Bir şarkıyı defalarca dinleriz de, bir öyküyü iki kez okumaktan kaçınırız. Birileri anlatırken, filmin sonunu söylememesini, keyfinin kaçmamasını isteriz. Bir resme de her gün bakar ve ondan yeni çıkarımlarla yeni tatlar alırız ama aynı oyunu ikinci kez izlemek ağır gelir… Şairin şiirce “bunca okumamaya nasıl vakit buluyorsunuz” dediği kadar var; çünkü düşünmekten kaçınıyoruz alabildiğine. Oysa sadece sözcüklerin değil renklerin, tınıların, mimiklerin de altında yepyeni anlamlar yatıyor, hem anlamak için hem öğrenmek için… öyleyse ikinci, hatta üçüncü kez de okunur bir kitap, daha da çok izlenir bir film.
Tarhan Gürhan, Meksikalı yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun 2000’de çektiği ilk uzun metrajlı filmi, Paramparça Aşklar Köpekler’i irdeleyen 17 kişiyi bir araya getirmiş. Kimi şair, kimi senarist, kimi hekim, kimi öykücü hatta ressam… 17 kişi aynı filmi farklı açılardan ele alıp, deyim yerindeyse didik didik etmişler. Doğaldır ki, birinin bakışıyla diğerininki bazen çakışmış bazen çatışmış… ama olsun, okur olarak sızan yeni bir ışıkla farklı bir yorum olanağı doğuyor. Uzun yıllar uğraşmış Gürhan bu yazıları derlemek için ve tabii basılmasını sağlamak için de. Oysa sadece film izleyicisi için değil okur için de yeni ufuklar açan, gerçekten önemli bir çalışma. Neden kimse bu tür çalışmalar yapmaz, neden yayınevleri desteklemez? Derleyeni de, yazanları da, yayınevini de kutluyorum.
Bobine sığmayan film…
“Fındık kabuğuna sığar da kale kapısından sığmaz, bilin bakalım nedir bu?” Çocukken çokça sorduğumuz, hâlâ da ilginçliğini yitirmeyen bu soruyu “Amores Perros” (Paramparça Aşklar ve Köpekler) filmi için önce kendisine sonra da -yönetmenine ulaşamadığından olsa gerek- 17 ayrı kişiye soran Tarhan Gürhan, belki de yönetmenine de yeni bir bakış sağlayacak bir pencere açılmasına fırsat tanımış.
Gürhan, filmi ilk izlediğinde gözlerinin sargı bezi, yara bandı, acil girişi aradığını da dillendirdiği önsözde, “sinemada henüz koku alamıyoruz” (ama gelecekte kitaplardan da koku yayılacak diye eklediği) cümlesine, bir öneri: Sam Peckinpah’ın, o ünlü “Bana Onun Kellesini Getirin” (sahi, onun da üzerine böyle bir çalışma yapılabilir) filmini izlerken, çuvalın içindeki kellenin etrafında dönenen sinekleri görünce, kokusu buraya geldi diye seslenmiştim, baktım, izleyiciler snıf snıf burnunu çekiyor, o kokuyu hissetmek için; olumlayanlar da olmuştu, iyi anımsıyorum filmi salona taşımıştı… Daha sonra, 360 derece perde, hareketli koltuklar ve püskürtülen parfümler geldi. Demek ki sırada koku var!
17 yazardan biri, “Amores Perros bana göre her şeyden önce insanın öldürerek yaşadığı dönüşüme odaklı bir film” olduğunu yazıyor. “Seyirciyi duygu birliği kurmaya zorladığı” da bir diğer saptama. İnsanın kendini var etmenin yolunun ötekini yok etmekten geçtiğine inanın insanın yenilgisini anlatır aslında film” diyor bir diğeri… Aşk, ölüm, hayat, nefret, intikam, bağışlama vb. farklı duygusal temalarla dolu olduğunu ifade eden de var. Yönetmenin, izleyiciyi çok daha katılımcı bir hale getirmenin yolunu aradığını belirten de…
“Film şunu söylüyor: İnsanız, bilmeden yaşıyoruz.”
Sanat, sosyopolitik, sosyoekonomik, sosyokültürel ve mitolojik temellerde şekillenir; anlattığı (ya da aktardığı) bunların ışığında. anlamlanır. Buradan yola çıkılınca, sanatın (burada Paramparça Aşklar ve Köpekler filminin) her zaman rehber olduğunu okuyoruz.
Kim neyi isterse onu alacaktır filmden. Kimi en temel olanı görecek, kimi duygulardan hareketle farklı bir anlam yükleyecek, kimi de politik çıkarımlarda bulunacaktır. “Karanlığın Taneleri”nin en güzel yanı da bu zaten, her bir farklı görüş ve düşünüşü bir arada görüyoruz ve karşılaştırma olanağı buluyoruz.
Köpekler
Para hırsı ve sevdiği kadının uğruna köpeğinin hayatını hiçe sayan diye söylediğimizde, belki filmin temelini vermiş oluyoruz, ama film bunun katbekat üzerinde ve her katman yeni bir pencere açıyor dört bir yana… ufukta tan ağarıyor mu, izleyiciye sormak gerek. Octavio, ağabeyi Ramiro’nun karısını (Susana) seviyor, aslında yine Ramiro’nun köpeği (Cofi) üzerinden para kazanıyor. Aradaki bağlantıyı çok başarılı olarak kuruyor ve tüm bir yaşamı kapsıyor film.
Bir yazar Yılmaz Güney ile bağdaştırmış yönetmeni… Duruyorsunuz orada, ister istemez. İkisinin sinema dili de, anlatımı da farklı, hem de çok (tabii ki, bana göre). Ancak öyle bir diyalektik bağ kurmuş ki, “ay ışığı ile eşeğin kuyruğu arasındaki diyalektik bağ”dan başka bir şey değil bu.
Filmin yapısının modern şiiri andırdığını yazan ise, yönetmenin Yılmaz Güney’in filminden etkilendiğini aktarıyor. Belki de benim filmi bir kez daha -tabii ki bu açıdan, özellikle- izlemem gerekiyor.
Paramparça aşklar
“İlk izleyişte (adından da yola çıkarak) paramparça ve karmaşık görünen film, ikinci izleyişte gizlerini ele veriyor” cümlesinden yola çıkarsak, ben filmin daha da fazla izlenmesinden yanayım. Gerek montajı gerekse diyalogları ile film, ikili hatta üçlü ilişkilerde kişi(lik)lerin ve mekânların özelliklerini kavramamızı sağlıyor. Bir bakışla bizim ülkemizden pek farklı değil, diğer bir bakışla ise hiç de öyle değil.
Ne aşklar ne de köpekler yalnız bırakırmış insanı… ya bırakırsa? “Umutların peşinden sen de dökülmeye başlarsın”. Galiba filmin savsözü bu. Amores Perros’u, bizdeki adıyla Paramparça Aşklar ve Köpekler’i “Karanlığın Taneleri”ni okuduktan sonra bir kez daha izlemek, özellikle de seçime yaklaşırken siyasal iklimin de tıpkı küresel iklim değişikliği gibi hayatımıza etkileri üzerine de düşünmek için gerekiyor, bence.
Şimdi, bana müsaade, filmi yeniden izleyeceğim.
Meraklısı için not: Tarhan Gürhan, yazıları kendisine geliş sırasıyla yerleştirmiş. Makbule Aras Eivazi, Sinem Cezayirli, Beril Azizoğlu, Enis Akın, Asuman Susam, Esme Aras, Hayati Baki, Hüseyin Alemdar, Bâki Ayhan T., Yaşar Sökmensüer, Fatih Atila, Ali Datlı, Dr. Cengis Asiltürk, Haydar Ergülen, Hakan Günday, Pembe Behçetoğulları, Kurtuluş Özyazıcı. Aklıma, başka kimlerden yazı istediği, ama türlü nedenlerle yaz(a)mayan veya reddeden ve bir de ulaşılamadığı için yazma fırsatı bulamayanlar var sorusu takılıyor.
Karanlığın Taneleri, Amores Perros
Derleyen Tarhan Gürhan
İnceleme
H2O Kitap, Temmuz 2022, 142 s.
(04 Eylül 2022)
Korkut Akın
korkutakin@gmail.com