36. İstanbul Film Festivali’nin şehrimize konuk olmasına sayılı gün kaldı. Bu yıl 05 – 15 Nisan tarihleri arasında yapılacak olan gösterimler için genel bilet satışı 25 Mart Cumartesi günü başlıyor. Program kitapçığına Atlas ve Rexx Sinemaları ile İKSV’den ulaşabilir, zengin bir seçki içinden kişisel programınızı yapabilirsiniz. Festival üzerine bu ikinci yazımda, seçimlerinize katkıda bulunacağını umduğum, klasikler dışında … Devamı… »
Günlük arşivler: 25 Mart 2017
Salak Milyoner
Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):
←Soldaki orijinal isimli “Baraka”, 1996 Haziran’ında sinemalarımızda gösterilmiş olan bir belgesel film, sağdaki ise önümüzdeki günlerde sinemalarımızda gösterilecek olan “Baraka” adlı film. Yeni filmin adını bülteninde “Baraka” (The Shack) olarak okuyunca ilk film aklıma geldi ve filmi neden 2 orijinal isimle vizyona çıkarıyorlar diye düşündüm. Bülteni okuyunca filmin Türkçe adının “baraka” yani “kulübe” mânâsına geldiğini anlayınca iş düzeldi. Birinci filmin adındaki “baraka” Arapçada “gölet” demekmiş. (28 Mart 2017)
Öğlen öğlen bir güzel söz icat ettim, yazayım: “Ulaşamayacağın büyük şeyleri hayal edeceğine ulaşabildiğin küçük şeylerle mutlu olmaya bak.” Vallahi güzel oldu, ben dahi beğendim. (28 Mart 2017)
“Kasımpaşalı Recep” ile “Yedi Bela Hüsnü” ve “İnce Cumali” ile “Kibar Feyzo” filmleri arasında ilginç bağlantılar tesbit ettim. İlk ikisi “bela”da, son ikisi “kibarlık”ta buluşuyor. Yukarıdan aşağıya baktığımızda birincilerde Yılmaz Güney, ikincilerde Kemal Sunal oynuyor. Oyuncuların ikisinin de kendi dönemlerinin efsane oyuncuları olması bir başka bağlantı. 4 filmin de adı lâkabıyla birlikte başrol karakterinin adından oluşuyor. Külhanbeyi olduğundan Recep’i pek sevmeyiz, mazlum olduğundan Feyzo’yu çok severiz. Hüsnü’yle Cumali arasında da hoşgörünüze sığınarak ancak “Hüsn-i cemaline meftun oldum” ifadesiyle bağ kurabildim; “Güzel yüzünüze tutkun oldum” demekmiş. (Oooh çok şükür konuyu kazasız, belasız sonlandırdım.) (29 Mart 2017)
Banner kardeşliği uyguladığımız internet sinema dergisi Arka Pencere, yılın en fena film, oyuncu ve sinemasal faaliyetlerini seçtiği 8. Altın Kestane Ödülleri’ni açıkladı. Bu yılki ödülleri belirleyen jüriye alınmamamız iyi oldu. Geçtiğimiz yıllarda birkaç yönetmenimizin gönül kırıklığı sitemleri, jüri üyesi olma onurumuzu oldukça zedelemişti. Öyle bir zedelenme yaşamamızı engelleyen banner kardeşimize teşekkür ederiz. (31 Mart 2017)
Sinemamızın Güdük Necmi’si Halit Akçatepe’yi dün kaybettik. Mekânı cennet olsun. CNN Türk’ün bu sabah 07:37’de verdiği habere göre sanatçının “Kardeşim” adında bir filmi daha varmış. “Muhtemelen ‘Canım Kardeşim’ filminin devamıdır” desem de inanmayın ve sinemamıza meraklıysanız bu filmi notlarınıza dahil etmeyin, çünkü Akçatepe’nin bu isimde bir filmi yok. Gazete olsun, dergi olsun, TV olsun, benzer haber metinlerini, bünyelerindeki konuya vakıf elemanlarının kontrolünden geçirerek yayınlamaları gerekir. Yanlış mı duydum diye tereddüt ederken aynı haber 08:03’te şöyle tekrar yayınlandı: “‘Kardeşim’ filminde Tarık Akan ve Kahraman Kral’la milyonları ağlattı.” Bir başka yayın organında da değerli sanatçının hiç başrolde oynamadığı şeklinde bir habere rastladım. Tek başına başrolde oynamasa da kalabalık kadrolu bazı filmlerde diğer başrol oyuncularla birlikte beyazperdeye gelmiştir, ki bu roller de başrol olarak kabul edilebilir. Bu dediğime yukarıda bahsettiğim “Canım Kardeşim” filmi örnektir, Akçatepe, Tarık Akan’la birlikte bu filmin başrol oyuncusudur. Kemal Sunal, Zeki Alasya ve Metin Akpınar’la birlikte oynadığı ünlü “Köyden İndim Şehire” ve “Salak Milyoner” filmlerinde de kendisini başrol oyuncularından birisi olarak kabul edebiliriz. Bu filmler genelde Kemal Sunal’ın başrolünde oynadığı filmler olarak bilinse de Sunal’ın starlık yolundaki ilk filmleridir. (01 Nisan 2017)
Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Nabi Avcı, değerli sanatçı Halit Akçatepe’nin vefatıyla ilgili TV kameralarına görüş beyan ederken, artık iyiden iyiye klasikleşmiş bir söylem haline gelen “Yeşilçam sanatçılarının ömürlerinin son dönemlerinde sefalete düşmelerinden, filmlerinin TV.lerde yapılan gösterimlerinden gelir elde edememelerinden” bahsetti. Sayın Bakanın bu söyleminden sinema sanatçılarımızın sorunlarını Ulaştırma Bakanlığı veya Enerji Bakanlığı’nın çözmesi gerektiği sonucunu çıkardım. Yanlış çıkarmış olabilirim ama devlet büyüklerimizin sanatçılarımıza gösterdiği sevgi ve saygıyı her zaman takdir ediyoruz bunu da belirtmiş olayım. Geçtiğimiz Antalya Film Festivali’nde babası Mustafa Alabora’ya sordum; Memet Ali Alabora Londra’da tiyatro yaparak geçimini sürdürüyormuş, keyfi yerindeymiş. (01 Nisan 2017)
Film festivallerinin en sevdiğim uygulamalarından başta geleni sanatçılarımıza verilen emek ve onur ödülleri uygulamasıdır. Bu vesileyle unutulmadıklarını, hatırlandıklarını öğrenen sanatçılarımız mutlu oluyorlar. Bu uygulamanın zaafı festival düzenleyicilerinin fazla araştırmadan, birkaç kişiye sorarak kime onur veya emek ödülü vereceklerini belirlemeleri. Diyelim ki bu yıl bir sanatçıya onur ödülü veriliyor, bir bakıyoruz seneye veya 2 sene sonra aynı sanatçıya başka bir festival de aynı ödülü takdim ediyor. Yanlış anlaşılmasın her sanatçı onlarca, yüzlerce ödüle layıktır ancak aynı sanatçıya 2-3 festivalde ödül vermek yerine meslek derneklerine danışılarak hiç ödül almamış sanatçılar onurlandırılsa daha çok sanatçı mutlu edilmiş olur diye düşünüyorum. (01 Nisan 2017)
Böyle buyurdu Zerdüşt: “Sükut etme nazlı yar, beni Mecnun edersin” dizesinin geçtiği şarkıyı bir bayan ses sanatçısı yorumlayacaksa, “Sükut etme nazlı yar, beni Leyla edersin” diye söylemeli. (01 Nisan 2017)
(01 Nisan 2017)
Sadi Çilingir
sadicilingir@sadibey.com