Hayvan Krallığı

Thomas Cailley’in yönettiği ve Romain Duris, Adele Exarchopoulos, Paul Kircher ile Jean Boronat’ın oynadığı Hayvan Krallığı (Le Regne Animal – The Animal Kingdom), 19 Ocak 2024 2024’de Başka Sinema dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona çıkarıldı.
Anlaşılamayan bir mutasyon sonucu bazı insanlar hayvana dönüşmektedir. Bu yaratıklardan bazıları yetkililer tarafından ele geçirilmeden kaçmayı başarır. François oğluyla birlikte, dönüşerek ormana kaçan karısının peşine düşer. Memelilerden eklembacaklılara kadar filmde yer alan tüm hayvan türlerinin tasarımını çizgi romancı Frederik Peeters üstlendi.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Hayvan Krallığı yazısına devam et

Korkut Akın Yazıyor: Açık Yaralar Hep Kanar…: Kör Noktada

Gün herkes için aynı başlar mı, bilemem, ama herkes aynı değilse de benzer kaygılarla çıkar evinden… hele de bizim ülkemizde. Bir Bakan, istifa gerekçesi olarak “at izi it izine karıştı” demişti. Onun ekonomi ve siyaset bağlamında söylediği, aslında yaşamın her anında, her alanında geçerli. 12 Eylül’le birlikte bir devlet terörü yaşanıyor; herkes biliyor ama kimse sahiplenmiyor ve üzeri kapatılmaya çalışılıyor. Derin devlet denilen, netice … Devamı… »

Kaptan Benim

Matteo Garrone’nin yönettiği ve Seydou Sarr, Moustapha Fall, Issaka Sawagodo ile Hichem Yacoubi’nin oynadığı Kaptan Benim (Io Capitano), 26 Ocak 2024’de Başka Sinema dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, dünyayı görüp rap yıldızı olmayı hayal eden iki delikanlının Senegal’den Avrupa’ya gidiş çabaları anlatılıyor. Giriştikleri öyle zorlu bir yolculuk ki, amansız çölden Libya’daki işkence dolu ceza kamplarına, oradan da uçsuz bucaksız açık denize uzanıyor. Filmin senaryosu, bu çileyi çekmiş göçmenlerle görüşerek oluşturuldu; yol boyu göçmenlerin başlarına gelenler onların bakış açısıyla yansıtılıyor.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Kaptan Benim yazısına devam et

Öğretmenler Odası

İlker Çatak’ın yönettiği ve Leonie Benesch, Leonard Stettnisch, Eva Löbau ile Michael Klammer’in oynadığı Öğretmenler Odası (The Teachers’ Lounge), 02 Şubat 2024′de Bir Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, idealist bir öğretmen olan Carla Nowak’ın bir lisede ilk işine başlamasını konu alıyor. Okulda arka arkaya hırsızlıklar meydana geldiğinde Carla meseleyi kendi başına çözmeye karar verir ve bir gizli kamera yerleştirir. Ortaya çıkan gerçeklerle Carla öfkeli veliler, çok bilmiş meslektaşları ve saldırgan öğrenciler arasında kalır, katı eğitim sisteminin duvarlarına toslar. Umutsuzca doğru bir şeyler yapmaya çalıştıkça, her şey daha da kötüleşir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Web Sitesi
  • Fragman
  • IMDb

Öğretmenler Odası yazısına devam et

Geçmiş ile Yüzleşmek

Bağımsız auteur sinemacı Todd Haynes’in geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali ana yarışma seçkisinde dünya prömiyerini yapan son filmi ‘May December’ özgün adını aralarında büyük yaş farkı olan çiftlere yakıştırılmış tabirden alıyor. Bizde ‘Bir Skandalın Peşinde’ adıyla gösteriliyor yapım, çünkü 90’lı yılların başlarında yaşanmış sansasyonel gerçek bir hikaye söz konusu. 1992 yılında 34 yaşında olan Mary Kay Letournaeu’nun henüz 12 yaşındaki ortaokul öğrencisi Vili Fualaau ile ilişkisi bir dönem ortalığı ayağa kaldırmış, ikilinin gönül bağı kadın öğretmen tecavüz suçu ile hüküm giydikten sonra da sürmüş. Çiftin ilk çocukları cezaevinde dünyaya gelmiş, Letourneau’nun hapisten salıverildiği 2004 yılında evlenmiş ve 2 çocuk sahibi daha olmuşlar.

Filmin Sammy Burch tarafından kaleme alınan senaryosu şok edici magazinel vakaya sadık kalmakla birlikte ana karakterlerin adları değişmiş. 2015 yılında 50’li yaşlarının sonlarındaki Gracie (Julianne Moore) 30’lu yaşlarını süren Joe (Charles Melton) ile Savannah, Georgia ‘daki evlerinde liseyi bitirmek üzere olan çocukları ile birlikte görünürde sakin ve huzurlu bir yaşam sürdürmektedir. Magazin basınını yıllarca meşgul etmiş (ve bu sayede onlara para da kazandırmış) öykülerinden yola çıkacak bağımsız bir yapımın kadın oyuncusu ile görüşmeyi kabul etmişlerdir. Bir TV dizisi ile parlamış Elizabeth Perry (Natalie Portman) ön araştırma yapmak üzere villalarına geldiğinde onu mesafeli bir sevecenlikle karşılar Gracie. Aradan geçen onca yılın sonunda toplum tarafından görünüşte belli ölçüde kabullenilmiştir evlilikleri. Lakin villanın kapısına düzenli olarak bırakılan hayvan pisliği muhteviyatlı paketlerle tepkilerini sürdürenler de vardır ve hep olacaktır. Bu koşullar altında aşk hikâyelerinin daha anlamlı bir biçimde dile gelmesi arzusuyla Gracie’nin Elizabeth ile yakınlaşmasına tanık oluruz. Elizabeth’in çiftin geçmişine yönelik araştırması ailenin derinliklerine doğru bir yolculuğa dönüşmekte gecikmez. Geçmiş Elisabeth’in varlığıyla birlikte gün yüzüne çıkarken sorgulanan aile dinamiği çözülmeye başlar. Elisabeth’in etkisi altında Gracie ve ailesi unutulmaya yüz tutmuş duyguları, hayalleri ve yaşanamamışlıkları ile yüzleşme fırsatı bulacaklardır.

‘May December’ şaşırtıcı, tuhaf, zaman zaman komik ve kimi yabancı eleştirmenlerin yerinde saptaması ile ‘camp’ özellikleri yanında dokunaklı bir trajedi ve keder barındırıyor. Film bir yandan Gracie’nin hayatı dilediği gibi yaşamayı seçmiş, Edith Piafvari ‘başına gelen hiçbir şeyden pişmanlık duymayan’ tavrının altındaki hüznünü ve çocuk yaşta kabullendiği tutku ve bağlılık girdabında büyüyememiş hep çocuk kalmış genç adamın geçmiş ile hesaplaşmasını soluk soluğa sergiliyor. Öte yandan Elizabeth karakteri ile ihtiraslı bir aktrisin mesleğinde yükselme arzusuyla çevresindeki insanların duyguları ve özlemleri ile nasıl ustaca oynadığını gözler önüne seriyor.

Genel geçer ahlâk kurallarına çarparak yara alan aşkların usta sinemacısı Haynes duyguların ve zaptedilemez tutkuların filmini çekerken, hikâyenin sansasyonel özüne yakışır sinsice patlamaya hazır, tecavüzkâr bir ses bandı tercih etmiş. Joseph Losey’in Harold Pinter’ın senaryosundan çektiği 1971 yapımı L. P. Hartley uyarlaması ünlü klasiği ‘Arabulucu / The Go-Between’in Michel Legrand tarafından bestelenmiş benzersiz temasını aynen kullanmış. Gracie ile Elizabeth’in yakınlaşması ve aynalar önünde masklarının benzeşmeye başladığı sahnelerde ‘Persona’ tadını duyumsamaktan kendimizi alamıyoruz. Amerikalı yönetmen daha önce 2 kez çalıştığı Moore (‘Safe’ ve ‘Cennetten Uzakta / Far From Heaven’) ile Portman’dan nefis oyunlar alırken ‘Riverdale’ dizisiyle parlayan Melton ilk önemli sinema deneyiminde yıldız oyunculuğa adım atıyor.

(08 Ocak 2024)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

Görünüşte Aşk Ya Da Daha Fazlası: Narsistle Aşk

Bir film, izlerken eğer, görüntüye, ışığa, oyuncuya takılmıyorsanız o zaman sinemadır. Bu saptama, sinemanın belki de en birincil göstergesidir. Valerie Donzelli, Éric Reinhardt’ın romanını alabildiğine başarılı ve izleyiciyi sarsacak denli iyi uyarlamış. Filmin temel mesajı: “Yaşam, sizin bekledikleriniz değil size sunulandır.”

Eğlenmeye giden ikiz kardeşin biri, çocukluğundan bile anımsayamadığı bir gençle karşılaşır. Sevimli görünen ve alabildiğine nezaketle yaklaşan yakışıklı bu gençle aralarında bir çekim oluşur. O çekimin aşka dönüşmesi hızlı olacaktır ve evlenirler.

Ondan sonra…

Eskilerin bir deyişi var, bağışlayın, “Tapuyu aldın mı, her şey mubah” derler. Erkek de evlendikten sonra eteğindeki taşlar dökmek, kıskançlığını göstermek, yaşamı işkenceye çevirmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor, çocuklarını da o işkenceye alet ederek…

Bizim ülkemizde pek görülmeyen, ama olması gerektiği herkes tarafından dile getirilen psikolojik desteğin Fransa’da verilmesi önemli. Çıkışı bir başkasında bulmayı kararlaştıran genç kadın belki de daha büyük bir sorunun doğmasına yol açıyor. Yine bizim ülkemizde, “ya benimsin ya kara toprağın” yaklaşımıyla katledilen kadınların sonuna benzemiyor oradaki kadınların yaşadıkları. Kendini beğenmiş koca, her şeyin kendi istediği gibi olmasını (filmin adı da narsist zaten) bekliyor ve göremediğinde tepki gösteriyor, şiddete varacak denli acımasızca.

Kadınların kendi yaşamlarını kendilerinin kurmaları, erkeklerin ‘benim dediğim olacak’ tavrını bırakmaları, iki tarafında alabildiğine haklı ve güçlü olduğunu kabûl etmeleri gerekiyor. Kadınların “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sloganında kendisini bulan o güç, bu filmin özünü oluşturuyor. Eşine baskıcı davranan erkeklerin, ama önce görücü usulüyle evlenen kadınların da hak ve özgürlüklerinin olduğunu öğrenmeleri gerekiyor.

Kadınların, sadece bizde değil, tüm dünyada haykırdıkları “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganı hayata geçsin artık.

12 Ocak’tan başlayarak gösterimde…

(08 Ocak 2025)

Korkut Akın

korkutakin@gmail.com