Venom: Son Dans

Kelly Marcel’in yönettiği ve Tom Hardy, Juno Temple, Alanna Ubach, Stephen Graham, Rhys Ifans, Chiwetel Ejiofor, Cristo Fernandez ile Clark Backo’nun oynadığı Venom: Son Dans (Venom: The Last Dance), 25 Ekim 2024’de TME Films dağıtımıyla TME Films tarafından vizyona çıkarıldı.
Kendi dünyaları tarafından aranan birer kaçak olan, tek vücutta yaşamaya alışmış Eddie Brock ile Venom’un hikâyesi. Aynı vücutta yaşamaya alışmış olan Eddie ve Venom kaçmaktadır. Onlar her iki dünya tarafından da takip edilmekte ve ağlar birbirine yaklaşmaktadır. İkili, Venom ve Eddie’nin son dansında perdeleri kapatacak yıkıcı bir karar vermek zorundadır.

  • Basın Bülteni
  • Web Sitesi
  • Fragman: 1 / 2 / 3 / 4
  • IMDb
  • Ferhan Baran Yazıyor

Venom: Son Dans yazısına devam et

Kayıp Kamyon Filminin Galası Gerçekleştirildi

Ekrem Arslan’ın yönettiği Kayıp Kamyon filminin galası gerçekleştirildi. 18 Ekim’de sinema salonlarındaki yerini alacak filmin senaryosunu Kamuran Süner ve yönetmen Ekrem Arslan birlikte kaleme aldı. Kuşak çatışmalarını kalplere dokunacak duygusal bir anlatımla beyazperdeye getiren filmin kadrosunda Bülent Emin Yarar, Yetkin Dikinciler, Ülkü Hilal Çiftçi, Engin Hepileri, Gözde Çığacı gibi sevilen oyuncular yer alıyor. Film ekibi gösterim öncesinde kameralara karşı konuştu.

  • Basın Bülteni
  • Ülkü Hilal Çiftçi - Kimseye Etmem Şikayet (Kayıp Kamyon Official Soundtrack)
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Kayıp Kamyon Filminin Galası Gerçekleştirildi yazısına devam et

Ankara Film Festivali’nin Kısa Filmleri Belli Oldu

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından 07 – 15 Kasım 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan 35. Ankara Film Festivali’nin Ulusal Kısa Film Yarışması’nın finalistleri belli oldu. 174 başvurunun olduğu ve İstanbul Esenyurt Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Özgür Arık, İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi öğretim görevlisi Fulten Larlar ve yönetmen Vehbi Bozdağ’ın ön jüriliğinde gerçekleşen Ulusal Kısa Film Yarışması’nda bu yıl 14 kısa film yarışacak.

Ankara Film Festivali’nin Kısa Filmleri Belli Oldu yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Yaşama Tutunmak İçin: Son Ana Kadar

Tüm canlılar doğar, büyür ve ölür. İçlerinde sadece insan kalıcı olmak ister, ölmemek arzusundadır, ölse bile adının yaşaması için hep bir şeyler yapma çabasındadır. Belki de sadece bizim ülkemizde, insanlar öldükten sonra da yaşamak için çocuk yaparlar. Oysa kalıcılık çok daha farklı, çok daha özel bir şeydir. Yönetmen John Crowley, Nick Payne’in senaryosunu, Andrew Garfield, Florence Pugh, Adam James’in oyunlarıyla gerçek bir … Devamı… »

Unutma, Sen Bir Tanesin: Cevher

Herkes genç, güzel, enerjik ve beğenilen olmak ister. Bunun için karaborsa ilaç alırsanız (sahi, bu ülke güzellik müstahzarları satarak vurgun yapıp da ünlü olanları da tanıdı) yeni bir sayfa açılabilir önünüzde…

Coralie Fargeat’ın yeni filmi zamanlamasıyla epey ilginçti. Bir gün önce Devlet Bahçeli, yıllardır asılmasını istediği, “bebek katili” olarak nitelediği Abdullah Öcalan’ı Meclis’te konuşmaya davet etti. Cevher’deki Elizabeth Sparkle da aynı değişimi gösteren 50’sine gelince televizyon ekranlarından uzaklaştırılan eski bir yıldız. Düne kadar en güzel, en başarılıyken birden değişince tıpkı Bahçeli’nin içine düştüğü duruma düşüyor. Ancak bir gün sonra yaşanan TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı düşümü de düşüncemi de değiştirdi.

Elizabeth Sparkle (Demi Moore), yerini genç, güzel, başarılı Sue’ya (Margaret Qualley) devrediyor. Ancak süre sadece bir hafta ve müsamahası yok, asla. Gecikilirse çok şey geri döndürülemez biçimde bozuluyor.

Gözünü kâr hırsı bürümüş ve cinsellikle bozmuş televizyon patronu Harvey (Dennis Quaid) Sue’yu görünce beyninden vurulmuşa dönüyor. Elizabeth’in yerine geçen Sue, onun bilgi birikimi ve deneyiminden de yararlanarak daha da başarılı oluyor. Genç kadın için bir hafta nedir ki, doğal olarak gecikiyor ve akış bozuluyor.

Filmin ana teması insani duygular çerçevesinde her yaş kendi içinde güzeldir. Cildinizin bozulması, yüzünüzdeki kırışıklıklar, bedeninizin sarkması yaşınızın güzelliğindendir. Kandırmacalara kulak asmayın. Asıl önemli olan sizin dik ve gururlu duruşunuzdur.

Erkek egemen dünyada -televizyon patronları da onların içinde- kadınlar sadece görsel bir obje olarak görülüyor. Bu büyük yanılgıyı gözler önüne seren Cevher, bir yanıyla korku, bir yanıyla kaygı içeriyor. Harvey’in filmin daha başında, alabildiğine çirkin (yakın plan olunca daha bir iğrençleşiyor) yemek yeme sahnesi bu erkek egemen dünyanın yüzü olarak öne çıkıyor. Yaşı 50 olsa da, Sparkle, kendisini genç dinç ve seksi hissediyor; ta ki o ilacı duyana kadar.

Bundan sonrası ipucu (spoiler) içereceği için filmin devamını aktarmayacağım. Kanlı beden görüntüleri irkilmenize ya da tiksinmenize değil, kadının yaşadıklarına dikkat çekiyor. Bedeni dinç olsa da, yüzündeki kırışıklıklar yaşını gösteriyor, ama yine de albenili. Okul arkadaşı onu yemeğe bile çıkarmak istiyor. Kim nasıl görürse işte… Değişmek, yaşamın olmazsa olmaz kuralıysa, bu değişimi doğal yolla yaşamak en iyisi.

Cevher, ilginç (ödüllü de, Berlin’den en iyi senaryo ödülüyle döndü) bir öykü anlatıyor. Biraz ürpertecek olsa da kendinize ve yaşamınıza dönüp bakmanızı sağlayacak.

01 Kasım’dan başlayarak gösterimde…

(25 Ekim 2024)

Korkut Akın

[email protected]

İki Gün Batımı Arasında

‘Yetişkinliğe geçiş anını bazen yaş değil, ölüm tayin eder’ diyor yönetmen Rúnar Rúnarsson. 77. Cannes film Festivali’nde ‘Belirli Bir Bakış’ (Un Certain Regard) seçkisinin açılış filmi olan ‘Gün Doğarken / Ljósbrot’ beklenmedik bir trajik kaybın ardından yaşananlar üzerine.

İzlanda baharının büyülü günbatımını baş başa izleyen Una (Elín Hall) ile Diddi (Baldur Einarsson) gelecek hayalleri kurmaktadır. Reykjavik Güzel Sanatlar Okulu’nda performans sanatçısı eğitimi alan gençlerden Diddi ertesi sabah erkenden memleketine uçarak uzatmalı sevgilisi Klara’dan ayrılacak, böylece ilişkilerini yaşarken saklambaç oynamalarına gerek kalmayacaktır. Lakin kader başka bir plan çizmiştir. Havaalanı yolundaki tünelde yaşanan korkunç patlama genç adamı yaşamdan koparacaktır.

Jenerik bu hazin hadisenin ardından devreye giriyor ve bir günbatımından diğerine 24 saatlik bir zaman diliminde sevdiklerinin kaybı ile allak bullak olan 6 gencin duygusal yolculuğuna tanıklık ediyoruz. Caddelerde mezuniyet kutlamasına hazırlanan liseli gençlerin heyecanı, Una’nın, Diddie’nin ev arkadaşı yakın dostu Gunni’nin (Mikael Kaaber), kaza üzerine ilk uçakla gelen Klara’nın (Katla Njálsdóttir) şaşkın kederine karışırken, ülke tarihinde yaşanmış bu en vahim trafik kazasının ardından bayraklar yarıya iniyor. Travma merkezinde ne yapacağını bilemeyen gençler, büyük ebeveynlerinin haricinde ilk

kez yüzleştikleri ölüm gerçeğini kabullenmekte zorlanıyor, müzik yaptıkları barda Diddie’nin şerefine onun favori içkisini yudumluyor. Eski fotoğraflar ortaya çıkıyor, isyanlarına paralel olarak müziğin sesi yükseliyor. İçiyorlar, şuursuzca dansediyor ve sonrasında kolkola yığılıp ağlaşıyorlar. Derin bir yasa boğulan Una sakladığı sırla boğuşup duygularını ifade edemezken, diğerlerinin Klara’yı teselli etme çabasını içten içe kıskanıyor. Bu duygusal yolculuğun sonu yine bir günbatımında batan güneş misali Diddi’ye veda ile sonlanacaktır.

Rúnar Rúnarsson’un ifadesiyle ‘çelişkili duyguların arasında sıkışılan, gülmenin ağlamaya dönüştüğü, güzelliğin kederle birlikte varolduğu kısacık bir zaman diliminde geçen’ 75 dakika uzunluğunda minimalist film, sinemacının İKSV festivallerinde ilgiyle izlenmiş önceki yapıtları ‘Volkan’, ‘Serçeler’ ya da ‘Echo’da olduğu üzere İzlanda’nın sakin doğal güzelliğini ön plana çıkarmıyor ancak finalde, 2018’de 48 yaşında yaşama veda etmiş İzlandalı besteci Jóhann Jóhansson ezgilerinin batan güne ışığının sudaki kırılmasına (filmin özgün adı ‘ışığın kırılması’ anlamına geliyor) eşlik ettiği büyüleyici finalle gönlümüzü alıyor. Genç Meryl Streep’i andıran Elín Hall her bir kareye sinen etkileyici performansı ile gelecek vadediyor.

(25 Ekim 2024)

Ferhan Baran

[email protected]