Gelecekten Bir Mektup: Bir Zamanlar Gelecek: 2121, 28 Haziran’da Vizyona Giriyor

Türkiye’nin ilk uzun metraj kadın bilim kurgu yönetmeni Serpil Altın’ın filmi Bir Zamanlar Gelecek: 2121, 28 Haziran 2024 Cuma’da günü sinemalarımızda gösterime giriyor. Gelecekte dünyamızda sınırlı yaşamlara sebep olacak iklim krizi nedeniyle hayatlarımızda ne tarz değişikliklerle karşılaşacağız? Yeni doğan bir birey yaşlı bir bireyin yerini mi alacak? İklim krizi ve yoksunluk insanlara bu tarz ikilemde bırakacak hayatlar mı sunacak? Bazı seçimler elimizde olabilecek mi? Türkiye’nin ilk yeşil film girişimi olma özelliğini de taşıyan film yakın bir gelecekte yeraltında yaşamak zorunda olan bir ailenin çelişkilerini, sorgulamalarını ve isyanlarını konu alıyor.

Sayara’yı İzlemeye Cesaretin Var mı? Korku, Suç ve Aksiyonu Buluşturan Türk Filmi Sayara Sinemalarda

Türünün nadir örneklerinden biri olan Türk filmi Sayara’nın vizyona girmesine sayılı gün kaldı. 21 Haziran Cuma (bugün) günü sinema seyircisiyle buluşacak olan Sayara’yı izlemek büyük bir cesaret gerektiriyor. Yayınlanan fragmanlarıyla sinemaseverlerin dikkatini çeken, gösterildiği festivallerde seyircilerin kanını donduran Sayara’nın hikâyesi artık sinema seyircisinin karşısında olacak.

  • Basın Bülteni
  • Fragmanı izlemek için tıklayınız: 1 / 2
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Ferhan Baran Yazıyor: Motorcuların Altın Çağına Ağıt

Çağdaş Amerikan Bağımsız Sineması’nın öne çıkan isimlerinden Jeff Nichols ülkesinin yakın geçmişine belgeselci bakışını sürdürüyor. Danny Lyon’ın 1968 tarihli fotoğraf albümünden yola çıkan ‘Motorcular / The Bikeriders’ ABD’de baş döndürücü bir kültürel değişimin yaşandığı 60’lı yılların gözde alt kültürlerinden ‘asi motosikletlilerin’ özel dünyasına içerden bir bakış atıyor. James Dean ekolünün boylu poslu karizmatik temsilcisi Benny (Austin … Devamı…»

Ferhan Baran Yazıyor: Duygular Çarpışıyor

Pixar’ın belki de en yaratıcı animasyonlarından biri olan ‘Ters Yüz / Inside Out’ 9 yıl aradan sonra serinin devam filmi ile dönüş yapıyor. İlk film ailesiyle birlikte taşradan büyük şehre taşınan 11 yaşındaki Riley’nin duygusal bocalamaları üzerine kuruludur. Doğup büyüdüğü Minnesota’da mutlu bir hayatı olan küçük kız buz hokey takımı arkadaşlarından uzakta San Fransisco’daki yeni hayatına adapte olmaya çalışırken beş temel duygu hayatı onun için … Devamı…»

Şeyda

Noora Niasari’nin yönettiği ve Zar Amir Ebrahimi, Leah Purcell, Mojean Aria ile Lucinda Armstrong Hall’in oynadığı Şeyda (Shayda), 28 Haziran 2024’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarılıyor.
Şeyda, kızı ile birlikte kadın sığınma evine gitmek zorunda kalan bir kadının yaşadıklarını konu ediniyor. İranlı cesur bir kadın olan Shayda, 6 yaşındaki kızı ile birlikte Avustralya’ya iltica eder ve bir kadın sığınma evine yerleşir. Yeniden doğuş olarak adlandırılan İran Yeni Yılı kutlamalarında, Nevruz geleneklerinde ve yeni başlangıçlarda teselli bulan Şeyda’nın özgürlüğüne giden yoldaki tek engel, birdenbire tekrar hayatlarına dahil olan eski kocasıdır.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

21. Filmmor Perdeyi Parola: Barış ile Açıyor

Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 20 Haziran 2024 Perşembe günü sinemasever izleyicileri 21. kez selamlamaya hazırlanıyor. Filistin’i İşlemek (Stitching Palestine) filminin online gösterileceği Açık Seans ile başlayacak festivalde Kadınların Sineması, Parola: Barış, Yerel Siyaset Yerinden Sinema, Feminist Bellek, Hak Odaklı Sinema bölümlerinde filmler, forumlar, atölye ve söyleşiler yer alıyor. 25 Haziran’da İBB Zafer Mahalle Evi, 26 Haziran’da İBB Örnektepe Mahalle Evi’ne konuk olan festival, İBB Beyoğlu Sineması ve Fransız Kültür Merkezi’nde 30 Haziran tarihine kadar sürecek.

21. Filmmor Perdeyi Parola: Barış ile Açıyor yazısına devam et

Ferhan Baran Yazıyor: Evren Sabit Değilse Siz de Değilsiniz

Amerikan sinemasının kıdemli bağımsızlarından Richard Linklater imzalı ‘Hit Man’ 2001 yılında ‘The Texas Montly Article’da Skip Hollandsworth imzasıyla yayınlanmış makalede hikâye edilen ‘sahte tetikçi’ Gary Johnson’ın gerçek yaşamından esinlenmiş. 43. İKSV Festivali’nin açılış filmi olan yapım, Nietzche’den bir alıntıyla başlıyor. New Orleans Üniversitesi’nde psikoloji ve felsefe dersleri veren Johnson (Glen Powell), ünlü filozofun … Devamı…»

Engelsiz Filmler Festivali 2024’te Ödüller Sahiplerini Buldu

“Bir arada film izlemek mümkün” diyerek on ikinci kez düzenlenen Engelsiz Filmler Festivali’nin, Ulusal Uzun Film Yarışması ve Kısa Film Yarışması’nda yarışan filmlerinin ödülleri, 13 Haziran 2024 Perşembe günü Ankara’da Goethe – Institut Salonu’nda gerçekleşetirilen ödül töreninde sahiplerini buldu. Nehir Tuna’nın yönettiği Yurt (Dormitory) filmi festivalde 2 ayrı ödülün sahibi oldu. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda Seyirci Ödülü’nü alan Nehir Tuna, Ulusal Uzun Film Yarışması’nda Jüri Ödülü’nün de sahibi oldu. Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda En İyi Film Ödülü’nü yönetmenliğini Çağıl Bocut’un yaptığı Her Gün Biraz Daha Kolay (Every Day It Gets A Little Easier) filmi kazandı.

Engelsiz Filmler Festivali 2024’te Ödüller Sahiplerini Buldu yazısına devam et

Motorcuların Altın Çağına Ağıt

Çağdaş Amerikan Bağımsız Sineması’nın öne çıkan isimlerinden Jeff Nichols ülkesinin yakın geçmişine belgeselci bakışını sürdürüyor. Danny Lyon’ın 1968 tarihli fotoğraf albümünden yola çıkan ‘Motorcular / The Bikeriders’ ABD’de baş döndürücü bir kültürel değişimin yaşandığı 60’lı yılların gözde alt kültürlerinden ‘asi motosikletlilerin’ özel dünyasına içerden bir bakış atıyor.

James Dean ekolünün boylu poslu karizmatik temsilcisi Benny (Austin Butler) ile hikâyenin anlatıcısı Kathy (Jodie Comer) motorcuların takıldığı yerel bir barda karşılaşıyor. Bilardo masasının başındaki karizmatik Benny’den gözünü alamayan genç kadın toplumdaki kendi deyimiyle ‘saygın’ konumunu bir yana bırakarak yabancısı olduğu yeni bir maceraya gözü kapalı atılıveriyor. Orta Batı Motosikletliler Kulübü’nün kurucusu Johnny’nin (Tom Hardy) teminatıyla tipler ne kadar serkeş gözükse de Kathy’nin başına bir şey gelmeyecektir burada. Yaşını almış evli iki kız babası kamyon şoförü, siyah deri ceketiyle sinema ikonları arasına girmiş genç Marlon Brando’nun TV’de izlediği 1953’den kalma ünlü ‘The Wild One’ filminden almıştır esinini. Vietnam kargaşasının tam göbeğinde Amerika’da yerleşik düzene isyan eden genç kuşakların ve de işçi sınıfı mensuplarının motorculuk gibi renkli, tehlikeli, özgürlük vaadi ile çekici bir alt kültürün bayrağı altında birleştiği yıllardır bunlar.

Bir kısmı meslek ve aile sahibi olan alt gelir grubundan motorcular birlikte gezer, pikniğe gider, içki içer, ot kullanır. Toplum tarafından alayı serseri olarak kabul edilen, 1969 yapımı ünlü Dennis Hopper klasiği ‘Easy Rider’da yerel halk tarafından acımasızca katledilen motorcuların kimselere zararı yoktur başlarda. Ancak ülkenin dört bir yanında kulübün yeni şubelerinin açılmasıyla motorculuğun namusu bozulmaya yüz tutar. Sorunlu ve isyankâr yeni kuşak ile Vietnam’dan dönmüş ağır uyuşturucu kullanan işsiz güçsüz takımının ipleri eline almasıyla eski düzenin yerini, adam kaçırma, toplu infaz ve uyuşturucu ticaretinin devreye girdiği acımasız bir gangster düzeni alacaktır.

‘Motorcular’ ayrımcılığa ve baskıya karşı çıkan hippi ya da ‘çiçek çocukları’ yıllarında, uçsuz bucaksız yollarda özgürlüğün izini süren alt sınıflardan bir kuşağın altın çağından izlenimler sunuyor. Bu hır gür arasında üç muhteşem oyuncunun başrolde olduğu bir üçlü aşk hikâyesine tanıklık ediyoruz. Benny’de ‘Elvis’ kompozisyonuyla Oscar adayı olmuş genç kuşağın en yetenekli isimlerinden Buttler; motosikletine bindiği an nefesi kesilen, onu hep değiştirebileceğini sandığı halde zamanla kendisi değişen ve çevresindekilere benzeyen aşık Kathy’de Comer; ‘yabani’ Brando’nun kült filmdeki adını taşıyan, Benny’yi veliahtı olarak gören ve ona derin bir baba – oğul sadakatiyle bağlı Johnny’de önümüzdeki yıl Oscar adaylıklarında adının geçmesini beklediğim Hardy müthiş bir seyir keyfi sunuyor. Eski usul western ile Scorcese tarzı gangster öykülerinin mükemmel bir karışımı olan film, esinini aldığı siyah – beyaz Lyon fotoğrafları yerine renkli ancak özgün karelerin vintage özelliğini koruyan görselliği ile nefes kesiyor. Nichols’ın değişmez yoldaşı Adam Stone’un 35 mm filmle anamorfik formatta çekilmiş enfes kadrajlarını geniş bir sinema perdesinde (örneğin benim izlediğim Kanyon 9 no’lu salonda) izlemenizi hararetle öneriyorum.

(20 Haziran 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Engelsiz Filmler Festivali Bugün Sona Eriyor

Puruli Kültür Sanat tarafından “Bir arada film izlemek mümkün” sloganıyla on iki yıldır sinemasever izleyicilerle buluşan Engelsiz Filmler Festivali, 12 Haziran günü Kıyıda (On the Shore), Yurt (Dormitory) ve Kısa Film Yarışması’ndaki filmlerin Paribu Cineverse ANKAmall’daki gösterimlerine devam etti. 12 Haziran günü saat 15:00’te Spor Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni: Jorgen Leth başlıklı bir konuşma gerçekleştirildi. Socrates Dergi ekibinden spor yazarı ve bisiklet anlatıcısı İnan Özdemir’in katılımıyla yapılan etkinlik, Cehennemde Bir Pazar (A Sunday in Hell) filminin Goethe – Institut Salonu’nda 13:00’teki gösteriminden sonra düzenlendi.

Engelsiz Filmler Festivali Bugün Sona Eriyor yazısına devam et

Duygular Çarpışıyor

Pixar’ın belki de en yaratıcı animasyonlarından biri olan ‘Ters Yüz / Inside Out’ 9 yıl aradan sonra serinin devam filmi ile dönüş yapıyor. İlk film ailesiyle birlikte taşradan büyük şehre taşınan 11 yaşındaki Riley’nin duygusal bocalamaları üzerine kuruludur. Doğup büyüdüğü Minnesota’da mutlu bir hayatı olan küçük kız buz hokey takımı arkadaşlarından uzakta San Fransisco’daki yeni hayatına adapte olmaya çalışırken beş temel duygu hayatı onun için kolaylaştırmaya uğraşır. Duyguların yöneticisi durumundaki ‘Neşe’ onun üzerinde sürekli mutlu olma baskısı kurarken diğer duyguların yaşanmasına engel olmayı görev bilmiştir. Neşe’nin her biri farklı renkte karakterlere ve seslere bürünmüş diğer duygular olan ‘Üzüntü’, Korku’, Öfke’ ve ‘Tiksinti’yi bastırma girişimi (ya da savunma mekanizması dediğimiz şey) yaşamı daha da karmaşık hale getirecek, hayatta güzel olmayan ve yolunda gitmeyen şeylerle yüzleştikçe sorunların çözümü kolaylaşacaktır. Önemli olan acısıyla tatlısıyla geçmişte yaşananları kabul etmek ve yıkıldığın yerden yeniden ayağa kalkmak değil midir?

İlk filmin bu içten mesajının animasyonu izleyen çocuklar için fazla soyut kaldığını ve yetişkin izleyici için ve özellikle psikoloji dünyası için bir cazibe merkezi haline geldiğini biliyoruz. Yönetmenliği de üstlenmiş olan Pete Docter ile Ronnie del Carmen’in özgün hikâyelerinden yola çıkmış olan metin son derece yaratıcıdır. ‘Kişilik Adacıkları’, ‘Hayal Ormanı’, ‘Düşünce Treni’, ‘Rüya Üretim Merkezi’, ‘Unutulanlar Uçurumu’ ya da ‘It’in ünlü palyaçosunun da yer aldığı ‘Bilinçaltı’ benzeri hayranlık uyandırıcı sekanslarıyla eşi benzeri olmayan bir serüvendir serinin ilk halkası.

‘Ters Yüz 2 / Inside Out 2’ ilk serüvenden bir yıl sonrasının, Riley’nin ergenliğe adım attığı 13. yaşının hikâyesi. Yeni çevresine uyum sağlamış küçük kız okulun buz hokey takımında kendini göstermiştir. Şimdiki hedefi bölgenin tanınmış kulüplerinden birine kapağı atabilmektir. Hafta sonu yaz kampının bunun için biçilmiş kaftan olduğunu düşünür. Ortaokuldan iki yakın takım arkadaşıyla kampa gittiğinde kendilerinden büyük ve de havalı sporcular arasına katılabilmek için Riley neler yapacaktır. Tam da bu noktada dört yeni duygu hayatına dahil olur. Bunlardan en baskını olan ‘Kaygı’, ‘Gıpta (ya da ‘Kıskançlık’), ‘Utanç’ ve ‘Bıkkınlık’ onun hayatını yeniden şekillendirmeye ve sahip olduğu değerleri kurcalamaya başlar. ‘Neşe’ önderliğindeki kadim duygular bu noktada harekete geçecek ve Riley’deki temel cevheri korumaya çalışacaktır. Eski duyguların kendilerini ‘sofistike’ olarak gören yeni duygularla mücadelesi kaçınılmazdır.

Hikâyenin ilk sahibi Pete Docter’in yönetmenliği daha genç bir ekibin başındaki Kelsey Mann’e devrettiği ‘Ters Yüz 2’ başarılı bir devam filmi olmuş. Olay örgüsünün kimi noktaları ister istemez bir ‘déja vu’ duygusu yaratıyor olsa da yeni karakterleri, ‘daha zamanın gelmedi’ denilerek geçiştirilen ‘Nostalji’ tiplemesini çok sevdim. ‘Beyin Fırtınası’ bölümüne ise bayıldığımı söylemeliyim.

(19 Haziran 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Engelsiz Filmler Festivali’nde Dördüncü ve Beşinci Gün Geride Kaldı

Engelsiz Filmler Festivali programında yer alan Başka Dinleme Biçimleri (Other Ways of Listening), Kara Kutu, Beraber, Suyun Üstü ve Kısa Film Yarışması kapsamındaki filmler ile Parmak İzi seçkisinde yer alan, Jorgen Leth’in yönettiği Yıldızlar ve Su Taşıyıcıları (The Stars and The Water Carriers), Pelota, Hareket Filmi (Motion Picture) ve Çin Masa Tenisi (Chinese Ping – Pong) filmlerinin Goethe – Institut Salonun’daki gösterimleri gerçekleşti. Günün son seansında gösterilen Suyun Üstü filminin ardından filmin yönetmen ve senaristi Aslıhan Ünaldı ile başrol oyuncusu Serhat Ünaldı, sinema yazarı Hasan Nadir Derin’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşiye katıldı.

Engelsiz Filmler Festivali’nde Dördüncü ve Beşinci Gün Geride Kaldı yazısına devam et