Dilan Çiçek Deniz, Aşk Mevsimi ile Beyazperdede

Yönetmenliğini Murat Şeker’in üstlendiği, senaryosunu Ali Tanrıverdi ile Murat Şeker’in birlikte kaleme aldığı Aşk Mevsimi, 02 Şubat Cuma günü sinema salonlarındaki yerini alacak. Yayınlanan görüntüleri ile merak uyandıran filmin başrollerini Dilan Çiçek Deniz ve Cem Yiğit Üzümoğlu paylaşıyor. Seyircilere aşkın her duygusunu yaşatmaya hazırlanan Aşk Mevsimi ile perdede boy gösterecek olan filmin başrol oyuncusu Dilan Çiçek Deniz, performansıyla çok takdir edilecek. Filmde Şirin isimli idealist bir ressama hayat veren Dilan Çiçek Deniz, mantığı ile hareket etmeye çalışan bir kadındır. Hayalleri uğruna aşktan kaçan Şirin yıllar içerisinde kendisiyle mutlaka yüzleşecektir.

Herkes Destek, Babası Dışında…: Cem Karaca’nın Gözyaşları

Biyografi filmleri moda mı oldu ne, Hollywood’da da, Avrupa’da da, bizde de birbiri ardına biyografi filmleri çekiliyor. Biyografileri önemsiyorum, kitapta da, filmde de yaşanmışlıkların kazandırdığı bilgi birikimi ve deneyimleri taşıdığı için… Boşuna ‘geçmişimiz geleceğimizin göstergesidir’ denmiyor. Sizce de öyle mi bilmiyorum.

Doğaldır ki, toplumun önünde giden insanların biyografileri yazılır ve çekilir. Sıradan insanların yaşamını kim ne yapsın, değil mi? “Cem Karaca’nın Gözyaşları” da, bu anlamda önemli bir kişiliği yeni kuşaklara tanıtması açısından önemli. Ancak bu işlevini yerine getirebiliyor mu, tartışılır.

Önce babası…

Cem Karaca’nın babası Mehmet Karaca, Türk tiyatrosunun önemli kişilerinden… Annesi Toto Karaca da öyle. Baba, daha anne karnındayken sahne tozu yutmuş oğlunun diplomat olmasını istiyor ve (sonunda içi kan ağlasa da) önüne engeller çıkartıyor. En desteklediği zamanda bile bir hırçınlık çıkarıyor, bir itiraz edecek şey buluyor. Oğlu, bütün deli doluluğuna rağmen babasına saygısını yitirmiyor ve hep iznini istiyor.

Bizim toplumumuzun kadınları hep cefakâr, fedakâr ve “hizmetkâr”dır. Baba ile oğlunun arasını bulmak, gerektiğinde alttan alıp diğerini susturmak, gerektiğinde tepki göstererek hep arada kalır. Söz hakkı yoktur, ama yine de son sözü söylemekte mahirdir. Toto da öyle…

Müzikle yaşam…

Yüksel Aksu’nun yönetmenliğinde izleyiciyle buluşacak “Cem Karaca’nın Gözyaşları” biraz yayılmış, biraz toparlanamamış, biraz da sanki aceleye getirilmiş gibi… Hepimiz öğrendik, eşi istemiyor(muş) bu filmi. Ama oğlu istediği için (ve hukuk açısından mirasçısı olarak göründüğünden) film çekilmiş. Burada, aklıma gelen bir anekdotu aktarmak istiyorum. Derler ki, Cervantes, kendisine getirilen bir romanın aslında ne denli güzel olduğunu, ama iyi yazılamadığı için çok kötü olduğunu görür ve “roman öyle değil, böyle yazılır” diyerek Don Kişot’u yeniden yazar. Bugün Cervantes’i bilmeyen çok insan bulabilirsiniz, ama Don Kişot’u bilmeyeni bulmak samanlıkta iğne aramaya benzer.

Türkiye’nin yakın geçmişinde en önemli süreci yaşayan önemli kişilerden biri olan Cem Karaca, sanki günlük gülistanlık bir ülkede, sadece demokrat olduğu için şarkı söyleyen biri. Oysa dünyadaki rüzgârların da etkisiyle ilerici düşüncelerin yayıldığı bir dönemde, müziğiyle o etkiyi taşıyanlardan biridir.

Askere gidince…

Aziz Nesin’in öykülerinde vardır: Uslanmaz birini askere gönderirseniz, durulur. Cem Karaca da askere gidince Anadolu’yu, insanını, duygularını tanıyor. İki tınıyla müziğini yazıyor ve ekibiyle hemen çıkarıyor, sihirli değnek değmiş gibi… Müneccim olmadığını söylese de bir müneccim gibi tutacak şarkısını biliyor ve ona göre yazıyor. Moğollar gibi -hâlâ da ülkemizin en iyi müzisyenlerini barındıran- bir grupla çalışıyor ama Moğollar’ın hiçbir katkısı yok. Olur mu? Olmaz tabii.

Teknoloji…

Prodüksiyonu yapanlar teknolojinin geldiği aşamadan çok yararlandıklarını, böylelikle oyuncuların büründükleri karakterleri tam benzetebildiklerini bildiriyor. Haklılar, ama -tam yeri- “yetmez ama evet”. Anadolu’dan etkilendiği vurgulanan Cem Karaca, Anadolu’da hiç görünmüyor, konser yolları ve bomboş doğa dışında. Ne bir insan ne bir üretim ne de bir sosyal yaşam görüyoruz. Makyaj üzerine verilen bilgide, “askerde bir olay sonrası burnunda oluşan kemeri” bile unutmadıkları yer alıyor. Askerliğini -sadece mektup bekleyen biri- olarak gördük. “Bak, böyle…” diye başladığı müzik anlayışına tepki sadece siyasal anlamda geldi. Cahit Berkay yaşıyor, öğrenilemez miydi çeşitli tartışmalar, anlaşmalar… Müziği birlikte düzenlemiyorlar mıydı? Hoş, öyle olsa bile bir çaba görmek isterdik. Konserlerinde (benim en çok hoşuma giden, girişte “gençler ve daima genç kalanlar” sözü ve ezgiye uygun dans etmesiydi, gözlerim aradı, çünkü bunlar Cem Karaca’nın alamet-i farikasıydı) sadece bombalanma gibi en uç örnekler verilmiş. Dinleyiciler, insanlar sadece siyasi tepkiler veriyor… Oysa yediden yetmişe sevilen biriydi…

Yüksel Aksu, toplumsal gerçekçi temelleri olan filmler çeken bir yönetmen. Bu kez, nasıl olmuş da böylesi, yeterince işlenmemiş (televizyon ve mikrofonlar gibi bazı maddi hataları da olan) bir filmi çekmeyi kabûl etmiş. Senaryosunda da katkısı olmasına rağmen oturmuyor üzerine… Bir pencere açılmış Cem Karaca gelmiş, şarkı söylemiş ve gitmiş. Onun şarkılarıyla günlerini doldurmuş insanlar için o kadar basit değil.

İzleyici, biraz zor olsa da, umalım ki, duygularını da katarak kendi Cem Karaca’sını yaşar filmde…

26 Ocak’tan başlayarak gösterimde…

(20 Ocak 2024)

Korkut Akın

[email protected]

Yatağımdaki Düşman

Normandiya’nın sahil kasabasında büyümüş Fransız edebiyatı öğretmeni Blanche liseden eski arkadaşı Grégoire ile bir partide karşılaştığında yakışıklı adamın cazibesine kapılması uzun sürmüyor. Cinsel sinerjinin de tuttuğu beraberlik, genç kadının hamile kalışının ardından yıldırım hızıyla evliliğe evriliyor. Bankacı kocanın tayini nedeni ile okyanus kıyısından Fransa’nın öbür ucundaki ormanlık Metz’e yerleştiklerinde yeni bir düzen kuruluyor. İlkinin ardından ikincisi de gelen çocukların bakımı için eve kapanan genç kadın 7 yılın ardından sıkıştığı evlilik hapishanesinden kurtuluşun yollarını aramaya başlıyor.

Eric Reinhardt’ın çok satan romanından uyarlanan ‘Narsistle Aşk / L’Amour et Les Forêts’ Fransız yönetmen Valérie Donzelli imzasını taşıyor. Geçtiğimiz yıl Cannes’da dünya prömiyerini yapan film tutkulu başlayıp toksik hale dönüşen bir evliliğin hikâyesi. Başlarda ideal bir partner olarak gönülleri çelen Grégoire’ın (yakışıklı Melvil Poupaud) buyurgan narsist kişiliği ile tanışmamız çok uzun sürmüyor. Blanche (tutkulu Virginie Efira) bu süreçte biraz gecikiyor ya da buna senaryonun zaafı diyelim. Metz tayinini genç kadını annesi ve ikiz kız kardeşinden uzaklaştırmak için kocasının ayarladığını öğrenince Blanche çileden çıkıyor. Artık romana ve filme özgün adını veren ‘aşk ve ormanlar’ bu kâbusa dönüşmekte olan beraberliğin dikişlerini tutmaya yetmeyecektir.

Ne Molière ne Flaubert’den alıntılar filmi kurtarmaya yetmiyor ama. Tahakküm altındaki bir ilişkiyi irdelemek için yola çıkmış olan film Hollywood usulü bir korku – gerilim serüvenine evrilmekte gecikmiyor. Benzer bir toksik beraberliği konu alan Julia Roberts’lı 1991 yapımı Joseph Ruben filminin adını (Sleeping with the Enemy) başlığa almam biraz da bu yüzden. Oysa Donzelli’yi İstanbul Film Festivali’nde izlediğimiz 2011 yapımı ‘Yaşam Savaşı / La Guerre est Déclaréé’ filmiyle bağrımıza bastığımızı anımsıyorum. Uğursuz bir beyin tümörüyle dünyaya gelen henüz 1 yaşındaki Gabriel’in yaşam savaşının anlatıldığı özyaşamsal anlatıda Donzelli ve çocuğunun babası olan o yıllardaki partneri Jérémie Elkaïm bizzat anne ile babayı canlandırmıştı. Bildik klişelerle dolu ‘Narsistle Aşk’ı o denli sevemedikse de oyuncularının hatırına bir göz atılabilir belki.

(20 Ocak 2024)

Ferhan Baran

[email protected]

Onat Kutlar ve Sinematek Yıllarımız

Türk Sinematek Derneği’ne üye olduğumda 15 yaşındaydım. Saint Joseph’teki ortaokul yıllarımda üst sınıflardan liseli bir ağabey 18 yaş engelini halletmiş ve benim gibi sinema tutkunu sınıf arkadaşım kadim dostum Haluk Pulatsü ile birlikte yepyeni bir aleme dalmıştık. 1972 yılının Aralık ayından başlayarak derneğin 80’li yıllardan itibaren Taksim Sanat Evi adı altında cafe-bar olarak faaliyetini sürdürecek olan mekânında dünya sinemasının ticari gösterimlerde karşımıza çıkmayacak hazineleri ile buluştuk. Derneğin efsanevi başkanı Onat Kutlar ile o günlerde tanıştık. Biz yeni yetme iki sinema sevdalısı onun heybetli duruşu ve engin birikiminden büyülenmiştik. İlk izlediğim film olan Andrzej Wajda’nın ‘Kayın Ormanı’nı hiç unutamam. Akabinde ‘Potemkin Zırhlısı’ndan ‘Yurttaş Kane’e ‘Yaban Çilekleri’nden ‘Los Olvidados’a yedinci sanatın engin sularında keyifle yol almaya başladık.

Sinematek eşi bulunmaz bir okuldu. 1965’teki kuruluş günlerine yaşım itibarıyla yetişemedim gerçi ama ‘Yeni Sinema’nın hâlâ çok değerli yazılar ve incelemeler içeren eski sayıları, hâlâ özenle sakladığım derneğin programlarının açıklamalı olarak yer aldığı ‘Film’ ve daha sonra Sinematek yöneticilerinin çıkardığı ‘Yedinci Sanat’ dergileri kılavuz oldu bizim kuşaklara. Kutlar’ın moderatörlüğünü yaptığı açık oturumlarda yönetmenler ve sanat insanlarından çok şeyler öğrendik.

Geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde ilk gösterimi yapılan, Önder Esmer’in yönetmenliğini yaptığı ‘Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar’ adlı belgesel yaklaşık 60 yıl önce kültür hayatımıza giren, ticari sinema örnekleri dışında farklı ve çok güçlü bir sanatın varlığını keşfetmemizi sağlayan Sinematek mucizesini genç kuşaklara anlatmak; mucizenin baş mimarı Onat Kutlar ve kurucu yol arkadaşlarının Yeşilçam’a alternatif olabilecek yeni sinemacılar ve aralarında bulunduğum yazarlar topluluğunu yetiştiren çileli ama çok keyifli serüvenini belgelemek için yapılmış. Belgesel zor yıllarda sinema sevgisinin gelişmesinde büyük katkısı olmuş bilge kültür adamı Kutlar’ın Sinematek’in kuruluş ve gelişme yıllarındaki büyük çabasının izini adım adım anlatıyor.

1980 yılında tüm derneklerle birlikte Sinematek’in kapısına zincir vurulduğunda ne denli kederlendiğimi hatırlarım. Ama Kutlar hiç pes etmemiştir. Derneğin başkanlığını 1976’da sevgili Vecdi Sayar’a devrettikten sonra ekibi ile birlikte AKM sinema salonunda haftalık düzenlenen toplu gösterilerle Sinematek’in açtığı yoldan ilerlemiş, 1982 yılından başlayarak aynı ekip önce Sinema Günleri daha sonra İstanbul Film Festivali şemsiyesi altında bu çabanın meyvelerini günümüze kadar ulaştırmıştır. Kutlar’ın belgeselde sözü geçmeyen bir de Alkazar Sineması işletmeciliği vardır ki bu sayede 15 günlük festival tüm seneye yayılmış ve Alkazar yıllar boyu çağdaş sinema sanatının seçkin örneklerine ev sahipliği yapmayı sürdürmüştür.

30 Aralık 1994’te Taksim Marmara Cafe’ye bırakılan bomba disiplinlerarası sanat insanı Onat Kutlar’ı en verimli çağında aramızdan aldı. Açtığı yolda yetişen ve yetişmekte olan sinema insanlarına ışık tutmayı sürdüren Kutlar’ın aramızda olamayışının 29. yılında onun aziz hatırasını hasretle anan bu belgeseli tüm sinema tutkunlarına öğütlerim. Önümüzdeki günlerde ‘Başka Sinema’ salonlarında yer alması planlanan özel gösterimlerinin yanı sıra Mubi programı çerçevesinde dijital yayını devam ediyor.

(19 Ocak 2024)

Ferhan Baran

[email protected]

Ferhan Baran Yazıyor: Kaderden Kaçılmaz

Zeki Demirkubuz’u çok özlemişiz. 15 Aralık’tan beri gösterimde olmasına rağmen rahatsızlığım nedeniyle yeni izleyebildiğim ‘Hayat’ yönetmenin 2016 yılında görücüye çıkan ve çoğu eleştirmenin belli bir mesafe ile yaklaşmasına karşın kişisel olarak pek sevdiğim, evlilik ve küçük burjuva yaşamının sahteliklerle örülmüş evrenini üçlü bir ilişki çerçevesinde ele alan ‘Kor’un ardından gün ışığına çıkan yeni filmi. Auteur sinemacımızın son … Devamı…»

İhsan Taş Son Çektiği Filmi Dostlarıyla İzledi

05 Ocak Cuma günü sinemalarda vizyona giren Filme Gel isimli komedi filminin senarist ve yönetmenliğini üstlenen İhsan Taş, vizyondaki filmini dostlarıyla sinema salonunda izledi. Türk sinemasının efsane isimlerinden Halil Ergün ve Hanımağa lakabıyla gönüllere taht kuran güzel oyuncu Nilüfer Kurt, yakın dostları İhsan Taş’ı yalnız bırakmadı. Birlikte filmi izlerken oldukça keyifli anlar yaşadılar. Film çekmek isteyen üç kafadarın maceralarını anlatan filmin oyuncu kadrosunda Erkan Petekkaya, Levent Ülgen, Fırat Doğruloğlu, Tolga Güleç, Çiçek Dilligil, Aslıhan Karalar, Orçun Kaptan ve Deniz Hamzaoğlu başta olmak üzere bir çok ünlü isimler yer alıyor.

İhsan Taş Son Çektiği Filmi Dostlarıyla İzledi yazısına devam et

12. Pembe Hayat KuirFest

21 – 24 Şubat 2024 tarihleri arasında Ankara’da düzenlenecek olan 12. Pembe Hayat KuirFest için geri sayım başladı. Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği’nce düzenlenen festival, LGBTİ’lere yönelik ayrımcılık ve şiddete dikkat çekmeye, Türkiye’de kuir teorinin ve sanatın konuşulmasına, tartışılmasına olanak sağlayacak buluşma zeminleri oluşturmaya devam ediyor. LGBTİ hakları mücadelesine sanat aracılığıyla ifade alanları yaratmayı amaçlayan KuirFest bu yıl da film gösterimlerinin yanı sıra pek çok farklı türü buluşturacağı bir program sunacak. Festival ayrıca, sergiler, paneller, söyleşiler ve atölyelerden oluşan bir dizi etkinliğe de ev sahipliği yapacak.

12. Pembe Hayat KuirFest yazısına devam et

Madame Web Filminden Yeni Görseller Yayınlandı

Marvel Evreni’nin en esrarengiz kahramanlarından Cassandra Webb’in köken hikâyesi Madame Web filminden yeni görseller yayınlandı. Dakota Johnson’ın bir sağlık görevlisi olan Cassandra Webb’i canlandırdığı film, süper kahraman tutkunlarında heyecan yaratıyor. Daha önce Orange Is the New Black, Dexter, Anatomy of a Scandal gibi dizileri yönetmiş olan S. J. Clarkson’ın üstlendiği Madame Web, ülkemizde 16 Şubat Cuma günü vizyona girecek.

Korkut Akın Yazıyor: Devlet, Örgütler ve Cüneyt Arkın: Arıcı: Ölüm Kovanı

Adam (Jason Statham) arıcıdır ve komşusu yardımsever Eloise (Phylicia Rashad) bir çağrı merkezinin siber saldırısıyla dolandırılınca intihar eder. Buraya kadar bir sorun yok, zaten film bu olayın üzerinden örülüyor. Arıcı, aslında bir gizli örgütün “emekli” elemanıdır. Arkadaşının intikamını almak için harekete geçer. Tamam, öyküyü artık siz tamamlayabilirsiniz; çünkü filmde Statham varsa vurdulu kırdılı aksiyonun dorukta olduğu bir … Devamı… »

Hatıran Yeter İkinci Teaser’ıyla Büyük Ses Getirdi

Hatıran Yeter’in ikinci teaser’ı yayınlandı. Zehra ile Adem’in kalpleri ısıtan aşklarının nasıl başladığını anlatan teaser, Belçim Bilgin ve Burak Sevinç’in filmdeki başarılı oyunculuklarını da gözler önüne serdi. Nostalji rüzgârları estiren tanıtım, finaliyle büyük merak uyandırdı. Aytaç Şaşmaz ve Sümeyye Aydoğan’ın da rol aldığı Hatıran Yeter, 16 Şubat’ta vizyona girecek. Ömer Faruk Yardımcı’nın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği Hatıran Yeter için geri sayım başladı.

  • Basın Bülteni
  • Teaser’ı izlemek için tıklayınız.
  • Film hakkında geniş bilgi için tıklayınız.

Korkut Akın Yazıyor: Kendi Gücüne Güven: Onat Kutlar Belgeseli

Üç kişi bir araya gelmiş, kendi güçleriyle, harçlıklarını bir araya getirerek bir dergi çıkarmışlar: a. Yarım yüzyıldan önce çıkan bu dergi öyle bir devrim yaratmış ki, adı hâlâ unutulmamış, hatta devamı da (yeni a) gelmiş. Onlardan biri Onat Kutlar. Hem edebiyatçıların hem sinemacıların hem de muhaliflerin Onat Abi’si… Onat Kutlar, bir yıla yakın bir süre Paris’e gitmiş, orada sinemanın gücünü görmüş, olanaklarını keşfetmiş. … Devamı… »

Duygusal Dönüşüm: Hayvan Krallığı

Dünyayı beton yığınına dönüştürüp, yağmur ormanlarını kesip iklimi de küresel boyutta bozmaya başladığımızda “içimizdeki hayvan”ın da yaşama hakkını elinden almış oluyoruz. Ne zaman ki, doğada özgürce yaşayan hayvanlar için yaşamsal olanaklarını ellerinden aldık; hemen herkesin korktuğu, iğrendiği canlılar şehirlerimize de gelmeye başladı. Artık onlarla iç içe yaşamalıyız. Bir arada yaşayanlar muhakkak ki birbirinden etkilenir ve dönüşüme uğrar, değişir.

Thomas Cailley, “Hayvan Krallığı”nda bilim kurgu ile aksiyonu, drama ile komediyi, korku ile gerilimi bir arada kullanıyor; yani bizim için yaşamı yansıtıyor beyazperdeye. Kim, niye, nasıl, hangi nedenle dönüşüyor, değişiyor bilmiyoruz. Filmin derdi bu değil zaten; film bize “içimizdeki hayvan”ı ve dünyanın değişimiyle birlikte nelerle karşılaşabileceğimizi anlatıyor. Baba (Roman Duris) ve oğul Émile’yi (Paul Kircher) izliyoruz; değişime uğramış annenin peşinden.

İnsanlar kuştan eklembacaklılara, kurttan bukalemuna hiç ummadığınız bir şekilde dönüşüyor; niyesini nedenini siz bulacaksınız. Devletin değişen dönüşen canlıları hastaneye/hapishaneye tıkması (ve tabii, araştırma yapması) gibi Émile’in öğrenci arkadaşları arasında da bu duruma karşı görüşü olanlar var: Birileri yok edelim derken, birileri nedenini çözmenin gerekliliğini vurguluyor, birileri de bir arada yaşamanın yollarını bulmayı öneriyor.

Baba ile oğul arasındaki süregelen kuşak çatışması ve birey olduğunu kanıtlama çabası yaşamın ana izleği olduğu gibi filmin de temelinde yer alıyor. İnsanlar ne kadar gizlerse gizlesin bir şekilde açığa çıkarıyor içindekini. Cips yerken pervasız davranan Émile’e, baba François da katılıyor ancak biri kalırken diğeri dönüşüyor.

Baba François, dönüşümünü engelleyemediği oğlunu doğaya, “özgür yaşam”a salarken aslında dramatik, ama aynı zamanda bir mesajla bu değişimin herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini vurguluyor. İzleyici, kendi yaşadıklarıyla olması gerekeni tartışıyor ister istemez: Ne olacak?

Thomas Cailley’in senaryosunu da yazdığı, doğrudan insan psikolojisini anlattığı filmi duygusallığın ötesinde gelecek kaygılarını, yaşamsal olanakların (iklim krizi, ekonomik sorunlar, toplumsal huzursuzluk, göçler nedeniyle) giderek tükendiği yeryüzünde, herkesin kendi gücü oranında çözüme odaklanması gerektiğini vurguluyor.

19 Ocak’tan başlayarak gösterimde…

(18 Ocak 2024)

Korkut Akın

[email protected]

TRT Ortak Yapımı Tay 2: Ebabil Takımı Filminin Galası Gerçekleşti

TRT ortak yapımı Tay 2: Ebabil Takımı filminin galası gerçekleşti. TRT Yönetimi ve film ekibinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Gösterim öncesi basın mensuplarına açıklamada bulunan TRT Genel Müdür Yardımcısı Muhammed Ziyad Varol geçen yıl vizyona giren Tay filminin ilkinin gişede yüksek bir performans gösterdiğini aktararak, Tay 2: Ebabil Takımı’nın bu hafta sinemalarda vizyona girmesiyle başarıyı başka bir seviyeye taşımasını beklediklerini ifade etti.

TRT Ortak Yapımı Tay 2: Ebabil Takımı Filminin Galası Gerçekleşti yazısına devam et

2023 Yılı Film Festivalleri Değerlendirmesi

2009 yılından başlayarak her yıl tekrarlanmakta olan bu çalışma, sinema araştırmacısı Hayri Çölaşan tarafından kameraarkasi.org web sitesi veri tabanından yararlanılarak yapılmaktadır.

Bu çalışmada yurtiçi ve yurtdışında düzenlenen Türk film festivalleri ile ilgili verileri tüm yıl veritabanına ekledikten sonra veri istatistiklerini işleyerek, araştırmacılara, sinema yazarlarına, yönetmenlere, öğrencilere ve devletin bu alanda çalışan kuruluşlarına değerlendirmelerinde yardımcı olabilecek bir kaynak oluşturulması amaçlanmaktadır.

Başka ülkelerde bir benzerini bulamadığımız bu kaynak, festival düzenleyenlere başka festivallerle ilgili olumlu anlamda fikir verebilir. İstatistikler, festival içi değerlendirmelerin dışında diğer festivallere göre sizin festivalinizin genel durumunu, gidişatını anlamaya yardımcı olacaktır.

Öğrencilerin piyasayla ve festivallerle ilgili genel bir bakış elde etmesi, yönetmenlerin başkalarının çalışmalarını ve sonuçlarını değerlendirmesi, sinema yazarlarının istatistiklerden yararlanması, eğitimcilerin yönelimleri, eksikleri ve gerekleri izleyip değerlendirebilmesi de bu çalışmanın amaçları arasındadır.

Önceki yıllarda yapılan geri dönüşler, bu ve benzeri çalışmaların çoğalmasının konuyla ilgili herkes için değerli olacağını göstermektedir. Bu kaynak, aynı zamanda gelecek nesiller için ülkemiz sinemasında bu yıl neler olup bittiğine dair veriler sağlamaktadır.

Sinema alanında araştırma yapan, kitap, tez yazan ve bize ulaşan herkese ücretsiz olarak verilerden yararlanma imkanı sağlanmaktadır.

2009 yılından bugüne yazılan kitaplar aşağıdaki linklerden takip edilebilir:

2010 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2011 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2012 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2013 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2014 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2015 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2016 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2017 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2018 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2019 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2020 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2021 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2022 Film Festivalleri Değerlendirmesi
2023 Film Festivalleri Değerlendirmesi

(18 Ocak 2024)

Hayri Çölaşan
Sinema Yazarı, Araştımacı, Festival Danışmanı, Görüntü Yönetmeni
http://www.hayricolasan.com
[email protected]
0535 566 7340
http://www.kameraarkasi.org
[email protected]
https://independent.academia.edu/HayriÇölaşan