Van Gogh’dan Sevgilerle

2017’nin en özgün yapımlarından ‘Loving Vincent’ bizdeki gösterimini sürdürüyor. Sinema tarihinin muhtemelen biricik kalacak bu çılgın denemesinde, modern sanatın kurucusu Hollandalı ressam Vincent Van Gogh’un tanınmış eserlerinden yola çıkılmış ve filmin tüm kareleri yağlı boya resimlerden oluşturulmuş.

Henüz izlemeden insanı heyecanlandıran bir deneme bu. Hele bir de Van Gogh hayranıysanız. Yakınlarda Avrupa Film Akademisi’nce yılın en başarılı animasyonu seçilen çalışmanın ortak yönetmenlerinden Dorota Kobiela, Varşova Güzel Sanatlar Akademisi mezunu. Sinema endüstrisinin farklı alanlarında yapımcı, yazar ve görsel efekt uzmanı olarak çalışmış İngiliz Hugh Welchman ile birlikte soyunmuşlar bu zorlu çabaya. Film, yağlı boya resim eğitim sistemindeki üstünlüğü ile bilinen Polonya’da yapılmış. Polonya Film Enstitüsü’nün desteklediği yapımda 125 kadar klasik eğitim almış ressam çalışmış. Van Gogh’un izinde, tuval üzerine tamı tamamına 62.450 adet yağlı boya tablo çizilmiş. Onun ikonlaşmış portrelerinin fırça darbeleri bire bir taklit edilmiş.

Kobiela ve Welchman ikilisi sinema perdesinde daha önce üç kez izlediğimiz türden bir biyografik hikâye yerine, üstadın 37 yaşındaki ani ölümünün ardındaki sır perdesini aralamaya yönelik bir çabaya yönelmiş. Yaşamı boyunca kaleme aldığı uzun mektuplarıyla bilinen sanatçının sadık postacı dostu, onun ölümünden önce yazdığı mektubu kardeşi Theo’ya teslim etmesi için oğlu Armand Roulin’i görevlendiriyor. Genç adamın, Van Gogh’un izini takip ederek, en ünlü eserlerine ilham olmuş Paris’in güneyindeki Auvers-sur-Oise kasabasına olan yolculuğu ve orada karşılaştığı, sanatçının portreleriyle ölümsüzleşmiş yüzlerle yaptığı sohbetler filmin konusunu oluşturuyor. Sanatçının stilinde yapılmış yağlı boya resimler eşliğinde Yurttaş Kane tarzı ve Agatha Christie gizeminde bir soruşturmayı sürdürüyor genç Roulin. Sanatçının ayak izlerini takip ediyor, dostunu düşmanını tanıyor; boya tedarikçisi Père Tanguy’nin, doktor Gachet’nin, güzel Marguerite’in, onu sevgiyle anan Adeline’in, çiftçilerin çelişkili ifadeleri karşısında kafası karışıyor. Doktoru ile ilişkisinde bir Mozart-Salieri izleği duyumsuyoruz. Ancak sonuçta Vincent’in intihar edip etmediği sorusu bizler gibi onun için de yanıtlanamıyor.

Bu gizemli hikâye izleyiciyi 90 dakika uyanık tutmak için düşünülmüş belli. Sorular, tartışmalar ilginç kuşkusuz ancak heyecanı uzun süre diri tutacak kadar güçlü değil. Ama ne gam, filmin görsel büyüsüne kapılıp gidiyoruz. Müzelerde, kitaplarda statik olara görmeye alıştığımız resimlerin hareket etmesini ve sessiz portrelerin konuşmasını (Douglas Booth, Saoirse Ronan, Aidan Turner gibi ünlü oyuncular seslendirmiş) yadırgıyoruz önceleri. Hareketli Van Gogh manzaralarını da. Kısa bir süre sonra yaratıcı bir evrene dalıveriyoruz. Armand Roulin’in yolculuğu ve sohbetleri renkli, geçmişe dönük sahneler ise (yönetmenlerin deyişiyle, ardarda perdeye düşen Van Gogh canlılığındaki imajlar arasında ‘izleyicinin gözünü dinlendirmek maksadıyla’) siyah-beyaz olarak tasarlanmış.

Kobiela ile Welchman’ın yapıtı ‘hayatın her detayını olağanüstü bulan’ bir büyük sanatçının dünyasını derinlemesine solumamıza vesile oluyor. ‘Bizler resimlerimizle konuşuruz’ diyen üstada yakışır bir biçimde dertlerini ‘her karesi bir tablo’ filmleriyle anlatırken, Van Gogh’un yaşamı ve yapıtı üzerine yeni keşiflere çıkma arzumuzu harekete geçiriyorlar.

(04 Ocak 2018)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Arif V 216

Bir şeyi başarmışsak, tutmuşsa, izleyicisi varsa, sonuna kadar götürüyoruz, ta ki sıkı(lı)ncaya kadar. Televizyonu etkileyen sinemanın dizilerle aynı yanlışta buluşmasını anlayamıyorum.

Bizim dizilerimizde her şey uzun, reklamlardan başka geliri olmayan diziler, daha çok reklam alabilmek için -televizyonun bir tanımının da “aptal kutusu” olduğunu unutmamalı bu arada- uzattıkça uzatıyorlar. Öyle ki karakterler bile değişiyor, bırakın tipleri…

Sinemanın bu akıma katılmayacağını düşünüyordum ama nedendir bilmiyorum, yerli yabancı birçok film uzun, hem de çok uzun. Sıkı bir montajın ardından zımba gibi olabilirler oysa. Eskiden seans süreleri vardı, esnediği için artık kimse 90 dakika çerçevesinde yapmıyor filmini…

Arif ile bir kez daha…

Cem Yılmaz, gerçekten çok başarılı filmi G.O.R.A’nın, A.R.O.G’dan sonraki devamını çekmiş: Arif V 216. Devam filmlerinin giderek ivme yitirdiğini, o keyfi vermediğini söylemeliyim hemen. G.O.R.A’da, hâlâ unutulmayan replikler, hatırlanan sahneler varken aynı şeyleri A.R.O.G’da bulamıyoruz. Ya daha uzun hazırlık süresi gerekiyor ya da yeni trükler bulmalı, yeni karakterler yaratmalı, yeni öyküler yazmalı… İzleyici, bir şey demese de fark ediyor, hissediyor.

Başarılı yapım

Arif V 216 gerek çekimi, gerek sahne düzeni, gerek kostümleri, gerekse oyuncuları açısından dört dörtlük ama öyküye gelince… Orada durun işte. Şu filmle veya bu sahneyle benzeşikliğinden söz etmiyorum, etkilenmeler, esinlenmeler, laf atmalar olabilir, olmalı da ama bir filmi kurtarmıyor bu toplamalar. Arif V 216, bizi 1969’lara götürüyor. O dönemin sosyal yaşamını, insan ilişkilerini, aile düzenini, şarkılarını sergiliyor. Peki, 216 bunun neresinde? Sahi, pek de gerekli gibi değil… Yani Cem Yılmaz’ın “İnsan olmak isteyen bir Pinokyo öyküsü gibi ve dostluk üzerine” sözleriyle özetlediği filmde, G.O.R.A’dan gelen 216 yapay kalıyor.

Film, inanıyorum ki, gişe yapacak, izleyici hemen her yerde konuşacak, müthiş mutlu olacak (yapımcı da, izleyici de). Ancak sinema açısından baktığımızda yetmeyecek tümü bir arada.

Sosyal ve kültürel bellek…

Filmde, Zeki Müren’den Ajda Pekkan’a, Sadri Alışık’tan Ayhan Işık’a geç 60’lar ve erken 70’lerin sosyokültürel yaşamını yeniden izliyoruz, o kültürü yeniden yaşıyoruz. O dönemi yaşamışlar, gülümseyerek bakarken, yeni kuşak “Vay be…” diyecektir, şaşkınlıkla. Biz izleyicilerin bildiği ama kendilerinin bilmediği birçok şarkı ve olayla o çelişkiyi yaşıyoruz. Çok güzel, çok da başarılı. Hele Zeki Müren’i çok sevdim. Tek kelime etmeden yaşayan Ajda ise aldı götürdü beni… Peki, Ayhan Işık, Cüneyt Arkın ve hatta Filiz Akın… Uzun dediğim o… Paraşüt sahnesi de çıkarılsa film daha bir güçlenir, dirilir.

Toplumsal mesaj

Cem Yılmaz, önceki filmlerine bakarak daha çok toplumsal mesaj yüklemiş senaryosuna. Doğaçlama cümleler (bilmem ne kadardır) çok sıcak ve güçlü. Bağlı olarak mesaj da içinde yüklü kuşkusuz.

Cem Yılmaz, çok daha güçlü karakterler yaratabilir, çok daha sımsıcak film yapabilir, daha bir sarıp sarmalayabilir izleyiciyi. Çok şey mi bekliyorum Cem Yılmaz’dan? Çıtayı yüksek mi tuttum (ya da o mu yükseltti)? Daha çok yılı var önünde oysa… Oğuz Aral ama öncesinde Aziz Nesin, bu ülkede mizahın kaynaklarının tükenmeyeceğini söylemişti… Yeter ki şöyle bir başını kaldırsın Cem Yılmaz. Onda o cevher var. Daha iyisini, daha güzelini, daha komiğini bekliyoruz.

Arif V 216, Yönetmen: Kıvanç Baruönü, Oyuncular: Cem Yılmaz, Ozan Güven, Zafer Algöz, Özkan Uğur, Ahu Yağtu, Çağlar Çorumlu, Özge Özberk, Can Yılmaz… 5 Ocak’tan başlayarak gösterimde…

(04 Ocak 2018)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com

Geri Sayım Başladı, Deliha 2 Fragmanı Yayında

Deliha 2 seyirciyle buluşmak için geri sayıma başladı. Geçtiğimiz günlerde kısa tanıtımının yayınlanmasıyla sosyal medyayı sallayan Deliha 2′nin fragmanı da sevenleriyle buluştu. Yaptığı hatası bile iyiliğe dönüşen Zeliha karakterinin yepyeni macerası 12 Ocak’ta vizyona giriyor. Yapımcılığını BKM Film’in üstlendiği, az biraz deli, biraz delikanlı ve tez canlı ama bir o kadar da saf ve iyi niyetli Deliha lâkaplı Zeliha’nın yeni macerası yine bol kahkaha vadediyor. Gupse Özay’ın yönettiği Deliha 2′nin oyuncu kadrosunda Özay’a, Eda Ece, Aksel Bonfil, Derya Alabora, Esin Eden, Hülya Duyar, Ali Çelik, Mehmet Fatih Özkan, Mehmet Er, Özlem Akınözü ve Mert Öner eşlik ediyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

29. Ankara Uluslararası Film Festivali Yarışma Başvuruları 02 Ocak 2018 Tarihinde Başlıyor

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 19 – 29 Nisan 2018 tarihlerinde düzenlenecek 29. Ankara Uluslararası Film Festivali, bu yıl da Ulusal Uzun, Kısa ve Belgesel film yarışmaları ile sinemamızın gelişimine katkı sağlayan yapımları teşvik edecek. Ulusal ve uluslararası eğitim, deneyim, bilgi aktarımı ve sinema sektörünün profesyonellerinin buluştuğu bir platform olan Ankara Uluslararası Film Festivali, sinemamızın yeni yaratıcılarına, endüstrinin gelişimine ve sinemanın sanatsal niceliklerine katkıda bulunuyor. Festival yarışma ve gösterimleri için www.filmfestankara.org.tr/basvuru adresinden 23 Şubat 2018 tarihine kadar başvuru yapılabiliyor.

Daha, 12 Ocak’ta Vizyonda

Hakan Günday’ın 17 dile çevrilmiş kitabı Daha’dan esinlenen, Onur Saylak’ın yönetmenliğini üstlendiği Daha’nın vizyon yolculuğu başlıyor. Yurtiçi ve yurtdışı festivallerinde geçirdiği ödüllerle dolu yolculuğu tamamlayan film, 12 Ocak 2018 tarihinde vizyona girecek. Etkileyici konusu ve çarpıcı üslûbuyla merak uyandıran Daha; yaşadığı küçük sahil kasabasından ayrılarak büyük şehirde liseyi okumayı hayal ederken, babasının onu insan kaçakçılığı şebekesinin bir parçası haline getirmesiyle suçla tanışan Gaza’nın hikâyesine odaklanıyor. Filmin önemli rollerinde Ahmet Mümtaz Taylan, Hayat Van Eck, Turgut Tunçalp ve Tankut Yıldız oynuyor.

Ferhan Baran Yazıyor: 2017’den Benim Seçtiklerim

Bir seneyi daha geride bırakmaya hazırlanıyoruz. Sinema sezonu yıl bitiminde sona ermiyor kuşkusuz, ancak her yazardan geleneksel bir değerlendirme ve en iyiler listesi vermesi beklenir. 2017 yılı içinde izlediğim ve duygusal olarak en çok etkilendiğim 10 filmi aşağıdaki şekilde toparladım. / 1- Buğday / Semih Kaplanoğlu’nun üç ayrı kıtada farklı mekânlarda çekip kurguladığı geniş bütçeli filmi, sinemacının dünyanın gidişatına dair kaygıları ve … Devamı… »

Ölümlü Dünya’ya Geri Sayım Başladı, Mermer Ailesi Geliyor

Başrollerini Ahmet Mümtaz Taylan, Alper Kul, Sarp Apak, İrem Sak, Doğu Demirkol, Feyyaz Yiğit, Meltem Kaptan, Mehmet Özgür ve Özgür Emre Yıldırım’ın paylaştığı, yılın iddialı komedi ve aksiyon filmi Ölümlü Dünya, 26 Ocak’ta seyircisiyle buluşmak için geri sayıma başladı. Yönetmenliğini Ali Atay’ın, senaryosunu Ali Atay, Aziz Kedi, Feyyaz Yiğit, Volkan Sümbül ve Ali Demirel’in kaleme aldığı film ezber bozan hikâyesiyle dikkatleri üzerine çekecek.

Bordo Bereliler Afrin Filminin Çekimlerine İnegöl’de Başlandı

Özel Kuvvetlere bağlı bordo bereli asker operasyonlarını konu alan Bordo Bereliler Afrin adlı filmin çekimleri İnegöl ilçesinde başladı. Erhan Baytimur’un yönettiği filmin basın toplantısı 26 Aralık Salı günü Bursa Almira Hotel’de filmin oyuncularından Cenk Ertan, Sedat Mert, Halil İbrahim Kalaycıoğlu, Cavit Çetin Güner, Emel Dede, Ozan Güler, Oğuz Yağcı, Kübra Dilara Çelen, Engin Kuyucu, Gencer Güvercin, Mehmet Dindar ve Erol Yaman’ın katılımıyla gerçekleşti.

Bordo Bereliler Afrin Filminin Çekimlerine İnegöl’de Başlandı yazısına devam et

Acımasız (Yönetmen: Sung Hyun Byun)

Sung Hyun Byun’un yönettiği ve Andreas Fronk, Jun Ho Heo, Jang In Sub ile Kyung Gu Sol’un oynadığı Acımasız (Bulhandang – The Merciless), önümüzdeki aylarda Filmartı Film dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Polis Akademisi’ni birincilikle bitiren genç Hyun Su, Organize Suçlar biriminde ekibiyle birlikte yıllardır ünlü bir uyuşturucu çetesini suçüstü yakalamaya çalışmaktadır. Bu çetenin zaman içinde önlenemeyen büyümesiyle polisin hareket edebileceği alan kalmamıştır. Özel olarak kurgulanmış bir planla çetenin arasına köstebek olarak dahil olan Hyun Su, çetenin güçlü isimlerinden Jae Ho ile yakınlık kurar ve ona verdiği güven sayesinde en tepeye kadar yükselir. Bir süre sonra işler çıkmaza girdiğinde, iki taraf da onu kendi yanında tutabilmek için her türlü acımasız yola başvuracaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Acımasız (Yönetmen: Sung Hyun Byun) yazısına devam et

The Florida Project

Sean Baker’ın yönettiği ve Brooklynn Prince, Bria Vinaite, Willem Dafoe ile Christopher Rivera’nın oynadığı The Florida Project, 23 Şubat 2018’de Filmartı Film dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Okullar tatil olunca 6 yaşındaki Moonee ve arkadaşlarının Florida’nın sıcak yaz günlerindeki tek dertleri daha çok eğlence ve daha çok dondurmadır. Bu sevimli ekip kendilerine yetişkinlerden uzak bir dünya yaratmışlardır. Tüm masumluğuyla başı sürekli derde giren Moonee’nin arkasında, O’nu her şeyden çok seven annesi Halley vardır. Bu küçük kızın renkli hayal dünyası, annesinin acı tatlı fedakârlıklarıyla sürekli şekillenmektedir.

  • Basın Bülteni: 1 / 2
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Trailer
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Mesut Uçakan Saygı Gecesi

Esenler Belediyesi, kültür sanat etkinlikleri kapsamında, sinemamızda “beyaz sinema” kavramının öncülerinden yönetmen Mesut Uçakan için saygı gecesi düzenliyor. Türk Sineması’nın kilometre taşlarından, birçok projede yapımcı, yönetmen, senarist ve sinema yazarı olarak yer alan Uçakan bu yıl sinemada 40. yılını kutluyor. 29 Aralık 2017 Cuma günü, saat 20:00’de Esenler Dr. Kadir Topbaş Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek etkinlikte sergi, belgesel gösterimi ve kitap tanıtımı yapılacak. 1954 yılında Kırıkkale’de doğan, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler bölümünden mezun olan Mesut Uçakan’ın önemli filmleri arasında Reis Bey, Yalnız Değilsiniz, Sonsuza Yürümek, İskilipli Atıf Hoca, Ölümsüz Karanfiller, Anne ya da Leyla, Anka Kuşu gibi filmler var.

Zirve

Santiago Mitre’nin yönettiği ve Ricardo Darin, Dolores Fonzi, Erica Rivas ile Walter Andrade’nin oynadığı Zirve (La Cordillera – The Summit), 12 Ocak 2018’de Filmartı Film dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Arjantin’in başkanı Hernan Blanco, Latin Amerika siyasi zirvesine katılır. Zirveye yön vermeye çalışan güçlerin Hernan’dan beklentileri vardır. Zirvede, kızı Marina da ona eşlik etmektedir. Geçmişi kurcaladıkça kızıyla arasındaki huzursuzluk da artacaktır. Ülkesi için oldukça önemli kararlar alması gereken bu kritik dönemde bir de karanlık aile sırlarıyla uğraşmak zorunda kalan Hernan için hayat zorlaşmıştır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

The Insult: Hakaret

Ziad Doueiri’nin yönettiği ve Adel Karam, Kamel El Basha, Camille Salameh ile Diamand Bou Abboud’un oynadığı The Insult: Hakaret (L’Insulte – The Insult), 19 Ocak 2018’de Filmartı Film dağıtımıyla Filmartı Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Lübnan’lı araba tamircisi Tony’nin hamile eşi Shirine’le çok sade bir hayatı vardır. Sokaklarındaki altyapı çalışmalarından Lübnan’a göç etmiş Filistinli ustabaşı Yasser’in şirketi sorumludur. Yasser, Tony’nin balkonundaki giderin akıttığını fark edip tamir etmek ister. Ancak Tony O’nu evine almamakta kararlıdır. Yasser dışarıdan da olsa gideri onarır. Bu olay üzerine aralarındaki husumet bir kamuoyu davasına döner.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb
  • Ferhan Bakan Yazıyor

Hafta Sonu En Çok Hangi Filmleri İzledik

Bu hafta sonu vizyona 8 yeni film girerken yıllık seyirci sayısı 70 milyon 595 bin 330 kişiye ulaşarak rekor kırdı. Interpress’in derlediği bilgilere göre 1 milyon seyirci barajı bu hafta sonu da aşılırken, Aile Arasında bu hafta sonu yine zirveyi bırakmadı. 4 hafta sonunda toplam 3 milyon 173 bin 706 sinemaseverin izlediği filmi bu hafta sonu ise 374 bin 107 kişi izledi. Vizyona bu hafta sonu ikinci sıradan giren film, başrollerini Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy’un paylaştığı Acı Tatlı Ekşi olurken, film hafta sonu salonlara 154 bin 689 seyirci çekti.

Heyecanla Beklenen 2018 Filmleri

Türkiye’nin önde gelen sinema sitelerinden sinemalar.com, yeni yılda vizyona girecek filmler arasından en çok beklenen filmleri sıraladı. Yeni filmleri merak edenlere ve hangi filmi izleyeceğine bir türlü karar veremeyenlere ilaç gibi gelecek olan listenin ilk sırasında Cem Yılmaz’ın oynadığı Arif V 216 var. Filmde Arif’in yakın dostu 216, insan olmaya karar vererek dünyaya gelir ve burada başına olmadık işler gelir. Herkes gibi bir yaşam sürmek için çabalasa da farklı oluşu herkesin dikkatini çeker. 216’yı cazip teklifleriyle kandırmayı başaran bir iş adamı, onun sayesinde geleceği değiştirecektir. Arif V 216, 05 Ocak 2018’de gösterime girecek.

Heyecanla Beklenen 2018 Filmleri yazısına devam et