Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz duayen oyuncumuz Tuncel Kurtiz’e adanan İçinden Tuncel Kurtiz Geçen Filmler etkinliği Beyoğlu Yeşilçam Sineması’nda devam ediyor. 19 Aralık’a kadar devam edecek olan etkinlikte Şeyh Bedrettin Destanı gösterisinin kaydı ile birlikte Gezici Festival’in Yol Arkadaşı Tuncel Kurtiz, İnadına Film Çekmek, Sinemada Bir Dolunay: Bedr adlı belgeseller ve İnat Hikayeleri, Tabutta Rövaşata ile Bereketli Topraklar Üzerinde adlı filmler gösterilecek; Sema Mortz, Ahmet Boyacıoğlu, Reis Çelik, Derviş Zaim, Mehmet Eryılmaz ve Erden Kıral ile söyleşiler gerçekleştirilecek.
Aylık arşivler: Aralık 2013
5. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali
DOCUMENTARIST ekibi tarafından gerçekleştirilen Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, 14 – 18 Aralık 2013 tarihlerinde 5. yılını kutluyor. Ana teması #direniş olarak belirlenen festivalde Gezi Parkı direnişi ile ilgili filmlere geniş bir bölüm ayrılıyor. Festival programında ayrıca göçmenlik, kadın hakları, ekoloji gibi temalara değinen filmler yer alıyor. Festivalde gösterim ve etkinlikler SALT Beyoğlu, Aynalı Geçit Etkinlik Mekânı, Dutch Chapel, Tütün Deposu ve Cezayir Salonu’nda gerçekleşiyor. Bu yılın festival posteri, ‘direniş’ ruhuna uygun olarak, herkesin kişisel yaratıcılığına açık olarak tasarlandı.
Sanat ve Devlet İlişkilerine Tarihsel Bir Katkı
Sanatın devletin himayesine alınması fikri, M. Ö. 50’lerde Gaius Maecenas’a (Mesen) dayanır. Eski Yunan’da Aiskhylos’un Tanrılara yönelttiği eleştiriyi ya da Sophokles’in özgür bireye yaptığı vurguyu boşa çıkarırcasına, on binleri devasa tiyatrolarda bir araya getiren Eski Roma yönetimlerinin amaçları sanatsal bir yaklaşım sergilemek değildir oysa ki. Sonradan birçok epik dramada da tanık olduğumuz gibi, savaşçıların birbirleriyle veya yırtıcı hayvanlarla mücadelesinden medet uman siyasal erk, geniş kitlelere “afyon” hizmeti sunacak eğlenceler peşindedir.
Gerçek sanatın sokağa yaslanması ve doğasından kaynaklanan eleştirel tutumudur belki tehlikeli olan; ya da Mesen gibiler hakikaten hayallerinin peşinden gitmişlerdir. Her neyse; Panem et Circenes’ten (Ekmek ve Oyunlar) geriye kalan hiç de iç açıcı bir manzara olmamıştır: Hiçlik!… Sisteme yedeklenen gösteri sanatları, Plautus’un militarizm eleştirisi barındıran kimi oyunları dışında tarihe pek birşey bırakmaz.
Benzer bir durum Ortaçağ’da da karşımıza çıkar. Dizginleri ele alan Katolik Kilisesi, tiyatroyu politik amaçları doğrultusunda yönlendirerek teosantrik / tanrı merkezli bir sanat anlayışı ortaya koyar. Sonuç yine hüsrandır. Kamusal alandan dışlanan gezici oyuncuların yeni mekânı karnavallar olur. Gücünü bağımsız oluşundan alan ve sokaklara taşınan farsın etkileri Rönesans’ta daha iyi anlaşılacaktır. Yalnızca tiyatro mu? İkonanın sislerinden doğan Giotto ve ardılları da “başka türlü bir şey”in var olduğunu kanıtlamışlardır.
Yüzlerce yıl sonra ülkemizde sinemayı merkez kılarak yapılan devlet desteği tartışmaları ise olgunun bir başka yönüne işaret etmekte ve sanatın diğer alanlarında yaşanan gelişmelerin gölgesinde gerçekleşmektedir. Taşradan başlamak üzere, devlet sanat galerilerinin ortadan kaldırılması; tiyatro, opera ve bale cephesinde yaşanan gelişmeler, ne söylediği anlaşılamayan “muhafazakâr sanat” kuramı (!) ve “tek sesli” iklimi hakim kılma çabaları, yedinci sanattan bağımsız değildir. Bir başka deyişle sinemanın, sanat ile devlet arasındaki ilişkinin dizayn edilme sürecinden nasibini almayacağı beklentisi içinde olmak gülünçtür.
Konunun, devlet desteğiyle proje geliştirip, ortaya çıkan sonucu “bağımsız” olarak nitelendirme garabeti de vardır; ama bu doğal olarak başka bir başlığın ilgi alanıdır. Yine de, yukarıda sözü edilen dizayn çalışmalarının, erk cephesinde (10 küsur yıl boyunca) arzulanan bir sanat anlayışına evrilmemesinin şaşırtıcı bir sonuç olduğunu belirtmeden geçmeyelim.
Sözün kısası; tam da büyük altüst oluşlar çağında, taşra-kent çelişkisini sinemanın en temel sorunsalı haline dönüştürmek, Doğu-Batı çelişkisini birey üzerinden okumanın en ideal ve “sanatsal” form olduğu iddiasını taşımak ve onca övgü arasında, tabloyu “bağımsız sinemanın gücü” olarak lanse etmek üzerine söylenecek daha çok sözümüz var…
(15 Aralık 2013)
Tuncer Çetinkaya
ModernZamanlar Sinema Dergisi Editörü
Bir Oyunculuk Gösterisi: Sona Doğru
New York Film Eleştirmenleri Birliği “Sona Doğru”yla Robert Redford’u Yılın En İyi Erkek Oyuncusu seçti. Redford bu rolüyle erkek oyuncu Altın Küre’sine ve Oscar’ına aday olacak gibi görünüyor.
Robert Redford tek karakteri/oyuncusu olduğu, ilk karesinden son karesine kadar tek başına sürüklediği diyalogsuz film “All Is Lost-Sona Doğru”yla kariyerinin en büyük sınavını veriyor ve bu işten de yüzünün akıyla çıkmasını biliyor. Cannes Festivali’nde ilk gösterimi yapılan film, ileri yaşta bir adamın açık denizde tek başına verdiği yaşam mücadelesinin öyküsü.
Film eleştirmenleri dokuz milyon dolar yapım bütçeli “Sona Doğru”yla Redford’un Kızılderililer ve vahşi hayvanlar arasında hayatta kalma mücadelesi veren bir karakteri canlandırdığı “Jeremiah Johnson” (1972) arasında paralellikler bulunduğunu belirtiyor.
Yönetmen J. C. Chandor ile Redford, Redford’un kurucusu olduğu Sundance Festivali’ndeki bir brunchta tanıştı. Chandor’un yönettiği, Kevin Spacey, Jeremy Irons, Demi Moore’un da rol aldığı üçbuçuk milyon dolar bütçeli “Margin Call-Oyunun Sonu” Sundance’ta gösterilmişti.
Redford, karakterle ilgili neredeyse sıfır bilgi sunan 31 sayfalık kısa senaryoyu (Sona Doğru) okuduktan sonra yönetmen Chandor ile sadece ikisinin katıldığı bir toplantı yaptıklarını söylüyor. Bu Hollywood’un avukat ve menecer ordularının eşlik ettiği alışılageldik toplantılarından biri olmamış. Sette de Redford yönetmenine tam bir güven ve tam bir teslimiyet sunmuş.
Bir Sinema Efsanesi: Robert Redford
Ressamlıktan vazgeçerek önce film oyuncusu, sonra yönetmen olan Robert Redford’un ataları İrlandalı, İskoçyalı ve İngiliz. Dört çocuğu var.
“Ordinary People”la yönetmen dalında Oscar kazandı, “The Sting-Belalılar”daki oyunculuğuyla, “Quiz Show”daki yönetmenliğiyle ve yapımcılığıyla Oscar adaylığı elde etti.
“Inside Daisy Clover-Papatya Yoncası”ndaki oyunuyla ve “Ordinary People”daki yönetimiyle Altın Küre ödülüne ulaştı.
En büyük başarılarından biri Sundance Film Festivali oldu. Onun sayesinde bağımsız filmlerde çalışanlar faturalarını ödeyebilir, aile kurabilir, güzel bir ev sahibi olabilir ve çocuk büyütebilir duruma geldi.
Redford oyunculuğuyla kazandığı başarı, sevgi, şöhret ve parayı, bütün bunları kendisine verenlere Sundance Festivali aracılığıyla geri vermek istedi; genç yeteneklere şans tanımak, imkânlar sağlamak, destek vermek için Sundance Festivali’ni ve Televizyon Kanalı’nı kurdu.
Redford ile 5 yıl önce vefat eden yönetmen Sydney Pollack “Jeremiah Johnson” dahil yedi filmde birlikte çalıştı. Bu işbirliği efsanevi bir dostluğa dönüştü.
Redford, Sundance Film Festivali’nin bulunduğu Utah eyaletinde kovboy hayatı yaşıyor; ata biniyor.
Redford, şair William Butler Yeats hayranı.
Robert Redford’un Film Film Kazançları:
* War Hunt / 500 dolar
* The Sting / 500 bin dolar
* A Bridge Too Far-Uzaktaki Köprü / 2 milyon dolar
* The Electric Horseman / Üçbuçuk milyon dolar
* Indecent Proposal-Ahlaksız Teklif / 4 milyon dolar
* The Last Castle-Son Kale / 11 milyon dolar
(15 Aralık 2013)
Hakan Sonok
hakansonok.sonok1@gmail.com
OHA: Oflu Hocayı Aramak
Levent Soyarslan’ın yönettiği ve Yaşar Kalyoncu, Adem Yılmaz, Ergun Karamik, Taies Farzan’ın oynadığı OHA: Oflu Hocayı Aramak, 22 Mayıs 2015′de Mars Dağıtım dağıtımıyla LVT Yapım tarafından vizyona çıkarıldı.
Karadenizli işadamı Ali Baltaoglu, Doğu Karadeniz’i dağ turizmine açacak mega bir inşaat projesine girişmek üzeredir. Kaçkar Dağları milli parkına bu proje kapsamında dağ otelleri, yayla tesisleri, kır siteleri inşaa edilecektir. Projenin önünü açacak gerekli kanunlar çıkarılma sürecindeyken, Ali Bey tanıtım ve reklam faaliyetlerine katkıda bulunabileceği düşüncesiyle Karadeniz’in şehir efsanelerini araştıran bir belgesel filme sponsor olur.
29 Kasım – 05 Aralık 2013 İFP Haftalık Box Office Listesi
22 – 28 Kasım 2013 İFP Haftalık Box Office listesi için tıklayınız.
Karlar Ülkesi
Chris Buck ile Jennifer Lee’nin yönettiği ve Kristen Bell, Idina Menzel, Jonathan Groff ile Josh Gad’ın seslendirdiği animasyon film Karlar Ülkesi (Frozen), 17 Ocak 2014’de UIP Filmcilik dağıtımıyla UIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarıldı. Bir kehanet, bir krallığı sonsuza dek kışa mahkum edince, Anna, dağ adamı Kristoff ve onun sağ kolu ren geyiği Sven ile işbirliği yaparak kız kardeşi Kar Kraliçesi Elsa’yı bulmak ve buz büyüsünü bozmak için uzun bir yolculuğa çıkar. Her adımda gizemli yaratıklara rastlayan Anna ve Kristoff, krallığı yok olmaktan kurtarmak için büyük savaş verirler.
Kerbela Orkestrası
Reis Çelik’in yönettiği Kerbela Orkestrası, önümüzdeki aylarda Kaz Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Körfez Savaşı sırasında Amerikan işgali altındaki Irak’ta kara yoluyla Kerbela Çölü’nü geçmeye çalışan Berlin Senfoni Orkestrası’nın hikâyesi. Film aynı zamanda tarihteki Kerbela olayını da işliyor.
Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları
Peter Jackson’ın yönettiği ve Ian McKellen, Martin Freeman, Richard Armitage ile Benedict Cumberbatch’ın oynadığı Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları (The Hobbit: The Desolation Of Smaug), 13 Aralık 2013’de Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Bilbo Baggins, Büyücü Gandalf ve Thorin Meşekalkan’ın 13 cüceyle birlikte, Yalnız Dağ’ı ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’nın bulmak için yola koyulduğu serüven devam ediyor. Grup, doğuya doğru ilerlerken önce Göl kasabasına, oradan da nihayet Yalnız Dağ’a gider. Burası en büyük tehlikeyle, tüm yaratıklar içinde en korkutucu olanıyla Ejderha Smaug’la karşılaşıp yüzleşecekleri yerdir.
Anormal Aktivite
Michael Tiddes’in yönettiği ve Marlon Wayans, Marlene Forte, Essence Atkins ile David Koechner’in oynadığı Anormal Aktivite (A Haunted House), 09 Mayıs 2014′de M3 Film dağıtımıyla Calinos Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Kisha ve Malcolm hayallerindeki eve kavuşmuşlardır fakat evde tuhaf olaylar olmaktadır. Uçuşan mobilyalar, etraftan gelen garip sesler ve kokular, onları yataktan çeken görünmez güçler. Evde kötü bir ruhun varlığından emin olan çift önce bu durumu kendi başlarına halletmeye çalışırlar. Kisha evdeki kötü ruh tarafından ele geçirilince Malcolm aklına gelen her türlü yönteme başvurur. Eve rahip, medyum, hayalet avcısı ve hatta gangster kuzenini bile çağırır.
Vizyondaki Yerli Filmlerin Sosyal Medyada En Çok Konuşulanı Benim Dünyam Oldu
Markaların Online Müşteri İlişkileri Yönetim Platformu MeaMinds, sosyal medyada en çok konuşulan yerli vizyon filmlerini analiz etti. Uğur Yücel’in yönettiği ve başrolünü Beren Saat ile paylaştığı Benim Dünyam sosyal medyada kendi döneminin en çok konuşulan yerli filmi olurken, Su ve Ateş ikinci, Hükümet Kadın 2 ise üçüncü sırayı aldı. MeaMinds, vizyondaki yerli filmlerin sosyal medyada konuşulma oranlarını da analiz etti. Twitter, Facebook ve Google+ sosyal ağlarını 25 Ekim – 26 Kasım tarihleri arasındaki dönemde tarayan platform, yapılan yorumların kaçının olumlu, olumsuz ya da nötr olduğunu da hesapladı.
Vizyondaki Yerli Filmlerin Sosyal Medyada En Çok Konuşulanı Benim Dünyam Oldu yazısına devam et
Nevra Serezli, 10 Yıl Sonra Kendi Hikayesi İçin Yeniden Beyazperdede
Tolga Örnek’in yazıp yönettiği, hepimize ait bir öyküyü anlatan Senin Hikayen’de babaanne olma arzusuyla yanıp tutuşan Meral karakterini canlandıran Nevra Serezli; torunlarına, ailesine çok düşkün, yemek yapmayı, yedirmeyi çok seven bu karaktere hiç de yabancı olmadığını belirtiyor. 10 yıl aradan sonra Senin Hikayen ile sinemaya dönmeye karar verişini “Senaryoyu 40 dakikada okudum, 41. dakikada kararımı vermiştim” şeklinde anlatan Serezli; hikâyenin kendi hayatıyla neredeyse birebir örtüşmesinin kararına büyük etkisi olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Senaryoyu ilk okuduğumda oğlum Murat yazdı dedim. Hayat hikâyemiz, başımızdan geçenler hatta aramızdaki replikler bile aynıydı”.
Nevra Serezli, 10 Yıl Sonra Kendi Hikayesi İçin Yeniden Beyazperdede yazısına devam et
Sinemamız Kaynaklarında Haklarında Yanlış Bilgi Verilen Filmler ve Yanlışlar (Farklılıklar) 2: Bir Millet Uyanıyor
Yalnız, sinemamız kaynaklarında değil, filmin (özellikle ikinci filmin) afişlerinde dahi verilen bilgi yanlıştır. Film: Bir Millet Uyanıyor. Bu ismi taşıyan iki film var. Birincisi 1932’de Muhsin Ertuğrul’un, ikincisi ise 1966’da Ertem Eğilmez’in çektiği filmler. Muhsin Ertuğrul’un çektiği film için hemen tüm kaynaklar Nizamettin Nazif Tepedenlioğlu’nun eserinden kaynaklandığını belirtmektedir. Tepedelenlioğlu’nun edebiyatın herhangi bir türünde yazılmış böyle bir eseri yoktur. Yazdığı metin doğrudan sinema için yazılmıştır. Ertuğrul’un çektiği filmin Tepedelenlioğlu tarafından yazılan metni kitap olarak da yayınlanmıştır. Kitabın kapağında “libretto” (kitapçık) yazar. İçinde filmde anlatılan, ulusal ve dramatik sahnelerin yanında Mustafa Kemal’in “Nutuk”undan alıntılarda bulunmaktadır. Sinemamız kaynaklarında film hakkında, “Senaryo: Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu (kendi eserinden)” bilgisi yer almaktadır.
Ertem Eğilmez’in filmi (1966) ise senaryo Sadık Şendil [“Nizamettin Nazif Tepedelenlioğu’nun ‘bir!’ eserinden” denilmektedir ve “eser” notu (Tepedelenlioğlu)] adı ile afişlerde yer almaktadır. Ayrıca kaynaklarda ikinci film için, “İkinci çevrim: ilk çevrim için bkn. 1932” denilmektedir. 1932’de bu isimle çevrilen Ertuğrul’un filminden başka film yoktur (bu isimle çevrilen bu iki filmden başka film de yoktur.) Fakat Eğilmez’in filmi için tüm bu bilgilere rağmen, Ertuğrul’un filminin “ikinci çevrimi” demeye imkân yoktur, tamamen başka olayların anlatıldığı bir filmdir. İkinci film için (Eğilmez) G. Scognamillo, daha çok John Sturges’in The Magnificent Seven’ından izler taşıdığına değinmektedir, ki aynı görüşe katılmaktayız. [Konular için bkn.: O. Ünser / Kelimelerden Görüntüye – sayfa 43/44 – 274 ve 315 (dip not: 113)]
Ertuğrul’un filmi öncelikle bir uyarlama değildir. Sinemamıza (nerede ise tek başına) 17 yıl hakim olmuş ve bu dönemde 32 film yönetmiş olan Ertuğrul’un filmleri arasında sadece Aysel: Bataklı Damın Kızı ve Bir Millet Uyanıyor dikkat çekici özellikler taşımaktadır. Kurtuluş Savaşı konusunda yapılmış Bir Millet Uyanıyor, bütünlükten yoksun, kopuk kopuk olayların anlatıldığı bir film olmasına rağmen, doğurduğu duygu / heyecan ile sanatçının diğer filmlerinden ayrılabilmektedir.
Aynı ismi taşıyan bu filmler, birbirlerine benzemeseler de her iki filmin kahramanlarından olan Yahya Kaptan karakteri ile bir ortak noktada buluşmaktadırlar. İlginçtir ki 34 yıl ara ile çekilen filmlerde Yahya Kaptan rolünü her iki filmde de Atıf Kaptan oynamaktadır. İlk filmde 24 yaşında olan Kaptan, ikinci filmde 58 yaşındadır. Unutulmaması gereken bir konuda Atıf Kaptan ilk filmde oynadığı zaman Terzioğlu soyadını taşımakta iken, -seyirciden bu rol nedeni ile aldığı tepki ile (ve diğer nedenlerle?)- soyadını “Kaptan” olarak değiştirmiştir.
Yine de diyoruz ki, Ertuğrul’un Bir Millet Uyanıyor filmi Tepedelenlioğlu’nun bağımsız bir eserinden alınma değil ancak sinema için yazılmış (!?) bir metninden alınmış olup 34 yıl sonra yapılan Ertem Eğilmez’in filmi, bu filmin re-make’ki değil, tamamen farklı bir filmdir.
(14 Aralık 2013)
Orhan Ünser
Tivibu’da Kasım Ayına Aksiyon Filmleri Damgasını Vurdu
TTNET’in yeni dönem TV platformu Tivibu, beyazperdenin başarılı yapımlarını izleyicinin beğenisine sunmaya Kasım ayında da devam etti. Tivibu ekranlarını renklendiren ve en çok izlenenler arasında aksiyon filmleri yer aldı, listenin zirvesinde bir Hollywood klâsiği var. Dünyanın en ünlü süper kahramanı Superman’in geçmişine dönerek hikâyeyi çok farklı bir boyuta taşıyan Man of Steel, Kasım ayının en popüler filmi oldu. Geçtiğimiz günlerde başrol oyuncularından Paul Walker’ın bir trafik kazasında hayatını kaybettiği Hızlı ve Öfkeli 6 (The Fast and The Furious 6) ise en çok izlenen filmler listesinin ikinci sırasında yer aldı.
29 Kasım – 05 Aralık 2013 Haftalık Box Office Listeleri
29 Kasım – 05 Aralık 2013 Haftalık (Weekly) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.