Okul, Aile, Çocuk: Armand

Giderek mahalle baskısı da diyebileceğimiz bir kaos içinden çıkan “Armand”, aslına bakarsanız, tam bir günümüz toplumunu, eğitim sistemini, çocuklara bakışı eleştiriyor.

Altı yaşında iki çocuk arasında yaşanan, çocukça bir konuşmanın, ailenin de katkısıyla nasıl dallanıp budaklandığını, asıl sorunun çocuklardan önce aile büyüklerinden kaynaklandığını anlatan film, “çocuk yalan söylemez” efsanesini de yıkıyor. Çünkü çocuk da yalan söyler, anne babasının yönlendirmesiyle… zaten aile terbiyesi (eğitimi) de bu değil mi, her ülkede, her ailede, her zaman yaşanan.

Okul yönetiminin basiretsiz davranmasıyla altı yaşındaki iki çocuğun (öğreniyoruz ki, ailecek de görüşüyorlar ve temel sorun da orada) doğrudan kendileriyle görüşmek yerine anne babaları (Armand’ın babası yok, ölmüş, genç ve bekâr anne herkesin gözdesi) üzerinden, hem de haber vermeksizin çözmeye kalkışmak pek doğru bir yaklaşım değil. Geçen yüzyılda bile bu kadar hatalı davranmıyordu okul yöneticileri. Tabii, bizim ülkemizi dışında tutmak gerekir; bizde eğitimin ‘e’si yok, yönetim de aynı…

Armand’ın babası ile Jon’un annesi kardeşler ve bu iki kardeşin yaklaşımında belirgin bir hata var; tabii, kendi ailelerinden gelen. Aşamamışlar. Şiddet de gösterebiliyorlar, manipüle de edebiliyorlar. Jon’un babası, Armand’ın genç ve bekâr annesini arzuluyor ama bir şey elde edememiş. Belli ki, küçük bir kasabanın birbirini tanıyan erkeklerinin de -evli ya da bekâr olmaları fark etmeksizin- gözü annenin üzerinde.

Büyük bir psikolojik savaş veriliyor okulda yapılan görüşmede. Armand’ın annesi, küçük çocuklar arasında tartışmaların, kavgaların olabileceğini, cinsellik içeren “doktorculuk” oyununun masum bir oyun olduğunu söylerken, eniştesi yaşananların farkına varıyor.

Filmi anlatmak yerine… Günümüz toplumunda çocukların yalıtılmış bir çevrede yetiştirilmesinin doğurabileceği sorunlara değinmeyi yeğlerim. Sadece Norveç’te değil, bizde de, “aman, çocuğuma birileri bir şey der, kötü bir şey yapar, döverler, düşer yaralanır” ve benzeri bahanelerle çocuklar her “büyük gözaltı”nda, evden çıkmadan, hayatı tanımadan büyü(tülü)yor. Buna da bağlı olarak daha gergin, daha sorunlu, daha bencil, kavgacı olabildiği gibi anlamın ve nasıl olacağını bile bilmediği cinsel küfürler edebiliyor. Siz, ne kadar korursanız koruyun, çocuk, televizyondan, internetten, okuldan öğrendiklerini yansıtıyor; bu da gerilimi arttırıyor.

“Armand” küçük bir çocuğun değil, bütün bir toplumun, günümüz dünyasının eleştirisi aslında. Yönetmenin ilk filmi olmasına karşın gerçekten başarılı. Gerilim hiç düşmüyor, soru işaretleri kasap çengeli misali asılı kalıyor izleyicinin kafasında. Görüntüler, özellikle okulun yarı karanlık koridorlarında merak unsuru ile birlikte etkileyici… Diğer taraftan, Norveç’in Oscar adayı olamaması, Berlin’den sadece Altın Kamera ödülüyle dönmesi şaşırtıcı. Küçük ve okul çağında çocuğu olanların muhakkak izlemesi gerekir; çocuk yapmak isteyenler de tabii. Yetmez, eğitimcilerin, Bakandan müdüre, öğretmenden rehbere ve tabii, eğitim yazıları yazanlara kadar herkesin… Gelin, biz, bu filmi her yetişkinin izlemesi gerektiğini vurgulayalım, çünkü bir toplumda yaşıyoruz ve herkes birbirinden farklı.

11 Nisan’dan başlayarak gösterimde…

(07 Nisan 2025)

Korkut Akın

[email protected]

Çıplak Silah

Akiva Schaffer’in yönettiği ve Liam Neeson, Pamela Anderson, Kevin Durand ile Cody Rhodes’in oynadığı Çıplak Silah (The Naked Gun), 01 Ağustos 2025’de UIP Filmcilik dağıtımıyla Paramount Pictures tarafından vizyona çıkarılıyor.
Sadece bir adam, Polis Gücü’nü yönetip dünyayı kurtarmak için gereken özel becerilere sahiptir. Yüzbaşı Frank Drebin Jr., babasının izinden gidiyor.

  • Basın Bülteni
  • Fragman
  • IMDb

Çıplak Silah yazısına devam et

Drop: Kabul Et veya Reddet Filminin Türkçe Alt Yazılı Yeni Fragmanı ve Afişi Paylaşıldı

İlk randevular yeterince sinir bozucu, peki isimsiz, görünmeyen internet ortamından birinin, sizi rahatsız edici seviyede bir cinayetle tehdit eden bildirimler gönderdiği bir ilk randevu nasıl olur? Kan dondurucu. Yönetmen Christopher Landon, Ölüm Günün Kutlu Olsun (Happy Death Day) filmlerinde mükemmelleştirdiği eğlenceli ve izleyiciyi sürekli tahmin yapmaya zorlayan gerilim tarzına geri dönüyor. Herkesin bir şüpheli ya da mağdur olduğu bu güncel cinayet gizeminde, herkes çevrede şüpheli ya da kurban… Drop: Kabul Et veya Reddet (Drop) filminde Emmy adayı olan Meghann Fahy, yıllar sonra ilk randevusuna çıkan dul anne Violet’ı canlandırıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Uluslararası Film Fonları ile Buluşmalar

Köprüde Buluşmalar,  uluslararası film fonlarının temsilcileriyle bir araya gelme fırsatı sunan Uluslararası Film Fonları ile Buluşmalar serisini başlatıyor. Bu çevrimiçi oturumlarda, film fonlarının sundukları olanaklar hakkında bilgi alınabilecek. Buluşmalar Zoom üzerinden gerçekleştirilecek, ilk giren 300 kişi katılım sağlayabilecek. Katılmadan önce ilgili fonlar hakkında ön araştırma yapılarak ve çeşitli sorular hazırlayarak buluşma oturumlarından en iyi şekilde faydalanılması öneriliyor.

Uluslararası Film Fonları ile Buluşmalar yazısına devam et

Zamanın Kıyısında Sınav

İlkay Nişancı’nın yönettiği Zamanın Kıyısında Sınav (Exam on the Edge of Time), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Reddish Films tarafından vizyona çıkarılıyor.
Deprem sonrası insanlar, daha yakınlarının cenazelerini gömemeden sınav derdine düşerler. Öğrenciler üniversite sınavını şehirden bir çıkış yolu olarak görürken öğretmenler de kendi ütopyalarını inşa ederler. Uygar kayıtsızlığın yüzlerine vurulduğu bu süreçte sınav konularını hafızalarına kazımaya çalışırken diğer yandan yıkılmış kentlerinin hatıralarını belleklerinden itmeye çalışırlar. İnsanların varoluş mücadelesi, zamanın kıyısındaki sınavdan başka bir şey değildir.

Zamanın Kıyısında Sınav yazısına devam et

Yaz Işığı

Kerem Kuşçu’nun yönettiği ve Aytuğ Akdoğan, Kıvanç Kürkçü, Billur Melis Koç ile Nehir Erdoğan’ın oynadığı Yaz Işığı (Summer Light), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Sade Sinema tarafından vizyona çıkarılıyor.
Yaşamını İstanbul’da sürdüren Erdem kariyerinin başında, genç bir ressamdır. Doğup büyüdüğü Çanakkale’ye yerleşme planları yapmaktadır. Dinlenmek için iki haftalığına Çanakkale’ye, ailesinin yanına giden Erdem, karıştıkları trafik kazasından sonra aralarındaki bağ kopan eski dostu Arda’nın Bozcaada’da bir resim sergisi yapacağını öğrenir. Erdem yıllardır kaçtığı geçmişiyle yüzleşmek için kendine bir neden yaratır.

Yaz Işığı yazısına devam et

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali 2025

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali (KORK International Horror Film Festival) 25 – 26 Ekim 2025 tarihlerinde Mecidiyeköy Biletinial Torun Center Sinemaları’nda gerçekleştirilecek. Son başvuru tarihi 01 Ağustos 2025 olarak açıklanan festivalin biletleri Eylül ayında http://www.biletinial.com ve http://www.korkfilmfest.com web sitelerinde satışa sunulacak. Festivale seçilen film ekipleri ile yapılan soru – cevap podcast programı Kork Horror Talks’u festivalin YouTube ve Spotify kanalından, festival ile ilgili duyuru ve haberleri letterboxd/korkhorrorfest, korkfilmfest.com ve instagram.com/korkfilmfest web adreslerinden takip edilebiliyor.

KORK Uluslararası Korku Filmi Festivali 2025 yazısına devam et

Paydos (Yönetmen: Müge Manuş)

Müge Manuş’un yönettiği ve Sander Werelds ile Maarten Werelds’in oynadığı Paydos, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Ninova Films Distribution tarafından vizyona çıkarılıyor.
Daha önce hiçbir tırmanış deneyimi olmayan Müge, hayatının en zorlu sınavlarından birine adım atar. Belçikalı tırmanışçılar Sander ve Maarten ile tanıştıktan sonra, Akdeniz’de ıssız bir koyda, dik ve ürkütücü bir kayalıkta açılan yeni tırmanış rotasına dahil olur. Ekip, aşılması zor görünen zirveye ulaşmak için doğanın zorluklarıyla, kendi korkuları ve fiziksel sınırlarıyla mücadele ederken, cesaret, dostluk ve aile bağları onları iyice güçlendirir.

Paydos (Yönetmen: Müge Manuş) yazısına devam et

Kavak Ağacının Gölgesinde

Kenan Diler’in yönettiği ve Mikail Haskanlı’ın oynadığı Kavak Ağacının Gölgesinde (Lı Ber Siya Spîndarê – In the Shade of the Poplar Tree), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Dlr Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Davranışları ve marjinal görünümüyle hem meczup gibi görünen hem de bir dervişi andıran Mikail yaşadığı bölgenin ve ailesinin geleneksel yapısından kendini soyutlama istenciyle sıra dışı bir kafe işletmektedir. Ondört yaşından beri babasının ikinci eşi olan ve zulüm gören annesine bütün çektiklerini unutturacak bir hayat yaşatmak amacıyla, Van Gölü kenarında annesi için küçük bir butik otel açmaya karar verir.

Kavak Ağacının Gölgesinde yazısına devam et

Gündüz Apollon Gece Athena

Emine Yıldırım’ın yönettiği ve Ezgi Çelik, Barış Gönenen, Selen Uçer, Gizem Bilgen, Deniz Türkali, Lale Mansur, Neyra Kayabaşı ile Melih Düzenli’in oynadığı Gündüz Apollon Gece Athena (Apollon By Day Athena By Night), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Rosa Film – Ursula Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Yetimhanede büyüyen Defne yetişkinliğinde hayaletler görmeye başlamıştır. Defne bu yeni yeteneğini annesinin hayaletini bulmak için kullanmaya karar verir ve kendini Side antik kentinde bulur. Bu fantastik yolculukta Defne’ye radikal solcu Hüseyin, pavyon şarkıcısı Nazife ve Antik Dönemden bir rahibe eşlik edecektir.

Gündüz Apollon Gece Athena yazısına devam et

Atlet

Semih Gülen ile Mustafa Emin Büyükcoşkun’nun yönettiği ve Sevda Baş, Tarhan Karagöz, Esra Kızıldoğan ile Bilgesu Akın’ın oynadığı Atlet (Athlete), önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla Vigo Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
İşsiz annesiyle yaşayan genç ve hırslı bir halterci olan Hatice’nin amacı uluslararası yarışmalarda madalya kazanan sporculara sağlanan ömür boyu ödeneği kazanmaktır. Her ne pahasına olursa olsun başarı peşinde koşarken dünya şampiyonasında alışılmadık bir doping tekniği kullanmaya karar verir: Hamile kalarak hormonlarını arttıracak ve sonrasında kürtaj yapacaktır. Ancak denemeleri düşündüğü gibi yolunda gitmeyince beklenmedik yollara sapması gerekecektir.

Atlet yazısına devam et

Bir Minecraft Filmi, TME Films Dağıtımı ile 04 Nisan’da Sinemalarda

Warner Bros. Pictures ve Legendary Pictures yapımı olan Bir Minecraft Filmi (A Minecraft Movie), Türkiye’de TME Films dağıtımı ile 04 Nisan 2025 Cuma günü sinema salonlarında yerini alacak. Dünyanın en çok satan video oyunu Minecraft, başrollerini Jason Momoa ve Jack Black’in paylaştığı ilk filmiyle beyazperdeye uyarlandı. ‘Steve’ karakterini canlandıran sevilen oyuncu Jack Black’in, performansını oyunun uzun yıllar içinde oluşturduğu kültürden, özellikle de Minecraft oyuncularının mizah anlayışından ilham alarak şekillendirildiği filmde ayrıca Emma Myers, Danielle Brooks, Sebastian Eugene Hansen’la Jennifer Coolidge ve Kate McKinnon rol alıyor.

  • Basın Bülteni
  • Yeni fragmanı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

İthaki Yayınları 03 Nisan Kitapları

İthaki Yayınları, 03 Nisan’da satışa sunacağı kitabını açıkladı. James Joyce’un on altı yılda ilmek ilmek işlediği, altmış beş farklı dilden sözcükleri melezleştirerek serpiştirdiği, az sayıda dile çevrilmesine cüret edilmiş Finnegan Uy’anması, Fuat Sevimay’ın olağanüstü çabasıyla yeniden dillendirildi. Modern edebiyatın en çetrefil, dilin, anlatımın sınırlarını yıkıp geçen, roman türünü bambaşka ihtimallerle tanıştıran yazarı James Joyce için Beckett, “Onun eserleri şeyle ilgili değil, o şeyin ta kendisidir,” der. Jorge Luis Borges, Flann O’Brien, David Foster Wallace ve başka sayısız yazarı da etkileyen Joyce, ardında sadece Dublin’i ve İrlanda’yı anlatarak ölümsüz edebiyat bıraktı.

İthaki Yayınları 03 Nisan Kitapları yazısına devam et

4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması

“Aile & Yapay Zekâ” teması ile bu yıl düzenlenecek 4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması (4th International Darıca Short Film Competition) başvuruları başladı. Sinema sektörüne genç yeteneklerin katılmasını sağlamak, kısa filmcilere destek olmak ve yaratıcı fikirlerin oluşmasına zemin hazırlamak amacı ile düzenlenen yarışmada, başvurular 25 Temmuz’da sona erecek. Darıca Kaymakamlığı’nca yapılacak 4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması başvuruları internet sitesi üzerinden yapılacak. Yarışmada teknolojinin aile ilişkileri üzerindeki etkisi sinema dili ile anlatılacak, aile değerleri ile geleceğin teknolojik dünyası arasındaki denge sorgulanacak.

4. Uluslararası Darıca Kısa Film Yarışması yazısına devam et

Vay Be Etkisi…

Florian Girardot, 16 yılı aşkın süredir yaratıcı sektörlerde çalışıyor ve özellikle uzun metrajlı filmlerde VFX sanatçısı olarak görev yapıyor. Filmografisinde Alita: Battle Angel, Godzilla, Dedektif Pikachu, Spider-Man: Far From Home ve Catch-22 gibi yapımlar yer alıyor. Ayrıca, Meet Your Legend platformunda animasyon, VFX ve video oyunları alanında danışmanlık ve mentorluk yaparak hem genç yeteneklere hem de profesyonellere eğitim veriyor.

Kendisiyle, Türkiye ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Fabrikhas organizasyonu kapsamında düzenlenen “Ekran Endüstrilerinde Yapay Zekâ Gelişmeleri” etkinliğinde tanıştım. Bu etkinlik gerçekten son derece eğlenceli, düşündürücü, ufuk açıcı ve tazeleyici bir deneyimdi. Flo (ona sevgiyle böyle hitap ediyoruz), İstanbul’a geldiğinde Türkiye hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu ve hatta biraz gergindi. Bunun sebebi, onun tek referans noktasının 1978 yapımı “Midnight Express” filmi olmasıymış meğer. Burada yaşadığı şaşkınlık görülmeye değerdi. Latin alfabesi kullandığımızı bile bilmediğini itiraf ettiğinde, ona şakayla karışık “Ne ayıp!” diye takılmadan edemedik.

Gelelim asıl meseleye: Açıkçası yapay zekânın (AI) geleceği konusunda biraz tedirgin olanlardanım. Eğer her şey insan düşüncesine ihtiyaç duyulmadan AI’ye bırakılırsa, uzun vadede zihinsel tembelliğin bireysel ve toplumsal bir sorun haline gelebileceğine inanıyorum. Bu yüzden, AI’nin düşünme süreçlerinin tamamen yerine geçmek yerine, insanların düşünmesini teşvik edecek şekilde tasarlanması gerektiği fikrindeyim. “İşlerimizi elimizden alacak mı?” sorusu ise beni o kadar endişelendirmiyor. Evet, yapay zekâ bazı işleri devralacak, ancak aynı zamanda yeni istihdam alanları da yaratacak. Sonuçta, hayatın öznesi insandır.

İşte söyleşimiz:

Bir VFX (görsel efekler) sanatçısı olarak, yönetmenin vizyonunu hayata geçirmek için çalışıyorsun. Yönetmen ve VFX sanatçısı arasındaki ilişki bir film süresince nasıl gelişiyor? Bir VFX sanatçısı hikâyeyi şekillendirmede ne kadar yaratıcı özgürlüğe sahip?

Genellikle yönetmen vizyonunu VFX ekibine aktarır ve bu vizyonu ilk kez görsel olarak hayata geçiren ekip VFX ekibidir. Başlangıçta yönetmenin beklentilerini tam anlamıyla karşılamak zor olabilir ve birçok tekrar ve revizyon gerekebilir. Ancak süreç ilerledikçe, sanatçılar yönetmenin yönlendirmesine daha fazla güven duyar ve işler daha verimli hale gelir. Zamanla, sanatçılar da kendilerini daha özgür hisseder, küçük sanatsal dokunuşlar ekleyerek yönetmenin niyetine sadık kalmaya devam ederler.

VFX genellikle seyircinin fark etmemesi gereken bir sanat formu olarak tanımlanır. Bazen bir efekt, tam da fark edilmediği için “muhteşem” kabul edilir. Bir VFX sanatçısı olarak, çalışmalarının ne kadarının görünmez kalmasını istersin?

Bu, filmin türüne bağlı. Bir efektin “görünmez” olması, entegrasyonunun kusursuz olduğu ve sonucun inanılır göründüğü anlamına gelir. Ancak nihai hedefimiz her zaman seyirciden gelen “vay be” etkisidir. Bu biraz sihirbazlığa benziyor: Bir sihirbaz şapkadan tavşan çıkardığında veya dev bir testereyle asistanını ikiye böldüğünde, hile gayet görünürdür, ancak icrası kusursuzdur. VFX’in amacı da kusursuz bir illüzyon yaratmaktı, imkansızı gerçek gibi hissettirmektir.

VFX işinin ne kadarı teknik ustalık ne kadarı sanatsal sezgidir? Bir efekti yaratırken teknoloji sanatı mı yönlendiriyor, yoksa sanat mı teknolojinin sınırlarını zorluyor?

Teknoloji sadece istenen etkiyi gerçekleştirmek için kullanılan bir araçtır. Teknoloji, yaratıcı yönetmenlerin vizyonlarını hayata geçirmelerine yardımcı olur. Günümüzde, bilgisayar grafikleriyle neredeyse her şeyin mümkün olduğunu biliyoruz. Ancak 90’lı yılların sonlarından 2010’lara kadar, her yeni büyük yapım teknolojiyi bir adım ileri taşıma fırsatı sunuyordu. Örneğin, Pixar filmleri her seferinde yeni render teknikleri tanıttı. Frozen’daki kar simülasyonu veya Moana’daki kum ve su efektleri gibi. Günümüzde ise artık foto gerçekçiliğin ötesine geçerek, görsel olarak benzersiz işler yaratma eğilimi ön plana çıkıyor.

Peki, sınırsız yaratıcı güç bir sanatçıyı daha hayal gücü geniş biri mi yapar, yoksa yönsüz biri mi?

Kesinlikle daha hayal gücü geniş biri yapar! Sanat, kısıtlamalar içinde gelişir. Teknik sınırlamalarımız artık fazla olmasa da, her şey hâlâ zaman alıyor. Yani teknik engellerle karşılaşmasak da, zaman ve bütçe kısıtlamaları var. Bu kısıtlamalar, nihai sonucu verimli bir şekilde elde etmek için yaratıcı çözümler bulmamızı sağlıyor.

Bu noktada tamamen katılıyorum sana Flo. Kısıtlamalar yaratıcılığı körükler. Belki de dijital sanatın ruhu teknolojiden değil, bu kısıtlamalar içinde çözüm arayan zihinlerden geliyor. Sonsuz olasılıklar, ilham vermek yerine hayal gücünü köreltebilir. Bir sanatçıyı sanatçı yapan şey, yapabilecekleri değil, yapmamayı seçtikleridir. Yapay zekâ artık tasarım fikirleri üretebiliyor. AI’nin yaratıcı süreçlere dahil olması, çalışma şeklini nasıl değiştirdi veya etkiledi?

Şu anda, AI çalışma şeklimizi radikal bir şekilde değiştirmedi, en azından bu aşamada. Şu an için AI, belirli süreçleri hızlandıran bir araç olarak hizmet ediyor. Görüntü üretimi, yeni konseptler ve ilham verici fikirler sağlayabiliyor. Ancak iki büyük sorun var: Fikri mülkiyet ve nihai görüntü üzerindeki kontrol. Şu anda, AI tarafından üretilen bir görüntü tam olarak istenilen sonucu vermiyorsa, onu tam anlamıyla uyarlamak zor olabiliyor. Bu yüzden, AI şimdilik daha çok Ar-Ge aşamasında, ancak bu durumun yakında değişeceğine hiç şüphe yok.

Peki yapay zekâ sinematik hikâye anlatımını nasıl değiştirecek? Önümüzdeki 25 – 30 yıl içinde neler değişebilir? Hangi yeni olasılıklar ortaya çıkabilir?

Açıkçası, bu soruya gerçekten cevap vermek isteyip istemediğimden emin değilim… ama, yapay zekâ birçok şeyi değiştirecek. Muhtemelen büyük bütçeli yapımlar için değil çünkü burada para sınırlayıcı bir faktör değil. Ancak küçük projeler, reklam filmleri, müzik videoları ve bağımsız filmler üzerinde etkisi büyük olacak. Küçük stüdyoların, belirli bir görsel kalite seviyesini koruyarak daha hızlı çalışmak ve müşteri taleplerini karşılamak için AI’yi benimseyeceğine inanıyorum.

Hikâye anlatımı açısından AI zaten hatta bazen çok ince yollarla etkisini göstermeye başladı. Örneğin, bu röportajda verdiğim cevapların yazım hatalarını kontrol etmek için yapay zekâyı kullandım ve teorik olarak tüm cevapları AI’ye yazdırabilirdim! Ancak bunun ötesinde, yapay zekânın hikâye anlatımı üzerindeki tam etkisini öngörmek zor. Yine de kesin olan bir şey var: AI, senaryo yazımı desteği, görsel konseptler veya gelecekte tamamen AI tarafından üretilmiş sahneler gibi birçok alanda film yapımcıları için değerli bir araç haline gelecek.

Belki de AI, tamamen bağımsız bir yaratıcıdan ziyade bir “hayal ortağı” olarak kalmalı. Ancak ya bir gün AI sezgisel sanatsal kararlar alabilirse? Eğer AI ustaya dönüşürse, sanatçıya ne kalır? Yapay zekânın bağımsız sinemayı devrim niteliğinde dönüştürecek olması heyecan verici… ama aynı zamanda içinde sessiz bir yalnızlık hissi barındırıyor. Herkes kendi filmini tek başına yapabilir hale mi gelecek? Yoksa sinema, onu bu kadar derinlemesine insani yapan kolektif ruhunu kaybetme riskiyle mi karşı karşıya kalacak?

Bu yalnızlık meselesine inanmıyorum. Tek başına işler yapan solo sanatçılar olacaktır, ancak yaratım, özellikle de filmler, işbirliğine dayalı bir deneyim olarak kalır. Ben de yapay zekâ ile çalıştığımdan, bu, işbirlikçi çalışmalarımda bana çok yardımcı oldu; hatta grup olarak çalışırken, fikirlerimizi sorgulamak ve kendimizi yeni fikirlerle zorlamak için yapay zekâyı kullanıyoruz. İnsanlar, insanlara ihtiyaç duyar ve büyük gişe rekorları kıran filmlerin her birinde, her zaman insanlık kazanır.

(Bu yazı ilk olarak 01 Nisan 2025 tarihinde cinedergi.com’da yayınlanmıştır.)

(02 Nisan 2025)

Semra Güzel Korver

Sinemacılık ve Filmcilik Yararına Bağımsız İletişim Platformu