Looney Tunes: Dünyayı Kurtarma Operasyonu, Paribu Cineverse’teki Özel Gösteriminde Çocuklu Ailelerle Buluştu

Çocukların ve animasyon tutkunlarının beğenisini kazanan Looney Tunes’un yeni animasyon filmi Looney Tunes: Dünyayı Kurtarma Operasyonu filmi için Levent Paribu Cineverse Kanyon Sineması’nda özel gösterim düzenledi. Çocuklu aileleri ağırlayan özel gösterim, izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Peter Browngardt’ın yönetmenliğini üstlendiği filmde, Daffy Duck beklenmedik bir kahramana dönüşüyor. Zihin kontrolüne dayalı gizli bir uzaylı planını keşfeden Daffy, kasabasını ve dünyayı kurtarmak için çok zorlu bir mücadeleye girişiyor.

Zatonya: Yeni Dünya

Mustafa H. Öztürk’ün yönettiği ve Kadir Çöpdemir, Ali İhsan Bozdemir, Başak Özel ile Murat Aydın’ın seslendirdiği animasyon film Zatonya: Yeni Dünya, 14 Şubat 2025’de TME Films dağıtımıyla Fiyaka Film – Siyah Martı – TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Zatonya, huzurlu bir kasabadır. Ancak kasabanın mucidi Sırrı Usta, yeni icadıyla yanlışlıkla boyutlar arası bir kapı açar ve kasaba halkının bir kısmını modern bir dünyaya sürükler. Dev gökdelenlerle dolu bu dünyada, Lidyalı Emmi ticari çıkarlarını düşünürken, Tunç ve Fikri yeni düzene uyum sağlamaya çalışır. Gelecekten geldiğini söyleyen Heymen ise işlerin daha da karmaşık hale gelmesine sebep olur.

  • Basın Bülteni
  • Fragman: 1 / 2

Zatonya: Yeni Dünya yazısına devam et

Nordik Film Günleri 2025

Nordik Film Günleri, 07 – 09 Şubat 2025 tarihleri arasında Beyoğlu Sineması’nda gerçekleştiriliyor. Uzun süredir devam eden ve sinemaseverlerden büyük ilgi gören Ülke Sineması programı, Nordik Film Günleri’ni ücretsiz olarak sinema tutkunlarıyla buluşturacak. Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç ve İsveç’ten gelen beş etkileyici ve güzel yapımın yer aldığı Nordik Film Günleri 2025 seçkisi, Nordik sinemasının büyüleyici zenginliğini ve çeşitliliğini beyazperdeye taşıyacak. Seçkide yer alan her bir film, Nordik coğrafyasının derinliklerinden süzülen eşsiz kültürel bakış açılarını ve anlatı geleneğini sinematik bir dille keşfetmeye davet ediyor.

Nordik Film Günleri 2025 yazısına devam et

Adaleti Hak Ediyor: Dünyanın Sonuna Üç Kilometre

Bir zamanlar en büyük küfür “komünist”ti. Birini suçlamak istiyorsanız, herkesi yanınıza çekebilirdiniz, kimse başka bir şeyi sorgulamazdı. Bugün benzer bir suçlama -ilgisi olsun olmasın- “homofobik”tir ve fısıltı gazetesi tirajını arttırır. Birinin LGBTI+ birey olması suç da değildir, hata da… Ancak özellikle bağnaz toplumlarda alabildiğine etkin olarak suçlamaya hatta cinayetlere varabilecek bir durumdur.

Yaz tatilini köyünde, anne babasının yanında geçiren Adi (Ciprian Chiujdea) bir saldırıya uğrar. Saldıranlar köyün zengini, babasının da borçlu olduğu “ağa”nın çocuklarıdır. Anne (Laura Vasiliu) ile baba (Bogdan Dumitrache) hemen polise koşar. Polis Pandele (Valeriu Andriuta), başta durumu yukarıya iletmeyi düşünürken, üstü kapalı tehdit, gizli rüşvet ve mahalle baskısı nedeniyle sümen altı etmeye çalışır. Çünkü Adi’yi döven çocuklar onun eşcinsel olduğunu söylemiştir ifadelerinde. Tabii, her köylü (milliyetçi, mukaddesatçı) gibi acımasızca saldırmayı görev olarak kabul etmişlerdir ve kendilerince haklıdırlar; toplum da onlara hak verecektir (!).

Bizde de önünü ardını düşünmeden birilerini suçlamak için en etkin yol(lardan biri)dir bu. Gerçi son dönemde, Cumhurbaşkanına hakaret, Kürtleri desteklemek ve dezenformasyon benzeri suçlamalar öne çıktı ama değişen bir şey yok. Birini suçlamanın en kolay ve hızlı sonuç alan yolu olduğu kesin. Birçok ülkede böyle…

Yönetmen Emanuel Parvu, sakin ve doğal güzellikler içindeki kırsal Romanya’nın dini bütün, hatta şeytan kovmaya varan hurafelere gözü kapalı inandığını vurguluyor. Ancak film, sadece hurafelerle sınırlı değil “yukarılar”da yakını olanların yaptıklarına da değiniyor. Gücünüz varsa, yukarılardaki birilerine ulaşabiliyorsanız her istediğinizi yap(tır)abilirsiniz. Kızılay Başkanının kızı, Narin’in katillerinin saptan(a)maması, kayıplar ve siyasi cinayetler sadece aklıma gelen ilk örnekler. Yönetmenin yalın ve sakin dili, hiçbir şeyi gözüne sokmuyor izleyicinin, düşünmeye zorluyor ve tabii, duygudaşlık kurmaya (empati yapmaya)…

Uzun filmler…

Bunu epeydir yazmayı kuruyordum, buraya denk geldi. Alışkanlığımız 90 dakikalık filmlerdi. Birçok nedeni var(dı) bu sürenin. En başta filmin kendisi… film bobinlerinin kapladığı alandan tutun da ağırlığına kadar etkisi var. Filmin bobinlerinin konulacağı kutular da dahil, projeksiyon makinesine takılacağı yere kadar birçok şey, belli bir ölçüye göre şekillenmiş. Tabii, ona da bağlı olarak salonlarda seansların hesaplanması da ona göre yapılmış.

Artık film yok, negatifi de pozitifi de unuttuğumuz gibi yeni kuşak neredeyse hiç görmedi, bilmiyor, bil(e)meyecek de… Yönetmenden senaryoya, yapımcıya filmin mesajını sınırlamadan anlatmak isteyenler için bu bir olanak. Filmler artık “alabildiği kadar” sürüyor (pasta tariflerinde vardır ya, alabildiği kadar un, tam da öyle işte). Kendimizi alıştırmalıyız. Biz izleyici olarak kendimizi hazırlarken sinema salonu işletmecileri de seansları ona göre düzenlemeli. “Dünyanın Sonuna Üç Kilometre”, süresini de göz önüne aldığımda başta uzun gibi gelmişti. Oysa hiç sıkmadan, hiç sarkmadan, hiç gevşemeden dolu dolu bir filmdi izlediğimiz. Her şeyiyle çok sevdim. Dilerim bizdeki bağnazlar, tutucular izlerler de yanlışlarını düzeltme fırsatı bulurlar.

7 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(06 Şubat 2025)

Korkut Akın

[email protected]

Son Durak: Kan Bağı

Adam Sten ile Zach Lipovsky’nin yönettiği ve Kaitlyn Santa Juana, Teo Briones, Richard Harmon, Owen Patrick Joyner, Rya Kihlstedt, Anna Lore, Brec Bassinger ile Tony Todd’un oynadığı Son Durak: Kan Bağı (Final Destination: Bloodlines), 16 Mayıs 2025’de TME Films dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarılıyor.
Yeni hikayesiyle beyazperdeye dönen Son Durak: Kan Bağı, sürekli tekrar eden şiddet dolu bir kâbusla uyanan üniversite öğrencisi Stefanie’nin hikâyesini konu alıyor. Bu korkunç döngüyü kırmak ve ailesini bekleyen dehşet verici sondan kurtarabilecek tek kişinin izini bulmaya çalışan Stefanie’nin işi sandığından çok daha zordur.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Teaser
  • IMDb

Son Durak: Kan Bağı yazısına devam et

Jurassic World: Yeniden Doğuş

Gareth Edwards’ın yönettiği ve Scarlett Johansson, Mahershala Ali, Jonathan Bailey ve Rupert Friend’in oynadığı Jurassic World: Yeniden Doğuş (Jurassic World Rebirth), 04 Temmuz 2025’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Universal Pictures tarafından vizyona çıkarılıyor.
Gizli operasyon uzmanı Zora Bennett’in operasyonu, teknesi başıboş su dinozorları tarafından alabora edilen sivil bir aileyle kesiştiğinde, hepsi kendilerini Jurassic Park için gizli bir araştırma tesisine ev sahipliği yapan yasaklı bir adada mahsur kalmış bulurlar. Orada, çok farklı türlerden dinozorların yaşadığı bir arazide, onlarca yıldır dünyadan gizlenen bir keşifle karşılaşırlar.

  • Basın Bülteni
  • Facebook
  • Fragman: 1 / 2
  • IMDb

Jurassic World: Yeniden Doğuş yazısına devam et

Kabala

Fatih Gülaydın’ın yönettiği ve Yaşar Alptekin, Gizem Çoban, Önem Pişkin ile Şebnem Aktay’ın oynadığı Kabala, 23 Mayıs 2025’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Motif Yapım tarafından vizyona çıkarılıyor.
Elif, babasının beklenmedik esrarengiz ölümüyle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak için yıllar önce terk ettiği aile evine geri döner. Ancak, bu geri dönüş, onu ailesinin karanlık ve ürkütücü geçmişiyle yüzleşmek zorunda bırakır. Elif, evde geçirdiği ilk geceden itibaren tuhaf ve ürkütücü olaylar yaşamaya başlar. Evin derinliklerinde gizlenen bir sır, Kabala adlı bir tarikatın cin ve büyü ritüelleriyle dolu tedirgin edici karanlık dünyasını ortaya çıkarır.

Burak Can, Aşkın Dünkü Çocukları Galasında İlgi Odağı Oldu

Başarılı ve sevilen oyuncu Burak Can, Uğur Yücel ve Hülya Avşar’ın başrolünde yer aldığı Aşkın Dünkü Çocukları filminde Arif karakterinin gençliğini canlandırıyor. Filmin Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan görkemli galasında hayranlarının yoğun ilgisiyle karşılaşan genç oyuncu, zarif takım elbisesiyle göz doldurdu. Burak Can, projeye dahil olmanın heyecanını şu sözlerle dile getirdi: “Uğur Yücel ile aynı projede yer almak benim için büyük bir şans. Çok tatlı bir adam. Aynı sahnelerde yer almasak da onunla sohbet etmek ve anılar biriktirmek unutulmaz bir deneyimdi. Bu filmde herkesin çalışmak istediği muhteşem bir ekip var. Böyle bir kadronun parçası olmaktan da çok büyük mutluluk duyuyorum.”

Burak Can, Aşkın Dünkü Çocukları Galasında İlgi Odağı Oldu yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Sinema Mitolojiyi Yeniden Yorumluyor: Dönüş

Bütün sanatların temelinde mitoloji yatar; bu gerçekten yola çıktığınızda, günün gündemini de yorumlayabilirsiniz geleceğe bakışın rehberi de olabilirsiniz. Uberto Pasolini, birçok filmin (sözcük anlamıyla da) tam tersine bir yorum getiriyor, İthaka adası, Penelope ve Odyssey’e. Truva’da kaybetmiş olan yenilginin yorgunluğunu, acısını, hüznünü daha da kötüsü acısını taşıyan Odysses (Ralph Fiennes), önce durumu kavramaya … Devamı… »

Korkut Akın Yazıyor: Göçmenlikle Birlikte Irkçılık Hâlâ En Büyük Sorun: The Brutalist

Bugün, dünyanın dört bir yanında insanlar birçok nedenle evini, işini, aşını, eşini bırakıp bir yerden bir yere göçüyor. Bu göçlerin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, ekolojik nedenlerinin yanında kendini bulma da söz konusu kuşkusuz. İkinci Dünya Savaşında soykırıma uğrayan, toplama kamplarından güçlükle kurtulan Yahudi mimar László Tóth (Adrien Brody), anıtsal yapılarıyla tanınıyor. Eşi Erzsébet (Felicity Jones) ile yeğeni geride kalmıştır … Devamı… »

Dalgalar ve Kefenler

M.Ö. 800 ila 600 yılları arasında yazıldığı düşünülen Homeros’un İlyada’nın devam niteliğindeki ünlü destanı Odyssea, Yunan kral Odysseus’un Truva’nın düşüşünden sonra vatanı İthaka’ya dönüşündeki serüvenlerle dolu uzun yolculuğunu anlatır. İtalyan bağımsız sinemacı Uberto Pasolini’nin tutkunu olduğu dev yapıttan sinemaya uyarladığı son filminde Odysseus’un 10 yıl süren Truva seferinin ardından bir ikinci 10 yıl süresince dalgalarla ve mitolojik deniz yaratıkları ile mücadelesini izlemeyi beklemeyin.

‘Dönüş / The Return’ mitolojik destanın son bölümüne odaklanmış. Nehir metnin evvelki sinemaya uyarlama çabalarının yarattığı hayal kırıklığı düşünüldüğünde, bunun hayli yerinde bir karar olduğunu teslim etmek gerekir. Jean-Luc Godard’ın ünlü klasiği ‘Le Contempt / Nefret’ Homeros’un anlatısını senaryolaştırma derdi üzerine tartışadursun, Pasolini’nin Edward Bond ve John Collee yazar ikilisi ile kaleme almış olduğu hikâyesi, antik Yunan kralın (Ralph Fiennes) bitkin ve tanınmaz bir halde dalgaların kıyıyı dövdüğü Ege adası sahiline sürüklenmesi ile başlıyor. Güçlü kral Truva Savaşı’ndan dönmüştür ama o yokken krallığında çok şey değişmiştir. 20 yıl boyunca kocasının dönüşünü beklemiş olan sevgili karısı Penelope (Juliette Binoche) kendi evinde tutsaktır ve kral olabilmek için yarışan talipleri peşini bırakmamıştır. Yetişkin oğulları Telemachus (Charlie Plummer) adanın hükümdarı olmak için ülkenin dört bir yanından akın etmiş soylu, soysuz bir dolu damat adayı ile mücadele etmek zorundadır.

Dokuma tezgahında bordo kefeni örmektedir Penelope. Odysseus’un hasta babası eski kralın cenazesi için hazırladığını söylediği ölüm giysisini gündüz vakti ören, geceleri söken kraliçe, bunu yaparken umutsuzca dönüşünü beklediği kocasını hayatta tutacağını düşünmektedir belki de. Dalgalardan kurtulan ve efsaneye göre onca yılın ardından kimselerin tanımadığı dilenci kılıklı kral da değişmiştir elbette. Haydut çetelerinin halkı korkuttuğu, ahırların bomboş olduğu ülkesinin ahvalini kederle izlerken, tüm ordusunu geride bırakmanın utancı ile sarsılacaktır önce. ‘İnsanlar neden savaşa gider, çocukları öldürür, kadınlara tecavüz eder’ sorularıyla isyanını haykırır Penelope. ‘Onlar savaşı buluyor ama evlerinin yolunu bulamıyor’ diye feryat eder. Odysseus ölenlerin daha şanslı olduğunu düşünür. Savaş onun evi olmuştur. Yaşıyordur belki ama içinde bir şey kalmamıştır. Ancak her yerde, gördüğümüz dokunduğumuz her şeyde var olan savaşı sona erdirme, önce oğlu ve karısı, daha sonra halkının selameti için harekete geçme vakti gelmiştir.

Dünya sinemasının aykırı ustası Pier Paolo Pasolini ile yalnızca isim benzerliği olan İtalyan yönetmen, Homeros’un mezalimi geride bırakıp huzurlu bir yaşama davet eden zamansız metnini kendine özgü sakin, sade anlatımıyla adeta bir tiyatro oyunu havasında yorumlamış. Çoğu zaman diyaloğa ihtiyaç duymadan iki büyük oyuncusunun bakış ve jestlerini beyazperdeye özgü bir duyarlılık ile kullanmayı seçmiş olan sinemacı, Radu Jude filmlerinin değişmez görüntü yönetmeni Marius Panduru’nun özenli çalışmasından büyük destek almış. Kapalı mekânda mum ışığında çekilen bölümler ya da açık alanda Pasolini’nin homoerotik kırsalını hatırlatan sahnelerde Romen usta klasını konuşturuyor.

Pasolini’nin ödül mevsimin iddialı yapımlarına inat minimalist tarzı ile gönüllere yerleşen filminde, mitolojik anlatıyı bir tül zarifliği ile saran müzik çalışmasıyla Rachel Portman’ı ne denli özlediğimizi farkettik. Penelope’nin yaşlı hizmetlisi rolünde seneler sonra Angela Molina ile sürpriz karşılaşmaya gelince. Yaklaşık yarım asır kadar evvel Luis Buñuel başyapıtı ‘Arzunun O Belirsiz Nesnesi / Cet Obscur Objet du Désir’de kalbimizi çalmış olan güzeller güzeli İspanyol aktrisin yılların yıprattığı kırılgan bedenini izlerken, zamanın hızla tükenişinin hüznünden kendimizi alamadık.

(05 Şubat 2025)

Ferhan Baran

[email protected]

Korkut Akın Yazıyor: Rehber Adlı Kısa Filmin Yönetmeni Mert Erez ile Röportaj

Yönetmeninin hiçbir baskı ve beklenti olmadan düş(ünce)lerini aktarabildiği, ticari kaygı duymadan ürettiği filmdir kısafilm. Uzunluğuyla bir ilgisi yoktur, bir dildir (uzun film demiyoruz, kurmaca olarak adlandırıyoruz… Dünyada bir başka ülkede olmayan bir yaklaşımla onu da sanat ve ticari diye ikiye ayırıyoruz), onun için de bitişik yazılmalıdır. Bir küçük ayrıntıya daha değinmeliyim. “Özet film” yapılıyor kısafilm diye. Oysa kısafilm asla özet … Devamı… »

Gerçek Acı

Jesse Eisenberg’in yönettiği ve Jesse Eisenberg, Kieran Culkin, Will Sharpe, Jennifer Grey, Kurt Egyiawan, Liza Sadovy ile Daniel Oreskes’in oynadığı Gerçek Acı (A Real Pain), 28 Şubat 2025’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Disney Studios Türkiye tarafından vizyona çıkarıldı.
ABD.de yaşayan Yahudi kuzenler, kökenleri hakkında daha fazla bilgi edinmek amacıyla, büyükannelerinin doğup büyüdüğü Polonya’ya bir seyahat yaparlar. David ve Benji için bu gezi hiç de kolay olmaz. Ancak ikisi arasındaki uçurum, birlikte başa çıkamadıkları bir travmadan kaynaklanmaktadır. Bu yolculuk, kuzenleri geçmişteki acı hatıralarıyla yüzleştirecektir.

  • Basın Bülteni
  • Facebook
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Gerçek Acı yazısına devam et

Ruh Yiyici

Justin Denton’un yönettiği ve Carter Shimp, Elizabeth Laidlaw, Marcelo Wright, Larry Yando ile Shaina Schrooten’in oynadığı Ruh Yiyici (Curse of the Sin Eater), 31 Ocak 2025’de Özen Film dağıtımıyla Özen Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Liseden terk, fakir bir tamirci olan Rick Chicago’da arkadaşının yanında ay sonunu zor getirerek yaşamaya çalışan bir gençtir. Rick zengin milyarder George Drayton’ın evinde çalışırken bulduğu birkaç bin doları çalarken yakalanır. Bunun üzerine zengin milyarderin oldukça cömert bir teklifiyle karşı karşıya kalır. Hayatının son günlerine yaklaşmış olan George bütün mirasını Rick’e bırakmaya hazırdır.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Ruh Yiyici yazısına devam et

Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi Filminin Basın Toplantısı Yapıldı

Ufuk Bayraktar’ın başrolünü üstlendiği, Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi filminin basın toplantısı Renaissance İstanbul Polat Bosphorus Hotel’de gerçekleşti. Yoğun bir katılımın yaşandığı Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi filminin yönetmeni Uğur Bayraktar, sözü ilk alan isim oldu. Bayraktar, “Yazarken beni motive eden en büyük şey, Ufuk’u seven insanlar oldu. Bunun karşılığını ödeyemiyoruz. İlk filmden sonra üç buçuk yıl beklememizin sebebi bundan.” dedi.

Dayı 2: Bir Adamın Hikâyesi Filminin Basın Toplantısı Yapıldı yazısına devam et

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu