Cannes’da Altın Palmiyeler Sahiplerini Buldu

71. Cannes Film Festivali’nde ödüller açıklandı. Avustralya asıllı oyuncu Cate Blanchett’in başkanlığındaki ana jürinin kararı doğrultusunda Altın Palmiye en iyi film ödülü Japon yönetmen Hirokazu Kore-eda imzalı ▲‘AİLE MESLEĞİ / Manbiki Kazoku’ filmine gitti. 1995 yapımı ilk uzun metrajı ‘Maborosi’den beri kariyerini hayranlıkla takip ettiğimiz sinemacının önceki filmleri ülkemizde vizyon şansı bulamamıştı. Usta sinemacı bir kez daha sıcacık aile öyküsüne soyunduğu bu son çalışmasında, soğukta sokağa bırakılmış küçük kız çocuğuna kol kanat geren yoksul ama sevecen ailenin hikâyesini anlatıyor. İtalyan Yeni Gerçekçiliği’nden izler taşıyan ve bizde Arzu Film ekolünün örneklerini çağrıştıran bu güzel filmin sinemalarımıza gelmesini bekliyoruz.

Festivalin ikincilik ödülü sayılabilecek Büyük Jüri Ödülü ‘BLACKKKLANSMAN’► filmine verildi. Siyahi yönetmen Spike Lee’nin ‘Doğruyu seç / Do The Right Thing’den tam 29 yıl sonra Cannes’a dönüş yaptığı yapım, gerçek bir olaydan yola çıkmak suretiyle ABD’nin güneyinin kanayan yarasına, ırkçılık sorununa odaklanıyor. Filmi 2019 yılı Oscar favorileri arasında göreceğimizi şimdiden tahmin etmek zor değil. Üçüncülük ödülü olarak kabul edilen Jüri Ödülü bu yıl Lübnanlı kadın yönetmen Nadine Labaki’nin yeni çalışması ‘CAPHARNAÜM’e gitti. Lübnanlı sinemacı genel olarak fazla duygusal bulunan filminde çoğunlukla amatör oyuncular kullanıyor ve filme adını veren küçük balıkçı köyünde geçen mizah ve hümanizm yüklü öyküsünde yarı belgesel bir anlatıma başvurmuş.

En iyi yönetmen ödülü, Oscarlı ‘İda’nın yaratıcısı Pawel Pawlikowski’nin oldu. Polonyalı usta sinemacının tadına doyulmaz yeni siyah-beyaz çalışması ‘SOĞUK SAVAŞ / Zimna Wojna’► adını taşıyor ve 1950’lerde Polonya, Berlin, Yugoslavya ve Paris’te geçen birbirinden tamamen farklı karakterlere sahip bir kadın ve bir erkek arasındaki tutkulu ama imkansız bir aşkın öyküsü üzerinden ilerliyor. En iyi senaryo ödülü geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu sene de iki film arasında paylaştırıldı. Bunlardan ilki olan ‘MUTLU LAZZARO / Lazzaro Felice’, dört yıl önce ‘Mucizeler / Le Meraviglie’ ile büyük jüri ödülünü kazanan Alice Rohrwacher imzasını taşıyor. İtalyan yönetmen 50 yıllık bir zaman dilimi içinde bir yolculuğu anlattığı filminin bilim-kurgu olmadığının altını özellikle çizdiğini belirtmek gerekir. Senaryo dalında ikinci ödülü kazanan ‘ÜÇ YÜZ / 3 Rokh’ ülkesinden yurt dışına çıkış yasağı halen sürmekte olan Cafer Panahi’nin son çalışması. İranlı yönetmen, kariyerlerinin farklı dönemlerini yaşamakta olan üç aktrisin öykülerini anlatmış bu kez.

Cannes’ın gediklilerinden olan ve daha önce ‘Gomorra’ ve ‘Gerçeklik / Reality’ ile iki kez ikincilik ödülü almış olan İtalyan sinemasının çağdaş ustalarından Matteo Garrone imzalı ‘DOGMAN’►in pek tanınmamış oyuncusu MARCELLO FONTE en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görüldü. Garrone’nin filmi, seksenli yılların sonunda Roma kırsalında yaşanmış bir cinayet ve intikam öyküsünden yola çıkan hayli sert bir yapım. En iyi kadın oyuncu ödülünü ‘Tulpan’ ile gönüllerimizi fethetmiş Kazakistan doğumlu Sergey Dvortsevoy, on yılın ardından çektiği ikinci uzun metrajı ‘AYKA’daki rolüyle büyük beğeni toplayan SAMAL YESLYAMOVA kazandı. Kanunsuz olarak Moskova’da çalışan ve doğum yaptıktan sonra hastanede bıraktığı bebeğini pişman olup geri almak için mücadele veren Kırgız kızındaki performansı övgüyle karşılandı.

Festivalin çeşitli bölümlerinde gösterilen ilk ya da ikinci filmlere takdim edilen Altın Kamera ödülü bu yıl ‘KIZ / GIRL’▼ filminin oldu. Eşcinsel Palmiye ile de ödüllendirilen bu ilginç yapım, kısa filmleriyle ödüllü Belçikalı Lucas Dhont’un ilk uzun metrajı. Balerin olmak için çırpınan transseksüel gencin hikâyesinde VICTOR POLSTER’in övgüyle karşılanan yorumu kendisine filmin yer aldığı ‘Belirli Bir Bakış’ seçkisinin en iyi performans ödülünü getirdi. İran asıllı sinemacı Ali Abbasi imzalı ‘SINIR / Grans’ şaşırtıcı öyküsü ve makyajla deforme edilmiş çehreleriyle rollerini yorumlayan iki baş oyuncusuyla festivalin en dikkate değer filmlerinden biriydi. Yine bu bölümde Ukraynalı tanınmış sinemacı SERGEY LOZNITSA, iç savaşın acılarını konu ettiği ‘DONBASS’ ile en iyi yönetmen, İranlı genç sinemacı MERYEM BENMÜBAREK ülkesindeki kadın sorununu irdelediği ‘SOFIA’ ile en iyi senaryo ödülüne layık görüldü. Festivalin prestijli yan bölümlerinden ‘Yönetmenlerin 15 Günü’nde gösterilen Gaspar Noé’nin son kışkırtıcı denemesi ‘DORUK NOKTASI / Climax’ CICAE’nin Sanat Sineması Ödülü’nü kazandı.

Ana yarışmada yer alan festival broşüründe ‘sadece sessizlik, yalnızca devrimci bir şarkı, bir elin beş parmağı gibi beş bölümlük bir öykü.’ ifadeleriyle tanıtılan son denemesi ‘İMGE KİTABI / Le Livre D’Image’ vasıtasıyla 87 yaşındaki efsanevi sinemacı Jean-Luc Godard özel bir Altın Palmiye uğurlandı festivalden. Yoğun diyalogları nedeniyle aynen bir önceki ‘Kış Öyküsü’ gibi bir nehir romana benzetilen son Nuri Bilge Ceylan filmi ‘AHLAT AĞACI’, tanınmış sinema yazarı Michel Ciment başkanlığındaki FIPRESCI Eleştirmenler jürisince en iyi film seçilen ve göz kamaştırıcı görselliğiyle festivalin en iyilerinden biri olarak kabul edilen Güney Koreli sinemacı Lee Chang-Dong imzalı ‘BURNING’ gibi ana seçki ödül listesine giremediler. 71. Cannes Film Festivali, Terry Gilliam’ın çekimlerini tam 20 yıldır türlü aksilikler yüzünden tamamlayamadığı olay filmi ‘DON KİŞOT’U ÖLDÜREN ADAM / The Man Who Killed Don Quixote’un gösterimiyle sona erdi.

(20 Mayıs 2018)

Ferhan Baran

[email protected]

Sadi Bey’in Köpekleri

Sadi Bey’in Köpekleri köşesi, evinde bakmak için köpek satın alıp, zor geldiğinde sokağa terk edenlere ithaf edildi. Dileriz ki, sokağa attıkları köpekler rüyalarına gire, vicdan azabı ömür boyu peşlerinden gele.
Yeni eklenen köpekleri:
Sallanan Köprü, Avanos, Nevşehir;
Girne Kalesi, Girne, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti;
Kale Caddesi, Çarşı Mahallesi, Bodrum, Muğla;
Küçüksu Caddesi, Kıyı Emniyeti Sosyal Tesisleri Önü, Göksu Mahallesi, Anadolu Hisarı, Beykoz, İstanbul;
İstanbul Caddesi, Yenice Mahallesi, Göynük, Bolu;

Korkut Akın Yazıyor: Hemşire

Her koyunun kendi bacağından asılacağı, dolayısıyla da kişinin kendi suçunun cezasını kendisinin çekeceği söylenir. Siz de karşılaşmışsınızdır, polisiye olması gerekmiyor illa ki, birçok cezayı en ilgisiz insanlar çekiyor. Timsah gözyaşlarıyla bir iki konuşuluyor, sonrası… yok. Gerçekten de bizi asıl ilgilendiren durumlara karşı bizim yapabileceğimiz pek bir şey yok. Çocukları gözaltında kaybolan anneler, yıllardır yaz kış, soğuk sıcak, … Devamı… »

Vanlı Çocuklar, Çocuk Filmleri Festivali’ni Çok Sevdi

Bu yıl 15. yaşına giren Çocuk Filmleri Festivali, bu Van’da çocuklarla buluştu. 10 Mayıs Perşembe günü Van Devlet Tiyatrosu’nda Van Vali Yardımcısı ve Gevaş Kaymakamı İshak Çınar, Van Devlet Tiyatrosu Müdürü Şirin Ergüven Hamşioğlu ve diğer konukların katılımıyla yapılan törende konuşan TÜRSAK Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Koralı çocuk filmlerini Van’a kadar getirmenin mutluluğunu yaşadıklarını, seneye daha fazla şehre gideceklerini açıkladı.

Vanlı Çocuklar, Çocuk Filmleri Festivali’ni Çok Sevdi yazısına devam et

Sabancı Vakfı, Kısa Film Yarışması ile Altın Pusula Ödülü’nün Sahibi Oldu

Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nce verilen 17. Altın Pusula Halkla İlişkiler Ödülleri, 11 Mayıs 2018 Perşembe akşamı yapılan törenle sahiplerini buldu. Sabancı Vakfı, geçen yıl ikincisini gerçekleştirdiği Kısa Film Yarışması ile Medya İlişkileri kategorisinde verilen ödülü kazandı. Vakıf, toplumsal sorunları gençlerin gözünden görebilmek ve sorunların sanat aracılığıyla ele alınmasını desteklemek amacıyla Kısa Film Yarışması düzenliyor.

Vatanı ve İdealleri Uğruna Savaşan Cesur Vecihi 25 Mayıs’ta Sinemalarda

Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve son uçuşunu gerçekleştiren, tarihimizin en önemli kahramanlarından Vecihi Hürkuş’un maceralarla dolu hayatı ilk kez Eğrikapı Prodüksiyon tarafından beyazperdeye aktarıldı. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nda vatanı uğruna hayatını sayısız kez tehlikeye atan Vecihi Hürkuş, bitmek bilmeyen uçma sevdası sayesinde tarihimize adını altın harflerle yazdırmış olsa da hak ettiği değeri görememiştir. Yönetmenliğini Kudret Sabancı’nın, görüntü yönetmenliğini Tolga Kutluay’ın yaptığı filmin müziklerini Gökhan Kırdar hazırladı. Başrollerini Hilmi Cem İntepe, Bora Akkaş, Gizem Karaca ve Miray Daner’in paylaştığı film 25 Mayıs’ta gösterimde.

Cin-i Ayet

Uğur Akünlü’nün yönettiği ve Kemal Uçar, Fulden Akyürek, Arda Esen ile Toygun Ateş’in oynadığı Cin-i Ayet, 01 Haziran 2018’de Bir Film dağıtımıyla Sine Lama tarafından vizyona çıkarıldı.
Salih, yalnız yaşayan, hayatını cinlerle mücadeleye adamış bir adamdır. Henüz küçük bir çocukken annesine musallat olan ve ailesini katleden ifritten intikam almak için elinden geleni yapan Salih, kendisini, kurallarını ifrit ordusunun padişahı Se’nik’in belirlediği bir lanetin içinde bulur. Salih, bir yandan sevgili ailesinin intikamını almak isterken, o zamana kadar varlığından haberdar olmadığı kardeşi Serpil’i de bu lanetten korumak zorundadır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman

Deniz ve Güneş Filminin Fragmanı Yayınlandı

01 Haziran’da vizyona girmeye hazırlanan ve başrollerini Şafak Pekdemir Mengü ile Burak Serdar Şanal’ın paylaştığı Deniz ve Güneş filminin fragmanı yayınlandı. Yönetmen koltuğunda Barış Denge’nin oturduğu film, babasının zoruyla mantık evliliği yapmak üzere olan Deniz’in, sözde nişanlısı ile gittiği Burgazada tatilinde Güneş ile karşılaşmaları sonucu aralarındaki aşkı konu alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Sicario: Day of the Soldado

Stefano Sollima’nın yönettiği ve Josh Brolin, Benicio Del Toro, Catherine Keener ile Isabela Moner’in oynadığı Sicario: Day of the Soldado, 29 Haziran 2018’de Chantier Films dağıtımıyla Chantier Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Uyuşturucu kartelleri, teröristleri ABD sınırından kaçak yollarla geçirmeye başlayınca, federal ajan Matt Graver, Alejandro’yla iletişime geçer. Ailesi bir kartel patronu tarafından öldürülen Alejandro’nun görevi, mevcut durumu kızıştırmaktır. Alejandro, durumu alevlendirmek için kartel patronunun kızını kaçırır. Fakat kız, sivil zayiat olarak görülmeye başlayacak ve kızın kaderi ise bu iki adamın ellerinde olacaktır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Sicario: Day of the Soldado yazısına devam et

Bana Onun Kellesini Getirin

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

Seyir sırasında filmden sıkılıp salonu terk eden seyirciler sayesinde yeni bir hayranlık türü keşfettim. Çıkarken perde önünden geçmek zorunda kalan ve görüntüyü zedelememek için eğilerek ve lap lap lap yürüyerek çıkan tüm seyircilere hayran olduğumu belirtirim. Gerçi bu hayranlığım hareketin sadece kafa eğme bölümüne ama olsun hayranlık hayranlıktır. En azından gürültülü bir şekilde salonu terk etmenin ne kadar çirkin bir hareket olduğunu sadık izleyicilere göstermiş oluyorlar. Hayranlık uyandıran diğer bir seyirci türü de filmin sonrasında yapılan söyleşilerde olumsuz görüşlerini belirttikten hemen sonra salonu terk eden seyircilerdir. Halbuki söyleşinin sonunu bekleseler muhtemelen görüşlerini değiştirecek ve filmi anlayacaklardır. Tecrübeyle sabittir ki seyrettiğim ve sevemediğim onlarca filmin söyleşisini izledikten sonra zat-ı kendimin kanaati olumluya evrilmiştir. (22 Şubat 2018)

Tuhaf bir film değerlendirmesi: Neyse ki filmleri bedava seyrediyorum, yoksa gişeye gidip bilet parasını geri isteyecektim. Sanat ve sanatseverlik farklı bir yaratıcılık ve beğeni içeriyor. Sinema salonlarında karşılaştığımızda temizlikçi kardeşlerimize hiç dikkat etmeyiz ama filmde onları sanattır deye 10 – 15 dakika temizlik yaparken izleriz. Keza şehirlerarası yollarda seyahat ederken koyun sürüsünü görürüz de çobanları fark etmeyiz bile. Gelgelelim bir western filminde, bildiğin inek çobanını “Amerikan kovboyları Aslan Cinotri” diye kahraman niyetine hayran hayran izleriz. Hakeza yolda giderken arabadan üzerimize çamur sıçrasa yarım saat oramızı buramızı silkeleriz fakat filmde oyuncular baştan sona çamur içinde cenk ederler avucumuz patlayıncaya kadar alkışlarız. Demem o ki festivallere film seçen kişilerin adları da jüri üyeleri gibi açıklanmalı ki beğenilerimizi belirteceğimiz muhataplarımız olsun. Tuhaf bir şekilde başlayan bu paylaşımı tuhaf bir şekilde bitireyim: Film seyrederken önümdeki sırada cep telefonunu açan seyirciye ilk defa hak verdim. Sanıyorum filmden sıkıldı. (24 Şubat 2018)

Ne zaman açsak, şu küçüçük çerçevede sağ olsun Facebook “Ne düşünüyorsun Sadi?” diye hâl hatır soruyor. Emeklilikten sonra ikinci meslek olarak sinemacılık ve filmciliği seçtiğim için buradan çoğunlukla bu iki konuyla ilgili paylaşımlarda bulunuyorum. Olur da takipçilerimin bazıları hep aynı konuları dilime doladığımdan sıkılır diye bir öneride bulunmak isterim. Böyle durumlarda, “Sadi Bey yine saçmalamış” diye aklınıza gelirse ne olur, bir TV kanalını açıp 5 dakika futbol yorumcularını ve yıldız falcılarını dinleyiniz. Her türlü sıkıntınızın, ağrınızın, sızınızın, karamsarlığınızın, bunalımınızın, gelecek kaygınızın, geçmiş pişmanlığınızın sona ereceğine garanti veriyorum. (26 Şubat 2018)

1970’lerde devlette sendikalı işçi olarak çalışırken 2 gün sakal tıraşı olmadan işe gittiğimizde personel müdürümüz “Devlet ciddiyetine yakışmıyor.” diye ikaz ederdi. Ki dağda bayırda, kuş uçmaz kervan geçmez yerlerdeki enerji nakil hatlarında çalışır, insan yüzü görmezdik. Şimdi maşallah bakan da bakmayan da sakallı. O nedenle biz, bıyıksız, sakalsız, saçı boyasız, naturel erkek milleti acilen korumaya alınmalı çünkü ülkemizdeki son örnekler olabiliriz. (01 Mart 2018)

Kendimizi, hayattan gelen her şeye olumlu bakmaya zorlamalıyız. Örneğin, unutulmak bile bir ayrıcalıktır. Hatırladığınız onbinlerce şey arasında beni unutmuşsanız bu bir özel durumdur; bundan dahi çok mutlu olmalıyım. (“Hasretinden yandı gönlüm” şarkısının müziğinin, kanun, ney ve piyano karışımından dinlediğim enstrümantal versiyonunun verdiği ilhamla.) (04 Mart 2018)

Telefondaki sanal Siri’ye “Merhaba hayatım.” dedim, “Selam tatlım.” diye cevap verdi; “Allah senin…” dedim, “Sana bu kadar yaptığım yardımdan sonra mı?” diye sordu. Bu sanal anekdotum sizlere de ders olsun. Sanal dahi olsa siz siz olun sözle bile tacizde bulunmayın. (06 Mart 2018)

Ekrandan “Bakın şimdi, doğa bize burasını hediye etmiş, doğaya zarar vermemeliyiz, olduğu gibi muhafaza etmeliyiz.” diye seslenince kafamı kaldırdım, ekranda doğayla ilgili faydalı tavsiyelerde bulunan BRC Seyirci Kalmayın Programı var. Kamera vadiyi öyle bir yerden gösteriyor ki, ekranın sağ tarafındaki sevimli sunucunun küpeli sol kulağını görmemek mümkün değil. Doğayı koruma öğüdü veriyor ama kulağını deldirdiği için sanıyorum doğaya zarar verdiğinin farkında değil. Neticede küpe de vücuda yapılmış bir HES sayılır. (07 Mart 2018)

Güftekâr yazmış, bestekâr bestelemiş: “Yine bu yıl ada sensiz içime hiç sinmedi.” Doğrudur ama bir de Ada’nın gözünden bakarsak, acaba “Yine bu yıl sen, O’nsuz adanın içine sindin mi?” (11 Mart 2018)

“Martı” adlı yerli filmin “Martı”n 23’ünde gösterime girmesi de çok manidar. (21 Mart 2018)

Tesadüfün bu kadarı / Aynıyla vaki: Bu sabah Çağan Irmak’ın son filmi “Çocuklar Sana Emanet”in basın gösterimine giriyoruz, ev sahibi, filmin yapım şirketi Avşar Film’in Yapım Koordinatörü Murat Çiçek’le kapıda karşılaştık. Espri yapayım dedim, “Murat Şeker, hep filmin sonunda kanaatimizi sorarsınız, değişiklik olsun, girerken söyleyeyim, filminiz çok güzel olmuş.” dedim. O anda etraftaki bir-iki arkadaş gülümsedi. Murat da “Abi, bana bir de İzmit’teki sinemacı arkadaş hep yönetmen Murat Şeker’in adıyla hitap eder, gülüşürüz.” dedi. Sektörün iki şeker adamının adı Murat olunca insan mecburen böyle duruma düşebiliyor. Murat Çiçek’ten özür dilerken “Neyse Murat Şeker’le karşılaşınca O’na da Murat Çiçek derim.” diyerek şakamı sürdürdüm. Filmi seyrettik, çıktık, Erdoğan Mitrani’yle Kanyon’un yemek masaları işgalindeki koridorundan yürüyoruz, kim çıktı karşımıza dersiniz: Murat Şeker. Anlattım durumu Murat Çiçek’e, bir kez daha gülüştük. Murat Şeker de tam o saatte bir arkadaşıyla buluşmaya gelmiş Kanyon’a. Bir filmin senaryosuna böyle bir bölüm koysanız kimse inanmaz, neyse ki şahitlerim var. İnanabilirsiniz. (21 Mart 2018)

(16 Mayıs 2018)

Sadi Çilingir

[email protected]

Deadpool 2

Geçmişten gelen ama geleceği olmadığına inanan Deadpool, bu kez de bir taraftan güldürüyor, bir taraftan da hoşça vakit geçirtiyor.

2016’da ilkini izlediğimiz ve tadı damağımızda kalan Deadpool, aynı mizahi duygu, aynı vurdumduymazlık (bu açılıyor filmde, belirleyici olan da bu zaten), aynı aksiyonla yeniden karşımızda.

Devam filmlerinin sorunları

Film boyunca, Deadpool’u takip ettiği apaçık belli olan izleyicinin göndermeleri anladığını, buna bağlı olarak da kahkaha ve kıkırdamayla yanıtladığını hemen baştan belirteyim.

Ancak ilk filmdeki heyecanlılık, ilk filmdeki merak ve hareketlilik bu filmde yoktu, muhteşem bir açılışa rağmen.

Ryan Reynolds, başrolle yetinmemiş yapımcı olmasının yanında senaryoya da imza atmış. Doğal olarak kendine uygun diyaloglar yazmış ama ilk filmin yönetmeni de değişmiş, yani sinema dilinde de değişiklik var. Belki bana öyle geldi, izleyicisi çok sevebilir ama klasik devam filmi sendromu Deadpool 2’de de yaşanıyor.

Gelecekten gelen…

Cable, yani gelecekten gelen, Deadpool’un kız arkadaşı Vanessa’yı öldürünce, ölümsüz Deadpool da ölmek ister. Kolay değildir ölmek, orası Türkiye mi? Sahi, Aziz Nesin öyküsünde geçer, sizler de hatırlarsınız… Demiryoluna yatar, tren gelmez. Havagazını açar, ciğerleri bayram eder, çünkü temiz hava gelmektedir borulardan. Fare zehri içer, bir şey olmaz. Keyifle bir yemek yiyebilmek için lokantada zehirlenir… Zaten ölümsüzdür ve bir çocuğu kurtarması gerekir. Film o çocuğun kurtarılması öyküsü. Ödülü de ölüm hakkı alabilmek.

Alabilecek mi acaba? Onca heyecan, onca hareketlilik, onca düş ve duygu karşısında alıp alamadığına siz karar vereceksiniz.

Ramazanda, hem de bu sıcakta güzel vakit geçirmek için…

Sinemalarda…

(16 Mayıs 2018)

Korkut Akın

[email protected]

Sinemanın Çılgın ve Vefakar Anneleri

Sinemia, Anneler Günü öncesinde, çılgın, vefakar, güçlü ve kendine has karakterdeki annelerin yer aldığı ünlü filmlerden oluşan bir liste hazırladı. Sinemia, Anneler Günü yaklaşırken, sinema perdesindeki çılgın, vefakar, güçlü, dünya tatlısı ve bazen de ekşi anneleri anıyor. www.sinemia.com editörlerinin seçkisiyle hazırlanan listede Siyah Kuğu’dan Selvi Boylum Al Yazmalım’a, Elveda Lenin’den Neşeli Günler’e sinema tarihinde yer etmiş pek çok film bulunuyor.

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu