Adını Helen dilinde ‘genç adamın yurdu’ anlamına gelen Kaz dağları yakınındaki aynı adlı antik kentten alır ‘Neandria’. Yeni yetmelerin dünyasına duyarlılıkla eğilmiş, onların sıkışmışlıklarını aşarak özgürlüğe yelken açmalarının şiirini yazmış olan Reha Erdem’in özlenen sinemasının bu son örneği, mekân olarak Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Kayacık köyüne götürür bizleri. Antik kent kalıntılarının eteğinde bulunan yoksul köyün civarında dağ bayır koşan gencecik Suna ile tanışırız önce. Babanın çekip gittiği köy evinde annesi ile birlikte yaşayan geç kız atletizm yarışmalarına hazırlanmaktadır. Annesi onun yarışlarda başarılı olmasını içinde debelendikleri yoksulluk çukurundan çıkabilmek için fırsat olarak görse de o ‘yarışmak’ değil yalnızca ‘koşmak’ ister.
Köyün genç çocuklarından Mako ayyaş babaya ve üstüne üstüne gelen dünyaya isyanını rap şarkılarıyla dile getirir. Wes Anderson filmlerinden fırlamışa benzeyen daha küçük Filiz ise youtube kanalına köyden haberler ekleme derdindedir. Ama buralarda kayda değer bir şeyler olmuyordur ki! Televizyon ekranından iklim felâketleri izlenir ancak gerek ekolojik gerekse insan ilişkileri anlamında dünyanın dört bir tarafında ne yaşanıyorsa bu köyde de aynı şeyler yaşanmaktadır. Erdem’in ‘Kosmos’undan kopup gelmişe benzeyen sahte imamın gözyaşlarına karışan müdahalesi de pek fayda vermez. Köy arazisine yapılacak olan taş ocağı doğayı tahrip edecek, suyu kirletecektir. İnşaat izni bile alınmadan ortaya çıkan dozerlerin patırtısı çocukların şen şarkılarını bastırmaya başlamıştır bile.
Tarih okumak isteyen Suna’nın ve genç kuşakların işi zordur ancak açmazlarını, sıkışmışlıklarını kendi çabaları ile aşmak için koşuyu sürdürmek zorundadırlar. Reha Erdem’in erdemli sineması en başından beri bu umudun peşinde, aşkın bulunmadığı yerde aşkın izini süren o genç insanların yanındadır. Hayat’ın İstanbul varoşlarındaki karşı duruşundan Jîn’in ülkenin uzak doğusundaki dağlarından yankılanan isyanına, ‘Koca Dünya’nın kimsesiz çocuklarının dayanışma çabalarına Çanakkale’nin köyünden Suna’nın, Mako’nun, Filiz’in umut dolu itirazları eklenir.
Erdem’in genç oyuncuları yönetmekteki becerisine bir kez daha şapka çıkarır, Suna’ya hayat veren Deniz İlhan’a, Mako’da ‘Aşk Yok’, ‘Hiç’, ‘Yıkamadım’ gibi gibi kendi yazdığı sözleri yorumlayan rapçi Izzy’ye alkış tutarız. Yönetmenin değişmez çalışma arkadaşı Florent Herry’nin görüntüleri yine birinci sınıftır. Alican Çamcı’nın çağdaş müzik çalışması çok etkileyicidir. Kurguyu bir kez daha üstlenmiş olan Erdem, Japon usta Ryûsuke Hamaguchi’nin ‘Kötülük Diye Bir Şey Yok’ta yaptığı gibi Godard’vari kesmelerle müziği aniden susturur, duygusallığın tuzağına düşmeden yerleşim bölgesini bekleyen tehlikeyi her daim hatırlatır.
Ön jeneriğin başında ‘ekolojik anlamda sürdürülebilir koşullar sağlanarak çekilmiştir’ ibaresine uygun bir çalışma ile her anlamda ekolojik dengeyi gözeterek kotarılmış olan ‘Neandria’ başarılı bir Reha Erdem filmi olmanın yanı sıra ülkemizin ilk ‘yeşil filmi’ olarak izlenmeyi hak ediyor.
(22 Mart 2024)
Ferhan Baran
ferhan@ferhanbaran.com