Devlet terörü, bizde olduğu gibi dünyanın her devletinde sürdürülüyor. Gerçi onlarda aşağılanıyor, ama bizde kahraman oluyor o teröristler. Devlet, kendi varlığına karşı olan her oluşumu yok etmeyi görev bilir; en çok da egemenliğin halkın büyük çoğunluğunun eline geçmesini isteyenlere karşı acımasızdır. Diğerlerini ise olası itirazları baştan engellemek ve toplumda “bak, bizim devletimiz adildir” dedirtmek amacıyla göz boyamak için engeller. Bunun örneklerini çokça gördük, yaşadık.
Matt Melek ve Suzanne Couta’nın birlikte yazıp yönettikleri (aslında bir devam filmi) “Becky’nin Gazabı”, yukarıda yazdıklarımızı destekliyor. Becky’nin babası Neonaziler tarafından katledilmiştir, bırakın tutuklanıp, hüküm giyip, mahkûm olmalarını, peşlerine bile düşülmemiştir. Becky’ye düşense ihkakıhaktır, yani kendi çözümünü kendisinin bulması gerekir.
Sinemanın sözcükleri…
Alfabede 29 harf var, müzikte 7 nota, sinemadaysa 37 dramatik örgü. Nasıl ki 29 harfle birçok sözcük yaratıp, o sözcükleri farklı düzeylerde birleştirir de bir eser çıkarabilirseniz, sinemanın 37 “harfi”nden birçok olay örgüsü, farklı anlatımlar üretebilirsiniz.
“Becky’nin Gazabı”nı yazanlar, intikam duygusundan yola çıkıp etrafı kan gölüne çeviren bir genç kadın kahraman yaratmışlar, biraz da “Evde Tek Başına” veya benzeri filmlerden ilginç öykücükler kattılar mı izlenirliği yüksek bir film çıkar ortaya diye düşünmüşler. O kadar kan olmasaydı, kahramanımız Becky biraz da zorlansaydı (Cüneyt Arkın bile yaralanırdı da devrilmezdi, hiç mi Yeşilçam filmi izlememişler) bu kış gününde insanların sinemaya gitme arzusunu arttırabilirlerdi.
Yukarıda yazdıklarıma devam etmeliyim. Becky artık devletin kadrolu katili… devam filmi çekilirse -ki, çekilecektir muhakkak- göreceğiz. Demek ki neymiş? Devletler katillerini korurmuş.
17 Mayıs 2024’den itibaren gösterimde…
(04 Aralık 2023)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com