Bundan 40 – 45 yıl önceleri, 1970’lerde Beyoğlu’na çıktığımızda İstiklal Caddesi’ndeki sinemalarda yerli filmlerden Battal Gazi Destanı (Cüneyt Arkın), Baba (Yılmaz Güney), Memduh Ün’ün 2. kez çevirdiği Üç Arkadaş gibi filmleri, yabancı filmlerden Borsalino (Alain Delon, Jean Paul Belmondo), Elveda Sabata (Adios Sabata / Yul Brynner), Sonsuz Ölüm (Butch Cassidy and the Sundance Kid / Paul Newman, Robert Redford) gibi filmleri izlemekteydik. Ki o zamanlar Butch Cassidy… İstiklal Caddesi’nde hem Fitaş Sineması’nda hem Dünya Sineması’nda gösterilmişti. Şu anda yok gibi olan da var gibi olan Dünya Sineması, bugünkü Fitaş Sineması’nın yer altında olan bölümünün adıydı. O zamanlarda seyrettiğimiz diğer yabancı filmler arasında Türkçe Hücum Hücum Hücum adıyla gösterilen Tora Tora Tora ve başrollerinde Julie Andrews ile Rock Hudson’ın oynadığı Sevgilim Lili (Darling Lili) gibi filmler de vardı.
İşte o zamanlarda Fitaş Sineması, Galatasaray istikametine doğru geçildiğinde, karşı kaldırımın ilk sokağının köşesindeki küçük büfede (sanıyorum hâlâ duruyor) parça fındıklı çikolata satılıyordu. Uyanık büfeci çikolataya buladığı Giresun fındığını çikolata fiyatına yıllarca sattı, daha sonra Atlas Sineması’nın yakınında bulunan pasaj kapısındaki büfe de aynı fındığı satmaya başladı. Bildiğin bu çikolataya bulanmış fındık gel zaman git zaman, günümüzden 5 – 10 yıl öncesi mükemmel bir pazarlama taktiğiyle Beyoğlu Çikolatası adıyla sunulmaya başlandı.
Bugünlerde sinemalarda gösterimi sürmekte olan müzikal film Aşıklar Şehri (La La Land) filmini bendeniz tam bu Beyoğlu Çikolatası’na benzetiyorum. Güzel bir aşk hikâyesini müzikale batırmışlar ve gösterime çıkarmışlar. Eski yılların moda olmuş tür filmlerinin benzerleri zaman zaman yeni kuşak sinemaseverlere sunulduğunda aşırı müspet övülme ile karşılanıyor. Zamanında bunu Clint Eastwood’un Unforgiven (Affedilmeyen / Emek Sineması’nda izlemiştim) filminde de yaşamıştık. Westernlerin neredeyse unutulduğu bir zamanda Eastwood’un filmi de bu şekilde göklere çıkarılmıştı. Bizim kuşağın sinemalarda seyrettiği yüzlerce western arasında hemen her yıl birkaç tane western başyapıtı gösterime girmekteydi. Günümüzdeki genç kuşak sinemaseverlerin de ileriki yıllarda muhtemelen ilk akıllarına gelecek olan western Tarantino’nun The Hateful Eight filmi olacak. Bu arada unutmadan not olarak ekleyeyim: Cuma günü gösterime girecek girecek olan Jackie filminin yapımcı şirketi Wild Bunch’ın adını ne zaman perdede görsem Sam Peckinpah olarak okuyorum. Western sevenlerin malumudur, Peckinpah’ın The Wild Bunch orijinal adlı filmi ülkemizde Vahşi Belde adıyla gösterilmiştir.
70’li yıllarda gösterime girmiş birkaç film daha yazayım da bizim kuşağın anıları tazelensin. Orhan abimizin Bir Teselli Ver’i ve geçenlerde 100. yaşına giren Kirk Douglas’ın başrolünü oynadığı Kader Değişmez (The Arrangement), Sicilyalılar Çetesi (Le Clan des Siciliens / Alain Delon, Jean Gabin), Son Gerçek: Atları da Vururlar (They Shoot Horses, Don’t They? / Jane Fonda), 1972 Mart’ında; Cehennemde İki Adam (Hell in the Pacific) / Lee Marvin, Toshiro Mifune), Turist Ömer Uzay Yolunda 1973 Ekim’inde; Marlon Brando’lu o müthiş film İsyan: Kanlı Ada (Queimada / Burn), rahmetli Tarık Akan’ın oynadığı, ünlü Arzu Film ekolü bizim mahalle filmlerinden Oh Olsun 1974 Ocak ayında sinemalarımızı şenlendirmişti. Bir not da yazının sonuna ekleyeyim: Susuz Yaz’ı çeken Metin Erksan’ın Emel Sayın’lı Feride’yi, Irmak’ı çeken Lütfi Ömer Akad’ın Orhan Gencebay’lı Bir Teselli Ver’i çekmesini hep yadırgamışımdır.
(15 Ocak 2017)
Sadi Çilingir