Mahalle Filminin Fragmanı Yayınlandı

Başarılı genç oyuncular Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu ve aynı zamanda da rol aldıkları Mahalle filmi 09 Mart’ta sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Kendi kanunlarını kendi yazan bir mahallede yaşayan üç arkadaşın yeni taşınan, gizemli bir yabancı ile birden değişen hayatlarının anlatıldığı ve ön yargıların hayatımızı nerelere kadar sürükleyebildiğini anlatan filmin fragmanı büyük merak uyandırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Sevgilim İstanbul

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Büyük beyazperdede film gösteren mekânlara sinema denildiğini biliyoruz. Sinema mekânı, genelde Kışlık Sinema ve Yazlık Sinema olarak bilinegelmiştir. Kışlık sinemaları Kapalı Sinema, yazlık sinemaları ise Açıkhava Sineması ve Bahçe Sineması gibi isimlerle de anarız. Bir defa arabalı vapurda film gösterildiğini de hatırlıyorum. 35 mm.lik makine vapurun üst katına, perde ise arabaların iskeleye çıktığı bölüme kurulmuştu, ancak vapurun elektrik tesisatı yeterli gelmediğinden film gösterimi yarım kalmıştı. Bir okur yorumunda ilk defa duyduğum bir Yazlık Sinema çeşidini de paylaşayım: Sevgili okur fotoğraftaki yazlık sinemayı (Üsküdar Büyük Işık Bahçe Sineması) Yokuş Sineması olarak anıyor. Makine dairesi orta kısmında bulunan bu sinema, fotoğrafın çekildiği zamanlarda Üsküdar’da Çavuşdere Bostanı’nın sonunda yer almaktaymış. Günümüzdeki yeri Yeni Üsküdar Belediye Binası’nın sol tarafındaki Veteriner Bölümü’nün yanı olarak belirtiliyor. Rampa şeklindeki araziye yapılmış bu sinema çeşidini çok sevdim. (22 Ekim 2017)

Şehrinizin herhangi bir yerinde durun, etrafiınıza orayı hiç görmemiş, hiç tanımamış gibi bakın. Sanki başka bir şehirdeymişsiniz, ilk defa gelmişsiniz gibi hissedeceksiniz. Az önce otobüs durdu, kafamı telefonumdan kaldırdım, sağa baktım, sola baktım, ileri baktım. (Geri bakmadım.) Bir müddet nerede olduğumu çıkaramadım. Sonra birden geçmiş kendini hatırlatmaya başladı. Meğer Aksaray’la Yenikapı arasındaki bulvar trafiğinde durmuşuz. 50 yıldır İstanbullu olduğumu itiraf etsem de bu paylaşımımın son bölümünü kimseye söylemeyin ne olur. İstanbulum sitem eder, ben utanırım. (22 Ekim 2017)

Antalya Film Festivali’nde dün yapılan basın toplantısında “Saraybosna’da Ölüm” filminin yönetmeni Danis Tanovic’in festivallere gelmekten pek hoşlanmadığını, basın toplantılarını sevmediğini belirtmesinden sonra bugün de Anthony Delon’un oyunculuğu bıraktığını, bundan böyle deri ceket tasarımıyla uğraşacağını açıklaması yadırgandı. Festivalin önümüzdeki yıllarda uluslararası vasfına saygı gösterecek sanatçılarla bağlantı kurmasında fayda var. (27 Ekim 2017)

Neyse ki Matt Dillon onur ödülü alırken yaptığı konuşmada Suriyeli mültecilere gösterilen şefkatten müsbet olarak bahsetti. Yoksa seneye onur ödülleri de iptal edilirdi. (28 Ekim 2017)

O şarkıyı eğer bir bayan sanatçı söyleyecekse “Biraz kül biraz duman, Aslı misali yanan o benim işte” şeklinde söylese daha bir gerçekçi olur. Efendim? (29 Ekim 2017)

54. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde Ulusal Uzun Film Yarışması’nın kaldırılması bir yana Uluslararası Uzun Metraj Film Yarışması’nda Türkiye’yi temsil eden iki filmin ikisi de Türkçe değildi, her iki filmi de Türkçe altyazı ile izledik. (31 Ekim 2017)

Kalipso kralı olarak tanınan Metin Ersoy da hakkın rahmetine kavuştu, bugün ebediyete uğurladık. Mekânı cennet olsun, siteye vefat ettiği haberini yazarken az bilinen bir özelliğini keşfettim. Haber için fotoğraf ararken adaşı Metin Erksan’ın cenazesinde çekilmiş fotoğraflarını buldum. Böylece rahmetlinin gizli bir sinefil olduğunu öğrenmiş oldum. Metin Ersoy, kendine has özellikleri olan nadir şarkıcılarımızdan birisidir. Zirvede olduğu yıllarda sempatikliğiyle kalipso müziğini herkese sevdirmişti. Türküsever de, sanatmüziğisever de, popmüziğisever de, herkes kendisini ilgiyle izlerdi. Örnek aldığı ve görüntü olarak da benzediği Harry Belafonte gibi O da sinemaya uzak kalmadı, dört sinema filminde rol aldı. Yabancı sinemada benzer özellikleri olan bir diğer şarkıcı da Sammy Davis Jr.dur. Sammy Davis de genelde esprili rollerde oynamıştı. (31 Ekim 2017)

Rıza Sönmez’in “Orhan Pamuk’a Söylemeyin Kars’ta Çektiğim Filmde Kar Romanı da Var” filmi sessiz sedasız tek salonda gösterime girdi. Has sinemaseverlerin haberi olmadığı için ilk 3 günde 18 kişi tarafından izlendi. Film için bu bir ölçü değil. Sönmez’in filmi sinemamızda benzeri olmayan nefis bir eserdir. Yeşilçam Sineması’nın sezon açılışına jest olsun diye tek kopya olarak vizyona çıktı. Böyle bir jesti anlı şanlı, devasa şirketler bile yapamaz. “Türk Sineması’nı seviyorum” diyen herkesin mutlaka görmesi şart olan bir filmdir. Ve ilk 3 günde filmi izleyen o 18 kişi, hasılat rekorları kıran Recep filmlerine destek veren 180, 1.800, 18.000 kişiden daha değerli seyircilerdir. (02 Kasım 2017)

An itibariyle, zannımca 2017 yılının bir yabancı filme konulan en güzel Türkçe film adı: “Yarını Yok”; kim bulduysa tebrik ederim. Çok rica ederim, hemen “Filmin ‘24 Hours to Live’ olan orijinal adı doğru tercüme edilmemiş” filan gibi yorumlar yazılmasın; bazı yabancı filmlere Türkçe isim olarak orijinal adın tam çevirisinin değil konuya uygun bulunan Türkçe ismin konulabildiğini biliyoruz. (04 Kasım 2017)

Yine nefis bir Yavuz Turgul – Şener Şen filmi izledik: Mazhar Kozanlı’nın bisikleti = Yurttaş Kane’in kızağı (Rosebud). (07 Kasım 2017)

(03 Şubat 2018)

Sadi Çilingir

[email protected]

7. Pembe Hayat KuirFest Başladı

7. Pembe Hayat KuirFest, 26 – 28 Ocak 2018 tarihlerinde dünyanın dört bir yanından kuir yapımları İstanbullu izleyicisiyle buluşturmaya başladı. Bu yıl 7. kez düzenlenen festival, film gösterimleri başta olmak üzere pek çok aktiviteyi bir araya getiren programıyla, LGBTİ bireylere yönelik ayrımcılığa ve şiddete dikkat çekiyor. Pembe Hayat KuirFest, takipçilerini umudu tazelemenin yollarını aramaya, biraradalık kültürünü pekiştirmeye davet ediyor.

7. Pembe Hayat KuirFest Başladı yazısına devam et

Sırlar Açığa Çıkıyor, Geri Sayım Başladı: Cebimdeki Yabancı, 02 Şubat’ta Vizyonda

Ülkesinde gişe rekorları kıran ödüllü İtalyan filmi Perfetti Sconosciuti’den uyarlanan Cebimdeki Yabancı, vizyona girmek için gün sayıyor. 02 Şubat’ta cep telefonlarının masaya bırakılacağı ve kara kutunun açılacağı filmin yıldız oyuncu kadrosu, 25 Ocak Perşembe günü BKM Mutfak Uniq’te gerçekleşen basın kahvaltısında bir araya geldi. Serra Yılmaz’ın ilk kez yönetmenlik yaptığı ve Ferzan Özpetek’in ortak yapımcısı olduğu filmin oyuncuları, neşeli çekimlerin ardından ilk kez buluştu.

Leo da Vinci: Mona Lisa Macerası

Sergio Manfio’nun yönettiği ve Harun Can ile Evrim Akın’ın seslendirdiği animasyon film Leo da Vinci: Mona Lisa Macerası (Leo da Vinci: Mission Mona Lisa), 09 Şubat 2018’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Vinci kasabasında yaşayan genç Leonardo zamanının çoğunu ilginç icatlarıyla uğraşarak geçirmektedir. Arkadaşları Lorenzo ve Lisa da onunla birliktedir. Üç arkadaşın hayatları kasabaya gelen panayırda gösterim yapan bir adamın anlattıklarından sonra değişir. Adam onlara gizli bir hazinenin varlığından bahseder. Lorenzo ve Lisa, bu kayıp hazinenin peşinde bir maceraların içine sürüklenirler.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Nürnberg’de Onur Ödülleri Volker Schlöndorff ve Halil Ergün’e Veriliyor

Almanya’nın Nürnberg kentinde 09 – 18 Mart 2018 tarihlerinde düzenlenecek Türkiye Almanya Film Festivali 23. yılında Almanya’dan yönetmen Volker Schlöndorff’u ve Türkiye’den oyuncu Halil Ergün’ü ödüllendiriyor. Festivalin en önemli ödüllerinden olan Onur Ödülü ülkelerinin sinemasını kalıcı olarak etkileyen ve uluslararası alana taşıyan toplumsal duyarlılığını sanatına yansıtan sanatçılara veriliyor. Sanatçılara ödüller 09 Mart’taki açılış galasında verilecek.

Nürnberg’de Onur Ödülleri Volker Schlöndorff ve Halil Ergün’e Veriliyor yazısına devam et

If İstanbul’dan Yeni Bölüm, Yeni Ödül: If Yeni

15 Şubat’ta başlayacak 17. If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali, bu yıl yeni bir bölüm ve ödülle geliyor. Türkiye ile ilgili son bir yılda üretilmiş yaratıcı ve yenilikçi filmlerin bir araya geldiği If Yeni’de 5’i Türkiye galası olmak üzere, Anadolu Turnesi, Arada, Yüzleşme, İstanbul Yankıları (Istanbul Echoes), Arafta, Kar ve Cano adlı filmler gösterilecek ve birisi If’in ilk Seyirci Ödülü’nün de sahibi olarak CGV Arthouse salonlarında gösterim imkânı yakalayacak.

If İstanbul’dan Yeni Bölüm, Yeni Ödül: If Yeni yazısına devam et

Zat-ı Mahfuz

Sedat Yetkin’in yönettiği ve Beşir Öner, Taha Yasin Eyigün, Mehmet Demirtaş ile Ahmet Özdemir’in oynadığı Zat-ı Mahfuz, 23 Mart 2018’de Derin Film dağıtımıyla Bapir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Filmde, geçmiş yıllarda Bitlis’te yaşamış, kısa sürede Dünya ve İslam tarihine mal olmuş, tarih kitaplarında okutulan büyük şahsiyetler anlatılıyor. Büyük filozofların yaşadığı coğrafyada mekân ve olgu kullanılarak zatların yakınları, profesörler ve coğrafi görüntülerle oluşturuluyor. Kişilerin yaşamış olduğu olay örgüleri, dilden dile aktarılan yaşam öyküleri, ders, hayat, bilim ve ilim notları aktarılıyor. Birbirini takip eden olaylar, biyografi ve dram serüvenleri kendine has bir dille beyazperdede izleyene sunuluyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Zat-ı Mahfuz yazısına devam et

Uluslararası Çok Kısa Filmler Festivali 2018

Fransa merkezli, 30 ülke 90 şehirde aynı anda gerçekleştirilen ve 20 yıllık bir geçmişe sahip olan Çok Kısa Filmler Festivali başvuruları başladı. Türkiye’de ilk kez Antalya Sinema Derneği tarafından Antalya’da organize edilen festivalin kapsama alanı bu yıl Ankara, İstanbul, Antalya, Denizli ve Bursa’yı da içine alacak şekilde genişletildi. 5 şehirde gerçekleşecek bu özel festivale son başvuru tarihi 02 Mayıs 2018 olarak belirlendi. 01 – 10 Haziran 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan festival, 01 – 03 Haziran 2018 tarihlerinde Denizli’de başlayıp Antalya’ya, Ankara’ya ve İstanbul’a uğradıktan sonra 08 – 10 Haziran’da Bursa’da tamamlanacak.

Uluslararası Çok Kısa Filmler Festivali 2018 yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Çürümüş Bir Toplumda Mutlu Olmak Mümkün mü

2017 yılının en iyi filmleri seçkimde ikinci sırada yer verdiğim ‘Sevgisiz / Nelyubov’ nihayet sinemalarda. Çağdaş Rus sinemasının en önemli isimlerinden Andrey Zvyagintsev’in çarpıcı dramasının açılışında, siyah fon üzerinde tek bir nota piyanodan tekrarlanırken, yükselen volüm tekinsizliğin ve kötüye doğru gidişin alametlerini iletir izleyiciye. Karlar içinde asırlık bir ağacın çıplak gövdesi belirir daha sonra perdede. Buz gibi soğukta bir orman gölünde … Devamı… »

İnsanlıktan Umut Kesilmez

Tecavüze uğrayarak öldürülmüş genç bir kızın acılı annesinin adaletin yerini bulması için yapamayacağı şey yoktur. Missouri eyaletine bağlı Ebbing kasabasında yaşayan Mildred Hayes, tam yedi aydır evinin yakınlarında katledilmiş kızının katillerinin yakalanmasını beklemektedir. Yetkililerin dikkatini çekmek için harekete geçmeye karar verir ve kasabanın çıkışında, otoyol yapıldığından beri pek kullanılmayan tali yolda boş duran üç adet ilan panosunu kiralar.

Bu hafta gösterime giren ve Mart başında dağıtılacak olan Oscar ödüllerinin en güçlü adayı konumundaki ‘Three Billboards Outside Ebbing, Missouri’ adını bu ilan panolarından alıyor. Sırasıyla şu ibarelere yer veriliyor panolarda: ‘Ölmek Üzereyken Tecavüze Uğradı’; ‘Hâlâ Kimse Tutuklanmadı’; ‘Bu Nasıl İştir Şerif Willoughby?’. Kederli annenin herkesin sevdiği, üstüne üstlük ölümün eşiğinde kanserle cebelleşen kanun adamına meydan okuyuşu kasaba halkınca hoş karşılanmaz. Başta peder olmak üzere ilanları çekmesi için ona baskı yaparlar. Ancak Mildred’ın vazgeçmeye niyeti yoktur. Bazı insanların işlerine odaklanarak, siyahlarla uğraşmak yere kızının kanlı katillerinin izini bulmasını istemekte kararlıdır.

Bizde ‘Üç Billboard Ebbing Çıkışı, Missouri’ adıyla gösterime sokulan film, tanınmış oyun yazarı Martin McDonagh imzasını taşıyor. 1970 Londra doğumlu, İrlanda asıllı İngiliz yazar filmlerinden önce tiyatro oyunlarıyla tanındı ülkemizde. İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda yıllarca (AKM kapanana kadar) afişte kalmış, Sumru Yavrucuk ve Rüçhan Çalışkur’un üstün yorumlarıyla çok sevilmiş ‘Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ ya da ilk kez 2003 yılında Kenter Tiyatrosu’nca sahnelenen ‘Inishmore’lu Yüzbaşı’ oyunlarıyla. Yazar/yönetmen olarak sinemaya adım atışı da ilginçtir. 2008 yapımı ilk uzun metrajı ‘In Bruges’ kısa süre içinde unutulmazlar arasına girdi. Bizde de gösterime giren 2012 yapımı ‘Yedi Psikopat’ın ardından çektiği ‘Üç Billboard’ ile kendisine bağlanmış umutları boşa çıkarmayan mükemmel bir filme daha imza atıyor McDonagh.

Oyunlarında başrolü ağırlıklı olarak kadın karakterlere vermiş olan sanatçının adını zikrettiğimiz önceki sinema filmleri baskın erkek karakterler etrafında şekilleniyordu. Bu defa, aynen oyunlarında olduğu gibi, güçlü bir kadın karakter yönlendiriyor hikâyeyi. Yaklaşık 20 yıl kadar önce Amerika’yı boydan boya katederken bir ilan panosunda gözüne çarpan mesajdan yola çıktığını ifade ediyor söyleşilerinde. Bunca yıldır hiç aklından çıkmayan mesajın ardındaki öfke ve kederin bir kadına ait olduğunu düşünmüş ve öyküyü bunun üzerinden geliştirmiş.

Mekân olarak Amerika’nın güney kırsalını seçmesi bölgenin sinematografik zenginliğinden kaynaklanmış. Filmin adının geçtiği Missouri eyaletine bağlı ‘Ebbing’ hayali bir kasaba. Çekimler Silver, Güney Carolina’da yapılmış. Ancak, ırksal gerilimin yüksek olduğu, erkek egemen, neredeyse 50’li yıllardan beri fazla bir değişime uğramamış derin Amerika’nın tipik kasabaları olarak, birbirlerine çok benzeyen yerleşim bölgeleri bunlar.

Ben Davis’in panoramik görüntüleri ve Carter Burwell’in country ezgileri eşliğinde çağdaş bir western havası taşıyor McDonagh’ın filmi. Lakin izlediğimiz sıradan bir ‘kahraman kötülere karşı’ öyküsü değil. Bir John Wayne ya da Clint Eastwood edasıyla kasaba meydanına inen Mildred kanunu sağlamakla yükümlü zevatla çatışıyor önceleri. Ancak kabaca iyi ve kötü olarak sınıflandırmıyor kişilerini İngiliz sinemacı. İnsanlıktan umudunu kesmeyen, değişim ve dönüşüm üzerine bir anlatı şekilleniyor iki saat süresince.

Aksiyondan ziyade karakter gelişimi üzerinden ilerleyen bir çalışma ‘Üç Billboard’. Bu amaçla, daha önce ‘Galaksinin Koruyucuları’ ve ‘Doctor Strange’ gibi gösterişli Marvel uyarlamalarında çalışmış usta sinematograf Davis’in kamera hareketleri abartıdan uzak. McDonaugh’un senaryosu da, bu amaç doğrultusunda, karakter dönüşümlerinin peşinde olaylar dizisinden ve kolay çözümlerden uzak duruyor. Tüm bu öncelikler filmi sırtlayıp götüren üç büyük oyuncunun (üçü de Oscar adayı) mükemmel kompozisyonlarına olanak sağlamış. İngiliz yazarın hikâyeyi kaleme alırken başından beri düşünmüş olduğu Frances McDormand, 1996 yapımı ‘Fargo’dan beri belki de en muhteşem performansında parlıyor. Yönetmenin de tercihi doğrultusunda acılı karakteri duygusal olarak istismar etmiyor, hatta kederin ağırlığıyla yaşlanmış annenin kayıtsız aksiliğini vurgulayarak karakterle aramıza sınır koyuyor. İlan panolarının çevresini çiçeklerle süslerken, yavru ceylanın bakışında kızını hissettiği o insanın içini cız ettiren sahnede bile son derece kontrollü.

Başlangıçta karanlık, ırkçı, (belki de bastırılmış eşcinselliği yüzünden) homofobik çavuş Dixon karakterinin dönüşümünde harikalar yaratıyor filmin bir diğer başarılı yorumcusu Sam Rockwell. Bağımsız Amerikan sinemasının bu pek kadri kıymeti bilinmemiş oyuncusundan istediğini almış McDonagh. Keza incelikli yorumuyla şerif Willoughby’de bir kez daha klasını konuşturuyor Woody Harrelson.

Hikâyesiyle, sinematografisiyle, oyuncu yönetimiyle, trajedi ile mizahı ustaca dengeleyen diyalogları ile yılın en iyi filmlerinden biri ‘Üç Billboard’. Kaçırmamaya çalışın.

(01 Şubat 2018)

Ferhan Baran

[email protected]

Üç Billboard -Ebbing Çıkışı, Missouri-

Dünyaya geldiğiniz ilk anda, doktor bir şaplak vurarak ağlatır sizi… Sonrası büyük bir mücadele. Evde, okulda, işte, sokakta, hayatın her anında, her alanında mücadele verirsiniz hayata tutunmak için, nefes alabilmek için, rahat etmek için, hedefinize ulaşmak için… Kızı vahşice öldürülen Mildred Hayes, yıllardır boş duran, sahibinin bile unuttuğu üç billboardı kiralayarak kızının katilinin bulunmasını ister. Gelişen olaylarla nefes nefese bir film izliyorsunuz, hem filmden bir adım öndesiniz hem bir adım geride… Ne olacak? Nasıl sonuçlanacak? Şöyle olsa… Yok, böyle olmalı… Hayır, öyle tamamlanmalı. Tam bir gerilim, tam bir heyecan.

Bizim ülkemizde acaba nasıl bir sonuç verir diye düşünmeden edemiyor insan. Herkesin birbirini tanıdığı küçük bir kasabada, herkes hep göz önünde, herkes kimin neyi ne kadar yapabildiğini de biliyor. Polisin gücünü de, duyarlılığını da…

Kim bizi nasıl bilirse…

Hazreti Muhammed’in “Kim bizi nasıl bilirse, onun için öyleyiz” sözü, filmi anlatmaya yeter. Tabii ki, biz, insanların bizi bildikleri kadarıyla tanınırız, ona göre yargılanır ve ona göre tutum alırız. Kimsenin içini bilmeniz mümkün değildir, kimse de size içini açmak zorunda değildir. Kimi zaman, onun işine geldiği için yardım eder, kimi zaman siz, işinize geldiği için kabul edersiniz… Tabii, tersi de mümkün. Yine de doluya koyarsınız almaz, boşa koyarsınız dolmaz. Mücadeleye devam etmek gerekir, birileri sizin için bir şeyler diyecektir muhakkak. Ya boyun eğeceksiniz ya da başkaldıracaksınız. Onların söylediklerine bakmamak gerekir, tıpkı Mildred gibi.

Komşunuz da izliyor…

Küçük bir kasaba olması, herkesin birbirini tanıması gerçeğiyle sosyal ilişkilerin hemen her anının herkes tarafından bilindiği bir gerçeklik yaşanıyor filmde… Gerçek hayatta da öyle olmuyor mu? Annesine bağımlı, ondan ayrılamadığı için kendini alkole vermiş polis, kanseri kendisine siper edinmiş bir yönetici, genç kadın için evini-eşini terk etmiş adam, kısalığı yüzüne vurulduğu için yalnızlıktan kurtulamayan cüce… Baskın karakterli annenin, ister istemez (kardeşi öldürülmüş, babası evi terk etmiş) içine kapanık oğlu da bir başka sorun. Bir de dükkana gelip bir şey almak yerine kırıp döken biri var… İlişkilerdeki gerilim, artan öfkeyle birlikte yükseliyor. Sokaktaki insanın ne dediğini, nasıl karşıladığını göz ardı edebilir mi, Mildred denli gözü kara biri için bile. Pek mümkün değil. Ama hayran olunacak zekasıyla tek tek, hatası-sevabıyla aşıyor hepsini.

Perdeye odaklanıyorsunuz ve bir anlamda Mildred siz oluyorsunuz. Sahi, siz Mildred olsanız nasıl çözerdiniz bu sorunu?

Üç Bilboard Ebbing Çıkışı, Missouri, Yönetmen: Martin McDonagh, Oyuncular: Frances McDormand, Woody Harrelson, Sam Rockwell, Abbie Cornish… 2 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(01 Şubat 2018)

Korkut Akın

[email protected]

Türkiye’de bir Arapça Film: Adı Aşk, 26 Ocak’ta Vizyonda

Milyonlarca hayranı olan Arap oyuncuların rol aldığı Adı Aşk filmi 26 Ocak’ta vizyona giriyor. Türk dizi ve sinema filmleri Arap ülkelerinde büyük beğeniyle izlenirken, Insert Yapım bir yeniliğe imza attı ve Arap dünyasının yıldızlarını bir Türk filminde bir araya getirdi. Mariam Hussein ve Mustafa Yabaş’ın başrolerini paylaştığı Adı Aşk filminin yönetmen ve senaristliğini Eyüp Dirlik üstleniyor. Filmde, 2014 Orta Doğu Güzeli Fati Jamali de rol alıyor.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu