Babamın Sesi ya da Geçmişin Acılarıyla Yüzleşmek

‘Babamın Sesi’ ses kayıtları üzerinden babayla buluşma üzerine çok etkileyici ve özel bir çalışma. ‘İki Dil Bir Bavul’un yönetmenlerinden Orhan Eskiköy’ün bu ikinci uzun metrajı, filmin diğer yönetmeni Zeynel Doğan’ın kişisel anılarından yola çıkmış. Otobiyografik özellikler taşımakla birlikte, belgeselle kurmacanın başarılı bir şekilde içiçe geçtiği bir yapıya sahip.

Zeynel Doğan’ın bizzat canlandırdığı Mehmet karakteri, tıpkı kendisi gibi, babayla büyüyememiştir. Baba hayattadır ama uzaklarda çalışmak zorunda kalmıştır. Çocukluk yıllarında babayla kurulan tek iletişim aracı karşılıklı gönderilmiş ses kasetleridir. Yıllar sonra kendisinin baba olacağını öğrenen genç adam, annesinin Elbistan’daki evine bu ses kasetlerinin izini sürmeye gider.

Eşini gurbette bir iş kazasında kaybetmiş, dağa çıkmış büyük oğlu Hasan’ın özlemini çeken sessiz ve kederli anne her şeyi sakladığı gibi, kocasının ses kasetlerini de özenle saklamıştır. Mehmet kayıtlar üzerinden babayla buluşur, sesler üzerinden anılar canlanır. Bedenen uzaklarda olmasına rağmen, babanın evin içindeymiş gibi gündelik her şeyle, her sorunla yakından ilgilendiğine şahit oluruz. Ve bu kasetler giderek bir ailenin iletişim aracı olmaktan öte bir dönemin kayıtları olma özelliğini kazanır. Maraş’ta Alevi bir Kürt aile nasıl yaşardı, dertleri nelerdi, çocuklar okulda ne gibi sorunlarla başa çıkmaya çalışırdı, babalar -ailenin başı derde girmesin diye- devletin beklentileri doğrultusunda ev halkını nasıl yönlendirirdi, anadilinde eğitim görememek nasıl bir şeydi, tüm bunların kasetlerde belgelenişine hep birlikte tanık oluruz.

Mehmet ve annesi ses kasetleri vasıtasıyla geçmişin acılarıyla yüzleşir. Ama bu hikâyede umut’a da yer vardır. Televizyonun küçük ekranından Yılmaz Güney’in ‘Umut’undan, arabacı Cabbar’ın yorulmaz bekleyişinden kareler yansır. Bâse ananın oğlu Hasan’ı umutlu bekleyişi ve güçlü duruşu sürmektedir. Dağ evini bozmamıştır, arada gider temizliğini yapar, geleneğe göre taşları üst üste dizer, gün gelip beklediğine kavuşacağı inancını hep taşır. Mehmet ya da Zeynel’in dünyaya gelecek yavruyu özgür ve insanca yaşanan bir dünyaya hazırlayabilmek için babayla ve geçmişle hesaplaşması çok önemlidir. Ortaya çıkan bu güzelim filmle duyguların tamir edilmesi yolunda önemli bir aşama kaydedildiğini düşünüyorum.

‘Babamın Sesi’, Zeynel’in gerçek annesi Bâse Doğan’ın doğal olduğu ölçüde çok etkileyici performansıyla ayrı bir değer kazanan ülkemiz sinemasının son dönemde ürettiği yüzakı yapıtlardan biri. 19. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Ferzan Özpetek başkanlığındaki saygın jürisinden aldığı en iyi film ve senaryo ödüllerini sonuna kadar hak ediyor.

(01 Kasım 2012)

Ferhan Baran

[email protected]