Madame Web Filminin Kırmızı Halısında Dakota Johnson’dan Messika Şıklığı

Dün gece Madame Web filminin Mexico City’de düzenlenen galasında Dakota Johnson, Messika’nın yüksek mücevher tasarımlarıyla poz verdi. Dakota Johnson, kırmızı halıda büyüleyici bir görünüm sergiledi. Filmin konusu şöyle: Manhattan’da paramedik bir sağlık görevlisi olarak çalışmakta olan Cassandra Webb, sezgi yetenekleri ile gelecekte olacak olayları görmeye başlar. Geçmişiyle ilgili ortaya çıkan gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırken, güçlü yeteneklere sahip olan üç genç kadınla bir ilişki kurmak zorunda kalır. Bu üç genç kadın hayatlarını tehdit eden yaşayacakları ölümcül maceradan sağ çıkabilirlerse ileride farklı süper kahramanlara dönüşecektir.

Madame Web Filminin Kırmızı Halısında Dakota Johnson’dan Messika Şıklığı yazısına devam et

Şaşkın Damat

Rami Imam’ın yönettiği ve Mohamed Emam, Yasmine Sabri, Maged El Kidwani ile Wafaa Amer’in oynadığı Şaşkın Damat (Abo Nasab), 01 Mart 2024’de CJ ENM dağıtımıyla CJ ENM tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, düğün gününde kendisini beklenmedik olayların içerisinde bulan damadın hikâyesini konu ediniyor. İlginç bir kişiliğe sahip olan çocuk doktoru Ali, nişanlısı Dalia ile evlenmek üzeredir. Eski bir dolandırıcı olan gelinin babası Daoud’un düğün günü hapisten çıkmasıyla beklenmedik olaylar yaşanır. Ali kendisini bir anda bir çetenin intikam savaşının ortasında bulur. Bu durum, Ali’nin düğün gününü ve heyecanla beklediği balayını mahveder.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’nin Afişi ve Tanıtım Filmi Yayınlandı

Kadın Yönetmenler Derneği tarafından 26 Şubat – 02 Mart 2024 tarihleri arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla, Avrupa Sivil Düşün Projesi desteğiyle, Türk Tuborg A. Ş. ve Megapol sponsorluğunda düzenlenecek olan Türkiye’nin ikinci en büyük uluslararası film festivali 7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’nin afiş ve tanıtım filmi yayına verildi. 27 ülkeden 77 uzun film ve belgesel filmin gösterileceği, 31 filmin dünya prömiyerini, 37 filminse Türkiye prömiyerinin gerçekleştireceği film festivali Institut Français İzmir, İstinyePark Teras Renk Sineması ve Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde sinemasever izleyiciler ile bir araya gelecek.

  • Basın Bülteni
  • Tanıtım filmini izlemek için tıklayınız.
  • Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

7. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’nin Afişi ve Tanıtım Filmi Yayınlandı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Kötülüğün Sıradanlığı ya da… İlgi Alanı

Sinema görsel bir şölen. Her ne yaparsa, her ne anlatırsa görselliği öndedir ve ağırlık da o izlediklerinizde olacaktır. Ancak Jonathan Glazer’in İlgi Alanı (The Zone of Interest) filmi sessizliğiyle ve kokusuyla inanılmaz güçlü ve bir o kadar da değerli bir gerilim yaratıyor. İkinci Dünya Savaşında, ünlü toplama kampı (aslında cezaevi olarak inşa edilmişse de), imha etme ve krematoryum olarak kullanılan Auschwitz’te dünyanın gördüğü en … Devamı… »

Ne Kadar da Bize Benziyorlar

Hannah Arendt, totalitarizmin vardığı son noktada saf kötülüğün ortaya çıktığını yazar. Paris’te Fransızların yönetimindeki toplama kampından ABD’ye kaçarak Nazilerin elinden kurtulmuş olan Almanya doğumlu Yahudi kökenli felsefecinin yaşamı, bir kitabına da ad olan ‘kötülüğün sıradanlığı’ konusunda tartışmalara adanmıştır. Hitler ve Nazi yönetiminin ölüm saçan uygulamaları, Yahudi ırkının toplama kamplarının gaz odalarında yok edildiği toplu soykırım vahşeti sayısız kitap ve filmde ele alındı bugüne kadar. Yahudi kökenli İngiliz yönetmen Jonathan Glazer geçtiğimiz yüzyılın bu en büyük insanlık suçunun özellikle genç kuşaklara yeniden yeniden anlatılmasının önemi üzerinde dururken, meseleyi farklı bir gözle, kurbanlar değil failler cephesinden beyazperdeye taşıyor.

Oxford doğumlu Martin Amis’in 2014 yılında yayımlanmış aynı adlı romanından uyarlanan film, 2 dakika kadar süren koyu karanlık ile açılırken, deneysel çalışmaları ile bilinen besteci Mica Levi’nin izleyeni aklın alamadığı bir gerçekliğe hazırlayan tekinsiz müziği kapkara statik perdeyi doldurmaya başlıyor. Yakından bildiğimiz saf kötülüğün ayak sesleridir bunlar. Müzik kaybolurken kuş cıvıltıları işitilmeye başlanır. Auschwitz ölüm kampının komutanı yarbay Höss ve 5 çocuklu ailesi ormanlık alanın nehre ulaştığı noktada dostları ile birlikte güneşli bir günün keyfini çıkarmaktadır. Yüzme partisi sona erdiğinde ferah konutlarına dönen ailenin rutin hayatını gözlemlemeye başlarız. El ayak çekildikten sonra komutan baba kapıları kilitler, ışıkları söndürür.

Kampın hemen bitişiğindeki evde hizmetkarlarıyla rüya gibi bir hayat kurmuştur Höss ailesi. İşkolik Rudi (Christian Friedel) kampı denetlerken karısı Hedwig (Sandra Hüller) ev düzeni ve yoktan var ettiği bahçesi ile ilgilenir. Aile cenneti yudumlarken bahçe duvarı ve üzerindeki dikenli tellerin ötesindeki cehennemde tarihin en korkunç katliamı gerçekleşmektedir. Bahçeye sızan kokuyu duymayız ama hissederiz. Ölüm fabrikasının bacalarından yükselen dumanları uzaktan görür dehşete düşeriz. Kamera film boyunca kampın içine girmez ama makinelerin homurtusunu, aralıklı silah seslerini, gaz odalarından yükselen acı çığlıkları Johnnie Burn imzalı allak bullak edici ses tasarımı yoluyla işitirken kanımız donar.

Aile iki adım ötelerindeki dehşete ilgisiz olarak gündelik yaşamını sürdürmektedir oysa. Doğum günleri kutlanır, dostlarla havuz başı partisinde eğlenilir, nehir kıyısı gezmeleri yapılır, karı koca gece ayrı yataklarda refah gelecek düşleri kurar. Bayan Höss bir mahkûma ait kürk manto ile aynanın karşısına geçer. Bir başka mahkûmun rujunu keyifle dener. Bir diğerinin diş macununa gizlediği mücevheri eline geçirdiği için mutludur. Alt gelir gruplarından gelmiş, mutlak diktatöre biat etmek suretiyle düşledikleri burjuva hayatına kavuşmanın hazzı ile sarhoş Höss’ler tüm insani değerlerini kaybetmiş gibidir. Totaliter düzenin ulaştığı bu son noktada vicdan ve ahlaki yetilerini yitirmiş bir toplumun mercek altına alınmış bireyleridir onlar. Bu ultra natüralist deneyimin son derece dehşete düşürücü olması ve izleyeni derinden etkilemesi işte bu ‘ne kadar da bize benziyorlar’ duygusundan ileri gelir. Evet onlar canavar değil sıradan insanlardır. Ve Glazer’in altını çizdiği gibi bu hikâye yalnızca geçmişe değil günümüze de aittir. Filmin dünyada yaygın gösterimini sürdürdüğü son dönemde İsrail yönetiminin Gazze’de uyguladığı mezalim tarihten hiç ders almayan insanoğlunun genetik gaddarlığının son tezahürü değil de nedir!

Müzik ve ses tasarımının da desteğiyle deneysel mükemmelliğinin doruğuna ulaşan filmde Glazer deneklerini bir bilim insanı titizliği ile misroskop altında incelemeyi sürdürür. Çiftin kimi senaryoda yazılı kimi doğaçlama sahnelerinin önemli bölümü eve ve bahçeye yerleştirilmiş küçük gizli kameralarla çekilmiş, görüntü yönetmeni Łukasz Żal’den donuk, mekanik bir renk paleti kullanması istenmiş, uzak planlar, en fazla omuz çekimleri kullanılmıştır. İngiliz sinemacı bu denli karanlığın içinde küçük bir direniş ışığı, bir ümit kapısı aralamayı da ihmal etmez. Evin büyük kızının gece karanlığına sızarak açlıktan ölmek üzere olan mahkumlar için çalışma alanlarına elmalar bıraktığı hayalet izlenimi veren sahnelerde termal kamerayla kullanılır. Bu bölümün savaş yıllarında Polonya direnişinde kavga vermiş, çekimler sırasında Höss ailesinin tam 4 yıl yaşamış olduğu evde ikamet eden 90 yaşındaki Alexandria’nın kendi anılarından senaryoya dahil edildiğini ayrıca not düşelim.

Mutluluk ve dehşetin bu denli bitişik resmedildiği yapım iki bambaşka dünyayı betimleyen iki ayrı filmden oluşuyor gibidir. Failler dünyasını perdede izleriz. Küçük görsel detaylar öteki dünyaya dair ipuçları sunmaktadır. Sözgelimi Polonyalı mahkûm işçi Rudi’nin çizmelerini temizlerken su kırmızı akar; bahçıvan kamptan gelen külleri gül bahçesinin toprağına serper; büyük oğlan küçüğü bahçe odasına kilitlediğinde dışardan gaz tıslaması taklidi yapar ya da aynı oğlanlar altın dişleri üzerinde çene kemiği iskeletleri ile oyun icat ederler. Güllerin alının perdeyi kaplayarak kıpkırmızı bir kan gölüne dönüşüvermesi birikmiş isyanımızın görsel bir dışavurumudur sanki. Bu görsel detaylar dışında kulağın işittiği dehşet çok daha şiddetlidir. ‘Saul’un Oğlu’nda aynı ölüm kampında bir mahkûmun gözünden şahit olduklarımız bu defa işitsel olarak tüm hücrelerimize sirayet eder. Boğazımızda bir yumruk, sersemlemiş olarak ayrılırız sinema salonundan.

(22 Şubat 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

26 Temmuz’da Sinemalarda Vizyona Girecek Deadpool & Wolverine Filminden Fragman İzlenme Rekoru Geldi

Marvel Sinematik Evreni’nin en özgün kahramanlarından Deadpool geri dönüyor. Ryan Reynolds’ın başrolünde yer aldığı Deadpool & Wolverine filminin ilk fragmanı izlenme rekoru kırdı. 26 Temmuz Cuma günü IMAX ve 3D olarak sinemalarda gösterime girecek olan filmin fragmanı, 24 saat içinde 365 milyon kez görüntülenerek tüm zamanların fragmanı en çok izlenen filmi unvanını kazandı. Shawn Levy’nin yönetmen koltuğunda oturduğu ve Ryan Reynolds’ın Deadpool karakterine yeniden hayat verdiği filmde Reynolds’a Hugh Jackman, Emma Corrin, Morena Baccarin, Rob Delaney, Leslie Uggams, Karan Soni ve Matthew Macfadyen eşlik ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Dakota Johnson, Madame Web Filmindeki Performansıyla Tom Cruise’a Meydan Okudu

Marvel Evreni’nin en esrarengiz kahramanlarından Cassandra Webb’in köken hikâyesini konu alan Madame Web filminin başrol oyuncusu Dakota Johnson, vizyon öncesi açıklamalarda bulundu. Filmin çekim esnasında yaşadığı zorlukları aktaran başarılı oyuncu, akrobasi becerilerini geliştirdiğini söyleyerek, ünlü oyuncu Tom Cruise’a esprili bir şekilde meydan okudu. Johnson, “Artık bir arabayla gerçekten çılgınca şeyler yapabilirim. Dikkat et Tom Cruise.” dedi.

Yurt’a Fransa’dan En İyi Film Ödülü

Nehir Tuna’nın yazıp yönettiği Yurt, Fransa’nın Rhone – Alpes bölgesinde düzenlenen Annonay İlk Filmler Festivali’nde En İyi Film seçildi. 41 yıldır yeni yeteneklerin en önemli çıkış sahnelerinden birine dönüşen festivalin uluslararası yarışmasında Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan Tuna’nın Yurt filmi, jüri gerekçesinde şu sözlerle övüldü: “Nadir bir hassasiyetle yapılmış bir filme Jüri Büyük Ödülü’nü veriyoruz. Zengin biçimi, kadrajları, benzersiz güzelliğiyle etkileyen bir filme.”

Ahmet’in Türküsü

Kudret Sabancı’nın yönettiği ve Celil Nalçakan, Ezgi Şenler, Serdal Genç ile Zeynep Köse’nin oynadığı Ahmet’in Türküsü, 01 Mart 2024’de A90 Pictures dağıtımıyla Erbay Medya tarafından vizyona çıkarıldı.
Müzik dünyasının efsanevi ismi Ahmet Kaya’nın vatana dönüş hikâyesinin anlatıldığı film, sanatçının insanları nasıl etkilediğini ve toplumsal duyarlılığı nasıl şekillendirdiğini gözler önüne seriyor. Kaya’nın toplum üzerindeki etkisine de değinilen filmde, “Kimler Ahmet Kaya’yı hedef aldı?”, “Neden Ahmet Kaya?”, “Ahmet Kaya Paris’te neler yaşadı?”, “Ahmet Kaya vatan hasreti çekerken başka hangi acıları yaşadı?” gibi pek çok soru cevaplandırılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Ahmet’in Türküsü yazısına devam et

43. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma Jürileri Belirlendi

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 17 – 28 Nisan 2024 tarihleri arasında düzenlenecek 43. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma filmlerini değerlendirecek jüri üyeleri belirlendi. Festivalin Ulusal Yarışma jüri başkanlığını yönetmen ve senarist Aslı Özge üstlenecek. Ulusal Yarışma jürisinde oyuncu Merve Dizdar, görüntü yönetmeni Barış Aygen, sanatçı Halil Altındere ve müzisyen Ekin Fil yer alıyor. Festivalin ulusal yarışmalarında yer alacak filmler Mart ayı sonunda yapılacak basın toplantısıyla kamuoyuna duyurulacak.

Back To Black Filminin Teaser Afişi ve Türkçe Alt Yazılı Birinci Fragmanı Paylaşıldı

Yönetmenliğini Sam Taylor Johnson’un üstlendiği ve Marisa Abela, Eddie Marsan, Jack O’Connell ile Juliet Cowan’ın oynadığı Back to Black filminin teaser afişi ve Türkçe altyazılı birinci fragmanı internet ortamında yayına verildi. Film, ünlü şarkıcı Amy Winehouse’un şöhrete erken yükselişinin ve çığır açan albümü Back to Black’in yapımının hikâyesini anlatıyor. Amy’nin bakış açısından anlatılan ve onun kendisine has ve son derece kişisel şarkı sözlerinden ilham alan film, olağanüstü olayların ardındaki dikkat çekici kadını ve tüm zamanların en efsanevi albümlerinden birinin merkezinde bulunan sarsıcı ve çalkantılı ilişkinin peşinden gidiyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Gizlenen

Battal Karslıoğlu ile Levent Demirci’nin yönettiği ve Arzu Suriçi, Murat Deniz, Yağmur Şahin ile Ümitcan Kaya’nın oynadığı Gizlenen, 24 Mayıs 2024’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla BPM Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Yaşadığı sorunlardan uzaklaşmak için gittiği şehir dışındaki evde kendisini beklenmedik olayların içerisinde bulan bir kadının hikâyesi. Demet Işıklıgil’in hayatı, yazdığı son kitabının yayından toplatılmasıyla birlikte sıkıntılı bir hâl almaktadır. Psikoloğunun da tavsiyesiyle şehirden uzak sessiz, sakin ve karla kaplı bir köyde ev kiralayan Işıklıgil, çok geçmeden burada da yalnız olmadığını ve birtakım doğaüstü varlıkların kendisine sıkıntı verdiğini hisseder.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Gizlenen yazısına devam et

Hiçbir Romantik Komedinin Yaratmadığı Akımı Yaratan Film, Senden Başka 23 Şubat’ta Vizyonda

Merakla beklenen romantik komedi Senden Başka’nın (Anyone But You) yeni fragmanı ve posteri yayınlanırken, film kısa sürede sosyal medyada büyük etki yarattı. Kulaktan kulağa yayılarak viral hale gelen filmin kapanış sekansını canlandıran izleyiciler TikTok’a akın etti. Başrol oyuncuları Sydney Sweeney ve Glen Powell’ın kimyasının da etkisiyle ikinci haftasında hasılatını % 45,6 arttıran film, tarihteki en iyi performans sergileyen 3. film oldu. Dünya çapında 170 milyon dolar hasılat elde ederek hit haline gelen, ülkemizde 23 Şubat’ta gösterime girecek olan film, kendilerini beklenmedik bir şekilde Avustralya’da bulan Bea ve Ben’in, bir çiftmiş gibi davranmalarını konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Tay 2: Ebabil Takımı ile Macera Devam Ediyor

Gösterime girdiği dönemde dört hafta boyunca gişe liderliğini koruyan ilk filmin ardından Tay 2: Ebabil Takımı ile macera kaldığı yerden devam ediyor. Film, genç ve hırslı bir at olan Tay’ın, Ebabil kuşlarıyla birlikte yeni ve heyecan verici bir yolculuğa çıkmasını konu alıyor. Tay, bu yeni macerasında hem zorluklarla karşılaşacak hem de önemli dersler öğrenecek. 78 dakikalık bu eğlenceli ve duygusal yolculuk, izleyicilere sadece bir animasyon deneyimi sunmakla kalmayıp, aynı zamanda cesaret, dostluk ve kararlılık gibi değerleri de vurguluyor. Tay 2: Ebabil Takımı, tüm aile üyeleri için keyifli bir deneyim olacak ve animasyonun büyüsünü yeniden hatırlatacak.

Gülmeye İhtiyacımız Varmış, Gerçekten: Senden Başka

Sosyal, siyasal, ekonomik, kişisel ve hepsinin üstüne, felâkete dönüşen çevresel sorunlar yaşıyoruz birbiri ardına. Yetmezmiş gibi seçimler de yaklaşınca hemen her partinin vaat adı altında sıraladığı projeler hayatımızı kararttı neredeyse. Şeriat istemeyen bir avukat, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”ten tutuklanması talebiyle gözaltına alındı, ardından da adli kontrolle serbest bırakıldı; laik bir ülkede. Anlaşıldı, Anayasa gibi laiklik de lafta. Yazık!

Böylesi karmaşık ve Berat Albayrak’ın görevden affını istediği mesajında belirttiği gibi “at iziyle it izinin karıştığı” bir ortamda insan biraz nefes almak, rahatlamak istiyor. Sinema da -bize okulda öğretildiği gibi ağırlıklı olarak eğlenme amaçlı olduğundan- bu rahatlamayı, nefes almayı sağlayan en güzel imkân. Tam da burada, “Senden Başka” gerek romantik komedi unsurları, gerekse aydınlık görüntüleriyle iyi bir seçenek.

Yönetmen Will Gluck’ın, senaryosunu da yazdığı, bir yanıyla bilindik, bir yanıyla da merak ettiren ve başarılı rejisiyle “Senden Başka”, olmadık bir sıkışıklık içerisinde birbirleriyle tanışan iki gencin, Bea (Sydney Sweeney) ve Ben (Glen Powell), hem geçmişlerini unutmak hem de yeni bir geleceğe yelken açmak isterken arkadaş kurbanı olmalarıyla başlıyor. İkisi de en yakınlarına etkilenmemiş gibi davranıp umursamaz cevaplar verince ve daha da önemlisi ikisi de bunları duyunca araları daha da açılır. Ortak arkadaşları, kardeşleri ikisini de evlenme törenine çağırır. Orada bir “oyun” oynamak, birbirleriyle ilişkileri varmış gibi davranmak zorunda olduklarını görür ve bu oyunu kabul ederler.

Düğünün yapılacağı Avustralya’da, Sidney’e giderler. İlgimi çeken öncelikle yeşillik oldu. Bizde olmayan yeşil kent onlarda apaçık ve gerçekten çok. Gündüz ve gece manzaralarıyla kent tanıtımı da çok yerinde… yani çağırıyor insanları. Bu, bir anlamda turizm daveti ve biz zaten yeşili yok ettiğimiz için (ormanları otel yapımı, maden sahası açmak, otoyol ve havalimanı yapmak için katlettik) böylesi bir turizm daveti pek mümkün görünmüyor.

Filme girmeden önce gençlerin eskisi kadar sosyalleşmediği üzerine konuşuyorduk; yeni kuşakların sorunu olarak gördük bu kapanıklığı… Bu ve benzeri filmler umut verici olabilir, tabii izlerseniz.

23 Şubat’tan başlayarak gösterimde…

(20 Şubat 2024)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com