Eva (Yönetmen: Benoit Jacquot)

Benoit Jacquot’un yönettiği ve Isabelle Huppert, Gaspard Ulliel, Julia Roy ile Marc Barbe’nin oynadığı Eva, 03 Ağustos 2018’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Ölen müşterisinin yazdığı tiyatro oyun metnini çalan genç ve yakışıklı jigolo Bertrand, bir yıl sonra başarılı, popüler ve merakla takip edilen bir oyun yazarı haline gelmiştir. Artık Paris’te lüks bir dairede hayatını sürdürmekte olan yazarın tek sorunu yazması gereken yeni tiyatro oyunudur. Bu arayış içinde bir gün, gizemli ve çekici bir eskort olan Eva’yla tanışır. Aralarındaki ilişki, zamanla Bertrand’ın hayatını mahvedecek bir takıntıya dönüşecektir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Haydar Ali Albayrak’ın Türk Sinemasında Yol Ayrımı Adlı Kitabı Çıktı

Türk Sinemasında Yol Ayrımı, Doğu Kitabevi’nin Sosyologca Kitaplar serisinden yayımlandı. Haydar Ali Albayrak tarafından kaleme alınan ve dört ana bölümden meydana gelen kitapta yirmi üç yazıyla yakın dönem Türk Sineması mercek altına alınıyor. Kitabın ilk bölümde 80’lerde çevrilen kadın filmleri üzerinde durulurken, ikinci bölümde komedi filmlerine yoğunlaşan yazar, üçüncü bölümde güncel politik filmlere sınıflar ve gündelik siyaset pratikleri bağlamında bakan görüşlere veriyor. Son bölümdeyse kitaba da bir anlamda adını veren Yol Ayrımı filmine, auteur yönetmen Yavuz Turgul sinemasında yaşanan değişimler çerçevesinde yaklaşılıyor.

Korkut Akın Yazıyor: Mamma Mia -Yeniden Başlıyoruz-

Amasız fakatsız, art niyetsiz ve önyargısız olmak dünyanın en güzel yaşamı demektir. “Yüreğinin götürdüğü yere gitmek”tir ki, herkesin istediği, ancak yerine getiremediği bir düştür. Peki, ne etkiler insanı da, o güzelliği yaşayamaz? Toplumsal baskılar, örf, adet, gelenek görenek, ileriye yönelik kaygılar, iş ve eş bulma mücadelesi, ardından gelen aş savaşımı… Hepsi birden engel olarak çıkar insanın karşısına, masallardaki aşılmaz dağlar gibi. … Devamı… »

Yaşar Kemal Efsanesi

Edebiyatımızın dünya çapındaki büyük destancısı Yaşar Kemal’i, insan yönüyle tanıma fırsatı sunan film, önemli bir çalışma… Önemi, bizim geçmişimize olduğu kadar, yaşayanlarımıza, geleceğimize değer vermememizden… Büyüklüğü, kıyasla ölçebilirsek, Yaşar Kemal, sadece edebiyatçı olarak değil, barışçı görüşü, insancıl yaşamı, çocuklarla bağı, sinemayla ilgisi ve daha birçok değeriyle en üst sırada yer alıyor.

Edebiyatçı Yaşar Kemal’i hepimiz tanıyoruz, okumamış olanlar da vardır muhakkak (yazık onlara) ama adını duymuşlardır muhakkak ve her ne olursa olsun saygı duyarlar, dile getiremeseler de…

Yol gösterici…

Aydın Orak, daha önce çekilmiş Yaşar Kemal görüntülerinden güçlü ve bir o kadar da ilginç bir film süzmüş, çıkarmış. Orak’ın bakışıyla bu/böyle bir film çıkmış, bir başkası çok daha farklı bir film yapabilir, yapmalıdır da… Zaten Aydın Orak da aynı görüşte, elde bulunan belge ve bilgilerle herkes kendi Yaşar Kemal’ini yazmalı ve izletmeli…

“Ben yeniden yaratıyorum” diyor Yaşar Kemal, filmin girişinde… Nasıl ki doğa her yeni güne yeniden başlıyorsa, o da yeni romanını bambaşka bir yaratıyla açıyor. Anlatılan her ne kadar Çukurova ise de, o, Yaşar Kemal’in Çukurova’sı. En önemli itirafı da ardından geliyor, “bir yaprağın düşüşünü elli sayfada anlattığım söylenir, ah keşke, yapabilseydim”.

Hayatın içinden gelen…

Bir şeyler yaratmak isteyenler, bu büyük yaratı ustasının sözlerine kulak vermeli. Birçok ipucu sunuyor, hem roman hem şiir hem sinema hatta resim ve müzik için… Görmediği, bilmediği, yaşamadığı şeyleri yazmadığını söylüyor. İstanbul’da yaşadığı 50 yıldan sonra İstanbul temalı romanlar yazması, bir ipucu mesela…

“Beni okuyan insan öldürememeli…” Haklı, hem de yerden göğe… Sadece o değil, yalan da söylememeli, kimseyi üzmemeli, kem gözle bakmamalı birine. Böylesi barış dolu bir dünya için yazdığını söylüyor; gözlerindeki ışık parıldarken. Yaşar Kemal’i, Aziz Nesin’i, Nâzım Hikmet’i, Sabahattin Ali’yi okuyanların yüreği barış için çarpar gerçekten de, diğer birçok yazarı okuyanlar gibi.

Kendisi için değil…

Altına imzasını atmadığı, hepimizin bir şekilde mırıldandığı ezgilerin şiirlerinin yazarı olduğunu öğreniyoruz, hem de kendi ağzından. Ölüm oruçlarında, bedenlerini ölüme yatırmış gencecik insanlar için neler yaptığını anımsıyoruz, bir kez daha. Yurtiçinde, yurtdışında canla başla insanlarının onuru için söylediklerini ve en acısı, o nedenle hakkında davalar açılmasını da… Çok açık yüreklilikle söylüyor, kendisini kurtarabilecek güç ve imkanının olduğunu, ama asıl olanın yediden yetmişe barış içinde, huzur ve güvenle yaşaması gerektiği…

Geçmişini bilmeyenler…

Aydın Orak, önemli bir çalışmaya imza atmış. Muhakkak ki kendince yorumlamış Yaşar Kemal’in yaşamını… başka yönetmenler de kendilerince yorumlamalı. Ama üzüldüğüm bir şey; doğudan batıya, kuzeyden güneye, en gelişmişinden en geri bıraktırılmışına, en güçlüsünden en zayıfına bütün ülkelerin el üstünde tuttuğu, savunduğu Yaşar Kemal’in izlenebilir kalitede görüntülerinin olmaması. Geçmişini bilmeyenlerin geleceklerini belirleyemeyecekleri gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yaşar Kemal –ve diğer birçok değerimizin- yayın kalitesinde görüntülerinin olmaması, öncelikle egemen erkin, ama hepimizin suçu.

Genç arkadaşlarımızın, sanat insanlarını belgelemeleri geleceğimizi de belirleyecek en önemli çalışma olacağını anımsatmalıyım.

Yaşar Kemal Efsanesi, yönetmen Aydın Orak, 28 Temmuz’dan başlayarak gösterimde…

(28 Temmuz 2018)

Korkut Akın

[email protected]

55. Uluslararası Antalya Film Festivali

Bu yıl 29 Eylül – 05 Ekim 2018 tarihleri arasında 55. kez düzenlenecek olan Uluslararası Antalya Film Festivali, Türkiye’deki film endüstrisiyle dünya film endüstrisini, bir iletişim ve kültür platformu olma misyonuyla yeniden bir araya getiriyor ve uluslararası alanda daha fazla ses getirmeyi amaçlıyor. Festival bu yıl tema olarak da ‘insan’ odaklı bir çerçeve sunacak. Göç, mültecilik, ekonomik, sosyal ve duygusal dışlanmışlık bağlamında dünyanın farklı ülkelerinde yaşanan çeşitli ortak hikâyeleri anlatan filmleri ‘Çağdaş Masallar’ başlığı altında toplayan festival bu yıl Türkiye’den ve dünyadan 55 film sunacak. Dünya festivallerinde büyük ödül almış filmler izleyiciyle buluşacak.

55. Uluslararası Antalya Film Festivali yazısına devam et

Ev Kadını

Can Evrenol’un yönettiği ve Clementine Poidatz, David Sakurai, Alicia Kapudağ ile Ali Aksöz’ün oynadığı Ev Kadını (Housewife), 10 Ağustos 2018’de Chantier Films dağıtımıyla Chantier Films – Anka Film – Mo Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Holly’nin kardeşi ve babası, cinnet geçiren annesi tarafından öldürülmüştür. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen Holly hâlâ bu korkutucu kâbusları görmektedir. Eski bir arkadaşıyla karşılaşması ise her şeyi karıştıracaktır. Arkadaşı Holly’yi ünlü bir medyumun lideri olduğu tarikat tarzında bir grup ile tanıştırır. Medyum Holly’ye özel bir ilgi gösterir ve Holly’nin tüm kâbusları gerçek olmaya başlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Yılın En Büyük Projesi Deliler’in İlk Görüntüleri Heyecan Yarattı

Türk sinemasının dünya çapında bir prodüksiyon ile beyazperdeye taşıdığı Deliler filminden ilk görüntüler yayınlandı. Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyayı titreten ordusunun, en önde giden cesur savaşçılarını, Deliler’i anlatan film, göz kamaştırıcı sahneleriyle 23 Kasım’da seyirciyle buluşacak. Başrollerini Erkan Petekkaya, Cem Uçan, Yetkin Dikinciler, İsmail Filiz ve Nur Fettahoğlu’nun paylaştığı filmin diğer oyuncu kadrosunda Hakan Yufkacıgil, Gökçe Özyol, Rüzgar Aksoy, Gülşah Şahin Uçan, Demet Tuncer, Kamil Güler, Namık Rüstemhanlı, Mehmet Pala, Mehmet Ali Karakuş, Baran Öztürk gibi isimler yer alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali Başvuruları Başladı

14 – 16 Aralık 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali şartnamesi ve başvuru formu internet sitesi www.dostlukfilmfestivali.com ile sitenin İngilizce versiyonu www.amityfilmfestival.comda yayınlandı. Fethi Gemuhluoğlu’nun herkesle dost olmak felsefesinden hareketle yola çıkan ve ilk kez gerçekleştirilecek Uluslararası Dostluk Kısa Film Festivali, Kısa Metraj Film Yarışması ana yarışma kategorisinden oluşuyor.

Fanatik Fenerbahçeli Çakallar Şevket Çoruh, Murat Şeker, İlker Ayrık, Murat Akkoyunlu ve Timur Acar Çekim Arasında Soluğu Fenerium’da Aldı

Çakallarla Dans 5’in Yönetmeni Murat Şeker ve serinin fenomen karakterleri Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Murat Akkoyunlu ve Timur Acar, Dünya Fenerbahçeliler Günü’nde takımlarının Ali Koç imzalı yeni sezon formalarını Maraton Alt Fenerium Mağazası’ndan aldılar. Filmin yönetmeni Murat Şeker, “2010 yılında başladığımız Çakallarla Dans macerasının 5. filmini çekiyoruz. Sevenlerimizi Çakallarla Dans serisinin en komik filmi bekliyor. Takdir izleyicimizindir.” dedi.

1. Kızkalesi Film Festivali

Bu sıralar, Akdeniz’in yumuşak başlı sularıyla çevrelenmiş tarihi Kızkalesi’nde bir hareketlilik var. Masmavi denizin ortasında, Antik Roma Kenti Korykos’tan kalma 1000 yıllık kalede, yılın en güzel zamanında; sinemaseverlerin denize, tarihe, sinemaya, söyleşilere, ödüllere doyacağı bir film festivali hazırlanıyor. Erdemli’nin Kızkalesi Mahallesi’nde, tarihi deniz kalesinin içinde, 6 – 8 Eylül 2018 tarihlerinde gerçekleşecek 1. Kızkalesi Film Festivali’nde film gösterimleri, ödüller ve söyleşiler sinemaseverleri bekliyor. 3 kategoride 9 ödül verilecek festivalde yarışacak filmler hakkında ayrıntılı bilgiye festivalin web sitesinden ulaşılabiliyor. Festival kapsamında düzenlenecek yarışması için son başvuru tarihi 15 Ağustos 2018.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Tanıtım Filmi

1. Kızkalesi Film Festivali yazısına devam et

Kumsaldakiler

Tunus asıllı Fransız yönetmen Abdéllatif Kéchiche, 66. Cannes Film Festivali’nin tartışmasız galibi olarak ayakta alkışlanmış ‘Mavi En Sıcak Renktir’den tam beş yıl sonra yeni çalışması ‘Kısmet, Sevgilim: İlk Şarkı / Mektoub, My Love: Canto Uno’ ile sinemalarımıza konuk olurken, kariyerini takip edenler için hiç de yabancı olmayan anlatımıyla gençliğe ve cinsel özgürlüğe bakışını tazeliyor.

Tüm yapıtı İstanbul Film Festivali programlarında yer almış bulunan Kéchiche’in (Keşiş olarak okunuyor) ilk yönetmenlik deneyimi ‘Kabahat Voltaire’de / La Faute A Voltaire’ (2000), Paris’te zor bir yaşam sürdüren Afrika kökenli yasadışı mülteciler üzerinedir. En iyi film ve yönetmen dallarında Cesar ödülünü aldığı 2003 yapımı ‘Kaçak / L’Esquive’de varoş yaşamından hareketle genç kuşakları anlamaya çalışır. 2007 Venedik şenliğini ayağa kaldıran unutulmaz kuskus güzellemesi ‘Balıklı Bulgur / La Graine et Le Mulet’ ile, 35 yıllık hizmetinin sonunda paçavra gibi bir kenara atılmış Kuzey Afrika kökenli göçmen Süleyman’ın şahsında işçi sınıfının çığlığını duyurur. 2010 yapımı ‘Siyah Venüs / La Vénus Noire’, 19. yüzyıl başlarında Londra ve Paris’te ucube olarak sergilenen Güney Afrika’nın ‘Hottentot’ kabilesinden dev boyutlu Saartjie Baartman’ın gerçek öyküsünden hareketle sömürü düzenini kıyasıya eleştiren bir insan hakları manifestosuna dönüşür.

2013 yapımı ‘Mavi En Sıcak Renktir’ ya da Fransızca özgün adının (La Vie d’Adèle – Chapitre 1 & 2) çevirisiyle ‘Adèle’in Hayatı – Bölüm 1 & 2’de, cinsel olgunlaşma sürecindeki liseli Adèle ile güzel sanatlar okuyan kendisinden yaşça büyük Emma’nın tutkulu birlikteliğini cesur sahneler aracılığıyla anlatır. Öğretmenliğe yeni başlayan ve ilk aşkının hüznünü taşıyan Adèle’in geleceği nasıl şekillenecek, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü Kéchiche hikâyenin devamını çekmedi henüz. Ancak ana karakterlerinin yıllara yayılmış öykülerini anlatma geleneğini devam ettirmekte kararlı. Son filminde, Arapça kader, kısmet anlamına gelen ‘Mektoub’ kelimesinin yanına İngilizce ‘Sevgilim’ kelimesini konduruyor ve sonrasında İtalyanca ‘Birinci Şarkı’ (nam-ı diğer ‘Birinci Bölüm’) anlamındaki kelime ekiyle hikâyenin devamının geleceğini haberliyor. Nitekim, kış aylarında geçen ‘İkinci Şarkı’nın çekimleri tamamlanmış bile.

‘Kısmet, Sevgilim’ yönetmenin cinsel özgürlük, sınıfsal kodlar, sanat ve iktidar ilişkileri üzerine çok katmanlı okumaya açık bir önceki çalışması ‘Mavi En Sıcak Renktir’ düzeyinde değil belki. Ancak ilgiyle izlenen ve planlanan üçlemenin tamamlandığında bir nehir filmler serisi olarak klasikleşeceğini düşünüyorum. Laurent Cantet’nin Cannes büyük ödüllü ‘Sınıf / Entre Les Murs’ filminin yazarı François Bégaudeau’nun ‘La Blessure, La Vraie’ adlı otobiyografik romanından yola çıkmış sinemacı. Seksenli yıllarda 15 yaşındaki Leninist François’nın yerini Tunus asıllı üniversite öğrencisi Amin almış. Paris’e tıp tahsiline gitmiş genç adam, garsonluk yaparak geçimini sağladığı büyük kentten ‘kendi deyimiyle’ güneşini ve renklerini özlediği aile ocağına (‘Balıklı Bulgur’a da mekân olmuş Akdeniz kıyısındaki sahil kasabası Sète’e) dönüş yapıyor. Tıp öğrenimi O’na göre değildir, sinemacı olma derdindedir.

Teni ısıtan ve arzuyu kışkırtan sıcak yüz güneşi altında insanları, genç kızları, genç erkekleri gözlemler Amin. Fingirdek komşu kızı Ophélie’ye olan ilgisini içine atar. Yüzünden eksilmeyen tebessümüyle kendi romantik ve farklı dünyasında yol alır. Yaz tüm eğlencesi ve baştan çıkarıcılığı ile sürerken, karşılıksız aşklar ve kırık kalpler birbirleriyle teselli bulma umudu taşır uzayıp giden kumsalda.

‘Kısmet, Sevgilim’ adı üzerinde hayatın bir kader, kısmet işi olduğu duygusunu taşıyor. Ana akım seyirliklerdeki türlü dramatik gelişmeleri beklemeyin bu filmden. Kéchiche tüm filmografisinde kendine özgü ritmini koruyan bir sinemacı. Beş yıl önce Cannes’daki ödül gecesindeki konuşmasında, yaptığı her işte ‘vakte ve zamana ihtiyaç duyduğunu’ belirtmişti. Örnek aldığı büyük Japon usta Ozu’nun yapıtları gibi insan doğası üzerine müthiş bir gözlem içeren filmlerinin süreleri oldukça uzun (‘Kısmet, Sevgilim’ tamı tamına üç saat sürüyor). Sıkça kullandığı omuz kamerası ve yakın planlar, Marco Graziaplena’nın ustalıklı görüntü çalışması karakterlerin duygu dünyalarını son derece etkileyici bir biçimde taşıyor perdeye.

1994 yazında geçiyor film. Nimet mi yoksa lanet mi olduğu tartışılır günümüzün teknolojik alışkanlıklarından 25 yıl kadar öncesine, akıllı telefonların, sosyal medya uygulamalarının hayatı işgal etmediği, Amin’in VHS kasetten sessiz Rus klasiklerini izlediği, kaleme aldığı kendi filminin senaryosunu daktilo ile yazdığı, fotoğrafların banyo edildiği daha masum bir dönemde geziniyor, üç saat süresince genç adamın gözlemlerine, hayal kırıklıklarına, çağını belki de çoktan tüketmiş romantik arayışına eşlik ediyoruz.

Gamsız yaz eğlencelerinden, Tunus asıllı cemaatin bol dedikodulu gündelik yaşamlarından kesitleri, kışkırtıcı yaz flörtlerini uzun sekanslar halinde aktarıyor sinemacı. Kimi zaman tekrara düşüyor ama bütününde bir dönemin duygusunu kusursuzca yakalıyor. Amin’in kuzuların doğum sahnesini fotoğrafladığı harikulade bölüme Cecilia Bartoli’nin yorumladığı Mozart imzalı ‘Laudate Dominum’ eşlik ediyor. Finaldeki yaklaşık yarım saat süren ve coşkunun zirve yaptığı disko sekansında müziğin ve kıvıran kalçaların gölgeleyemediği tek başınalığın hüznünü iliklerimize kadar hissediyoruz.

(27 Temmuz 2018)

Ferhan Baran

[email protected]

Mission: Impossible – Yansımalar

Aksiyon filmlerinin en büyük özelliklerinden biri (ama sadece biri) merak uyandırmasıdır. Kim ne yapacak, nasıl yapacak, ne zaman yapacak, sonuç ne olacak diye tırnaklarınızı kemirttirir film boyunca. Başarılı olan bir aksiyon filminin devamı olmasının nedeni (tabii, biri) yine budur.

Mission: Impossible, bu altıncı filmiyle yine aynı tat, aynı heyecan ve aynı merak ile gösterimde…

Kimin eli kimin cebinde…

Tom Cruise ile özdeşleşen Ethan Hunt, bu kez ikinci kez yönetmen koltuğunda -ama farklı bir dille, yeni bir anlatım deneyen- Christopher McQuarrie var. Bilindiği üzere McQuarrie, filmin senaristi de… çekim sırasında bile değişiklikler yaptığı, oyuncuları dinamik çizgide tuttuğu belirtiliyor, filmin çevresinde…

Birtakım gizli örgütler var, bazı yasal ama yasadışı örgütlenmeleri olan (CIA, FBI, MI5, MI6 gibi) kurumlara sızıyorlar. Onların kavgasını pürdikkat izliyoruz. Dost olarak görünen biri azılı düşman olabiliyor, düşman ise belki bazen duygusuyla hareket edip dost yandaşı görünüyor. Bu filmde, daha öncekilerden yola çıkarak, “şu, şu, şu düşman, Ethan’ı kandırmaya çalışıyor” dedim, ama ağırlıklı büyük çoğunluğu ters çıktı.

Doluya koyun almasın…

Yukarıda da değindiğim gibi bu tür filmlerin temelinde yatan merak bu filmde daha bir öne çıkıyor. Filmin adından da fark edileceği gibi (Yansımalar), bir duygusallık var. O duygusallık seyirciye de geçiyor. O anlamda başarılı… İlgimi çeken bir başka nokta ise aksiyonların gerçeğe yakınlığı… Yüreğinizin ağzınıza geldiği anlar çok. “Kahraman”ın bu hataya düştüğü görülmüş şey değilse de, Ethan hata da yapıyor. Zaten film bir hatanın sonuçları üzerine kurulu…

IMF olmazsa olmaz…

Bu IMF, bildiğiniz para fonu değil, ama ondan aşağı kalır yanı yok. Her şeyi biliyorlar ve yapıyorlar. Gözünüz kapalı güvenebileceğiniz iki kişi, zaten Ethan da izleyici gibi gözü kapalı inanıyor… En güzeli de mizahi yanları… Film boyunca giderek yükselen gerilimin içinde nefes alacak fırsat da sunuyorlar, gülümseterek.

Bu tür aksiyon filmlerde doluya koyuyorsunuz almıyor, boşa koyuyorsunuz dolmuyor. Olur mu, olabilir mi diye düşünürken bir bakıyorsunuz, olabilirmiş. Sinema da hayatın bir parçası değil mi?

Mission: Impossible – Yansımalar, Yönetmen Christopher McQuarrie, Tom Cruise, Henry Cavill, Ving Rhames, Simon Pegg, Rebecca Ferguson, Sean Harris, Angela Bassett, Vanessa Kirby… 27 Temmuz’dan başlayarak gösterimde…

(26 Temmuz 2018)

Korkut Akın

[email protected]

Ünlü İsimler Eski Köye Yeni Adet Galasında Buluştu

Başrollerini Bülent Emrah Parlak, Füsun Demirel, Burcu Gönder Parlak, Haki Biçici, Nail Kırmızıgül ve Gülhan Tekin’in paylaştığı Eski Köye Yeni Adet adlı komedi filminin galası önceki akşam Levent Cinemaximum Kanyon Sineması’nda gerçekleşti. Filmin oyuncularının tam kadro katıldığı galaya ünlü isimler yoğun ilgi gösterdi. Senaryosunu ve yönetmenliğini Ferit Karahan ile Gülistan Acet’in üstlendiği Eski Köye Yeni Adet, 20 Temmuz 2018 Cuma günü vizyona giriyor.

Ünlü İsimler Eski Köye Yeni Adet Galasında Buluştu yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu