Devam filmleri her zaman zor(lu) olmuştur ve izleyici bir öncekinin estetik tadını, güzelliğini, etkileyiciliğini aramıştır. O nedenle de birçok devam filmi yapımcıya da izleyiciye de hüsran olarak dönmüştür. Bu kez, aradan geçen yıllarda Gladyatör üzerine çalışan ekip(ler), gerçekten iyi kotarmışlar ve birincisini yer yer aşan bir film yapmışlar. Hikâyesini Peter Craig ile yazıp senaryolaştıran David Scarpa, birinci filmde ölen gladyatörün yerine … Devamı… »
Aylık arşivler: Kasım 2024
Hint Filmleri Festivali
Beyoğlu Belediyesi ve Hindistan İstanbul Başkonsolosluğu iş birliğinde 21 – 24 Kasım 2024 tarihleri arasında dört gün sürecek Hint Filmleri Festivali gerçekleştiriliyor. Ödüllü Hint filmlerinin sinemasever izleyiciyle buluşacağı festival İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beyoğlu Sineması’nda yapılacak. Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney ve Hindistan’ın İstanbul Başkonsolosu Shri Miijto Vinito’nun açılış konuşmaları ile başlayacak etkinlikte Hindistan ve Türkiye Sinemasının Birbirine Etkileri başlıklı bir de panel düzenlenecek.
Hint Filmleri Festivali yazısına devam et
Jacques Audiard’ın Cannes’dan Ödülle Dönen Son Filmi Emilia Perez, 06 Aralık’tan İtibaren Türkiye’de Sadece MUBI’de
Son zamanların en çok merak edilen filmlerinden biri, Jacques Audiard imzalı sıra dışı suç müzikali Emilia Perez, MUBI’de seyirci karşısına çıkıyor. Fransa’yı bu yıl Oscar yarışında temsil edecek olan filmin Zoe Saldana, Karla Sofía Gascon, Selena Gomez ve Adriana Paz’dan oluşan olağanüstü oyuncu kadrosu Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü paylaşmıştı ve film aynı zamanda Jüri Ödülü’nü kazanarak festivalde büyük ses getirmişti. Meksika’da yerleşik bir uyuşturucu kartelinin gerçek hikâyesini anlatırken seyirciyi sürekli şaşırtmayı başaran Emilia Perez, 06 Aralık 2024 Cuma gününden itibaren Türkiye’de ilk olarak sadece MUBI’de gösterime giriyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
35. Ankara Film Festivali’nde Son İki Gün
15 Kasım’da Kapanış ve Ödül Töreni’yle sona erecek 35. Ankara Film Festivali’nde dün, Ulusal Uzun Film Yarışması filmlerinden son üçü seyirci ve jüri karşısındaydı. Hikmet Kerem Özcan’ın Hakkı, Nadim Güç’ün Mukadderat ve Doğuş Algün’ün Ölü Mevsim adlı filmleri Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluştu. Yarışmanın son gösterimi Mukadderat ile oldu ve gösterime yönetmen Nadim Güç, senarist Erdi Işık, yapımcı Rodi Kayım, oyuncu Aslıhan Gürbüz katıldı.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Hain Filminin Yıldızlarla Dolu Fragmanı Yayınlandı
Aksiyon, dram ve fantastik türlerini bir araya getiren Hain’filminin ilk fragmanı izleyicilerin beğenisine sunuldu. 13 Aralık Cuma günü vizyona girecek film, adalet ve ihanetin sınırlarında dolaşan gerilim dolu hikâyesiyle izleyicileri merak duygusu hiç azalmayan bir yolculuğa davet ediyor. Filmde Haldun Dormen, Mustafa Alabora, Erkan Petekkaya, Yurdaer Okur, Meltem Beydilli, Ali Düşenkalkar, Itır Esen gibi usta ve sevilen isimler rol alıyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Günümüz Gerçekleri ile Yeniden Sinemaya Uyarlanan Barda Filminin Fragmanı Yayınlandı
Hande Türkel’in yönettiği, senaryosunu Cem Özüduru ve Ozan Ağaç’ın yazdığı Barda, 29 Kasım’da sinemalara geliyor. Fragmanı yayınlanan sinemamızın en sert filmlerinden olan Barda 17 yıl sonra bambaşka bir barda yeryüzündeki cehennemi yaşatacak. Yeni hikâyeyi seyircilerin karşısına çıkaran Barda, aradan geçen yılların ardından şiddetin ne kadar arttığını gözler önüne seriyor.
- Basın Bülteni
- Fragmanı izlemek için tıklayınız.
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ankara Film Festivali’nde Yarışma Heyecanı Hızlandı
35. Ankara Film Festivali’nde dün, Ulusal Uzun Film Yarışması ve Ankara Filmleri Yarışması filmleri sinemasever izleyiciyle buluştu. Sinan Kesova’nın Büyük Kuşatma, Türker Süer’in Gecenin Kıyısı ve Murat Fıratoğlu’nun Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri adlı filmleri, ekip katılımıyla gösterildi. Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri filminin gösterimine, yönetmen Murat Fıratoğlu, oyuncular Fırat Bozan, Güneş Sayın, yapım tasarımcısı Mustafa Haktanır katıldı.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ankara Film Festivali’nde Yarışma Heyecanı Hızlandı yazısına devam et
Oz Büyücüsü’ne Farklı Bir Bakış: Wicked (Part I)
Yaşamın inanılmaz güçlü karmaşası insanın aklını da çeliyor. Filme girerken aklımda onlarca soru işareti vardı, kasap çengeli misali. Evet, biliyordum, Oz Büyücüsü’ne “cadı” tarafından bakan bir müzikal ve gerçekten çok uzun. Hele de çocuklar izleyecekse…
Ruther Bregman’ın “Çoğu İnsan İyidir” (Mundi Kitap) kitabını anımsadım ilkin, arkasından “Geri Tepme Etkisi” adlı bir makale okudum… “Tamamen rasyonel bir dünyada, inançlarına meydan okuyan kanıtlarla karşılaşan insanlar önce bu kanıtları değerlendirir ve sonra inançlarını buna göre ayarlar. Ancak gerçekte durum nadiren böyledir. Bunun yerine, insanlar inançlarından şüphe etmelerine neden olması gereken kanıtlarla karşılaştıklarında, genellikle bu kanıtları reddederler ve orijinal duruşlarına olan desteklerini güçlendirirler. Bu, geri tepme etkisi olarak bilinen bilişsel bir önyargı nedeniyle meydana gelir” cümleleriyle başlayan (sanki Elphaba ve Glinda’yı düşünerek yazmış yazan).
Kim iyi, kim kötü?
“Oz Büyücüsü”nü bilmeyen, okumayan, izlemeyen, dinlemeyen yoktur. Çocuklara olduğu kadar erişkinlere de seslenen, fantastik bir dünyayı gösterir, büyücülerin yaptıklarını anlatır, ama en çok da hayvanlara karşı (duyarlılık mı, tepki mi, bilinmez) tutumu ele alır. Yeşilçam da etkilenmiş dünya sinemaları gibi birçok versiyonunu
çekmiştir. Bu kez, Yönetmen Jon M. Chu ile senaristler Winnie Holzman, Dana Fox’un, Oz Büyücüsü’ndeki Doğu ve Batı Cadılarının (iyi ve/veya kötü olduklarını filmi izleyenler ayırt edebilecek) öncesini ele almışlar. Yönetmen, besbelli filmin etkisinde kalıp uzattıkça uzatmış, hatta yetmemiş iki kısma bölmüş. Bu, birinci bölüm…
Cadı öldü, yaşasın cadı!
Batı’nın Kötü Cadısı Elphaba, bir kova suyla beklenmedik bir karşılaşmanın ardından erimiştir. Oz ülkesi cadının ölmesine çok sevinir. Glinda sihirli balonunda belirir ve cadının öldüğü için hayatın gerçekten de iyi olduğunu doğrular.
Ardından başa döner, iyi ve kötü cadıyı tanırız. Öğreniriz ki, ikisi aynı büyücülük okuluna gitmiş ve orada tanışmışlar. Cynthia Erivo (Elphaba) ve Ariana Grande’nin (Glinda) yetenekli şarkıcı ve aynı zamanda çok yetenekli oyuncu. Filmi baştan sona taşıyorlar.
Elphaba, yeşil teniyle ayrıksı ama içindeki dürüstlük ve yardımseverliğiyle iyi biridir. Glinda, pembe giyinen, şımarık, her dediğini yaptıran, herkesi kendine hizmet ettirmeyi başaran ve tabii sadece kendisini seven, alabildiğine bencil biridir. [Burada bir not: Fedakârlık en tam da bencilliktir.]
Film, hiç sıkmayan tam bir seyirlik müzikal. Şarkılar anlamlı ve iyi kotarılmış. Renklilik (hele gelincikler de eklenince) dorukta. Bilgisayarla çekilmiş sahneleri varsa da yeşil tenli Elphaba uzun saatler makyaj yapmış her gün, çünkü elinin yeşilini görmek istemiş hem kendisinin hem diğer oyuncuların tepkisinin güçlü olması için.
İkinci kısmı (bir aksilik olmazsa tam bir yıl sonra girecekmiş gösterime) merak ve heyecanla bekleyeceğim.
22 Kasım’dan başlayarak gösterimde…
(20 Kasım 2024)
Korkut Akın
Korkut Akın Yazıyor: Yel Değirmenleriyle Savaş İçin: Rosinante
Ekonomik krizin etkilerini hepimiz yaşıyoruz, az ya da çok. Siyasal iktidar her seferinde enflasyonu düşüreceğini ve toplumsal refah seviyesini çok kısa bir sürede arttıracağını söylüyor, ama gün günden kötü geliyor. Hayat pahalılığı artarken barınma, beslenme, eğitim, sağlık gibi temel yurttaş hakları da yok oluyor. Her kente bir üniversite sloganıyla pıtrak gibi artan üniversitelerden mezun olanlar -adları nitelikli olsa da- işsizlikten ne … Devamı… »
Ankara Film Festivali’nde Dün: Döngü, Fidan ve Gülizar
35. Ankara Film Festivali’nin Ulusal Uzun Film Yarışması, Döngü, Fidan ve Gülizar adlı filmlerin gösterimiyle başladı. Festivalde yarın, Hikmet Kerem Özcan’ın Hakkı, Nadim Güç’ün Mukadderat ve Doğuş Algün’ün Ölü Mevsim adlı filmleri jüri karşısına çıkıyor. Festivalde yarın ayrıca, Bülent Vardar’ın yönettiği Köklere Yolculuk adlı belgesel, dünya galasını yapacak. Yönetmenin Selanik, Yenice-i Vardar’da yaşayan kök ailesini odağına alan film, ailenin 1912 Balkan Savaşı sonrasında doğdukları topraklardan ayrılmak zorunda kalmaları üzerinden mübadelenin kişisel ve toplumsal etkilerini inceliyor.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Ankara Film Festivali’nde Dün: Döngü, Fidan ve Gülizar yazısına devam et
Akıldan Kalbe Filminin Afişi Yayınlandı
Yapımı Sinehane ve Üs Yapım, yapımcılığı Süreyya Yaşar Önal ve Burhan Gün imzası taşıyan, yönetmen koltuğunda ise Özer Feyzioğlu’nun oturduğu Akıldan Kalbe filmi 20 Aralık’ta sinema salonlarındaki yerini almaya hazırlanıyor. Kerem Alışık, Hande Soral, Batuhan Bayar ve Şenay Gürler’in kadrosunda yer aldığı filmin afişi ‘Ailen için neleri göze alabilirsin?’ notuyla birlikte paylaşıldı. Bir yandan aile ilişkileri, aşk ve yaşam mücadelelerini şefkatle aktaran, diğer tarafta hayatta önem verilen değerleri sarsıcı bir şekilde sorgulatan film seyircileri derinden etkileyecek. 20 Aralık Cuma günü vizyona girecek olan film izleyen herkese bir iç hesaplaşma da yaşatacak.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Kabir Azabı II
Murat Toktamışoğlu’nun yönettiği ve Dilara Duman, Alanur Tipiler, Güray Özcan ile Senem Sinem’in oynadığı Kabir Azabı II, 29 Kasım 2024’de TME Films dağıtımıyla UFP tarafından vizyona çıkarıldı.
Adli Antropolog Selim’in, 12 yaşındaki kızı Sema ve eşi ile mutlu bir hayatı vardır. Bir sabah tesadüfen bulunan ölü kemikleri için aranmasıyla hayatı alt üst olur. Selim kızıyla ormandaki olay yerine gider. Ekilerin topladığı kemikler inceleme için hazırlanırken odada yalnız kalan Sema, dört kemik ve eşyayı çantasına koyarak gizlice evlerine getirir. Sema, gece kemiklere dokunduğunda, 1509 yılında olan büyük İstanbul depremi ile başlayan lanet geri döner.
Aktör Aktris Yok, Karakter Var: Maria Olmak
Sanatın önündeki en büyük engel yasaklar ve sansürdür. Ancak erkek egemen dünyada bir de kadının aşağılanması var ki, yasak ve sansürden aşağı değil.
Paris’te Son Tango (1972), Bernardo Bertolucci’nin, üzerinde en çok konuşulan, doruğa çıkarıldığı kadar da yerden yere vurulan filmi. Bertolucci, dönemin en ünlü oyuncularından Marlon Brando -The God Father filminin hemen arkasından- ile genç, deneyimsiz, üstüne üstlük bilgi verilmeyen Maria Schneider ile sert, acımasız, seks dolu bir film çekmek ister. Senaryosu bellidir, ama Bertolucci, her zaman yaptığı gibi senaryoya eklemeler ve çıkartmalar yapar her zaman. Brando ile kararlaştırdıkları bir tecavüz sahnesini Maria’ya bildirmeyince, genç kız gerçekten tecavüze uğramış hisseder kendisini.
Gözyaşları gerçek…
“Maria Olmak”, bir genç oyuncunun yaşamının nasıl söndü(rüldü)ğünü anlatan, bir anlamda uyarı filmi; diğer taraftan da sanatın neyi nerede nereye kadar yapabileceğini de gösteriyor.
Maria (Anamaria Vartolomei), bunca büyük bir oyuncuyla ilk kez karşılıklı, hem de başrol oynayacaktır. Brando (Matt Dillon) deneyimli biri olarak genç kıza ipuçları verir, birbirlerini anlayışla karşılarlar… Hatta bir sahne bitiminde, Brando, gerçekten ağladığını söyler, her ne kadar daha önceki filmlerde gözyaşı damlasıyla ağlamış olsa da.
Bir gerçek gözyaşı da Maria döker, o “ünlü” tereyağı sahnesinden sonra. Sinemanın “rol icabı” yaptığı şeyler vardır; silahlar gerçekten patlamaz, insanlar gerçekten ölmez ya da yaşlanmaz. Buna seks sahneleri de katılmalıdır. İki oyuncunun etkilenip gerçekten öpüştüğü olabilir, ama sevişme sahneleri her zaman “rol icabı”dır. Böylesi –mış gibi yapmaya karşın, bilgi verilmediği için Maria, gerçekten gözyaşı döker. Yaşadığı, kimsenin sonradan özür bile dilemediği bu travmanın etkisinden kurtulmak için uyuşturucudan medet umar, intiharı bile dener, sonrasında da… genç yaşta ayrılır aramızdan.
Embesil ve ahlâksız deliler sektörü…
Filmin özünü Bertolucci (Guiseppe Maggio), hemen baştan söylüyor: “Bu filmde aktör ve aktris yok, karakterler var”. Ancak karakteri hazırlamak kendisinin (yönetmenin) görevi olsa da, yeterli bilgi vermeyerek “gerçek” tepki almak istiyor. Öylesi bir gerçeklik ki bu, sette bulunan herkes donup kalıyor, hatta gözleri dolanlar bile oluyor, bir rol olduğunu bildikleri halde. Bertolucci, “embesil ve ahlâksız deliler sektörü” diyerek güya kendini aklıyor. Aslına bakarsanız çok da haksız sayılmaz Bertolucci… #MeToo hareketi sektörün ne denli geniş bir ahlâksızlık içinde olduğunun kanıtı. Öte yandan, yine Bertolucci, kadınlar için, “aşağılandıkça beğenilir” diye anlatıyor, Maria’ya kendisini (ve filmini kuşkusuz) savunmak için.
Son sözü Maria söylüyor: “Ne Bertolucci, ne de Brando özür diledi.”
22 Kasım’dan başlayarak gösterimde…
(18 Kasım 2024)
Korkut Akın
Gece Kasabı
François Simard, Anouk Whissell ile Yoann Karl Whissell’nin yönettiği ve Turlough Convery, Benny O. Arthur, Jacqueline More ile Tom Gould’un oynadığı Gece Kasabı (Wake Up), önümüzdeki aylarda Planet 4 dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarılıyor.
Bir grup genç aktivist, bir süpermarkete zarar vererek çevreci bir açıklama yapmak için yola çıkar. Ancak içeride mahsur kaldıklarında planları korkunç bir şekilde ters gider ve avlanmaya karşı korkunç bir tutku besleyen, aklını kaçırmış bir güvenlik görevlisiyle yüzleşmek zorunda kalırlar. Gece şiddetle taşarken, gençler kendilerini bir yaşam mücadelesi içinde bulurlar.
RM: Right People, Wray Place
Seok Jun Lee’nin yönettiği ve RM’nin oynadığı RM: Right People, Wray Place, 06 Aralık 2024’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla CGV Mars Dağıtım tarafından vizyona çıkarılıyor.
RM: Right People, Wray Place, sanatçı RM’in sekiz ay süren ikinci solo albümü Right Place’in yapım sürecini anlatan bir belgesel film. RM (Rap Monster) olarak tanınan Güney Koreli rapçı Kim Namjoon’un bitmeyen kaygılarını, kendini kaptırdığı ve sevdiği şeyleri içtenlikle kaydediyor. Big Hit Entertainment’e bağlı Güney Koreli erkek grubu BTS’in lideridir. Seul’de doğup Ilsan’da büyüyen RM, müzik kariyerine gençken yeraltı Kore hip-hop sahnesinde Runch Randa adıyla başladı.