Fede Alverez’in yönettiği ve Jane Levy, Dylan Minnette, Daniel Zovatto ile Stephen Lang’ın oynadığı Nefesini Tut (Don’t Breathe), 26 Ağustos 2016’da Warner Bros. dağıtımıyla Warner Bros. tarafından vizyona çıkarıldı.
Rocky, Alex ve Money, evinde küçük bir servet bulunan kör bir adam olduğunu öğrendiklerinde, en büyük vurgunlarını yapmak için o eve girmeye karar verirler. Ne var ki, yaptıkları plan hiç de istedikleri gibi gitmez çünkü kurbanları tahmin edilmeyecek kadar tehlikeli biri çıkar. Kör adam gençleri çok iyi güçlendirilmiş evinde amansızca takip etmeye başladığında, adamın paradan başka şeyler de saklıyor olduğunu öğrenmek gençleri dehşete düşürür.
5 Dakikada Beşiktaş Kısa Film Yarışması
Beşiktaş Belediyesi, 5 Dakikada Beşiktaş Kısa Film Yarışması isimli bir kısa film yarışması düzenliyor. 5 Dakikada Beşiktaş Kısa Film Yarışması, kısa film ve sanatseverlerin Beşiktaş’a dair ve 5 dakikadan kısa filmleri ile katılabilecekleri bir kısa film yarışması. Yarışmanın amacı iBeşiktaş’ın sosyal ve kültürel hayatını sinemanın gözüyle izleyicilerle buluşturmak olarak belirlendi. Ülkemizde yaşanan olaylar nedeniyle son katılım tarihi 14 Ağustos tarihine kadar uzatılan yarışmada, adayların yarışmaya katılabilmeleri için filmlerini www.kisakes.org adresinde yer alan 5 Dakikada Beşiktaş Kısa Film Yarışması bölümündeki formla birlikte yüklemeleri gerekiyor.
Tarzan, Sömürgecilere Karşı
Tarzan Efsanesi (The Legend of Tarzan)
Yönetmen: David Yates
Eser: Edgar Rice Burroughs
Senaryo: Adam Cozad-Craig Brewer
Müzik: Rupert Gregson-Williams
Görüntü: Henry Braham
Oyuncular: Alexander Skarsgård (John/Tarzan), Margot Robbie (Jane), Christoph Waltz (Kaptan Rom), Samuel L. Jackson (Dr. Williams), Sidney Ralitsoele (Wasimbu), Osy Ikhile (Kwete), Mens-Sana Tamakloe (Kolo), Casper Crump (Albay Kerckhover), Ella Purnell (Genç Jane), Rory J. Saper (Genç Tarzan), Christian Stevens (Çocuk Tarzan), Hadley Fraser (Tarzan’ın Babası), John Hurt (Jane’in Babası)
Yapım: Warner Bros. (2016)
İngiliz yönetmen David Yates’in “Tarzan Efsanesi”, liberal bakışıyla efsaneye farklı bakış getiriyor. IMAX ve üç boyutlu bu film sinema tarihine de kalacak sanki.
Yıl 1890… Victoryen dönem. Ekonomik olarak iflâs etmiş Belçika Kralı Leopold, Afrika ülkesi Kongo’da elmas bulması için Kaptan Léon Rom’u Afrika’ya yolluyor. Askerlerle doğası muhteşem Kongo’ya gelen haçlı tespihi olan Rom, egemen kabilenin baskınıyla karşılaşıyor. Bu tespih gerektiğinde silaha da dönüşüyordu. Reis, elmaslara karşılık ondan Tarzan’ı istiyor. Bu nasıl olacaktı? Tarzan, bir İngiliz ve de Greystoke Kontu. Üstelik Lordlar Kamarası’nın da üyesiydi. Adı da John Clayton’dı. Tarzan, bir daha oraya dönmek istemiyor. Çünkü derin acıları var geride. Kendisi doğduktan sonra annesi ölen John, gorillerin saldırısında babasını da kaybediyor. Ona yerli halk Tarzan diyor. Yavrusu olan dişi goril onu evlatlık alıp büyütmüş. Amerikalı Dr. George Washington Williams, onu ikna ediyor. Williams, fildişi ve elmas kaçakçılığının yanında Kongo’da köle ticaretinin yapılıp yapılmadığını da belgelemek istiyor. Aslında Dr. Williams, suçluluk duygusu da yaşıyor. Amerika’nın iç savaşında köleliğe karşı savaşmış ama sonrasında Kızılderili soykırımına katılmış. İkna olan Tarzan, Kongo’ya doğru yola çıkarken, Amerikalı eşi Jane Clayton da gelmek istiyor onunla. Çünkü o da orada büyümüş ve üstelik özlediği dostları da var.
Batının sömürge tarihinden…
Tarzan, Kongo’ya Rom’un ince planlarını biliyormuş gibi başka yoldan gidiyor. Yanında da Dr. Williams ve eşi Jane de var. Yolda, avını yiyen dostu dişi aslanla karşılaşıyor ve özlem gideriyorlar önce. Sonra da dost kabileye uğruyorlar. Jane’in profesör babası bu kabileye İngilizce de öğretmiş. Yönetmen, bazen Jane’in, bazen de Tarzan’ın zihninden düşenlerle geriye dönüş de yapıyor filminde. Jane, ilk ormanda görmüş Tarzan’ı. Goril, Jane’i öldürmek isterken onu koruyor ve ölümcül yaralanıyor. Aşk da böylece başlıyor. Tarzan da goril ailesinin içinde büyüyüşünü hatırlıyor zaman zaman. Bu fantastik-macera filme gerçeklik oluştururken, sömürgecilik ve soykırım tarihleri de hatırlanıyor. Belçika’nın Afrika’da yaptıklarını öne çıkarmış yönetmen. Hollanda’nın ve Almanya’nın yaptıkları da hatırlanmalı. İngiltere’nin Çin’de ve Hindistan’da yaptıkları da unutulmamalı. Victoryen kültürünün egemen olduğu İngiltere, sömürgesi bu iki ülkede milyonlarca insanın açlıktan ölmesine sebep olmuştu. İnsanlık tarihinin hiç unutulmaması gereken soykırımlarıydı bunlar. Patlıcan yendiğinde Hindistan’a, çay içildiğinde Çin’e merhaba denmeli, evet…
Büyüleyici Afrika doğasında…
Evet, Rom’un da planları var ve köy baskınıyla Jane’i esir alıyor. Eninde sonunda Tarzan’ın Jane’i kurtarmaya geleceğine inanıyor. Ama nedense hayatın kendi planları olabileceği hep unutuluyor. En azından Jane’in ne kadar güçlü ve zeki bir kadın olduğu hesaba katılmayınca. Evet, sonunda iyiler kazanıyordu. Ya Afrika? Bugün Afrikalılar göçmen olup Akdeniz’de ölüyorlar. Batıya, kendilerinden alınmış olanları almaya gidiyorlar şimdi.
1963 doğumlu İngiliz yönetmen David Yates, “Harry Potter” seriyalinin son dört filmini çekmişti. IMAX perdede üç boyutlu izlenen 2016 yapımı “The Legend of Tarzan-Tarzan Efsanesi”, sinemanın kıymetli filmleri arasına katılacak sanki. Bir başka İngiliz yönetmen Hugh Hudson’ın sinemaskop çekilmiş 1984 yapımı “Greystoke: The Legend of Tarzan, Lord of the Apes-Tarzan-Asil ve Vahşi” filmi kadar önemli. Hudson, bu efsaneye felsefe katmıştı. Yates de gerçeklik katıyor. İsveçli aktör Alexander Skarsgård, Tarzan karakteriyle bütünleşmiş. Aristokrat John’la ormanların kralı Tarzan’a ruh katabilmiş. Elbette büyük oyuncu Samuel L. Jackson’ı seyretmek de keyifli. Bir de Avusturyalı oyuncu Christoph Waltz var. Quentin Tarantino filmlerinde “kötü adam”a derinlik ve anlam katan Waltz, bu filmde de kötücüllüklerinin keyfini çıkarıyor. Bu iki oyuncu da Tarantino filmlerinin fenomenleriydi. Elbette o yemyeşil Kongo’nun doğası muhteşem uçurumlarıyla büyüleyecek bir de. Afrikalılara armağandı sanki. Filmin geniş final bölümü de unutulmamalı. Sinema perdesinde yaşanabilir ancak. Goriller de gerçekten insansıydı. Duyguları varmış gibiydiler. Bizim gibi evrimi tamamlayabilselermiş kuzenlerimiz olacaklarmış sanki. Bu film, üç boyutlu perdede etkileyiciydi.
(08 Temmuz 2016)
Ali Erden
Kapısı Sokağa Açılan Beyoğlu Sineması Nefes Alacak
Beyoğlu bölgesinde yakın zamanda yaşadığımız trajik olaylarla birlikte Beyoğlu Sineması’nın ayakta kalma mücadelesi daha da zorlaşmaya başladı. Bu mücadeleye katkı sunabilmek adına Beyoğlu Pera Sineması’nda yaz boyunca, yılın en beğenilen filmleri 10 TL.lık indirimli bilet tarifesiyle seyirciyle buluşacak. Süreç boyunca film yapımcıları, ithalatçılar ve Başka Sinema. tüm bilet gelirini sinemaya bırakarak Beyoğlu Sineması’na destek olacak.
Kapısı Sokağa Açılan Beyoğlu Sineması Nefes Alacak yazısına devam et
24 – 30 Haziran 2016, Haftalık Box Office Listeleri
24 – 30 Haziran 2016, Haftalık (Weekly) Box Office listeleri için tıklayınız. Bu listelerden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi’nin gösterilmesi rica olunur.
Haftalık Seans Bilgileri, 01 – 07 Temmuz 2016
Gösterimdeki filmlerin 01 – 07 Temmuz 2016 seansları için tıklayınız. (Eksiksiz liste değildir, bu salonlar ve seanslar dışında da gösterimler olabilir. Listeden alıntı veya kopyalama yapıldığında kaynak olarak Haftalık Antrakt Sinema Gazetesi‘nin gösterilmesi rica olunur.)
Yönetmen Haydar Işık Malatyalı Genç Sanatçılarla İftarda Bir Araya Geldi
Yeni film projesi çalışmaları kapsamında Malatya’ya gelen yönetmen Haydar Işık, Yeşilyurt Belediyesi Tiyatro Topluluğu’na bağlı sanatçıları Sümer Park Açıkhava Sahnesi civarındaki mütevazı bir mekânda bir araya getirerek iftar sofrasında konuk etti. Yeni film projesi toplantılarının devam ettiğini ifade eden Haydar Işık, önümüzdeki günlerde başta Malatya Valiliği olmak üzere merkez ve yerel belediyeler yanında bazı kurumsal vakıf ve derneklerinde ziyaret edileceğini belirtti.
Yönetmen Haydar Işık Malatyalı Genç Sanatçılarla İftarda Bir Araya Geldi yazısına devam et
Rock The Kasbah
Bocurgat
Metin Avdaç’ın yönettiği ve ?????, ?????, ????? ile ?????’in oynadığı Bocurgat, önümüzdeki aylarda ????? dağıtımıyla ????? tarafından vizyona çıkarılıyor.
Işıltılı İstanbul birden karanlığa gömülür. Elektrik Kurumu’nda dokuz yıldır çalışan ve iş güvencesi, işçi haklarını savunmasıyla bilinen Mahir ile arkadaşları yağmurlu bir gecede arızayı ararken, ormandan geçen İstanbul’un elektriğini sağlayan, enerji hattındaki arızayı bulurlar. İş malzemelerinin önemli bir parçası olan Bocurgat arızalıdır. Mahir ve Sadık arızayı giderirken, sorunlu Bocurgat işlerini zorlaştırmıştır.
Nezih Tuncay’ı Kaybettik
Sevilen oyuncularımızdan Nezih Tuncay, 29 Haziran Çarşamba günü (bugün) hayatını kaybetti. 1965 yılında sanat hayatına başlayan Tuncay, Devekuşu Kabare, Arena, Sezer Sezin, Mücap Ofluoğlu ve Lale Oraloğlu Tiyatroları’nda çalıştı. Şaka Yapma, Patron Duymasın, Dikenli Yol, Rus Gelin, Ömerçip, Kalbin Zamanı, Deliha ve Dünyanın En Güzel Kokusu adlı sinema filmleriyle hatırlanan sanatçı, Denizin Kanı ve Yaprak Dökümü gibi birçok TV dizisinde de görev yaptı. Cenazesi, 30 Haziran 2016 Perşembe günü Maltepe Merkez Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakip Kartal Maltepe Mezarlığı’na defnedilecek olan merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.
Mülteciler Haklarını Almaya Geliyorlar
Denizdeki Ateş (Fuocoammare)
Yönetmen-Senaryo-Görüntü: Gianfranco Rosi
Oyuncular: Samuele Pucillo, Pietro Bartolo,Samuele Caruana, Mattias Cucina, Francesco Mannino, Giuseppe Fragapane, Maria Costa, Francesco Paterna, Maria Signorello
Yapım: Rai Cinema-Arte France Cinéma (2016)
Yönetmen Rosi’nin “Denizdeki Ateş” yarı-belgeseli, mültecilerin trajedilerini içeriden yansıtan sarsıcı ve ilham verici bir film.
İtalyan yönetmen Gianfranco Rosi, 1964’te Afrika ülkesi Eritre’de doğdu. O da bir göçmendi. Sicilya’ya bağlı Lampedusa, İtalya’ya uzak, Afrika’ya yakın bir balıkçı adası. Neredeyse her gün derme çatma teknelerle insanlar Akdeniz’de ölüme doğru yola çıkıyorlar. İtalyan sahil koruma çoluk çocuk, genç yaşlı, kadınlı erkekli bu mültecilerin çok azını kurtarabiliyor. Çoğu denizde ölüyor trajik biçimde. Yönetmen bu filmini doku-drama olarak, yani yarı-belgesel olarak yansıtmış. Mülteciler ve onları kurtaranlar, kamplar gerçek. Sadece ada sakini bir balıkçı ailesini bu gerçekliğin, bu belgeselin arasına kurgulamış. Koşut kurguyla bu anlar iç içe yansıyor perdeye.
Balıkçı ailesiyle…
Trajedi, umut ve yaşamak duygusu bir taraftan anlatılırken, adanın sakini bir balıkçı ailesi de küçük bir çocuğun etrafından yansıyor. Küçük Samuele, babası Nelle, babaannesi Maria ve iyice yaşlanmış büyükbabasıyla yaşıyor. Bir de arkadaşı var. Adada hayatının en güzel anlarını yaşıyor. İnsana kendi çocukluğunu da anlatıyor. Sapanlarla kuşlara taş fırlatmak gerçekten heyecanlıydı. Yazları kendi kasnaklı uçurtmanı da yapmak keyiflerin en güzeliydi. Ağaç dalıyla yapılan patlangaç da vardı. Filmde yok elbette.
Akdeniz’de kaktüsü çağrıştıran bitkiye “pabuç inciri” denirdi. Bu incir çok lezizdi ve tadı da tropikti meyvenin. İncirin çıktığı diken dolu yeşil dal da pabucu andırıyordu. Samuele ve arkadaşı bu yaban inciri bitkisinin ayakkabı tabanını andıran dalına sapanla taş fırlatıyorlar. Kırsalda çocukluğu yaşamak muhteşemdi. Daima yaratıcı olunuyor. Samuele’nin babaannesi de zaman zaman yansıyor filmde. Onun hiç acelesi olmadan Akdeniz mutfağının muhteşem yemeklerini belgesel tadında izliyor insan. Büyükanne Maria’yı izlemek de etkileyici. Kadınların muhteşemliğinin belgeseli gibiydi. Adanın radyosundan sürekli şarkılar da istiyor büyükanne. Filmde spagettinin de nasıl yeneceği ayrıntılı biçimde gösteriliyor, belirtelim. Samuele’nin bir gözü de tembelleşmiş. Göz doktorunun tavsiyesine uyarak u tembelliği de alt ediyor küçük Samuele.
Ölmek mi, özgürlük mü?…
Kurtarılan mültecilerin dramları gerçekti. Tedavi oluşları, hemen kayıt alınışları ve onlara insancıl yaklaşımlar da insanı etkiliyor. Aslında bu yaklaşımlar birer örnek. Siyahî bir mülteci nasıl kurtulduğunu anlatmasını dinlemek, yaşama içgüdüsünün gücünü gösteriyordu. Libya’da, İslamcı terör örgütü IŞİD’in hapishanesinden kurtulmuş ve büyük zorluklarla Akdeniz’i aşıp bu adaya gelmiş. Yaşamak ne güzeldi!.. Doktorun, hamile mülteci kadının ikiz bebeklerini ultrasonla incelemesi de yaşama gücünü hissettiriyordu. Sekansların peş peşe yansıdığı bu yarı-belgeselde bir başlangıç ve klasik anlamda bir son yok. Yönetmen, hayatların içine girdiği gibi dışına da çıkıyor. Ada radyosundan duyulan şarkılar ve müzikler de etkileyici. Filmin adını aldığı “Denizdeki Ateş” şarkısının hatırlattıkları da var. Filmin içinde.
Evet mülteciler. Yüzlerce yıl yeraltı ve yerüstü kaynakları batılı beyazlarca çalınmış insanlar şimdi kendilerinden alılanları almaya geliyorlar Avrupa’ya. Korku bu. Ya zenginlik giderse? Bir de Suriye vardı. Aslındaki oradaki sorun, 2006’daki kuraklıkla başladı. Köylerden şehirlere iç göç başladı. 2010’daki “Arap Baharı”yla da sonradan birleşince bu durum, iç savaş başladı. Suriyeliler de haklarını almak için Ege’de ölüyorlar şimdi. Mültecilerin hiçbiri “kaçak göçmen” değildi. Bu yarı-belgesel görülmeli. İlham da alınmalı. 2016 yapımı “Fuocoammare – Denizdeki Ateş” sinema iyi yapıtlarından. Ayrıca Berlinale’den dört ödül kazandı. Hem de “Altın Ayı” ödülü de dâhil.
(06 Temmuz 2016)
Ali Erden
Yeni Film Fonu’nun Üçüncü Döneminde Desteklediği Filmler Belli Oldu
Anadolu Kültür ve If İstanbul Bağımsız Filmler Festivali ortaklığıyla 2015 yılında kurulan Yeni Film Fonu’nun üçüncü döneminde desteklediği belgesel filmler belli oldu. Fona bu döneminde yaklaşık 150 başvuru geldi. 2016 jürisi Berke Baş, Zeynep Dadak, Melek Ulagay, Yeşim Ustaoğlu ve Yıldırım Türker’in yaptığı değerlendirme sonucunda 12 belgesel filmin desteklenmesine karar verildi. Yeni Film Fonu’nun 2016 ikinci dönem başvuruları ise Eylül ayında yapılacak duyuruyla başlayacak. Yeni Film Fonu’na kısa belgeseller prodüksiyon ve post-prodüksiyon aşamasında, uzun ve orta metraj belgeseller ise geliştirme, prodüksiyon ve post-prodüksiyon aşamasında başvurabilecekler.
Yeni Film Fonu’nun Üçüncü Döneminde Desteklediği Filmler Belli Oldu yazısına devam et
Digiturk’ten Türk Sineması’na Destek
Türk sinemasına destek olmaya devam eden Digiturk, bu sene beşincisi düzenlenen ve sinemamızın en renkli örneklerini İtalyan sinemaseverler ile buluşturacak olan V. Roma Türk Film Festivali’nin üçüncü kez medya sponsoru oldu. V. Roma Türk Film Festivali, SRP İstanbul tarafından, usta yönetmen Ferzan Özpetek’in Onursal Başkanlığında, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, T. C. Başbakanlık Tanıtma Fonu’nun desteğiyle ve Digiturk’ün medya sponsorluğunda 30 Haziran – 03 Temmuz 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Festival, Roma’nın en önde gelen sanat merkezlerinden Casa Del Cinema Salonları’nda düzenlenecek.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Alanya Kristal Kale Film Festivali’ne Gelen Oyuncular EXPO 2016’yı Gezdi
1. Alanya Kristal Kale Uluslararası Film Festivali’ne katılmak üzere Antalya’da bulunan yabancı sanatçılar, EXPO 2016 Antalya’yı gezdi. Turkcell EXPO Kulesi’nden alanı seyreden oyuncular hayranlıklarını dile getirirken, “Böyle yerler yalnızca Avrupa’da olur sanıyorduk. Kendimizi Cannes’da hissediyoruz.” dediler. Festivalde Almanya, Bulgaristan, Hollanda, Danimarka, Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Belarus, Kazakistan ve Türkiye’den filmler gösteriliyor.
- Basın Bülteni
- Festival hakkında geniş bilgi için tıklayınız.
Alanya Kristal Kale Film Festivali’ne Gelen Oyuncular EXPO 2016’yı Gezdi yazısına devam et
Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın İlk Kez Yönetmen Koltuğuna Oturdukları Mahalle’nin Çekimleri Devam Ediyor
Başarılı genç oyuncular Buğra Gülsoy ve Serhat Teoman’ın yönetmenliğini yaptıkları ve aynı zamanda rol aldıkları Mahalle filminin çekimleri tüm hızıyla devam ediyor. İlk kez yönetmen koltuğuna oturan, yakın arkadaşlar Gülsoy ve Teoman’a filmin başrollerinde Hazar Ergüçlü, Selen Öztürk ve Emre Erkan eşlik ediyor. Film, kendi kanunlarını kendi yazan bir mahallede yaşayan üç arkadaşın mahalleye yeni taşınan gizemli bir yabancı ile değişen hayatlarını anlatıyor.
- Basın Bülteni
- Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.