Cristian Mungiu’nun yönettiği ve Marin Grigore, Judith State, Macrina Barladeanu ile Orsolya Moldován’ın oynadığı R.M.N., 23 Aralık 2022’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Matthias, Almanya’daki işinden ayrıldıktan sonra Transilvanya’daki çeşitli etnik kökenli insanların yaşadığı köyüne döner. Babası Otto, artık hasta ve yalnız olduğundan, onu görmeden dedesiyle büyüyen oğlu Rudi için endişe duymaktadır. Matthias eski sevgilisi Csilla ile tekrar görüşmek ister. Csilla işletmesini yaptığı fırına, birkaç göçmen işçiyi işe almaya karar verdiğinde köyün huzuru kaçar.
Aylık arşivler: Aralık 2022
Disney ve Marvel Filmlerini Bile Geride Bırakan Belgesel: The Buldiers of Alhambra
“The Buldiers of Alhambra” “Elhamra’yı İnşa Edenler” belgeseli, ikonik Elhamra Sarayları, Comares ve Lions’ı hayal eden ve inşa eden insanların hikâyesini anlatıyor. Film, 14. yüzyılda bu sarayları inşa eden Granada emirleri I. Yusuf ve V. Muhammed’in veziri ve aynı zamanda bir tarihçi olan İbnü’l-Hatib’in günlüklerine dayanıyor.
Elhamra üzerine yapılmış bir çok belgesel var ancak Elhamra’yı İnşa Edenler, ilk kez bu eşsiz ve büyüleyici mimari sanat eserinin yapımının ardındaki yaratıcı amacı sinematografik bir şekilde ortaya çıkarmak için İbnü’l-Hatib’in tarihsel tanıklığı ve en güncel bilimsel araştırmaları kullanıyor. Varlığımızın amacından ve sonunda her şey kaybolduğunda sanatın her şeye nasıl anlam kattığından bahsediyor.
Belgeselin yönetmeni Isabel ile Çeşitlilik ve Kültürlerarası Projeler konusunda Avrupa Yayın Birliği’nde birlikte ortak projelerde çalıştık. Kendisinin imza attığı her işe nasıl titizlikle yaklaştığını biliyorum. Bu kez başka bir boyuta geçmiş ve harika bir belgesel yapıma damgasını vurmuş.
Bu belgeseli neden yapmak istedin Isabel, derdin neydi, motivasyonun neydi?
Şu anda İspanya dediğimiz bölgede, çok fazla kültür geçişinin olduğu bir yerde yaşadığım için her zaman kendimi şanslı hissettim. Kendimi derinden Akdenizli ve Avrupalı hissediyorum ve kültürel çeşitliliğin zenginlik ve ilerleme olduğuna kesinlikle inanıyorum.
Avrupa’nın karanlık çağlarında, ışık İspanya’nın güneyinde, Endülüs’te parlıyordu. Yüzyıllar boyunca, Endülüs Avrupa’daki en önemli yenilik ve bilgi merkeziydi. Bilim, tarım ve tıpta muazzam ilerlemenin yanı sıra birçok büyüleyici tarihi karaktere de sahipti. Elhamra, tarihin o döneminin son büyük ifadesi olarak varlığını hâlâ sürdürüyor ve İbnü’l-Hatib, onun ruhunu mükemmel bir şekilde cisimleştiren kişidir. Bu eşsiz yapının ve tarihçisi İbnü’l-Hatib’in tarihimizin bu unutulmuş ve aşkın bölümünü anlatmaya başlamak ve İslam’ın Avrupa’daki köklerini, Batı Kültürünün gelişmesinde rönesansın Endülüs köklerini ve Endülüs’ün etkisini savunmak bu belgesele başlamak için mükemmel bir sebep diye düşündüm.
Elhamra’yı İnşa Edenler, kültürümüzün ve kimliğimizin çok sayıda katmandan oluştuğunu ve genellikle yabancı olarak gördüğümüz şeyin aslında kendimizin ayrılmaz bir parçası olduğunu bize hatırlatarak, daha iyi bir anlayışı teşvik etmek için farklı kültürleri yakınlaştırmayı amaçlayan bir hikâyedir.
Üretim süreçlerinden bahseder misin? Projeye kimler ortak oldu, kimler destek verdi? Eminim uzun ve zorlu bir süreç olmuştur.
Farklı sebeplerden dolayı uzun ve zorlu bir yapım oldu. Her şeyden önce, film çekimi için izin almak söz konusu olduğunda, Elhamra muhtemelen Avrupa’da en fazla kısıtlamaya sahip olan binalardan biridir. Aslında, Elhamra kompleksinde bu büyüklükte bir film çekimine ilk kez izin veriliyor. Bu yetkiyi alabilmek için çok çeşitli koşullara uymamız ve böylesine özel bir yerin gereksinimlerine tamamen uyarlanmış bir çekim planı tasarlamamız gerekiyordu. İspanya’nın en çok ziyaret edilen anıtı olduğundan sürekli insan akışını engelleyemedik. Mümkün olan en küçük ekiple çekim yapmak zorunda kaldık. Saraylardaki sahneleri çekmek için, bu bölümlerin halka kapalı olduğu dönemlerde, sabah ilk iş ya da akşam olmak üzere iki saatlik zaman aralıklarında çalışmak zorundaydık. Ayrıca doğal ışıkla çalışmamız veya onu gerektiren durumlarda çok sınırlı, yaratıcı aydınlatma çözümleri kullanmamız gerekiyordu. 14. yüzyıl İbnü’l-Hatib’in metinlerine dayanan senaryoyu yazmak için yaklaşık üç yıl boyunca birçok tarih danışmanının yardımıyla çalıştık. Bu aynı zamanda filmi gerçekleştirmek için mali desteği tamamlamamız gereken zamandı, çünkü İspanya’da bugüne kadar yapılmış en iddialı belgesel filmlerden biri. Bütçe 1.620.000 €’dur ve bunu mümkün kılmak için İspanyol ve Avrupa kamu eğlence programları ile uluslararası yayıncıların bir kombinasyonunu yönettik: Media Creative Europe, Andalusian Film Fonu ve Katalan Film Fonu ve İspanyol kamu TV RTVE ve Canal Sur ve ARTE/ZDF, ORF ve Aljazeera Documentary.
Bir yönetmen olarak benim için bu film, yapımın boyutu, 14. yüzyılda yerleşen kurgusal anlatı ve ayrıca belgesel çekerken pek yaygın olmayan bir şey olan dijital VFX ile ilk kez çalışma gerçeği nedeniyle bir meydan okuma oldu. Dahil olan harika ekibin geri kalanı kadar tüm aklımı ve ruhumu buna koydum ve birçok insan için benzersiz ve önemli bir şey yaptığımızı düşünüyorum.
Müslüman kültürü hakkında bir film yapıldığında, genellikle oryantalist bir atmosfer yaratılıyor? Göbek dansı, harem gözdeleri, hamam sahneleri, acımasız hükümdarlar, kesilen eller vs. bunlar neden belgeselinizde yok? Bundan nasıl kaçındın?
En büyük endişelerimden biri buydu. Amerikan ve İngiliz filmlerinde İspanya ve İspanyol kültürünün ne olduğuna dair pek çok gülünç temsil görüyorum ve hiçbir koşulda, aynı zamanda bana çok aptalca gelen bu hatayı yapmak istemedim. Yazı ekibi, sanat ekibi ve içerikle ilgili işi olan herkes, tüm süreç boyunca danışmanlar, Müslüman ve Arap tarihçiler tarafından desteklendi. Bu bir docudrama belgeseli. Dramatize edilen bölümlerde ana rolü Mısırlı aktör Amr Waked canlandırıyor, ancak geri kalan tüm oyuncular da Kuzey Afrikalı aktörler veya ikinci nesil Müslümanların oğulları olan İspanya’daki göçmenler. Doğu ve Batı kültürleri arasında ortak geçmişimizi gösteren bir köprü kurmak isteyen bir filmde bu yön çok önemliydi ve yapım boyunca bunun hep farkındaydık.
Filme tepkiler nasıl? Özellikle Hristiyan – Avrupalı izleyicilerden?
Film hakkında özellikle Endülüs’te ve tabii ki Granada’da büyük bir beklenti vardı. Film, prestijli Valladolid Uluslararası Film Festivali’nde resmi yarışmada yer aldı. SEMİNCİ, belgesel yarışmasında ve basından ilk tepkileri aldık.
Gazeteciler filmden etkilendiler ve filmin tasvir ettiği bilinmeyen yeni şeylerin miktarı ve anlatılma şekli karşısında şaşırdılar. Elhamra’da yaşayan, dönemin tarihçisi olan ve daha önce kimsenin adını duymadığı bir adamın bu keşfi elbette herkesi şaşırttı. insanlar kendi tarihlerini keşfetmek için geçmişe yapılan bu yolculuktan ve bu karizmatik İbnü’l Hatib karakterinden gerçekten etkilendiler. Bunun binanın inşasının ardındaki insanlık tarihini bilmenin, Nasrid halkıyla bağlantı kurmanın ve onları atalarımız olarak görmenin güçlü bir yolu olduğunu düşünüyorum.
Belgesel, ilk hafta sonu gösterildiği Granada’daki üç sinemada Disney ve Marvel filmlerini bile geride bırakarak en çok izlenen film oldu. O hafta The Builders of the Alhambra, İspanya’nın dört bir yanındaki sinemalarda en çok izlenen belgesel oldu.
Artık sinemalarda üçüncü haftamızdayız ve seyirci filmi sinemalarda izlemek istiyor. Sinema gösterimleri, tüm dünyada olduğu gibi İspanya’da da belgeseller için çok zor, bu yüzden beklemediğimiz büyük bir başarı ve ödüllerin en iyisi. Mümkünse belgeseli Kuzey Afrika ülkeleri, Orta Doğu ve Türkiye’de sinemalara getirebilmeyi çok isterim.
Bu belgeseli izlemek isteyenlere ne dersin?
Bu filmin yapının duvarları, dekorasyonuna kazınmış mesajlar, restorasyon çalışmaları, Nasrid’lerin sözlerinin ve şiirlerinin yankısı ile geçmişin bugün ve gelecekle buluştuğu, zamanda bir yolculuk olduğunu söylerdim.
Elhamra, zaman içinde bir kapsül, şişedeki bir mesaj gibidir ve film, Elhamra’nın yaratıcılarına yakınlaşmak için bu mesajı deşifre ediyor.
Bu hikâye günümüzle nasıl bağlantılı peki?
Tarih her zaman bugünden bahseder. Geçmişe dair, modası geçmiş, hayatımızı etkilemeyen bir unsur olarak gören ön yargı var ve bu da bence çok büyük bir hata, dünyamızı yaşadığımız karanlık ana sürükleyen unsurlardan biri olabilir bu. Şu günlerde; geçmişi görmezden geliyoruz. Sahi nereden geliyoruz?
Sadece önümüze çıkanlara bakarsak içinde bulunduğumuz toplumsal ve siyasi süreçleri anlayamaz ve çözüm bulamayız. Ayrıca The Builders of the Alhambra, Akdeniz’de yüzyıllardır farklı kültürlerin bir arada yaşadığı küresel ve çeşitlilik içeren bir dünyanın yaşandığını ve bunun zenginliğe neden olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Ayrıca Nasrid Granada yani Endülüs’ün son dönemi, dünyanın kökten değiştiği ve insanların hayatta kalabilmek için uyum sağlamayı bilmesi gereken bir gerileme dönemiydi. Avrupa’da Karanlık Çağlar olarak adlandırdığımız Orta Çağ’ın o döneminin, bildiğimiz diğerlerine benzer durumlar hakkında bize anlatacak çok şeyi olduğunu düşünüyorum.
(Bu yazı ilk olarak 26 Aralık 2022 tarihinde cinedergi.com’da yayınlanmıştır.)
(27 Aralık 2022)
Semra Güzel Korver
Yakın
Lukas Dhont’un yönettiği ve Eden Dambrine, Gustav De Waele, Emilie Dequenne, Lea Drucker’in oynadığı Yakın (Close), 01 Ocak 2023’de Başka Sinema dağıtımıyla Mubi tarafından vizyona çıkarıldı.
Lukas Dhont’un 2018 yılındaki Filmekimi’nde gösterilen Kız’ın (Girl) müthiş başarısını izleyen yeni filmi Yakın (Close), bu kez çocukluktan ergenliğe geçişteki büyüme sancılarını ele alıyor. Yakın (Close), on üç yaşında olan, çok yakın iki arkadaşı, Leo ile Remi’yi izliyor. Leo ile Remi’nin arkadaşlıkları herhangi bir sebepten bozulunca olanlara hiç bir anlam veremeyen Leo, durumlarını Remi’nin annesi Sophie’ye danışmaya karar veriyor.
Sarper Özsan’ı Kaybettik
01 Mayıs Marşı’nın yazarı ve bestecisi, müzisyen Sarper Özsan, 19 Aralık 2022 Pazartesi günü hayatını kaybetti. 1944 yılında Balıkesir’in Bandırma ilçesinde doğan sanatçı müziğe, Kemal Eroğlu’dan aldığı mandolin dersleriyle başladı, lise öğrenimi sırasında pop ve rock müziğiyle ilgilendi. 1969 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kompozisyon bölümününden mezun oldu. Bereketli Topraklar Üzerinde, Bekçi, Asiye Nasıl Kurtulur, Su da Yanar, Av Zamanı, Cadı Ağacı, Bir Şey Değilim adlı sinema filmlerinin müziklerini yaptı. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
2. Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda Ödüller Sahiplerini Buldu
Sultanbeyli Belediyesi tarafından düzenlenen 2. Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması, 15 – 18 Aralık tarihlerinde seyircisiyle buluştu. Yarışmanın 18 Aralık tarihinde gerçekleşen ödül töreninde yarışmada bugüne dek yaşananlar da beyazperdeye yansıtıldı. Ulusal ve uluslararası jüri üyelerinin yanı sıra sanat ve basın dünyasından çok sayıda ismin katıldığı törende Onur Ödülleri, Kısa Filme Destek Ödülleri ve En İyi Ödülleri sahiplerine takdim edildi.
- Basın Bülteni
- Yarışma hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
2. Sultanbeyli Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et
Atilla Dorsay’ın 12 Yıl Önce Yayımlanan, Hepsi Senin İçin Adlı Hikâye Kitabı Yeniden Raflarda
Türkiye medyası ve sinemasının en kıdemli yazarlarından Atilla Dorsay’ın 12 yıl önce yayımlanan, Hepsi Senin İçin adlı hikâye kitabı, Puslu Yayınları tarafından yeniden basılarak raflardaki yerini aldı. Ahmet Ümit, kitap hakkında şöyle yazıyor: “Atilla Dorsay’ın öykülerini başarılı kılan temel niteliğin samimiyet olduğuna inanıyorum. İnandığı öyküleri anlatıyor bizlere, üstelik yalın bir dille. Belki sinemacılıktan gelen bir yetenektir, karakterlerini son derece gerçekçi bir şekilde sunuyor. Onlara inanıyorsunuz. Çünkü benzerleri etrafımızda yaşıyor. Ve aslında hepsi yalnız, ilişkilerde bile… Aslında öykülerin çoğu rahatlıkla birer roman konusu olabilir. Öyle derinlikli, öyle katmanlı öyküler…”
16 – 18 Aralık 2022, Hafta Sonu Gişe Verileri
16 – 18 Aralık 2022, Hafta Sonu (Weekend) Gişe Verileri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
18. Uluslararası Kar Film Festivali Sona Erdi
18. Uluslararası Kar Film Festivali’nin son söyleşisini sinema, dizi ve tiyatro oyuncusu Ahmet Yenilmez ve yönetmen Mustafa Yılmaz, “Sinema, Toplumsal Hayat ve Hassasiyetler” üzerine gerçekleştirdi. Moderatörlüğünü Araştırma Görevlisi Dr. Hakan Ün’ün yaptığı oturumda oyuncu Ahmet Yenilmez, “Hiçbir sanatçının ben açım, ben işsizim demesini kabul etmiyorum. Sanatçıyı var eden derdidir. Eğer bir sanatçı aç olduğunu söylerse para peşindedir.” dedi.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
18. Uluslararası Kar Film Festivali Sona Erdi yazısına devam et
Hayaller Ülkesi: Gizemli Macera
Ricard Cusso’nun yönettiği ve Miranda Tapsell, Ross Noble, Kate Murphy, Ricard Cusso ile Ryan Renshaw’un seslendirdiği animasyon film Hayaller Ülkesi: Gizemli Macera (The Wishmas Tree), 10 Mart 2023′de CJ ENM dağıtımıyla BMS Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Genç ve çok haylaz olan Kerry yanlış tuttuğu dileği ile sadece memleketi Sanctuary City’nin tamamını dondurmakla kalmaz, aynı zamanda orada yaşayan tüm hayvanların hayatını tehdit eder ancak Hayaller Şehri sonsuza kadar yok olmadan önce, dileğinin sonuçlarını geri almak, tüm hayvanları ve şehrini kurtarmak için zorlu bir maceraya atılır.
Ferhan Baran Yazıyor: Görkemli Su Senfonisi
James Cameron imzalı 2009 yapımı ‘Avatar’ emperyalist dünya güçlerinin cennet Pandora gezegeninin yer altı zenginliğini ele geçirme planını anlatır. Dünyalılar (burada Amerikalılar oluyor) ve Pandora yerlileri Na’vilerin DNA karışımlarından üretilmiş Avatar eşleşmeleri ile gezegene adım atan bilim adamları, özel şirketlerin emrindeki askeri milislerce korunur. Amaç, köyleri çok değerli maden rezervinin üzerinde kurulmuş yerliler ile … Devamı… »
Kar Film Festivali Tüm Hızıyla Devam Ediyor
Uluslararası Kar Film Festivali’nin ikinci günü İki Nehrin Buluşması adlı belgesel filminin gösterimi ile başladı. Sonrasında seslendirme sanatçısı ve oyuncu Zeynep Özden Ayyıldız ile “Sinemada Seslendirme” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi gibi ünlü filmlerin seslendirmesinde çalışan Ayyıldız, mesleğinin zorluğundan bahsetti. Rolü seslendirirken kendinden bir şeyler katmak gerektiğini yoksa yaptığınızın taklitten ibaret olacağını söyledi.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Kar Film Festivali Tüm Hızıyla Devam Ediyor yazısına devam et
İçimizdeki Hayvan
Romanya’nın dünya sinemasına armağan ettiği auteur yönetmen Cristian Mungiu’nun Cannes’da prömiyerini yapan son filmi ‘R.M.N.’, Andrey Zvyagintsev başyapıtı ‘Sevgisiz / Nelyubov’un Alyoşa’sını anımsatan Rudi’nin görüntüsü ile açılıyor. Sırtında çantası tek başına okula giderken yolunun geçtiği tekinsiz ormanda karşılaştığı şey, onun dehşete düşmesine ve konuşmayı kesmesine neden olmuştur. Eş zamanlı olarak gurbet ellerde çalışan babasının Alman ustabaşının ırkçı söylemine dayanamayıp adama girişmesi sonucu işinden olmasına tanıklık ediyoruz. Baba ocağına dönüş yapan Matthias’ı küçük Transilvanya kasabasında, dibe vurmuş ülke ekonomisinin mağdur ettiği ve aynı onun gibi farklı Avrupa ülkelerine çalışmaya gidenlerden geriye kalmış huzursuz, tedirgin bir insan topluluğu karşılıyor.
Matthias zerre değer vermediği karısı Ana’nın ezik yetiştirdiğini düşündüğü oğlunu ‘erkek adam’ yapmak niyetindedir. Yanından ayırmadığı av tüfeği ile birlikte ormana gidecekler, pusuda bekleyen tehlike ile savaşacaklardır. Rudi güçlü olacaktır, zaten tarihi güçlü olanlar yazmamışlar mıdır. Çingene kökeni ona aşağılayıcı bir biçimde hatırlatılmış olan Matthias karısını küçük görmeyi sürdürmekte, acıyanların erken öldüğü görüşünden hareketle oğluna kimseye acımamasını öğütlemektedir. Avrupa Birliği’nin hava kirliliğini öne sürerek geçim kaynağı madeni kapatmasıyla işsizliğin iyice bel büktüğü yörede, bölgenin mütevazı ekmek fabrikasını yöneten Matthias’ın eski göz ağrısı Csilla, yerel halk asgari ücrete talim etmeye burun kıvırdığı için Sri Lankalı üç işçiyi istihdam edince, köyün karlı dingin görünümünün gizlediği öfke fırtınası, hayatta kalma dürtüsünün kendinden olmayanı günah keçisi ya da düşman belleten nefret ateşi küçük yerleşim bölgesinde ırkçı bir cadı kazanı kaynatmaya başlayacaktır.
İlk yarısında kaba saba Matthias’ın erkeklik gösterileri üzerinden gerilimi kuran film, yabancı işçilerin topluluk hayatına dahil olmasıyla birlikte kolektif bir ırkçılık manifestosuna dönüşüyor. Buz hokeyi izleyen, kilisede birlikte müzik yapan, Noel coşkusunu yaşayan bireyler bir cemaat kalabalığına dönüştüğünde birtakım trajik gelişmelerin fitili ateşleniyor. Oysa bu kadim Transilvanya toprakları farklı dil, din, etnisite ve kültürel tarihleriyle asırlar boyu farklı insan topluluklarına yuva olmamış mıdır. Aynı dinden bile olsalar, uzak diyarlardan ekmek parası için göç etmiş farklı renkte ve kültürden yabancılar, ekonomik darboğaz içinde bunalmış, yaşam kaygıları taşıyan Transilvanya halkının hayal kırıklıklarının kolay hedefi olmaktan kurtulamayacaktır.
Mungiu ‘kedimizi hayvanlardan üstün görüyoruz ama ilkel dürtülerin hakim olduğu milyonlarca yıl düşünüldüğünde beynimizin ancak son 5000 yılda kültür ve eğitim ile şekillenen bölümünün çok düşük bir yüzdeyi oluşturduğunu’ savından hareketle, ‘kritik durumlarda insanoğlunun dipte kalmış duygularının kolaylıkla su yüzüne çıkabileceğini’ ifade ediyor. Filmin ikinci bölümünde tam 17 dakika süren kesintisiz tek planda çektiği ‘toplantı’ sekansında köy ahalisinin farklı kültürlerden bireyleri dertlerini, itirazlarını, nefret dolu ırkçı söylemlerini eş zamanlı olarak farklı dillerde dile getiriyor. 22 tekrar çekimle kotarılan bu olağanüstü polifonik bölüm Romanya sınırlarını aşarak günümüz Avrupası’nın ve hatta çağdaş Dünya’nın mikrokozmosuna dönüşüyor.
Romence ‘Rezonanta Magnetica Nucleara’nın kısaltılmışı olan R.M.N. bizdeki karşılığı MR olarak bilinin ‘Manyetik Rezonans Görüntüleme’ anlamına geliyor. Matthias’ın hasta babasının beyin taramasından yola çıkan Mungiu, özelde Transilvanyalıların genelde insan denen yırtıcı hayvanın MR’ını çekiyor. Karanlık, bilinmez ürkütücü orman metaforu ve ‘Vahşi Hayvanlardan Uzak Durun’ uyarısıyla yola çıkan yönetmen finaldeki ayı metaforu ile Matthias özelinde insanoğluna önemli sorular soruyor. Araftaki genç adam bir tercih noktasındadır: Karanlık hayvan genlerine mi yönelecek, ya da onu aşkın, renklerin ve müziğin ışıklı yolunda bekleyen idealist Csilla ile birlikte mi yürüyecektir. Sorunun yanıtını Mungiu da bilmiyor.
(23 Aralık 2022)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com
Burak Sevinç Roza Filmi İçin Sete Çıktı
Hamit İzol’un aynı isimli kitabından uyarlanan Roza filmi için çekimler devam ediyor. Yapımı Akiz Yapım’a, yapımcılığı Selma Akgün ve Erden Umut Akgün’a ait filmin genel koordinatörlüğünü Irmak Çığ Erlertürk, yönetmenliğini Mustafa Kotan üstlenirken senaryosunu Sultan Turan Kızılay kaleme alıyor. Mevsimlik işçi olarak Urfa’dan Mersin’e göç eden bir ailenin dramını beyazperdeye aktaran Roza, etkileyici hikâyesi ve güçlü kadrosuyla sinema salonlarına iz bırakmaya hazırlanıyor. Filmin başrollerinden biri olan sevilen oyuncu Burak Sevinç de Roza için sete çıktı. İlk set gününün heyecanını yaşayan Sevinç, klaketle objektiflere poz verdi.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Daniela Giordano’yu Kaybettik
İtalyan sinema oyuncusu Daniela Giordano, 16 Aralık 2022 Cuma günü hayatını kaybetti. 1977 yılı Türk – İtalyan ortak yapımı Kara Murat Şeyh Gaffar’a Karşı filminde başrolleri Cüneyt Arkın’la paylaşmış olan eski İtalya Güzellik Kraliçesi oyuncu, çok sayıda filmde, yardımcı rollerde oynamıştı. I Barbieri di Sicilia, La Portiera Nuda, Roma Violenta, Un Toro da Monta, Blutiger Freitag gibi filmleriyle hatırlanan sanatçının başrolde oynadığı filmlerin en kayda değer olanı ise yönetmenliğini Mario Bava’nın yaptığı erotik güldürü filmi Quante Volte Quella Notte adlı filmdir. Merhumeye tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Gasp
Mohsen Rabiei’nin yönettiği ve Nergis Ozdak, Sercan Boztepe, Beyzanur Önispir ile Mert Erkaya’nın oynadığı Gasp, 07 Nisan 2023′de MC Film dağıtımıyla Inception Estate tarafından vizyona çıkarıldı.
Sema, kendisini aldattığını düşündüğü eşine büyü yaptırır. Bir süre sonra kocası kanserden ölür ve eski evini artık cinler ele geçirir. Mustafa ve Sema çiftinin Cansu, Selim ve Emir adında üç çocukları vardır. Mustafa eski bir ev satın alır ve taşınırlar. Bu ev büyücünün evidir. Çok büyük olan bu evde açıklanamayan garip olaylar olur. Çocuklar garip sesler duymaya başlarlar. Duydukları ses “Bu ev bizim evimiz buradan çekin gidin.” gibi cümlelerdir.