Meryem Ana (Yönetmen: Hasan Ete)

Hasan Ete’nin kendi senaryosundan yönettiği filmin Görüntü Yönetmenliğini Aziz Mustafa Doğan yapıyor. Belgesel filmde, eşinin vefat etmesinden sonra dağdan topladığı bitkilerle geçimini sağlamakta olan ve 10 çocuğunu evlendiren Meryem Ana’nın, kendisini yalnız bırakmamak için evlenmeyen tek kızı ile olan zorlu yaşam mücadelesi anlatılıyor. Yönetmen Hasan Ete, 1997 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 2015 yılında Akdeniz Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nde eğitim görmeye başladı. Birçok kısa metraj, uzun metraj, belgesel film ve çeşitli reklam filmlerinde görev yaptı. Meryem Ana filminin senaryosu ve yapımcılığı da Hasat Ete’ye ait.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Meryem Ana (Yönetmen: Hasan Ete) yazısına devam et

Kömür

Yönetmenliğini Reşat Fuat Çam’ın yaptığı filmde Nimet (32) ve oğlu Erkan (9), Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nin verdiği kömür yardımını almak için artık son aşamaya, yani hane ziyaretine gelmişlerdir. Yoksulluğun ölçüldüğü bu aşamayı da geçip kömür alma hakkı kazanırlar. Kömürler gelir fakat başka bir planları vardır: Kendilerine verilen kömür yardımını satıp paraya çevirmek.

İnziva (Yönetmen: Merk Eşberk)

Mert Eşberk’in yönettiği filmde, kendisini toplumdan olabildiğince uzaklaştırmış bir insanın hikâyesi konu ediliyor. Yılmaz, Adana’nın Yüreğir ilçesinde 1957 yılında dünyaya gelir. Çocukken tavuk çalmaktan takriben bir sene cezaevinde yatmış, çıktıktan sonra inşaat işçiliği, okulu ve balık tutma aşkı arasında mekik dokuyarak yaşamını bir süre idame ettirir. Bir gün, yazlık sinemanın önünde kavgaya karışır ve bir kişinin ölümüne sebep olur. 10 sene hapis yattıktan sonra kaçar. 6 ay deniz kenarında firari olarak yaşar. Cezaevinden çıktıktan sonra izbe bir yerde yaşar ve ahlâki baskılara maruz kalır. Bu sebeple 33 yıldır tek başına deniz kenarında yaşamaktadır.

İğne

Ceylan Beyoğlu’nun yönettiği canlandırma filmi İğne, bir annenin kaybolan oğlunu arayışını anlatıyor. Hikâyesi, gerçek olaylara, “Cumartesi Anneleri”ne dayanıyor. Protagonist bir “Cumartesi Annesi”. Animasyon film yönetmeni ve çizer olarak çalışan yönetmen Ceylan Beyoğlu, Mimar Sinan Üniversitesi Restorasyon Bölümü’nün ardından, Viyana Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstri Tasarımı Bölümü’nden mezun oldu.

Hic Svnt Dracones

Hasan Doğan’ın yönettiği film 2016 yılındaki Fransa’ya odaklanıyor. Terör saldırılarından bir yıl sonrasıdır. Türk kökenli göçmen bir anne olan Myriam (Meryem) oğlunun ortadan kaybolduğunu fark eder ve Suriye’ye gitmiş olduğundan şüphelenmeye başlar. Paranoyaya batmış bir halde oğlunun yokluğunu çevresine gizlemeye çalışır. 1986 yılında doğan Yönetmen Hasan Doğan, mühendislik eğitiminden sonra sinema okumak için Fransa’ya gitti.

Donuk Bakışlar

Rıdvan Karaman’ın yönettiği ve Görüntü Yönetmenliğini yaptığı Donuk Bakışlar’da kırklı yaşların başında olmalarına rağmen bir huzurevinde yaşamakta olan ikiz kardeşler Tayfun ve Taykan, müziğe büyük bir tutkuyla bağlıdırlar. Müzik gruplarına Donuk Bakışlar adını veren ikizler, kendilerini hayattan soyutlayarak, vakitlerini söz yazıp, beste yaparak geçirmektedir. Donuk Bakışlar, şizofreninin sisleri arasında, hakikate dair esrik bir içgörü, gerçeklikle kopan bağın, gitar telleriyle düğümlenmesi; müzik yapmanın ötesine geçerek, müziğe dönüşmeye bir övgü ve öznelerin birbirine karıştığı bir kardeşlik hikâyesi. Filmin yapımcılığını Onur Başer üstlendi.

Bitcoin’i Olan Rakun

Serdar Çotuk’un kendi senaryosundan yönettiği film, sıkış tepiş bir asansör, bir Rakun ve onun Bitcoin’ini konu alıyor. Flamingolar arasında çıkan kargaşada Bitcoin’ini kaybeden Rakun Flamingoların peşine düşer. Yönetmen Serdar Çotuk, 2010 yılında Dumlupınar Üniversitesi Animasyon Bölümü’nü kazandı ve 2014 yılında birincilikle mezun oldu. Sonraki yıllarda yaptığı kısa filmleri Çizgi, Frezya, Emekçi, Durak, Merdivenler ve İstasyon ile ulusal ve uluslararası yarışma ve festivallerden çeşitli ödüller aldı. Özel bir şirkette karakter animatörü olarak çalışıyor ve aynı zamanda başarısını bağımsız olarak kısa animasyon projelerinde göstermeye devam ediyor.

Binbir Gece

Mahsum Taşkın’ın yönettiği Binbir Gece (Alf Leila Wa Leila – The Thousand and One Nights) adlı kısa filmde, Seyithan köyde yaşayan bir çocuktur. Yarıyıl tatiline girmeden önce öğretmeni her bir çocuğa birer masal verir. Başta aldığı masal ile pek ilgilenmeyen Seyithan, gece TV izlerken elektrikler kesilince canı sıkılır ve öğretmeninin verdiği masalı mum ışığında okumaya başlar. Masalın sonu diğer masalların içinde bulunduğu için diğer masalların peşine düşer. Bartu Osman Tuğral, Hatice Taşkın, Rıdvan Sevim, Çerkes Karadağ ve Deniz Bilir’in oynadığı 17 dakikalık filmin senaryosu ve yapımcılığı da Mahsum Taşkın’a ait, kurgusunu Erhan Örs yaptı.

Ankebût

Yönetmenliğini Ceylan Özgün Özçelik’in yaptığı Ankebût, sekiz yıl boyunca kendisine şiddet uygulamış erkeği öldüren Name Öztürk’ün kâbusuna ortak oluyor. Name Öztürk’ün sesinden mucizeyi arıyor. Yönetmen Ceylan Özgün Özçelik, Marmara Hukuk Fakültesi mezunu. On dört yıl televizyon programcılığı ve sinema yazarlığı yaptı. İlk uzun kurmaca filmi Kaygı, 2017 yılında Berlin Film Festivali Panorama Special Seçkisi’nde gösterildi ve SXSW’dan Gamechanger Ödülü ile döndü. Cadı Üçlemesi’ni geliştirmek üzere; Medienboard‘ın konuk sanatçı programıyla Berlin’e ve SFFILM fonuyla San Francisco’ya davet edildi.

61 Sokak No 4

Çağıl Saydam’ın yönettiği filmde karantina sürecinde evde yalnız başına kalan bir kadının kendi kendine gerçekleştirdiği monologları izliyoruz. Bu monologlar kendi iç sesiyle birleştiğinde ses ve görüntüler içinde kayboluyor. Yönetmen Çağıl Saydam, 1994 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Öğretimini Antalya Akev Koleji’nde tamamladıktan sonra, 2015 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Sinema ve Dijital Medya Bölümü’nü kazandı. Okuduğu 5 yıl boyunca Tiyatro Kulübü’nde çeşitli oyunlarda yer aldı. Ve 2018 yılından 2020 yılına kadar Tiyatro Kulübü’nün yöneticiliğini yaptı. 61 Sokak No 4 ilk filmi sayılır. Diğer filmleri, okulda dersler için yapılan kısa filmlerdir.

Pal Sokağı Çocukları

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Efsane Fransız oyuncu Simone Signoret’in “Özlemin Eski Tadı Yok” anı kitabının verdiği ilhamla: Festivallerin eski tadı yok. Çünkü son yıllardaki festivallerde gösterilen filmlerin neredeyse yarısı sonraki günlerde vizyona çıkıyor. Festivallerin işlevi bir bakıma ithal edilen filmlerin hasılatlarının bir miktarının garanti edilmesi ve festival sinema salonlarına 1 – 2 haftalık dolu dolu seyirci kazandırılması oluyor. O nedenle “festivallerin eski tadı yok” diyorum ve ani bir U dönüşü yapıp devam ediyorum: Çünkü şimdilerde daha tatlı. (11 Nisan 2019)

Size de oluyor mu bilmiyorum ama ne zaman ortamda sinema profesörlerimizden Alim Şerif Onaran, Oğuz Onaran, Oğuz Adanır, Oğuz Makal’dan birinin adı geçse isim ve fotoğraf eşleştirmesinde hangisiydi diye bir durur düşünür, ondan sonra karar veririm. (13 Nisan 2019)

Durduk yerde, web sitemiz sadibey.com’un başka hiçbir sinema web sitesinden olmayan bir özelliğini keşfettim. Sitemizin adında “Bey” kelimesi olmakla beraber onlarca yıldır ülkemizin her iki kadın filmleri festivalinden, Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali ve Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nden basın sponsorluğu teklif edilmekle onurlandırılıyor. (18 Nisan 2019)

Film festivallerinde basın sponsorluğu tarafların birbirlerine teklifleriyle gerçekleşiyor. Teklif gelmeyen fakat davet gelen festivallerde basın sponsoru olmadığımız halde jest yapmak amacıyla bu festivallerin banner’larını web sitemizde yayınlıyorduk. Birden ilham geldi, gerçekten festivale sponsor olanların bu özelliklerine halel getirmemek adına banner yayını uygulamamıza son verdik. (19 Nisan 2019)

Ünlü Macar yönetmen Zoltan Fabri’nin Ferenc Molnar’ın eserinden uyarladığı “Pal Sokağı Çocukları” filmine gireceğim. Seansa ucu ucuna yetiştim. Doğal olarak yer fişi kalmamış, görevli arkadaş başka bir koltuğa yöneltti, “Aşın başına oturabilirsin abi.” dedi. Suyun formülünü ifade eden H2O ifadesinin okunmasında H harfinin “Aş” olarak okunması bir yerde kabûl edilebilir ama koltuk numaraları tarif edilirken “Ha 1” şeklinde söyleyin gözünüzü seveyim. Bir ara EyçBiBi diye seslendirilen bir HBB TV.miz bile vardı. Türkçeyi rencide eden bu tür uygulamalardan vaz geçmeliyiz. Geçtiğimiz günlerde Malatya’da Chilek Restaurant’ın adı dikkatimi çekmiş, Kayısıchı Hediyelik Eşya Dükkânı’nın adı ise güldürmüştü. Yapmayın böyle. (23 Nisan 2019)

Sizin de böyle takıntılarınız var mıdır bilmiyorum ama sinemamızda iz bırakmış Serkan Ercan, Serkan Acar, Sertan Acar’ın adlarını ve görüntülerini de hep karıştırırım. Tanışıp konuştuğum halde Semir Aslanyürek (Semir Arslanyürek), Mehmet Soyarslan (Mehmet Soyaslan), Sidar Serdar Karakaş (Serdar Sinan Karakaş) gibi isimlerde de bazen parantez içindeki yazılışları aklıma gelir, yazdıktan sonra döner doğru mu yazdım diye mutlaka kontrol ederim. (02 Mayıs 2019)

Yeni yabancı filmlere Türkçe ad koyarken, eskinin ünlü filmlerini hatırlatan adlar konulmamalı. Son örneği Zhang Yimou’nun heyecanla beklenen ve “Yönetmenin en iyi filmi” olarak ifadelendirilen “Ying” (Shadows) adlı filmi. Yeni kuşak sinemaseverleri bilemem ama filmin “Gölge Savaşçı” olarak konulan Türkçe adı yayılmaya başladığından itibaren, her duyduğumda, elimde değil hemen aklıma Akira Kurosawa’nın “Kagemusha”sı geliyor. Çünkü ünlü Japon yönetmenin “Kagemusha”sını bizim kuşak hep “Gölge Savaşçı” Türkçe adıyla da hatırlar. Hâttâ yeni filmin konusunun “Kagemusha”yla benzer olabileceği beklentisine bile girdim şimdiden. Yapma bunu Filmartı. Esasında film, “Woman at War” gibi tam İngilizce veya orijinal adıyla vizyona girecek bir filmmiş, yani “Shadow” veya “Ying” olarak, hadi bilemedin “Gölge”. (04 Mayıs 2019)

Sinema salonları filmlerin mekânı, köyü, kasabası, şehri, memleketi, yeri, yurdu. Filmleri sinema salonunda gösterime sunmadan dijital ortama saldığınızda yersiz yurtsuz, yuvasız kuşlar, mekânsız kurtlar gibi garip, bi-mekân oluyorlar. (15 Mayıs 2019)

Bugün vizyona giren ve “Her Şey Çok Güzel Olacak’ın senaristinden” hatırlatmasıyla zamanın ruhuna fevkalâde denk gelen “Kim Daha Mutlu?” filminin afişi. Filmlerin vizyona gireceği tarihin yaklaşık 2 ay öncesinden belirlendiği göz önüne alındığında müthiş bir öngörü. Sinemanın tadı başkadır; cesaret bulaşıcıdır. “Her Şey Çok Güzel Olacak”, Warner Bros. dağıtımıyla Filmacass yapımı olarak 27 Kasım 1998 tarihinde sinemalarda gösterime girmiştir. (17 Mayıs 2019)

Natalie Portman’ın balerin Nina’yı canlandırdığı “Siyah Kuğu” (Black Swan) filmini 25 Şubat 2011’de izlemiştik; Oleg Ivenko’nun balet Nureyev’i canlandırdığı “Beyaz Karga” (The White Crow) filmini ise 21 Haziran 2019’da izleyeceğiz. (19 Mayıs 2019)

Dünya dönüyor ve döndükçe her gün, her saat, her dakika ve her saniye kanaatler değişebiliyor. Ahmet Özhan hakkındaki menfi kanaatim müspete dönüştü, Komünist Başkan hakkındaki müspet kanaatimi beklemeye aldım. 40 yıldır hiçbir seçimde oy kullanmayan bir yakınım Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasına bağışta bulundu. Dünya dönüyor ve döndükçe her gün, her saat, her dakika ve her saniye kanaatler değişebiliyor. (26 Mayıs 2019)

Sinema sektöründe ikinci kırılma noktası: Ülkemizin köklü yabancı film ithal ve dağıtımcısı Pinema Film’in “Dostumun Yolculuğu” (A Dog’s Journey) filmi CGV Mars Dağıtım tarafından 28 Haziran’da sinemalarda gösterime sunuluyor. İlk kırılma noktasını ünlü yerli yapım firması BKM Film’in Kore kökenli CJ Entertainment firmasıyla yapım birlikteliğine başlamasında yaşamıştık. (01 Haziran 2019)

(22 Mart 2020)

Sadi Çilingir

[email protected]

Bebek Yüzlü Şeytan

Güzel oyuncu Derya Şen Akbacak, bugüne kadar canlandırdığı karakterlerin dışında farklı bir karakter ile izleyiciyle buluşuyor. Araf 4: Meryem isimli korku filminde başrolde sinema izleyicisiyle buluşacak olan Akbacak, bugüne kadar oynadığı masum karakterden çıktı ve bir katili canlandırıyor. İlk kez bir korku filminde oynayan Derya Şen Akbacak, kendisi için güzel bir deneyim olduğunu ifade etti. Oyunculuk dersleri verdiği öğrencileriyle birlikte filmini izleyen oyuncu Derya Şen Akbacak, seyir sonunda oyuncu adaylarıyla filmin kritiğini yaptılar. Araf 4: Meryem isimli sinema filminin yapımcılığını Önder Öngüç ve Onur Yaprakçı üstlenirken yönetmen koltuğuna Gökhan Arı oturdu.

Yücel’in Çiçekleri

Döneminin efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un hayat hikâyeleri üzerinden, Türkiye’de aydınlanma tarihinin en önemli unsurlarından olan Köy Enstitüleri’nin etraflıca anlatıldığı belgesel filmin yönetmenliği ve senaryosu Cengiz Özkarabekir tarafından üstlenildi. Filmde Mustafa Kemal Atatürk’ü Mahir Günşiray, İsmail Hakkı Tonguç’u Muhammet Uzuner perdeye getirdi. Hasan Âli Yücel’in çocukluğu Ege Şenoğul, gençliği Kutay Şahin, yetişkin dönemini ise Mehmet Tokat tarafından canlandırıldı. Yücel’in Çiçekleri belgesel filminin müziklerini ise Cahit Berkay ve Altuğ Öncü birlikte hazırladılar.

Yücel’in Çiçekleri yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Tükenmeyen Kahraman Bloodshot

Film çekimi zorlu, meşakkatli ve titizlik isteyen bir uğraştır. Diğer sanat dallarının tersine içinde endüstriyi de barındırır ve doğal olarak tüm sanat dallarının imkânlarından yararlanır. Bunun farkına varan sinemacılar, teknolojinin de yardımıyla olmayacakları bile oldurur. Biz, sinemaya girdiğimizde, senaryo yazımında “gözleri parladı, ışıldadı” yazmayın, çünkü gözler ışıldamaz, parlamaz diye uyarmışlardı hemen baştan. Şimdi, bırakın … Devamı… »