğallığını korur. Hikâyenin kendine ait olduğunu, kocasının gizli ses kaydında ortaya çıktığı gibi meşum düşüşün bir gün öncesinde şiddetli bir kavgaya giriştiklerini kabûl eder. Daniel’in geçirdiği kaza sonrası seks hayatlarının bitişinin ardından bir hemcinsi ile cinsel doyum arayışını itiraf etmekten çekinmez. Aralarındaki entelektüel çatışmadan, oğullarının başına gelenlerden kendini sorumlu tutan babanın hayata geçiremediklerinden her koşulda üretmeyi sürdüren karısını sorumlu tuttuğundan haberdar oluruz.

Sandra’nın samimi duyguları ve dürüst itirafları hukukçuların rasyonel suçlamaları ile çelişmeyi sürdürür. Zaman zaman bizler de kararsız kalırız. Yazar karaktere dönüşür mü ya da boşluklar varsayımlarla doldurulur mu gibi sorular kafaları meşgûl eder. Adalet ile edebiyatın birbirine karıştırılma sürecini eleştirir Triet. Gizem, Daniel’in göremedikleri ama duydukları ve hissettikleri ile aralanacaktır belki de.

Triet’nin Fransa’da kendisinin bile beklemediği kadar ilgi gören filmi 2,5 saatin nasıl geçtiğini hissettirmeden soluk soluğa izleniyor. Klâsik mahkeme filmlerinin bildik klişelerine düşmeden, bir ilişkinin çözülmesinin adım adım sahnelenişini izlerken, filmin lokomotifi Sandra Hüller denen büyük oyuncunun her türlü ödülü hak eden müthiş performansına bir kez daha şapka çıkarıyoruz.

(05 Kasım 2023)

Ferhan Baran

[email protected]