16. Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri

16. Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri bu yıl 10 – 15 Haziran 2023 tarihlerinde düzenleniyor. Sloganı, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirinden alıntıyla “Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe…” olan etkinlikte Bir Aradalık, Başka Dünya Yok, Türkiye Panorama gibi bölümlere dağılmış 70’ten fazla film gösterilecek. Bu yılın odağında, Baltık ülkeleri Litvanya, Estonya ve Letonya‘da 1960’lardan itibaren öne çıkan Baltık Şiirsel Belgesel Ekolü yer alıyor. Program kapsamında Litvanyalı belgeselci Audrius Stonys de bir sinema dersi verecek. Festival konukları arasında ayrıca Petra Lataster Czisch, Peter Lataster, Türkiye‘den Somnur Vardar da bulunuyor.

16. Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Seçim Propagandaları ve Sinema…: Suç Bende

Polis, sorgu yapan savcı, basın, hâkim, tanıklar ve sanıklar bir arada… tam da bugünlerde birbiri ardına seçim vaatleri sıralayan siyasileri hatırlatıyor. Polis, ilk önüne çıkan delille yetiniyor, savcı karşısına çıkarılan kişinin katil olduğunu kabulleniyor, hâkim zaten işi başından aşkın bir an önce bitsin de kurtulsun havasında dinlemiyor bile, jüri ise (bizde olmadığı için karşılığı da yok) erkek egemen ve hayata o açıdan bakıyor… Basın ise … Devamı… »

Dali Diyarı

Mary Harron’un yönettiği ve Ben Kingsley, Barbara Sukowa, Suki Waterhouse ile Ezra Miller’ın oynadığı Dali Diyarı (Daliland), 02 Haziran 2023’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
1973’te, artık yaşlanmaya başlamış olan Salvador Dalí, New York’taki büyük sergisi için hazırlanmaktadır. Genç bir galeri asistanı, Dalí’ye yardımcı olmak için perde arkasındaki çılgın maceraya katılır. Amerikan Sapığı (American Psycho) ve (I Shot Andy Warhol) filmlerinin yönetmeni Mary Harron’un yönettiği filmde ünlü ressama Oscar ödüllü ünlü oyuncu Ben Kingsley hayat veriyor. Ben Kingsley aynı zamanda filmin yapımcılığını da üstlenmiş.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Neşeli Çiftlik: Tren Kalkıyor

Lise I. Osvoll’un yönettiği ve Henriette Faye Schjoll, Mats Eldoen, Henriette Maro ile Fridtjov Saheim’in seslendirdiği animasyon film Neşeli Çiftlik: Tren Kalkıyor (Kutoppen: Pa Sporet – A Mystery on the Cattle Hill Express), 12 Mayıs 2023’de Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Çiftlikte ciddi bir kriz yaşanmaktadır çünkü ekinler bir türlü büyümemektedir. Ancak meşhur mucit Albert nano-tohum ile bu krize çözüm bulmuştur. Ancak paha biçilemez tohum çalınır. Klara ve Gaute, aralarından biri olan hırsızı bulmak için ünlü dedektif Agatha Christensen’in takımına katılır ve Neşeli Çiftlik’in geleceğini kurtarmak için heyecan dolu bir maceraya atılırlar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Karabasan (Yönetmen: Kjersti Helen Rasmussen)

Kjersti Helen Rasmussen’in yönettiği ve Eili Harboe, Herman Tømmeraas, Dennis Storhoi ile Siri Black Ndiaye’nin oynadığı Karabasan (Marerittet, Nightmare), 12 Mayıs 2023’de Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Mona ve Robby, birbirlerine aşık genç bir çifttir. Robby hayalindeki işi bulmuş ve bir ev almışlardır. Mona eve taşındığı günden itibaren kabûslar görmeye başlar fakat Robby önemsemez. Kız arkadaşının bütün tereddütlerine rağmen bir aile kurma konusunda oldukça heveslidir. Genç kadın, efsanelere konu olan karabasan tarafından saldırıya uğradığına tamamen ikna olmuştur. Karabasan, doğmamış çocuğunu ele ele geçirmeye çalışıyordur.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Savaş Atı (Yönetmen: Gina Gammell)

Gina Gammell ile Riley Keough’un yönettiği ve Jojo Bapteise Whiting, Ladainian Crazy Thunder, Jesse Schmockel ile Wilma Colhoff’un oynadığı Savaş Atı (War Pony), 26 Mayıs 2023’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Hayalleri sınırlanmış iki genç, yanlış kararlar, “Amerikan Rüyası”nın işlevsizliği. ABD’deki en fakir alanlardan Pine Ridge Kızılderili Rezervasyon Bölgesi’nde yaşayan, Oglala Lakotaları’na mensup Bill ve Matho. 23 yaşındaki Bill kısa yoldan başarıya ulaşmanın yollarını ararken, daha 12 yaşındaki Matho ise babasına kendini kanıtlama sevdasıyla yazgısını karartmaktadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Savaş Atı (Yönetmen: Gina Gammell) yazısına devam et

Küçük Deniz Kızı (Yönetmen: Rob Marshall)

Rob Marshall’ın yönettiği ve Halle Bailey, Jonah Hauer King, Daveed Diggs, Awkwafina ile Jacob Tremblay’ın oynadığı Küçük Deniz Kızı (The Little Mermaid), 26 Mayıs 2023’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Disney Studios Türkiye tarafından vizyona çıkarıldı.
Kral Triton’un en cesur kızı olan Ariel, deniz ötesindeki dünya hakkında daha fazla şey öğrenmek ister ve ana karayı ziyareti sırasında yakışıklı Prens Eric’e aşık olur. Deniz kızlarının, insanlarla iletişim kurması yasak olsa da Ariel kalbinin sesini dinler. Ona karada yaşama şansı veren cadı Ursula ile bir anlaşma yapar ve babasının tahtını tehlikeye atar.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Küçük Deniz Kızı (Yönetmen: Rob Marshall) yazısına devam et

Yaşam Bir Tiyatro Sahnesidir

‘Suç Bende / Mon Crime’ bir tiyatro perdesi önünde açılıyor ve oyun başlıyor. 1930’lu yıllar Avrupa’sının ünlü yapımcısı Montferrand görkemli malikânesinin salonunda kafatasında bir kurşunla ölü bulunmuştur. Havuzlu villaya cinayetin işlendiği saatlerde iş görüşmesi için gittiğinde yaşlı adamın ahlâksız teklifine maruz kalan genç aktris Madeleine Verdier, birlikte meteliği kurşun attıkları ev arkadaşı avukat Pauline Mauléon’un yardımıyla cinayeti üstlenerek popüler bir figüre dönüşmeyi, nefsi müdafaa kararı ile paçayı kurtarmayı plânlar. Öyle ya, Violette Nozière ya da Papin kızkardeşler davalarının kamuoyunu allak bullak ettiği yıllardır bunlar. Kadın hakları manifestosuna dönüşen sansasyonel savunma sonrasında suç ortağı kızlar amaçlarına ulaşır ve Madeleine hızla şöhret merdivenini tırmanmaya koyulur. Ama yağma yoktur. Sessiz sinemanın kraliçelerinden Odette Chaumette kaybolmuş şöhretini geri kazanmak için cinayeti çalma niyetindedir.

2000’li yıllarda her yıl bir film çekmek suretiyle çağdaş Fransız sinemasının en üretken yönetmeni unvanını rahatlıkla elde etmiş olan François Ozon’un imzasını taşıyan film, Georges Berr ile Louis Verneuil ikilisinin 1934 tarihli polisiye bulvar komedisinden yola çıkmış. 2002 yapımı ‘8 Kadın / Huit Femmes’ ile 2010 tarihli ‘Kadın İsterse / Potiche’in ardından kadın dayanışması üzerine renkli üçlemesinin bu son ayağında Ozon kadim meseleyi ustaca günümüze bağlıyor. Bir asır öncesinin Fransız toplumunda oy hakkı bile bulunmayan kadınların aynı işi yapan erkeklere oranla çok daha düşük ücret aldıklarından dem vurarak, süregelen kadın hakları mücadelesine destek verirken, lüks malikanesinde ölü bulunan tacizci emprezaryodan hareketle Hollywood’un Harvey Weinstein aforozu ve güncel #MeToo hareketi ile yaman bir paralellik kuruyor.

Film, 30’lu yıllarda Ernst Lubitsch ve Frank Capra gibi sinemacıların imzasını taşıyan altın çağ güldürülerine olduğu kadar tiyatro dünyasına bir saygı duruşu olarak da keyifle izleniyor. ‘Yaşamın bir tiyatro sahnesi olduğunu’ ifade ediyor Ozon bir söyleşisinde. Hakimi, savcısı, avukatı ve sanığıyla herkesin kendi rolünü oynadığı, jürinin ise oy kullanan izleyiciler olduğu duruşma salonu mizansenini zekice kuruyor, yaşam ile tiyatro arasındaki paralelliği ince ince işliyor. Tiyatro perdesi önünde açılan filmini, her bireyin kendi rolünü üstlendiği hayat denen komedyadan hareketle, François Truffaut’nun 1980 yapımı başyapıtı ‘Son Metro / Le Dernier Métro’su misali yine sahne üzerinde noktalıyor.

Mesajını bir şampanya hafifliği ile vermeyi deneyen Ozon komedisi temel gücünü ustalıklı senaryosu ve güçlü oyunculuk performanslarından almış. Unutulmaz kadın oyuncuların resmi geçit yaptığı ‘8 Kadın’da da rol verdiği Isabelle Huppert, bu defa sessiz sinemanın en anlamlı gözleri olduğu yılları çoktan geride bırakmış, Sarah Bernhardt esinli geçkin aktris kompozisyonu ile harikalar yaratmış. Suç ortağı kadınlarda Fransız sinemasının iki genç yüzü, bizde gösterimini bekleyen Valeria Bruni Tedeschi filmi ‘Tiyatro Okulu / Les Amandiers’ ile geçtiğimiz yıl umut veren kadın oyuncu dalında César ödülünün sahibi Nadia Tereskiewicz ile ‘Une Jeune Fille Qui Va Bien’ ile aynı ödüle aday Rebecca Marder ışıldarken, ikilinin 30’lu yıllar Paris’inin görkemli Lux sinemasında Billy Wilder’ın yönettiği ‘Kötü Tohum / Mauvaise Germe’i izlediği sahnede Fransız sinemasının efsanelerinden Danielle Darrieux’nün siyah beyaz görüntüsü perdeye yansıyor. Fabrice Luchini André Dussolier, Daniel Prévost, Danny Boon gibi usta aktörlerin yer aldığı filmin erkekler takımı da parlak yorumları ile seyir keyfine keyif katıyor.

(07 Mayıs 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Tutku ve Dekadans Estetiğinin Doruğunda: Luchino Visconti Retrospektifi

Kadıköy Sinematek / Sinema Evi baharı nefis bir program ile karşılıyor. Yalnızca İtalya’nın değil Dünya Sineması’nın efsanevi yönetmenlerinden Luchino Visconti’nin tüm kariyerini sergileyen toplu gösteri 03 Mayıs akşamı ustanın 1942 yapımı ilk uzun metrajı ‘Tutku / Ossessione’ ile açıldı. Yönetmenlik serüvenine başladığı bu film, ona asistanlığını yaptığı Fransız sinemacı Jean Renoir’ın önerdiği, Amerikalı yazar James M. Cain’in -ilerleyen yıllarda Hollywood’un ilgi alanına girerek iki kez beyazperdeye aktarılacak olan- ünlü kara romanı ‘Postacı Kapıyı İki Kere Çalar / The Postman Always Rings Twice’ın ilk sinema uyarlamasıdır. İtalya’nın Mussolini faşizmi altında sesini çıkaramadığı bir dönemde çektiği bu dönemine göre hayli cüretkâr sahneler içeren filminde Visconti metnin cinai altyapısının ötesine kayarak bireyler arasındaki tensel tutkuları gözü pek bir biçimde öne çıkarır. Onun sokaklara ve sıradan halkın gündelik yaşamına çevirdiği kamerası ile film yaklaşmakta olan Yeni Gerçekçilik akımının öncüsü olarak da anılacaktır.

1948 yapımı ikinci filmi ‘Yer Sarsılıyor / La Terra Trema’ ise savaş sonrası perişan İtalya’nın yükselen Yeni Gerçekçilik serüveninin başyapıtlarından biridir. Amatör oyuncular, doğal mekân ve ışık kullanımı ile öne çıkan yapım, toplumsal gerçekçi anlatımına süzülen görkemli plânlar ve alan derinliğini kullandığı çarpıcı mizansenleriyle sinema aleminin en büyük estetlerinden biri olarak anılacak Visconti’nin ilk karalamalarını yaptığı film olarak da anılır. Küçük kızından bir yıldız yaratma sevdasının peşine düşen, eşsiz Anna Magnani’nin canlandırdığı işçi sınıfından bir annenin popüler burjuva eğlence kültürü karşısındaki hayal kırıklığı üzerine kurulu ‘Güzeller Güzeli / Bellissima’ (1951) onun toplumsal gerçekçiliğin katı kurallarından giderek uzaklaşmaya başladığı ve tür sineması kalıplarına kapıyı araladığı üçüncü filmidir. Bu kopuş bir sonraki filmi ‘Günahkâr Gönüller / Senso’ (1954) ile kesinleşecektir. 19. yüzyılda İtalyan Ulusal Birliğinin gerçekleştiği süreçte geçen film, Visconti’nin tarihe Marksist açıdan yaklaşacak ünlü yapıtlarının ve de dramatik çöküş temasını müjdelediği operatik tutku ve ihanet filmlerinin ilki olarak sinema tarihine geçer. Takip eden 1957 yapımı Dostoyevski uyarlaması ‘Beyaz Geceler / Le Notti Bianche’, onun Rus yazara hayranlığının bir ifadesi olup, yapay dekoru ile filmografisinde ayrıksı bir yere sahiptir.

Visconti’nin tırmanan şöhretinde önemli bir atlama taşı olan 1960 yapımı ‘Düşman Kardeşler / Rocco e i suoi Fratelli’ geçim olanaklarını kaybetmiş Güneyli bir ailenin sanayileşmiş Kuzey’e göçüşünü ve onları bir arada tutan feodal bağların kapitalist düzenin çarkında çözülüşünün öyküsüdür. Sinemacının gözde temalarından biri olan çöküşün trajedisi 1963 yılında Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ile ödüllendirilen ‘Leopar / Il Gattopardo’ ile zirveye ulaşacaktır. Giuseppe Tomasi di Lampedusa’nın 1958 yılında ölümünden sonra yayımlanan romanından uyarlanan filmde anlatılan çağ yine sinemacının Marksist açıdan yorumladığı 19. yüzyıl Risorgimento dönemidir. Kendisi de soylu bir aileden gelen yönetmen aristokrasinin çöküş hüznünü Burt Lancaster’in canlandırdığı soylu Don Fabrizio’nun ölüm duygusu ile iç içe verecektir. Filmin 40 dakika uzunluğundaki ünlü balo sahnesi ise Visconti estetiğinin doruklarından biridir.

1967 yapımı ‘Yabancı / Lo Straniero’ yönetmenin bir diğer favori yazarı Albert Camus’nün ünlü varoluşçu romanının uyarlamasıdır. Tıpkı ‘Beyaz Geceler’ gibi onun filmografisinde ayrıksı bir yerde duran yapıt, Marcello Mastroianni’nin canlandırdığı Mersault’nun Cezayir sıcağındaki soğuk kayıtsızlığının tezatı ile uyandırdığı dehşeti yönetmenin atmosfer yaratmaktaki ustalığı eşliğinde verir. Bu filmin ardından giriştiği ünlü Alman üçlemesi ile Visconti yeni bir döneme girer. Krupp ailesini anımsatan çelik imparatorluğunun öyküsünü anlatan üçlemenin ilk filmi 1968 yapımı ‘Lanetliler / La Caduta Degli Dei Götterdämmerung’ sinemacının siyasi tarihe ilişkin gözde teması üzerinden ilerlerken, onun dışavurumcu estetiğini ön plâna çıkartır. İktidar, yozlaşma ve sapkınlığın dozu ile eleştirmenleri ikiye bölmüş bir çalışmadır bu. 1971 tarihli Venedik’te Ölüm / La Morte a Venezia’ ile bir başka sevdiği yazara, Thomas Mann’a yönelecek olan sinemacı gözde temalarından ölüm ve güzellik ilişkisini irdelemenin peşine düşecektir. Besteci Aschenbach’ın duru güzelliğine vurulduğu genç Tadzio’nun erotizmine kapılışının ölüm arzusu ile buluştuğu unutulmaz finali ile belleklere kazınmış bu Visconti klasiği, Gustav Mahler’in eşsiz 5. senfonisinin kederli ezgileri ile sarmalanır. İngiliz oyuncu Dirk Bogarde müthiş performansı ile Aschenbach’a hayat vermiş, Visconti’nin seçmelerden bulup çıkardığı 16 yaşındaki Björn Andrésen bir gecede dünya sinemasının ilgi objesine dönüşür. Sonrasında, hislerinin hesaba katılmadığı bir ortamda bocalayacak olan genç delikanlının yaşamı, tanrısal güzelliğine hayran geniş kitlelerin elinde hoyratça hırpalanacaktır. Björn’ün yaşadıkları 2021 yılında ‘Dünyanın En Güzel Oğlanı / The Most Beautiful Boy in The World’ adlı trajik belgesel ile gündeme gelir. Visconti’nin başyapıtını ne kadar sevsem de, belgeselde tanıklık ettiklerimin ardından bu muhteşem filmi yeniden aynı duygularla izleyemediğimi buradan açıkça itiraf etmek isterim.

Alman üçlemesinin son ayağı olan ‘Ludwig’te (1973) bu kez gerçek bir tarihi kişinin öyküsünü beyazperdeye taşımaya niyetleniyor Visconti. Bavyera hükümetinin girişimi ile ‘deli’ olduğu gerekçesi ile tahttan indirilmiş II. Ludwig’in hikâyesi üzerinden ilerleyen ve dekadans estetiğin doruklarından biri olan filmde sanat ve estetik düşkünü eşcinsel kralı yönetmenin ‘Lanetliler’ ile dünya sinemasına tanıttığı son gözdelerinden Helmut Berger’in canlandırmaktadır. Visconti’nin İtalyan iklimine dönüş yaptığı 1974 yapımı sondan bir önceki filmi ‘Aile Tablosu / Gruppo di Famiglia in un Interno’ yine Burt Lancaster’in canlandırdığı yaşlı sanatseveri odağına yerleştirir. Sinemacının son keşfi Berger ile üçüncü kez çalıştığı yapımda ölüme yaklaşan yaşlı profesörün ile genç jigolo ile homoerotik yakınlaşması sinemacının gerçek hayatından izler taşır. Yönetmenin bizde 5 yıl gecikme ile görkemli Emek Sineması’nda gösterime girdiğinde ilk izleme şansını bulduğumuz 1976 yapımı vasiyet filmi ‘Masum / L’Innocente’ çöküş estetiği ile özdeşleşmiş İtalyan yazar Gabriele D’Annuzio uyarlamasıdır.

Sinemanın gelmiş geçmiş en büyük estetlerinden biri olarak anılan Luchino Visconti’nin televizyon için ve de 60’lı 70’li yılların modasına uygun olarak skeçli filmler için çektikleri dışında, kariyerinin az görülen 1965 yapımı ‘Sandra’ ya da ‘Büyük Ayı’nın Başıboş Yıldızları / Vaghe Stelle dell’Orsa’ haricinde yukarda sözü edilen 12 filminin tümünü içeren, 02 Mayıs ilâ 25 Haziran 2023 tarihleri arasında Sinematek / Sinema Evi salonunda izlenebilecek olan bu zengin retrospektifin tüm sinemaseverler için gerçek bir hazine değerinde olduğunu düşünüyorum. Usta sinemacının 30 yılı aşkın baş döndürücü kariyerine yeniden tanıklık etmeyi beklerken, yukarda bahsi geçen isimler dışında Massimo Girotti’den başlayarak Alida Valli, Maria Schell, Jean Marais, Alain Delon, Annie Girardot, Claudia Cardinale, Anna Karina, Ingrid Thulin, Silvana Mangano, Romy Schneider, Giancarlo Giannini ve Laura Antonelli gibi üç kuşağın uluslararası yıldızlarının bu paha biçilmez serüvene eşlik ettiğini bir kez daha anımsatalım.

(06 Mayıs 2023)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Maske: Nezaketle Tebessüm

Berker Berki’nin yönettiği ve Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak, Erdinç Gülener ile Burç Kümbetlioğlu’nun oynadığı Maske: Nezaketle Tebessüm, 09 Haziran 2023’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Satre Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Maske, gizem, gerilim ve kara komediyi bir arada barındırıyor. Filmde, gençlik yılları travmalarla geçen Barış çeşitli meslekler yapmaya çalışır ve başını sürekli belâya sokar. Yaşadığı bu trajikomik olaylar aslında geçmişinde gerçekleşen ağır travmaların bir yansıması olarak düşünülür. Oluşan bu durumun altında ise daha büyük gizemler, heyecanı hiç düşmeyen bir gerilim ve sürükleyici bir hikâye vardır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Instagram
  • Fragman
  • IMDb

Maske: Nezaketle Tebessüm yazısına devam et

Duygu Sağıroğlu’nu Kaybettik

Sinemamızın değerli yönetmeni Duygu Sağıroğlu, 29 Nisan 2023 Cumartesi günü hayatını kaybetti. 10 Kasım 1932′de doğan Sağıroğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde eğitim gördü. 1959’da Atıf Yılmaz’ın Karacaoğlan’ın Kara Sevdası adlı filminde asistan olarak sinema alanında çalışmaya başladı. 1966’da ilk filmi Bitmeyen Yol’u yönetti. 1976 yılına kadar yönetmen, senarist ve sanat yönetmeni olarak çalıştı. Cenazesi, 02 Mayıs 2023 Salı günü Levent Afet Yolal Camii’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Feriköy Mezarlığı’na defnedilecek olan merhuma Tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

Sony Pictures Gelecek Filmlerinin Lansmanını Las Vegas Cinemacon’da Yaptı

Dünyanın en önemli filmlerin dağıtımcılığını yapan Sony Pictures Entertainment, 24 – 27 Nisan’da Las Vegas CinemaCon’da gelecek filmlerinin lansmanını yaptı. Sektör profesyonelleri, salon sahipleri, yıldız oyuncular ve yönetmenler bir araya geldi. Dört gün boyunca fragmanların ve güncellemelerin paylaşıldığı lansmanın açılış gecesinde konuşan Sony başkanı ve CEO’su Tom Rothman, Sony Pictures’ın 2023’te birbirinden devasa filmlerle sinemalarda yer alacağını söyledi.

Sony Pictures Gelecek Filmlerinin Lansmanını Las Vegas Cinemacon’da Yaptı yazısına devam et

Transformers: Canavarların Yükselişi Filminin Ana Afişi ve Fragmanları Paylaşıldı

Yönetmenliğini Steven Caple Jr.’ın üstlendiği ve Anthony Ramos, Peter Cullen, Dominique Fishback ile Luna Lauren Velez’in başrollerini paylaştığı beklenen efsane film Transformers: Canavarların Yükselişi (Transformers: Rise Of The Beasts) filminin ana afişi ve fragmanları internet ortamında yayına verildi. 09 Haziran 2023 Cuma günü UIP Filmcilik dağıtımıyla vizyona girecek olan film, sinemasever izleyicileri 1990’lı yılların tüm dünyayı dolaşan olağanüstü heyecanlı macerasına yeniden geri götürecek ve Otobotlar ile Decepticon’lar arasında sürmekte olan mevcut savaşa, yepyeni ve özel bir Transformer türü olan Maximal’leri, Predacon’ları ve Terrorcon’ları dahil edecek.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Mission: Impossible – Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm Filminden Yeni Görseller Yayınlandı

Christopher McQuarrie’nin yönettiği ve Tom Cruise, Hayley Atwell, Ving Rhames ile Simon Pegg’in oynadığı Mission Impossible – Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm (Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One) yakında sinemalarda gösterime giriyor. Yeni görselleri yayınlanan film, ikonik ajan Ethan Hunt ve birlikte çalıştığı IMF ekibinin yeni maceralarını anlatıyor. Filmin yönetmenliğini serinin beşinci devam halkasından itibaren yöneten Christopher McQuarrie üstleniyor.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu