Oyun Bitti

Çilingir Sofrası (Sadi Bey’in Facebook Günlükleri):

“Azizler” Taylan Kardeşler ve “9 Kere Leyla” Ezel Akay’dan sonra, “Sevmeye Devam Ettiğim Ancak Beni Gücendiren Yönetmenler” listeme “Seni Buldum ya” Reha Erdem’i de ekledim. İstemsiz bir şekilde kafamda “sinemanın çöküşüne ilk tuğlaları koyanlar” gibi bir zan oluşuyor, durduramıyorum. (14 Mart 2021)

Yürüdüğüm kaldırımın yol tarafında durmuş telefonla konuşan genç, yaklaştığımda tam önümden, sıyırarak öbür yana geçti, “Öğrenci evinde kalıyoruz, yemek yiyecek paramız kalmadı; İstanbul’da başka tanıdığımız yok.” dediğini duydum. Birkaç adım attım, tam “Şuna bir – iki yüz lira vereyim” diye düşünürken aynı ses sol yanımdan yaklaştı, genç bana paralel yürümeye başladı. Uyandım, yeni bir tür dolandırıcılıkla karşılaştığımı anladım, para vermekten vazgeçtim. Yürüdüm, yoluma devam ettim. (18 Mart 2021)

Telefonlarda dikey görüntü niye var? Kim yaptıysa görüntü sanatına ihanet etmiş. Tüm telefon ekranları, klasik altın oran 3/4 ebadında olmalı ve görüntü döndürme özelliği iptal edilmeli. (20 Mart 2021)

Tüm dünyaya “Bizim sözümüze güvenmeyin, her şeyde, her an 200 grad* dönebiliriz” demek gibi bir şey.
* Derece karşılığı 180 oluyor. Biz haritacılar koordinat hesabında birim olarak Grad kullanırız. Derece sisteminde dairenin 360’ta 1’ine Derece, Grad sisteminde dairenin 400’de 1’ine Grad denir. Ayrıca Derece’yle sıcaklık ölçülür, diğer sıcaklık ölçüsü Fahrenayt’tır. Fahrenayt’ı Derece’ye çevirmek için söylenen Fahrenayt rakamından 30 çıkarıp 2’ye böleceksin. Örneğin, meselâ, misalen bulunduğun yerdeki ısı 70 Fahrenayt’sa -30/2 eşittir, orada sıcaklık 20 Derece’ye tebakül** etmektedir. Bu kadar açıklama yapma sebebim, ne kadar derin bilgilere vakıf olduğumu belgelemektir. Ben çok bilirim, hâttâ herşeyi bilirim, bilmediğim şey yoktur demeye getiriyorum.
** Aslında “tekabül”. Benim gibi, okuduğu yazıda hata bulma meraklısı arkadaşlara fırsat yarattım ama ses çıkmadı, açıklayayım da karizmam daha fazla çizilmesin.

İyi tarafından bakarsak ayakkabının delik olması güzel bir şey. Bugünkü gibi parçalı ıslak kaldırımlarda yürürken sürekli kuru yerlere basmaya dikkat ediyorsunuz. Bu işlem giderek dikkat etme melekenizi geliştiriyor. Dinlenme molasında gözünüzün gördüğü herşeye daha dikkatle bakmaya başlıyorsunuz. Gerçekten. (25 Mart 2021)

Görüntü sanatı dijitalleştiğine göre artık ortada “film” de kalmadı. Sinemalarda gösterilen ortalama 90 dakikalık görüntüler bütününe başka bir isim bulmak gerekmiyor mu? (25 Mart 2021)

Bazen öyle olurum. Dün canım peynir helvası istedi, hiç üşenmedim Falan Bozacısı’nın karşısındaki dükkâna gidip alayım dedim. Büfe görünümlü bölümünden alışverişimi yaparken bir iki lâf edeyim derken arkama da üç beş kişi sıralandı. O sırada nasıl yeri geldiyse esnaf “Az müşteriyi daha çok severim, kalabalıktan hoşlanmam.” dedi. Üzeri irmik helvası ile kaplı kâğıt bardakta dondurmamı da aldım, ödeme için kartımı uzattım, esnaf “Nakit çalışıyoruz.” dedikten sonra “Yandaki kuruyemişçiye çektirebilirsiniz kartı.” dedi. Kuruyemişçiye gittim, iki bayanın alışverişini bitirmesini bekledikten sonra ödemeyi yaptım. Kuruyemişçi, fişi helvacıya vermemi söyledi. Götürdüm verdim. Daha önce de aynı helvacıya normal günlük mesai içinde birkaç kez uğramıştım, kapalıydı. Taa Şişli’den gidip, eli boş dönmeyeyim diye bir keresinde de Falan Bozacısı’na telefon ettim; karşısındaki helvacının açık olup olmadığını sorduktan sonra gideyim dedim. Boza kasasındaki eleman herhalde çok yoğundu ki kafasını uzatıp helvacıya bakamadı ve telefonu yüzüme kapadı. Bu kadar şeyi niye anlattım, şundan: Bu günlerde pandemi nedeniyle müşteri ve satış azlığından şikayet eden esnaf milleti bilsin ki böyle esnaflar da var. Şikayet etmesinler ve örnek alsınlar. Bakınız kalabalıktan ve beklemekten bunalan müşterilerini düşünüp az müşteri gelmesini seviyorlar. Keza, illa nakit ödemede ısrar edip moral bozmuyorlar, kart ödemesini komşu dükkana yaptırıyorlar ve mesai saatlerinde ara sıra ve rastgele dükkânlarını kapalı tutuyorlar, ki gelen müşteriler geri gitsin, tekrar gelsin ve spor yapmış olsunlar diye düşünüyorlar. Herhalde. (28 Mart 2021)

Vah, Bekir Ünlüataer de modaya uymuş; Eski Türkiye’nin “Fikrimin İnce Gülü” şarkısının “Ateşli dudakların, gamzeli yanakların…” kısmını “Ateşli bakışların, gamzeli yanakların…” şeklinde söylüyor. Nerede olacak, tabi ki TRT Müzik‘de. (29 Mart 2021)

Kaderin garip cilvesi dedikleri bu olsa gerek, Kronoloji adlı film, isminin çağrıştırdığı Korona virüs salgını nedeniyle sinemalarda vizyona girememiş Blu TV.de gösterime sunulmuştu. Filmin kadın başrol oyuncusu Cemre Ebüzziya, filmdeki rolü ile 53. SİYAD – Sinema Yazarları Ödülleri’nde 2020 yılı En İyi Kadın Oyuncu Performansı Ödülü kazanmakla bu talihsizliği nispeten telafi etmiş oldu. (29 Mart 2021)

Olaya bir de şöyle bakabiliriz: Maharet, kötü, çirkin, karamsar, soğuk, arsız, sahtekârdadır. Onlar olmasaydı, iyi, güzel, iyimser, sıcak, namuslu, doğru ortaya çıkamazdı. Bütün kadınlar Türkan Şoray’a benzeseydi, Türkan Şoray’ın güzelliğini zirveye taşıyamazdık. (06 Nisan 2021)

Bugünü yaşamaya bak; “Eski günlerimi hayal ediyorum, özlüyorum” demekle bugününü gücendirmiyor musun? (06 Nisan 2021)

Sinemada kullandığım takma adımla doğru şeyler yazsam da, “Takipçilerim dediklerimi doğru bulmayabilirler” diye bir tereddüt yaşadığımı söylesem ne dersiniz? (06 Nisan 2021)

“Olmaz olmaz deme olmaz olmaz” bir fikir: Müzikte 7 nota, alfabede 29 harf var. Her nota aralığındaki sesi 4 kademeye bölersek 28 nota eder. Alfabedeki ğ harfini kullanmazsak her harfe 1/4 nota denk geliyor. Bu sesleri f klavyeye bağlayıp herhangi bir metin yazdığımızda ortaya çıkan müziğe “harflerin senfonisi” diyebiliriz. (06 Nisan 2021)

Bizim eski Yeşilçam yıldızları, Türkan Şoray, Zerrin Egeliler, Tarık Akan, Behçet Nacar, yılda 10 – 15 film çevirdiklerinde bazıları onları küçümser ve “Yüzlerini eskitiyorlar, işin suyunu çıkarıyorlar” derlerdi. Eee, şimdilerde dizi adı altında 90 dakikalık, yılda 52 tane film çekmiş oluyorlar, ayrıca araya, reklam filmi, sinema filmi sıkıştırıyorlar. Bırak yüzlerini eskitmeyi, yüzleri yalama oluyor; işin de bırak suyunu, suyunun suyunun suyunu çıkarmış olmuyorlar mı? (08 Nisan 2021)

(11 Temmuz 2021)

Sadi Çilingir

sadicilingir@sadibey.com

Beni Terk Edersen Seni Öldürmem Gerekir

“Beni terk edersen seni öldürmem gerekir, bunu biliyorsun değil mi?” Bu replik Germen mitolojisinde Undine tarafından zikredilir. Efsanevi tatlı su perisi her ne kadar insana benzese de, insan ruhuna sahip değildir. Ölümlü olmak için bir insanla evlenmesi gerekir. Ancak aşık olduğu erkek ona sadakatsizlikte bulunursa, Undine tarafından öldürülecektir. Alman sinemasının auteur yönetmenlerinden Christian Petzold’un, geçen yıl Berlinale’de prömiyerini yapmış, antik efsaneye çağcıl yorum getiren çizgi dışı son filmi ‘Undine’ yıl içi çevrimiçi gösterimlerde birkaç karşımıza çıkmıştı. Pandemi sürecinin nefes aldığı ve sinemaların uzun bir aradan sonra yeniden açıldığı Temmuz ayında bu güzel filmi beyazperdede izleyebilme fırsatının doğduğunu müjdelemek isterim.

Avrupa’nın yakın geçmişindeki travmatik gelişmeleri çok başarılı bir kurgu çalışmasıyla gündeme taşıdığı ‘Transit’ten 2 yıl sonra çektiği son çalışmasıyla Alman yönetmen bizleri yapıtına hayran bırakmaya devam ediyor. ‘Undine’ çok katmanlı bir hikâye. Kadın karakterin rehber olarak çalıştığı müzede sürdürdüğü ve filmde hayli geniş yer verilen, Berlin’in doğusu ve batısıyla yeniden inşası seminerleri üzerinden kadın erkek ilişkilerinin çıkmazlarını incelemeyi, karşıtlıklarını uzlaştırma çabasını sürdürüyor. Mitos ile gerçeği şiirsel bir potada ustalıkla eritmeyi başarıyor. Su ile bağlantılı çok sayıda metafor ile karşılaşıyoruz filmde. Undine ile Cristoph’un ilk kez karşılaştığı kafedeki dev akvaryum aralarındaki çekimin büyüsüyle patlayacaktır. Suyun dibinde bir barajın türbinlerini onaran dalgıç Cristoph’a dev bir yayın balığı sevdanın yolunu gösterecektir.

Denizaltı çekimlerinin ustaca kotarıldığı yapımda ‘Transit’in muhteşem ikilisine bir kez daha başrolleri vermiş Petzold. Berlinale 2020’den en iyi kadın oyuncu ile dönen Paula Beer, duygusal olduğu denli mesafeli donuk Undine yorumunda harikalar yaratıyor. Alman sinemasının yükselen yıldızlarından Franz Rogowski mükemmel bir eşlik sunuyor. Düş ile gerçeğin bu benzersiz biçimde kaynaştığı bu büyüleyici aşk hikâyesine, fonda kuzeyli virtüoz Vikingur Olaffson’un nefis yorumuyla J. S. Bach’ın re minör klavsen konçertosunun ünlü 2. adagio’su eşlik ediyor.

(11 Temmuz 2021)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

15 07 Şafak Vakti

Volkan Kocatürk’ün yönettiği ve Erkan Petekkaya, Baran Bölükbaşı, Tugay Mercan ile Serkan Ercan’ın oynadığı 15 07 Şafak Vakti, 15 Temmuz 2021’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Rafadan Hayat Film tarafından vizyona çıkarıldı.
Film, Çengelköy’de pastane işleten Cevdet’in ve çocuklarının öyküsünü merkeze alıyor. Köprüde bir anda darbeci askerlerle karşı karşıya gelen Cevdet’in yolu, işine geç kalan güvenlik görevlisi Güray, küçük kızıyla köprüde sıkışıp kalan Mustafa ve askeri okul öğrencisi olan oğlunu bir türlü göremeyen Şerife ile kesişir. Cevdet köprüde, oğlu Yusuf ise Çengelköy’de darbeci askerlerle mücadele etmektedir.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

15 07 Şafak Vakti yazısına devam et

Sinema Sektörüne Yeni Bir Soluk: Lands Of Cinema Faaliyetlerine Başladı

Sinema alanındaki üretim sürecini öğrenmek isteyenleri alanında uzman isimlerle buluşturma amacıyla atölyeler düzenleyen Sinema Adası ihtiyaç duyulan alanlarda hizmet vermeye devam ediyor. Sinema Adası, yönetmenlerin ilk uzun metrajlı filmleri ile belgesel ve kısa metrajlı filmlerin daha görünür olması amacıyla Lands of Cinema’yı kurdu. Kuruluş filmlerin ulusal ve uluslararası festivallerde takibini yapmayı, kısa filmlerin ulusal ve uluslararası dağıtım sürecinde sektördeki deneyimiyle genç sinemacılara yol gösterici olmayı amaçlıyor.

Sinema Sektörüne Yeni Bir Soluk: Lands Of Cinema Faaliyetlerine Başladı yazısına devam et

Hababam Sınıfı: Yaz Oyunları, Uzun Kuyruklara Neden Oldu

Pandemi sürecinin ardından kapılarını açan sinema salonları, Hababam Sınıfı: Yaz Oyunları filminin gösterimiyle izleyicilere merhaba dedi. Hann Yapım’ın yapımcılığını üstlendiği Hababam Sınıfı: Yaz Oyunları filmi, ilk güne özel ücretsiz gösterilinece seyircilere çifte kutlama yaptırdı. Tüm salonlarda, tüm gün ve seanslarda ücretsiz gösterilen filme gösterilen yoğun ilgi için Hann Yapım “İzleyicileri yeniden salonlarda görmek çok keyifli.” yorumunu yaptı.

Hababam Sınıfı: Yaz Oyunları, Uzun Kuyruklara Neden Oldu yazısına devam et

40. İstanbul Film Festivali’nden İzlenimler 4: Uluslararası Yarışma ve Diğer Bölümlerden

40. İstanbul Film Festivali Haziran ayı içinde sinemalarda ve çevrimiçi gösterimlerle izleyicilerine ulaştı. Pandemi nedeniyle toplu film izleme rutinime henüz dönmemiş bir yazar olarak, Haziran ayında çevrimiçi sunulan filmleri izlemeyi sürdürdüm. Bu yazı, çevrimiçi seçki dahilinde yer almış filmler üzerinedir.

Uluslararası Yarışma seçkisi Bulgar yapımı ‘Şubat / Février’ ile başladı. Kamen Kalev imzasını taşıyan film, yönetmenin büyük babasının yaşamından esinlenmiş. Ana karakterin sırasıyla 8, 18 ve 82 yaşlarını ele alan üç ayrı bölümden oluşan yapım, insan-doğa ilişkisinin kutsallığı ve yalnızlığı üzerineydi. 8 yaşındaki Petar, dedesi ile birlikte köyden uzakta çobanlık yaparken rutin hayatından kaçmak ve kendi dünyasını kurmak arzusundadır. 18 yaşına geldiğinde evlendirilir ve ertesi gün askere uğurlanır. Karşısına çıkan martılar onun için özgürlük sembolüdür, ancak çocukluk hayallerini büyük ölçüde yitirmiş ve onun için çizilmiş hayatı kabullenmiştir artık. Filme adını veren Şubat ayı yaşlılığı, kara kış günlerini temsil etmektedir. Vahşi doğanın ortasında yapayalnızdır bu döneminde. Cannes 2020 etiketini taşıyan film 16 mm çekilmiş. Diyaloglar son derece sınırlı. Buna karşılık güçlü görselliğiyle hipnotize edici bir deneme bu. Bulgaristan’ın en yetkin sinemacılarından biri olan Kalev’in yeni çalışmaları merakla beklenmeye değer.

Yarışma filmlerinden ‘Kod Adı: Nagazaki / Kodenavn: Nagasaki’, dünyanın bir ucundaki hayatta olup olmadığını bilmediği biyolojik annesini bulmaya çalışan bir genç adamın hikâyesini olabilecek en oyuncaklı biçimde anlatan sıra dışı bir belgesel çalışmaydı. 27 yıl önce kendisini terk edip Norveç’ten ülkesi Japonya’ya dönen annenin peşine düşen Marius Lunde, çocukluk arkadaşı yönetmen Fredrik S. Hana ile birlikte bu yolculuğu benzersiz bir film fırsatına dönüştürüyor ve bu maceranın her adımını farklı film türlerinden esinlerle belgeliyor. Gerçek ile kurmacayı ustaca bir potada eritmeyi başaran yapım, samuray filminden kara filme, korku sinemasından canlandırma sinemasına alışılmadık bir sörf denemesi, temelinde hüzünlü bir arayış öyküsü anlatıyor.

Yarışma seçkisinde yer almış olan bir diğer film, İngiliz yapımı ‘Sansür / Censor’, 80’li yıllara damgasını vurmuş kanlı kesme biçmelerden oluşan (slasher) video filmlerin görsel atmosferi üzerinden ilerliyordu. Sansür kurulundan Enid, piyasayı sarmış ve büyük ilgi gören bu tür kanlı video filmleri piyasaya sunulmadan önce denetlemekle görevli bir kurgucudur. Genç kadın dağıtım onayı verdiği filmlerden birindeki yöntemle işlenmiş bir dizi cinayetle sarsılır önce. Ama asıl şoku, izlediği filmlerden birinde kendi geçmişiyle ilişkilendirdiği şiddet sahneleri gördüğünde yaşayacaktır. David Lynch, Harmony Korine ve Quentin Tarantino hayranı genç yönetmen Prano Bailey-Bond’un bu ilk uzun metrajı, gerçeküstücü ve hipnotik atmosferiyle hem çarpıcı hem de dış basında söz edildiği gibi ‘tuhaf bir biçimde rahatsız edici’ bir yapım.

Yarışma filmlerinden ‘İnsan Faktörü / Human Factors’ çekirdek aileyi didikliyordu. Film, işleri yüzünden bunalan ve araları bozulan Jan ile Nina’nın hafta sonunu çocuklarıyla birlikte aileden kalma yazlıkta geçirmeleriyle başlıyor. Eve birilerinin girdiğinin anlaşılmasıyla uzak aile fertleri önce birbirlerine kenetleniyor, ama sonrasında anlattıklarının birbirini tutmadığı anlaşılıyor. Yönetmen Ronny Trocker ‘toplumun güncel medya çağından nasıl etkilendiğini ve bunun aile denen mikro-evrene etkisinin ne olduğunu yansıtmak istediğini’ belirtmiş bir söyleşisinde. Yer yer Haneke’nin aileye bakış açısını anımsatan bu huzursuz dram, geriye dönüşleri ustaca kullanan kurgusuyla dikkat çekiyor.

Haziran seçkisinin en iyi filmlerinden, geçtiğimiz Berlin Film Festivali’nden Büyük Jüri Ödülü ile dönmüş olan ‘Çarkıfelek / Guzen To Sozo’, Türkçe yakıştırılmış adından yola çıkarak sihirli tesadüfler üzerine naif bir romantik dramdı. Daha önce İKSV festivallerinde gösterilmiş ‘Happy Hour’ ve Cannes’da ana seçkide yer almış ‘Asako I & II’ filmlerinden tanıyıp sevdiğimiz yazar yönetmen Ryūsuke Hamaguchi, kendine ait üç kısa öyküyü biraraya getirdiği filminde, rastlantıların ve seçimlerin farklı kadınların hayatlarında bıraktığı derin izlerden yola çıkarak, yine çok sevdiğimiz meslektaşı Hong Sang-soo’dan esinler taşıyan hoş bir filme imza atmış.

Bu yıl Morhipo destekli ‘Galalar’ bölümünde yer alan ‘Doğal Işık / Természetes Fény’ İkinci Dünya Savaşı sırasında Macar birliklerinin işgali altındaki Sovyetler Birliği topraklarında yaşanan insanlık suçları üzerineydi. Elem Klimov’un ‘Gel ve Gör’ filmi ile hafızamıza kazınmış benzer bir toplu katliamı engelleyemeyen asteğmen Istvan’ın ahlaki çıkmazı, suçluluk ve vicdan muhasebesiyle karanlığa gömülmüş öyküsü Pal Zavada’nın aynı adlı romanından esinlenmiş, Berlinale 2021’den en iyi yönetmen ödülüyle dönen Dénes Nagy tarafından yönetilmiş. ‘Dünyayı doğru değerlendirdiğimizi, hayattaki ödevimizi bildiğimizi sanırız. Bu algının nasıl da zayıf kaldığını göstermek istedim’ diyor Macar sinemacı.

Festivalin ‘Çiçek İstemez’ temalı bölümünde yer alan ‘Pilotun Karısı / Die Welt Wird Eine Andere Sein’ gerçek bir öyküden yola çıkan ve 5 yıl süren zorlu bir birliktelik üzerine. Türkiye kökenli tıp öğrencisi Aslı ile Lübnanlı göçmen Said türlü zorluklara karşın aşklarını korumaya özen gösteriyor. Said’in kimseye haber vermeden ortadan kaybolmasına kadar. Filmi izlemeyi düşünenler bundan sonrasını okumasın lütfen. Almanca özgün isminin karşılığı olarak ‘karısına bambaşka bir dünya bırakma ülküsüyle’ dünyayı sarsan ve değiştiren 11 Eylül faciasının aktörlerinden biri olmaya kadar gidecektir Said. Yönetmen Anne Zohra Berrached’in üçüncü uzun metrajı yakıcı içeriğine karşın, konvansiyonel sinema kalıplarının dışına çıkamamış orta halli bir yapım.

Galalar bölümünde gösterilen bir diğer Alman yapımı D‘Fabian veya Bok Yoluna Gitmek / Fabian Oder der Gang vor die Hunde’ Erich Kästner’in dilimize de çevrilmiş aynı adlı kült romanından yola çıkmış. Yayımlandığı 1931 yılında sansürlenen, Nazi döneminde ‘yoz edebiyat örneği’ olarak nitelendirilerek yakılan kitaplar arasında yer almış olan eser, büyük ekonomik buhran sonrasında ahlaki çöküşün dibini yaşayan Almanya’nın çarpıcı bir portresini çiziyor. Arşiv görüntüleriyle anlatısını güçlendiren dram tanınmış Alman sinemacı Dominik Graf’ın usta ellerine teslim edilmiş.

Festivalin açık havada gösterilen Ulusal Yarışma filmlerini izleme fırsatımız olmadı. Ancak Ulusal Kısa Film Yarışması ödülünü bileğinin hakkıyla alan ‘Suçlular’ sinemamız adına gurur verici bir çalışmaydı. 2021 Sundance Bağımsız Filmler Festivali’nde senaryo dalında Jüri Özel Ödülü kazanmış olan yapım, ‘Görülmüştür’ adlı ilk uzun metrajıyla beğenimizi kazanan Serhat Karaaslan’ın imzasını taşıyor. Bir Anadolu kentinde birlikte romantik bir gece geçirmek için otel arayan ancak evlilik cüzdanları olmadığı için şehirdeki otellerden geri çevrilen üniversite öğrencisi genç çiftin başına gelenleri konu ediyor film. Karaaslan daha ilk dakikadan itibaren gerilimi adım adım tırmandırmaya başlıyor. Sonunda bir Anadolu otelinde kâbus halini alan gece, ülkemizde gençlerin karşı karşıya kaldıkları sistematik baskının kanlı canlı temsili haline dönüşüyor. Zekice düşünülmüş küçük ayrıntılarla türler arasında ustaca sörf yapan 24 dakikalık bu denemeyi bir yerlerde bulup izlemenizi öneririm.

Kısa film demişken, bu yıl festivalin bir güzel sürprizi olarak, filmografisi tamamen kısa filmlerden oluşan Yunan sinemacı Konstantina Kotzamani’nin ‘Yunan Tuhaf Dalgası’ndan nasibini almış irili ufaklı 6 filmini peşpeşe izleme fırsatı bulduk. Bunlardan 2012 yapımı ‘Arundel’in mektuplar aracılığıyla üç karakteri birbirine bağlayan düşsel anlatımından, esinini Hristiyan mitolojisinden alan 2016 yapımı ‘Araf / Limbo’nun görsel mükemmelliğinden etkilendik.

(10 Temmuz 2021)

Ferhan Baran

ferhan@ferhanbaran.com

12. Özgür Film Festivali

Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Akademisi’nin Osmaniye’de düzenlediği kültür ve sanat bayramı bu yıl, 08 Temmuz 2021 – 23 Ekim 2021 tarihleri arasında 12. kez düzenleniyor. 2021 yılı Kültür – Sanat Bayramı’nın en önemli etkinliklerinden birisi olan Özgür Film Festivali ise 23 Ekim tarihinde gerçekleşecek. Özgür Film Festivali için başvurular 08 Temmuz 2021 – 20 Eylül 2021 tarihleri arasında yapılacak. Yarışma sonuçlarının açıklanması ve ödül töreni ise 23 Ekim 2021 tarihinde gerçekleştirilecek. Bugüne dek düzenlenen festival ve şenlik etkinlikleri Osmaniye – Çardak Köyü’nde  gerçekleştirilmişti.

12. Özgür Film Festivali yazısına devam et

Atıf Aksel’i Kaybettik

Kadıköy Süreyya Sineması’nın kurucusu, asker, siyasetçi Süreyya İlmen’in torunu, Sinemacı Atıf Aksel, 02 Temmuz 2021 Cuma günü İstanbul, Tuzla’da 89 yaşında hayatını kaybetti. Süreyya Sineması’nın öyküsü İstanbul’un işgal altında olduğu yıllara uzanıyor. 1924 yılında inşaatına başlanan sinemanın hol kısmı Paris’teki Champs Elysee Tiyatrosu’ndan esinlenerek yapıldı. İç kısmında ise Alman tiyatrolarının yapısı kullanıldı. Salon düzeni hem sinemaya, hem de tiyatroya uygun şekilde tasarlandı. 06 Mart 1927’de görkemli bir galayla sanatseverlere kapılarını açtı. Atıf Aksel merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.

19. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali 13. Altın Bamya Ödülleri ile Sona Erdi

Çok sayıda panel ve söyleşilerle 19 – 29 Haziran 2021 tarihleri arasında çevrimiçi yapılan 19. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 13. Altın Bamya Ödülleri töreni ile sona erdi. Altın Bamya Ödülleri bu yıl, 9 Kere Leyla filmine, Atiye, Bir Başkadır, Aynen Aynen adlı TV dizilerine ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmekte emeği geçenlere verildi. Bu yıl 19. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali’nin Kadınların Sineması, Bedenimiz Bizimdir, Kendine Ait Bir Cüzdan, Gökkuşağının Altında, Yerel Siyaset Yerinden Sinema, 65+ Candır, Dijital Hallerimiz ve Feminist Bellek adlı bölümlerinde onlarca ülkeden 48 film izleyiciyle buluştu.

Karanlık Şehir Hikayeleri: Kilit

Adil Valizade’nin yönettiği ve Mert Fırat, Melisa Aslı Pamuk, Timur Acar ile Asuman Dabak’ın oynadığı Karanlık Şehir Hikayeleri: Kilit, 27 Ağustos 2021’de CGV Mars Dağıtım dağıtımıyla Dark Town Pictures tarafından vizyona çıkarıldı.
Cezaevinde sabah sayımını yapan baş gardiyan ve ekibi, her koğuşta birer ikişer cesetle karşılaşır. On mahkûm, yataklarında ölmüştür. Vücutlarında herhangi bir iz bulunmayan cesetler için mahkûmların da bir açıklaması yoktur. İstihbarat teşkilatından Selin ve cinayet bürodan Baş Komiser Erol, olayın aydınlatılması için görevlendirilir. İkili, cezaevini karantinaya alır ve gardiyanlar dahil herkesi sorgular.

  • Basın Bülteni
  • Fotoğraflar
  • Fragman
  • IMDb

Karanlık Şehir Hikayeleri: Kilit yazısına devam et

Fransız Sinema Haftası 2021

Institut Français Türkiye, bu yaz ve sonbaharda tüm ülkeyi gezecek yepyeni bir sinema projesini gerçekleştiriyor. Fransız Sinema Haftası adıyla başlatılan proje kapsamında Türkiye’de vizyona girmemiş 5 Fransız yapımı uzun metrajlı film ve 5 Türk ya da ortak yapım kısa metraj film Ankara’dan başlayarak 20’den fazla şehirde gösterilecek. Etkinliğin ziyaret edeceği şehirlerde, sinemaseverler 5 gün boyunca her akşam bir Türk yönetmen ya da yapımcı tarafından çekilen bir kısa metrajlı filmin ardından aynı temada ve Türkçe altyazılı, bir sosyal komedi,  drama, animasyon, belgesel, Fransız filmini izleyebilecekler.

  • Basın Bülteni
  • Sunum Dosyası
  • Tanıtım Filmi

Fransız Sinema Haftası 2021 yazısına devam et

Kristal Flamingolar Sahiplerini Buldu, Soyer: İzmir’i Bölgenin Sinema Merkezlerinden Biri Yapmak İstiyoruz

“Kültür Kenti İzmir” hedefi doğrultusunda ilk kez düzenlen İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde Kristal Flamingo’lar sahiplerini buldu. En İyi Film Ödülü’nü Ölü Ekmeği filmi ile Reis Çelik aldı. Çelik’e ödülünü veren Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, kültür ve sanata desteği artırarak sürdüreceklerini belirterek, “Bu sadece başlangıç. Bunu büyütmeye kararlıyız. İzmir’i sadece Türkiye’nin değil, bölgenin en güçlü sinema merkezi yapmak istiyoruz.” dedi. Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’ndeki program Maxime Zecchini konseriyle başladı. Konser ve ödül töreni İzmirTube TV.de yayınlandı.

Kristal Flamingolar Sahiplerini Buldu, Soyer: İzmir’i Bölgenin Sinema Merkezlerinden Biri Yapmak İstiyoruz yazısına devam et

Kartal Tibet’i Kaybettik

Sinemamızın sevilen oyuncularından Kartal Tibet, 02 Temmuz 2021 Cuma günü hayatını kaybetti. 1938 Ankara doğumlu Tibet, Karaoğlan: filmiyle sinemaya başladı. Tibet’in hatırlanan filmleri arasında Hıçkırık, Senede Bir Gün, Sarmaşık Gülleri, Bir Millet Uyanıyor, Boş Çerçeve, Ölmeyen Aşk, Tarkan, Güller ve Dikenler, Tosun Paşa, Sultan, Zübük, Zambaklar, Açarken, Şalvar Davası, Milyarder gibi filmler var. Tibet’in cenazesi, 03 Temmuz Cumartesi günü öğle vakti kılınacak cenaze namazını müteakip Zincirlikuyu Camii’nden kaldırılacak ve aynı yerde defnedilecek. Merhuma tanrıdan rahmet, kederli ailesine sabırlar dileriz.